
En iyiden, en kötüye bir adımda geçilebilir.
- Ahmet Hamdi Tanpınar
.........
Bölüm Şarkılarımız ;
Keşkelerle Süslenen Sonbahar
Pilli Bebek - Bak
...........
( Saat 15.00 )
Yeşil gözleri olan adam kapının çalmasıyla elinde ki dosyaları bırakıp kapıdakine girmesini söylemişti. İçeriye adamı girdiğinde bu sıkıntılı hali yeşil gözleri olan adamı da germişti. " Nedir bu halin ? " diye sorduğunda adam derin nefes vermişti. " Nil ve Bartın Amerika'ya gittiler. " dediğinde yeşil gözleri olan adam ayağa kalkmıştı. Durduk yere nereden çıkmıştı ki bu Amerika ? " Niye gittiler. Öğrendin mi ? " dediğinde adam kafasını sallamıştı onaylayarak. " Bartın beyin öz kardeşi Boris. Eski kız arkadaşı ölmüş. Hapishane'deymiş. Boris ve Hannah nerdeyse 2 aydır Türkiye'delerdi. Belki daha fazla da kalırdı bilmiyorum. Orda ki teşkilattan adamlar Boris'e eski kız arkadaşının hapishane de bıçaklanıp öldüğünü söylemişler. Hem cenaze için hemde Boris ifade vermek için Hannah ile birlikte Amerika'ya geri döndüler. Büyük ihtimalle Nil ve Bartın da onları yanlız bırakmamak için gittiler. " dediğinde yeşil gözleri olan adam kaşlarını çatmıştı. " Peki neyden girmiş? Kızın adı ne ? " dediğinde adam dosya bırakmıştı önüne. " Orda ki Teşkilattan olan adamımızdan bilgi aldım. Daha önce bizimle bir operasyona girmişti. Kızın adı Bella Crage, Uyuşturucu satmak, ve sahte silah kaçakçılığından girmiş daha doğrusu yardım ve yataklıktan. Asıl bunları yapan abisiymiş. Ama kendisi de işin içindeymiş. Abisi çatışmada öldü. Kız da yakalandı. Hapishane de bıçaklanmış. " dediğinde yeşil gözleri olan adam dosyayı inceliyordu. Kızıl saçlı bir kız vardı orda. Uzun dalgalı saçları ve mavi gözleri ile dikkat çekiyordu. Dosyayı kapatıp adama bakmıştı. " Böyle bir kızla Boris'in ne işi olur ? Bu adam FBI ajanı değil mi ? " diye sorduğunda, adam derin nefes vermişti. " Onu da öğrendim. Boris de bilmiyormuş. Kız seviyorum ayağına Boris'e yaklaşıyor. Abisi ile ilgili bilgi almak için. Boris'i ve Hannah'ı gözlemliyor bir ay boyunca, abisi ile ilgili bir şey olursa engel olabilirim diye Boris ve Hannah'ın yanında gibi davranıyor sonra bir ay sonra Boris, kızın abisini yakalamaya giderken Bella da Hannah'ı kaçırıyor. Boris o sırada öğrenmiş sevdiği kadının, yakaladığı peşinde olduğu adamın kardeşi olduğunu. Adam çatışmada ölmüş dediğim gibi. Bella da yakalanmış. Sorgusunu Boris yaptı. " dediğinde yeşil gözleri olan adam geri yerine oturmuştu. Tanımıyordu Boris'i ama acısını hissetmişti. " Sorguyu Boris yapmış. Sevdiği kadının, suçlu olduğunu ve ekip arkadaşını kaçırdığını öğreniyor. Sonra yakalanıyor ve sorgusunu bu çocuğa mı yaptırıyorlar ? Bu çocuk böyle bir kalp ağrısına nasıl dayanır ? " dediğinde adam bakışlarını yere indirmişti. " Öfkesinden. Bu çocuk gücünü öfkeden alıyor. Ve şuan çaresiz. Çünkü öfkesi kalmadı. " dediğinde yeşil gözleri olan onaylayarak başını sallamıştı. " Bilet al. Amerika'ya uçuyoruz. Cenazeyi uzaktan izleyeceğim. " dediğinde adam bakışlarını yerden kaldırmıştı. " Nasıl ? Ama sizi tanırlarsa ? Efendim Nil orda. Tanıma ihtimali var. Bu tehlikeli. " dediğinde yeşil gözleri olan adam reddederek başını sallamıştı. "Görünmeyeceğim. Uzaktan, kapıdan bakacağım. Onca yıl geçti. Nil'in beni tanıma ihtimali yok." dediğinde adam başını sallamıştı onaylayarak ve odadan çıkmıştı.
