Yeni Üyelik
11.
Bölüm

9.BÖLÜM

@aleynaasil_

 

SELAMM yeni bölüme hoş geldiniz beyaz güvercinlerimmm

 

Oy ve yorumlarınızı unutmayınnn hatam varsa affola keyifli okumalar 🤍

 

Bölüm sonundaki açıklamayı okuyunuz lütfeeenn

 

9.BÖLÜM

 

YABANCI HİSLER

 

Huzursuz bir uyku ve rüyalardan sonra gözlerimi yeni bir güne tekrar açtım uyku sersemliğini üstümden atınca fark ettiğim ilk şey sağ elimin üstündeki ağırlıktı başımı o tarafa doğru çevirince gördüğüm manzara ile dumura uğradım Hazar koltukta başı yana düşmüş bir şekilde uyuyordu eli ile benim elim temas halindeydi.

 

Şaşkınlıkla ellerimize baktım eliyle elimi hafifçe tutmuştu. Uyuduğu için saçları alnına dağılmıştı nefes alış verişleri oldukça sakindi.

 

Derin bir nefes verdim her şey çok hızlıydı ve ben hayatımın hızına yetişemiyordum. Dakikalarca onu izledim bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Belkide yapacak bir şey olmadığı için bunu tercih ettim.

 

Ne yaptığım hakkında hiç bir fikrim yoktu.

 

Kıpraşınca hemen gözlerimi yumdum hareketlenmesiyle uyandığını anlamıştım. Elim onun eliyle hâlâ temas içindeydi başparmağıyla elimin tersinde serumun morartığı yeri okşadıktan sonra ayaklandı temasımız da bu şekilde kesilmiş oldu.

 

Banyo kapısının açılıp kapanma sesiyle banyoya girdiğini anlayıp gözlerimi açtım. Tüm kemiklerim sızlıyordu. Bu ağrılar ne zaman son bulacaktı? Bazen nefes alınca bile kaburgalarımın arası ağrıyordu. Üstelik destek olmadan ayaklanıp yürüyemiyordum bile! Bacaklarımda bir sıkıntı olduğu bariz ortadaydı.

 

Ama ne ben kendim hakkımda bir şey soruyordum ne de onlar bana durumum hakkında bir şey söylüyorlardı. Bakışlarım elimin tersindeki morartıya kaydı. Derince yutkundum. Şevkat mıydı bunun adı ya da merhamet? Değer mi veriyordu bana? Daha doğru düzgün tanımadığı bir kıza neden bu denli iyi ve samimi davranıyordu!?

 

O kız artık onun eşi oldu.

 

Bu konuya değinmiyorum bile.

 

Birden gelen ezan sesiyle bakışlarım cama kaydı fazla huzurlu hissettiren bir sesti sabah ezanı okunuyordu.

 

Banyo kapısının sesiyle bakışlarımı camdan çekip gözlerimi yine hemen yumdum.

 

Odadaki dolabın açılıp kapanma sesi geldi oldukça sessiz hareket ediyordu. Sesler kesilince merakla gözlerimi açtım.

 

Gördüğüm manzara ise çok güzledi.

 

Hazar ağa Sırtı bana dönük bir şekilde namaz kılıyordu. Hayranlıkla bir süre izledim kıblenin yönü nedeniyle sırtı bana dönük bir şekilde namaz kılıyordu.

 

Neden bilmiyorum ama bu manzara oldukça hoşuma gitmişti. Sabah namazını o kadar güzel huşu içinde kılıyordu ki...

 

Hayran kalmamak mümkün değildi.

 

Namazı bitince ellerini göğe doğru kaldırıp dua etmeye başladı.

 

Dualarında olmak isterdim.

 

Belki de dualarındaydım...

 

Sırtımı, zorlansam da,yatak başlığına yaslayıp izlemeye devam ettim.

 

Yere serdiği seccadeyi sakince toplayıp katladı. Arkasını döndüğünde beni uyanık görünce şaşırsa da belli etmedi. Gözlerinden bakışlarımı çekip yere eğdim.

