@aleynaasil_
|
Yeni bölüme hoş geldinizz bölümü çizgi studiyo uyg erken saate attım ama wattpat vpn actigim ha şu an bölüm yayımlamadıgım tek kitabım HAZAN VAKTİ o da Hewidar final yaptıktan sonra yayımlayacağım:)
İg: aleynaasil0
keyifli okumalar hatam varsa affola..
7.BÖLÜM
YENİ BAŞLANGIÇ
Huzurun tanımını sorsalardı şu an da duyduğum sesi tarif eder gösterirdim. Kulağıma Kuran-ı Kerimin okunuşu geliyordu. Ses her tarafımı sarmıştı gözlerimi açmak istiyordum ama sanki gözlerim açılmak istemiyordu.
Ne olmuştu bana?
Belli belirsizdi yaşadıklarım. En son konağı basmış içimde ne varsa dökmüştüm. Sonrası yoktu son hatırladığım saçlarımın arasında gezinen parmaklar gerisi koca bir karanlık. Uçsuz bucaksız bir karanlık...
Kirpiklerim birbirine yapışmış gibiydi açmak istiyordum lakin bu bile zor geliyordu. Başımdaki keskin ağrı tüm uzuvlarımda hissediliyordu uyuşmuş gibi hissediyordum. Gözlerimi kısık bir şekilde zor da olsa açtım. Karşılaştığım ilk şey bulanık gördüğüm beyaz bir tavandı.
Huzur bulduğum ses birden kesildi. Yerini duyamakta zorluk çektiğim seslere bıraktı sesler dahi bulanıktı. Başımdaki keskin ağrı kendini gösterince inledim.
Vücudumda tonlarca ağırlık vardı sanki. Belimde ve bacaklarımda ağrılar baş gösteriyordu. Vücudumda iki bölge ise sızlıyordu.
Bulanık gördüğüm tavanla bir süre daha bakıştıktan sonra karanlık tekrar beni içine çekti. Ne halde olduğumu bilmememe rağmen içimdeki korkuya engel olamadım.
Ya Şiwanın elindeysem? Beni almış ve tekrar o cehenneme hapsetmiş olabilir miydi?
İstemiyordum. Onunla olmak onun yanında olmak istemiyordum bunun için ölmem mi getekiyordu? Ölürdüm. Ama daha fazla dayanamazdım. Buna gücüm yoktu.
Kaybolduğum karanlığın içine düşüncelerimde benimle birlikte kayboldu. İçimde nedenini bilmediğim bi huzur vardı. Güvendeymiş gibi hissediyordum. Kalbimdeki bu huzura ve güvene anlam veremesem de üzerinde durmadım.
Vücudumdaki ağrılara daha fazla direnemedim hisizliğin içinde ruhum tekrar vuku buldu.
■■■
"Neden uyanmadı hâlâ hani uyanacaktı yine?"
"Oğlum sabıredesin hele dur telaş yapma uyanır" kulağıma yabancı sesler geliyordu
"Evlenmeye ne meraklı çıktın sende öp bakayım belki uyanır " yabancı başka bir ses...sonra kıkırtı sesleri hiç biri tanıdık değildi.
"Hayret abi haram demedin öpmek mi istiyorsun yok-" gelen yabancı erkek sesi sözünü tamamlamadan şaplak sesi geldi.
"Kesin sesinizi elimin tersiyle bir çarparım 3 gün uyursunuz öpücük bile kurtarmaz sizi." Sabahtan beri söyledikleri sözlerin sahibi bu adam olmalıydı.
Yakından gelen ince bir sese ait gülüş geldi kulağıma gözlerimi açtığımda tekrar aynı tavanı gördüm.
"Gözlerini açtı!" Diyen heycanlı sesle. Bulanıklık yerini netliğe verdi gözlerimi kırpıştırıp açtığım an karşılaştığım ilk şey bir çift kehribar gözdü endişe ve heycanla parlayan gözleri kahvelerime bakıyordu.
Gözlerimi tam anlamıyla açınca yüzünde ufak bir tebessüm meydana geldi. Etrafıma tanımadığım kişiler toplanmıştı. Boğazımdaki kuruluk yüzünden "su" diye mırıldandım. yaşlı kadın aceleyle su doldurdu. Kehribarların sahibi sırtıma destek verdi başka biri ise yastıklarımı düzeltip dik konuma gelmemi sağladı.