.................
( Saat 18.30 )
Saat akşam saatlerini gösterdiğinde uçak iniş için hazırlıklara başlamıştı. Uçak indiğinde önce Boris sonrasında da Hannah inmişti. Boris tam gideceği zaman, Hannah onu durdurmuştu. Ve arkayı işaret etmişti. Boris arkaya baktığında Nil ve Bartın'ı görmüştü. Hannah ve Boris'e doğru yürüyorlardı. Boris şok içinde onlara bakarken, Hannah gülümsemişti. " Siz ? Sizin burada ne işiniz var ? " dediğinde Nil gülümsemişti. " Seni bu durumda yanlız bırakacağımızı sanıyorsan, çok yanılıyorsun. " dediğinde Boris de gülmüştü. " Diğerleri de burada diyin. Sonra ben kalayım öyle far gören tavşan gibi. " dediğinde Bartın da gülmüştü. " Hayır. Sadece biz geldik. Ama çok kalamayız. Yarın akşama dönüş bileti aldık. Sabah cenazeden çıkarız biraz zaman geçirip, akşam uçağa bineriz. " dediğinde Boris onaylayarak başını sallamıştı. " Ee şimdi ne yapıyoruz ? " Nil'in sorusu ile Hannah ona dönmüştü. " Eve gidelim. Bir valizleri bırakalım ve üstümüzü değiştirelim. Sonra Teşkilat'a gideriz. Üstler Boris'i bekliyor. " son cümlesini söylerken sıkıntılıydı Hannah. Nil kaşlarını çatmıştı. " Üstler ? Boris bildiğim kadarıyla üstlerden değil mi ?" dediğinde Boris kafasını sallamıştı reddederek. " Ben kendi ekibimin üstüyüm. Ama benim de üstlerim var. Ve onlar sadece..." cümlesini tamamlamadan, " Onlar sadece önemli bir konu olduğu zaman ortaya çıkarlar." Boris'in cümlesini Bartın tamamlamıştı. " Ben gelmesem ? " Nil'in söylediği cümle ile Boris ona bakmıştı. " Neden? " diye sorduğunda, Nil " Siz üçünüz ajansınız. Ama ben Türk Askeri'yim. Benim gelmem sorun yaratabilir. " dediğinde Hannah başını sallamıştı reddederek. " Yaratmaz. Biz hallederiz o işi. " dediğinde Nil başını sallamıştı onaylayarak. Hannah bir taksi çevirdiğinde eve doğru yol almışlardı. Yarım saat sonra bir eve vardıklarında Nil eve bakmaya başlamıştı. 2 katlı bir evdi. Dışı koyu renkler ile süslenmişti. 3 balkonu olan bir evdi burası. 2 balkon üst taraftaydı. Bir balkon ise mutfak kısmındaydı. Salon kısmının ise bir bahçesi bulunuyordu. Nil evin dışını incelemeye başladığında, Boris'in açtığı kapıdan eve girmişti. Ardından ise Hannah ve Bartın girmişti. Eve girdiklerinde salon karşılamıştı onları. Yan tarafında ise açık geniş bir mutfak vardı. Salon beyaz ve kahverengi'den oluşuyordu. Büyük bir salondu. Televizyon komidinin hemen biraz çaprazında kitaplık vardı. Büyük bir kitaplıktı ve kitaplar baya bir çoktu. Bazıları yabancı bazıları ise Türkçe dilinde kitaplardı. Bazıları ise yabancı ama Türkçe diline çevrilmiş kitaplardı. Genelde edebiyat ve felsefe üzerine kuruluydu. Büyük yazarlar söz konusuydu ve büyük önemli eserler. Gözüne çarpan bir iki tane kitap vardı. Dostoyevsky'den Suç ve Ceza, Yeraltından Notlar ve Beyaz Geceler. Jose Mauro De Vasconelos'dan Şeker Portakalı. William Shakespeare'den Hamlet, Fırtına ve Romeo ve Juliet.. Oğuz Atay'dan ise Tehlikeli Oyunlar ve Tutunamayanlar vardı. Stefan Zweig'den de Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. Diğerleri daha normal kitaplar sayılırdı. Bazıları ise iş ile ilgili kitaplardı. Kitaplığı incelemeyi