 

"Hayırlı sabahlar çok mu ses çıkardım?" Diye mahcupça sordu.

 

"Allah kabul etsin, hayır ben kendim uyandım" diye kısık sesle konuştum. Umarım sesim ona gitmiştir.

 

Seccadesini koltuğun kenarına bırakıp oturdu. "Nasıl hissediyorsun?" Sorusu üzerine kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzündeki ufak tebbesümle bana bakıyordu "bana ne söylemek istersen söyle Hazal asla çekinme bu konuda. ağrın varsa, sıkıldıysan, üzgünsen bir derdin varsa konu ne olursa olsun fark etmez bana söyle. Söyle ki derdine deva olayım."

 

Bakışlarımı yere doğru eğdim "her derdin devası yoktur. Bazen iyleşmek için acı çekmek mecburidir." Sesimdeki ruhsuzluk beni iliklerime kadar üşütmüştü.

 

"Her derdin devası vardır sadece geç keşfedilir. " Söyledikleriyle bakışlarımı ona doğru çevirdim Kehribarlarıyla kahvelerime bakıyordu "sen dermanını keşfettin. Artık acı çekmeye mecbur değilsin."

 

Zaman durmuş gibi gözlerine takılı kaldım. Ne demek istiyordu?

 

Derdim'in devası o muydu?

 

Ortamdaki ağır havayı dağıtmak için "şimdi söyle bakalım nasıl hissediyorsun"

 

Ona dürüst oldum "tüm kemiklerim sızlıyor. Bazen bu ağrılar hiç gecmiyecekmis gibi geliyor." Diye mırıldandım.

 

Sesim her zaman ki gibi kısık çıkmıştı. Bu ona karşı zamanla aşacağım bir şeydi daha onu yeni tanıyordum duvarlarımı ona karşı yıkmak zaman istiyordu.

 

"Geçecek inşallah bu gün eğer sende istersen biraz yürüyüş yapalım senin için zor olacak ama doktor yürüyüş yapman gerektiğini söyledi."

 

Başımı aşağı yukarı hafifçe sallayarak "olur" diye mırıldandım. Yürümek benim için tam bir eziyet olacaktı.

 

Gülümsedi. Aramızda bir kaç saniyelik sessizlik hüküm sürdü. Lavaboya gitmem lazımdı bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum birinin desteği olmadan yürüyemiyordum.

 

Kıvranmalarımı fark etmiş olacak ki "bir şeye mı ihtiyacın var?" Diye sordu.

 

Yüzünü utanarak baktım bu nasıl söylenirdi bilmiyorum "şey...ben aslında gitmem gerekiyor."

 

"Nereye?" Diye sordu eğlenen bir tavırla eğlenen tavrına anlam verememiştim.

 

"Şeye"

 

"Nereye"

 

Derin bir nefes verdim bakışlarımla banyoyu işaret ettim.

 

"Oraya"

 

Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırıp "orası neresi Hazal"

 

Sert bir soluk vererek "banyo banyoya gitmem lazım" dedim en sonunda dayanamayıp. Sesim olduğundan daha kısık çıkmıştı.

 

Gülümsedi "götüreyim" diyince yutkundum.

 

Hadi bakalım!

 

Yanın başıma gelip sırtıma destek verdi temasıyla garip hissetmiştim. Elini sırtımdan birden çekti anlamaz bakışlarla yüzüne baktım"istersen hemşire çağırayım... Yani eğer rahatsız oluyorsan ben hemşire çağırabilirim" ağzından çıkan cümlelerle yüzümde ufak bir tebessüm meydana geldi.

 

Benim düşüncelerim önemsenmezdi ki, benim fikrim sorulmazdı hiç sorulmamıştı...

 

"Gerek yok" dedim gerek yoktu sadece banyoya kadar yürüyecektim sonrasını kendim de halledebilirdim.

 

Bacaklarımı yataktan aşağı doğru indirdim. Yüzümü buruşturmadan edemedim şakasız en ufak bir hareketinde dahi vücudum ağrıyordu.

