@aleynaravza
|
Sabahın geceye karıştığı penceresiz odada uyan ikili yeni bir güne başlamak için enerji depolarken bütün gece Talya'yı her yerde arayan Altay'ın gözüne bir damla uyku girmemişti. Kızı her yerde aramıştı lakin kızdan en ufak ses seda dahi yoktu. "Alo, baktınız mı dediğim yerlere?" "Baktık efendim ama hiç iz bulamadık." diye karşılık verdi koruma. "Her yeri tekrar arayın duman olup uçmadı ya!" dedi sinirle Altay. Nereye gittiğini araştırmak için adamlarına emirler dağıtmıştı. Er ya da geç o küçük sıçanı bulacaktı... * * * Ege sevdiği kadının huzurlu kokusunda uyurken, sırtının acısı bir yana nefret ettiği adamın terli kolları arasında sıkışıp kalan kız en ufak bir boşlukta kaçmak için zaman kolluyordu. Şu anlık bu kollardan uzaklaşmak için odanın diğer ucuna kaçması bile yeterliydi. Yavaş yavaş bağlı elleri ile Ege'den uzaklaşmak isteyen Talya bir solucan edasıyla beton zeminde ilerliyordu. Derin bir uykuda olan Ege bu minik hareketliliği hissedip küçük kadınını tekrar sıkı sıkı sarmaladı. Kaçmak bir yana dursun şimdi daha yakın temasta olan kız derin bir soluk verdi. Bu adam gerçekten yapışkan bir sülük gibiydi. "Off!" "Oflama Talya. Anın keyfini çıkar." dedi gözleri kapalı adam. Hani uyuyordu bu? Ayrıca kime göre keyifti bu? Talya elleri bağlı olsa bile uyuyan adama bir kol darbesi atıp o kargaşayla bir nebze uzaklaşmıştı. Yerde sürüne sürüne yol alıyordu. "Kızım ruh hastası mısın sen? Uyuyan adama vurulur mu?" dedi Ege sinirle. "Hıh!" diyen Talya sırtının acısıyla kendini soğuk duvara yasladı. Duvarın soğukluğu sırtındaki acıya ilaç gibi gelmişti resmen. O sırada da kendisine bakan Ege'yi görmezden geldi. Bacaklarını kendine doğru çekip alnını dizlerine yasladı. Çektiği acılar bedenini güçsüz düşürüyordu ve o bu durumdan çok şikayetçiydi. Artık kendi hayatına dönmek istiyordu ama bu gidişle çok zor olacaktı. O da kendince susma kararı almıştı. Susacaktı ve bu adama karşı tek bir kelime dahi demeyecekti. Ege sinirli halinden çıkamayıp Talya'yı oyuncak bebek gibi kaldırıp odadan çıkarmaya başladı. Yabancı dokunuşlardan nefret eden kız bağırmaya başlamıştı. Bu adamın dokunuşları kendisinde mide bulantısına sebep oluyordu. Ellerini kendisine değdiğinde tenini kızgın ateşlerde dağlayıp o izleri silmek istiyordu. Ege, Talya'yı zorla -sürükleyerek- yatak odasına çıkarmıştı. Ceza odasına bir süre ara vermek gerekiyordu çünkü karanlık ve beton zeminli odada kalmak çok zordu. Kendisi de dün bir hayli zorlanmıştı. Zaten Talya'nın sırtındaki kırbaç izleri ona yeterinde zorluk çıkartıyordu. Fazlası Ege için bile fazlaydı. Talya yumuşak yatağa girer girmez sırtını adama dönmüştü. Şu an ellerinin bağlı olması bile önemli değildi. Uyumak ve bu dünyadan uzaklaşmak istiyordu. Gözlerini sıkı kapattı ve uyumak için kapattığı damlalardan incilerinin süzüldüğünü hissettikçe derin derin nefes aldı. Şu an ağlamamalıydı. Buradan kurtulacak ve bu adama gününü gösterecekti. Emindi bundan. Ege iki gün içinde yıpranan sevdiğine hüzünle bakıp onu odada yalnız bırakmaya karar verdi. Kızın üstüne çok gidiyordu. Farkındaydı. Son olayın üstünden tam 24 saat geçmişti. İkilinin arası ilk gün nasıl ise hala aynı çetrefil durumunu koruyordu. Talya her gün bağırarak kurtulmak için ağlıyordu. Ege ise Talya'yı hapsetmeye devam edip kaçma girişimlerinde cezalar yağdırıyordu. Talya bu durum karşısında yemek yemiyordu. Sadece hayatta kalacağı kadar bir iki lokma yiyor onun haricinde ağzına bir şey sürmüyordu. Ege ise Talya yemek yesin diye onu