Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28.BOLUM

@aleynaasil_

Merhaba umut çiçeklerimm yeni bölüme hoş geldiniz.

INSTEGRAM: aleynaasil0 lütfeeen takip etmeyi unutmayın🥺

 

Yıldızı parlatmayı ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen yine sınır dolmadan bölüm atıyorum emeğimin karşılığını almamak üzse se bazı okuycularımı da bekletmek istemiyorum.

 

Satır arası yorumlarınızı okurken çok mutlu oluyorum aşklar mahrum etmeyin beniii

 

Hatam varsa affola keyifli okumalar❤

 

28.BÖLÜM

 

"MUTLULUKLARIN BEDELİ"

 

Uzun bir gecenin sonunda yuvamda Asafın kolları arasındaydım. İkimzide düşünceler içinde tavana bakıyorduk. O da uyumamıştı, saçlarımın arasında gezinen parmakları uyumadığını gösteriyordu. Saat muhtemelen 2 ye doğru geliyordu.

 

"Asaf" dememe "hım" diyerek karşılık verdi. "Bir şey soracağım" saçlarımın arasındaki eli mayıştırıyordu "sor bakalım"

 

"İmgeyle ilgili bir şeyler ima ettin ya orada ne demek istedin İmge bu kadar korkacak ne yaptı?" Derin bir soluk verdi "İmge, başka bir adamla yatmış bakire değil." Dedikleriyle kafamı hızla kaldırdım göğsünden "N-nasıl? Ciddi misin?" Yataktan doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı başını sallayarak "ciddiyim" dedi.

 

"Nasıl böyle bir hata yapar kiminle inanamiyorum sonuçlarını hiç düşünmedi mi Akın öğrenirse mahveder onu?"

 

"Aynı liseden olduğu bir çocuk adını unuttum onunla birlikte olmuş. Akının bu konuda ne yapacağı da onları ilgilendirir."

 

"Delirmiş bu kız" diye mırıldandım. Asaf beni kendisine çekip kollarının arasına aldı "bizi ilgilendirmez bu onların sorunu boş ver o güzel kafanı bunlarla yorma" şaşkınlıkla Asafa baktım "nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun aklım almıyor gerçketen"

 

"Sen yanımdasın nasıl rahat olmayabilirim karım?" Söyledikleriyle mest oldum. Biraz daha sırnaştım. "Sen böyle konuşunca garip oluyorum ömrü hayatımda bana en çok iltifat eden insan olabilirsin gerçi Sultan teyze de çok iltifat ediyor bana ama onunkiler seninki kadar tesirli değil galiba çünkü o iltifat edince elim ayağım birbirine dolanmıyo, kalbim hızlı atmaya başlamıyor daha sonra mideme kramplar girmiyor ama sen, sen iltifat edince vücudum kendini remsen kaybediyor aklım ortadan kayboluyor kendimden geçiyorum resmen. Doğru söyle büyü mü yaptın bana" son sözlerimle başımı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım güzel tebessümüyle dikkatle beni dinliyordu sanki dünyanın en önemli olayını anlatıyormuşum gibi.

 

Her iki avucunu yanaklarıma yaslayıp kendine doğru çekti dudaklarımdan naifçe öptü öpüşü belli belirsizdi. "Diyelim ki büyü yaptım. Şikayetin var mı Dilşah hanım?" Gülümsedim "yok hiç şikayetim yok." Dudağımın kenarını öptü "e o vakit büyücü de büyülenen de memnun." Başımı salladım "memnun" burnumun ucunu öptü "böyle bıcır bıcır konuşan hallerini özlemişim bir ömür hiç susmadan konuşsan da bende seni dinlesem. Sesin yıllardır aradığım huzuru bulmuşum gibi hissettiriyor Dilşa'm"

 

Utanarak bakışlarımı yüzünden kaçırdım. "Arada dilimin ayarı kaçıyor. Farkında olmadan uzun uzun konuşuyorum. Biliyor musun ben küçükken de hep böyle uzun uzun konuşurmuşum. Yolda kedi bile görsem yanına oturur uzun uzun konuşurmuşum Serhat amcam bi keresinde dedi ki 'sen ağaçlarla bile konuşuyordun' o derece yani bende ki bu konuşma aşkı neyin nesi bilmiyorum ama şimdilerde o kadarda çok sevmiyorum konuşmayı." Yine kendimden geçmiş halde konuştuğumu fark edince Asafa baktım yine zevkle beni dinliyordu ellerini belime sarıp beni yatakta yanına çekip sıkıca sarıldı "Güzel Karım benim, seni susturanlar utansın sen hep konuş benimle. Uzun uzun her şeyden bahset mesela ağaçların yapraklarından gökyüzünün maviliğinden kuşların cıvıltısandan sana olan sevgimden senin ağzından çıktığı sürece saçma cümleler bile benim için kayda değer. Seninle oturup uzun uzun her şeyi konuşabilirim" başımın üstünden derince soluyup öptü. Kollarımı boynuna doladım.

 

"Senin yanında saçmalamaktan hiç korkmuyorum oturup da saatlerce gözlerinin güzelliğinden bahsedebilirim." Dediklerimle gülümsedi ortaya çıkan gamzesini baş parmagımla okşamaya başladım.

