Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Gençlik Rüzgarı

@aleynabayindir

Duygularınızın içerisinde kaybolduğunuz oldu mu? Hatta onu bulmaya çalıştıkça daha dibe batıp, bulunamayacak olduğunuz?


   Ben Nihan Mihre Sonay, ilkokul zamanlarından beri tanıdığı ve hatta sonrasında ailelerinin de tanışıp aile dostluğu kurduğu, Atılganların biricik oğlu Efe Alp Atılgan'a aşık olmuş zavallı kız. Kesinlikle bunu söylediğim andan itibaren, aklınızda durumum az çok belirmiştir. Evet ben kesinlikle o platonik ve acınası denilen aşkın içerisinde yerimi almıştım.


   Bunun aşk mı yoksa takıntı mı olduğunu uzun zaman karar verememiştim, tabi bu durum bu akşama kadar sürmüştü... Ama öncesinde onu ve beni tanımanız için kısa bir özet geçmeli ve bugünün anlamını size anlatmalıyım.


   Adının anlamını, aşık olduğu yani Efe'nin kendisine her bakışında görebilen çok da zeki olmasa bile kendine yetecek kadar zekası olan bir genç kızın tekiyim. Bu arada adlarımdan birinin anlamı TDK'ye göre; gizli, saklı, gizlenmiş, saklanmış. Ve hatta görünmeyen, göz önünde olmayan anlamlarını taşıyor. Bir diğeri ise, ilk anlam olarak güneş iken ikincisi ise sevgi. Bir bakıma sevgisi görünmeyen bir kız olmamı belki de adıma borçlu olabilirim!


   Ben ayrıca adının dışında edebiyatı seven, şiir okumaya bayılan ama asla yeteneği olmayan ve yazamayan birisiyim. Bunun haricinde ise anın tadını çıkarmayı asla bilmeyen, her anını dakikası dakikasına saklamaya çalışan fotoğraf makinesi denilebilecek olan kızım.


   Efe'ye gelecek olursak, o çok başka birisi. En azından benim gözümde...


   Küçük yaştan itibaren sporun her alanında kendini denemiş ve en sonunda kick boks alanında kalmayı tercih etmişti. Vücut çalışmaya kesinlikle bağlı bir insandı, sağlıklı beslenmek onun doğasında vardı. Kulağa hoş gelen her şarkıyı dinler, hemen hemen yapılan her konsere gider ve insanların içerisinde tamda ortalarda yerini edinir, kendine yetmenin keyfini çıkarırdı. Bu sıradaysa ben kesinlikle önlere gider ve konseri dakikası dakikasına kaydetmeye çalışırdım.


   İlkokuldan liseye kadar birlikte okumuştuk ve bu üniversite ile son bulmuştu. İkimizde bu noktada ayrılmak durumda kalmıştık. O Antrenörlük Eğitmeni olmak isterken, ben yeteneğim olmasa bile ilgim var diyerek Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü seçmiştim.


   Sadece bölümler ayırmamıştı bizi, okullarda destekçi olmuştu. O okumak için Kocaeli'ne giderken, ben Eskişehir'e gitmek durumunda kalmıştım. Ve şimdi yazı birlikte geçirmek için verdiğimiz bu kararımızda büyük gerçekler bizi bekliyordu.


✶ ✶ ✶


21 Haziran 2022- İstanbul


   Güneşin altında kan ter içerisinde kalsalar bile, durmak bilmeyen çocuklar gibiydiler. Nihan ara ara duruyor, hafif eğilir gibi durup elleri bacaklarında destek alıp koşmaya ve yeni oyuncaklara varmaya çalışıyordu. Aynı durum Efe için geçerli değildi, o nefesini daha düzenli ayarladığından hiç yorulmadan her yere varabiliyor ve gülerek Nihan'ı bekliyordu.


   "Bana yazın çok eğleneceğiz dediğinde, beni lunaparka gelmeye zorlayacağını hiç düşünmemiştim."


   Sesin sahibi sıcak havadan etkilenmemiş, nefesi hala düzgün olan Efe'ydi. O esnada ise nefesi kesilmiş konuşamayan kişide Nihan'dan başkası değildi. Sadece elini kaldırıp bir dakika dercesine işareti yapıyor ve her konuşacak gibi olduğunda konuşamayıp başını eğerek iki yana sallıyordu. Bu durum Efe'yi yalnızca güldürmekle kalmıyor ara ara onun fotoğrafını çekiyor ya da videoya almasına neden oluyordu.


   Lunaparka geldikleri andan beri, Nihan bu durumu devamlı yaşıyor ve bir yandan bindiği her oyuncakta çığlık çığlığa kalmaktan sesi kısılıyordu.


   Sonunda nefesi kendine geldiğinde, Efe'ye büyük teklifine giden küçük teklifi dile getirmişti. "Dönme dolaba binelim mi?"


   Kesinlikle yanlış duymamıştınız, küçük kızımız yıllarca kalbinin içerisinde taht kurmuş olan o konuyu dile getirecekti. Üniversite hayatında kendisine devamlı gelen tekliflerden dolayı sonunda güzelliğini farkına varmış ve bu güzelliğini Efe'nin de illaki gördüğünü düşünerek ona adım atabileceğinin kanaatine varmıştı.


   "Gitmem gereken başka bir yer var Nihan, belki başka bir güne" mahcup bir gülümseme ilk defa kalbini hızlandırmamıştı, parçalara bölmüştü. Böyle planlamamıştı Nihan. Üzgünce "tamam o zaman ama en azından bu akşam bize gel" başını masum sevgi bekleyen bir kedi gibi büktüğünde, Efe bu sahneye dayanamamış ve ellerini Nihan'ın saçlarının arasına sokup karıştırmıştı. "Tamam akşam sizdeyim o zaman."


