@aleynaasil_
|
Merhaba umut çiçeklerimm
Neyse keyifli okumlar efenimm bölümü düzenlemeden atıyorum hatam varsa affola💕
17.BÖLÜM
◇ŞÜPHE TOHUMLARI◇
Elini uzattı "Ben Selin Dinç Emirin sevgilisi" diyen sesi ile kalbimde ve ruhumda büyük bir deprem meydana geldi.
Sevgilisi mi?
Donmuş bir şekilde Selin denen kadına bakmaya başladım. "Ne saçmalıyorsunuz?" Dedim güçlü çıkarmaya çalıştığım sesim ile.
"Saçmalamak? Hayır saçmalamıyorum gerçekleri söylüyorum şekerim" diyerek karşılık verdi, baştan aşağı beni süzdü küçümseyen gözler ile "sen Emire fazla küçüksün canım Emir büyük ve olgun kadınlardan hoşlanır seninle isteyerek evlenmediğine kalıbımı basarım. O ayrıldığı gibi başka bir kadı- pardon bir çocukla evlenecek biri değil." Dedi.
Derince yutkundum sert gözler ile yüzüne baktım "kendi ağzınızla söylüyorsunuz sizden sonra yani artık siz yoksunuz" parmağımı kaldırıp yüzdüğümü gösterdim "Belli ki Emiri yanlış tanımışsınız çünkü tam da kendi rızası ile benimle sizin deyiminiz ile bir çocukla evlendi ve bu çocukla gayet mutlu." Dedim elimi indirdim "şimdi yolumdan çekilin"
Yüzünde sinir emareleri dolaştı yana kaydığında yanından geçecekken kolumdan tuttu tutuşu sertti çatık kaşlar ile ona döndüm "ister kabul et ister etme Dilşah, Emir benim ve hep de öyle kalacak" kulağıma yaklaştı "sen yokken altında ben vardım." Dedi. Ona döndüm "size zerre inanmıyorum." Diye cevap verip kolumu elinden tiksinircesine çektim.
Hızlı adımlar ile reyonların arasından çıktım Zilan ve Dilan ile karşı karşıya gelince "Yenge bizde seni arıyorduk nereye kayboldun?" Diyen Zilanın sesi ile ona döndüm kendimi gülümsemeye zorladım "şey ben Asafa bir şeyler aldım o yüzden oyalandım" dedim.
"Eve geçelim" dedi Dilan yorgun bir sesle.
Başımı sallamakla yetindim.
Aklımda hâlâ Selinin söyledikleri dolaşıyordu. Dilan "Abim gelmiş!" Dedi.
Söylediği ile baktığı yöne döndüm Asaf tüm karizması ile yanımıza geliyordu. Yanımıza gelince bakışları bizde gezindi en sonunda bakışları benim üzerimde durdu. Baştan aşağı beni süzdü. Kızlara döndü "kızlar siz eve geçin bizim Dilşa ile biraz işimiz var."
Tek kaşım usulca havalandı ne işimiz vardı ki?
Kızlar abilerini onaylayıp gittiler. Elimdeki içinde aldığım kıyafetlerin olduğu poşetleri de kızlara uzatıp odama bırakmalarını rica ettim. Asafa döndüm ona baktığımda Selinin söyledikleri aklımda yankılandı.
Öyle bir adam olabilir miydi?
Öfkesi vardı hatta şunu itraf etmem gerekiyordu ki öfke kontrol sorunu bile vardı. Bunu onun bile kendine itraf etmediğine emindim. Öfkesi ile herkesi yakıp kavurup yok edebilirdi. Ama merhameti öfkesini bastırıyordu.
Öfkesi dışında bir kötülüğünu görmemiştim. Öfkesi kalbini ele geçirince söylediğini de yaptığının da farkında olmuyordu.
Bunu bana yaşatmıştı.
Lakin yine merhameti öne çıkmış asla beklemediğim bir şey yapmış özür dilemişti. Yıllar sonra biri benden özür dilemişti. Sana değer vericem demişti belki sevmeyi beceremem ama değer veririm demişti.
Bu cümlenin bile benim için ne denli önemli ne denli büyük bir adım olduğunu bilmeden.