 

"Seninle oturup da saatlerce bana hissettirdiğin güzellikleri konuşabilirim Dilşah Zahir, o kadar çok güzellik sundun ki hayatıma say say bitmez." Gamzesinden öptükten sonra başımı boyun girintisine yasladım gelen güzel kokusunu derince soludum. Bir kaç saniye sonra tekrar "Asaf" dedim. "Söyle Dilşa'm"

 

"Berzan abi ve Adem Şilan ananneyle nasıl tanıştı? Bildiğim kadarıyla Berwan aşireti de oldukça büyük bir aşiret Berzan abi neden aşiretin başına geçmiyor?"

 

Derin bir soluk verdi parmakları yine saçlarımın arasından hareketlenmeye başladı. "Berzanın annesi Sedef teyze Arnas konağında çalışıyordu. O zamanlar bir sıkıntı çıkmış aileleri arasında babası hakkında pek bir şey bilmiyorum Berzan da bilmiyor. Uzun zaman Arnas konağında çalıştı annesi, sonra kansere yakalandı en sonunda dayanamadı ve vefat etti. Berzan annesi öldükten sonra içine kapandı az konuşur oldu. Dedem Nasuh ağadan çok korkardı. Dedem... o pek iyi anılan bir adam değildir. Sevilen biri degildi anannem özellıkle çok çekti elinden annemi bu cehhennem atan da yine Nasuh ağa. Berzanın dedeme olan korkusu çok ayrıydı defalarca neden bu denli dedemden çekindiğini sorsam da geçiştirdi. Banada pek iyi davranmazdı. Kötü bir adamdı yani o öldükten sonra anannem Berzanı da Ademi de çok sahiplendi Berwanlar bir kaç kez ikisini almaya geldi ama anannem izin vermedi Sedef teyze ölmden önce vasiyet etmiş ne olursa olsun çocuklarını korumasını istemiş ananemden. Anannem de ikisine sahip çıktı."

 

"Şilan ananne haikatlı kadınmış. Gerçketen güzel bir yüreği var." Kirpiklerimin altından yüzüne bakarak söylediğim cümlelere ağır ağır başını salladı. "Öyle anannem iyi kadın beni de vaktinde çok korudu eskiden zaten severdim seni bana verdiği için daha çok seviyorum" sona doğru sesi şükür edercesine çıkmıştı yüzümdeki ufak tebessümle başımı boyun girintisine yasladım sırtını yatak başlığından ayırıp yatağa uzandı kollarımı etrafıma sarmasıyla huzurum tam anlamıyla yerine gelmişti. "İyi geceler" diye mırıldandım başımın üstünü derince öptü burnuma dolan mayhoş kokusuyla beni çağıran düş alemine daha fazla dayanamdım ve uykuya teslim oldum.

 

Oldukça uzun ve yorucu bir geceydi ama her gün gibi o da son bulmuştu.

 

🌸🌸🌸

 

"Kızım yeter şeker yediğin dişlerin ağrıyacak bak!" Annemin kulağıma dolan sesi ile başımı kaldırdım oradaydı annem tam karşımdaydı. Arabadaydık başımı eğip avuçlarıma baktığımda küçüktü şekerden olsa gerek yapış yapıştı. Radyoda babamın açtığı Selda Bagcan'nın sesinden Gesi dağları çalıyordu.

 

Annem çıkardığı ıslak mendil ile arkaya uzanıp elimi silmeye başlamıştı. Bu an çok tanıdıktı. Kalbimin acıyla kıvranmasına neden olacak kadar tanıdıktı. İçimi yakacak kadar tanıdıktı.

 

Bu yaşadığım kaza günüydü...

 

Kalbim korkuyla çarpmayla başladı.Ne olacağını biliyordum defalarca gördüğüm kabus yine tüm gerçekliği ile önümdeydi zihmimdeydi zihinimin mahseninideydi. Küçük bedenimle koltukta ayaklanıp babamın arabayı durdurması için dürtmeye başladım.

 

"Baba dur sürme istemiyorum. Tatile gitmek istemiyorum baba dur!" Yanaklarımda ıslaklık çoktan ağlmaya başladığımın habercisiydi.

 

Duymadı. Babam feryadımı da ağlayışlarımı da duymadı halbuki sesimi en çok o duyardı. Benim sesimi ilk babam duyardı.

 

'Ağlama güzel gözlü kızım' derdi duysaydı kıyamaz durdururudu arabayı.

 

Ne o ne de annem duymadı. Annem aşkla babama bakıyor babam yüzündeki tebessümle yola bakıyordu. Arada anneme anneme çalan şarkının bazı kısımlarını söylüyordu.

 

Gesi bağlarında üç top gülüm var

 

Ey Allah'tan korkmaz

Sana bana ölüm var

Ey Allah'tan korkmaz

Sana bana ölüm var

 

Ölüm varsa bu dünyada

Zülüm var

 

Radyodaki ses geliyor babamın güzel sesi gelmiyordu. Sesleri silinmiş miydi hafızamadan?

 

Oysa en çok duymak istediğim ses onların sesiydi. Bundan da mahrum edilmiştim.

 

Cehhenem gibiydi dünyadan göçen en değerlilerinizin sesini unutmak cehennem gibiydi. Ruhunuz kor ateşlerde yanıyordu da bir damla su uzatan olmuyordu.

 

Hangi su söndürürdü bu acıyı?

 

Küçük ellerimi uzatmak istedim ellerimi uzatmak durdurmak istedim olmadı babama uzanamadım... babama dokunacakken acı korna sesi şarkıya karışıp kulaklarıma doldu.

 

Dünyam durdu,

Zaman akmayı unuttu,

İki kalp atmayı bıraktı...

 

Babama doğru uzattığım ellerim kan içinde kalmıştı. Babam kan içinde kalmıştı anneme döndüm arabanın kırılan camlarından biri kalbine saplanmıştı.

 

Küçük Dilşah çaresizce ikisine baktı.

 

İki koltuğun arasından geçip anne ve babasının arasında kaldı. Her şey bir film sahnesi gibi gözümün önünde gerçekleşiyordu.

 

Ama bunlar film değil yaşadıklarımdı.

 

Ellerini annesine uzattı küçük Dilşah "anne" dedi titrek bir sesle korkuyordu annesi ve babasından kırmızı boyalar akıyor, uyuyolardı.

 

Az önceki sarsıntının etkisi ise hâlâ üstündeydi.

 

Ellerini annesinin yanağına doğru uzattı "anne uyan lütfen korkuyorum." Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Babasına baktı bu defa "baba neden uyanmıyorsunuz? Her tarafınız kırmızı boya oldu." Annesine döndü yine kırkıça gülümsedi "sen kızarsın anne çok kızarsın benim üstümü boya yapmama ama bak sizinde üstünüzde boya var." Anne ve babasının elini tuttu sağ eline annesinin sol eline ise babasının elini aldı küçük eli ellerini tam saramadı. Karşılaştığı soğuk ten küçük Dilşahın içini üşüttü.

 

"Üşüyor musunuz, O yüzden mi uyanmıyorsunuz?" Acıyla sorudugu soruya kimse cevap vermedi.

 

Sessizlik ilk o zaman Dilşahın canını yaktı.

 

Hıçkırıkları ve göz yaşları yeniden kendini gösterdi. Ellerinin arasına sığmayan anne ve babasının soğuk ellerini elinden ayırmadı.

 

Ölmüşlerdi.

 

Ama ben o zamanlar ölümün ne olduğunu bilemiyecek kadar küçüktüm.

 

Bana ailem hep yaşmayı ögretti, kimse ölümden bahsetmedi kimse bana anne ve babaların da öleceğini söylememişti.

 

Ben sanmıştım ki anne ve babalar hiç ölmez.

 

Göz yaşlarını ve akan sümüğünü koluyla sildi. Annesinin öne bıraktığı hırkasını üstüne örttü ısınırlarsa uyanırlardı öyle değıl mi?

 

Üşüdükleri için uyumuşlardı.

 

Bakışları babasına kaydı ince beyaz gömleği kandı. Başından darbe almıştı. Dudakları öne büküldü babasını nasıl ısıtacaktı? O da üşüyordu babası da üşüyordu... hıçkırığı yine arabada vuku buldu. Üstündeki örme yeleği çıkardı. Titreyen küçük elleriyle babasının koca cussesine küçük yeleğini örttü. Ali ağanın koca cüssesinin ufak bir kısmını kapatan kızının renkli yeleği Ali ağayı ısıtmadı...

 

Minik kızının yeleği babasının kanına bunaldı.

 

Ellerimi uzatmaya çalıştım küçük dilşaha yardım etmek istedim beceremedim...

 

Bu bir rüyaydı ben ise seyircisi dışardan izleyecek ağlayacak haykırackatım bu bir kabustu, yapmam gereken tek şey kötü bir halde dahi olsa anne ve babamın yüzünü tekrar gördüğüm için sevinmek onları kaybetmenin acısını tekrar yaşadığım için acıyla ağlamaktı.

 

Küçük Dilşah yine anne ve babasının elini tuttu ve beklemeye başladı. Anne ve babası şimdi ısınacak ve uyanacaklardı.

 

Uyanmadılar. Annesini sarıp sarmalamış babasının koca cüssessini küçük yeleğiyle kapatmaya çalışmış ısıtmak istemişti.

 

Bilmiyordu Anne ve Babasının bir daha asla ısınmayacağını bilmiyordu. Ölümün soğukluğu çoktan her tarafı sarmıştı.

 

Artık gözleri yavaş yavaş kayan küçük Dilşahı uyandıran araba kapılarının aniden açılmasıydı. Uykudan sıyrılıp gelen kişiye baktı ama yüzü net değildi. Görmüyordu her kabusunda olduğu gibi bu kabusta da gelenin yüzünü göremedi.

 

Zeynep Kıraç ve Ali Kıraç o gün ısınmadı. Arkalarında bıraktıkları kız ise hep üşüdü.

 

7 yaşında anne ve babasının kanına bulanan küçük elleriyle kaldı.

 

Artık biliyordu ölümün ne olduğunu her fani gibi bunu acı şekilde öğrenmişti.

 

Büyüyen Dilşah öylece izledi. Çaresizliği yine iliklerine kadar hissetti. Ellerine eğdi bakışlarını yine büyümüşlerdi ama hâlâ avuçlarında kan görüyordu.

 

Yıllarca avuçlarına bulaşan kan lekesi hiç silinmedi.

 

●●

 

Güneş Mardin topraklarına yavaş yavaş doğmaya başlıyordu. Sabaha karsı Karısının sayıklanmalarıyla uyanmıştı Emir "Dilşah uyan güzelim kabus görüyorsun" Dilşa beyninde yankılanan sesle nefes nefese uyandı kan ter içinde kalmıştı. Emir endişeyle karısına baktı komidinin üstündeki bir bardak suyu karısının dudaklarına doğru götürüp içirdi. "İyi misin? Sürekli sayıklıyordun." Titreyen elleriyle suyu içrikten sonra Asafa uzattı Dilşah, derin bir nefes verdi "kötü bir kabus gördüm sadece" Asaf kolunu Dilşahın beline sarıp kendisine doğru çekti başının üstüne bir öpücük kondurup rahatlaması için saçlarını okşamaya başladı.

