22. Bölüm

19.Bölüm

Aleyna Gece Kaya
aleyna_gece

 

Memories Never Die. ( Hatıralar Asla Ölmez. )

 

 

Bölüm Şarkımız

 

Cem Karaca - Bu Son Olsun

 

................

" Buldunuz mu ? " Koyu saçları olan adam merakla arkadaşına dönmüştü. Yeşil gözleri sabırsızdı. "Bulduk." dedi kahverengi gözleri olan adam. Radyoda bir şarkı çalıyordu. ' Doğarken ağladı insan. Bu son olsun. Bu son. ' diyordu şarkıda. "Nasıl? Nasıl görünüyorlardı ? İyi mi ? " diye sordu yeşil gözleri olan adam. Arkadaşı eline bir fotoğraf tutuşturdu adamın. Fotoğrafta ikisi vardı. Kaslı vücudu, kahverengi gözleri ve kahverengi düz saçları ile bir adam vardı ilk fotoğrafta. Bartın'dı o. Yeşil gözleri olan adam fotoğrafa bakıp iç çekmişti. Diğer fotoğrafı eline almıştı bu sefer. Yeşil gözleri ve açık kahve - kumral tonlarında bir kız vardı. Saçları uzundu. Perçemleri vardı. O kız Nil'di. Yeşil gözlerinin içi gülüyordu adamın. Gülümsemesi sıcaktı. Arkadaşı da farketmişti bunu. " İkisi de muhteşem görünüyor."

" Birde bu var. " dedi kahverengi gözleri olan adam. Elinde ki fotoğrafı önünde ki adama vermişti. Nil ve Bartın aynı karede duruyordu. Fakat bir kişi daha vardı. Yeşil gözleri olan adam kaşlarını çatmıştı. Bu kişiyi tanımıyordu. Fotoğrafa daha dikkatli bakmaya başlamıştı. Ela gözleri ve koyu saçları ile bir adam vardı yanlarında. Vücudunda bulunan kas oranı hemen hemen Bartın ile eş değerdi. Ama bu çocuğun kasları daha fit konumundaydı. " Bu kim ? " diye sordu yeşil gözleri olan adam. " Araştırdım. Bartın'ın kardeşiymiş. İsmi Boris Barış Honest. Amerika Birleşik Devleti İstihbarat Teşkilatı FBI'den. " dedi arkadaşı. Mümkünmüş gibi daha fazla kaşlarını çatılmıştı yeşil gözleri olan adamın. " Kardeşi mi ? Kardeşi yoktu. " dedi yeşil gözleri olan adam. " Annesi aynı fakat baba farklı. Bartın beyin annesi yıllar sonra yeniden evlenmiş. O evlilikten de Boris doğmuş. " Adam gözlerini fotoğraftan çekip, arkadaşına dönmüştü. " Annesi ? Onu buldunuz mu ? " diye sormuştu. " Malesef öldü. Geçen gün cenazesi oldu. Boris ve Bartın bu yüzden birbirlerini bulmuşlar. Anladığım kadarıyla Boris denen çocuğun Bartın'dan haberi yoktu. Anne öldükten sonra buldu Bartın'ı. Sanırım annesi anlatmış ölmeden önce. Boris'in annesi Türkiye doğumlu ve Bartın'ın da annesi olduğu için bulmuştur büyük ihtimalle. " Yeşil gözleri olan adam başını sallamıştı ağır ağır ' Anladım ' dercesine. " Çocuğu araştırdın mı ? Nasıl biri ? " diye sordu adam arkadaşına. Bu sırada arkadaşı ona dosya uzatmıştı. Boris'in dosyası vardı elinde. Boris Barış Honest, doğum yeri Amerika Birleşik Devletleri Chicago. Yıl 1995. Çalıştığı yer ve konum Özel birim ajanı olarak geçiyordu. Göz rengi ela saç rengi koyu kahve, boy 1.85, kilo 80 civarındaydı. " Peşlerini bırakma." dediğinde adam, arkadaşı ona bir yeri işaret ediyordu. Adam o tarafa döndüğünde fotoğrafta bir araç farketmişti. Siyahlar içinde olan aracın içinde birisi görünmüyordu. Film kaplı ve oldukça lüks sayılan bir araçtı. Adam arkadaşına döndüğünde, arkadaşı onun neyi beklediğini anlamış gibi gülümsemişti. " Araştırdım. Sahte plaka." demişti. " Tehlikedeler mi ? " diye sormuştu yeşil gözleri olan adam. Arkadaşı karşılık olarak iç çekmişti. Bunun cevabını verebileceğini sanmıyordu. " Bilmiyorum. Ama 2 gündür takip edildiğini biliyorum. Nil ve Bartın'ı gördüm. Bartın'ı eğitenlerin arasında bende vardım. Bartın oldukça dikkatli, tedbirli ve tecrübeli bir ajan. Nil ise hisleri olan ve tehlikeli durumları kontrol edebilen bir Astsubay. Tehlikedeler mi sorusuna yanıt veremem fakat içimde olan ses Nil'in bu takip edilme olayını farkettiğini fakat müdahale için doğru zamanı beklediğini söylüyor. Bir sorun olursa da orda olacağız. " demişti arkadaşı. Yeşil gözleri olan adam ağır ağır başını sallayarak onaylamıştı onu.

