@aleynaasil_
|
Yeni bölüme hoş geldiniz Umut çiçeklerimm🌸
Keyifli okumalarr
9.BÖLÜM
◇VUSLAT◇
Beyazlar içinde yatağımın üstünde oturmuş elimdeki düğün çiçeğine bakıyordum. Bu sefer gerçekten heyecanlıydım galiba. Her ne kadar istenilmeyen bir düğün olsa dahi evleniyordum. Bu her genç kızın hayali olan bir şeydi.
Üstümde o gün gelinlikçide baktığım gelinlik vardı. Ertesi gün eve göndermişlerdi Şilan hanım beni bu gelinliğe bakarken görmüş o yüzden bunu göndermişti defalarca beğenmediysem tekrar çarşıya çıkıp alabileceğimizi söylemişti ama böyle bir şeye gerek yoktu. Hem gelinlik zaten çok güzeldi hem de fazla zorlamaya gerek yoktu.
Kapım çalınınca içeri Gül yengem ve Sultan teyze girdi. Sultan teyzenin gözleri yaş ile dolmuştu Gül yengemin de öyle Gül yengemin "müsait misin" sorusuna başımı olumluca salladım. ikisi bana doğru geldiler biri sağ diğeri sol tarafıma oturdu.
"Çok güzel olmuşsun Dilşam" dedi Sultan teyze.
Gözlerim anında dolmuştu zaten ağlamaya yer arıyordum.
"Sizde çok güzel olmuşsunuz" dedim duygu dolu bir sesle. İkiside çok güzel olmuştu.
" Vay be Dilşam kim derdi o bunak Feyzullah yerine Zahirlere gelin gideceksin ben biliyordum Allahtan umut kesilmez bak kurtuluyorsun burdan" diyip bana sarıldı Gül yengem.
Gerçeği bilmedikleri için onların nezdinde bu güzel bir evlilik olacaktı. Umarım öyle olurdu umarım Asaf ile güzel bir evlilik olurdu. Bunu zaman gösterecekti lakin şu an pek de öyle gözükmüyordu. Belki de tam tersi olacaktı.
Bilinmezdi.
"Öyle yenge Allahtan umut kesilmez. Gelmişsiniz ağlamaklı ağlamaklı benide ağlattınız" dedim gülüp yanağımdaki yaşı silerek.
"Sen artık ağlama kızım sen hep gül artık." Dedi Sultan teyze.
Dışarıdan korna seslerinin gelmesi ile Gül yengem "Geldiler kuşağını Serhat amcan bağlayacak güzelim ben gideyim hazırlıklara bakayım" diyerek ayaklandı.
Ayakta bana dönerek eğilip sarılmasını beklemediğim için şaşırdım bir an daha sonra bende kollarımı yengeme doladım.
"Dilşa sen benim olmayan kız kardeşim gibisin Allah her daim yüzünü güldürsün."
"Sende abla ve arkadaş gibiydin bana yengem hakkın ödenmez" benden ayrılıp koşar adım çıktı odadan arkasından baktım.
Sultan teyzenin sesi ile bakışlarım ona döndü.
"Dilşam senin küçüklüğünü bilirim elimin altında büyüdün ama seninde zamanın geldi artık kendi yuvanı kuracaksın. İçinde bir sıkıntı var hissederim. O sıkıntı nedir bilmiyorm sormayacağım da. Kızım belki daha Emir ağa ile birbirinizi tanımazsınız belki geç kaynaşıcaksınız ama şunu unutma sen ona eş ol o da sana eş olsun. Bilirim gururunu bazı keskin sınırlarının olduğunu utangaçlığını bilirim olurda bir şey olursa kızım benim kollarım her daim sana açık seni bir şekilde çekip çıkarırım ordan ama dene olur mu? onun kalbine girip orda yuva kurmayı dene hem bakarsın senden önce o senin kalbine girip yuva kurar. Umutsuzluğa düşme umutsuzluk insanı öldürür. Allaha emanet ediyorum seni buraya da her daim gelebilirsin iyisi ile kötüsü ile burası senin evindir." Parmakları ile yanaklarımdaki göz yaşlarını sildi.
Sıkıca sarıldım. "Dediklerini dinliycem Sultan teyze iyi ki varsın." Dedim.