 

Karısının sakinleştiğini görünce içine sokmak istercesine biraz daha kendine çekti. Saçları arasındaki dokunuşlarını kesmedi "Ne gördüğünü anlatmak ister misin güzelim?" Burnundan derin bir nefes verdi Dilşah "her zamanki kötü kabuslardan bir tanesi. Yıllardır olduğu gibi peşimi bırakmıyor." Emir meraklı bakışlarını karısına çevirdi "yıllardır gördüğün kabus nedir Dilşah" Dilşah dalgınca yere bakmaya başladı. "Anne ve babamın ölümü... unutamıyorum kaza anını,yaşadıklarımı yıllardır bir lanet gibi peşimi bırakmıyor. Onların..." nefeslendi "onların kanlar içindeki görüntüleri gitmiyor kafamdan." Keyifsizce güldü "Canımı yakan ne biliyor musun o görüntülere rağmen bir kabusun içinde olmama rağmen yüzlerini gördüğüm için mutlu oluyorum. Çok soğuktu tenleri Asaf ısıtamadım onları ama ben de hiç ısınamadım içimde yanan ateşe rağmen ruhum buz tuttu." Sağ gözünden bir yaş usulca aktı sonra da sol gözünden.

 

"O gün gördüğüm tek şey ise bizi arabadan çıkaran biri gerisi yok ne o kişinin yüzü ne de devamı. Yıllarca o kişinin kim olduğu meraklıyla kavruldum ama yok ne görgü tanığı ne de başka bir şey benden annem ve babamı alan suçlu da yok. Yıllarca peşinden koştuk ama yok." Burnunu çekti Dilşa. Emir karısının anlatıklarıyla hüzünle baktı sevdiğine, çoğu gece onda da olduğu gibi uyku Dilşahına da haram oluyordu.

 

Farklı çocuklardı ama aynı acıyla sahiplerdi.

 

Son dedikleriyle Asaf "istersen dosyayı tekrar açtırabilirim belki bu defa bir ize ne bileyim bir ipucuna ulaşırız." Dilşah başını iki yana salladı "hiç bir işe yaramaz olay kapanınca Serhat amcamın ısrarıyla tekrar açıldı ama yine sonuçsuz kaldık. Her kim yaptıysa hiç bir delil bırakmamış ardından."

 

"İçinde yanan ateşi söndüremem belki ama ruhunu ısıtmak için elimden gelen her şeyi yaparım." Karısının ellerini eline alıp avcunu öptü "kabuslarına engel olamam ama sakinleşmen için hep burada hemen sağında olurum Dilşa'm ben hep yanında olacağım." Kocasının dedikleriyle kalbindeki hıza engel olamadı Dilşa kollarını Asafın boynuna sarıp sarıldı.

 

Burnunu kocasının boynuna sürttü daha sonrasında bıraktığı öpücük Emirin kalbine depar attırdı sertçe yutkundu. Dilşahın yaptığı bu hareket hoşuna gitmişti hem de fazlasıyla. Birbirilerinden ayrıldılar yüzleri birbirine yakındı mesafeyi Asafın dudakları Dilşahın dudaklarına kapanması kapattı. Kocasının davetkar öpüşüne Dilşah sakince cevap verdi. Kalbinin duracakmış gibi atmasını, midesinde uçuşan kelebekleri umursamadı dinlenmek istiyordu Asafın dudakları bunun için yeterliydi. Nefeslenmek için dudaklarını birbirinden ayırdılar alınlarını birbirine yasladılar "seni seviyorum Dilşa'm seni çok seviyorum"kısık sesle söylediği kelimlerinin hemen ardından dudakları yine karısının dudaklarını esir aldı. Dudakları tekrar birbirinden ayrılınca bu defa Asaf karısının boynuna sokuldu öpücükleri şah damarında yer buldu.

 

Sabaha karşı birbirlerinde soluklandılar yine birbirlerinde soluklanıp dinlendiler.

 

Her şeyi unutmak istercesine sarmaladılar birbirini,birbirlerini ısıtmak aynı zamanda ruhlarında yanan ateşe su olmak istediler.

 

🌸🌸🌸

 

 

Her şey çok güzeldi korkulacak kadar güzeldi hem de, ne zaman bir şeyler güzel gitse kötü şeyler kendini bir anda habersizce belli ederdi. Bunun olmasından deli gibi korkuyordum. Yüzümdeki sıcak tebessümle konağın merdivenlerini çıkıyor Hazanı kahvaltıya çağırmaya gidiyordum. Dün Dilan ve Zilan onunla ilgilenmişti konağa geldiğimiz saat geç olduğu için rahatsız etmek istememiştim.

 

Misafir odasının kapısına gelince kapıyı çaldım "gelebilirsin" diyen kibar sesle kapıyı açıp içeri adımladım. Hazan havluyla yüzünü kuruluyordu her halinden halsiz olduğu belliydi.

 

Endişeyle yanına gittim "iyi misin?" Diye sordum soruma gülümseyerek "iyyim teşekkür ederim" dedi.

 

Düzelttiği yatağın üzerine oturduk "tanışmadık ben Dilşah, Asafın eşiyim." Gülümsemesi yüzünde hüküm sürmeye devam ediyordu samimiyetle "memnun oldum Dilşah bende Hazan" karşılık olarak "bende memnun oldum kahvaltıya çağırmaya geldim Berzan abi Asafı aramış birazdan gelip gelinlik seçmeniz için seni alacak." Söylediklerimle yüzündeki tebessüm soldu yerini derin düşünceler aldı.

