
" Çünkü acı, gidenin değil kalanların hikayesidir. Ve hikâyeler kalanlara aittir." - S.ZWEIG
BÖLÜM ŞARKIMIZ : BU SON OLSUN - CEM KARACA
.............
Boris'in çıkması ile, Hannah arkasından çıkmıştı. Hannah'ın çıkması ile Nil ve ardından Bartın çıkmıştı. Cem tüm bunlara anlam veremezken, Mete eline Hannah'ın telefonunu almıştı. Hala ekranı açık olan telefonda, mesaj kısmına girmişti. Mesaj Ethan'dandı. Ethan kim bilmiyordu ama Bella adında bir kızın hapishane de öldüğünü yazmıştı. Mete yanındakilere mesajı gösterdiğinde herkes şok içinde önce mesaja sonra da Boris'ın çıktığı kapıdan bakıyordu. Ceren göz ucuyla, aşağı baktığında Boris'in çıktığını görmüştü. Ardından ise aşağıdaki bahçe kapısından Nil, Bartın ve Hannah çıkmıştı. ( Bella's dead. She was killed in prison. Stabbed in the chest. That's what the autopsy says. They're investigating. The authorities are around us. Hannah, they might want to talk to Boris too. Hannah, when will you be back? - Bella öldü. Hapishanede öldürüldü. Göğsünden bıçaklanmış. Otopsi öyle diyor. Soruşturma yapıyorlar. Yetkililer etrafımızda. Hannah, Boris'le de konuşmak isteyebilirler. Hannah, ne zaman döneceksin? ) " Bella kim ? Boris ve Hannah'ın suratı niye öyle oldu ? Ayrıca Nil'de tuhaftı." Cem'in sorusu ile Ceren omzunu silkmişti. " Emin değilim ama her kimse onun için çok önemli. Ya da değil. Bilinmez. Ama birinin ölüm haberini alan kişiye göre baya sakin. " dediğinde, göz ucuyla aşağı da duran Boris'i göstermişti. Bankta oturmuştu. Boşluğa bakıp, elinde ki çakmağı döndürüyordu. Hannah bir adım atıp önüne geçtiğinde, elinde ki çakmağı almıştı. Boris'e bakıyordu. Boris en sonunda gözlerini boşluktan çekip, Hannah'a baktığında sinirlenmişti. Direk ayağa kalkmıştı. Ve Hannah'tan uzaklaşmıştı. " Bakma bana öyle. Sorun yok. İyiyim. Acıtmadı. " dediğinde Hannah hayal kırıklığı ile ona bakmıştı. " Beni bile acıttı. Seni acıtmaması imkansız. Boris yapma. " dediğinde Boris yutkunmuştu. " İyiyim. Acıtmadı." dediğinde Nil ve Bartın birbirine bakmıştı. " Acıtır. Ölümün hepsi acıtır. Kişiyi sev ya da sevme. " Murat Erdoğan'ın sesi geldiğinde, Boris dahil hepsi dış kapıya dönmüştü. Murat Üsteğmen'in geldiğini duymamışlardı. Boris, onaylamaz gözlerle kafasını salladığında arkasını dönmüştü. " Acıtmadı. Acıtmamalı. Olmaz yani. Ben o kızın ölümüne üzülemem. Beni kullanıp, giden duygularımı hiçe sayıp, beni bitiren, kız kardeşimi kaçırmaya kalkan, yakalattığım o kız için üzülmem. Üzülemem. Acıtmamalı bu kadar. Ben seviyordum ya. Hayatımda ilk defa bu boktan buz dolu kalbimi ona açtım. Ve sevdim. Benim duygularımı hiçe saydı. Gerçekten sevmedi. Seviyormuş gibi yaptı. Yetmedi. Dişe diş dedi kardeşim gibi gördüğüm şu kızı kaçırdı. İki dakika ya. Hayatı iki dakikaya bağlıydı bu kızın. İki dakika daha geç gelseydim, kendisine doğrultulan o silah patlayıp, kafasından yiyecekti kurşunu. Onun şartları ile benim ki aynı değildi ki. Ben abisini yakaladım çünkü suçluydu. Binlerce madde. Kim bilir kimlere satıldı. Kimler öldü. Hangi kaç yaşında ki çocuklara verildi o maddeler, silahlar. Ben bana verilen görev neyse onu yaptım. Suçluydu içeri girmesi gerekiyordu. Çatışmada gitti. Ama onun öyle bir ihtimali yoktu. Çünkü Hannah ona bir şey yapmamıştı. O sadece benimle birlikteydi. O yüzden sakın ! Ne bana acıyın. Ne de ona. " dediğinde Hannah başını eğmişti. " Peki senin kendine acıman kardeşim ? " dediğinde Boris kaşlarını