.............................

" Araştırma yaptın mı ? "

" Ethan'a söylemiştim. Biraz önce mesaj atmış. Sahte plaka. " Nil dün akşam doğum gününden dönerken aracın da onunla birlikte hareket ettiğini görünce şüphelenmişti. Olanları Hannah'a anlatmış ve el altından araştırma yapmasını istemişti. Sadece Hannah'a söylemişti dün geceyi. Boris veya Bartın'a anlatsaydı olanların çirkin bir hal alacağını biliyordu. Hannah ise Nil'in anlattıklarından sonra ricasını geri çevirmemiş ve Amerika da ki Teşkilat'tan arkadaşı Ethan'dan gizli araştırma yapmasını istemişti. Karşılığında bir Türk tatlısı sözü vermişti. Şuan ise Nil, Hannah ve Boris'in kaldığı otele gelmişti. Ethan'ın ise tatlılara zaafı vardı. Sevmediği tatlı nadirdi. Her türlü tatlıyı severdi. Türk tatlısını denememişti. Ve merak ediyordu. Hannah'ın tatlı teklifini geri çevirmemiş, araştırmaya başlamıştı. Ama buldukları bilgiler sınırlıydı. Araç sıfır araçtı. Fakat aldığı yer batmıştı. 1980 yılında faaliyeti durmuştu. Belgeler yoktu. Aracın plakası ise sahteydi. Tek gerçek olan ilk sayısıydı. 35... 35 sayısı sahte değildi. Araç gerçekten İzmir çıkışlıydı. Fakat geri kalanı sahteydi. Aracı kimin kullandığı ise bilinmiyordu. Ethan itiraf etmek istemese de aracı kim satın alıp kullanmaya başladıysa, o kişinin zekasından etkilenmişti. " Nasıl bulacağım onu ? "

" Kimdi o araç ? "

" Bilmiyorum. Yüzünü de görmedim. Film camları ile kaplıydı araç. Tek bildiğim İzmir çıkışlı bir araç. Ve benim o aracı daha önce gördüğüm. "

" Gördüğüm derken ? Nerede ? "

" Bilmiyorum Hannah. Sorun da burda başlıyor. Ben o modeli daha önce gördüm. Ama nerde gördüğümü bilmiyorum. Hatırlamıyorum."

" Boris ve Bartın'a anlatalım. Belki çözüm bulunur. "

" Anlatsak ne olur ki ? Araştırdık işte. En fazla onlar da araştırma yaparlar. Biz bulamadık. Onlar da bulamaz. "

" Belki Ethan bulamamıştır. Bak biz Amerika Teşkilatındayız. Belki Amerika olduğu için Ethan'ın bulduğu şeyler sınırlıdır. Ama Bartın için bu söz konusu olmaz. Çünkü o Türkiye Teşkilatında ajan. Belki bizim bulamadığımızı bulur."

" Emin değilim. Normal bir araç ise. O zaman ne olacak ? Boş boşuna arabanın sahibini de suçlamış olacağız. Bir sivili..."