zorlamaktan vazgeçmişti. Kız her seferinde üstüne tükürüyordu, Ege de sinirlenmemek için akışına bırakmıştı her şeyi. Yoksa elinden bir kaza çıkacaktı! Önündeki dosyaları masadan fırlatıp sandalyesine yaslandı. Bu kızı kafasından atmalıydı, en azından şimdilik. Çünkü en basit işlerine dahi odaklanamıyordu. Her an kafasındaydı ve bu dalgınlığa sebep oluyordu. Talya ise o saatlerde günün çoğunda yaptığı gibi yatakta uzanıp bir yandan da göz yaşları döküyordu. Toprak'ın yaptığı kalleşliği bir türlü unutamamıştı. En son o iğrenç gecede görmüştü o haini. Bir kez daha görünce olduğu yerde gebertecek ve hayatından atacaktı onu. Şu an tek yaptığı kapalı kapılar ardında tutsak tutulup tecavüzlere karşı çıktığı için ceza yemekti. Bünyesi güçsüzleştiği için eskisi kadar karşı da gelemiyordu. Karşı gelse bile karşısındaki dağ ayısına gücü pek de yetmiyordu. Daha fazla düşünmemek için uyumayı seçti, başka yapacağı işi de yoktu. Zaten birkaç saate de o ayı adam gelip Talya'yı rahatsız etmeye başlardı. Ege akşama doğru işten eve gelmişti. Bugün Eren ve sevgilisi Yasemin onlara gelecek ve birlikte yemek yiyeceklerdi. Ege ara ara dostlarını eve çağırıyordu çünkü sevdiği kadın onlar evdeyken biraz olsun salona geliyor sessiz sessiz oturuyordu. Onun için de farklılık oluyordu. Mutfaktaki yardımcı kadına bakmak için salondan geçerken kadının telaşlı bir şekilde yemek hazırlamaya çalıştığını gördü. ''Kolay gelsin Esma sultan. Neler yapıyorsun?" "Sağ olasın Ege Bey oğlum. Şu an sebze köftesini ve havuç taratoru yapıyorum küçük hanım için. Belki bugün yemek yer." dedi. Kadın bile yukarıdaki evin hanımının yemek yemeyişinden bir hayli sıkıntıdaydı. Kız için endişeleniyor ve bu yüzden ona sevdiği yemeklerden hazırlıyordu. Sıkıntılı bir şekilde nefes veren Ege hizmetliye kolay gelsin diyerek salona geri geldi. Bedenini koltuğa atıp gözlerini dinlendirmeye başladı. Geldiğinden beri günleri çok zorlu geçmişti. Talya bu eve asla alışmamıştı, günden güne zayıflıyor ve çöküyordu. Yemek yemediği için sırtındaki ceza izleri de geçmiyordu. Ege ona ceza vermemek için kendini çok sıkıyordu ama Talya gerçekten çok zor bir kadındı. Aklına bugün Talya'sı için seçtiği yüzüğü geldi. Hemen hevesle ayağı kalkıp ceketinin cebinden yüzüğü çıkarttı. Kısmet olursa iki gün sonra Talya ile nikah kıyacaktı. Tabi bu durumdan kızın haberi yoktu ama elbet öğrenecekti. Vahşi aslanı resmi olarak bir 'Arslan' olacaktı. Koşar adım merdivenleri çıktı. Büyük kapıya parmak izini okutup kapıyı açtı. Sırtı kendisine dönük olarak uzanan Talya'nın yanına gitti. Usul usul yatağa oturdu, sevdiği kadının gözlerine bakarak konuştu. "Sana bir hediye aldım Talya'm. Bunu kabul et lütfen." dedi. Ağlayan gözlerle kendisine bakan kız tepkisizce hediyeyi beklemeye başladı. Cebinden kırmızı yüzük kutusunu çıkaran Ege, yüzüğü sevdiğine göstererek ince parmaklarına taktı. Talya, Ege ile mücadele etmek istemediği için tepkisiz kalıp anın bitmesini bekledi. Ege masum bir çocuk sevinci ile yüzüğü takıp kızın anlına bir öpücük kondurdu ve odadan ayrıldı. Kapının kapanma sesinin ardından hıçkırarak ağlayan Talya bu yüzüğün boş yere takılmadığını çok iyi biliyordu... O sıra zil sesi tüm evi doldurduğunda Ege dostlarını karşılamak için kapıya doğru yol aldı. Hala çıkarmadığı takım elbisesi ile misafirlerini karşılayıp onları içeri buyur etti. "Ohooo! Nerde kaldın ya... Ağaç olduk burada." diye sızlayan Eren'e bir yumruk atan Ege kahkahalar eşliğinde salona geldi. "Ege, Talya nerede?" diye sordu Yasemin. Genç