Olabilir miydi benden önce birilerini sevmiş sonrasında da bırakmış olabilir miydi?
Şüphe tohumlarının zehirli bir sarmaşık misali kalbimi yavaş yavaş ele geçirdiğini hissettim lakin ses etmedim.
Yüzünün her zerresinde gezindi bakışlarım Tip olarak Şahin ağaya babasına oldukça benziyordu. Fakat babasından ayrıldığı yönler vardı bunların başında gamzesi vardı. Sert yüz hatları siyah gözleri insanı yakıp kavuracak cinstendi çenesinin altındaki bir kesik izi ise ona ayrı bir hava veriyordu o izin nasıl olduğunu deli gibi merak ediyordum, öpme dürtümü hep susturuyordum. Belki bilmiyordu lakin öfkelenince bakışlarının babasının bakışlarından farkı olmuyordu. Uzaktan bakan babasının Şahin ağa olduğunu rahatça söylerdi.
Babasına karşı düşmanlığı bakışları da gözden kaçmıycak en belirgin detaydı babasını hiçe sayıyordu onu sevmediği her halinden belliydi. Geçmişte Zahir konağında ne yaşandı bilmiyorum lakin yaşanan şeyin herkeste iz bıraktığı bariz ortadaydı.
"Neden öyle bakıyorsun?" Diyen sesi ile kendime geldim saatlerdir adamın yüzünü izlediğim farkındalığı ile utanmadan edemedim.
"Nasıl bakıyormuşum?" Diye kısık sesimle konuştum.
"Bir şeyleri kafanda tartışıyormuş gibi bakıyorsun, bir şey mi oldu?" Dedi meraklı bir sesle.
İlk zamanlar gibi fazla soğuk ve mesafeli değildi. Bu içimi ısıtıyordu. Fakat evlendiğimiz ilk zamanlar eve geç gelmesinin sebebinim Selin olabileceği şüphesi yakıp kavuruyordu beni olabilir miydi? Gelmediği geceler onun yanında olabilir miydi?
"Dilşa?" Diyip baş parmağı ile yanağımdaki dokunuşlarını hissedince yine düşüncelere daldığımı fark ettim. Ona döndüğümde soran bakışlar ile bana bakıyordu.
"Y-Yok bir şey olmadı ben dalmışım kusura bakma"
Yumuşak bir sesle "Senden gelen hiç bir şeyin kusuruna bakmam. Bir şey olmadığına emin misin?" Diyen sesi ile kalbim yerinde depar attı adeta.
Gülümsedim "Eminim. Ne işimiz var?" Diye sordum.
Yanağımdaki sıcak dokunuşu kayboldu buna üzülecekken sıcak eliyle soğuk elimi avuç içine aldı. Yan yana durunca utançla etrafımıza baktım etraftaki çoğu kişi bize bakıyordu hayranlıkla bakanların yanında hasetle bakanlar da vardı. Bunların hiç biri Asafın umrunda değil gibiydi.
Yan yana yürümeye başladık.
"Gidince görürsün ama önce gidip seninle güzel bir yemek yiyelim." Bakışları ellerimize kaydı sonra da yüzüme "Senin ellerin niye bu kadar soğuk?" Diyerek rahatsızca sordu. Bu durum hoşuna gitmiyordu.
Gülümsedim "kansızım ya ondan soğuk"
"Hep böyle soğuk muydu?"
Meselenin elimin soğukluğu ile alakası yoktu.
Gözlerinin en derinine baktım "senden sonra ısındı" dedim.
Siz şu an flört ediyorsunuz bilmem farkında mısın?
Araya giren iç sesime Kocam o benim! Dedim. Evet iç sesim ile konuşmaya bazen ihtiyaç duyuyordum.
"Hım kan ilaçlarını içtiğin için değil yani ben olduğum için" diye tatlı bir sesle sorduğu soru ile yanaklarım daha fazla kızardı.
Bu adam kalbe zarardı. Ona çekildiğimi hissediyordum.
"Senin sayende kan ilaçlarımı içtiğim için" dedim muzurca.
Önüne döndü yüzünde belli olmayan tebessümü ile "öyle olsun bakalım." Diye mırıldandı.