çatıp, Bartın'a bakmıştı. " Ne demek istiyorsun ? " dediğinde Bartın derin nefes vermişti. " İnkar etsende sevmişsin. Ve yine inkar etsende üzülüyorsun. " dediğinde Boris onaylamaz şekilde başını sallamıştı. " Ben sadece giden o güzel zamana üzülüyorum. Onun da artık pek anlamı kalmadı zaten. " dediğinde içeri girmişti. İçeri girdiğinde Tim ona bakıyordu. " Ne var ? Ne bakıyorsunuz ? Acıyın. Sizde acıyın. Bir bok oluyor çünkü hayatınızda acıyınca. Ne meraklısınız ülkece birine böyle bakmakla. " dediğinde Ceren ayağa kalkmıştı. " Sen acıyacağımız son kişisin. Sadece biz onun kim olduğunu merak ettik. " dediğinde Boris, Ceren'e bakmıştı. Söyleyip söylememek arasında kaldığında tüm time bakmıştı. Bu kişiler nerdeyse 2 aydır sürekli yanında olanlardı. Annesinin cenazesine geler kişilerdi. En sonunda vazgeçip kendisini koltuğa bıraktığında, herkesi yüzüne tek tek bakmıştı. " Eski sevgilim. Daha doğrusu tek sevgilimdi. Çünkü ondan sonra hayatımda doğru düzgün biri olmadı. Dışarıdan nasıl görünüyorum bilmiyorum ama ben aşık olmadan birileri ile takılmayan biriyim." dediğinde Cem, başsağlığı dilemişti. Çınar, " Peki ne oldu ? Neden aýrıldınız ?" dediğinde, Boris, içeri giren Hannah'a bakmıştı. " Hannah'ı kaçırmaya kalktı." dediğinde Mete, doğrudan Hannah'a bakmıştı. Hannah'ta koltuğa oturduğunda göz ucuyla önce Boris'e bakmıştı. Sonra diğerlerine dönmüştü. " Kızın abisi suçluydu. Uyuşturucu ve silah. Abisini yakaladık. Ama öldü. Çatışmada. Bella abisi için, bizi kullandı. Bana kız kardeş, Boris'e de aşık olduğu adam gibi yaklaştı. Her şey abisi içindi. Abisinin peşine düşünce beni kaçırdı. Boris ekip ile geldi beni aldı. " dediğinde Mete'nin elleri kendisi bile farkında olmadan, yumruk olmuştu. " Peki sen ? Sen nerdeydin o sırada ? " Ata'nın sorusu ile Boris ona bakmıştı. " Abisini yakalamak için çıkmıştım. Hep birlikte sinemaya gidecektik. Bir film varmış. Bunlar tutturdu izleyelim diye. Filme girmeden, abisi ile ilgili haber geldi. Bende onları tek bırakıp, göreve gittim. " Hannah elleri ile oynamaya başlamıştı. " Ben gitmek istedim yanında ama Bella'yı masum sandığımız için o sırada, Boris onunla kalmamı istedi. Genelde sevdiklerimizi gizli tutarız bilirsiniz ama bir şekilde Bella'yı biri biliyorsa, Boris başına bir şey gelmesin istedi. O ekiple gidecekti. Sorun yoktu . Ama ben yanında gitseydim, Bella sinemada tek olacaktı. Sanırım Bella ile ilgili tek gerçek şey gerçekten gittiğimiz filmi izlemek istemesiydi. Ben giderdim ama Bella o filmi kesin izlerdi ve eve gitmezdi. Biz Bella'yı tabi masum sivil sandığımız için, başına bizim yüzümüzden bir şey gelirse kurtulamayacağını düşündük. O yüzden Boris benim onunla kalmamı istedi. " Boris başını iki yana sallamıştı. " Ne kadar aptalmışım. Asıl tehlikenin Bella olduğunun farkına varamadım. Ben benim yüzümden Bella'nın başına bir iş gelir mi diye düşünüp Hannah'ı yanına vermiştim. Ama benim yüzümden, Bella'nın değil, Hannah'ın başına işler geldi. " dediğinde Hannah kaşlarını çatmıştı. " Saçmalama. Bende ajanım. Neden senin yüzünden olsun." dediğinde Boris başını yerden kaldırıp Hannah'a bakmıştı. " Seni tanıştırmasaydım böyle olmazdı." dediğinde Hannah ayağa kalkmıştı. " Beni tanıştırmanla alakası yok bu işin. Sende gördün. Duydun. Hatta o kızın ilk sorgusunu sen yaptın. Bella kendi ağızı ile itiraf etti. Kameradan görmüş bizi. Yanında o görevde bende vardım. Yani beni her türlü tanıyordu. Ayrıca