Kim oldukları hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Hastaneye nasıl geldiğim neler olduğu bu sorular beynimi kemiriyordu. bekledim nasıl olsa soracaktım hepsini.
Yaşlı kadın suyu yavaşça içirdi elindeki bardağa elimi sarıp içmeye başladım.
Başımı geriye yaslayarak etrafımdaiklere baktım. Üç erkek ve 3 kadın bana bakıyordu.
Bakışlarım hepsinin üzerinde tek tek gezindi Erkeklerden ikisi -bunlardan biri kehribar gözlü adamdı- oldukça yapılıydılar. Diğeri ise uzun boyluydu ama diğer ikisi kadar yapılı değildi. Genç bir kız, balık etli orta yaşlarda bir kadın ve bir tane de yaşlı bir kadın vardı yaşlı olmasına rağmen güçten kuvvetten düşmüş gibi değildi aksine oldukça dinç gözüküyordu.
Anlamayan bakışlarım en son o adamın üzerinde durdu. Oldukça uzun boylu ve yapılıydı düzenli spor yaptığı her halinden belliydi geniş omuzları ve yapılı vücudu bunu bağıra bağıra söylüyordu kehribarlarına kahvelerimi kenetleyerek "siz kimsiniz, ben nasıl buraya geldim?" Diye kısık sesle mırıldandım sesim oldukça kısık çıkmıştı bunu söyledikten hemen sonra başımı eğerek alçılı kolum ve elime baktım.
"Anlatacağım her şeyi. Bizi Hazalla yalnız bırakın." Kehribar gözlü adamın kurduğu cümleyle çıkmaya başladılar. En son çıkacak olan yaşlı kadın yanıma gelip "bir şey olursa buradayız kızım merak etmeyesin gönlün ferah olsun." Samimiyetle söylediği sözlere başımı sallamakla yetindim. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
Üstelik bu adamla baş başa kalacağım için gergindim onu tanımıyordum. Şiwan neredeydi bu olanları ögrenirse beni mahvedecekti. Hep kötü şeyler yaptı bu defa daha da kötüsünü yapacaktı bulmasın beni istemiyordum acı çektiriyordu sadece.
Artık acı çekmek istemiyordum.
Omzumdaki hafif dokunuşla irkildim yanımdaki adam sadece parmağının ucuyla dokunmuştu korkuyla Yüzüne baktım ellerini kendine doğru çekip "özür dilerim korkutmak istememiştim. Eğer rahatsız oluyorsan kardeşim yengem veya annemi çağırabilirim" ona karşı olumsuz bir enerji hissetmiyordum. Başımı sağa sola olumsuz anlamda salladım gerek yoktu sorularımın cevabını almak istiyordum. Bakışlarımı yüzünden hemen çektim.
Yanıma bir sandalye çekip oturdu "ağrın var mı? Nasıl hissediyorsun" diye sordu başımı kaldırmadan "iyyim" diye mırıldandım sesim yine oldukça kısık çıkmıştı. Ben buydum insanların Yüzüne fazla bakamaz kısık sesle konuşur utangaçlığımın arkasına sığınırdım.
"Ben Hazar Ataşoğlu" kurduğu cümleyle gözlerim kocaman açıldı başımı anlık kaldırdıp şaşkınlıkla yüzüne baktıktan sonra tekrar eğdim. Hazar Ataşoğlu mu şaka mı yapıyordu bu adam! Benim ne işim olurdu buraların en varlıklı ve büyük aşiretiyle. Bu duruma nasıl gelmiştim ben Allah aşkına!
"Hatırlıyor musun konağa geldiğin esnada ben de ordaydım." Hafızamı biraz yoklayınca hatırlamıştım. Yoksa Halil Ataşoğullarından mı kız kaçırmıştı?
"Kuzenin kardeşimi kaçırmıştı" diyince düşüncem doğrulandı ama olay buraya kadar nasıl geldi hâlâ bilmiyordum.
Başımı salladım cevaben "sen o gün bayıldın" sert bir soluk verdi "iç kanaman varmış hastaneye kaldırdık seni ameliyat oldun 1 haftadır da uyuyorsun az önce tam anlamıyla uyanıp gözlerini açtın." Şaşkınlık yüzüme hakim oldu bu kadar olayı 1 haftada da mı yaşamıştım?
Şiwan ona ne olmuştu?