Bir süre el el yürüdük "neden etrafımızda bu kadar koruma var?" Diye merakla sordum. Gerçekten etrafımzda oldukça koruma vardı ama gizleydiler belli etmiyorlardı kendilerini.
"Çünkü dostum kadar düşmanım da var benim." Diye cevap verdi ciddi bir sesle.
"Belli ki tehlikelilier" dedim.
"Tehlikeli olup olmamaları umrumda değil ben her ihtimali düşünüyorm tek bir hata ailemden birinin canına mal olursa onların canını deşip yakarım." Dedi ciddiyetle.
Bir şey demedim. Belki de bu yüzden hayatına girmemi onunla evlenmememi istedi.
Bir lahmacun lokantasının önünde durduk. El ele içeri girdik.
"Ooo Emir ağa hoş geldin sen bilir miydin buraları" diyerek bize doğru gelen adamla bakışlarım adama döndü saçlarına aklar düşmüş zayıf ve uzun boylu bir adamdı, gözlerinde samimiyetin ışıltıları vardı. Asaf hafif bir tebessüm etti. "Bilirim tabi Necmi usta" diyereke karşılık verdi.
Karşı karşıya durunca adamın bakışları bana döndü "hoş geldin hanım kızım." Dedi başımı samimi bir tebessüm ile sallayıp "hoş buldum" dedım.
"Geçesiniz hele donatsınlar masanızı" diyen neşeli sesi ile bir yere geçtik geçtiğimiz masa tenha sakin köşede bir yerdi mekan tarihi bir hava veriyordu oldukça güzeldi. Asaf ile karşı karşıya oturduk.
Dakikalar sonra önümüze lahmacun ve Pideler servis edilmiş Necmi usta özenle ilgilenmişti bizimle Asafın önceden sık sık uğradığı bir mekânmış Necmi usta ile belliki çok iyi tanışıyorlardı çünkü Zilan, Dilan ve Boranın nasıl olduklarını sormuş mekana gelmedikleri için serzenişte bulunmuştu.
Asafla baş başa kalınca lahmacunun içini doldurmaya başladı bende kendi lahmacunumun içini dolduruyordum soğanı alacakken bakışları bana döndü "soğan koyacak mısın?" Diye sordu. Başımı olumsuz anlamda sallayıp "ben soğan sevmem" dedim.
Ellerini soğandan çekip lahmacununu sardı bakışlarımı ona çevirdim "neden soğan koymadın sen?" Diye merakla sordum.
"Sen rahatsız olma diye." Dedi bakışları lahmacunundaydı özenle sarıyordu.
Dediği şey ile şaşırdım bu denli ince düşünen bir adam olmasını beklemiyordum her geçen gün daha çok şaşırtıyordu beni.
"İstiyorsan koy rahatsız olmam" dedim.
"Canım çekmiyor zaten" diyerek karşılık verdi. Hazırladığı lahmacunu önüme koydu. "Al bakalım bu bitecek" dedi.
Göz devirdim dediği şeyle "kendim yapabilirim her önüme koyduğun şeyle bitecek önündeki diye çocuğa anlatır gibi konuşma" dedim sinirle.
"E güzelim az bir şey yiyip kalkıyorsun. " önümde kendim için yapacağım lahmacunu işaret etti. "Şuna bak doğru düzgün doldurmamışsın içini nasıl doyacaksın onunla?" Tüm cümlede güzelim kelimesinde takılmıştım.
Güzelim mi dedi o bana?
Kendime gelince cevap verdim "Ben ile sen bir miyiz Asaf? Bi kendi cüssene bak bide benimkine ben doyuyorum ki bu kadar şeyle."
"zaten benim kadar yiyemezsin o ayrı ama kendine yetecek kadar da yemiyorsun ben anlamam bitecek."
Bir şey demeden lahmacunu yemeye başladık bakışları bende gidip geliyordu.
En sonunda yemiştik yrmeklerimizi ben 3 den fazla lahmacun yememiştim Asafın ısrarı ve zoru ile zar zor 3 tane yemiştim lahmacunlar oldukça lezzetliydi bu mekanı tercih etmesine şaşmamalıydı, geriye kalan her şeyi o yemiş hatta masayı silip süpürmüştü. İştahlı bir adamdı. Bu şekil yiyip formunu koruması ise ayrı güzeldi.
Necmi usta ile vedalaşıp mekandan çıktık.
Tekrar el ele yürümeye başladık "Dilşa" diyen sesi ile "hımm" dedim. Kafam sabah olanlar ile oldukça meşguldü. Modumda olmadığımı anlamış olacakki "bu gün moralin bozuk sanki?"
"Yok iyyim her zamanki halim"
"Bu gün fazla konuşmuyorsun genelde kızlarla gününü baştan sona anlatman lazımdı." Diyip düşünceler içinde yüzüme baktı.
"Bu gün konuşasım yok yorgunum biraz" dedim kendimi gülmeye zorlayarak.
"Peki madem öyle olsun."
Bir kaç dakika sonra arabaya binmiştik camdan dışarıyı dalgın bir şekilde izliyordum.
Arabanın radyosunda Sezen Aksunun 'kaybolan yıllar' şarkısı kısık sesle çalıyordu.
Konağın olduğu yerin tersine istikamet edince başka yere gittiğimizi anladım ses etmedim. Arabayı park edince arabadan indik çarşıya gelmiştik Asafa merakla döndüm "Buraya neden geldik?" Diye sordum.
"Öğrenirsin birazdan" dedi. Adımlarımı onun adımlarına uydurup el ele yürümeye başladık bir kitapçının önüne gelince parlayan gözler ve heyacanla kitapçıya baktım oldukça büyük bir kitapçıya benziyordu heycanla Asaf ile birlikte kitapçıya girdik kitap kokusu ile mest oldum.
"Asaf" diye heycanla konuşup gülen gözler ile ona baktım yüzünde derin bir tebessüm ile beni izliyordu. Heycanla ona sıkıca sarıldım, ilk başta şaşkınlıktan olsa gerek karşılık vermedı sonra o da kollarını bana doladı. Kokusunu derince soldum Mayhoş kokusunu hiç bir kitap kokusuna değişmezdim.
Heycanla ondan ayrıldım "Asaf! Burası çok güzel çeşit çeşit kitap var bayıldım biliyor musun ben kitap okumayı çok seviyorum en sevdiğim kitap aşk ve gurur bide kürk mantolu madonna defalarca okumuşumdur altını çizdiğim bir sürü cümle var yalnız onlar da değil okuduğum her kitapta kendimi bulduğum her cümlenin altını çizerim ben amacamın evindeyken odamda küçük bir kitaplığım vardı içinde ise kitaplarım hep okurdum senle evlenmeden önce kitap okumama izin vermezsin diye çok korkmuştım ama odandaki kütüphane içime resmen su serpti senin okudugun o itopik ve felsefik sıkıcı kitapların bir kaçını bile okudum ama sıkıycıdılar biraz,bide hiç altını çizdiğin cümle yoktu yoksa kitaplarda kendini bulduğun bir alıntı yok mu? İllaki vardır bence." Diye kendimi frenlemeden konuştum bakışlarım ona dönünce parlayan gözler ile çok önemli bir şey anlatıyormuşum gibi beni dinliyordu.
Utançla yüzüne baktım "şey ben yine biraz fazla kon-" sözümü tamamlama izin vermeyen dudağıma naifçe kondurulan öpücüğüydü.
Öptükten sonra karaları elalarıma karıştı "milyon tane kelime ile konuşsan her bir kelimeni dikkatle dinlerim hiç sıkılmadan." Yanaklarımın domates gibi kızardığına emindim hatta öyle ki bir ateş sarmıştı bedenimi mest olmuş bir şekilde sakin bir soluk verdim "sakın bir daha fazla konuştuğunu söyleyip özür dilemeye kalkma bundan pişmanlık duyma senin sesin benim melodim." Etkileyici çıkan sesi ve sözleri ile her an kalp krizi geçirebilirdim bu adam cidden kalbe zarardı.
Derin bir nefes verip bir adım geriye çekildim yüzlerimiz biraz daha o konumda kalsaydı her an kalpten gidebilirdim.