ne demeyi planlıyordun ? Aynı evde yaşıyoruz. Gecenin 3'ünde bir kız anahtar ile senin evine geliyor. O kız hiç mi sorgulamayacaktı bu durumu ? " dediğinde Ceren, Boris'e bakmıştı. " Haklı. Biri benim flörtümün evine, gece gece girse özellikle bir kız ve anahtarı olsa ya evinin yol geçen hanı olduğunu düşünürüm. Ya beni aldattığını ve Ata gibi olduğunu düşünürüm. Ya da benden bir şeyler sakladığını. " dediğinde Ata şok içinde direk Ceren'e bakmıştı. " Ata gibi derken ? " dediğinde Cem gülmüştü. " Çapkınsın ya. Ondan bahsediyor. " Ata ' sabır diler ' gibi burun kemerini sıkmıştı. " Tamam çapkın olabilirim. Ama ben bile rastgele bir kıza anahtarımı vermem. O yüzden bir kız evime geldiyse, benimle gelmiştir. Anahtarla giremez. " dediğinde Cem gülmüştü. Hannah, " Yol geçen hanı ne demek ? " dediğinde Ceren ona dönmüştü yine. " Herkesin rahatça girebildiği yer. Düzensiz. Bir ev mesela diyelim, ya da oda, herkes rahat rahat girerse o eve yani yabancılar girerse ona yol geçen hanı denir. Bu bir deyim." dediğinde Hannah başını sallamıştı ' anladım ' dercesine. " Peki şimdi ne olacak ? " dediğinde Hannah, " Bilet baktım yarına. Eşyaları toplayıp dönmemiz lazım. Üstler Boris ile de konuşmak isteyebilir. Ortalık karışacak." dediğinde, Murat ayağa kalkmıştı. " Yarın sabah İstanbul'a dönüyoruz zaten hep birlikte. Sabah 7'de uçak var." dediğinde Hannah başını sallamıştı onaylayarak. " Bende saat ikiye bilet alayım o zaman. 7'de binsek, 9 gibi orda oluruz. Sonra direk otele geçeriz. Eşyaları toplarız. Saat 14.00 da bineriz. Olur mu ? " dediğinde Boris kafasını sallamıştı ' olur ' dercesine... " Siz takılın ben geliyorum. " Çınar'ın konuşması ile Nil ona bakmıştı. " Bir şey yok ya. Sevgilimi arayacağım. Merak ettim. " dediğinde Ceren gözlerini devirmişti. Çınar mutfak kısmına girdiğinde telefon rehberinden " Sarı Papatya " ismine tıklayıp görüntülü aramıştı. 1 dakika sonra telefon açıldığında Ahu'nun o gülen yüzü telefondaydı. " Canım biz yarın sabah bineceğiz uçağa. Saat 7'de binsek, 9 ya da 9 buçuk gibi orda oluruz. Haber vereyim dedim. Üstümü değiştirip direk senin yanına gelirim sonra. Kahvaltı ederiz. Sonra çıkarız. Boris ile Hannah'ı uğurlarız. " dediğinde Ahu kaşlarını çatmıştı. " Nereye gidiyorlar ? " dediğinde Çınar derin nefes vermişti. " Amerika'ya dönüyorlar. Önemli bir iş için. " dediğinde Ahu daha fazla kaşlarını çatmıştı sanki mümkünmüş gibi. " Ne önemli işi ? " dediğinde Çınar bunu söyleyip söylememe arasında kalmıştı. Ama Ahu'ya sonsuz güveni vardı. Ayrıca operasyon hakkında da bilgi vermeyecekti. " Bella. Boris'in eski sevgilisi. Bir suçtan dolayı cezaevindeymiş ve ölmüş. Boris ve Hannah onun için gidiyor. Hem cenazeye katılacaklar. Hemde Boris yakından tanıdığı için kendisini, ifade vermesi gerekecek. " dediğinde Ahu elleri ile ağzını kapatmıştı. " Ne ? Durumu nasıl ? Yani Boris'in ? O iyi mi ? " dediğinde Çınar mutfak kapısından Boris'e bakmıştı. Boris camdan dışarıyı izliyordu. " Sayılır. Üzerinden yıllar geçmiş. Bu yüzden biraz durgun. " dediğinde Ahu ' anladım ' dercesine başını sallamıştı onaylayarak. Çınar ' dikkatli ol. ' uyarılarını yaptıktan sonra kapatmıştı telefonu. İçeri girdiğinde Boris ve Nil yoktu. Balkona baktığında Boris ve Nil balkondaydı. " Ne düşünüyorsun ? " Boris'in sorusu ile Nil derin nefes almıştı. " Hayatımı ve kim olduğumu. " dediğinde, Boris kaşlarını çatmıştı. " Nasıl yani ? " Nil şehir balkondan şehir manzarasına baktığında gülümsemişti. " Basbaya. Mete'ye bir şey demedim ama ben bu evi tanıyorum. Amcamların evi burası. Yıllardır var. Sadece bazı yerleri tadilat görüp değişmiş o kadar. " Mete'nin ailesinin eviydi bulundukları yer. Çokta büyük lüks sayılmazdı ama çok kötü de değildi. Misafir odası coktu mesela. Salon, Amerikan mutfağı ile birleşikti. 