@aleynaasil_
|
Yeni Bölüme hoş geldiniz Umut çiçeklerimm🌸
Bölümü düzenlemeden atıyorum hatam varsa affola keyifli okumalar bölüm sonunda konuşalım:) Arkadaşlar lütfen instegram hesabımı takip etmeyi unutmayın duyurular orada olacak Ig: aleynaasil0 Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin bölümün erken gelmesi bu iki unsura bağlı🌸
24.BÖLÜM
"BİLİNMEYEN HİS"
Görünce aşık oldum o güzel gözlerine Başkasını istemem benim gözüm sende Görünce aşık oldum o güzel gözlerine Başkasını istemem benim gözüm sende
Ağzıma takılan şarkıyı mırıldanarak yemek yapıyordum. İçimde çok güzel bir enerji vardı. Bu gün yenekleri ben yapmak istemiştim. O yüzden mutfağı ele geçirmiştim.
Yalvarırım ne olur başka birini sevme Ben sensiz yaşayamam benim gözüm sende Yalvarırım ne olur başka birini sevme Ben sensiz yaşayamam benim gözüm sende
Asaf beyle aramız hâlâ düzelmemişti daha doğrusu benim cezam hâlâ devam ediyordu. 2 gün önce Berzan aramış ne söylediyse apar topar çıkmıştı ne olduğunu sorduğumdaysa 'Berzanın amcası sıkıntı çıkarmış.' Demişti. Hiç bir şey anlamamıştım. 2 gündür doğru düzgün göremiyordum sürekli telefon görüşmeleri yapıyordu yaptığı çoğu telefon görüşmesinde de Berzanın adı geçiyordu.Bir şey olmuştu ama yakında çıkardı kokusu. Geldiği gibi çalışma odasına geçiyor çalışıyordu. Bu kadar yoğunluğa rağmen gelip bir de gönlümü almaya çalışıyor beni ihmal etmemeye dikkat ediyordu.
Kalbim bu hareketleri ile yumuşuyordu lakin biraz daha sürünsündü.
"Yenge!" Denen sesle sıçradım resmen o kadar çok dalmıştım ki dibime gelen Zilanı fark etmemiştim.
"Kız sen öyle hülyalara dalmış kimi düşünüyordun." Yüzünde muzır bir gülüş vardı.
"Hiç öyle dalmışım."
"O nasıl dalmak 3 kere seslendik tık yok" diyen Dilanla bakışlarım sesin geldiği yere kaydı onu fark etmemiştim. Elindeki çerezleri yiyordu yüzünde her zamanki umursamaz ifadesi vardı. Üstünde rahat kıyafetleri, Eski görünümlü zarif kolyesi her zamanki gibi boyundaydı. Hiç çıkardığını görmemiştim.
İçimden bir ses o kolyenin de bir hikayesi olduğunu söylüyordu ve bu oldukça merak uyandırıcıydı.
"Gerçekten mi? Hiç fark etmemişim yemek yaparken aklım gitmiş." Dedim gülümseyerek.
"Gel otur her şey hazır zaten geriye kalanı Pınar halleder." Diyen Zilan beni çekiştirerek mutfak masasının etrafındaki sandalyelerden birine oturttu kendisi de yanıma oturdu. Karşımızda da Dilan vardı.
"Ee yenge o İmgenin düğününe gidecek misin?" Diye merakla sordu Zilan.
Başımı olumlu anlamda salladım "evet gidicez." Dedim. Asafla konuşmuştum gidecektik.
Dilan bana bakıp gülümseyerek "Git tabi Zahir konağının hanımağasısın sen bir endamını göster. Dilşah Zahir kimmiş görsünler."
"Aynen öyle, valla yenge kusura bakma ama o kuzenini gözüm tutmadı benim genel olarak aileni gözüm tutmadı o düğüne gidip o Şahika mıdır nedir onu kudurtmanı çok istiyorum." Diyen Zilanla kıkırdadım.