 

"Üstünü değiştirebilecek misin?" Diye merakla sordu.

 

"Hı hım tek başıma yapabiliyorum" hemşirelerin ve doktorların bile mecburi olmadıkça vücudumdaki morlukları, ezikleri, çürükleri görmelerine katlanamıyordum.

 

Dolaba doğru ilerleyip Elif'in getirdiği etiketi üstünde küçük ayıların olduğu bir pijema takımını bana göstererek "bunu giymek ister misin?" Takımın üstünü açıp gösterdi koca cüsseli adamın üstüne aycıklı pijema tutması komik görünmüştu bana göstermek için takımın üstünü açmıştı ve farkında olmadan kendi üstünde tutuyordu.

 

Ufak bir kıkırtı ağzımdan kaçtı bunu fark edince utançla başımı eğdim "olur fark etmez" diye mırıldandım.

 

Bu adamın benim sesimi duyması mucizeydi. Çünkü sesim kısık çıkıyordu.

 

"Pekâlâ" dedikten sonra yanıma adımladı. Pijema takımını yanıma bıraktı. Tekrar geri gidince ne yaptığını görmek için onu izledim dolabın diğer kapısını açıp içinden bir çift panduf çıkardı.

 

Önüme gelip eğilince şaşkınlıkla önümde pandufları giydirmek için eğilen adama baktım.

 

Koskoca Ateşoğlullarının başındaki adam bir kıza panduf giydirmek için eğiliyordu.

 

Kalbimin teklediğini hissettim.

 

Hazar Ataşoğlu her şeyiyle iyi bilinen bir adamdı ama bu kadarını beklemiyordum.

 

Pandufları giydirip eğildiği yerden kalktı "üşütme diye giydirdim" diye açıklama yaptı. Bir şey diyemedim...

 

Birden havalanınca şaşkınlıkla yüzüne baktım "ne yapıyorsun" diye şaşkınlıkla sordum. "Banyoya götürüyorum" diye normal bir cevap verdi.

 

"Kucağına almana gerek yoktu yanımda durman yeterliydi sadece sana tutunacaktım."

 

"Zaten birazdan yürüyüş yapınca yorulacaksın. İçeride de pijemalarını giymeye çalışırken yine yorulacaksın. Seni bir kaç adımlık yer için yormak istemedim." Banyo kapısının önünde yavaşça yere bıraktı ona tutundum ne zaman eline aldığını fark etmediğim pijema takımını uzatınca aldım "bir şey olursa bana seslen tamam mı? Burada bekliyorum."

 

Başımı usulca aşağı yukarı doğru salladım.

 

Banyonun içine girdim hasatlar için olan demir destek yerlerine tutunarak işlerimi halletmeye çalıştım oldukça zorlanmıştım alçılı kolum işleri daha da zorlaştırıyordu bu süreç içinde aynaya asla bakmadım.

 

Bakarsam berbat hissedeceğimi biliyordum. Berbat bir haldeydi ve ben o halimi o evde defalarca görmeme rağmen burada görmek istemiyordum.

 

Bazen bildiğiniz şeyleri görmek istemezdiniz.

 

Gözümden akan yaşa engel olamadım. Acınası bir haldeydim. Belki de alışmıştım insanların bana acımasına

 

Kapının tıklatılma ve "Hazal iyi misin?" Diye gelen sesle düşüncelerimden sıyrıldım.

 

Değildim iyi değildim.

 

Aynaya kaydı bakışlarım insanların beni nasıl gördüğünü merak ediyordum ama bu canımı yakacaktı.

 

Boş versene bu canının ilk yanışı değil öldürmez.

 

Küçük adımlarla aynaya doğru ilerledim aynada yansımamı görmeme bir adım kala gözlerimi yumdum.

 

Derin soluklar alıp verdim göz kapaklarımı sakince araladım.

 

İğrenç bir görüntüydü.

 

Sertçe yutkundum yüzümdeki morluklar patlamış kaşım ve dudağım,morarmış gözüm... Berbattı

 

Kısa ve yamuk saçlar gözümden akan yaşlara engel olamadım. Kapının dışında gelen sesleri duymuyordum hıçkıra hıçkıra ağlmaya başladım.