" Ya değilse ? Takip edildim diyorsun. Tesadüf değil. Siz gittikten hemen sonra araç hareket etmiş. Bu tesadüf olamaz. Mezarlıkta ki adam ? O da tesadüf değil. Bence o mezarlıkta olan adam ve aracın bağlantısı var." Nil, Hannah'a mezarlıkta ki adamı da anlatmıştı. Mezarlıkta ki her kimse ondan da ses yoktu. Nil mezarlıktayken, ses geldiğinde Bartın hemen sese doğru koşmuştu. Ama adamı yakalayamamıştı. Fakat birinin onlar mezarlıktayken izlediği kesindi. " Hangi adam ? Hangi mezarlık? Hangi araç? Ne oluyor dökülün ! " Boris'in sesi ile Nil ve Hannah sıçrayarak arkaya dönmüştü. Karşılarında Bartın ve Boris vardı. " Ne oluyor Nil ? " Bartın'ın sorusu ile Nil, Hannah'a bakmış, ve tekli koltuğa oturmuştu. Boris ve Bartın'a da oturmalarını söylemişti. Boris, hem kendine hemde Bartın'a sandalye çekmişti. Hannah ise Nil'in karşında bulunan tekli koltuğa oturmuştu. Hannah elleri ile oynarken, Nil anlatmaya başlamıştı. " Dün doğum gününün bitmesine yakın dışarı çıktığımda bir araç farkettim. Oldukça lüks sayılan mat siyah bir araç. Camları film kaplı. Yani içi görünmüyordu. İçinden çıkan veya giriş yapan da olmadı. Doğum günü bittikten sonra biz araca binip giderken, bizden 1 dakika sonra araç hareket etti. Plakası sahte. Yani geri kalanı sahte. İlk sayısı gerçek. Araç İzmir çıkışlı. Ve ben o aracı bir zaman önce gördüm . Ama hatırlamıyorum. Ne zaman gördüğümü veya kime ait olduğunu bilmiyorum." Nil'in tek nefeste konuşması ile Boris kaşlarını çatmıştı. " Ethan'a söyle. Araştırma yapsın. " Konuştuğu kişi Hannah'tı. " Söyledim. Yaptı. Bir şey yok." Hannah'ın söyledikleri ile Boris şoka uğramıştı. " Mezarlıkta ki adamla bağlantısı var mıdır ? " Boris bu sefer şok içinde Bartın'a dönmüştü. " Ne mezarlığı ? Ne adamı ? "

" O gün mezarlıkta bir ses duyduk. Sese doğru koştum. Ben koşunca birisi kaçmaya başladı. Yakalayamadım." dediğinde Boris üçüne de öldürecekmiş gibi bakıyordu. " Aferin size. Aferin ! Benim niye en son haberim oluyor bunlardan ? Takip ediliyoruz diyorsunuz farkında mısınız ? Her konuyu geçtim. İkinizden biri durdurup hesap sormadı mı ? Ne bekliyorsunuz ? Ölmeyi mi ? Bana bakın, ben hayatımda çok kişiyi kaybettim. Daha fazlasını kaybetmeye tahammülüm yok. " dediğinde Nil kaşlarını çatıp ayağa kalkmıştı. " Durumları bilmiyor gibi konuşma. Sizin kanunda da aynı şey var. Suç ispatlanana kadar kişi masumdur. Ne yapmamı bekliyorsun ? Hatırlamıyorum dedim. Ya yanılmıyorsam, ya sadece o araçta ki kişi sivilse ? O zaman ne olacak ? Biz bir sivili boş boşuna suçlamış olacağız. " dediğinde Boris önüne geçmişti. " Ne hissediyorsun ? " Nil beklemediği soru ile şaşırmıştı. Niye böyle bir soru sorduğunu bilmiyordu. " Ne ? Nasıl yani ? " Boris tuttuğu nefesini derince vermişti. " Soru basit. Ne hissediyorsun Nil ? Seni araştırırken hislerinin kuvvetli olduğunu duymuştum. Her daim doğru çıkarmış. Çıkmadığı an nadir olurmuş. Şimdi söyle ne hissediyorsun ? Eğer tesadüf dersen, inanacağım sana." Nil bir adım geriye gitmişti. " Bende görmediğin bir şeye inanmadığını duydum. Gerçekten inanacak mısın ? " dediğinde Boris kaşlarını çatmıştı. " Sen beni mi araştırdın ? "

" Tek araştıran siz değilsiniz." dediğinde Bartın ona bakmıştı. " Ne zaman araştırma yaptın sen ? Benim haberim yok." Nil o tarafa baktığında bunu söyleyip söylememek arasında kalmıştı. " Boris'in ilk geldiği zaman dosyası masanın üstündeydi. Bende okudum."

" Sen gizlice yetkili ajandan izin almadan bir dosyayı mı çaldın ve okudun ? Bu yaptığın nasıl bir suça teşkil eder biliyor musun ? Başına iş açacaksın. "

" Göz gezdirdim sadece. "

" Farketmez. Bir daha böyle bir şey istemiyorum Nil. " dediğinde Nil, Bartın'a sinirlenip, yerine oturmuştu. Boris ise hala ayaktaydı. " Yüzünü gördün mü ? " Boris'in konuştuğu kişi bu sefer Bartın'dı. Bartın , " Hayır." dediğinde Boris de yerine oturmuştu. Hannah ise ayağa kalkmıştı. " Tamam. Herkes sakinleşsin. 3 kişi ajan, bir kişi Astsubay. Tabi ki bir araştırma bilgi toplamak olacak. Niye sinirleniyorsunuz ki şimdi ? " dediğinde herkes yavaş yavaş sakinleşmeye çalışıyordu.

........................

" Ne yapıyorsun lan sen ? " Ata önünde aynaya bakan Çınar'ı izliyordu. Çınar banyo yapmıştı. Parfümü sıkmıştı. Ve üzerinde olan mavi gömleği ve siyah pantolonu ile aynaya bakıyordu. Ata'nın konuşması ile aynadan gözlerini çekip, Ata'ya bakmıştı. " Üzerim nasıl görünüyor diye bakıyorum. Olmuş mu ? Beyaz gömlek mi giyseydim keşke. " dediğinde Ata kaşlarını çatmıştı. " Nereye gidiyorsun lan sen ? " diye sorduğunda Çınar gülümsemişti. " Ahu'nun evine. Beni akşam yemeğine davet etti. İlk akşam yemeğimiz. " dediğinde Ata da gülmüştü. " Oğlum dışarda yesenize. Niye gidiyorsun evine ? Ulan bana bak. Başka planların mı var yemekten sonra kızla ? " Çınar, Ata'nın ne demek istediğini anladığında koltukta duran yastığı kafasına atmıştı Ata'nın. " Ben senin gibi sapık mıyım pezevenk. Yemek yiyeceğiz sadece geleceğim sonra. Ayrıca benim sevgilim dışarıdakilerden daha güzel yemek yapıyor. Ve yemek yapmayı da çok seviyor. Bu yüzden evde yiyoruz. Kendi hazırlamak istedi. " dediğinde Ata yüzünü yastıktan çekmişti. Gülüşü hala yüzündeydi. " Bilemem artık. " dediğinde " Bir yastık da benden gelecek. Sus artık. Erkek sus ! " diye bir kadın sesi gelmişti. Bu ses kapıda duran Ceren'e aitti. " Sen boşver bu salağı. Çok tatlı olmuşsun. Gözlerini ortaya çıkarmış. Ahu bayılacak." dediğinde Çınar'ın önüne gecmiş, ve gömleğinin yakalarını düzelmişti gülerek. " Giderken bir şey al." diye devam etmişti. " Papatya alacağım. Onun saçları gibi sarı olacak. " dediğinde Ceren ellerini yüzüne koymuştu sevinçle. " Siz çok tatlı oldunuz."

" Ya sorma. Vıcık vıcık ilişkiler. "

" Bir gün bir kıza tutulursan, bu sözü sana hatırlatacak kişi benim." dediğinde Yarbay Alp kapıda onları izliyordu. Ata, " 10 yıl sonra burda olursanız, büyük zevkle komutanım. " dediğinde Alp gülmüştü. " Bende senin gibiydim. Dikkat et canın yanmasın. " dediğinde Ceren hemen koltuğa oturmuştu. Bir şeyler gelecekti. Belliydi. " Ne oldu Komutanım ? " soruyu soran Ceren'di. " Savcının birine aşık olmuştum. Hani olmaz ya. Olmuştum işte. İdealist kimseye eyvallahı olmayan biriydi. "

