@aleynaasil_
|
Yeni bölüme hoş geldiniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfeeeenn
Ig: aleynaasil0
Hatam varsa affola keyifli okumalar🌸🤍🕊️
8.BÖLÜM
"YANANLAR VE YAKANLAR"
Rüya gibiydi her şey uyanmayı bekliyordum. Sanki saatler sonra vücüdümdaki ağrılar ve onun bağrışlarıyla korkuyla uyanacak celladımın bana gelip zarar vermesini bekleyecektim. Sahi neydi bu yaşadığım yetmemiş miydi? Nasıl bir çaresizlik içindeydim ki tanımadığım adamla hemen imam nikahını kıydım?
Nasıl bir korkuydu bu?
Nasıl bir yaşamdı bu? Eğer yaşadıklarıma yaşam deniyorsa ben ölmüş olmalıydım. Başka bir açıklaması olamazdı.
Yine aynı acı içinde kıvranıyordun hastanenin bir kefenin rengi kadar beyaz yatağında sıcak gözyaşlarımda boğuluyordum eklemlerimde inanılmaz bir ağrı baş göstermiş uyumama izin vermiyordu.
O yoktu lakin bıraktığı izler yerli yerindeydi.
Göz pınarımdan akan bir damla yaş daha akıp kayboldu. Kimse yoktu isminin Elif olduğunu öğrendiğim Hazar Ağa'nın kız kardeşi başımda duruyordu. O buradayken uyuma numarası yapmıştım telefonunun çalmasıyla odadan çıkmıştı saatlerdir gelmemişti.
O odadan çıktığı gibi göz yaşlarm bu anı bekliyormuş gibi sicim sicim akmaya başlamıştı. Bacaklarımda öyle bir ağrı vardı ki hareket ettirirken bile feci bir ağrı hissediyordum.
En son bacaklarıma odunla vurmuş üstüne basmıştı.
Aklıma gelenlerle göz yaşlarım arttı.
Nefes alamıyordum bana yaptıkları aklıma düştükçe delirecekemis gibi oluyordum. Belki de deliriyordum...
Kulağıma gelen ayak sesleriyle göz yaşlarımı hemen silip gözlerimi yumdum. Alti ay içinde o odaya gelmeden önce uyuma numarası yapardım belki uyuduğumu görür de zarar vermez diye ama işe yaramamıştı elleri her defasında bir urgan gibi boynuma sarılıp korkuyu iliklerime kadar hissettirmişti ayak seslerini ezberlemiştim. Biri gelmeden önce ayak sesleri kulağıma doluşur beynim alarm verirdi.
Ben çok değişmiştim ama değişimimin sebebi ben değil başaklarıydı.
Kapı yavaşça açılıp kapandı adım sesleri yatağıma doğru geldi. Korkmuyordum çünkü bu onun yani Şiwanın ayak sesi değildi.
Her ne kadar istesemde ağladığım için akan burnuma ve iç çekişlerime engel olamıyordum.
Erkek parfümü her tarafımı sardı gelen kişi karşıma gelip durdu dakikalar sonra "uyumadığını biliyorum Hazal" diyen kişi Hazar ağadan başkası değildi. Gözlerimi açıp suçlu bir çocuk gibi bakışlarımı yere eğdim.
Kısık gülüşü kulağımda yankılandı "yakalandın küçük hanım şimdi söyle bakalım niye ağladın?"
Son söylediği ile şaşırmadan edemedim ağladığımı anlamış mıydı?
Salak tabi ki de anladı kim olsa anlardı.
"Önemli bir şey yok." Diye mırıldandım kısık sesim bana bile zor geliyordu. Ağladığımdan olsa gerek sesim garip de çıkmıştı.
Acaba sesimi duyuyor mu diye düşünmeden edemedim genelde sesim kimse tarafından pek duyulmazdı vaktinde çığlıklarım bile duyulmamıştı.
yatağın Yanımdaki sandalyeye oturdu.