bırakıp, mutfak kısmına girdiğinde saondan apayrı renkte olduğunu görmüştü. Salonda ki kahverengi yerine mutfakta ahşap rengi, beyaz renk yerine de gri renk vardı. İkisini de incelemeyi bıraktığında Hannah elinden tutmuştu. " Hadi birde üst tarafları gör. " diyerek çekiştirdiğinde üst kata çıkmışlardı. Üst tarafta 4 oda vardı. İkisi misafir odası, birisi Boris'in odası diğeri ise Hannah'ın odasıydı. İlk kapıdan içeri girdiğinde Nil gülümsemişti. Burası Hannah'ın odasıydı çok belliydi. Çünkü tam clean girl havası vardı ama bir yandan da karışıktı. Nil göz ucuyla dolaba baktığında kaşlarını çatmıştı. Açık renkten koyu renge doğru gidiyordu kıyafetleri. Daha doğrusu bir rengin açığı daha sonra koyu rengi vardı. Bir ceketi açık yeşilken diğer ceketi koyu yeşildi. Bir kıyafeti, bir kazağı açık maviyken, diğer kıyafeti kazakları koyu maviydi. Bu şekilde düzenlenmişti. Hannah, Nil'in neye baktığını görünce gülümsemişti. " İş yerindeyken bu kadar canlı renkler giyemiyorum. Gördüğün canlı renkleri Boris ile dışarı çıktığımda giyerim. Bu yüzden her pantolonun, her kazağın, her eteğin, her ceketin ve diğer kıyafetlerimin hem canlı hemde koyu rengini alırım. " dediğinde Nil dolabı bırakıp odaya bakmıştı. Odası beyaz, LED ışıklar ve bir kaç tane de çiçekler ile doluydu. Odasında yine bir kitaplık vardı ama o kitapları koymak için kullanılmamıştı. Daha çok eşyalarını koymak içindi. Çantası, bir kaç tane biblo ve fotoğrafları. Nil fotoğraflardan birini eline aldığında gülmüştü. Hannah ve Boris vardı orda. Hannah selfie çekmişti. Gülmüştü ama Boris ise telefonu ile ilgileniyordu. Hannah hangi fotoğrafa baktığını görünce, elinden direk almış ve çöpe atmıştı fotoğrafı. Nil şaşkınlıkla ona baktığında Hannah derin nefes vermişti. " Boris o sırada Bella ile mesajlaşıyordu. Atmayı unutmuşum. " dediğinde Nil ona bakmıştı. " O ikinizin fotoğrafıydı ama." dediğinde Hannah gülmüştü ama samimi gülüş değildi. " Boris ile benim çok fotoğrafım var. Bir kitaplığa daha sığacak kadar. O kız olmadan çok fotoğraf. Çoğu bu kitaplıkta yok. Bir fotoğraftan bir şey olmaz. " dediğinde odadan çıkmıştı. Nil ise balkona girmişti. Balkonda iki tane beyaz puf ve ortalarında bir masa vardı. Pufların üstünde 2 tane örgü battaniye duruyordu. Masa da ise 2 mum vardı. Balkondan şehir manzarası, köprü ve deniz görünüyordu. Nil balkonu bırakıp odadan çıktığında kapıda Hannah bekliyordu. Karşı odaya girdiğinde Nil de peşinden girmişti. Burası Boris'in odasıydı. Hannah'a göre tam erkek odası sayılırdı. Bir çalışma masası vardı. Üzerinde 2 tane tablet duruyordu. Dolabına baktığında Hannah'ın her renk kıyafetinden sonra Boris'in kıyafetlerinin rengi belliydi. Ama onda da bir kıyafetten bir kaç tane vardı. Boris'in kullandığı renkler genelde koyu yeşil, koyu kahve, beyaz, gri ve siyahtı. Nil sorar gibi Hannah'a baktığında, Hannah ne demek istediğini anlamıştı. Ne sormak istediğini. " Görev sırasında Boris giydiği kıyafetin, aynısından yanında götürür. Çünkü fark edilmemek zorunda olduğumuz zaman ve birini takip etmek istediğimiz zaman benzer kıyafetler lazım oluyor. " dediğinde Nil başını sallamıştı onaylayarak. Hannah'ta yaptığı gibi odayı incelemeye başlamıştı. Yatağı koyu griydi. Yatağının hemen üstünde bir kaç tane tablo vardı. 