kız ile arkadaş olmaya çalışıyordu ama bu çok zordu. "Yatak odasında uyuyor." diye yanıtladı genç adam. Onlara kızın ağlamaktan perişan olduğunu ve vücudundaki yaralar yüzünden fazla hareket edemediğini söyleyemezdi. Eren onu mahvederdi. "Birazdan çağırırım onu." dedi. Arkadaşlarını salonda bırakıp yukarı kata çıkan merdivenleri çıkmaya başladı. Talya'sına giden bu merdivenlerden ne zaman çıksa kalbi maraton koşmuş gibi hızlı hızlı atıyor, nefesi ciğerlerine fazla geliyordu. Her akşam işten koşar adım çıkıyor sevdiğinin yanına geliyordu. Çok fazla seviyordu küçük kadınını ama kadın sevgisini zehrediyordu. Ege kendini sevgiyi hak eden bir adam olarak görüyordu, bu yüzden de Talya'nın bu halini çok abartı buluyordu ama öyle ya da böyle kendisine alışacaktı. Kapıya vardığında kilidi açıp içeri girdi. Her gün görmeye alışık olduğu kadının sırtına bakıp bir iç çekti. Neden vücudunu korku saldı anlamasa da gerginliğin hakim olduğu odanın ortasına geçti. "Talya, Eren geldi. Aşağı yanımıza gelir misin?" dedi. Kızın o ana kadar ağladığını anlamamıştı. Kaşlarını çatıp kızın yanına geldi. "Neden ağlıyorsun?" dedi. Sessizliğine alıştığı kadını kollarının arasına almaya başladı. Ona karşı koyan kadın kendini saran kollardan kaçmaya çalıştı. Adama yumruk attığı sıra sinir sistemi alt üst olmuş adam, kızın zayıflamış koluna mengene gibi yapıştı. "Yeter lan! Ne bu vahşilik? Sikerim bana vuran o ellerini. Sana yüz verenin ben amına koyayım." deyip kızı yere fırlattı. Kadın da yere fırlatılmanın verdiği acı ile ağrıyan yerlerini tutup ağlamaya devam etti. Sinirli adam hızla aşağı indi. Kıza tekrar ve tekrar zarar vermişti. Halbuki Ege, Talya ile muhattap olmasa Talya çok daha iyi yaşayacaktı. Her seferinde kızı yaralıyordu. Aşağı indiğinde arkadaşlarına güler yüz takınıp Talya'nın keyfinin olmadığını bu yüzden de aşağı inemeyeceğini söyledi. Arkadaşları için sofrayı bahçeye kurdurttu ve herkes masadayken bir - iki dakika için müsaade istedi. Arkadaşlarının yanından ayrıldığı gibi ruhsuz Ege rolüne girdi. Talya'nın odasına gelip sert bir şekilde Talya'nın saçına asıldı elleri. "Kalk! Gidiyoruz!" Talya'nın umutsuzca çırpınışları boştu. Ege onu odadan çıkarıp merdivenlere indi. Kız düşse bile arkasındaki adam onu sürükleyerek salonun olduğu kata indirdi. Arkadaşlarına kaçamak bakış atıp onların eve bakmadığı bir anda evin bodrum katına indi, önünü görmek içi cılız ışığı açtı ve kızı ceza odasına koydu. "Burada dur da aklın başına gelsin. Ne zaman hareketlerini düzeltirsen o zaman insan gibi yaşarsın." Genç kız ellerini yere vurup ağlıyordu. Bir anlık cesaret ile yerden doğrulup Ege'yi duvara itti. Buradan kaçıp Eren'e sığınabilirdi. Aniden gelen hamle karşısında sendeleyen adam kapıdan çıkmakta olan kadının saçlarına yapışıp suratını duvara dayadı. "Lan bıkmadın mı kaçmaktan?" dedi. Cevap gelmeyince tüm gücüyle kükredi. "O siktiğimin çenesini aç ve cevap ver! Nereye gideceksin, nereye?" Tekrar cevap gelmeyince kızı beton zemine kirli çamaşır gibi atıp kapıyı kilitledi. Kızı soğuk ve karanlık odada bırakmanın en iyi ceza olduğunu düşünüyordu. Odanın dışındaki lamba anahtarına dokunup kızı zifiri karanlıkta bıraktı. Sonra ise arkadaşlarının yanına çıkıp kaldığı yerden devam etti. Kız ise göz yaşları eşliğinde sert zeminde uzandı. Bu adam onu her gün hırpalıyordu ve ölmek istiyordu. Hayatın ona yazdığı bu hikayeden nefret ediyordu. Gözlerini bir daha açılmamak umudu ile kapattı. Yarı ölü vaziyette olmak şu an için her şeyden daha iyiydi... |
0% |