"Yalan söylemekte çok kötüsün ve bu iyi bir şey"bakışlarımı tekrar yüzüne kaldırdığımda gülümsüyordu. "Ağrın mı var?" Yumuşak bir sesle söylediği cümleyle ağrılarımın olduğunu söyleyip söylememekte kararsız kaldım. Ses tonu çok güzeldi insanın kanmaması mümkün değildi.
Gözlerimle baştan aşağı süzdüm onu çok fazla yapılıydı şakasız önünde küçücük kalıyordum. Giydiği siyah tişört ve kumaş pantolonla güzel bir uyum içindeydi.
Bakışlarını tekrar yüzüne kaldırınca merakla bakan kehribarlarıyla karşılaştım onu süzdüğümü fark etti mi bilmiyorum lakin utanmıştım bakışlarımı tekrar ondan çekip yutkundum "biraz ağrım var," diye tekrar mırıldandım.
"Karnındaki yaralar mı yoksa bacakların mı? Doktor oradaki ağrıların daha fazla baş göstereceğini söyledi"
"Bacaklarım" demekle yetindim.
Ayaklanıp baş ucundaki komidinin çekmecesinden eczane poşetini karıştırıp bir krem çıkardı.
"Elif burada değil çalıştığı klinikteki hastalardan birinde bir sıkıntı olmuş oraya gitti." Elif psikiyatristi o da bu sene staj için bir klinikte görev yapıyordu bana bunları anlatmış meslek aşkından bolca söz etmişti. Sevdiğin mesleği yapmak güzel bir duygu olmalıydı.
Benim tatmayacağim bir duygu...
Acaba karşımdaki adamın mesleği neydi?
"Sürebilecek misin kremi bacaklarına" demesiyle ikimizin bakışları da alçılı koluma kaydı dediğini kendi de saçma bulmuş olmalı ki mahçup bakışları yüzüme kalktı.
"Ben en iyisi hemşireyi çağırayım" dedikten sonra odadan çıktı.
Kendi de sürebilirdi lakin rahatsız olacağımı düşündü muhtemelen rahatsız olup olmayacağımdan emin değilim ama istemezdim.
Pikeyi üstümden çekip eşofmanimin ucunu sıyırıp bacaklarıma baktım. Berbat gözüküyolardı tıpkı yüzüm gibi henüz bakmaya cesaret edememiştim yüzüme.
İmam nikahını kıydığımız gün Leyla hanım ve Elif'in vücudumun halini görmemesi için kırk takla atmış abdest almak yarım saatimi almıştı. O kadar çabama rağmen morlukların ve çürüklerin birazını gördüklerine emindim.
Yüzüm... Berbat halde olmalıydı ama bazen düşünmeden edemiyorum yüzüm belki de o kadar kötü gözükmüyordur kötü gözükseydi Yüzüme baktıkları zaman bakışlarını kaçırmazlar mıydı?
Sonuçta çirkin bir yüze bakmaya kimse katlanmazdı.
En çok canımı yakan da saçlarımdı benimle neden evlenmişti ki perişan bir haldeyim iğrenç gözüküyorum bir özelliğim güzelliğim yok birkaç çirkin çilden başka bir farklılığım yok.
Berdelse Yaseminle evlenebilirdi oldukça güzeldi sarışın renkli gözlü bakanın bir daha bakacağı biriydi onu isteyebilirdi.
Acımış mıydı bana?
Bu düşünceye üzülmeden edemedim ne ara aktığını bilmediğim sıcak yaşlarıma bir yenisi daha eklendi. Alçılı olmayan elimi yüzüme kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Yaşamak istemiyorum. Ben ölmek istiyorum.
"Hazal" diyen Hazar Ağa'nın endişeli sesine aldırmadım kimse bana acısın istemiyordum başımı başka yöne çevirdim "gidin lütfen" diyerek zar zor konuştum hıçkırıklarımın arasından.
Yüzüme kappatığım ellime dokundu elleri ellimi yüzümden yavaşça çekti. Baş parmağıyla göz yaşlarımı sildi.
Arkasına dönüp orada olduğunu fark etmediğim hemşireye "siz kremi sürün lütfen" dedi hemşire Hazar ağayı onaylayıp kremi eline alıp eşofmanımı biraz daha yukarı çekip kremi sürmeye başladı.