7 tane tablo vardı ve sabitlenmişti. İlki doğanın içinde bir kadının bulunduğu bir tabloydu. Tam yaz çiçeklerinin içinde koyu kahve saçları olan bir kadın vardı. Yüzü yoktu. Hannah tabloya baktığında gülümsemişti. " Her tablo bizi yansıtıyor. Baktığın ilk tablo annesi." dediğinde Nil tebessüm etmişti. İkinci tablo bir kadın ve erkek arasındaydı. Deniz vardı akşam vaktiydi. Ay ışığı kendilerine yansımış, iki gölge vardı dans eden. Bir kadın ve bir erkek. Nil, Hannah'a baktığında " Babası. " demişti. Nil üçüncü tabloya baktığında yine deniz vardı ama bu farklıydı ne ay vardı ne de dans eden gölge vardı. Dalgaları çok fazla olan ve hemen gökyüzünde şimşekler görünen bir denizdi bu. Ve bir adam gölgesi vardı. Nil, Hannah'ın söylemesine fırsat vermeden sessizce, " Boris " diye fısıldamıştı. Hannah ise, " Doğru. " diyerek onu onaylanmıştı. Dördüncü tablo biraz karışık sayılırdı. İkiye bölünmüştü. Bir tarafı masmavi ve güneş ışıklarının yansıdığı bir deniz, diğer tarafı ise durgun ama bir o kadar derin bir okyanustu. Nil, Hannah'a bakıp " Bu da galiba sensin. " dediğinde Hannah onu onaylamıştı. Beşinci tabloya geldiğinde şoka uğramıştı. Kahverengilerin içinde ama terkedilmiş ormanın ortasında duran bir adam vardı. Nil, " Bu..." cümlesini tamamlamadan Hannah, " Bartın. O Bartın'ın tablosu. " diyerek Nil'in cümlesini tamamlamıştı. " Uçağa binmeden sormuştum. Boris, Bartın için ıssız orman demişti. Demek ki bu yüzdenmiş. " dediğinde Hannah onu izliyordu. Nil diğer tabloya baktığında gülümsemişti. " Bu da benim. Anladım." dediğinde tabloyu incelemeye başlamıştı. Bir tarafında griler vardı. Yüksek bir dağın tepesinde duran bir kadın vardı. Ama hemen arkasında saklanan led ışıklar ile çerçevelenmiş bir başka kadın duruyordu. Nil, " Çok güzel. Bunu alamaz mıyım ? " dediğinde Hannah tebessüm etmişti. " Boris'in müsade edeceğini sanmıyorum. Ben bile kendi tablomu alamadım henüz." dediğinde Nil son tabloya geçmişti. Bu da ikiye bölünmüştü. Bir taraftan kırmızılarla süslenmiş karanlık bir ateşin içinde, kızıl saçlı biri duruyordu. Diğer tarafında ise yine berrak masmavi capcanlı bir denizin içinde duran yine kızıl saçlı biri vardı. Renkler birbirine karışmıştı sanki. Diğerlerinden farklı olarak altında bir not vardı tablonun. ' En iyiden, en kötüye bir adımda geçilebilir. ' yazılıyordu. Ahmet Hamdi Tanpınar'dan bir sözdü bu. Nil, Hannah'a baktığında Hannah'ın gülümseyen yüzü solmuştu bir anda. Nil tekrardan tabloya sonra Hannah'a yine bakmıştı. " Yoksa bu.... " cümlesini tamamlamadan Boris'in " Bella'nın tablosuydu. " diyen sesi gelmişti. Hannah ve Nil kapıya baktığında Boris ve Bartın kapıda dikiliyorlardı. " Bu tabloyu en başından atmalıydım." Hannah'ın isyanı ile Boris ona dönmüştü. " Öyle bir yapmayacaksın." dediğinde Bartın şok içinde ona bakmıştı. " O kadar mı ? O kadar mı değer veriyorsun ? Hâlâ mı ? " dediğinde Boris yürüyüp, Bella'nın tablosunun önünde durmuştu. " Ben ona değil, onunla geçirdiğim zamana değer