O da bana sıkıca sarıldı.
Buydu işte bana değer veren insan sayısı bu koca konakta bu kadardı.
Daha da kimsem yoktu.
😺😺😺
Salonda Zahirlerin gelmesini bekliyorduk. Birazdan kuşağım bağlanıcak ve bu evden çıkıcakatım. Ellerim terliyordu. Nefes alış verişlerim heycandan mı yoksa korkudan mı bilinmez hızlanmıştı.
"Bana bakasın Dilşa! O eve gidipte bir hata yapayım demeyesin sakın buraya artık sadece kefenin ile dönebilirsin." Diyen Şeref amcamın sesi ile yutkundum. Bir insanın kalbi nasıl olur da bu denli kararırdı anlamıyorum.
"Gelmem." Dedim sadece mümkün olduğunca muhattap olmak istemiyordum.
Serhat amcam Şeref amcama nispeten "Ne zaman istersen gelebilirsin Dilşa bu kapı sana her daim açık burası senin evin"
Evim olmayan evim.
Bu konak hiç bir vakit ev gibi hissetirmedı kendini.
Şu bir gerçekti ki, Zahir konağında ölsem dahi buraya bir daha dönmezdim. Yalnız Gül yengem ve Sultan teyzem için gelirdim.
"Òyle bir şey yok, milletin diline mi düşürecen bizi. Andım olsun kapının önünde vururum seni "diyen Şeref amcamın sözleri ile kafamı yerden kaldırdım.
"Sen hiç bir zaman bana sahip çıkmadın. Bu saaten sonra da olur da bir şey olursa senin kapın geleceğim en son yer olur Şeref ağa." Dedim.
"Hele şuna dilin açılmış senin" diyen Şahika yengeme aldırmadım.
Şeref ağa "Zahir gelini olacağından mı geldi bu güven Dilşa kafamı atma."
"Yeter abi! Kız birazdan evden çıkıcak ve konuştuğunuz şeye bakın yeter artık!" Diyerek sesini yükseltti Serhat amcam.
Amcalarım yerine sindi bunun üzerine.
Korna sesleri artık çok daha yakından geliyordu şarkı sesleri geldiklerinin habercisiydi.
Selvi abla kapıdan girerek "Geldiler Şeref ağam" dedi.
Ayaklanıp çıkmaya başladık en arkada ben benim önümde de Serhat amcam çıktık.
Merdivenlerin oraya gelince aşağı baktım. Orda bekliyordu yanında Berzan dedikleri adam vardı. Şarkı sesi her tarafı sarmıştı. Üstünde siyah bir takım elbise vardı.
Başını kaldırınca bakışları bana değdi tekrar başını eğecekken sanki yeni farkına varıyormuş gibi tekrar başını kaldırıp baştan aşağı süzdü beni derince yutkunduğunu gördüm.
Etrafımıza bir sürü insan toplanmıştı. Serhat amcam gelip karşımda durdu kuşağımı üç kere bağlayıp açtı ve en sonunda bağladı. Bu defa tek bir göz yaşı dökmedim az önce söylediklerinden sonra bu evin iyi anılardan çok kötü anılar ile hatırlayacağım bir kez daha beynime kazındı. Gül yengem yanıma gelip beyaz duvağı kafama örttü.
Asaf yanıma gelince derin bir nefes verdim. Kokusu her tarafımı sarmıştı. Kolunu bana doğru kaldırınca yüzüne baktım o da bana bakıyordu. Kaşları ile kolunu işaret edince koluna girdim.
Zılgıtlar ve düğün şarkısı eşliğinde evden çıktım.
Gelin arabası en öndeydi arkada sonu gözükmeyen bir konvoy vardı. Herkes kornalara basıyordu. Ön kapıyı açinca zor da olsa bindim onun yardımı ile. Arabanın üst kısımında cam vardı bu arabaya ferahlık vermişti. Yanıma oturunca yola çıktık. Camdan dışarı baktım. Konaklarının nerde olduğunu nasıl bir yer olduğunu bilmiyordum. Duyduğum kadarıyla buradan uzaktaymış.
Umarım duyduklarım doğrudur çünkü uzaklaşmak istiyordum bu konaktan. Bakışlarım cama döndü yolu izlemeye başladım.