"Yani benimde pek sevdiğim söylenemez bir Gül yengem, Serhat amcam ve Sultan teyzem var sevdiğim orada."
"İşte tam olarak bu yüzden git Dilşah kendin ol ve gücünü göster. Dik dur çünkü yalnız hasımların onlar değil sana bakan kem göz de çok onlara inat. ilk gittiğin düğün her şeyden önce o Zinnetin ağzına laf verme." Dedi Dilan samimi gözlerle bana bakarak.
Başımı tebessüm ederek salladım. Kapının çalması ile heycanla ayaklandım "Asaf geldi ben bakayım" dedim heycanlı bir sesle arkamdan gülen Zilanın "koş tabi kocan geldi" demesine takılmayıp konağın kapısını gidip açtım.
Karşımda Asaf duruyordu. Göz altlarındaki torbaları ve yorgun haline rağmen nasıl bu kadar yakışıklı olduğuna aklım almıyordu. Yüzünde yorgun bir tebessüm meydana geldi.
"Hoş geldin" dedim sesimde engel olamadığım heyecanımla. Onu görünce gereksiz heyecanlanıyordum.
"Hoş buldum Dilşa'm" dedikten sonra içeri girdi yanağımı öpecekken geri çektim kendimi "ağır ol Emir" dedim muzırca.
Derin bir nefes verdi "pekala ceza vardı." Dedi. Başımı aynen öyle dercesine salladım.
Kapı tekrar çalınca Asaftan uzaklaştım korumalar kapıyı açmıştı. Asaf tek gelirken korumalar kapıyı açmıyordu benim açmamı bekliyordu. Zaten tek kapıyı çalan o olduğu için hemen gidip açıyordum.
Kapıdan bu sefer en az Asaf kadar yorgun gözüken Berzan girdi ardından da kardeşi Adem.
Berzan bana bakıp "merhaba yenge hanım" dedi.
Tebessüm ettim "Merhaba Berzan abi" dedim.
Ademde bana bakıp aynı şekilde selam verince onun da selamına karşılık verdim.
İkisine de dönerek "yemek hazır olur birazdan akşam yemeğini burada yemez misiniz?" Dedim kibarca.
"Yok yenge bi-" diye konuşan Berzanın sözünü Adem "tabi kalırız yenge her yer çok güzel yemek kokuları ile sarıp sarmalanmış acıkmışım da zaten" diyerek kesti.
Berzan ters bakışlar atsa da Ademin pek umrunda değil gibiydi.
Bu hallerine gülümsedim.
"ben üzerimi değiştirip geliyorum" diyen Asafla başımı olumluca salladım.
"Abimm" diyerek koşan Zilanla hepimiz ikizlere döndük Zilan abisine kocaman sarıldı Asaf bu sarılışa sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi. Zilanın göğüs kafesine gelen başının üstünden öptü. Diplerine gelen Dilan da kollarını abisine sarınca aynı şeyi Dilana da yaptı Asaf.
Parlayan gözlerle onları izliyordum.
Zilanın parlayan gözleri Ademe döndü Adem de parlayan gözlerle Zilana bakıyordu. Zilanın ademin bakışlarıyla yanaklarının kızarması aklımda bir düşüncenin yer bulmasına sebep oldu.
Noluyordu bu evde!
Çok takılmadım. Asaf odaya çıkarken diğerleri yemek masasına geçti. Aylin hanım , Zinnet hanım ve Arzu evde değildi bir akrabaları doğum yaptığı için oraya gitmişlerdi. Arzunun akrabalrındandı o yüzden gitme gereği duymamıştım.
Evde ikizler ben Boran ve Zinnet hanımın kızı Deren vardı.
Pınarı çağırıp sofrayı hazırlamaya başladık.