   Kalbinin kırıklığına rağmen kıkırdayarak Efe'den saçlarını kurtarmış ve sarılmıştı. "O zaman senin için yemeğe bir şeyler yapacağım ve seni bekliyor olacağım!"


   Ayrıldıklarında Efe'nin rotası deniz kenarında bir kafeyken, Nihan koşarak markete girmiş, alışverişini yapıp eve gitmişti. İki masa vardı, birisinde Efe için mantı yapmaya çalışan Nihan bir diğerinde ise Efe ve Nihan'ın tanımadığı genç bir kadın...


   Saatte yelkovan ve akrep birbirini kovalarken gün akşam olmaya yüz tutmuştu, hala kararmamakta ısrarcı ama geç olmaya başladığını da bağırıyordu ki kapı çaldı. Nihan minik bir dansla kapıya gelip açtığında, bakış açısına ilk önce hiç tanımadığı bir kadın girmiş ve peşinden ise arkada Efe belirmişti. Tanımadığı kadına kaşlarını çatarken, içinde filizlenmeye başlayan korkuya kulak asmamaya çalışıyordu. Kadınlar hissederdi ama şu anlık bir inkar geliyordu içinden.


   "Bizi içeriye almayacak mısın?" Efe'nin sesi duyulduğunda zoraki bir gülümseme ile kapıdan çekilmişti. "Biliyorum haber etmedim ama sorun olmaz diye düşündüm" Efe bunu Nihan'ın kulağına doğru fısıltıyla söylemişti. Nihan cevap olarak başını iki yana sallayıp tebessüm etmişti.


   "Bence geç olmadan ellerinizi yıkayıp sofraya geçin çünkü annemi zor tuttum yemek yemeğe başlamaması için!" Tatlı bir sitem dile getirmişti ama Efe ve yanındaki yabancı kadın gülmüştü. Efe hiçbir zaman Nihan'ın sitemlerini ciddiye almazdı, her zaman ona karşı esprili olduğunu hissederdi.


   Nihan asık suratıyla mutfağa gittiğinde bu durum Nihal Hanımın elbette ki dikkatinden kaçmamıştı. Kızına sorgulayıcı bakışlarını atarken, Nihan masaya bir servis daha çıkarınca Nihal Hanım şaşırmıştı.


   "Meltem Hanımda mı geldi?" Ona cevabı Nihan veremeden, mutfağa son adımlarını atan Efe vermişti. "Yok Nihal teyzeciğim, kız arkadaşım Lale geldi."


   Nihan'ın nefesi daralmıştı, buradaki kız arkadaş Efe'nin kendisini gördüğü şekilde miydi yoksa daha başka bir kız arkadaş mıydı, işte bunu soramıyor alacağı cevaptan bir hayli korkuyordu.


   Nihal Hanım gülümseyerek iki genci de buyur etmiş ve kendisi de kızı Nihan gibi bu kız arkadaş kelimesinin özüne inmemişti ama tabi ki de sorularını da eksik etmemeyi ihmal etmemişti. Karşısındaki bir hayli güzel olan kıza nerede ve ne okuduğunu sorduğunda aynı üniversiteye gittiklerini fakat farklı bölümlerde okuduklarını öğrenmişti. Konuşmaları esnasında Lale'nin bir diğer kullanmadığı adının da Lavin olduğunu öğrenince, anlamını öğrenmekte de gecikmemiş ve heyelan, çığ anlamlarına gelirken Kürtçede güzel anlamına geldiğini duyunca bu ismi bir hayli beğenmişti.


   Lavin Lale okuduğu bölüm olan Gazetecilik alanında iyi olsa da bu aileyi araştırmaya gücü yetmemişti. Çok geçmeden konu Lavin'den, Özdemir Asaf'ın şiiri olan Lavinia'ya, daha sonra ise Özdemir Asaf olup oradan da edebiyata gelmişti. Tabi ki edebiyatın temeli Nihan olmuş ve kendisi şiir yazamasa da bazı şiirlerle ve yaptığı yorumları sayesinde itiraf edemediği aşka vurgu yapmıştı.


   "Ben şiirden konu açıldığında, Fuzuli'den çıkamam. Bir şiirinde der ki, dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn. Dert çok hem-dert yok düşman kavî tâli' zebûn. Yani anlamı, dost pervasız, felek acımasız ve zaman kararsız. Dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, şans zayıf."


   Aslında bu parçayı okumasındaki amacı zamanın kararsızlığından ve karşısında hemdeminin olmamasındandı.


   "Şiirden gram anlamam, bu yüzden yeteneğim olacağını da sanmam ama kitap okumayı severim. Çok okuyacak zaman bulamasam da ara ara okurum." Lavin Lale konuştuğunda, Nihan anladım anlamında başını sallamıştı. Akşamın kalanında sofra toparlanmış, meyveler yenmiş ve herkes ayaklanmıştı. 


   Nihan aşkını itiraf edememiş ama o akşam sofra kalktıktan sonra, sevdiği adamın kız arkadaştan kastının sevgili olduğunu öğrenmişti. Umutları kırılmış olsa bile, hala parçaları kalmıştı. Artık sadece aşkının gençlik kısmını geride bırakmış olgunluğuna adım atacaktı. Olgunluk rüzgarında görüşmek üzere.


Loading...
0%