"Yolumuz uzun mu?" Diye bir soru attım ortaya.
"Uzun" Dedi yüzüme bakmayarak arabayı sürmeye devam ederek.
Duvaktan bunalınca kaldırdım.
"Hep böyle misin?"
"Nasılmışım?"
"Böyle işte soğuk, sessiz, sıkıcı"
"Demek sıkıcı ha? Ben sana akşam eğlenceyi gösteririm karıcım" diyerek eğlenen bir surat ile yüzümün her zerresine baktı.
Aklımdan zar zor çıkardığım şeyin yine aklıma gelmesi ile derince yutkundum. Yanaklarıma kanın pompalandığını hissediyordum. Domates gibi kızarmıştım kessin.
Yüzünde eğlenen ifade yerli yerindeydi.
"Ne o korkuyor musun?"
Cevap vermedim ne diyecektim ki! Bunu yengem ile konuşmuştuk kızaran ve moraran bir surat ile dinlemiştim.
Gece gerçekleşecek bir şeydi ama korkuyordum galiba.
Yol yarım saat sürmüştü konağın önünde durunca büyük bir kalabalık vardı. Konak ise fazlası ile büyüktü "burda yaşamıyoruz burasını düğün için hazırlattık." Diyerek beni bilgilendirdi. Dediklerine başımı salladım. Duvağımı tekrar başıma örttüm ve asağı indik.
Aşağı indiğimizde yine zılgıt sesleri sardı her tarafı. elime Şilan hanım tarafından verilen testiyi yere atıp kırdım ve Asafın bana uzattığı koluna girerek sağ ayağım ile düğün alanına giriş yaptım.
Gazamız mübarek olsun bakalım.
🌸🌸🌸
A
saf ve ben Gelin ve damat için ayrılan yerde oturmuştuk. Düğüne gelen insanlar gelip bizi görüyordu. Beni gelip gören bazı gözler eleştirel ve hoşnutsuzken bazı gözler ise parlayan ve hayran gözler ile bakıyordu.
Mardinin büyük aşiretlerinin ağaları gelmişti Asafı gelip görüyorlardı birbirlerine karşı hürmet duyuyorlardı. Asafın sevdiği ve saydığı bir ağa gelince saygısı sonuna kadar görülüyordu ama hoşuna gitmeyen bir ağa geldiğinde ise ona karşı tavırları ile sevmediğini ortaya koyuyordu. Tanıyıp tanımadığım bir sürü insan ile tokalaşmaktan yorulmuştum üzerim kuyumcu dükkanı gibiydi altınların ağırlığı ise ayrı başa belâydı.
"Ayy gelinimiz pek güzel Diyar maşallah" diyerek samimiyetle sarılan kadına aynı samimiyet ile karşılık verdim.
"Ben Banu kuzum Şilan annenin geliniyim"
"Memnun oldum Banu hanım"
"Ne hanımı ya olmadı bu"
Tebessüm ettim "peki o zaman Banu abla"
"Ha şöyle" diyerek güldü.
Genç bir kadındı uzun kahverengi saçları vardı. Güler yüzlü ve samimiydi sevmiştim daha doğrusu Şilan hanım tarafından gelen herkes çok samimi ve iyidi sevmemek mümkün değildi.
Eşi bana dönerek "hoş geldin aramıza kardeşim bu dağ ayısı ile hayat zor sana kolay gelsin." Dedi elleri ile Asafı gösterirken. Asafın amcasıydı ama oldukça gençti yaşı Asafın yaşına yakın gibi gösteriyordu.
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Niye geldin lan düğünüme seni değil Banuyu davet ettim ben" diyen Asafın huysuz sesi ile ona döndük.
"Valla Emircim pasta var dediler geldik."
"Senin görevin yok mu lan çağırmadılar mı"
"Bu aralar çağırırlar izne geldim." Dedi.
Bu konunun konuşulması ile Banunun yüzü düştü.
Anlamaz gözler ile baktım. Ne görevi?
Banu bana dönerek bakışlarımdan anlamış olacak ki açıklama yaptı"Diyar asker genelde görevde oluyor. İki gündür izinde."