 

Ellerini avuçlarımın arasına alınca yere bakan düşünceli bakışları bana döndü "sorun nedir, söylemek ister misin?" Diye sordum. Bir derdi olduğu çok belliydi.

 

Derin bir soluk verdi "olanlar çok karışık her şey çok ani oldu ve de oluyor Berzanı tam olarak tanımıyorum 'nasıl yani?' diye sorma lütfen çünkü nasıl anlatacağımı bilmiyorum sadece garip hissediyorum birden çok başka bir hayata atıldım." Rahatlatmak istercesine samimiyetle yüzüne baktım. " 7 aydır buradayım ailedeki çoğu kişinin huyunu suyunu çözdüm. Berzan iyi biri bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilrim sakin ve anlayışlı eminim sana da" elimi karnına koydum "ona da çok iyi bakacak." Şaşkınlık yüzüne hakim olsa da uzun sürmedi.

 

"Arnas konağındaki herkes çok iyi Hazan, Ceylan yenge enerjik ve şakacı bir kadın her durumda moralini yerine getirebilir, Banu abla tam bir abla sana doğru yolu gösterir yargılamaz ve sakince dinler. Küçük Irmak ve Aras ile iyi anlaşacağını düşünüyorm evin küçükleridir.Evin erkekleri de çok iyidir Adem Berzan abinin kardeşi ve en değerlisidir çok güzel bir aileler zamanla alışıp seveceğine eminim endişelenmene gerek yok Berzan abinin sana çok güzel bakacağına eminim aksi bir durumun olmasına o konaktaki kimse izin vermez emin olabilirsin." Gözleri dolmuştu parmak uçlarıyla taşacak olan yaşlarını sildi "bu aralar biraz duygusalım her şeye ağlayasım geliyor söylediklerin içimi rahatlattı teşekkür ederim" bir anda kollarını etrafıma sarınca şaşırmadan edemedim.

 

Şaşkınlığımı üzerimden hemen atıp karşılık verdim sarılışına. Birbirimizden ayrılınca "hadi kahvaltıya aç kalmayın" dedim gülümseyip ayaklandı. Aşağıya kahvaltı için inmeye başladık bu esndada sohbetide kesmedik tabbi ki de.

 

Oldukça tatlı bir kızdı yaşına göre de olgundu. Yaşadığı onca şeye rağmen dik duruşu insanı kendisine hayran bırakıyordu. Sevmiştim Hazanı umarım bundan sonra mutlu olurdu.

 

●●●

 

Zahir konağında herkes sessiz bir kahvaltı yapıyordu. Her zamanki gibi Şahin ağa gece içtiği için sabah uyanamamış ve kahvaltıya inmemişti bu kimsenin umrunda da değildi.

 

Zinnet hanım ve Beril Hazanı göz hapsine almışken Zinnet hanımın kızı Deren öldürecekmiş gibi bakıyordu. Dilan ve Zilanın arasında oturan Hazan bu bakışları fark etmiş lakin umursamamıştı kahvaltısını yapıyor arada Zilanla konuşuyordu.

 

Deren yıllardır Berzanı seviyordu lakin Berzandan hiçbir zaman karşılık almamıştı. Öyle ki Berzan çoğu zaman adını dahi hatırlamıyordu. Sabahın erken saatlerinde ögrendikleri sinirini hat safahaya çıkarmıştı. Karşısında oturan kızı dünyadan yok etmek istiyordu. İçindeki kin yanmış sönmüyordu. Berzan onun olmalıydı.

 

Karşısındaki kızla aynı yaştaydı onda olupta bende olmayan ne var diye düşünüyordu.

 

Daha fazla dayanamayıp "ne acelen vardı da bu yaşta evlenmek istedin, Berzan senin gibi küçük yaşta birine nasıl baktı anlamadım ki?" Hazan sabahtan beri bakışlarını hoş bulmadığı Derenin sorusuyla bakışlarını ona çevirdi ağzını peçeteyle sakince sildi tüm bakışlar ikiliye dönmüştü Dilan ve Dilşah çatık kaşlarla Derene bakıyordu Hazanın köşeye çekilmesi takdirde devreye girmeyi bekliyorlardı. Hazanın sakin bir sesle "benim değil Berzanın acelesi vardı, hasretime dayanamadı ve bir an önce evlenmek istedi Berzanın bana bakmasına gelirsek de yaş sadece rakamlardan ibarettir iki kişi birbirini sevince aralarında ki yaş farkı pek engel teşkil etmiyor."

 

"Berzan şaşırttı açıkçası senden hiçde bahsetmedi her şey çok ani oldu daha iyisini hakediyordu." Derenin iğneleyerek sorduğu son soru Hazanın şantellerini attırmıştı.

 

Kollarını birbirine bağlayıp alaylı gözlerle Derene baktı dudağının bir kenarı kıvrılmıştı "ismin neydi?" Diye sordu

 

"Deren" diye yanıtladı Deren hoşnutsuz bir sesle.

 

Hazan dirseklerini masaya yaslayıp parmaklarını birbirine geçirdi başını hafifçe sola eğerek "Daha iyisi kim Derenciğim sen mi?" Hazanın kurduğu cümleyle Deren ağzına götürdüğü çatalla duraksadı nefretle Hazana baktı "Berzana göre en iyisi demekki benmişim ki benimle evleniyor. Ayrıca duyduğum kadarıyla Emir ağanın üvey kardeşisin Berzan sana niye benden bahsetsin?"

 

Deren hazırlıksız yakalanmış bir şekilde karşısındaki kıza bakıyordu. Karşılık vermemsini beklemiyordu hem yaşının küçüklüğü hem de burada tek olmasına güvenmişti ama karşısındaki kız fazlasıyla dişliydi.

 

Zoraki bir gülümsemeyle Hazana baktı "haklısın niye bana bahsetsin. Afiyet olsun" son sözlerinden sonra ayaklanıp sert adımlarla odasına çıkmaya başladı kızının görevini bu defa Zinnet hanım üstelendi ve nefret dolu bakışlarını bu defa o Hazana döndürdü.

 

"Misafirimizsin ama misafir geldiği yerde haddini bilmeli." Zinnet hanımın söyledikleriyle Dilşah çatık kaşlarla Zinnet hanıma baktı Hazan ona söylenen söze tam cevap verecekken. "Karım haddini aşacak hiç bir şey yapmadı Zinnet hanım." Diyen Berzanın sesi geldi.

 

"Kızınız haddini aştı Zinnet hanım Hazan değil. Ayrıca Sizin değil benim misafirim o yüzden kafaya takmayın." Dilşahın konuşması masadaki bakışları ona döndürmüştü. Asafın dudağının bir köşesi kıvrıldı karısı öğreniyordu bu işi.

 

Dilan olanları zevkle izlerken Zilan Hazanın Derene haddini bildirmesine seviniyordu yalan yok o da Hazanın köşesine çekilip susacagını sanmıştı.

 

Berzan gözündeki siyah güneş gözlüğünü çıkarıp elini Hazana doğru uzattı. Ona bakan Dilşaha teşekkür edercesine baktı Dilşah başını hafifçe eğdi karşılık olarak. Tereddüt etmeden Berzanın elini tuttu Hazan. Berzan Asafa dönüp "biz alışverişe gidiyoruz Dilşahı ve ikizleri alır gelirsin arkamızdan." Asaf başını sallayıp "birazdan geliriz" dedi.

 

Yeni çift el ele tutuşarak konaktan çıktılar.

 

Kahvaltı masasında herkes yavaş yavaş kalkmaya başlarken kalkmayan sadece Asaf, Dilşah ve ikizlerdi Zilan abisine dönerek "abi! 2 gün sonra ünüversite sınavımız var yanımızda olacaksın değil mi?" Diye heycanla şakıdı.

 

Asaf kardeşine gülümseyip "Tabi geliyorum çiçeğim sizi yalnız bırakır mıyım ama okullarınız farklı olduğu için birinizden birini almaya biraz geç kalacağım"

 

Dilan abisine bakarak "sorun değil abi her daim bu süreçte yanımızdaydın sen Zilanın yanında ol. Ben beklerim sizi." Asaf başını onaylarcasına salladı. Zilan Asafa "biz hazırlanmaya gidiyoruz" diyip ayaklandı.

 

Asaf başını olumlu anlamda salladı ikizler gittikten sonra bakışları Karısına döndü "inşallah seneye sende sınava gireceksin güzelim." Tebessüm ederek "inşallah" diye mırıldandı Dilşah.

 

"Aklında bir meslek var mı?"

 

Başını heycanla aşağı yukarı salladı "anaokul öğretmeni olmak istiyorum"

 

Karısına yaklaşıp alnını öptü "benim karım çok güzel bir öğretmen olacak"

 

Dilsah Ellerini Asafın etrafına sarıp sarıldı

bu anın bitmesini hiç istemiyordu.

 

"Artık nasip olursa çocuğumuz annesinin yanına anaokula gidecek" dedikleriyle Dilşah heycanlanmadan edemedi.

 

"İkimizden olacak bir çocuk fikri çok güzel geliyordu kulağa" dedi Asaf.

 

"İnşallah nasip olur." Karısının yanağından öpünce Dilşah utanmadan edemedi.

 

Kaç kere demişti ortalık yerde öpme diye!

Ama dinleyen mi var.

 

●●●

 

Bazı insanlar unutulmazdı gelir hayatınıza bir iz bırakır onunla yaşamanızı isterdi. İzler acıtırdı izler geçmezdi onlarla yaşamayı öğrenmeli onlara alışmalıydınız.

 

Aksi halde sızladıkça sızlardı.

 

Geçmiyordu yıllar önce kalbimde bırakılan iz geçmiyordu ne krem ne de başka bir şey dermanı değildi.

 

Oydu Dermanı ama o da yoktu... nerde bilmiyorum ne yapıyor ne halde hiç bir şey bilmiyorum. Onu neden beklediğimi de bilmiyorum vazgeçemiyorum.

 

Boynumda yıllardır çıkaramadığım kolyeyle oynayarak düşüncelere dalmıştım her zamanki gibi aklımda o vardı.

 

"Dilan ne yapıyorsun burada" Dilşahın sesiyle düşüncelerden sıyrıldım gelip terastaki oturduğum koktukta yanıma oturdu.

 

"Ne yapıyorsun burada tek başına bu saate?" Diye sordu merakla. Saat geçti elindeki sürahi su içmek için uyandığını gösteriyordu.

 

Derin bir soluk verdim başımı yıldızların olmadığı karanlık gökyüzüne kaldırdım.

 

"Uyku tutmadı" dedim kısaca.

 

Bir kaç saniyelik sessizliğin ardından konuşan yine Dilsah oldu "Dilan boynundaki kolyenin bir hikâyesi varmı? Çoğu zaman onunla oynuyorsun hiç çıkardığını görmedim."

 

O söyleyene kadar hâlâ kolyemle oynadığımın farkında bile değildim. Kapaklı bir deniz kabuğu kolyeydi içindeki ise sadece bana özeldi.

 

Dilşahın yüzüne baktım yüzünde saf bir merak vardı iyi kızdı kanım kolay kolay kimseye ısınmazdı insanlar beni genelde itici ve soğuk bulurdu ama tanımadığım bir insanla hemen nasıl can ciğer olabilirdim ki?

 

Sevmediğim insana da sıcak davranmanın bir anlamı yoktu.

 

Yüzümde güzel bir samimiyet vardı.

 

Başımı olumlu anlamda salladıktan sonra tekrara karanlık gökyüzüne kaldırdım. "Var. Kötü sonla biten bir hikayesi var prens prensesi ortada bırakıyor ve gidiyor aptal prenses ise salak gibi onu yıllarca bekliyor bir gün prensin geleceğine inancı var. Ama inançları yavaş yavaş sönüyor yerine umutsuzluk hakim oluyor." Bakışlarım Dilşaha döndü "umutsuzluk ise ruhu öldürür."

 

Anlamıştı hüzünle bakması ondandı. Yine derin bir soluk verdim koca dünya dar geliyordu.

 

"Lise zamanlarım ilk senem evde durumlar karışık her gün kavga gürültü bunalmıştım aynı böyle bir tiptim okulda da pek arkadaşım yoktu Zilan vardı işte ötesine lüzum yoktu benim aksime Zilan çok sosyaldi sonra o karşıma çıktı çok güzel sevdi bende sevdim çok uğraştı benim için ben en çok ona güldüm ne bileyim sevdim işte" anlatırken anılar gözünün önünden geçiyordu yüzümdeki gülümsemeye engel olamiyordum.

 

"Ama sonra bir şeyler oldu son sınıfa gelince taşındılar zaten buralı değillerdi o kısımlar biraz karışık... her gün mesajlaşıyor konuşuyorduk sık sık Mardine ziyaretime de gelirdi sonra bir hafta boyunca haber alamadım en sonunda niyet etmiştim yanına gidecektim 1 hafta sonra mesaj attı tekrar cenazeleri varmış ne olduysa ondan sonra oldu birden ilgisizleşmeye başladı benden uzaklaştıkça uzaklaştı ünüversite sınavına girdikten sonraysa terk etti beni." Gözümden bir yaş usulca aktı. Acısı tazeydi.

 

Aradaki sessizliği bozan yine Dilşahtı "Neden onun verdiği kolyeyi takıyorsun Dilan bu sana sadece acı verir."

 

Gözümdeki yaşı hemen sildim. "Onun gözlerinde bana karşı olan aşkının silindiğini kendi gözlerimle görmeden bu kolyeyi çıkarmayacağıma söz verdim."

 

Elim tekrar kolyeme gitti "Belki cok uçuk ama tekrar karşılaşıcaz Dilşah inanıyorum o benim karşıma çıkacak." Bu sefer derin bir soluk veren Dilşah oldu kollarını bana sarmasıyla şaşırmadan edemedim.

 

Pek alışkın değildim böyle şeylere Zilan, Boran ve Abim dışında biri sarılınca garip olmuştum.

 

Tereddüt etmeden bende kollarımı ona doladım.

 

"Umarım hakkında hayırlısı olur Dilan mutlu olmayı hak ediyorsun. Bana anlattığın için teşekkür ederim." Birbirimizden ayrılınca yüzüme baktı yüzünde güzel bir gülümseme meydana geldi.

 

"Umudunu kaybetme Dilan çünkü insana hayat veriyor. Ruhun ölmek için çok genç" demiş ilk başta söylediklerime atıfta bulunmuştu.

 

"Umudumu kaybetmeyeceğim." Diye mırıldandım.

 

Ayaklanarak "hayırlı geceler git ve uyu 1 gün sonra sınavın var güzelce dinlen."

 

Dediklerine başımı sallamakla yetindim.

 

Başımı tekrar karanlık gökyüzünü kaldırdım.

 

"Nerdesin be adam nerde!"

 

Onu bu sefer bulduğumda kolay kolay bırakmayacaktım. Beni sevmediğine inanmam görmem gerekiyordu.

 

🌸🌸🌸

 

4 günün ardından Berzan ve Hazanın düğün günü gelmişti. Kınayı Zahir konağında yapmıştık oldukça eğlenceli geçmişti.

 

(Bu kına ve alışveriş kısmını Hazan ve Berzanın kurgusu Hazan Vakti kitabında yazacağım bu kitapta onların olayına fazla yer vermek istemiyorum.)

 

Bu gün ise düğün vardı düğün için herkes Arnas konağındaydı. Önümdeki içeceği içip geri bıraktım herkes halaydaydı Hazan mutluydu ablası Aylinle tanışmıştım o da oldukça kibar ve güzel bir kadındı öğrendiğim kadarıyla o da evliydi düğüne kocasıyla gelmişti. Kocası da Diyar abi gibi askerdi.

 

Diyar abi demişken... aylardır doğru düzgün haber alınmıyordu Banu abla resmen çökmüştü. Berzan abi düğünü ertelmek istemiş Diyar abi gelince yapmak istemişti ama Banu abla buna şiddetle karşı çıkmıştı.

 

Berzan abinin ısrarlarına rağmen düğünü yapmlarını söylemişti kimse belli etmese de herkes Diyar abi için endişeliydi bir kaç kez bu durumu yaşamışlar ve her defasında da içlerindeki endişe ve korkuya engel olamamışlardı.