Aramızda bir adımlık mesafe kaldı. Heycanla kitap raflarının arasına karıştım. Ben aşk kitapları macera ve gerilim kitapları alırken Asaf ise Klasik ve felsefik kitaplar alıyordu.
Asafla kitapçıda kitap alacaksınız deselerdi hayatta inanmazdım. Ama o beni yine şaşırtmış bir kitaoçıya getirmişti.
Bakışlarımdan habersiz elindeki kitabı inceliyordu. Ben onu sevmeyi denemekten öteye geçmiş galiba seviyordum. Ona karşı içimdeki heycanın ve mutluluğun nedenini açıklayamıyordum.
Ben onu galiba sevmeye başlıyordum..
😁😁😁
Selin sinirle önündeki manzarayı izliyordu içinde tarifi imkanısız bir nefret ve öfke vardı. Ona 2 senelik süreçte bir kere bile doğru düzgün gamzesini göstererek gülmemişti Asaf, sevgili gibi değil arkadaş gibiydiler ilişkileri sürecinde onunla beraber olmamış içten öpmemişti bile! Lakin az önce Dilşa denen kızın dudaklarını öpmüş ona defalarca gülümsemişti. Önündeki kitaplara bakarak konuşan Asaf ve Dilşaha Öfke dolu gözler ile baktı "benden kurtulmanın o kadar kolay olacağını mı sandın Emir ağa" diyerek nefretle mırıldandı "Senin ailen benim ailemi dağıttı şimdi sıra sizde biraz da siz yanın" dedi yüzünde şeytani gülüşü ile karşsındaki ikiliyi bir süre daha izledikten sonra gelen bir mesajın ardından ikiliyi arkasından bırakıp kitapçıdan çıktı. Kafasındaki sinsi planları ile beraber.
😌😌😌
Genç adam elindeli papatya buketi ile heycanla sevgilisini bekliyordu. İçinde tarifi imkansız bir heycan vardı. Arkadan gelen sesler ile sevgilisinin geldiğini anladı ama bozuntuya vermedi. Papatya buketini önüne biraz daha çekip görmesini engelledi. Arkadan iki küçük avuç içinin gözlerine kapanması ile yüzünde derin bir tebessüm oluştu.
"Bil bakalım ben kimim?" Diyen sevgilisinin tatlı sesiyle adam mest oldu. "Hımm bilemedim şimdi az ipucu mu verseniz acaba?"
"Vereyim çok sevdiğiniz biriyim sürekli papatyam diyip duruyorsunuz bazen güzel kokulum dediğiniz de oluyor tabi" diye konuştu sevgilisi tatlı bir sesle. Genç adam haylazca gülüp "Dürdane sen misin?" Demesi ile genç kızın kaşları çatıldı ellerini hırsla adamın gözlerinden çekip omzuna bir yumruk savurdu "Adem! Dürdane kim hain adam" diyerek genç adamın sırtına bir kez daha vurdu adam gülerek elindeki papatya buketi ile sevdiğine döndü.
"Senden başkası bana haram Zilanım bilmez misin?"diyerek Zilana papatya buketini uzattı. Zilan büyülenmiş gözler ile bir Ademe bir de elindeki bukete bakıyordu "Adem bunlar çok güzel teşekkür ederim" diyerek eline aldı. Çiçek buketini "Senin kadar güzel değil Zilanım" diyerek aşk dolu gözler ile sevdiği kıza baktı.
Küçüklüğünden beri severdi Zilanı lakin ona açılmaktan hep korkmuştu ya redederse diye en sonunda dayanamamış Zilana açılmıştı 2 senedir birlikteydiler bu gün 2 inci seneyi devirmiş her zaman geldikleri yerde buluşmuşlardı. Zilan, Ademin yere serdiği sofra bezinin üstündeki tatlı ve atıştırmalıkları görünce daha çok heyecanlnarı iyisi ile kötüsü ile 2 seneyi devirmişlerdi. Çok seviyordu Ademi, Ademde en az onun kadar onu seviyordu.
Zilan, Ademin hazırladığı yere oturdu. Buluştukları yer bir tepede güzel bir ağacın gölgesiydi. Zilan oturunca Ademde oturup sırtını ağaca yaslayıp güzelini izledi cebinden bir hediye çıkarıp Zilana uzattı "2 yılımız kutlu olsun papatyam her şeyi ile" Zilan heycanla kutuyu aldı açtığında içinde papatyalı bir kolye çıktı kurumuş papatya camın içindeydi Asaf elindeki papatyalı kolyeyi alıp iki yana açınca içerisinde Adem ile olan küçük bir fotoğrafı göründü Zilan heycanla Ademe dönüp "Adem bu çok güzel" diye heycanla konuştu Adem bu halline tebessüm etti. "Arkanı dön bakalım" dedi.
Zilan arkasını döndü, Adem kolyeyi Zilanın boynuna taktı. "Zaten güzeldin daha da güzel oldun Zilanım"
"Abartma Adem sende" diye konuşan Zilan ile Asaf kahka attı romatikligi bu kadardı Zilanın işte "hemen de sıyrıl romantik hallerinden" diye kahakasının arasından konuştu Adem.
"Of Adem dur ya deme öyle napim bende böyleyim hayırdır yani bir sıkıntı varsa söyle" diye tek kaşı tehlikeli bir şekilde kalkmış tehlikeli bir sesle konuşan Zilan ile sertçe yutkundu "y-yok Zilanın ne sıkıntısı senden gelecek her şey başım gözüm üstüne"
Zilanım yüzü anında yumuşayıp neşeli haline geri döndü "bende sana bir hediye aldım Ademim gönül isterdi köprüye 'seni seviyorum Ademim' yazdırmak lakin gönülden her geçen olmuyor yoksa yapardım bilirsin"
"Bilirim tabi Zilanım bilmez olur muyum"
Zilan hediyesini çıkarıp ademe uzattı Adem alıp açtığında içinde pahalı olduğu her halinden belli olan bir saat çıktı. Adem Zilana dönüp "gerek yoktu güzelim" dedi ama çocuk gibi sevinmişti bunu Zilan da fark etmiş "vardı bende aldım" diye cevap verdi.
Ademin hazırladığı şeyleri bir güzel yediler hoş sohbet ve gülümsemeler eşliğinde dakikalar sonra Zilan sırtını ağaca dayamış Adem ise başını bacaklarına koymuş uzanarak gökyüzünü izliyordu. İkisindende ses çıkmıyor bu huzurlu anın tadını çıkarıyorlardı. Zilan "Adem ne zaman Asaf abime söyliycez Berzan abi de bu aralar şüpheleniyor bence Asaf abimin düğünü ve Kınasında gözü hep üstümüzdeydi bu sene üniversiteye gidicem en azından bir nişanımızı yapalım. 2 senedir bu gerçekten kaçıyoruz lakin artık onlarda bilmeli bunu" diye dediği sözler ile huzurlu ortamı bozdu.
Adem derin bir nefes verdi Zilanın saçlarının arasında dolşan parmakları onu mayıştırıyordu. Bakışlarını Zilanın gözlerine kaldırıp "Abinin beni geberteceğini dahi bilsem söyliycem sen şu sınava gir hayırlısı ile kazan gülüm sana söz her sey güzel olacak"
Zilan Ademin dedikleri ile gülümsedi ikisi de birbirini tamamlıyorlardı. Küçüklüğunden beri Ademi tanırdı ona gönlünü nasıl kaptırdığını bilmiyordu ama her defasında iyiki kaptırmışım diyordu.
"Her şey güzel olacak" diye mırıldandı.
🌸🌸🌸
Eveeettt bölüm nasıldıııı Ben beğendim ya
herkes Zilan ile Berzan olacak zannederken Adem ve Zilanın ortaya giriş SMDMDÖDÖDÖMDMDM
Adem yazacağım en sempatik karakter olabilr yaaa Berzan için başka planlarım vağrrr kurgunun ağları yavaş yavaş genişliyor
Dilanın kurguda çok ayrı bir olayı var i nşallah ölmezsem ilerleyen bölümlerde öğrenicez.
Asaf ve Dilşa hakkında ki düşünceleriniz neler sizce çok hızlı bir ilerliyolar?
Peki Adem ve Zilanı bekliyor muydunuz?
ÖPTÜWMM💋

|
0% |