"Allah kolaylık versin işiniz her daim rast gider inşallah." Diyerek iyi dileklerimi söyledim. Asker yari olmak çok zordu görev denilince bile Banunun gözlerinde ki korkuya ve hüzüne şahit olmamak imkansızdı.
"Eyvallah kardeşim." Dedi tebessümle.
Esmer tatlı bir çocuğun "sayın anne ve babam yolu açar mısınız rica etsem babam zaten tüm görüntüyü kapatıyor" diyen tatlı sesi ile bakışlarımız Diyar ve Banunun arasındaki çocuğa kaydı Diyar ve Banu çocuğun dediğini yapıp yana kaydılar.
"Gene ne oldu Aras." Diyen Diyarın sesi ile çocuk babasından aldığı yeşil gözleri ile bana baktı.
"Bu güzel prenses ile tanışmaya geldim babacım " dedi.
Yavaş adımlar ile tam önümde durdu "merhaba güzel bayan tıpkı beyaz bir kuğu gibisiniz tanışmak isterim sizinle ." Diyen sesi ile şaşkınlıkla ona baktım.
Çocuk olduğundan emin miyiz?
"Tabiki!" Dedim.
"Biraz eğilir misiniz rica etsem?"
Boyuna göre eğlince yanağımı öptü.
"oğlum daha Emir amcan öpmedi bir dur." Diyen Diyarın sesi ile yanaklarımın kızardığına emindim.
"Adınız nedir güzel bayan?"
"Dilşa beyfendi sizin nedir?" Diyerek oyununa ayak uydurdum.
"Dilerseniz amcamı bırakıp benimle evlenebilirsiniz" bir sır veriyormuş gibi sessiz olduğunu sandıgı bir ses tonu ile "kendisi çok sıkıcıdır" dedi.
Tüm sohbetimizi saşkınlıkla izlyen Asaf en sonunda "Diyar al veledini git gelmiş düğünümde gelini benden almaya çalışıyor."
"Ne var bende istiyorm baba böyle olsun Dilşa gibi olsun benim de gelinim." Diyerek mızmızlandı.
Yanağından öpünce hayran hayran bana baktı.
"Eminim gelecekte senin de çok güzel bir gelinin olacak ama naparsın" diyip bakışlarımı Asafa cevirdim bizi izliyordu goz göze geldik sözlerimi devam ettirdim. "Ben amcanın geliniyim." Dedim.
"Tamam o zaman ben büyünce de benim gelinim ol."
"Diyar! Al çocuğunu lan kendine benzetmişsin"
Diyar gülerek "gel oğlum ben sana başka gelinler bulayım hem pasta yeriz" Aras mızmızlandı ama babasını ayak uydurdu. Arkalarından Banu "Allahım baba oğul delirticekler beni. Tekrar hayırılı olsun gülüm daha çok görücez birbirimizi ben şunlara bakayım." Diyerek ayrıldı yanımızdan.
Düğün beklediğımden güzel geçiyordu. Kaç kez kızların zoru ile kalkmış oynamıştım. Şimdi ise dans müziği çalıyordu dansa kalkmayı düşünmüyordum. Zilan ve Dilan yanımıza geldi Zilan abisine bakarak "abi neden dansa kalkmıyorsunuz?"
"Kalkamayız."
"Neden?"
"Öyle" diyen dyaloglarına Dilanın "benim salak ikizim abim dans etmeyi bilmiyor."
Asaf sert bakışlar ile Dilana döndü.
"doğru, abi pek bir olayı yok ya bir sağa bir sola sallanıyorsunuz."
"Hadi abi kalk ya lütfen nooluur." Zilanın yalvarışlarına derin bir nefes verdi "ikinizde başımım belasısınız."
"Tatlı bela değil mi abicim" diyen Zilanın sesi ile tebessüm etti "ya ya tatlı bela" dilan da dediklerine tebessüm etmişti.
Önüme gelince gülüşü soldu ayağa kalktım. Dans edilen alana geldik. Büyük elleri ile ince belimi sardı. Bende büyük heybetli omuzlarına tutundum.
Gelin ve damadın dans ederken ne konuştuklarını hep merak etmişimdir.
"Ayağıma basıyorsun" dedim. Ayağını bastığı ayağımdan çekti ve dans etmeye çalıştı.
"bana ayak uydur" dedim. Kara gözleri ile bana baktı.
"Uyduralım bakalım" dedi.
Bana ayak uydurması ile ahenk içinde dans ettik. Huzursuz bakışlar ile bana baktı.
"Sen nerden biliyorsun dans etmeyi."
"Okulda öğrenmiştim lise birinci sınıftayken bir eğlence için hoca herkesı bir partner ile eşleştirmişti ve dans etmiştik o zamanlar öğrendim." Dedim.
"Kimmiş o partnerin, hem elin oğlu ile ne diye dans ediyorsun ki"
"Bilmem ki, hatırlamıyorum galiba Suattı" dedim.
"Gerçekten hatırlamıyormuşsun."
"Neden bu kadar takıldın ki bu duruma?"
Bir şeyi yeni fark ediyormuş gibi bana baktı ama bu çok kısa sürdü.
Kulağıma doğru yaklaştı "akşam yatağıma girecek kadını tanımak hakkım değil mi" diyen sesi ile yutkundum.
Geri çekilip yüzüme baktı "bu cümleye bile bu denli kızaran yanakların akşam domatese döner herhalde." Diyip güldü.
Gıcık herif. Kızaran yanaklarıma lanetler okuyordum.
Artk gelin ve damadın dans ederken ne konuştuğunu merak etmiyordum.
Müzik bitince yerime geçip oturdum. Asaf da ağaların yanına gitmişti.
🙂🙂🙂
Dışardan gelen davetliler yavaş yavaş evlerine dağılıyordu. Asaf hâlâ gelmemişti. Arnaslar ve Zahirler tek kalmıştı neredeyse. Gül yengemler de gelmiş lakin 2 saat gibi bir süre kaldıktan sonra gitmişlerdi. Onlarla vedalaşırken ağlamamak için zor tutmuştum kendimi
Sağımdaki hareketlilik ile oraya döndüm Asaf gelmiş ve yanıma oturmuştu. İçimdeki heycan ve korku onu görünce harlandı düğünden sonra olacaklar nefes alış verişlerimi dahi hızlandırıyordu düşündükçe.
Şilan hanım bize doğru gelip karşımızda durdu iyi dileklerini hem bana hem asafa söyledikten sonra vedalaşıp gitti ardından da ailesinin geri kalan üyeleri ile vedalaştık.
Berzan, Asafın yanına gelerek "ev ahalisini eve gönderdim siz arkadan gidersiniz" Dedi.
Asaf onaylayarak başını salladı.
Derince yutkundum. Asaf ayağa kalkıp bana döndü "gidelim" dedi.
Ona ayak uydurarak kalktım. Arabaya bindik ve konağa doğru sürdu ikimizde konuşmadık. Sanki o da heyecanlıydı ya da bana öyle geliyordu bilmiyorum.
Dışardan bile büyük olduğu belli olan konağın önünde durduk oldukça güzeldi. Aşağı indiğimizde kapının önündeki korumalar duruşunu düzeltti ve kapıyı açtı.
Artık bu gelinliğin içinde yürümek bile işgence gibi gelmeye başlamıştı.
İçeri girdiğimizde etraf sakindi.
Karşıdan Aylin hanım geldi Asafın halası. "Ben bir kaç dakikaya gelirim sen odayı gösterisisin" desi halasına doğru.
Aylin hanım başını salladı o önden ben arkasından ilerledik. Konak üç katlıydı ve en üst kattaydı Asafın odası.
Aynur hanım kapıyı açtığında kocaman gri renk ile dizayn edilmiş bir oda beni karşıladı oldukça büyük ve ferahtı büyük bir yatak yatağın her iki tarafında komidinler vardı. Ortada peluş gri bir halı üstünde cam bir sehpa vardı. Tekli bir koltuk vardı. Mardinin sokaklarını gözler önüne seren bir balkonu vardı. Büyük çekmeli bir kıyafet dolabı vardı. Bir kapı vardı o da muhtemelen banyoydu. Ama benim en çok dikkatimi çeken ve aşkla baktığım taraf odanın bir köşesinde ki mükemmel dizayn edilmiş kütüphaneydi.
Aynur hanım yatağın ucuna oturup "gelesin hele kızım" dedi.
