
Dünya da hiç kimseye fazla bağlanmayın. Gölgeniz bile karanlık bastığında sizi terk eder. - Anonim
........
Bölüm Şarkımız : Buray - Sahiden
..........
( Amerika )
" Ethan ? " Hannah aşağı ilk indiğinde, Ethan bilgisayarı ile uğraşıyordu. Hannah'ın sesini duymasıyla, ayağa kalkmıştı. Ama sakarlığı tutmuştu. Ayağa kalkarken, kolu fincana gelmişti ve artık soğumuş kahvesini üzerine, fincanı ise yere düşürüp kırmıştı. Panikle fincanı toplamaya kalkarken bu sefer elini kesmişti. " Damn İt ! - Kahretsin ! " Hannah bu sakatlıkları özlemiş gibi Ethan'ın elini tutmuştu. Nil ve Bartın gülmemek için zor duruyordu. Boris ise sabır diler gibi eli burun kemerinin üstündeydi. " I messed it up again. Wait a minute, when did you get back? And who is the duo that looks like frogs so as not to laugh at me? What's that girl holding? - Yine berbat ettim. Bir dakika, ne zaman döndün? Bana gülmemek için kurbağaya benzeyen ikili kim? Şu kız ne tutuyor? " dediğinde son cümlesinde Nil'in elinde ki tatlı poşetini göstermişti. " Hey Ethan. Calm down, please. They're the famous Nil and Bartın. The thing Nil is holding is your favorite and the thing I promised. Besides, even your clumsiness is cute. - Hey Ethan. Sakin ol lütfen. Onlar meşhur Nil ve Bartın. Nil'in tuttuğu şey senin en sevdiğin ve söz verdiğim şey. Ayrıca, sakarlığın bile sevimli. " dediğinde Ethan, Nil'e dönmüştü. " Dessert? Did you bring me dessert from Türkiye? - Tatlı mı? Türkiye'den bana tatlı mı getirdin? " dediğinde Nil onaylayarak, başını sallamıştı. Ethan sevinçle önce Hannah'ı sonra Nil'i yanağından öpüp poşeti Nil'in elinden çekip almıştı. " Thank you and I love you guys. - Teşekkür ederim ve sizi seviyorum millet. " dediğinde Nil şok içinde baklava yiyen Ethan'a bakıyordu. " What did you do in Türkiye for two months? Was it nice? What kind of place is it? Because the desserts are delicious. - Türkiye'de iki ay boyunca neler yaptınız? Güzel miydi? Nasıl bir yer? Çünkü tatlıları çok lezzetli. " dediğinde Boris, baklava kutusunu kapatmıştı. Ethan, Boris'e şok içinde baktığında Boris'te ona bakıyordu. " This is mutual. You had your dessert. Now can you give me my letter, little sugar monster? - Bu karşılıklı. Tatlını yedin. Şimdi bana mektubumu verebilir misin, küçük şeker canavarı? " dediğinde Ethan başta anlamasa da sonradan Bella'nın yazdığı mektubu istediğini anlamıştı. Elini, küçük cüzdanına koymuştu. İçinden küçük anahtar çıkardığında, kilitli ve kendine ait olan çekmeceyi açmıştı. Kağıdı ise Boris'e uzatmıştı. Boris, " Thank you. - Teşekkür ederim. " dediğinde Ethan omzunu silkmişti. " Accepted. By the way, I examined the letter. The letter belongs to Bella. So, she wrote it. I don't know if it was on her own request, but it's definitely her. There are no fingerprints on it other than the prison guard, our agent, and Bella. - Kabul edildi. Bu arada, mektubu inceledim. Mektup Bella'ya ait. Yani o yazmış. Kendi isteğiyle mi yazdı bilmiyorum ama kesinlikle o. Üzerinde gardiyan, ajanımız ve Bella dışında parmak izi yok. " demişti. Boris onaylayarak odadan çıktığında diğerleri de çıkmıştı. Ethan'ı yanlız bıraktıklarında hâlâ baklavaya gömülmüştü. Boris'in odasına girdiklerinde, Boris kendi masasına yaslanmıştı. Mektuba bakıyordu. Nil ve Bartın masanın yanında ki sandalyeleri çekip oturmuştu. Hannah ise ayaktaydı. " Ee okuyacak mısın? " diye sorduğunda Boris mektubu bırakıp, balkona çıkmıştı. Hannah, Mektuba uzanacağı zaman, Nil onu durdurmuştu. " Okuduğunda zaten sesli duyarız. Ya da senin yanında okur biz olmasak bile. Bekleyelim. " dediğinde Hannah mektubu geri yerine bırakmış ve balkona bakıyordu. Boris yere oturmuş ve sırtını duvara yaslamıştı. Gözleri kapalıydı. Bartın, " Ben hallederim. " diyerek balkona çıkmış, ve Boris'in yanında yer almıştı. " Okuyalım mı kardeşim ? Eğer sen yapamıyorsan, Hannah yapsın. Ya da Nil ve benden utanıyorsan biz çıkalım. Hannah ile kal. Ne dersin ? " dediğinde Boris gözlerini açmıştı. " Sizinle alakalı bir durum değil. Benim sadece cesaretim yok. Abi ona veda etmeye hazır değilim. Sorguyu izledin sende. Ölmeden dört gün önce diyor. Yani bana olan son sözleri o mektup. Onunla yüzleşmeye hazır değilim." dediğinde Nil, " Onunla değil kendinle sorunun. O sorunu şuan çözmezsen o mektubu hiçbir zaman açamazsın. " Bartın ve Boris kapıya baktığında, Nil ve Hannah kapının eşiğinde ayakta onlara bakıyordu. Nil elini Boris'e uzattığında Boris o eli tutmuş ve ayağa kalkmıştı. İçeri tekrardan geçtiğinde önce mektuba sonra kapıya, sonra Hannah'a bakmıştı. Hannah ne demek istediğini anladığında aralık olan kapıyı kapatmış, ve bir düğmeye basmıştı. " Hazır " dediğinde, Boris eline mektubu almıştı. Nil neyin hazır olduğunu bilmiyordu. Bartın, Nil'in içinden geçen soruyu tahmin ettiğinde gülümsemişti. " O alet ses sistemini etkisiz hale getirir. O aletin olduğu oda, ve o alet 0'a ayarlanırsa oda tamamen sessiz olur. Dışarıdan biri kapıyı dinlemeye kalksa bile sıfır ses duyar. Benim Teşkilatta ki odamda da var. " dediğinde Nil şaşkınca küçük ama işlevi büyük olan o alete dönmüştü. Yangın alarmına benziyordu. Boşverip tekrardan, Boris'e döndüğünde Boris tamamen kağıdı açmıştı. Yüksek sesle okumaya başladığında duyguları karmakarışık oluyordu her cümlede. Nil, Bartın ve Hannah ise sessizce onu dinliyordu.
- Hello Boris. If you’re reading this now, there’s a high chance that I’m dead. Because there is a woman here. She came two days ago, and she keeps looking at me. Don’t be sad for me. I saw it in her eyes — that she would kill me. And I think I deserve it. At least I’ll see my brother again, right? What do you Turks say… Heaven and Hell. I don’t think I’ll go to the place called Heaven. My brother won’t either.
By the way… my condolences to you again. Maybe you won’t believe it, but I really tried to love you. And I did. I loved spending time with you and your sister. Both of you were full of life. The place was right, Boris. The man was right. But the woman was wrong. I was the wrong woman.
I loved having fun and laughing with you, going shopping with your sister, doing night-time skincare together, her flirtatious attitude, and the way you always got annoyed with her — I loved all of it. Maybe it was the best month I’ve ever had in my life. Without thinking about anyone. Without thinking about my brother’s business. Acting the way I really am — being that girl I used to be — I loved that. And I loved you, too.
But there was a difference between loving spending time with someone and being in love. I loved you. I loved both of you. But I wasn’t in love. Because except for this one month of my life, there was no room for the feeling of love in the rest of it. Maybe if we had met before all of this happened… if you had met the old me, the girl whose only dream was going to university and studying at Stanford… maybe none of this would have happened. Maybe I would have fallen in love.
But life doesn’t always give us what we want. While I was dreaming of Stanford and wanting to study art and design, I found myself staring at the gun my brother gave me. I only had two choices. Either I would leave behind my dead family and the last person I had — my brother — and go to that university, and eventually lose him too. Or I would take that gun and become the girl who would always protect him. And I would swear an oath.
As you can guess, I chose the second option.
I’m sorry… for everything. When I made that oath, I never broke it. Hannah… I loved her, but kidnapping her was entirely for my brother. I was never going to hurt her. But things didn’t go as planned. The day I kidnapped Hannah and learned that my brother had been killed, I was consumed by my anger and the oath I could no longer keep. And I ordered them to kill Hannah.
But I was going to die too. You didn’t read that wrong. If I hadn’t been caught, I would have died. As soon as I walked out of that factory, I was either going to throw myself off somewhere or shoot myself in the head. And you would never have known why I did it. But now you do. Because I was caught.
I’m scared, Boris. I’m not scared of dying. But I was scared of leaving you without an answer if it happened like this. And to overcome that fear, I’m leaving you this letter. There is an officer here. I convinced him. If anything happens to me, he will deliver this letter to you which means if you’re reading this right now, it reached you.
I don’t know in what state you’re reading it, but you are reading it somehow.
I will ask you for one thing. If my brother’s grave is somewhere else, move him next to my father. And bury me on my mother’s side. Because I want to ask my mother for forgiveness for being this kind of person. If I ask for forgiveness and lie beside her, she wouldn’t be able to bear it and she would forgive me. And then I could sleep peacefully. Just once.
Thank you… - Merhaba Boris. Şuan bunu okuyorsan, büyük bir ihtimalle ben öldüm. Çünkü burada bir kadın var. 2 gün önce geldi. Ve sürekli bana bakıyor. Üzülme sen benim için. Ben onun gözlerinde gördüm beni öldüreceğini. Ve hak ettiğimi düşünüyorum. En azından abimi görürüm değil mi ? Ne derler siz Türkler, Cennet ve Cehennem. Cennet denen yere gideceğimi sanmıyorum. Abim de aynı şekilde. Bu arada başın sağolsun yine. Belki inanmayacaksın ama gerçekten denedim seni sevmeyi. Sevdim de. Seninle ve kız kardeşin ile vakit geçirmeyi çok sevdim ben. İkinizde hayat doluydunuz. Mekan doğruydu Boris. Adam da doğruydu. Ama kadın yanlıştı. Yanlış olan kadın bendim. Seninle eğlenmeyi gülmeyi, kız kardeşin ile alışverişe çıkmayı gece bakımlar yapmayı, onun flörtöz tavırlarını ve senin her defasında ona kızmanı her şeyi çok sevdim. Belki de hayatımda geçirdiğim en güzel 1 aydı bu. Kimseyi düşünmeden. Abimin işlerini düşünmeden. Olduğum gibi davrandığım, eski halim olan o kız olmayı çok sevdim. Seni de sevdim. Ama biriyle zaman geçirmeyi çok sevmek ve aşık olmak arasında fark vardı. Sevdim sizi. Seni sevdim. Ama aşık olmadım. Çünkü bu hayatımda 1 aylık zamanı atlarsak, geri kalan hayatımda aşk duygusuna yer yoktu bende. Belki de tüm bunlar olmadan önce tanışsaydık, benim eski halim ile, tek amacı üniversite hayali kurup, Stanford üniversitesi'nde okumak olan o kızla tanışsaydın bunlar olmazdı. Aşık olurdum belki. Ama hayat hep istediklerimizi vermez. Ben Stanford üniversitesi hayali kurup, sanat ve tasarım okumak isterken, abimin bana verdiği silah ile bakıştım. Benim önümde iki seçenek olmuştu. Ya ölen ailemi ve yanımda ailemden kalan son insanı abimi bırakacaktım ve o üniversiteye gidecektim. Sonunda abimi de kaybedecektim. Ya da o silahı alıp, abimi her zaman korumaya çalışan kız olacaktım. Ve yemin edecektim. Tahmin edersin ki seçeneğim ikincisi olmuştu. Özür dilerim her şey için. Ben o yemini verdiğimde, sözümden dönmedim. Hannah ... Onu sevdim ama kaçırmam tamamen abim içindi. Ben ona zarar vermeyecektim. Ama planladığım gibi gitmedi. Hannah'ı kaçırdığım ve abimin öldüğünü öğrendiğim gün, öfkeme ve tutamadığım söze yenik düştüm. Ve Hannah'ı öldürmelerini istemiştim. Ama bende ölecektim. Yanlış okumadın. Eğer yakalanmasaydım, ben ölecektim. O fabrikadan çıkar çıkmaz kendimi bir yerden atacaktım ya da elimde ki silah ile kendi kafama sıkacaktım. Ve sen bunu niye yaptığımı bilmeyecektin. Ama şimdi biliyorsun. Çünkü yakalandım. Korkuyorum Boris. Ölmekten korkmuyorum. Ama böyle olsaydı, seni cevapsız bırakmaktan korkuyordum. Ve korkumu yenmek için de bu mektubu sana bırakıyorum. Burada bir görevli var. Onu ikna ettim. Eğer başıma bir şey gelirse, bu mektubu sana ulaştıracak ki şuan okuyorsan, mektup sana ulaştı demektir. Hangi halde okuyorsun bilmiyorum ama okuyorsun bir şekilde. Senden bir isteğim olacak. Abimin mezarı başka bir yerdeyse, onu babamın yanına taşı. Beni ise annemin tarafına göm. Çünkü ben annemden af dilemek istiyorum. Böyle biri olduğum için. Eğer af dilersem, yanına yatarsam dayanamaz ve beni affeder. Bende rahat uyurum. Bir kerecik de olsa. Teşekkür ederim... - Bella
Mektup sona erdiğinde, Boris elinde ki kağıt ile birlikte yere çökmüştü. Gözlerinden yaşlar aktığında Nil de önüne çökmüştü. " Üzgünüm. Çok üzgünüm. " diyerek Boris'e sarılmıştı. Bartın, Hannah'a baktığında Hannah'ın da yere çöküp ağladığını görmüştü. Elinde ise Nil'e gösterdiği fotoğraf vardı. Bartın da Hannah'ın önünde diz çöküp ona sarıldığında, Hannah'ta karşılık vermişti. Boris'in babası odaya girdiğinde, Hannah ile Boris'i yerde ağlarken, Bartın ve Nil'i ise onlara sarılırken görmüştü. Boris gözyaşlarını silip, babasına baktığında babası göz kırpmıştı ' sorun yok.' dercesine. Boris ve Nil ayağa kalkarken, Hannah'ta Bartın ile birlikte ayağa kalkmıştı. " Eve gidip dinlenin. Yarın sabah cenaze var." diyerek odadan çıkmıştı. Boris gözyaşlarını silip odadan çıktığında, ekibin ortasına gelmişti. " Listen to me. I just read the letter Bella wrote. She mentioned a woman. Bella came to the ward two days ago before she wrote this letter to me. I want everyone to be talked to. Find that woman and bring her here. Daniel, Elvina, Leon, you go talk to the prison. Eleni, you, and Ethan will investigate who killed him. When you find the file, give it to Jacob, Adrian, and Catherine. Bring it here. Let the others mind their own business. - Beni dinle. Bella'nın yazdığı mektubu okudum. Bir kadından bahsetmiş. Bella, bana bu mektubu yazmadan iki gün önce koğuşa gelmiş. Herkesle konuşulmasını istiyorum. O kadını bulup buraya getirin. Daniel, Elvina, Leon, siz hapishaneyle konuşun. Eleni, sen ve Ethan, onu kimin öldürdüğünü araştıracaksınız. Dosyayı bulduğunuzda, Jacob, Adrian ve Catherine'e verin. Buraya getirin. Diğerleri kendi işlerine baksın." dediğinde Daniel, Elvina ve Leon odadan çıkmışlardı. Eleni ise başını sallayarak asansöre doğru gitmeye başlamıştı. Jacop, Adrian, Catherine ve diğerleri de onaylayarak başını sallamıştı. Boris ajanların olduğu odadan çıkıp asansöre doğru yürürken, peşinden Nil, Bartın ve Hannah'ta çıkmıştı. Boris arabaya tam binecekken arkasına bakmıştı. " Baya incesiniz. Ama benim biraz yanlız kalmam gerekiyor. Siz eve gidin isterseniz. Ajanlardan birine bıraktırabilirim." dediğinde Hannah, Boris'in elini tutmuştu. " İstediğin kadar kal. Sorun yok. Biz eve gitmeyiz bizde alışverişe çıkalım. Cenazede giyecek elbisem yok. Hepsi canlı renkler biliyorsun. Kendimize siyah kıyafet almalıyız." dediğinde Boris başını sallamıştı onaylayarak. Ajanlardan birine işaret verdiğinde, onlara eşlik etmesini, işleri bitince de eve bırakmasını istemişti. Ajan ise onaylayarak arabasını getirmeye gitmişti. Boris Teşkilattan kendi arabası ile ayrılırken, ajan da arabayı getirmiş ve Nil, Hannah ve Bartın'ı almış alışveriş merkezine doğru sürmeye başlamıştı. Kıyafetleri alıp eve dönmüşlerdi. Nil siyah uzun, ve uzun kollu bir elbise seçmişti. Hannah ise cepleri olan uzun saten siyah etek, ve ona uygun olan siyah saten bir bluz tercih etmişti. Bartın da siyah gömlek, siyah kumaş ceket ve siyah pantolon almıştı. Boris ise aylar sonra oradaydı. Bella ile tanıştığı bara gelmişti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.86k Okunma |
184 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |