27. Bölüm

23.Bölüm

Aleyna Gece Kaya
aleyna_gece

Kaderi belirleyen şey, tercihtir. Şans değil.

Aristoteles

 

Bölüm Şarkılarımız ;

Dynasty - Mııa

Sia - Alestic Hearts

............

 

( Bölümün geç geldiğini biliyorum ve bunun için üzgünüm. Ama teknik bir arıza ve başka olaylardan dolayı giremedim. Telefonum bozuldu ve tamir ettirmeye çalıştım işe yaradı mı bilmiyorum. Hala emin değilim. Ve Bingo ! Evi taşıyorum. Hala evi topluyorum bu yüzden onunla da uğraşmak zorundaydım. Ve başka olaylar..... Ve bir süre de kendimle yanlız kalmam gerekiyordu. Geç geldiği için üzgünüm. Umarım anlayışla karşılarsınız 🙏🏻 İyi okumalar 🌕 )

..........

 

" Yok ebesinin ! " Çınar'ın konuşması ile Ata kafasını sallamıştı onaylayarak. İstihbarat'tan dönmüşlerdi. Daha doğrusu sadece Ata dönmüştü. Nil ise İstihbarat'ta kalmıştı. Hem duyduklarını sindirmeye, hemde Rüzgar kod adlı kişi hakkında bilgi duymaya ihtiyacı vardı. Ama duydukları hoşuna gitmemişti. O, Rüzgar'ı yabancı diye düşünürken amcası çıkmasını beklemiyordu. "Aynen bende öyle dedim kardeşim. " Ceren, Çınar, Cem ve Murat şok içinde Ata'yı dinliyorardı. " Baya amcası mı ? Şaka mı bu ? " Cem'in konuşması ile Ata başını iki yana sallamıştı reddederek. " Şaka değil. Baya amcası çıktı piç. " Murat sıkılmış şekilde ayağa kalkmıştı. " Anlamak için tekrar ediyorum. Yanlış anlaşılmasın. Rüzgar denen herif Nil'in amcası ? Gelen kişi Ankara İstihbarat'tan ve Rüzgar denen kişinin oğlu ? Nil ve o kişi kuzen mi ? " Ata onaylayarak kafasını sallamıştı yine. " Tam olarak öyle komutanım. " dediğinde Murat sabır dilenir gibi burun kemerini sıkıyordu. " Nil'i öldürmeye çalışan kişi amcasıydı yani ? Beni takip eden de oydu ? İyi de niye ? " Çınar konuştuğunda herkes ona bakmıştı. Ata " Anasını satayım biz onu unuttuk. Tabi oydu . " dediğinde Ceren, Ata'ya bakmıştı. Ceren, " Ama kurtaran o değildi. Onu da unuttun. " dediğinde Murat, Ceren'e dönmüştü. " Kurtaran mı ? " dediğinde Ceren kafasını sallamıştı onaylayarak. " Evet. Komutanım, orda iki nişancı vardı. Hatırlamıyor musunuz ? Biri Nil'i vuracakken diğer bilmediğimiz Keskin nişancı onun işini bitirdi. Böylece Nil'i kurtardı. " dediğinde herkes Ceren'e bakıyordu şimdi. " Öldürmeye kalkan Rüzgar piçi ise, kurtaran kim ? " dediğinde içeriden birinin sesi gelmişti. Kapı eşiğinden. " Kim olduğunu bilmiyorum. Ama babamın adamı gibi geliyor. " dendiğinde herkes kapıya dönmüştü. Karşılarında Nil vardı. Elinde ise kğıt parçası duruyordu. Bu bir resimdi. Resmi doğrudan Murat'a uzatmıştı Nil. Resim yırtık gibiydi. " Rüzgar denen herife ait tek resim bu. Şuan ki halini bilmiyorum. Bu resim 12 yıl öncesine ait. " dediğinde Murat elinden resmi almıştı. Nil'in gözlerinin aynısını taşıyan bir adam vardı. Saçları ise benziyordu. Ortadan yırtık olduğunu görünce sorar gibi Nil'e bakmıştı. " Babamla ikisi vardı fotoğrafta. Yani diğer adamın babam olduğunu düşünüyorum. Hatırladığım kadarıyla. Babamı bu piç ile aynı karede görmeye dayanamadım. Bu yüzden kestim. Babam bende kalsın. Bu piçte sizde. " diyerek odadan çıktığında Murat resmi masaya atmış ve Nil'in peşinden gitmişti. Tim ise fotoğrafa bakıyordu. " Rüzgar şimdi bu adam mı ? " Cem'in konuşması ile Çınar usulca başını sallamıştı. " Öyle. " dediğinde Ceren, eline fotoğrafı almıştı. " Yani.. normal bir adama benziyor ama. " dediğinde Ataz fotoğrafa göz ucuyla bakmıştı. " Ben onun normalini sikeceğim. " demişti. Konuşmayı bölen, Çınar'ın telefonu olmuştu. Çınar cebinden telefonu çıkardığında Ahu'nun aradığını görmüştü. Telefonu direk açtığında Ahu'nun sesi mutlu geliyordu. " Bunlar çok güzel çiçekler. Çınar çok teşekkür ederim. Ama anlamadığım sen benim sevdiğim çiçekleri nerden biliyorsun ? " dediğinde Çınar direk ayağa kalkmıştı. " Sen neyden bahsediyorsun ? " dediğinde Ahu'nun derin nefes geliyordu. " Anladım. Sürpriz yaptın ve ben bozdum. Olsun. " Çınar kaşlarını çatmıştı. Sesi ise hoparlöre almıştı. " Ahu ? Ne sürprizi ne diyorsun ? " dediğinde Ahu da kaşlarını çatmıştı. " Evime gönderdiğin şakayıklardan bahsediyorum. Gerçi rengini tutturamamışsın. Bunlar mor. Ben Pembe severim. " dediğinde Ata ve Ceren'in kaşları çatılmıştı. Cem ise doğrudan Çınar'ı izliyordu. " Ben sana çiçek göndermedim. Beni biliyorsun. Ben direk sana getiririm. " dediğinde Ahu'nun oturduğu yerden kalkma sesi gelmişti. " Çınar evimde Mor şakayıklar var. Üzerinde de not. ' Senin gibi mükemmeller. ' yazıyor. Ben sen gönderdin sandım. " dediğinde Çınar ' Geliyorum. Onlara dokunma. ' diyip telefonu kapatmıştı. Ceren, " Neler oluyor ya? Sen göndermediysen, kim gönderdi ? " dediğinde Çınar göz ucuyla Rüzgar kod adı ile bilinen adamın fotoğrafına bakmıştı. Daha sonra da Ata'ya bakmıştı. " Sıranı bekle kardeşim. Önce ben sikeceğim belasını. " diyip dışarı çıkmıştı. Ardından ise diğerleri çıkmıştı. Ceren, Nil ve Murat'ın yanına, Ata ve Cem ise Çınar'ın peşinden çıkmıştı.

....................