 

Asker yareni olmak çok zordu. Banu abla çok güçlü bir kadındı.

 

1 saat önce nikah kıyılmış Berzan ve Hazan resmi olarak evlenmişlerdi. Derin bir soluk verip oynayanlara baktım.

 

Dilan ve Zilan el ele girmiş güzellikleriyle göz kamaştırıyorlardı oynayışları ise oldukça dikkat çekiciydi. Düğünde ki çoğu gencin bakışları üzerlerindeydi. 2 gün önce sınava girmişlerdi. İkisi de oldukça güzel geçtiğini söylemişti.

 

Yanımdaki hareketlilikle bakışlarım o yöne döndü Asaf bir sandalye çekip yanıma oturdu. O esnada dans müziğinim melodisi ortama hakim oldu çiftler dans etmeye başladı.

 

"Merhaba güzel hanımefendi." Asafın sesiyle bakışlarımı çiftlerden çekip ona döndürdüm baştan aşağı süzdüm nefes kesiciydi giydiği beyaz gömleğinin önden ilk bir kaç düğmesi açıktı. Her zamanki gibi siyah kumaş pantolonunu giymişti siyan saç tutamları alnına asice dağılmıştı. Benimde üstümde pembe tonlarında güzel bir abiye vardı Hazana gelinlik almak için gittiğimiz zaman almıstım ve çokda hoşuma gitmişti. Şal olarak da abiyenin renginde bir şal takmıştım.

 

 

"Merhaba beyfendi" diye yanıtladım sorusunu.

 

"Partneriniz yok mu aksi halde böyle güzel bir hanimefendinin yalnız olması mümkün değil kessinlikle dansta bana eşlik etmelisiniz." Derin bir soluk verip sahte bir üzüntüyle uzattığı eline baktın "partnerim var lakin dans etmeyi bilmiyor. O yüzden sizinle dans edebilirim."

 

"Ne demek sizinle dans edebilirim partneriniz dans etmeyi bilmiyor diye başka bir adamla dans etmeniz hiç hoş değil" dedikleriyle gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım şu an kendini kıskandığının farkında mıydı?

 

"E ama bilmiyor ayağıma basıp duruyor. Sizinle dans edeyim ne olacak" Dedim.

 

"Partneriniz kızmasın dans etmeyi bilmemesine rağmen sizinle dansa kalkıyor bu da bir lütuf" son dedikleriyle daha fazla dayanamayıp gülmeye başladım huysuzca bana bakmaya başladı.

 

"Asaf kendi kendini kıskanıyorsun" diyip kahkaha atmaya başladım.

 

"Gülme şöyle ayarlarım bozuluyor" diyince gülüşüm dudaklarımda asılı kaldı. Her sözüne düşüyordum.

 

"Başlarım partnerine,kocanla dans eder misin karıcım" uzattığı eline uzanıp " çok ısrar ettin kırmayayım madem"

 

Avlunun ortasına el ele gelip dans etmeye başlayınca odak noktası olduk resmen insanlar şaşkınlıkla Asafa bakıyordu.

 

Ama bu pek de Asafın umrunda değildi. Parlayan gözlerle bana bakması da benim ayarlarımı bozuyordu!

 

"Asaf çok yakışıklısın" dememle burnundan güldü. Onun gülmesiyle insanlar daha çok şaşırdı adama uzaylı görmüş gibi bakıyorlardı.

 

"Sende çok güzelsin pembe de yakışmış üstünde farklı şekilde de görmek isterim karıcım." İmasıyla yüzüm hemen kızarmıştı omzuna hafifçe vurup "edepsiz" diye mırıldandım.

 

"Sadece karıma edepsizim."

 

Tek kaşım tehditkar bir şekilde yukarı kalktı "e zaten kocam" dedim.

 

"Bakıyorum da dans etmeyi öğrenmişsin ayağıma basmadın?"

 

"Kendinle dans ettire ettire öğrettin bir suat kadar olamıyoruz ama idare et" güldüm son dediğine. Düğünümüzdeki konuşmamızı hâlâ unutamadığına inanamıyorum takmıştı resmen Suata.

 

"Banane Suattan kocam varken ne yapayım ben Suatı."

 

Gülümsedi öyle ki gamzesi yine kendini belli etmişti neden gülümsedi ki şimdi herkes gamzesini görecekti! Bir süre birbirimize bakarak dans ettik.

 

Bakışları arkamada bir yere takılınca kaşları an be an çatıldı yerini ciddi bir surat ifadesine bıraktı. Neye baktığını görmek için başımı çevirdiğimde düğün alayına giren 4 tane jandarma gördüm. Banu ablayla konuşuyorlardı.

 

Gerisi kıyametti... sevdayla yanan bir kadının yüreğinin acısı haykırışlarına döküldü haykırışı tüm Mardinde yankılandı.

 

Demiştim; iyi geçen zamanların acısı en ağır şekilde ödenirdi. Mutlu günler geride kaldı sırada artık mutlulukların bedelini ödeme vaktiydi.

 

✨✨✨

 

Bölüm nasıldıı, umarım hoşunuza gitmiştir:)

 

Kilit bölümlerden bir tane oldu:D

Hazan Vakti kitabının bölümleri Hewidarın Finalinden sonra gelecekk

Instegram: aleynaasil0 TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN LÜTFEEENN

 

Gelecek bölüm görüşmek üzere...

 

YILDIZA BASMAYI UNUTMAAĞ💖

Loading...
0%