Gidip yanına oturdum duvağımı kaldırıp başıma örttü. "Bu gece vuslata ereceksiniz korkma kızım eninde sonunda gerçekleşecek zaten." Diyip ayağa kalktı.
"Yarın Zinnet gelip çarşafı istediğinde alık alık yüzüne bakmayasın." Dedikten sonra çıktı.
Ellerimle oynayarak Asafı bekledim. Bu gece olacaktı lakin korkuyordum.
Odanın kapısı yavaşça açıldı içeriye Asaf girdi.
Ayağa kalktım ve karşı karşıya durduk. Duvağımı kaldırdı ve yüzümü inceledi yavaşça yaklaşıp alnımı öptü kalbim göğüs kafesimden çıkıcakmıs gibi atıyordu.
"Dilşa Zahir bu gece benim olacaksın" dedi. Kara gözleri ile elalarımın en derinine baktı. "Lakin benden sana karşı sevgi bekleme. Bende aradığın sevgiyi bulamazsın. Aramızda saygı olacak lakin sana aşkla bakmamı bekleme. Bu konakta sen karım olarak yapman gerekenleri yapacaksın o kadar. Bunu sana baştan söyledim. Bizimki aşk evliliği değil seni sevmeyen bir adamın mahkûmu olmayı sen istedin. Katlanmayı da göze almış olmalısın."
Yutkundum. Söyledikleri bir hançer gibi saplanmıştı kalbime biliyordum söylemişti ama bu kadar ağır geleceğini düşünmemiştim. O benim kocamdı bende onu eşi ona karşı olan görevlerimi yerine getirecektim. Aramızda saygı da olacaktı lakin sevgisizlik insanı öldürürdü aramızdaki sevgisizlik ya ikimizi de öldürürse?
Gözümden bir yaş usulca aktı.
"Sana tek bir soru sorucam tek bir cevap istiyorum. İstiyor musun?" Diyerek sordu.
Bu er ya da geç gerçekleşecek bir şeydi burdaki kurallar ağırdı. Boşanma kolay kolay gerçekleşen bir şey değildi. Ömrümüzun sonuna kadar ben onun o da benimdi. Sınırlarımı aşacak veya gururumu zedeleyecek bir şey yapmadığı sürece ikimizde birbirimize mahkümduk.
Başımı olumlu anlamda salladım "istiyorum" dedım güçlü çıkarmaya çalıştığım sesim ile.
Çenemden tutup yüzümü kendisine doğru kaldırdı "Emin misin?"
"Eminim ama..."
"Ama?" Diyerek devam et dercesıne başını salladı.
"Korkuyorum bana sert davranmandan" diye utançla konuştum.
Baş parmağı ile çenemi okşadı "Sana yemin ederim Dilşa canını yakmıycam bu gece sadece bu gece sana karşı çok kibar olacağım. Sadece kendini bana bırak." Dedi.
Bakışlarında samimiyet vardı.
Başımı salladım.
Duvağımı yavaşça çıkarttı.
"Başörtünü çıkar" dedi.
Başımdaki iğneleri çıkarttıp bir kenara bıraktıktan sonra başörtümü yavaşça çıkardım pür dikkat beni izliyordu.
Bağlı olan saçımı açtım ve kendi çapımda düzelttim uzun kahverengi saçlarım omuzlarıma döküldü.
"Arkanı dön" dedi. Arkamı döndüm.
Gelinliğimin fermuarını yavaşça aşağı doğru çekti.
Dakikalar sonra gelinliğim yeri boylamıştı utançla olduğum yerde kalakaldım. Gözlerini gözlerimden çekmeden dudakları dudaklarım ile buluştu.
Asaf dediği gibi oldukça kibar davranmış korkularımı bir toz bulutu gibi dağıtmıştı.
Sevmeyen bir ad am gibi değildi dokunuşları seven değer veren aşık olan bir adamın dokunuşları gibiydi.
Ve biz o gece ruhumuz ve bedenimiz ile birbirmize karıştık.
😌😌😌
Çok şükür evlendiler huff BÖLÜM NASILDIĞ
Gelecek bölümler neler neler bekliyor bizi neler neleer.
Neyse diğer bölüm görüşmek üzeree🌸
Yıldıza basmayı unutmayın lütfeen♡ Ig: aleynaasil0
|
0% |