" O size aşık olmuş muydu ? " Soruyu soran Çınar'dı. " Olmuştu. Bir Cumhuriyet Savcısı basit bir askerden etkilenmişti. O zamanlar Komutan değildim. Askerliğimin 2. yılındaydım. O da Savcılığın 2.yılındaydı. Birini teslim edeceğiz, ona götürdüm. Çünkü bir cinayet davasının içindeydi aynı zamanda yakalanan adam. İfade almak istedi. Adam bizde olduğu için, biz götürdük. Koyu sarı saçları vardı. Bembeyaz porselen teni, ve çilleri. Tabi ki de imzası olan kırmızı ruju. Sürekli kırmızı sürerdi. Makyaj yaptığı zamanlarda bile çillerini kapatmazdı. Bir insan bu kadar kadınsı görünürken bir yandan da nasıl bu kadar çocuksu görünürdü bilmezdim. Görünüşü soğuktu. Buz gibiydi. Gözleri de aynı şekilde. Hayatımda gördüğüm en koyu kahve gözler onda vardı. Karakteri çocuktan farkı yoktu ama. İfade için adamı getirdik. Adam sırf kadın diye ters davrandı. Ben müdahale edecekken eliyle beni durdurmuştu. O çilli çocuksu görünümden ayrılıp, ellerini masaya vurmuştu. Sinirlenip adama haddini bildirmişti. 1 gün nezarethane de tuttu adamı. Sözleri hala aklımda. ' Karşında bir Cumhuriyet Savcısı var. Haddini bil. Edebinle ifadeni ver ve çık odamdan.' demişti. Sonra bana sinirlendiğini hatırlıyorum. Adamın nezarethane de tutulması için emir verip, onlar gittikten sonra gülmüştüm. Oda da ikimiz kalmıştık. Bana sinir olmuştu. Niye güldüğümü sormuştu. Tabi ki ben gülüşümü soldurmuştum. Bir Savcının yanında gülmek ayıptı. Sorusunu tekrarlamıştı. Bende o sinirlenince adamın yüzünde oluşan ifadeye güldüğümü söylemiştim. Ben kızmasını bekliyordum. Ama o öyle yapmamıştı. O da benimle ' Gerçekten çok komikti.' diyerek gülmüştü. Aşık olduğum zaman oydu. Sonra ben vuruldum. O da Ahu'nun, Çınar'ı beklediği gibi beni beklemişti sabaha kadar. O da o zaman aşık olduğunu anlamış. " Çınar ve Ceren gülümsemişti. Tek gülmeyen Ata olmuştu çünkü devamında kötü şeyler geleceğini biliyordu. Komutan bekardı. Eğer evlenmiş olsalar bu bilinirdi. " Sonra ne oldu ? " Soru Ata'dan gelmişti. Alp gülüşünü soldurmuş ve yutkunmuştu sertçe. " Ölüm. Ölüm oldu. O kadar idealist ve dediğim dedik bir karakterdi ki onun karakteri onun sonunu getirmişti. Bir cinayet davası vardı. 15 yaşında bir kız. Tacize uğramış, öldürüp gömülmüş. Sonra onun yaşlarına bir kız daha kaçırılmış. Peşini bırakmadı. Tehdit aldı. Davadan çekilmesini, kendi eceli ile öldüğünü, cinayet olmadığının kayıtlara geçirilmesini istendi. Kabul etmedi. Hepsini buldu attı içeri. İçeriden adamların çıkarılmasını istediler. Kabul etmedi. Kaçırılan diğer kızla birlikte o da kaçırıldı. O kızla aynı anda öldü ve gömüldü. Ben gittim teşhis etmeye. Sevgiliydik o zaman. Ailesi burda değildi. Sivil olarak gelmem istendi. Gittim aptal gibi. Önüme adli tıpta açtıkları kadın, oydu. Herkes biliyordu savcı olduğunu ama bana teşhis ettirdiler. Ailesi dışında tek yakını bendim. Baya direnmiş. Boynunda kızarıklık vardı." dediğinde Ceren eliyle ağzını kapatmıştı. Çınar'ın içine yine korku oluşmuştu. Ata ise işin sonunu biliyor gibi kafasını sallamıştı. Biliyordu da. Ata, " Zehra Çilingir. Oydu değil mi ?" dediğinde Alp kafasını sallamıştı ona bakarak. " Haberlerde görmüştüm. Ben o zaman sınava hazırlanıyordum. Şehit dediler. Cumhuriyet savcısı infaz edildi dediler. Çocuğu kurtarmaya çalışan, uğruna ölen kahraman savcı denmişti. Töreni hatırlıyorum. Binlerce kişi katılmıştı o zamanlar. " dediğinde Alp kendini toparlayıp, Çınar'a dönmüştü. Gömlek ve pantolonunu süzmüştü. Kolundan çıkarmadığı bir saat vardı. Onu kolundan çıkarmıştı. " Çok sade geldin gözüme. Bunu tak. Ödünç veriyorum. Sonra döndüğünde geri alırım. " diyerek Çınar'a uzatmıştı. Çınar ise gülümseyerek almış ve koluna takmıştı saati.

...........

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 22.05.2025 12:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...