 

Kendimden nefret ediyordum dengemi kaybetip yere düşünce daha çok ağlamaya başladım. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak acı içindeydim.

 

Kapıdan gelen seslerle kulaklarımı kapadım. Bu hareketin alçılı olan kolumda acı hissetmeme neden olmuştu.

 

Neredeydim ben?

Kapıya sertçe vuruluyordu o kapıyı kırmaya çalışıyordu. Şiwan gelmişti...

 

Gelmesin.

 

Ellerimle kulaklarımı daha sıkı kapattım duymak istemiyordum onu görmek istemiyordum.

 

Derinlerden "Hazal" diyen bir ses geldi.

Vücudumdaki ağrılar şiddetini artırmış gibiydi.

 

Büyük ellerin yanaklarımı avcuna aldığını hissettim. Farkında olmadan hala göz yaşı akıtıyordum.

 

"Hazal bana bak sakin ol kimse yok burada" nefes almaya çalıştım beceremedim. Göz yaşlarım silince görüşüm netleşdi Hazardı karşımdaki adam.

 

Yaşlarla dolu gözlerimle endişeye bürünmüş yüzüne baktım. Kollarımı etrafına sıkıca doladım. Alçılı olan kolum bu hareketle daha çok sızladı.

 

"Ne olur beni ona verme ne olursa olsun beni Şiwana verme. Korkuyorum tekrar o konağa gitmekten korkuyorum yalvarırım ne olursa olsun beni ona verme... Biliyorum çirkinim size layık biri de değilim ama tekrar o yere dönemem gidersem... Eğer... Eğer o konağa tekrar girersem kendimi öldürürüm. Daha acısız olur."

 

Beni kendine çekip kollarını etrafıma doladı. “şşhh böyle bir şey asla olmayacak. Ne olursa olsun seni asla bir daha onunla karşı karşıya bile getirmeyeceğim." Parmakları kısa saçlarımın arasına daldı "hem çirkin olduğunu nereden çıkardın? Çillerin her kadına bedel Hazal. Güzelliğinin farkında değil misin?"

 

Burnumu çektim soluk çirkin çillerimi kimse beğenmezdi ki kolları çok güvende hissettiriyordu biraz sakinleşmiştim lakin göz yaşlarım gene usul usul akıyordu.

 

Çocuksu bir sesle "Güzel miyim yani?" Diye sordum ıslak kirpiklerimin altından yüzüne bakarak.

 

Gülümsedi "güzelsin hem de çok" diyerek karşılık verdi.

 

Kalbimin teklemesine anlam veremedim.

 

"Yalan söylemeyin" diye kısık sesle mırıldandim bakışlarımı yüzünden çekip.

 

"Ben yalan söylemem yüzünde şu an bazı morluklar ve yaralar var o yüzden kendini çirkin hissediyorsun onlar sonsuza kadar yüzünde kalmayacak küçük hanım o izler geçince çok daha güzel olacaksın. Suretin güzelliğine de bu denli takılma ruhun güzelligi suretin güzelliğini unutturur Hazal. Senin ruhunun güzelliği suretinin güzelliğini pek de önemli kılmıyor." Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı "Unutma ebedi olan ruhtur yüz zamanla yaşlılığa mahkum oluyor." Ellerini bacaklarımın altından geçirip beni yine kucakladı. Şaşkınlığım bu defa kısa sürdü kurduğu cümlelerin etkisindeyim.

 

O haklıydı.

 

Lavabonun üzerine oturttu beni "biraz eğilebilecek misin?" Diye sorunca zor da olsa biraz eğildim tek avcuna biraz su doldurup yüzümü yıkadı. Yüzümü yıkamıştım lakin ağladığım için tekrar yıkamıştı.

 

Hareketleri oldukça yavaş ve dikkatliydi hareketleri canımı acıtmaktan korkuyormuş gibiydi.