Sesimin titremesine engel olamadım deli gibi korkuyordum ondan "p-peki Şiwan o nerede" engel olamadığım yaşlar gözümden akmaya başladı nolur beni ona vermeyin öldürür beni ben ölürüm sanmıştım ama olmadı acı çektirir o kolay kolay bırakmaz istemiyorum tekrar onun yanına gitmek istemiyorm ben ölmeliydim." Delirmiş gibiydim yaşlar gözümden yağmur gibi yağarken söylediğim tek şey beni ona vermemesi eğer onun yanına tekrar gidersem o evden cenazem çıkardı ya o beni süründürerek öldürürdü ya da ben kendimi.
Yaşattıkları zihnime dolmaya başladı. Vucudumdaki ağrılar kendini daha fazla belli ederken onun iğrenç sesi beynimde yankılanıyordu.
Güzelsin Hazal ve seninle bu gece eğleneceğim.
Dışarı mı çıktın lan sen!
Saçların böyle daha iyi oldu zaten çirkin bir şeydin.
Oruspu mu olacaksın lan başımıza.
Soyun demedim mi ben sana?
zırlama dayak mı istiyorsun.
Sen bu eve kölesin Hazal sadece köle benim kölem bana itaat edecek ben ne dersem onu yapackasın.
"Sussana sus" diyerek kafama vurmama engel olan eller bana sarılınca bir duygu seli yaşıyormuşçasına hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Ruhumdaki acılar bedenimdekileri unutturuyordu. Ruhumdakiler ağırdı iyileşmezdi bir krem ile bir ilaç ile acısı geçmezdi. Ruhtaki yaralar ebediydi.
"Sakin ol o artık yok asla olmayacak bir daha." Dedikleri yeterli değildi ne yapacaktım ben?
Kollarını gevşetmesiyle elektirip çarpmış gibi hemem ayrıldım ondan. Göz yaşlarımı silip burnumu çektikten sonra "nasıl yok mu artık" sesimde baş gösteren heycana engel olamadım umut dolu gözlerle yüzüne baktım.
"olmayacak." Dedi net bir sesle. "Nasıl?" Diye merakla sordum "Kuzenin ve kardeşimin kaçmasına karşın berdel kararı verildi. Bende seni istedim." Son söyledikleriyle gözlerim şokla kocaman açıldı.
Sözlerine devam etti "o şerefsiz sana şiddet uygulamıştı üstüne bir de evliliğiniz gizli olmuştu ağalar bunu duyunca sinirlendiler. Bende seni ondan kurtarmak için berdeli senle yapacağımı söyledim, ama illa kanıt istediler o pez-" boğazını temizleyerek " o gerzeğin seni aldattığına dair bende kanıt bulup ağalara sundum onlar da kabul etti. Yani artık o it yok." Sözleri bittikten sonra bir gülümseme sundu. Hâlâ şaşkınlığımı üzerimden atabilmiş değildim.
Bunların hepsi bir haftada mı olmuştu,?
Ben şimdi Hazar Ataşogluylamı evlencektim yok daha neler..
"Eğer senin de isteğin olursa iyileştikten sonra imam nikahını kıyarız düğün falan istiyorsan hallederiz. Beni istemezsen de büyüdüğün zaman boşanırız kimse de Bir şey diyemez. Korumam altına alırım seni "
Söyledikleri yutkunmama sebep oldu. Hazar Ataşoğlu tanımayan yoktu ismini duymuş lakin umursamamıştım tek bildiğim tanınmış saygın bir aile olduklarıydı. Yardıma ihtiyacı olan insanlara da çoğu kez yardım etmişlerdi. Onlar hakkında hiç kötü bir şey duymamıştım. Karşımda ki adamın ise sözlerinde samimi oldugu her halinden belliydi. Kehribar gözleriyle Yüzüme bakıyor benden gelecek cevabı bekliyordu.
"İmam nikahını hemen kıyalım eğer ondan kurtulmam için seninle evlenmem gerekiyorsa kabul ediyorum yeter ki kurtulayım ondan" kısık sesle söylediklerime şaşırsa da belli etmedi.
Şiwanı tanımıyordu o tam bir psikopattı bana yaptıklarını bir ben bir Allah bilirdi. Akli dengesinin dahi yerinde olduğundan şüphelenirdim. O çok korkutucuydu.
Hazarı Ataşoğlunun gözlerine kaldırdım bakışlarımı "Sonrasına Allah kerim." Güvenmiştim ona çünkü başka çarem yoktu. Hayır desem ne yapacak kime gidecektim? Kimse. Kimsem yoktu şu an ondan başka tutacağım el de yoktu. Tekrar güzel bir tebessüm bahşetti başını eğerek "o zaman yarın imam nikahını kıyarız. Sonra her şey istediğin gibi olur." Karnımda bir noktanın sızlamasıyla yüzümü buruşturmadan duramadım.
Ağrılı bir süreç beni bekliyor olmalıydı. Her tarafım ağrıyordu.
Yüzümü buruşturduğumu görmüş olacakki "ağrın mı var?" Diye sordu ayaklanarak.
"Önemli değil"diye mırıldandım. "Olmaz öyle şey hemşireyi çağırıp geliyorum." Demiş ve odadan çıkmıştı. Arkasından şaşkınlıkla baktım . Alışık değildim düşünülmeye garip geliyordu.
Rüya gibiydi her şey çok ani oluyordu ama hayatımı bırakmıştım artık elimden ne olacaksa olurdu.
Geriye yaslanıp bundan sonra ne olacağını düşünmeye başladım.
Umarım artık iyi olurdu her şey artık....
🕊🕊🕊
Yaşam insanların karşısına sürekli farklı yollar çıkarırdı. Ama hangi yolun doğru olduğunu göstermezdi insanın hayatına dokunuşu da bu noktada başlardı. Seçtiği yolla. Seçtiğim yol doğru muydu yoksa yanlış mı bilmiyorum.
Hislerimle hareket ediyordum ya da çaresizlik beni bu yola mecbur ediyordu.
Aksi halde hastane yatağında şu an imam nikahı kıyacak olmam gerçeğini başka bir şey açıklayamazdı. Evleneceğim adamın ismini soy isimini biliyordum öğrendiğim diğer bilgiler duyduklarımdı.
Ailesi iyidi tabi bunu söylemek için de erkendi ama şu an için bir şey görmemiştim. Annesi, amcasının eşi ve kardeşi çok iyi davranıyordu. Nikaha hazırlanmamda fazlasıyla yardımcı olmuşlardı. Ama dediğim gibi şu an konuşmak için erkendi.
Sessiz bir soluk verdim. İmamı bekliyorduk. Benim şahidim Hazar Ataşoğlunun küçük kardeşiydi. Onun ise ikiziydi başımda ağır işlemeli beyaz bir yazma vardı üstümde ise pijema takımı vardı. Abdest almak ise benim için oldukça zorlu olmuştu eğer Hazarın annesi ve kardeşi yardımcı olmasaydı tekrar bir yerlerimi kırmıştım.
Ortam oldukça sessizdi bir gün önce tanıştığım insanlarla ne konuşulur bilmiyorum açıkçası konuşkan biri de değilim zaten.
İçeriye giren imamla bakışlar oraya döndü imamın arkasından Hazarın amcası ve yengesi girdi.
Ben hastane yatağındayken Hazar da yanımdaki koltukta oturuyordu.
İmam gelip karşımızdaki sandalyeye oturdu aralarında hal hatır faslı ve bazı konuşmalar geçse de pek takılmadım.
İmam dakikalar sonra bize dönüp "Asım oğlu Hazar Adil kızı Hazalı eşliğe kabul ettin mi?" Hazar zerre tereddüt etmeden "ettim" cevabını verdi aynı soruyu imam iki defa sordu aynı cevabı aldı sonra bakışları bana döndü.
"Adil kızı Hazal Asım oğlu Hazarı eşliğe kabul ettin mi?" Tekrar sessiz bir soluk verdim. Hâlâ neyin içine düştüğüme anlam veremiyordum. Daha 1 hafta önce hapis hayatı yaşıyor her gün şiddet görüyordum. Her şey mucize gibiydi. Önceden de dediğim gibi eğer o adamdan kurtulmak için Hazar Ataşoğluyla evlenemem gerekiyorsa evlenirdim.
Bakışlarımı yüzüne kaldırdığımda zaten bana bakıyordu bakışları güven doluydu bakışlarına tutındum verdiği güvene sığınıdım. "Ettim." Diye karşılık verdim imam tekrar aynı soruyu 2 kez sordu ikisine de aynı cevabı verdim. "Mehir olarak ne istersin kızım?" Diye sordu imam. Yerden kaldırmadıgım başımla "Mehir ist-" diye kısık sesle mırıldanmamı Hazarın sesi kesti "Mardin ve İstanbulda bir dubleks daire 10 bilezik 40 kilo altın ve Mardin çıkışındaki gül tarlası" yerdeki bakışlarım bu defa da şaşkınlıkla yüzüne kaldırdım. Her şeyi anladım da gül tarlası ne alakaydı?
İmama dönük olan yüzü bana dönünce başımı hemen eğdim. Bu adam delirmiş olmalıydı o kadar mehiri ne yapacağım ben! Ne yapahım ben gül tarlasın?
İmam Şahitlere de soru sorup dua etti ve dakikalar sonra imam nikahlı eşim olmuştu.
"Artık helalin gelini öpebilirsin abi!" Hazarın kardeşi Hamzanın dediğiyle gözlerim kocaman açıldı ama istifimi bozmadım. İstemiyordum. Ne kimsenin yaklaşmasını ne de kimsenin dokunmasını. Bu Hazarla alakalı değildi o adam bedenime bir çok kez kirli elleriyle dokunmuş kirletmişti. Benimle birlikte olmamış lakin bana dokunma hakkını kendinde defalarca bulmuştu.
Bir erkeğin bana dokunup öpme düşüncesi iyi hissettirmiyordu. Alışmam lazımdı ona. Ben kirliydim bana dokunmamalıydı o da kirlenirdi. Bana kimse dokunmamalıydı hiç kimse. İğrenç biriydim ben saçlarım bile güzel değildi kesmişti hepsini zayıftım tıpkı bir kız çocuğu gibi ben daha çocuktum.
Ne zaman titreyip derin nefesler verdiğimin farkında bile değildim. Kısa saçlarım yüzümü kapattığı için korkumu da endişemi de görmüyorlardı.
Hazar imama teşekkür edip bizi yine baş başa bıraktı. Üstüme hakim olan gerginliğe yine hakim olamadım. İstemesem bile gergin oluyordum halbuki onun yanında huzur da vardı. Bu gün bu nikahı kıymamın nedeni hissettiğim bu huzurdu.
"Hazal yüzüme bakar mısın lütfen?" Yumuşak bir sesle dingince söylediği cümleyle kafamı yavaşça kaldırıp yüzüne baktım boyu fazlasıyla uzun olduğu için kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım. Önünde küçücük kalıyordum şakasız oldukça cüssesiliydi düzenli spor yaptığına emindim.
Yanımdaki koltuğa tekrar oturdu ellerini önünde birleştirdi "Şu konuda anlaşalım senle, ben istemediğin sürece sana asla dokunmam." Derin bir nefes verdi "o evde ne yaşadın bilmiyorum ama her ne yaşadıysan kolay olmadığına eminim burada artık sana zarar verecek kimse yok. Okuyacak ve kendi ayakları üstünde duran bir kadın olacaksın o güne kadar hep yanında olacağıma yemin ederim." Ayaklandı "şimdi yatıp dinleniyor ve iyileşmeye bakıyorsun kız çocuğu Çünkü senin için her şey yeniden başlıyor." Gülümsemesini bahşettikten sonra arkasını dönüp gitti. Odadan çıkmasına rağmen arkasından bakmayı bırakmamıştım.
Bu adam nedir böyle?
Sözleri kalbimi resmen yeşertmişti. Okuyacağımı söylemişti kendi ayaklarımın üstünde duracağımı. Sevinçle güldüm artık her şey son mu bulmuştu?
Kurtulmuştum galiba her şey rüya gibiydi eğer bir rüyaysa bitsin istemiyordum. Tekrar o karanlık odada gözlerimi vücudumdaki ağrılar dudağımda kurumuş kanla açmak istemiyordum. Onun yüzünü görmek istemiyordum.
Başımdaki ağır işlemeli beyaz yazmayı çıkarıp kenara koydum. Yüzümde eksik olmayan tebessümle tavanı izlemeye başladım odadan içeri giren hemşire serumumu yenileyip kontrollerimi yaptığında bile yüzümdeki tebessümüm kaybolmadı.
Yanmış kanatlarım iyileşir miydi? Özgürlük yeniden ruhumda yer edinir miydi ki?
Bilmiyordum.
Belki de güzel gözüken gelecek kötü günlere gebeydi.
Tek bildiğim yeni bir başlangıca adım attığımdı.
Bu yeni başlangıçta tek dileğim geçmişin peşimi bırakmasıydı lakin bazı dilekle r kabul olmazdı tek kabul olmayack dileğimdi bu çünkü gelecek geçmişle şekillenirdi.
🕊🕊🕊
Bir dahaki bölüm görüşmek üzere beyaz güvercinlerimm
Hesabımı takip etmeyi unutmayın
İg: aleynaasil0
|
0% |