■■■
"Ellerine sağlık yenge yemekler çok güzeldi" diyen Ademle "Afiyet olsun" dedim. Yemekleri yemiş terasta çay içiyorduk. Adem ve Zilanın bakışmaları dışında radarıma bir şey yakalanmamıştı Dilan ikisine bakıp pis pis sırıtıyordu.
Çok şüpheli hareketleri vardı. Berzan düşünceler içinde yere bakıyordu. Boran ise okulda ona verilen bir projeyi yapıyordu odasında. Dilan meyve tabağı hazırlayıp götürmüştü ona da.
Dilan ayaklanınca bakışlarımız ona döndü "ben Borana bakayım" diyip gitti. Ardından Zilan ders çalışması gerektiğini söyleyip gitmişti. Bir kaç dakika sonra da Adem lavaboya gideceğini söyleyip gitmişti.
Terasta dört kişi kalmıştık Berzanı yiyecekmiş gibi bakan Deren, Asaf ve ben.
Saatlerdir Berzana bakmasına rağmen göz ucuyla bile Derene bakmayan Berzanın sakinliği ve umursamazlığı insanı delirtecek cinstendi.
Berzanı görüldüğünden beri yapmadığı şey kalmamıştı adamın çayını verirken dibine giriyordu. Berzanın rahatsız olduğu açık açık ortadaydı ama ses etmiyordu.
Deren telefonunun çalmasıyla Asafla bakıslarımız ona döndü Berzana bakmaya öyle bir dalmıştı ki en sonunda "Deren!" Diyerek seslendim irkilerek bana döndü "telefonun çalıyor" dememle bakışlarını Berzandan çekti "ben şu telefona bakayım" diyip o da çıktı.
Asaf kulağıma yaklaşarak "yine ayrı mı yatıcaz" diyerek fısıldadı. Yüzüne dönünce yüzlerimiz dip dibe geldi "seni affettiğimi hatırlamıyorum. Koltuğun odanda seni bekliyor." Diyerek bende fısıldayarak konuştum.
Neden fısıldadığımıza anlam veremedim çünkü sesimiz Berzana gayette gidiyordu.
"Eğer koltuk olmasaydı birlikte yatar mıydık?" demesiyle gözlerimi belerterek Berzanı gösterdim.
Asaf Berzana dönerek "çıksana oğlum sende, telefonun falan çalmıyor mu önemli bir işin vardır belki bi bak" diye konuşan Asafla gözlerim kocaman açıldı "Emir!" Dedim uyarıcı bir sesle.
Berzan Asafa dönerek sırıtarak "sanane oğlum oturmuş çayımı içiyorum sen misafirini böyle mi ağırlıyorsun, çok ayıp" dedi ayıplayan sahte bir sesle.
Asaf, Berzana göz devirip bana döndü "sen onu boş ver soruma cevap ver güzelim" diyince sert bir soluk verdim.
"Bilmiyorum ki bakardık bir çaresine ama koltuk var." Dedim.
Asaf başını sallayıp gülümseyerek arkasına yaslandı. Bu haline anlam veremedim.
Yarım saat sonra Berzan ve Adem geç olduğunu söyleyip ayaklanmıştı Asaf ortalıktan birden kaybolmuştu Zilanla beraber Berzanları yolcu ediyorduk.
Kapının önünde dururken birden çıkan sesle irkilerek arkamı döndüm Zilanın ağzından bir çığlık kaçmıştı Berzan ve Adem de önümüze koruma iç güdüsüyle geçmişlerdi.
Büyük bir şey terastan düşmüştü.
Bir kaç saniye sonra Berzan ağzından küfürler mırıldanıp önümüzden çekildi. Şaşkın bakışlarla terastan düşen avludaki koltuğa bakıyordum bizim odamızda olan Asafın üstünde yattığı koltuk!bakışlarım yukarı kalkınca sahte bir üzüntüyle terasın korkuluklarında bize bakan Asafla göz göze geldik.
YOK ARTIK! BU ADAM DELİRMİŞTİ!