" Ne hissediyorsun ? " Murat konuştuğunda Nil derin nefes alıp bırakmıştı. " Boşluk. " dediğinde Murat usulca başını sallamıştı. " Ne anlattı ? " dediğinde Nil oturduğu yerden kalkmış ağacın hemen yanına geçip, kollarını bağlamıştı. " Her şeyi. Kuzen olduğumuzu, onun babası olduğunu ve yıllardır görüşmediklerini. İstihbarat'tan olmaya karar verip, babasının gerçek yüzünü gördüğü anda iletişimi koparmış. Ne onu görmüş, ne de haberini almış. " Murat, anladım dercesine başını sallamıştı. " Ne düşünüyorsun ? " Murat'ın tek ilgilendiği en azından şuan için, timinde ki kişiydi. " Ya da onu görünce ne hissettin ? " dediğinde Nil sıkkınca nefesini vermişti önce. Sonra gözlerini önünde ona bakan kediye çevirmişti. Kaşlarını çatmıştı. " Kedi ? " dediğinde Murat anlamamış gibi ona bakıyordu. " Ne kedisi ? " dediğinde gözlerini Nil'in baktığı yere çevirmişti. Orda bir siyah kedi duruyordu. Gözleri Zümrüt yeşildi. Ve doğrudan Nil'e odaklanmıştı. " Hissettiğim şey bu kedi gibi. O bana bakıyor ama konuşamıyor. Sadece gözleriyle bir şey anlatmaya çalışıyor. Belki anlarım diye bekliyor ama ben anlamıyorum. Onu ilk gördüğümde bende öyleydim. Konuşamıyordum. Gözlerimle bir şeyler söylemeye çalışıyordum. Ama bana bakmadı. Ta ki ben düşene kadar. Bu yüzden anlamadı fazla. " dediğinde Murat yine başını sallamıştı. Nil en sonunda kalktığında tam gideceği sırada Ceren koşarak yanlarına gelmişti. " Komutanım sorun var. " dediğinde Murat ayağa kalkmıştı. " Ne sorunu ? Ne oluyor ? " dediğinde Nil doğrudan Ceren'e bakıyordu. Telaşlıydı. " Çiçek göndermiş Ahu'ya ! " dediğinde Nil kaşlarını çatmıştı. Murat ise gülmüştü. " Çınar mı göndermiş ? Kızım bu muydu telaşlandığın ? Sevgili onlar. " dediğinde Nil, " Çınar göndermedi. Başka biri gönderdi. Ve bilmiyorlar. Yanılıyor muyum ? " dediğinde Murat önce Nil'e sonra Ceren'e dönmüştü. Ceren başını salladığında, Murat direk içeri girmişti. Nil ve Ceren ise peşinden girmişti. İçeri girdiklerinde Çınar, Ata ve Cem hazırlanıyordu. " Ahu'nun eve giriş zamanı tahmini yarım saat önce. Çiçeği farketmesi tahmini 20 dakika önce. Notu okuyup sevinmesi gülmesi ve üstünü değişmesi tahmini 10 dakika önce. Seni aramasının üstünden 5 dakika geçti. Ahu'nun olanları idrak etme zamanı tahmini 20 dakika kendine gelip tedbir için kapıları kitlemesi ve sessizce durması 10 dakika. Bizim üstümüzü değişmemiz tahmini 5 dakika oraya varmamız tahmini yarım saat. Tahmini zaman kaybı 130 dakika. " Cem nefes almadan zamanları saydığında, Ata hayalet görmüş gibi ona bakıyordu. Çınar'ın ise umrunda değildi. Sadece " O 130 dakikayı sikeyim o zaman ben Cem ! " diyip çıkmıştı odadan. Ata ise " galiba beş dakika doldu. " diyip odadan çıkmıştı. Cem'in dediği gibi tam yarım saat sonra ordalardı. Kapıyı çalan Çınar olmuştu tabi ki. Ahu ise direk açmıştı kapıyı. Biraz endişelenmişti doğrusu. Tüm timin burda olmasını beklemiyordu. Ama yinede kapıdan çekilip hepsine yol vermişti Ahu. Çınar direk içeri daldığında, hemen masanın üzerinde duran Mor Şakayıkları fark etmişti. Mor şakayıkların anlamı Zarafet demekti. Ölümsüzlük ve Lüks demekti. Çınar notu okuduğunda yine sinirlenmişti. Kapı çaldığında Ahu bir adım geriye gitmişti. Çınar ise Ahu'nun hemen önünde durmuştu. Bir eli belinde, silahının olduğu yerdeydi. Cem " Sakin olun. Bizimkilerdir. " dediğinde Murat kapıyı açmıştı. Karşılarında tanımadığı biri, Bartın, Boris, ve Hannah duruyordu. Hepsi içeri girdiğinde Ahu derim nefes alıp, öne çıkmıştı. " Kamera sistemine girdik. Adam kapşonlu. Yüzü görünmüyor. Tahmini boy 1.80, tahmini kilo aralığı 80-83 civarı. Kamera açısını biliyor. Bilerek kapatmış. " dediğinde Çınar kaşlarını çatmıştı. " Peki not ? Ordan bir şey çıkmaz mı ? Bir DNA ya da el yazısı sonucu ? " dediğinde tanımadıkları adam, Çınar'a dönmüş ve elini uzatmıştı. Mete'ydi. " Bakabilir miyim ? " dediğinde Çınar sinirle ona dönmüştü bu sefer. " Sen kimsin ? " dediğinde Ata derin nefes vermişti. " Nil'in kuzeni Mete. " dediğinde Boris ve Hannah şok içinde ona bakıyordu. " Sen Nil'in kuzeni miydin ? " dediğinde Mete onaylar gibi başını sallamıştı. Mete tekrardan Çınar'a doğru elini uzattığında Çınar direk Nil'e bakmıştı. Ondan onay alınca, kağıdı ona kibarca vermişti ( ! Şüpheli ! 🙂 ) Mete kağıdı incelediğinde kaşlarını çatmıştı ve herkesin korktuğu o cümleyi, " Bu aradığınız kişiye ait. Bu onun el yazısı." kurmuştu. " Sen şunu bir baştan anlatsana. Nasıl buldun neler oldu ? " dediğinde Ahu direk Çınar'a bakmıştı. Çınar'dan onay geldiğinde ise öne çıkmıştı. " Ben öğretmenim. İlkokul öğretmeni. Dersten çıktım. Eve geldim. Markete uğramıştım. Onları mutfağa koydum. Üstümü değiştirdim. Ve salona geldim. Masanın üzerinde bunlar vardı. Sevgilim gönderdi sandım. Onu aradım. " Sevgilim derken Çınar'a bakmıştı ve onu işaret etmişti Ahu. Mete de anladım dercesine başını sallamıştı. Boris, " Değişik bir şey gördün mü ? " diye sorduğunda Ahu boş gözlerle ona bakıyordu. " Değişik derken ? " diye sorduğunda Hannah devralmıştı lafı. " Yani evinden alınan herhangi bir eşya ? Ya da evinde olmaması gereken yabancı bir eşya? Ya da normal yerinden farklı bir yerde duran herhangi bir obje ? Bunlardan bahsediyor. " dediğinde Ahu etrafına bakmıştı. " Hayır. Görmedim ve fark etmedim. Evim her zaman olduğu gibi toplu. Önemli bir eşyam da kaybolmamış. Tabletim, telefonum ve akıllı saatim yanımda. Bilgisayarımın şarjı yoktu. Sabah giderken takmıştım. Hala şarja takılı olarak görünüyor. Çekilmemiş. " dediğinde Hannah bilgisayara bakmıştı. Gerçekten şarjda duruyordu. Cem'in, " sen ne yapıyorsun ? " diyen sesi duyulduğunda herkes Cem'in baktığı yere bakıyordu. Boris bazı eşyaların önünü arkasını elliyordu. " Sen ne arıyorsun öyle ? " Ceren de benzer soruyu sorduğunda Boris " kamera ve ses cihazı arıyorum. Saklamış olabilirler. " dediğinde herkes şok içinde Boris'e bakıyordu. 3 kişi dışında. Bartın, Hannah ve Mete şaşırmış gibi değillerdi. Aksine Boris'in yaptığının mantıklı olduğunu düşünüyorlardı. Cem, " Yok artık! Abart ! Biraz daha abart ! İnanırız belki. " dediğinde Boris gözlerini devirmişti. " O adamın sadece çiçeği ve notu bırakıp sessizce gittiğine hiçbir Allah'ın kulu beni inandıramaz. " dediğinde Cem kollarını önünde bağlamış ve hemen yanında ki sandalyeye oturmuştu. "Bir şey bulabildin mi ? " Çınar'ın sorduğu soru ile Boris kafasını sallamıştı reddederek. " Hayır. Görünürde yok. Ama İstihbarat'ın detaylı arama yapması lazım. " dediğinde göz ucuyla Bartın'a bakmıştı. Bartın ' hallediyorum ' dercesine telefonu kulağına tutmuş ve balkonda çıkmıştı. Çınar, " Benim için bir kaç günlüğüne koruma evinde kalır mısın ? " dediğinde Ahu kafasını sallamıştı onaylayarak. Odaya girdiğinde peşinden kızlarda girmişti. Yeşil ve sarı renginde orta boy 2 tane valiz çıkarmıştı. Bir kaç eşya koyacaktı. Bir iki kıyafet. Bazı elektronik eşyaları. Bazı kozmetik ürünler ve bazı dosyalar. Bartın ve Ahu'nun oda girmesi bir olmuştu nerdeyse. Bartın hallettiğini söylemiş ve aşağı inmişti. Daha sonra Ahu ve kızlar çıkmıştı. Onların da işi tamamdı. Ve aşağı inmişlerdi. Yeşil valizi Ata alırken, Sarı valizi Çınar almış ve arabaya koymuştu. Tim 15 dakika sonra geldiğinde ellerinde bir çanta vardı. Bartın, Boris ve Mete yukarı çıkarken, Çınar, Ata ve Nil Ahu'yu koruma evine götürüyordu. Diğerleri ise binanın önünde kamera ve ses cihazını arayan ekibi bekliyordu.

.............

" Ne yaptın ? " dediğinde Kapşonlu adam karşısında duran adama bakıyordu. " Hallettim. Dediğin gibi çiçeği verdim ve çıktım hemen. "

" Bir şeye dokunmadın değil mi ? Bana bak adam asker. Bir arama yapılır da bir DNA bulurlarsa kötü olur. " dediğinde Kapşonlu adam başını ' anladım. ' dercesine sallamıştı. " Merak etme. Hiçbir şeye dokunmadım. Kapıyı açıp çıkarken de eldiven kullandım. " dediğine adam başını sallamıştı onaylayarak. " Görgü tanığı ve kameralar ? Onlara ne oldu ? " dediğinde Kapşonlu adam başını dik tutmuştu. " Görgü tanığı yok. Beni kimse görmedi. Kamera da halloldu. " dediğinde adam başını sallamıştı onaylayarak yine . " Ne yapıyorlar peki şuan? Gizlice izle demiştim. " dediğinde Kapşonlu adam telefonundan bir video açmıştı. Video da herkes vardı. " Onları mı çağırmış ? " diye sorduğunda kapşonlu adam yine başını sallamıştı. " Sanırım sevgilisi gönderdi sandı. Teşekkür etmek için onu aradı. Ama adam kendinin göndermediğini bildiği için tehlikeyi sezdi ve geldiler olay yerine. " dediğinde Adam kaşlarını çatmıştı. " Orda bir adam vardı. Koyu kahverengi saçları ve gözleri olan biri. Birazcık da sakalı vardı. " Onun orda ne işi var ? Şunu yakınlaştır ! " dediğinde Kapşonlu adam o adama yaklaşmıştı. Yaklaştığı kişi Mete'den başkası değildi. Adam direk kapşonluya bakmıştı. " Bu adamın orda ne işi vardı o saatte ? Daha doğrusu bu şehirde ? Onu hemen bana öğren gel. " dediğinde Kapşonlu adam videoyu kapatmış ve karşısında ki adamı onaylayıp çıkmıştı. Yeşil gözlü adam kilitli raftan bir fotoğraf çıkarmıştı. Orda küçük oğlu Mete ve kendisi duruyordu. " Sende ordasın demek ha oğlum ? Demek ki Nil ile tanıştın. Aman ne güzel ! Ayrılmaz iki baş belası yine aynı karede. Her zaman ki gibi......."

 

 

Bölüm : 02.09.2025 21:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...