 

Çünkü öyleydi. Ama kimse benim canımı yakmaktan korkmazdı ki

 

Havluya yüzümü sakin hareketlerle kuruladı kendimi ona bıraktım.

 

Yorulmuştum dinlenmek istiyordum.

 

Banyo dolabını açıp içinden tarak çıkardı. "Saçlarını taramamı ister misin?" Sorduğu soru ruhumu bin parçaya ayırdı. Ruhumun bir köşesinde arkası dönük kız çocuğu heycanla ellerini çırptı. O kız çocuğu hiç büyümemişti...

 

Tekrar gözlerimden yaşlar aktığını görünce kaşları çatıldı çenemi tutup hafifçe yukarı kaldırdı göz göze geldik kehribarları hüznün esiri olmuştu "daha önce kimse saçlarını taramadı öyle değil mi?" Diye sorması ruhuma atılan ikinci darbeydi.

 

"Saçlarımı Kimse sevmek için dokunmadı ya kestiler ya çektiler ama kimse okşamadı kimse sevmedi" titreyen sesim nedeniyle kelimleri duraksayarak söylüyordum.

 

Bir kız en çok saçlarını severdi ben sevmiyordum. Çünkü saçlarım kötü anılara gebeydi her teline bir dert sığdırmıştı her telinde yasanmışlıkların izi vardı.

 

Bazen yolmak istiyordum. Onun izi vardı orda silmek istiyordum.

 

Yine sarıldı her şeyi unutturmak istercesine. Tarağı aldı ardından beni tekrar kucağına aldı. Bunu yaparken hiç zorlanmıyordu zaten oldukça yapılı bir adamdı.

 

Yatağa oturtup taraği yanıma bıraktı tekrar eğilip pandufları ayağımdan çıkardı koltuğun üzerinde duran kahverengi kalın çorapları eğilip ayağıma geçirdi. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım pijemanin paçalarini çorabın altına koyunca yüzümdeki tebessüm daha çok büyüdü.

 

Bu his çok farklıydı farklı hissettiriyordu.

 

Eğildiği yerden kalkıp gülümsememe karşılık verdi. Bacaklarımı yatağa uzattım arkama geçti konuşmadan birbirimizle anlaşıyor gibiydik.

 

Tarağı saçlarıma değdirdiği an kalbimin bir köşesinde çiçekler açtı sanki heycanlanmadan edemedim.

 

Saçlarımı uzun bir süre taradı bu an hayatımın en güzel anıydı.

 

Bu anı asla unutmayacaktım.

 

Tarağı komidinin üstüne bıraktıktan sonra sırtımı yatak başlığına yaslamama yardımcı oldu. Kapı çalınınca Hazar gel komutunu verdi içeriye elinde kahvaltı tepsisiyle hastane personellerinden biri girdi Hazar kahvaltı tepsisini kadından alıp teşekkür etti. Kadın çıkınca tepsiyle yanıma geldi.

 

"Sen kahvaltını yap ben bir telefon görüşmesi yapıp geliyorum tamam mı?" Başımı olumluca salladım dediklerine.

 

Odadan çıkınca arkasından bakakaldım.

 

Daha önce hiç hissetmediğim duyguları hissettiriyordu. Bu çok farklıydı...

 

🫠🌸🫠

 

Evettt bir bölümün daha sonuna geldik öncelikle önemli bir açıklama yapacağım.

 

İs Kokan Kanatlara bir süre ara veriyorum Arkadaşlar Hewidarı final yaptıktan sonra bu kitabıma yoğunlaşacağım o yüzden lütfen yeni bölüm istemeyin çünkü Hewidarı artık Final yapmak istiyorum ardından da is kokan kanatları yazıp bir kaç ayda final yapacağım en sonund ise Hazan Vaktini yazacağım

 

Aklımda yeni ku

rgularım var onları da bu süreçte yayınlamayı düşünüyorum arka planda bir asker kurgusu var nasip olursa onu da yayınlamak istiyorum o yüzden Hewidarı bitirdikten sonra İs Kokan Kanatlara bölüm gelecektir.

 

Sabrınız için teşekkür ederimm:)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%