Yerde üstünde yattığı koltuk paramparça olmuştu gerçekten inanamıyorum!
Terastan inip yanımıza gelen Asafla hepimizin şaşkın bakışları ona döndü tek şaşırmayan Berzandı.
Sahte bir üzüntüyle bana bakarak "koltuk elimden kaydı karıcım kusura bakma" demesiyle.İki kaşım da yukarı kalktı sinir bozucu bir gülümseme ile yüzüne baktım "koltuk nasıl oluyor da elinden kayıp avlunun ortasına düşüyor kocacım her şeyden önce bizim odamızda olan koltuğun terasta ne işi var?!"sesimdeki sakinliğe ben bile şaşırmıştım.
"Şimdi şöyle oldu; ben odaya gittim baktım koltuğun altı çok pis bende dedim ki altını temizleyeyim koltuğu dışarı çıkardım ayağım herhalde bir yere takılmış koltuk elimden kaydı bir baktım avlunun ortasında." Bakışları avlunun ortasında ki koltuğa kaydı "tüh yazık oldu ne çok sevmiştim oysa" diye mırıldandı.
Delirecektim sırf beraber yatalım diye koltuğu terastan atmıştı. Gözlerimi yumup sertçe bir soluk verdim.
Çocuk mu kandırıyordu!
Berzana ve Ademe döndüm gülmemek için zor tutuyolardı kendilerini Berzan, ben ve Asafa dönüp "yazık oldu koltuğa ben sana düğün hediyesi vermemiştim demi yenge hanım düğün hediyem olsun sana güzel böyle elden kaymayan bir koltuk yollayayım" dedi muzırca.
Asaf çatık kaşlarla "siktir git Berzan!" Dedi dişlerinin arasından.
Asafa inat Berzana döndüm "çok sağol Berzan abi en güzel düğün hediyesi" dedim.
Zilan kıkırdayınca Asaf tersçe Zilana baktı elini ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı abisinin bakışını görünce.
Berzan "biz artık gidelim" diyerek sırıtarak çıktı ardından da Adem. Onları yolcu ettikten sonra sert bakışlarım Asafa döndü.
Suç işlemiş çocuklar gibi etrafına bakıyordu.
Zilan "ben odama çıkıyorum" dedikten sonra bizi baş başa bıraktı.
"Sana diyecek söz bulamıyorum Emir!" Dedim ve odamıza çıkmaya başladım.
Ardımdan da Asaf geliyordu.
Görürsün sen Emir ağa!
■■■
"Dilşa'm sen ciddi misin?"dedi Asaf isyankar bir sesle. Bakışları yerdeki yer yatağındaydı."Gayette ciddiyim kocam, sen rahat et diye yer yatağını çok güzel hazırladım." Diyerek karşılık verdim yatak başlığına sırtımı yaslamış sırıtarak ayakta duran Asafa bakıyordum. Kareli lacivert eşofmanı ve kısa kollu beyaz tişörtü dağılmış siyah saçları oldukça nefes kesici gözükmesine sebep oluyordu Allah var yukarıda yakışıklı adamdı. Kırk yıl düşünsem Mardinin en genç ağalarından biri olan Emir Asaf Zahir ile evleneceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Fakat hayat şaşırtmayı seviyordu. Çoğu genç kızın istediği bir erkekti. Tek sıkıntısı öfkesiydi ama en son yaşadıklarımızdan sonra bana karşı sesinin desibelini bile biraz olsun yükselmemeye dikkat ediyordu. Öfke kontrol sorunu için iyi bir doktor arıyordu henüz bir şey yapmamıştı. Ama tedavi olacağına inancım vardı.
"Cezam bu gidişle ömür boyu sürecek gibi" dedi sitemle bana doğru adımlayıp tam dibimde durdu üstten bakışlarla bana bakıyordu.