Tuttuğu elime baktıktan sonra yüzüne baktım bana bakıyordu göz göze gelince bakışlarımı yüzünden hemen çektim.
Masanın üstündeki saati görünce derin bir soluk verdim saat ikiydi tam iki.
Bu saate gelirdi dakik bir adamdı geç kalmayı da geç kalkınmasını da sevmezdi yemeği vaktinde hazır olacaktı çoraplarını bile ütületirdi. Tam iki de odaya girer bir karabasan gibi üzerime çökerdi.
Aklıma gelenlerle tekrar korku zihnimde ve bedenimde hüküm sürdü.
Saklanmam lazımdı gelecekti birazdan beni bulmamalıydı.
Hazal diyen iğrenç sesini duymak istemiyordum beni bulmamalıydı!
Nefes alış verişlerimin sıkılaşmaya başladı saate baktıkça her gece yaşadıklarım zihnimde dönüp duruyordu.
"Saklanmam lazım" diye mırıldandım Hazar Ağa'nın avcundaki elimi sıkıca ama canımı yakmayacak şekilde tuttuğunu hissettim.
Alışıktım ben canımın yanmasına bu denli endişe etmesine gerek yoktu.
Bakışlarım yüzüne kalktı içimde engel olmadığım endişeyle "saklanma lazım beni bulmamalı" Hazar Ağa'nın bakışları yüzümün her zerresinde gezdi göz bebeklerinin titredigine an be an şahit oldum gözlerinde anlamadığım bir duygu seli akıp geçti.
Ama vaktimiz yoktu saat ikiydi burada olacaktı endişeyle hareketlnedim ani hareketimden dolayı sızlayan bedenimle inledim Hazar ağa hemşireye bir şeyler söyledi lakin pek ilgilenmedim endişeyle bana dönüp beni kendisine çevirdi "Hazal o gelmeyecek artık senden uzakta olacak sana yemin ederim sana bir adım dahi yaklaşmasına izin vermeyeceğim."
Yaşların sıcaklığı yine yüzümde yerini buldu bitmiyordu ne kederim ne de göz yaşlarım.
Dediği şeyle kehribarlarının en derinine baktım avcundan elimi çektim işaret parmağımla kafama iki kez vurarak "onu buradan nasıl uzaklaştırackasin! buraya kazınmış olan altı ayı nasıl sileceksin?" Elim halsizce yanıma düştü "o her an zihnimde dönüp duruyor yaşantılarını hep bir film gibi izletiyor gözümü kapatiyorum rüyalarımı kabusa çeviriyor açıyorum... Vücudumdaki izlerini görüyor bu defa da bunun acısını çekiyorum ben..." Ruhsuz bakışlarımı duvara çevirip sakınce bir soluk verdim "yaşamak istemiyorum."
Beni kendine çekip sarılmasıni beklemiyordum sanki sabahtan beri ağlamıyormus gibi yine ağlamaya başladım bu kadar şevkate alışık değildim ben.
"Özür dilerim" dedi hâlbuki özür dilemesi gereken o değildi "seni o cehennemden erken bulup çıkaramadığım için özür dilerim."
Elleri kısa olan saçlarımın arasında gezindi "sana geç kaldığım için özür dilerim." Daha da bir şey söylemedi sessizlik ikimizin arasında sürüp gitti bu defa başımdaki ağrı kendini göstermeye başladı. Hemşirenin sürdüğü krem iyi gelmişti ama diğer ağrılarım için aynı şeyi söyleyemiyecketim gözlerim ağırlaşmaya başladi uzaklardan kapı sesi geldi "abi ağri kesici vurmaya geldim" diyen erkek sesi sonrasında kolumda hissettiğim ufak bir sızı. Uyku beni ele geçirdi. Sonrası derin bir boşluk ama huzurla korkmadan yattığım bir uykuydu.
Hazarın Hazal uyuduktan sonra kurduğu tek cümle ise "sana cehhenemi yaşatanları o cehennem ateşinde yakacağım küçüğüm öyle bir yakacağım ki külleri dahi bulunmayacak."
