@aleynaasil_
|
Yeni bölüme hoş geldiniz Umut çiçeklerimm🌸🌸
Öncelikle en sevdiğim bölümlerden biri oldu.
Bölümdeki şarkı multimeyada şunu söylemeden geçmeyeyim garip kürtçede kimsesiz anlamına da geliyor bunu neden dediğimi bölümü okuyunca anlayacaksınız:)
Lütfen yorum yapıp, oy vermeyi unutmayınn💕
Bölümü düzenlemeden atıyorum hatam varsa affola keyifli okumalar..
20.BÖLÜM
◇KİMSESİZLİK◇
Kaybolmak insana endişe ve korku veriridi Kendi içimde kaybolmuş kimse tarafından bulunmak istemiyordum içimde ne korku ne de endişenin emaresi yoktu. Dünyada kimsenin beni bulamayacağı bir yere saklanmak, bulunmamak istiyordum.
Kaybolmak sadece yolunu kaybetmek değildi doğru yoldayken de kaybolurdunuz. En zoru da kendi içinde kaybolmaktı. İnsan öylece ruhunun derin boşluklarında sallanıyor bir yol bir umut bir medet arıyordu.
Sadece yürüyordum ayaklarımın beni götürdüğü yere sürükleniyordum bitmiyordu ne yürüdüğüm yollar ne de yollar ne de kayboluşlar bitmiyordu.
Yağmur damlaları yüzüme düşüyor sanki dökemediğim göz yaşlarım oluyorlardı. Gökyüzü yine ağlıyordu bulutlar ya kimisinin dökemediği göz yaşı oluyor ya da kimisinin yerine ağlıyorlardı.
Belki de bu gece bana ağlıyordu bulutlar.
Ali Kıraç ve Zeynep Kıraç yazılı yan yana olan mezarların önüne gelince durdum genzim yanıyordu sağ gözümden bir yaş süzüldü yüzüme düşen yağmur damlaları ile beraber çeneme doğru yuvarlanıp en sonunda düştüğü toprakta kayboldu. Sonra da sol gözümden bir yaş, hıçkırıklarım yağmur sesi ile mezarlıktaki sessizliği bozdu.
Ölü olmak için bazıların mezara ihtiyacı olmazdı. Nitekim dünyada yaşayan çok ölü vardı. Onlar da kendi içine gömülmüştü. Başkaları görmezdi dünyada yaşayan ölüleri.
Yan yana olan mezarların ortasına sakince yürüdüm içimdeki çaresizlik ve kaybolmuşlukla iki mezarın ortasına dizlerimin üzerine çöktüm. Ağlamaya başladım hıçkıra hıçkıra içimdeki tüm acıları göz yaşlarım ile dışarı akıttım.
Geldim anne ve babama ağladım.
"Anne, baba b-ben geldim" diyerek titrek bir sesle konuştum. Yağmur şiddetini artırmış oldukça ıslatmıştı, taktığım penye şal ıslanmış başıma ağırlık yapıyordu yüzüme yağmur damlaları düşüyordu.
"B-biliyor musunuz ben evlendim ama gelip söyleyemedim size nasıl söylerdim ki?" Elimi babamın toprağında gezdirdim ellerim toprağa bulaştı. Umursamadım. "Baba demez miydin bana 19 yaşında ne evliliği sen daha okuyacaksın diye? Derdin. Utandım bende buraya gelip size öğretmen olduğumu söylemeyi hayal ederken b-ben nasıl gelip evlendim derdim ki?" dedikten sonra daha çok ağlamaya başladım ne göz yaşım ne de acım dinmiyordu.
Diğer elimle annemin toprağını okşadım, "kimsem yoktu gidecek derdimi anlatacak kimsem yoktu. B-bende size geldim ne zaman yanınıza gelsem güzel şeylerden bahsettim amcam bana iyi bakıyor dedim yengemler çok iyi bana karşı dedim hepsi yalandı" dedikten sonra ağlamam şiddetlendi onlara ne zaman gelsem hep güzel şeylerden bahesettim üzülmemeleri için bu gün içimdeki her şeyi onlara anlatmak istiyordum küçük bir çocuğun küskünlüğü vardı üzerimde anne ve babama herkesi şikayet etmek istiyordum.
Onlar ölü bir şey yapamazlar...
Diyen iç sesimi umursamadım.
Yaşayan insanlardan umudu kesince ölüler gelinebilecek tek yer oluyordu.
Başımı annemin mezarına yasladım ve yanına uzandım üstümün başımın ıslanmasını, pislenmesini ve üşümeyi umursamadım annemin mezarı üzerindeki elimi mezarına sardım.
Ben annemin toprağına değil annemin göğsüne yaslandım sol elim ise babamın mezarına uzattım babamın toprağının üzerindeydi elim, hayır o babamın toprağı değildi ben şu an babamın elini tutuyor annemin göğsüne yaslanıyordum. Onlara herkesi şikayet edecektim.
"Ben evlendim." Dedikten sonra burnumu çektim "Şeref amcam beni hiç sevmedi beni tek seven Serhat amcam bide Gül yenge ve Sultan teyze o ev sizden sonra cehennemim oldu. Ben hiç bir şey beceremedim" babamın mezarına içli gözler ile baktım
"b-ben öğretmen olamadım baba,kızın kendi ayakları üstünde duramadı. Çok karşı çıktım ama çıktıkça dövüldüm ç-çok canım yandı canım yandıkça sustum baba, sustukça kayboldum, kaybolduğumda ise kimse beni arayıpta bulamadı." Derin bir nefes vermeye çalıştım. Buram buram toprak kokusu geliyordu kokuyu soluyup kendime gelmeye çalıştım ortamdaki tek ses yağmur damlaları benim konuşmam ve ağlayışımdı.
Korkmuyordum. Hayatta en değerlilerinizi mezarlığa gömünce size korku değil huzur veriyordu mezarlıklar. Benim evim burasıydı burda annem ve babam vardı nasıl evim olmazdı ki? Bir çocuğun evi annesinin babasının olduğu yerdi benim evim de burasıydı çünkü annem ve babam burdaydı.
Mezarlık ev olur mu diye sormayın bazen mezarlık ev olurdu insana. Çatısı olan ev değilde karanlığa gömülü mezarlık eviniz olurdu.
O konağın vermediği sıcaklığı bir avuç kara toprak veriyordu.
"Şeref amcam beni yaşlı biriyle evlendirmeye çalıştı çok korktum ölücem sandım b-ben çok kötü şeyler düşündüm ölmek istedim ama sonra yapamadım nasıl yapardım ki? Yapamazdım." Bir kaç saniye durdum istemeye geldikleri gün zihnimde canlandı "Sonra o geldi hiç yapmamam gereken bir şey yaptım ondan umut ettim umudumu ona teslim ettim. İstemedi beni..." gözlerimi bir süre yumdum sonra geri açtım.
"ama evlendik işte bir şekilde. O iyi biri ama öfkesi her şeyi yok ediyor anne, bana 'sana değer vericem' dedi 'belki sevmeyi beceremem ama değer veririm' dedi sizden sonra Gül yengemlerden sonra kocam olan adam bunu dedi benim için neler ifade ettiğini bilmeden" göz yaşlarım durmuş yerini iç çekişlerim almıştı. "Verdi biliyor musun anne çok güzel değer verdi ama nerden bilebilirdim ki vereceği acının verdiği değerden büyük olacağını nerden bilebilirdim!?" Sesim oldukça sitemli çıktı son yaptıkları aklıma gelince istemsiz yine gözümden sicim sicim yaşlar akmaya başladı.
"Baba,biliyor musun yıllar sonra en çok onunla konuştum ben gömüldüğüm bu sessizliğin içinden bana elini uzatan oydu söz verdi ama sözünü tutmadı. O da diğerleri gibi ilk beni suçladı dinlemedi beni. Çıkardığı suskunluğumun içine yine o gömdü." Söylediklerim bardağı taşıran son damlaymış gibi ağlamam gene şiddetlenmişti.
"Ne yapacağım ben şimdi? Uyan Ali ağa! Uyan da kızına omuz ol sabaha kadar omzunda ağlayayım kimse yok biliyor musun baba başımı yaslayacağım hiç bir omuz yok. Zeynep hanım sen gittikten sonra kimse saçlarımı tarayıp benimle dertleşmedi o güzel sesinle söylediğin şarkıları unuttum ben...ben sesinizi unuttum" dedim zar zor hıçkırıklarım arasında bir insanın dünyada yaşayacağı en acı olaylardan bir tanesi de ölen birinin sesini umutmakatı.
"çok erken gittiniz beni de alsaydınız ya yanınıza" diye konuştum küskün bir sesle.
Aradan geçen bir kaç saniyenin ardından tebessüm edip gözlerimi annemin mezar taşına kaldırdım "Anne hani kücükken bana söylediğin bir şarkı vardı ya hep söylerdin en sevdiğiniz şarkıydı bu defa da ben size söyliycem. Bu gece sizinle birlikte uyumak istiyorum sarıp sarmalarsınız dimi beni? Bence sarılıp sarmalarsınız." Dedikten sonra gözlerimi yumdum ve şarkıyı mırıldanmaya başladım
(Şarkı anlamıyla beraber multimedyada açabilirsiniz.)
Xerîb gotegote Cotyar çûne cote Xerîbê kember difrote
Xerîb gotegote Cotyar çûne cote Xerîbê kember difrote
Oy oy min xerîbê Bê tal û nesîbê Xwedê neke kes xerîbê Oy oy min xerîbê Oy oy min delîlê Xwedê neke kes xerîbê
Oy oy min xerîbê Oy oy min delîlê Xwedê neke kes xerîbê
Lê lê dayê rebenê, dayê rebenê... min got
Min ji ciwanîya xwe xêr nedît Dayê rebenê, dayê rebenê, dayê rebenê Ewê bûna kul û sebeba ciwanîya min rebena xwedê Ewê xêr ji ciwanîya xwe nebînin Dayê rebenê...
Şarkı sözleri dilimden acıyla dökülüyordu. Küçükken annem saçlarımı okşar bu şarkıyı mırıldanırdı. Bana o zamanlar anlamasız gelen bu şarkılar şimdilerde oldukça anlamlıydı.
Xerîba beyanî Agir girte xanî Kes halê xerîbê nezanî
Xerîba beyanî Agir girte xanî Kes halê xerîbê nezanî
Xerîbê çû avê Qeytan kete navê Xwe heram kir nanê bavê
Xerîbê çû avê Qeytan kete navê Xwe heram kir nanê bavê
Oy oy min xerîbê Bê tal û nesîbê Xwedê neke kes xerîbê Oy oy min xerîbê Oy oy min delîlê Xwedê neke kes xerîbê
Şarkıları anlamlı kılan büyüdükçe yaşamam kendimi şarkı kelimelerinin içinde bulmamdı belkide.
Xerîba xwedê yo Berbangê rojê yo Hesreta dayik û bavê yo
Xerîba xwedê yo Berbangê rojê yo Hesreta dayik û bavê yo
Xerîba beyanî Agir girte xanî Kes halê xerîbê nizanî
Xerîba beyanî Agir girte xanî Kes halê xerîbê nizanî
Şarkıdada dediği gibi Allah kimseyi kimsesiz eylemesindi. En zoruydu çünkü kimsesiz olmak. Kimse anlamazdı halinizden.
Üstüne toprak örtülü ölülerden medet umuyordunuz.
Gelmeyeceğini bilerek gelmesini istiyor,
Duymayacağını bilerek konuşuyor,
Akıl veremeyeceğini bilerek dertleşiyordunuz.
Oy oy min xerîbê Bê tal û nesîbê Xwedê neke kes xerîbê Oy oy min xerîbê Oy oy min delîlê Xwedê neke kes xerîbê
Oy oy min xerîbê Oy oy min delîlê Xwedê neke kes xerîbê
Oy oy min xerîbê...
Şu koca dünyada kimsesiz olmak yarım olmaktı ve yarım insanın da tutunacağı tek şey umudu olurdu.
Onunla kalbimde yeşeren umutlar bu gün solmaya yüz tutmuştu.
Kalbimde ektiği çiçekleri Öfkesinin ateşiyle küle çevirmişti.
Emir Asaf Zahirin küle çevirdiği çiçeklere yeniden hayat vereceğini hiç sanmıyordum.
Annemin mezarına sarılıp, Babamın mezarına da elimi koyarak gözlerimi yumdum üzerime düşen yağmur damlalarını, titremelerimi hiç bir şeyi umursamadan gözlerimi yumdum.
🌸🌸🌸
Yoktu.
Karım hiç bir yerde yoktu adamları her yere salmış kimseye belli etmeden her yerde Dilşahı aramalarını emretmiştim. Korkuyordum yağmur bastırmıştı. Nerde ne yapıyordu bu saate? İçimdeki endişe boğazımı sıkan bir el gibiydi.
Araba ile Mardin sokaklarının arasına girmiş gözlerimle her yerde Dilşahı arıyordum.
Direksiyona bir yumruk atarak "her şey benim yüzümden" diyerek sinirle soludum.
Her şey benim yüzümden olmuştu. Bana yaralı bir şekilde gelen güvercini iyleştiremeden yeni bir yara açmıştım.
Pişmanlık her tarafımı sarmıştı. Onu dinlemedim eğer dinleseydim böyle olmayacaktı. Ben ona verdiğim sözü tutamamıştım. Duvara sindiği görüntülerl aklıma geldikçe silahımı çıkarıp kendimi vurmak istiyordum.
Ben bu gün o adam gibi davranmıştım.
Sana asla benzemiycem demiştim. Ben bu gün ona benzemiş karımı korkutmuştum. Onun da tıpkı annemi korkuttuğu gibi. Bu düşünce ile direksiyona bir kez daha vurdum. Kendimi aska affetmeyecektim.
Dilşaha bir şey olursa kendimi asla affetmezdim.
Araba ile konağın arka kısmında dolaşıyordum telefonumun sesi ortama yayılınca hızla açtım Dilşadan bir haber olduğunu umut ederek. Arayan korumlaradan Selimdi telefonu açınca Selimin "Ağam Dilşah hanımağayı mezarlığa doğru giderken görenler var." Diyen sesi ile "ne zaman kim görmüş?" Diyerek sorularımı sıraladım bu yağmur da mezarlıkta ne yapıyordu?
Annesi ve babası diyen iç sesim ile sertçe yutkundum annesi ve babasına gitmişti.
"Mezarlığın yakınlarındaki mezar taşı yapan bir amca görmüş yarım saat önce"
"Tamam Selim siz aramaya devam edin ben mezarlığa gidip bakarım." Dedikten sonra telefonu kapatıp arabayı son gaz mezarlığa sürdüm.
Başına bir şey gelmemesi için dua ederek arabayı sürdüm.
Gönlünü almak için her şeyi yapacaktım.
🌸🌸🌸
Kaç saatir ne kadardır anne ve babamın yanındayım bilmiyorum. Annemin mezarının üstünden ruhsuzca kalktım her tarafım ağrıyordu başımdaki şiddetli ağrı katlanılmazdı. Gözlerimin içi yanıyordu adeta.
Anne ve babamın mezarına döndüm "galiba artık gitmem gerekiyor ama yine gelicem söz veriyorum" diyerek ayaklandım. Ayaklanınca başımın dönmesi ile bir kaç saniye bekledim baş dönmemin durması için.
Sabahtan beri ağzıma bir şey sürmediğim ve yağmurun altında kaldığım için vücudum buna tepki veriyordu.
Baş dönmem durunca sakin adımlar ile mezarlığın çıkışına doğru adımladım. Çıkışa yaklaşınca araba sesi geldi ama umursamadım. Ruhum çekilmiş gibiydi. Mezarlıktan çıkınca. Onun sesini duydum.
Asafın.
"Dilşa!" diyen sesle sesin geldiği yöne döndüm. Gelen araba onundu ruhsuzca yüzüne baktım endişeli yüzüyle koşarak yanıma gelip kollarını bana dolayınca neye uğradığımı şaşırdım sabah etrafı yakıp yıkan adam neredeydi?
Mayhoş kokusu yine etrafımı sarmıstı "çok korktum" diyerek mırıldandı.
"Çok korktum" diye yine tekrar etti.
Sarılmasına karşılık vermedim. Yağmur orta şiddette kendi halinde yağıyordu.
Kendimde güç bulunca "bırak!" Diyerek onu itmeye çalıştım. Bırakmayınca daha sert ittim kendimden bu sefer benden ayrıldı aramızdaki iki adımlık mesafe vardı.
Acıyla kasılan yüzü bana döndü "Dilşah çok ıslanmışsın hasta olacaksın hadi gel gidelim güzelim" diyerek ılımlı bir şekilde konuştu.
Ruhsuz ve boş bakışlar ile yüzüne bakıyordum, ağlamaktan kısılan sesimle
"Neden buradasın? Neden güvenmediğin bir kadın için endişeleniyorsun?" Diye en ruhsuz halim ile konuştum.
Gözlerini sıkıca yumup sertçe yutkundu "Dilşa ben özür dilerim. Sen" acıyla derin bir nefes verdi. "Senin bir suçun yokmuş."
Sahte bir tebessüm yüzüme yayıldı daha sonra ise cddi bir yüze döndü suratım"EĞER BENİ DİNLESEYDİN SUÇSUZ OLDUĞUMU ZATEN BİLECEKTİN!" son kalan gücümle göğsüne yumruk atarak yıllar sonra avazım çıktığı kadar bağırarak kendimi ona açıklmaya başladım. Göğsüne ard arda yumruklar atarak konuşmaya devam ettim
"AMA SEN NE YAPTIN EMİR ASAF ZAHİR HERKES GİBİ DAVRANDIN BENİ DİNLEMEDİN! DEĞİL DİNLEMEK KONUŞMAMA BİLE İZİN VERMEDIN SEN YA! AMCAM GİBİ DAVRANDIN BİR HATA YAPILINCA İLK BENİ SUÇLADIN İLK BANA BAĞIRDIN! VURMADIĞIN İÇİN ÖVÜNÜYORSUN YA VURSAYDIN EN AZINDAN İZİ ZAMANLA GEÇERDİ SEN RUHUMU BU GÜN BİN PARÇAYA BÖLDÜN!"
Göğsune attığım yumruklarla koca cüssesi sarsılıyordu.
Göz yaşlarım yine akmaya başladı göz yaşlarımın arasından güçsüzce yumruklar atmaya devam ettim göğsüne.
"BEN SANA İNANDIM BE! ALLAH BENİM BELAMI VERSİN BEN SANA İNANDIM NERDEN BİLEBİLİRDİM VERECEĞİN ACININ VERDİĞİN DEĞERDEN BÜYÜK OLACAĞINI APATLIM BEN! KENDİMİ SANA ANLATMAK İÇİN ÇIRPINIŞLARIMI GÖRMEDİN BİLE SEN!"
hiç bir şey demiyordu bakışları yüzümdeydi gözleri dolmuştu göz bebeklerindeki pişmanlık zerre yüreğime dokunmuyordu.
Bağırdığım için boğazım acıyordu sesim istem dışı kısık çıktı. Takatim kalmamıştı artık. Yumruklarım sakince iki yanıma düştü. O da yağmurun altında kaldığı için siyah saçları ıslanmış alnına yapışmıştı.
"Bu gün neden geldim buraya biliyor musun? Anne ve babama sığınmak için ben bu gün onlardan medet umdum saatlerce başımı topraklarına yasladım. Konuştum ama hiç bir şey demediler çünkü onlar ölü. Senden kaçmak istedim o konaktan hatta bu şehirden kaçmak kaybolmak istedim kaçacağım sığınacağım bir yer yoktu bu gün kimsesizliğim bir tokat gibi çarptı yüzüme ben bu gün onların yanına gitmeyi çok istedim" son sözlerim ile aramızdaki mesafeyi hızla kapatıp kollarını sıkıca etrafıma doladı.
Az önce vurduğum göğsüne başım yaslıydı şimdi öyle güzel sarıp sarmalamıştı ki. Onca yaptığı şeye rağmen kollarının hâlâ bu denli güven ve huzur vermesi sinirimi bozdu. Çenesini başıma yaslamıştı. Ellerim iki yanımda durmuş sarışına karşılık vermiyordum.
Yorgun bir sesle"Hani hep dinleyecektin beni?" Diyerek içli içli mırıldandım.
boğuk ve ağlıyormuş gibi bir sesle-belkide ağlıyordu- "Özür dilerim Dilşahım yemin ederim ne yaptığımın farkında değildim öfkeden gözüm dönmüştü ne desen haklısın Allah benim belamı versin." Dedi.
Kollarımı yorgunlukla kaldırıp onu ittirdim "bırak beni, yüzünü görmek istemiyorum!" Diyerek itmeye çalıştım. Yorgun çırpınışlarım sonucu kollarının arasından ayrıldım.
Bir adım geriye atınca şiddetle başımın dönmesinin ardından gözümün önünü karardı Asaf "Dilşah!" Diyerek belimden tutup düşmemi engelledi. Yüzüme yağmur damlaları düşmeye devam ediyordu tepeden tırnağa sırılsıklamdım.
Halsizce kollarının arasında mırıldandım "Şimdi nasıl iyleştireceksin harabeye çevirdiğin, içindeki çiçekleri kül edip umutları soldurduğun kalbimi?"
Havalandığımı hissettim ayaklarım yerden kesilmişti Asafın sıcak dudakları alnım ile buluşmuştu.
Son duyduğum ise Asafın "Güzel kalbinin her tarafını öper çiceklerini yeniden ekip umudunu tekrar canlandıracağıma yemin ederim güzelim." Diyen keskin sesiydi.
Sonrası beni içine çeken derin bir karanlıktı...
🌸🌸🌸
Evettt yeni bölüm nasildi bakalımm
Dilşahtan, Asafa böyle bir çıkış bekliyor muydunuzz?
Karakterler hakkındaki düşünceleriniz nelerr bakalım
Sizce Asaf kendini affettirebilecek mii Gelecek bölüm bazı karakterlere değinicem kurguda onların da olayları var:) Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin canlar
Instagram hesabımı da takip etmeyi unutmayın duyurulardan haberdar olmak istiyorsanız
Allaha emanet olunn
Seviliyorsunuz
ÖPTÜWMM💋
|
0% |