"Bakıyorum da çok çabuk bunaldın Emir efendi farz et ömür boyu sürdü ne yapackasın?" Dedim tehditkar bir sesle.
Yüzünde meydana gelen gülüşle "bir ömür boyu yerde yatarım." Dedi.
Göz devirerek "iyi madem inanmış gibi yapayım." Dedim.
"Kızım bir ömür seni öpmeden kokunu içime çekmeden nasıl yaşayayım ben hem bence sende sıkılırsın bir ömür benden ayrı durmaktan hım?"
Dediklerine gülmeden edemedim "bilmem ki sıkılırım herhal" dedim.
"Dilşah bir kere öpsem öyle gidip uyusam olmaz mı hı?" Tatlı bir sesle sorduğu soruyla gülmemek için zor tuttum kendimi.
Çocuksu masum bakışlarla yüzüme bakıyor heycanla vereceğim cevabı bekliyordu. Bu haline daha fazla dayanamadım. Nazlı bir edayla "peki madem öp"
"Ya valla bir kere öpücem sonra cezaya devam ed-" diye karşılık vermesiyle şaşkınca yüzüne baktım. Ben bu haline gülerken isyankar sesiyle söylediği kelimeleri yarıda kesip şaşkınca bana baktı.
"Ne dedin sen?"şaşkınlıkla sorduğu soruya gülerek cevap verdim. "Cezan bitene kadar bir kerecik öpebilirsin dedim"
Hızla yanıma gelip ben daha ne olduğunu anlamadan parmaklarını çeneme sarıp beni kendisine çekerek dudaklarını yanağımla buluşturup sertçe öptü. Şaşkınlıkla kala kaldım. Yanağım uyuşmuştu resmen o nasıl öpmketi.
Rahatlamış gibi derin bir nefes verdi.
Bakışlarımı yüzüne çevirip "yanağım uyuştu resmen" diye söylendim gülmekle yetindi yüzünde eksik olmayan gülüşüyle ışıkları kapatıp yer yatağına girdi.
Odamızda yine baş gösteren tek ışık kaynağı gece lambasından yansıyan sarı loş ışıktı. Yatakta Asafı görecek şekilde yerleşip yattım onunda bakışları bendeydi göz gözeydik.
"Dilşah" demesine mayışık bir sesle "hım" diyerek karşılık verdim.
"İyi geceler" dedi. Gülümseyerek bende "iyi geceler" dedim.
Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu son duyduğum Asafın "sen varsan geceler iyi" diyen sesiydi.
Yüzümdeki gülümsemeyle gecenin karanlığına teslim oldum.
🌸🌸🌸
"Pınar fırındaki böreğe baksana bir kurabiyelere şekil veriyorum ben" diye seslendim Pınara "tamam hanımım bakıyorum" diyip fırına koşturdu.
Bu gün misafirler gelecekti konağa Zinnet hanım bazı akraba ve komşuları davet etmişti. Gelip çay içeceklerdi.
Mutfağa girmiş telaşeyi görünce yardım etmiş bende bir işin ucundan tutmuştum bunda Asafın payıda büyüktü. Sabah erkenden uyanmıştı bende onun sesleri ile uyanmıştım bana çıkması gerektiğini söylemişti gitmeden önce de "sen bu evin hanımısın düzen tertip sende o Zinnetin sana laf söylemesine izin verme sana karşı saygısızlık yapanlara saygı duyma gereği duyma her konuda yanındayım Dilşa'm" demiş alnımdan öpüp Allaha emanet diyip çıkmıştı saat sabahın beşinde söylediği sözleri uyku mahmurluğu ile dinlemiş o gidince sabah ezzanına kadar uyumuştum. Uyandığımda aklıma ilk söylediği sözler gelmişti aşağı indiğimde Pınar bana misafirlerin geleceğini söylemişti. Asafın neden o sözlerini sarf ettiğini daha iyi anlamıştım.
Ay beni de düşünürmüş.
Bu adam kalbimi hızlandırıyordu.
Yaptığı hareketlere düşmemek mümkün değildi. O çok farklıydı anlam veremiyordum. Kalbimin ona doğru kaydığını hissediyordum. Benim nezdimde onunla olan evliliğim mantık evliliğiydi böyle sanki aşık olmuş gibi hissetmek...garipti aşk neydi bilmiyordum ya da nasıl hissettirdiğini ona karşı içimde büyüyen his mi yoksa duygu mu olduğunu ayırt edemediğim şeyin ne olduğunu bilmiyordum.
Tek bildiğim ona bir şey olma düşüncesinin beni kötü hissettirdiğiydi yaklaşık kaç haftadır oldukça yoğundu doğru düzgün uyuyamıyordu bile yemeğini bile doğru dürüst yemeden çalışma odasına çıkıyordu gece olunca da yer yatağında yatması vicdan azabı çekmeme neden oluyordu dün gece yatağa çağırmamak için zor tutmuştum kendimi. Çok yoruluyordu bu gece yatakta yatmasına izin verecektim 15 günlük ceza yeterli miydi?
Yeterdi bence yeter dimi?
Off kıyamıyordum işte ne yapayım tüm gün zaten yoruluyordu bu gece gelip yatakta yatıp dinlensin istiyordum.
Yeterdi artık 15 günlük ceza.
"Hanımım misafirler geliyor." Diye seslenen Pınarla daldığım düşüncelerden sıyrıldım.
Şekil verdiğim kurabiyeleri fırına atmasını söyleyip mutfaktan çıktım. Derin bir nefes verdim dik dur kızım diye kendime telkinlerde bulunuyordum. Misafirlerin yanında utanıp köşesine çekilen bir tip olmak istemiyordum. Avluya girince Zilan ve Dilanın oturmuş bir şeylerle uğraştığını gördüm Zilan telefonunda sırıtarak biriyle mesajlaşıyordu galiba Dilan ise gözlerini yummuş kulaklıktan müzik dinliyordu.
İçeriye "bu ne rezzillik misafirler gelecek kalkın ve kendinize gelin hazırlıklara yardım edin sabahtan akşama kadar yatıyorsunuz!" Diye sertçe konuşan Zinnet hanımla ben ve Zilanın bakışları ona döndü Dilanın kulaklıktan olsa gerek hiç bir şeyden haberi yoktu. İkizler çoğu zaman ev işlerine yardım ediyordu kızı Derense öğlene kadar yatıyor kalkınca da hizmetlilere görev yağdırıyordu böyle konuşması saçmalıktı.
Zilanın tek kaşı havalanarak "anlamadım kalkıp ne yapıcaz?" Dedi.
"Misafirlere hizmet edeceksiniz az göze getirin kendinizi kısmetiniz bulunur yaşınız da geldi zaten." Dedi sinsi bir gülüşle.
"Burada sizi ilgilendiren kısım tam olarak neresi Zinnet hanım?" Diyen Dilanla şaşkın bakışlarım ona döndü gozleri halâ kapalı kulaklıkları kulağındaydı. Nasıl duymuştu o öyle?
Zinnet hanımın kızarıp bozaran yüzü Dilana döndü saniyeler içinde yüzünde sinsi bir gülüş yerleşti "Ne o ömür boyu beklemeyi mi düşünüyorsun o-" demesine kalmadan Dilan hızla yerinden doğruldu ateş saçan gözleriyle Zinnet hanıma baktı "sakın" dedi baş parmağını Zinnet hanıma doğru sallayarak "sakın adını ağzına alma bu konağı başına yıkarım!" Dedi tehdikar bir sesle.
Birden alevlenmişti sakin halinden saniyeler içinde sıyrılmıştı.
Şaşkınlıkla olanlara bakıyordum Zinnet hanım ne diyecekse bu Dilanı oldukça sinirlenmesine neden olmuştu.
Zinnet sert bir soluk verdi. Sesini çıkarmadı kapının açılmasıyla hepimizin bakışları o yöne kaydı. İçeriye kadınlar girmeye başlayınca Zinnet yüzüne sahte bir tebessüm kondurup misafirlere ilerledi beni fark eden Zilan yanıma geldi Dilana bakacakken sert adımlarla yukarı çıktığını gördüm üzgün bakışlarla araksından bakınca Zilan "biraz yalnız kalsın" dedi birlikte misafirlere doğru adımlayıp onları karşılamaya gittik.
■■■■
"Gelin hanım pek güzel yapmış börekleri ellerine sağlık." Diyen Fadik teyzeyle başımı hafifçe eğip "Afiyet olsun" dedim tek sevdiğim kadın bu olabilirdi mavi gözlerindeki sıcaklık oldukça samimiydi. Zinnet hanımın kız kardeşinin hoşnutsuz bakışları bana döndü "Ne var canım alt tarafı bir börek yapmış" dedi. Bu kadın da kızı da çok sinir bozucuydu. "Ama pek de güzel yapmış" dedi Zilan. Bu kızın yanağını mıncıracaktım. Sabahtan beri beni koruyor güven veren bakışlarla yüzüme bakıyordu.
Zilanın dediğiyle kimseden ses çıkmadı. Yedi sekiz kişi gelmişlerdi kim olduklarını aklımda tutmamıştım ama bazılarının kötümser bakışları sinirimi bozuyordu görende büyük bir suç işledim sanacak. Zinnet hanımın diğer kız kardeşi bana dönerek "Bi an senden şüphe etmedik değil gelin hanım?" Dedi iğneleyici bir sesle. Tek kaşım usulca havalandı "ne konuda şüphe edecekmişsiniz?" Diye sordum.
Çayından sakince bir yudum alıp önündeki sehpaya geri koydu. "Daha bir kaç gün önce Yalçınlarla adın çıkmıştı. İnsanın aklında kalıyor şüphe." Dedi.
Dişlerimi sıktım karşımda oturan kadının gözlerinin içine baktım "ama öyle bir şeyin olmadığı ortaya çıktı. Kuzenim İmge Yalçınların gelini olacak. Kocamın bile aklında şüphe kalmamışken sizin aklınızda niye kaldı anlamadım doğrusu hayatımda ilk defa gördüğüm insansınız hayatımla bu kadar ilgilenmeniz garip." Dedim içimde yanan ateşe rağmen sakin çıkan sesim beni bile şaşırtmıştı.
Gözündeki şaşkınlığa an be an şahit oldum cevap vereceğimi düşünmüyor muydu yoksa?
"Öyle merak ettim" diye ağzından bir şeyler geveleyip yerine sindi.
Böyle kalırsın işte.
Aferin kız Dilşa.
Zinnet hanım sert bakışlarla yüzüme bakınca aynı bakışlarla karşılık verdim. Gelen misafirler kendi arasında konuşuyordu.
"Eee Dilşahcım evleneli nerdeyse 4 ay oldu hâlâ bir bebe haberi alamadık senden. Kısır falan olmayasın?" Bernanın sorduğu soruyla tüm bakışlar bana döndü herkes sohbeti kesmiş bana bakıyordu.
"Belki sana öğretmemişlerdir diye söylüyorum Bernacım insanların özeli kimseyi ilgilendirmez bu kocamla aramda olan bir mesele. Değil sen hiç kimsenin bu konuda söz hakkı yok." Dedim düz bir sesle. Yüzündeki zoraki gülümsemeyle "Canım biliyorsun buraların adetini ve töresini aşiret Emirden çocuk haberi bekler Ağa odur yarın öbür gün üstüne kuma falan gelir mazallah."
Sakinlikle yüzüne baktım sakinliğim buradaki herkesi şaşırtmıştı "öncellikle Berna, Emir değil Emir ağa diyeceksin. Bende kocamda şu an çocuk düşünmüyoruz. Üstüme kuma getireceğini de hiç sanmıyorum. Açıkçası Emir Asafın bile dert etmediği meseleyi sen niye dert ettin anlamış değilim?" Dedikten sonra çayımdan bir yudum aldım.
Kuma getirmezdi değil mi böyle bir durumda üstüme?
"Canım ben iyiliğini düşünüyorum yok-"
"Nesin sen Berna İylik meleği mi ayrıca canım deme çok yapmacık duruyo fazla zorlama."
Bernanın sözünü kesen ne zaman geldiğini bilmediğim Dilandı. Kapıya yaslanmış elindeki elmayla bize bakıyordu. Gözlüğünu diğer eliyle düzeltip elmasından bir ısırık aldı.
Berna morarmış bir yüzle Dilana bakıp "bu ne terbiyesizlik Dilan" dedi.
"Terbiyesizlik mi" dedi alayla yüzündeki sahte gülüşle bize doğru geldi "senin Dilşah yengemle abim arasında olan meseleden bahsetmen terbiyesizlik değil ama benim sana yapmacıksın demem terbiyesizlik mi?" Dedikten sonra bir kahkaha patlattı "çok komiksin be Berna valla" diyip kendini tekli bir koltuğa attı. Bernanın annesi ayaklanıp "biz gidiyoruz daha fazla tahammül edemiycem" diyip çıkmıştı ardından da nefret dolu gözlerle bize bakıp Berna çıkmıştı Dilan arkalarından "görüşürüz canım" demişti canım kelimesini bastırarak söylemişti.
Bu kız cidden felfenyadı.
Şaşkınlıkla olanlara bakıyordum Zinnet hemen ayaklanıp kardeşinin ardından gitti.
Dilan yüzündeki gülümsemeyle Fadik teyzeye dönüp konuşmaya başladı gerçekten şaşılacak bir kızdı. Diğer kadınlarda olayın şokunu atlatınca sohbete devam ettiler.
Yaklaşık bir buçuk saat sonra misafirler ayaklandı hepsini yolcu ettikten sonra derin bir soluk verdim canım çıkmıştı resmen.
İkizlerle beraber ortalığı toparlayıp Pınara mutfakta yardım ettikten sonra odalara dağılmıştık etrafa karanlık çökmüştü.
Korkuyla odada dolaşıp duruyordum Asaf hâlâ gelmemişti üstelik telefonlarıma ve mesajlarıma cevap vermiyordu.
Yüreğimde yer eden korkuyla yatsı namazını kıldım. Rabbime el açıp dua ettikten sonra kütüphaneden bir kitap alıp camın kenarına geçtim. Bu defa Şeker portakalı okuyordum.
Kitabı açıp okumaya başladım lakin pek bir şey anladığım söylenemezdi aklım tamamen asaftaydı.
Kalbiniz bir insana kayınca aklınızda her daim onunla dolu oluyordu.
Aklım tamamen Asafla doluydu şu an aklımdan bin bir senaryo geçiyordu.
Ara ara telefona bakıyordum bir haber vardır diye en sonunda belki kafam dağılır diye kitaptaki satırlara karıştım.
Kaç saat geçti bilmiyorum saat gece yarısını muhtemelen geçmişti telefondan saate bakınca düşüncem doğrulandı saat bir buçuktu.
Uyku ile uyanıklık arasında gidip geliyordum gözlerim uykuya dalacakken odanın kapısı açıldı hemen uyku halinden sıyrılıp kapıya döndüm.
Gömleği kan lekesine bulanmış Asafı görünce korku ve panikle gözlerim kocaman açıldı.
"Asaf" diye fısıldadım. Kızarmış gözleri bana döndü. Tam anlamıyla berbat görünüyordu her an kendinden geçecek gibiydi.
Ne olmuştu bu adama böyle!?
☺☺☺ |
0% |