🕊️
Doktorun odasının önüne gelince kapıyı açıp içeri girdim beni gören Selim kafasını bilgisayardan kaldırıp gülümseyerek yüzüme baktı "bende diyordum nerede kaldı bu Ateşoğlu." Dediğine gülümsedim "işlerim vardı onlarla ilgilendim" karşısındaki koltuklardan birine oturdum. "Hazalın durumunu sormaya geldim."
Başını aşağı yukarı gayri ihtiyarı sallayıp oturduğu yerden dikleşti "biliyorum kuzen biliyorum...durumunu doktoruna sordum hatta senin için Hazal hakkında uzun uzun konuştum."
"Ne dedi?" Diyen Hazarla Selim Doktorun ona söylediklerini Hazara anlatmaya başladı "zor toparlanacak diyor ne diyecek piç kızı çok hırpalamış geldiği zaman çok kırığı vardı. Sırtının küçük bir kısmına platin taktik biliyorsun ayrıca koluda kırık bacaklarında ise hasar, yer yer incinmeler ve çatlakar var toparlanması en az bir buçuk ay alır. Bir güne taburcu edilir ama evde iyi bakman gerekiyor kıza her şey bir yana piskolojik bir destek alması şart geceleri rüyasında iyi şeyler görmediği açık hemşireler müdahale etmese dikişlerini patlatacak rüyada bir tür kriz geçiriyor bu ona fizikten de acı veriyor çünkü farkında olmadan sert hareket ediyor bu da canını yakıyor." Selim sert bir soluk verdi "açık konuşmak gerekirse kızın yaşaması bile mucize o kırıklarla kimse dayanamazdı kırılan, çatlayan veya incinen kemik acı verir bunca acıya nasıl katlandı aklım almıyor."
"Bilmiyorum nasıl dayandı öyle bir canının elinde altı ay boyunca nasıl katlandı bilmiyorum ama hep şükür ediyorum onu buldum yanıma aldım artık kimse zarar veremez canını yakanların canını yakmadan durmayacağım."
"O it ne yapsan hak ediyor kuzen arkandayım. Şunu söylemeden de geçmiycem kızı hemen piskoloğa yönlendirme istemeyebilir ona sor ondan sonra yemeğine dikkat edin yaşına göre kilosu çok az bazen istemeyebilir yemek yemek ama bir şekilde yedirin vitamin takviyesi uygulayın bide yarın biraz yürüyüş yapsın onun için zor olcak ama sürekli yatması da iyi değil."
Hazar başını sallayarak onayladı"ona en iyi şekilde bakacağım" dedi kendinden emin bir sesle. Yerinden ayaklandı tam gidecekken arkasından Selim'in "Ha bu arada hayırlı olsun" demesiyle duraksadı "eyvallah" dedikten sonra odadan çıktı arkasından sırıtarak baktı Selim kırk yıl düşünse Hazarın bu şekilde evleneceği aklının ucundan dahi geçmezdi. Hayırlısı buymuş diyip geçti.
Odadan çıkan Hazar derin bir soluk verdi Hazalın o konakta kolay şeyler yaşamadığı belliydi ne yaşadığını düşündükce çıldırıyordu.
Asansöre girip Hazalın odasının olduğu katın numarasına bastı.
Sırtını asansörde yaslayıp kendi kendine mırıldandı "iyleşeceksin küçük hanım öyle bir iyleşeceksin ki küllerinden yeniden doğacaksın bende hep yanında olacağım ne olursa olsun." Söylediği sözler adeta bir yemin gibiydi artık herkesin yaşattığını yaşama vaktiydi.
Hazar Ataşoğlu beyaz güvercininin yanan kanatlarını iyleştirecek buna onu yapanları ise yakacaktı.
🕊️
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir yeni b ölüm yakın zamanda gelecek artik geç gelmiyecek bölümlerr emin olun canlarrr
Lütfen Instegram hesabımı takip etmeyi unutmayınn ıg: aleynaasil0
Öptüwmm🥹😘
|
0% |