2 banyo alt katta 2 oda ve üst katta 3 odası vardı. 2 katlı bir evdi. 2 balkonu vardı. Birisi yukarıda bir odada diğeri ise, aşağı katta salona aitti. Yüksek bir yerde olduğu için, şehir manzarası balkondan görülüyordu. " Eskiden burada çok eğlendirdim. Şu manzara bile çok iyi gelirdi bana. Işıklar çok güzeldi. Işıklar kapanınca da yıldızlar çok güzeldi. O zamanlar led ışık vardı ayrı şekilde üst balkonda. Mete ile otururduk müzik açardık izlerdik yıldızları. Yüksek olduğu için güzel görünürdü. Eve ilk geldiğim anda, yaptığım ilk iş balkona çıkmak oldu. Led ışıkları kaldırmış Mete. Ya da babası. Bilmiyorum. Balkonda şuan bir kaç tane mum şekilde duran ışıklar var." Bir kaç tane de çiçek vardı orda. Onlar da gitmiş. " dediğinde, Boris ona bakmıştı. " Sen Nil Kalaycı'sın. Her şeye rağmen dik duran o kız. Hayatını sevdiklerine adayan o kızsın. Kendini düşünmeyen kız. " dediğinde Nil gülümsemişti. " Doğru dedin onu. Ben hep başkalarını düşündüm. Amcam ve babamın kavga ettiği onu ilk hatırladığım o an, 4 yaşındayken babamı düşündüm. Korktum ama belli etmedim. Sadece babamı düşündüm. Böyle bir kardeşi olduğu için ona üzüldüm. 10 yaşındayken, veliler toplantısı olduğunda ve herkesin babası geldiğinde, annemi düşündüm. Çünkü tek anne oydu. Hiç kimsenin annesi gelmemişti. Gelse bile babaları ile gelmişlerdi. Bazılarının anne ve babası bazılarının ise sadece babası vardı toplantı da. Benim ise sadece annem gelmişti. O zaman annemi düşündüm. Tek başına gelmişti yanıma. İşi gücü bırakıp gelmişti. Bazılarının eşi yanındayken annem tekti. O da kocasını ister mi diye düşündüm. 12 yaşındayken, millet benimle dalga geçtiğinde, anneme koştum. Babam olsaydı ona koşardım. Olmadı. Ona da söyledim. 14 yaşındayken anneme kızdığımda yine onu düşündüm. Gösterim vardı. Gelemedi. Yetişemedi. Sadece oyunun sonuna yetişebildi. Oyunun hepsine bakamadı. Çünkü işteydi. Devriye'deymiş. Oyun yarım saat sürdü o ise sadece son 10 dakikasına bakabildi. Ve bana oyunu anlatmamı istedi. Anlatabilirdim. Kızmayabilirdim. İşte olduğunu biliyordum. Zor bir işi olduğunu da. Ama yapmadım. Onun yerine ' gelseydin. ' diyerek kızdım. 16 yaşında annem, babam hakkında tek kötü söz konuşturmazken ben yine kızdım. Babamın bizi terk ettiğini, artık onu bırakmasını söyledim. Bağırdım çağırdım. Ben yine başkasını düşündüm. Annemi düşündüm. Sessizce gece ağlayan kişiyi. Babamı düşündüm. Neden olmadığını. 17 yaşımda kendimi bulmaya çalışırken, yine kendini kaybettiğim anı düşündüm. O zaman bile kendimi tam anlamıyla düşünmedim. Zaten ben beni tanımıyorum. Gri olan insanlar vardır ya. Ben hep oydum. İnsanlar bile beni neye benzetiyor bilmiyorum. Onlar için ne anlama geliyorum. Beni nasıl tanımlıyorlar bilmiyorum. " dediğinde Boris yutkunmuştu. " Onların seni neye benzettiği önemli değil. Senin kendini bilmen önemli. Ve tabi ki biz. " dediğinde Nil gülmüştü. Nil içeri girdiğinde, Boris'te arkasından girmişti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.86k Okunma |
184 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |