@aleynaasil_
|
Bölüme hoş geldiniz çiçeklerimm🌸 Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin benim için çok büyük motivasyon oluyor<3
Bölümü düzenlemeden atıyorum hatam varsa affola keyifli okumalar...
4.BÖLÜM
🍁"KARAR"🍁
"Ruhu ölen bir bedenin dünyada işi olmazdı. Bu dünyada işim yoktu artık."
🍂
Gözlerimi bir bebeğin acıklı ağlaması ile açtım karşılaştığım ilk şey gökyüzünün maviliğiydi. Üstüm son baharda ağaçlardan dökülen kuru sarı yapraklar ile örtülmüş adeta yaprakların içine gömülmüştüm.
Bebeğin acıklı ağlama sesi yine kulağıma gelince yattığım yerden kalktım üstümdeki kurumuş yaprakları silkeledim.
Üstümde beyaz bir elbise vardı. Hiç bir şeye anlam veremiyordum. Daha fazla dayanamayıp ağlayan bebek sesinin nerden geldiğini bulmaya çalıştım.
Çıplak ayaklarıma yerdeki kurumuş dalların sivri uçları batıyor bebeğe ulaşacağım yolları daha da zorlaştırıyordu. Umursamadım bir süre sonra adım attığım an arkamda kanlı ayaklarımın izi kalıyordu.
Bebeğin şidettli ağlaması ile içimde anlam veremediğim bir his bir duygu hızlanmamı teşvik etti. Bebek her ağladığında canımdan can gidiyormuş gibi hissediyordum.
Ayağımın bir dala takılması ile yere düştüm bu sefer de avcum yerdeki dalların sivri ucuna battı her iki avcum da kan revan içinde kalmıştı.
Sanki...sanki içinde bulunduğun bu orman bebeğe gitmemi istemiyor ona giden yollarda gitmemem için canımı yakıyordu. Pes etmedim bebek yine ağlayınca içimde tarifi imkansız bir acı nüksetti.
Sanki canımdan bir parçanın canı yanıyordu ve ben buna engel olamıyordum. Yoluma engeller çıkaran ormana inat adımlarımı daha da hızlandırdım.
Bebeğin ağlayışları daha yakından gelmeye başladı. Bu yüzümde güzel bir gülümsemeye neden oldu. Yaklaşmıştım ona az kalmıştı. Biraz daha koşunca yerde beyazlar içinde üstü kurumuş yapraklarla örtülü bir bebek gördüm. Susmuyordu adımlarımı daha da hızlandırdım yanına gelince üstündeki kuru yaparakları dağıttım. Kucağıma alıp içime sokup göğüs kafesimde saklamak istercesine sarıp sarmaladım.
Dakikalar sonra Bebek sustu.
Ama susan sadece sesi değildi.
Nefesi de susmuştu korkuyla kendimden uzaklaştırdım bebeği.
Bebeğim kan olmuştu her tarafı kan olmuştu. Kanlı ellerimle bebeğimi kirletmiş nefesini kesmiştim.
Bir çığlık yankılandı benden yankılanan çığlık tüm ormanda yankı yaptı. Ama Kimse duymadı.
Bebeğin kana bürünmüş halini ayaklarımın üstüne çöküp yerdeki yaprakların arasına bıraktım. Bağıra çağıra ağlamaya başladım, öyle ki artık nefes alamıyordum. Onun da benimde beyazlarım kana bulanmış kırmızıya boyanmıştı.
Başımı eğip gözümden akan yaşlarla bebeğin solgun yüzüne ve bedenine baktım.
Aynı benim gibiydi bana çok benziyordu.
Bu farkındalık ürkmeme neden oldu.
Bakış açıma bir çift ayak girince ıslak kirpiklerimi kaldırdım üstten bakan bir adamın yeşilleriyle göz göze geldim üstünde beyaz salaş bir gömlek vardı. Altında beyaz bir pantolon ağzı ve kafası beyaz bir şeyle sarılmıştı. Yüzünde kendini belli eden tek şey elaya karışık parlayan yeşillerdi.
Benim gibi ayaklarının üstüne çöküp ellerime uzandı. Ellerimi tuttu ve avcumdaki yarayı okşadı onun elimi okşaması ile elimdeki yara kapandı şaşkın bakışlarım ona döndü lakin bana bakmıyordu bakışları avcumdaydı.
Diğer elime uzandı ordaki yarayı da okşayışla kapattı.
Başını kaldırınca göz göze geldik aramızdaki bebeği işaret parmağımla göstererek yalvaran bir sesle "onu da iyleştir" dedim titrek ve kuru bir sesle.
Başını olumsuz anlamda salladı gözlerimin en derinine baktı. Ormanlarında kayboldum.
"Seni ben,onu da sen iyleştireceksin." Dedi.
Burnumu çektim "b-ben tek başıma yapamam nasıl iyileştirilir bilmiyorum." Dedim.
"O zaman birlikte iyileştiririz." Dedikten sonra avuç içimi bebeğin kalbine bastırdı daha sonra da kendi avcunu benim elimin üstüne bebeğe yeniden can gelmiş gibi soluk aldı. Yüzünde minik bir gülümseme meydana geldi.
Bu görüntü ile gülümsedim.
Yaşıyordu.
Ölmemişti.
Elimin üstündeki el elini çekince bende elimi çektim bebeği kucağına aldı ve bana uzattı. Aynı şeylerin olmasından korktuğum için çekinerek bebeği aldım tek güvencem karşımdaki adamdı.
Bebeği aldım yine sarıp sarmaladım. Göz yaşlarımın akıp bebeğin göğsüne damladı bir kaç damla göğsünde yerini buldu.
"O senin, senin olana sahip çık." Dedi. Bebeğin boynundan kafamı kaldırınca karşımda kocaman bir boşluk vardı.
Adam gitmişti. Ardından da derin bir boşluk bırakmıştı.
Korkuyla sıçrayarak gözlerimi açtım derin nefesler alıp verdim sadece bir rüyaydı gözlerimi sakinleşmek için yumunca rüyada gördüğüm yeşillerin gözümün önüne gelmesiyle irkilerek gözlerimi açtım.
Çok...çok farklı bir rüyaydı. Ellerimin karnımın üzerinde korumacı bir edayla durduğunu fark edince hemen elimi karnımdan çektim. Yataktan hızla kalkıp banyoya girdim ablam uyuyordu buz gibi suyla yüzümü yıkadım.
Odaya geri dönünce Yeni doğan güneşin kızıllığı pencereden odaya yansıyordu.
Pencerenin kenarına oturup dışarıyı izlemeye başladım.
Kafamdaki bin bir düşüncenin yanına bir de gördüğüm anlamsız rüya girmişti.
Düşünmeden edemedim.
Bir rüya mı yoksa kabus mu olduğunu ayırt etmek zordu.
🍂🍂🍂
İnsanoğlu oldukça garip varlıktı ölümler ve yaşanmışlıklara rağmen eski döngüsüne geri dönüyor her şeyi görmezden geliyordu.
Acılar yaşanıyor eskiye geri dönülüyor ve zamanla unutuluyordu. Ama ben unutamazdım çünkü yaşanılan olaydan sonra büyük bir şey kalmıştı bende.
Bir can bırakmıştı,yeni bir hayat.
Derin bir soluk verdim camın kenarında kaç saatir oturduğumu bilmiyordum. Okula giden iki tane benim yaşlarımdaki kızları görünce boğazıma kocaman bir yumru oturdu. Genzim sızlamaya başladı. Arkadaşlarım gelmişti lakin ablama bir şeyleri bahane ederek göndermesini istemiştim.
2 hafta. 2 haftadır o bebekten haberim vardı ama umurumda değildi onu istemiyordum. Ona her baktığımda kötü anların aklıma dolanıp durmasından korkuyordum yapamazdım. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Baktığım kızlar gülerek neşeyle okullarına gidiyordu içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim hayatım alt üst olmuştu.
Dik başlılığımdan eser kalmamıştı. Korkuyordum. Ne yapacaktım bilmiyordum her taraf çıkmaz sokaktı nereye gideceğimi bilmiyordum.
Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip ayaklandım masadan bir kağıt ve kalem alıp ablama açıklama hak eden hayatımdaki tek insana yazdım, üzülecekti. Evde sadece ikimiz vardık diğer aile üyeleri kaç gündür köydelerdi. Neden köyde olduklarını bilmiyordum bunu önemesmeyecek kadar kafam doluydu.
Üstüme elime ne geldiyse geçirip odadan çıktım eve göz gezdirdiğimde mutfaktan sesler geliyordu mutfak kapısına ilerleyip ablama baktım tezgahın önünde bir şeylerle uğraşıyordu gözlerim doldu onu bırakıp gidecektim peki hak ediyor muydu bunu?
Hiç sanmıyorum.
Çaresizlik büyük bir acıyıdı haftalardır bir çıkış arıyorum lakin yok. Anlamalıydı beni. Çaresizlik bir urgan gibi boynuma dolanmıştı. Her geçen gün urgan boynumu sıkıyor ruhumu nefessiz bırakıp öldürüyordu.
Ruhu ölen bir bedenin dünyada işi olmazdı.
Bu dünyada işim yoktu artık.
Ablama görünmeden sessizce ayakkabılarımı giyip çıktım. Dışarıya çıkınca derin bir nefes verdim.
Yapacağım şey için kararlı adımlarla yürümeye başladım.
O çocuğu aldırmaktan başka çarem yoktu.
Beni affeder miydi? Onun canını yaktığım için beni rahat bırakmazdı değil mi?
Başka çarem yoktu onu nasıl doğuracak nasıl 9 ay taşıyacaktım ben yapamazdım.
Kafamdaki düşünceleri silip adımlarımı hızlandırdım.
Ne olursa olsun bu iş bu gün bitecekti.
İlk önce o sonra ben göçüp gidecektim.
Bir Hazan vakti geldim bir Hazan vakti gidecektim.
Özür dilerim abla.
Hayatımda üzülecek tek kişi ablamdı tek özürü hak eden de oydu.
🍁🍁🍁
Pasta için Hazırladığım iç harcı fırın tepsisine koyup fırına attım. Yorgunlukla bir soluk verdim. O gün Berzan denen adama gitmiştim numarasını vermişti bir sorun veya başka bir şey olunca hemen aramam için. Bir yolunu bulacağını söylemişti lakin bir gündür ses sedası yoktu. Gereksiz bir güven duymuştum. Bir şeyler yapacağından emindim ama ne yapacağını bilmiyordum.
Bu günde Hazana en sevdiği keki yapmıştım piştikten sonra servis edecketim o vakte kadar Hazana bakmak için odamıza adımladım. Odaya girince kimseyi göremedim endişeyle içeri girip etrafa baktım. Hızlı adımlarla banyoya ilerleyip kapıyı açtım. Kimse yoktu endişeyle "Hazan!" Diye seslendim küçük olan evimizin her tarafını aradım.
Hazan yoktu.
Korku ve endişeyle hızlı adımlarımı odamıza yönlendirdim her tarafa baktım yine yoktu. Yatağın yanındaki komidinde gördüğüm kağıtla donakaladım. Üstünde biricik ablama yazıyordu. Hemen elime alıp açtım.
"Ablam...bu hayattaki tek güzel varlığım ben daha fazla dayanamıyorum abla ağır geliyor artık her şey yaşamak içimden gelmiyor hayatım alt üst oldu daha da nasıl düzeltirim bilmiyorum. Bu çocuğu istemiyorum ilk önce onu kurtarıcam bu iğrenç hayattan daha sonra da kendimi çünkü biliyorum onu aldırdıktan sonra vicdan azabından kurtulamam her gün onu öldürdüm diyerek acı çekeceğimi biliyorsun. Özür dilerim abla her şey için özür dilerim bazen bu acılı hayatta tek kurtuluş yok olmaktır. Ruhum zaten yok olmuş sıra bedenimde. Tekrar özür dilerim ablam. Güzel yanaklarından defalarca öpüyorum. Sen çok güzel bir anneydin lütfen üzülme. Ve beni anla olur mu?
Seni yıldızlar kadar seven kızın Hazan."
Yanaklarımdaki yaşlar elimdeki kağıda damlayıp mürekkebi dağıttı. Bunu yapamazdı hayır benim kardeşim bunu yapmazdı titreyen ellerimin arasındaki mektubu hızla bırakıp cebimdeki tuşlu telefonu çıkardım Berzan yazan isme bastım.
Bir süre çaldı karşıdan "Alo" diyen erkek sesiyle titreyen sesimle konuştum.
"Berzan kardeşim Hazan o gitti yardım et! O hastaneye gitmiş o bebeği aldırdıktan sonra kendini öldürecek ne olur yardım et kardeşime bir şey olmasın" dedim hıçkırıklarımın arasından.
Karşıdan hışırtılı sesler gelmeye başladı Berzan "Nadir" diye bağırıp bir şeyler söyledi telefondan "tamam sakin ol sağ salim getiricem kardeşini" dedikten sonra telefonu kapattı.
Yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım koruyamamıştım kardeşimi ya Berzan denen adam kardeşime geç kalırsa ya Hazanıma bir şey olursa.
Sağlıklı düşünemiyordu Hazan ve ben sahip çıkamamıştım.
Kafamdaki senaryolar yüzünden daha fazla ağlamaya başladım. Reva mıydı kardeşimin başına gelenler.
Dua ettim başına bir şey gelmemesi için dua ettim. Çünkü elimden başka bir şey gelmiyordu.
Umarım başına bir şey gelmezdi.
🍂🍂🍂
Elimdeki kıyafetlerle bakışıyordum. Hastaneye gelmiştim doktor uygun kıyafetler vermiş giymemi söylemişti başımı olumlu anlamda sallamış hemşirenin yönlendirdiği yere girmiştim.
Dolan gözlerimin akmaması için kafamı yukarı kaldırıp göz yaşlarımu geri yolladım ağlamak yoktu. Ağlamayacaktım.
Elime tutuşturdukları şeyleri giyindim çok korkuyordum oldum olası hastaneleri sevmezdim. Ne zaman hastalansam hastaneye gelmemek için bin bir takla atardım. En sonunda ablam elimden tutar zorla getirirdi. Ablam yanımda olmasa asla ayak dahi basmazdım. Boğucu ve korkutucu bir havası vardı hastanelerin,her yere acı ve hüzün sinmiş gibi hissederdim kim bilir kaç insan burada sevdiği, değer verdiği insanların ölüm haberini almıştır.
Bu düşünce istemsizce ürkmeme neden oluyordu.
Odadan çıkınca hemşire ve doktor ayakta bir şeyler konuşuyordu. Takılmadım ne dediklerini dinlemedim. Gözüm birazdan oturup bir canı öldüreceğim koltuktaydı. İçim titredi.
Katil mi olacaktım ben?
Küçük bir kalbi mi söküp alacaktım?
Acımasız bir canavar mıydım ben, delirmek üzereydim susmuyordu kafamdaki sesler susmuyordu. Gördüğüm rüya kafamda bir filmden sahne gibi dönüp duruyordu.
Çaresizlik nasıl da acı veren bir duyguymuş nasılda parçalıyormuş içi nasıl da yok ediyormuş ruhu.
Ellerim karnımın üzerine kapandı bakışlarımı eğdim daha belli olmayan karnıma baktım. Göz yaşım yavaşça süzüldü.
Özür dilerim affet beni ben anne olamayacak kadar küçük sana bakamayacak kadar çaresiz seni bu dünyaya getiremeyecek kadar korkağım.
Özür dilerim, affet beni yanına gelicem seni yalnız bırakmıyacağım.
Göz yaşlarım sel gibi akmamak için zor duruyordu. Kalbimin bir parçası kopuyormuş gibi hissediyordum.
Başımı kaldırdığımda hemşire ve doktorun acıyan gözlerle bana baktığını gördüm. Hayatım boyunca ilk defa insanların bana acıyan gözlerle baktığını görüyordum.
Bu çok acıydı.
Ağır adımlarla oturdum sessizce ağlıyordum üzülüyor muydum? Bilmiyordum ama içimden bir ses bebeği istiyordu. İçimdeki o sesi acımasızca susturdum.
Derin bir soluk verip yattım bacaklarımı koltuğun iki tarafında bulunan yerlere yerleştirdim. Deli gibi korkuyordum "Hazır mısın?" Diye yumuşak sesle soran doktorla titrek bir sesle "evet" dedim. Kısık sesimi ben bile zar zor duymuştum.
"Anestezi yapacağımız için acı hissetmeyeceksin lakin işlemden sonra kasıklarında adet sancısı gibi ağrılar olabilir Aylinciğim." Dedi.
Aylin demişti çünkü ablamın kimliği ile gelmiştim 17 yaşında bir kızı kimse kürtaj yapmazdı. Ama 20 yaşındaki bir kıza yaparlardı.
Başımı sallamakla yetindim gülümsemekle yetindi.
Elindeki enjektöru hazırlayan hemşire ile gözlerimi sıkıca yumdum. Sakin ol Hazan.
Sadece iğneyi batıracak ve enjekte edecek bir şey yok.
Derin nefesler alıp vermeye başladım. Bana doğru adımlayan hemşirenin adımları ile içimden üçe kadar saymaya başladım.
1,2,3 dememle doktorun kapısı gürültülü bir şekilde açıldı gözlerimi korkuyla açıp kapıya baktım ilk karşılaştığım şey ise bir çift yeşil gözün korku ve endişeyle bana baktığıydı.
Bu yeşil gözler... rüyamda gördüğüm yeşiller gibiydi.
"Bebeği aldırdınız mı?" Demesiyle sertçe yutkundum doktor ve hemşire şaşkınlıkla olanlara bakıyordu. Sarışın kadın Doktor başını iki yana sallayarak "hayır daha başlamadık." Dedi.
An be an rahatladığına şahit oldum. Derin soluk verdi. 190 boylarında üstten bana bakıyordu. Kızarmış gözlerim ve dağılmış saçlarımla alık alık yüzüne bakıyordum.
Yeşilleri bana döndü "Hazan Yavuz benimle geliyorsun." Demesiyle kaşlarım çatıldı.
Bu adam kimdi ve beni nerden tanıyordu?
🍁🍁🍁
Bölüm Nasıldııığ
Sizce Berzan Hazanı bu durumdan nasıl kurtaracak?
Kitap nasıl yeni 4 bölüm yayınlandı ama düşüncelerinizi merak ediyorum:)
YILDIZA BASMAYI UNUTMAAĞ
BİLDİRİMLERDEN HABERDAR OLMAK İÇİN ınstegram HESABIMI TAKİP EDEBİLİRSİNİZZZ❤ Ig: aleynaasil0
Bir dahaki bölüm görüşmek üzere çiçeklerim🌸
|
0% |