veriyorum." dediğinde arkaya dönmüştü. " Hadi siz ikiniz çıkın odadan. Biz bir üstümüzü değiştirelim. Abime de ben kıyafet vereceğim. Hannah sende Nil'e ver . Yanlarında kıyafet yok. Üstümüzü değiştirelim ve çıkalım. " dediğinde Hannah, Nil'in kolundan tutup odadan çıkarmış ve kendi odasına sokmuştu Nil'i. Dolaba doğru ilerlediğinde Nil için kıyafet arıyordu. Nil yatağa oturduğunda ' Nasıl biriydi ? ' diye sorduğunda Hannah ona dönmüştü. " Öncesini mi soruyorsun ? Bizimle tanıştığı zamanı ? " dediğinde Nil kafasını sallamıştı onaylayarak. Hannah elindekileri bırakıp çekmeceyi açtığında bir fotoğraf almıştı eline. Ve Nil'e fotoğrafı uzatmıştı. Nil fotoğrafa baktığında üç kişi vardı orda. Bunlardan biri Hannah, diğeri Boris ve diğeri de Bella'ydı. Hannah selfie çekmişti. Arkasında da Boris'e kocaman sarılan bir kız vardı. Saçları uzundu. Dalgalı sayılırdı. Mavi gözleri vardı. Üzerinde beyaz straplez elbise vardı. Saçları ile aynı renkte olan kırmızı ruj sürmüştü. Hemen yanında da onu saçlarından öpen Boris vardı. Onun üstünde lacivert bir gömlek ve siyah pantolon vardı. Hannah'ın elbisesi de askılı ve mint yeşiliydi. " Bella'nın doğum günüydü. Beni kaçırmadan 5 gün öncesi. Alışverişe çıkmıştık. Bella bizi polis diye biliyordu. Onu korkuttum. Önce alışverişe çıktık. Bu elbiseyi denettirdim. Sonra güzel olduğunu söyledim ve elbisenin üstünde kalmasını rica ettim. Beni kırmadı. Bende kendime o elbiseyi aldım. O da benim üstümde kaldı. Şık bir mekanda yemek organizasyonu yapmıştı Boris. Her şeyin hazır olduğunu söylediğinde onu korkuttum. Bir restorana baskına gittiğini, ve orada vurulduğunu onun yanına gitmemiz gerektiğini söyledim. Endişelendi. Gerçekten endişelendi mi yoksa, numara mı yaptı bilmiyorum. Ama numara yaptıysa çok iyi oynadı. Restorana benden önce girdi. Işıklar kapalıydı sonra açtık ve süpriz gerçekleşti. Bu fotoğraf o kareden. Benim elimde olan tek fotoğrafı. Boris'te de ikisine ait bir fotoğraf duruyordu. Yerini bilmiyorum bilsem atardım. " dediğinde Nil yine fotoğrafa, Hannah ise kıyafet aramaya dönmüştü. " Koyu renk mi yoksa canlı renk mi ? " diye sorduğunda Nil, " Koyu " demişti. Hannah yeşil dar pantolon, siyah dar kısa kollu gömlek ve yeşil deri ceket çıkarmıştı Nil için. Kendisi içinde siyah dar pantolon, Nik'in ceketi ve pantolonu ile aynı renk koyu yeşil dar gömlek ve siyah deri ceket çıkarmıştı. İkisi de üstünü değiştirdiğinde odadan çıkmışlardı. Boris ve Bartın aşağıda salonda onları bekliyordu. Boris'in üstünde siyah bomber ceket, siyah pantolon ve gri tişört vardı. Bartın'ın üstünde koyu kahverengi tişört, modeli farklı ama Boris'in ceketi gibi siyah bomber ceket. Ve siyah pantolon vardı. 1 saat sonra bir binaya girdiklerinde, herkes çalışıyordu. Bir odaya girdiklerinde, üstler ve Boris'in babası oradaydı. Boris, " What's Going On - Neler Oluyor ? " dediğinde üstler birisi Bartın ve Nil'e bakıyordu. Gözleri ile işaret ettiğinde Boris derin nefes vermişti. " No problem. One is my brother. Bartın Kuzey. Turkish Intelligence. The other is practically my sister. Nil Kalaycı. Turkish Soldier. - Sorun değil. Birisi kardeşim. Bartın Kuzey. Türk İstihbarat'ı. Diğeri ise nerdeyse kız kardeşim. Nil Kalaycı. Türk Askeri. " dediğinde Bartın da Nil de kendilerini tanıtmak amaçlı kafalarını sallamıştı hafifçe. Onlara bakan adam da kafalarını hafifçe sallayarak Boris'e dönmüştü. " Your ex-girlfriend, Bella, whom you dated in the past and who was later found guilty and interrogated by you, died yesterday morning. She was stabbed by someone she was staying with. The cause is unknown. An investigation will be launched. We have questions about this matter. - Geçmişte çıktığınız ve daha sonra suçlu bulunup sorguya çektiğiniz eski kız arkadaşınız Bella, dün sabah hayatını kaybetti. Yanında kaldığı biri tarafından bıçaklandı. Nedeni bilinmiyor. Soruşturma başlatılacak. Bu konuyla ilgili sorularımız var. " dediğinde Boris onaylayarak başını sallamıştı. " You can ask whatever you want. - İstediğini sorabilirsin. " dediğinde adam başını sallamıştı. Adamlardan birine işaret verdiğinde, ajanlardan biri Boris'in yanında belirmiş ve sorgu odasına kadar eşlik etmişti. Nil öne çıkmaya çalışınca, Bartın onu durdurmuştu. " Boris'i suçlu gibi götürdüler. Bir şey yapmayacak mıyız ? " dediğinde Hannah ona dönmüştü. Hannah, " Sorun yok. Sadece bir kaç tane sorular sorup bırakacaklar. Boris en gözde ajanlardan biri. Kaybetmeyi göze almazlar. Ayrıca bizde izleyeceğiz. Gidelim. " diyerek odadan çıktığında camlı sorgu odasına girmişti. Camın arkasındaydı. Nil, Bartın'a baktığında Bartın reddederek başını sallamıştı. "Müdahele edersem, Ulusal çatışmaya girer. " dediğinde Nil'in kolundan tutmuş ve Hannah'ın girdiği odaya sokmuştu. Üstlerden birisi, ajanlardan biri, Boris'in babası, Nil, Hannah ve Bartın camın arkasındaydı. Sorgu odasında da ajanlardan birisi ve biraz önce konuşan adam duruyordu. Yanlarında ise yalan makinesi vardı. " Boris Honest, When was the last time you talked to Bella? - Boris Honest, Bella ile en son ne zaman konuştun ? " dediğinde Boris derin nefes vermişti. " Two months ago. Maybe more. Three days after my mother died. - İki ay önce. Belki daha fazla. Annem öldükten üç gün sonra." Adam yanında ki ajana bakmıştı. Şuana kadar yalan makinede herhangi bir uyarı çalmamıştı. Boris doğruyu söylüyordu. Adam makineden gözlerini çekip, Boris'e tekrar dönmüştü. " Did you go to see her of your own volition? - Kendi isteğin ile mı gittin ? " dediğinde Boris hiçbir yalan söylemeden doğruları söylemeye çalışıyordu. " No. He saw my mother's death on the news. And he called me from prison. He said he wanted to see me one last time. - Hayır. Annemin ölümünü haberlerde gördü. Beni hapishaneden aradı. Beni son kez görmek istediğini söyledi. " dediğinde adam tekrardan cihaza bakıp sonra Boris'e dönmüştü. " Why did you leave? And how did he know about your mother? - Neden gittin? Ve anneni nereden biliyordu? " Boris soğukkanlı olmaya çalışıyordu. " While I was dating him, my mother wasn't feeling well. Her illness hadn't yet manifested. I was the one who told him about my mother. He saw her photo at my house. - Onunla çıktığım dönemde annem kendini iyi hissetmiyordu. Hastalığı henüz kendini göstermemişti. Annemden bahseden bendim. Annemin evimde çekilmiş fotoğrafını görmüş. " dediğinde makineden hala bir uyarı ya da alarm çalmamıştı. " Did you know you were going to be killed? - Öldürüleceğini biliyor muydun? " dediğinde Boris kaşlarını çatmıştı. " No. I was in Turkey at that time. - Hayır. O sırada Türkiye'deydim. " dediğinde, adam başını sallamıştı yine. " Bella wrote you a letter four days before she died. And she asked them to deliver it to you if anything happened to her. Did you know? - Bella ölmeden dört gün önce sana bir mektup yazmış. Ve başına bir şey gelirse sana iletmelerini istemiş. Biliyor muydun? " dediğinde Boris kaşlarını çatmıştı. Camdan dışarıya bakmıştı. Sanki Hannah ile göz göze gelmişlerdi. Hannah'ta önünde ki ajanı dürtmüştü kaşlarını çatarak. Ajan, " They brought it from prison. It's in Boris's drawer. They gave it to one of Boris's agents. He put it there. They found it when they searched his room. - Hapishaneden getirdiler. Boris'in çekmecesinde. Boris'in ajanlarından birine verdiler. O da oraya koydu. Odasını aradıklarında buldular. " dediğinde Bartın ve Nil de birbirine bakmışlardı. Hannah, " Why don't we know about this? - Biz neden bunu bilmiyoruz ? " diyerek kızdığında ajan omuzlarını silkmişti ' bilmiyorum ' şeklinde. Hannah tekrardan cama dönmüştü. Boris, " I had no idea. I wasn't informed. - Hiçbir fikrim yoktu. Bana bilgi verilmedi. " dediğinde adam kaşlarını çatmıştı. " You're the head agent. Your team didn't inform their superiors. Is that right? - Sen baş ajansın. Ekibin üstlerine haber vermedi. Öyle mi? " dediğinde Boris onaylayarak başını sallamıştı. " Why ? - Neden ? " Boris omuzlarını silkmişti ' bilmiyorum ' dercesine. " I have no idea. But I'll be sure to talk to my team when I get out.-Hiçbir fikrim yok. Ama dışarı çıktığımda ekibimle mutlaka konuşacağım. " dediğinde adam başını sallamıştı. " The inquiry is over. Thank you for your honesty and cooperation. - Soruşturma tamamlanmıştır. Dürüstlüğünüz ve iş birliğiniz için teşekkür ederiz. " dediğinde adam ayaklanmıştı. Boris, " Letter ? where is it ? I want to read it.-Mektup nerede? Okumak istiyorum. " dediğinde adam tebessüm etmişti. " Ethan. We gave him the letter for review. He should still have it. - Ethan, Mektubu incelemesi için kendisine verdik. Hâlâ onda olmalı. " diyerek odadan çıkmıştı. Adam ve ajan odadan çıktığında Hannah direk odaya girmişti. Bartın ve Nil de peşinden girmişti. " Böyle bir şeyi nasıl söylemezler ? " Hannah'ın sorduğu soru ile Boris yerden başını kaldırmıştı. " Söylediler ama Bella'dan mektup olduğunu söylemediler. " dediğinde Nil kaşlarını çatmıştı. " Ajanlardan Daniel. Beni aradı. Zarf geldiğini söyledi. Bende açma koy çekmeceye gelince bakarım dedim. Bella'dan olduğunu bilseydim, açtırırdım. " dediğinde Hannah sıkıntıyla nefesini vermişti. " Benim odamda tatlı var. Onu da alıp Ethan'ın yanına inelim." diyerek odadan çıkmıştı. Ardından Nil ardından da Boris ve Bartın çıkmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.86k Okunma |
184 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |