Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Mecnun Olma Yolunda

@aleynaravza

Yeni hayatının ilk aylarını gayet güzel bir şekilde atlatıyordu genç kız. Her sabah erkenden kalkıp hazırlanıp kafeye gidiyor, işleri rayına oturtmaya çalışıyordu. Artık hayatında bilgisayar kaçakçılığı olmadığı için daha rahat hissediyordu. Ruhu arınıyordu yavaştan. Tabi bu ruhun arınması biraz uzun sürecekti, her tarafı pisliğe gömülüydü.

Yoğun bir cumartesi günü için çalan alarmını kapatıp hazırlanmaya başladı. İlk başta kısa bir duşa girdi, ardından siyah bir elbise giyindi. Elbisesine aynadan baktığı sırada kapı çaldığı için rotasını değiştirip kapıya doğru koşarak kapıya baktı, gelen kargocuydu. Paketi istemese de teslim alıp kapıyı kapattı. Merakla kutuyu açtığında şık, kırmızı bir elbise duruyordu. Kutunun içinde isim yazılı olan bir kağıdı aradı ama bulamadı. Anlaşılan son günlerde gönderen isimsiz şahıs yollamıştı bu kargoyu.

'Neyse' dedi içinden zaten bulacaktı o densizi. Şimdilik izini sürüyordu sadece. Zaten gönderen kişi çok da umurunda değildi sadece haddini bildirecekti. Neredeyse her gün evine böyle kargolar geliyordu ama genç kızın umurunda olmuyordu. İlk başta kapısında bir buket kırmızı gül bulmuştu sonrasındaysa sayılı üretilen biz çizme. Bu kadar pahalı ürünlerin kimin alabileceğini az çok tahmin ediyordu ama kesin olmadan hüküm vermek istemiyordu. Kızın amacı neden bu hediyelerin geldiğiydi. Gelen kargoyu portmantoya bırakıp geri odasına döndü. Saçlarını tepeden toplayıp serbest bıraktı. Hafif bir makyaj yaptı ve anahtarını alıp evden çıktı. Toprak bugün biraz geç gelecekti. Kendine yeni bir manita yapmıştı ve sabahları kız ile vakit geçiriyordu. O yüzden işe erken gel demiyordu kız. Zaten genç kız da bu durumdan memnundu. Yıllarca ikisi hayatlarını mahvederek yaşamışlardı. Şimdi hiç değilse Toprak yeni bir hayat kurabilirdi.

Yürüyerek kafeye geldiğinde çantasından anahtarları çıkardı ve kepenkleri açtı. Bir güzel etrafın tozunu alıp masaları düzenledi. Mutfağa geçip malzeme listesi oluşturdu. Tam da o sıra şef geldi. Ufak bir sohbet edip işlerine geri koyuldular. Zaten müşteriler de gelmeye başlamıştı. Gülümseyerek herkesi içeri davet etti. Çok şükür kafenin işleri bereketli gidiyordu.

Ege elindeki evrakları sıkıntı ile okuyordu. Günlerdir aklındaki o kızı düşünüyor ne yemek yiyor ne su içiyordu. Elinden bir sürü ateşli kadın geçmişti, her çiçekten bal çalmıştı ama bu çiçek hayatında gördüğü en nadide çiçekti. Ne güzel şarkı söylemişti. Ne güzel kendisine kafa tutup dumura uğratmıştı. Dudaklarını dudaklarıyla kapatıp ömür boyu kimsenin o güzelim sesi duymasını istemedi. Bencilliğin kitabını yazıyordu ama halinden memnundu. 'Neyse' dedi içinden, işlere geri dönmeliydi.

Evrakları alıp Eren'in odasına gitti. Onun da imzalaması gereken yerler vardı. Odaya bodoslama atlayıp masasında çalışan arkadaşının yanına gitti. Önüne kağıtları fırlatıp imzalamasını söyledi. O kağıtları imzalarken bizimki bu sefer kendini koltuğa fırlattı. Kravatını gevşetti ve tavanı izlemeye koyuldu. Birinin onun derdini çözmesini istiyordu. Ama derdinin ne olduğunu bilmiyordu. O kız mıydı sorun? Yoksa o kızı gördüğü an etrafındaki renklerin canlanıp o kızı görmediği her an daha da soluklaşması mıydı? Renkler çok acımasızdı. Orospu çocuğu renkler!

Ege sorunuyla -o kızın bıraktığı düşünceyle- boğuşurken Eren çoktan evrakları okumuş ve imzalamıştı. Arkadaşının durumunun zaten farkındaydı. Tamam belki hep egoist, narsist olabilirdi ama o kızdan sonra içine kapanmıştı. Eren itiraf etmeliydi eski narsist Ege'yi çok özlemişti. Şimdi daha fazla korkutucu duruyordu.

"Kabul etmedi mi hediyeyi?" dedi Eren.

Gemileri batmışçasına oflayan Ege gözlerini arkadaşına döndürdü. Yayıldığı koltukta bacak bacak üstüne atarak oturuşunu düzeltti.

"Henüz bir haber gelmedi. Bu sabah eline ulaşmış."

"Durum kritik desene o zaman dostum." dediğinde Ege de karşılık olarak kafasını düşünceli bir şekilde salladı. Durum gerçekten de çok kritikti. Eren'in aklına o kızın mekanına gitme fikri geldi. Zaten bizimki dünden razıydı. Kabul edeceğini biliyordu. Hem biraz olsun morali yerine gelirdi.

"Hadi kalk kızın mekanına gidelim. Belki bir haber alırız." demesiyle Ege kravatını koparırcasına boynundan çekip çıkardı ve seri adımlarla aşağı inmeye başladı. Birinin bu lafı demesini bekliyordu anlaşılan. Eren bir cümlesiyle çocuk gibi koşa koşa giden adama hayretler içerisinde baktı. Sanırım kabul ediyorum demekti bu. İçinden 'vay be!' dedi. 'Bizim kerataya bakın hele.'

* * *

Alnından sırtına kadar akan terlerle beraber müşterilerle ilgilenen Talya içinden küfürler ederek Toprak Bey' i bekliyordu. Hele bir gelsin etlerini koparacaktı onun. Saat kaç olmuş hala gelmemişti kızın yanından. Tamam git eğlen demişti de bu kadarı da fazlaydı.

Tam o sırada da Ege ve Eren ikilisi mekandan içeri girmişlerdi. Genç kıza en yakın masayı kapmış oturuyorlardı. Bir garson gelip siparişlerini aldı. Ege'nin delici bakışları hala kızdaydı lakin kız hiç fark etmiyordu. Adının Toprak olduğunu öğrendiği dallama içeri girdi ve hoşlandığı kadına;

"Talya bebeğim, özür dilerim hatun bırakmadı beni. Çok geciktim biliyorum." dedi.

Bebeğim dedi... Sikecekti bu piçi! Kızın adını zaten geçen günlerde Eren sayesinde öğrenmişti Ege. Dünyadaki en güzel isimdi bu.

Talya...

Sanırım onda tüm isimler mükemmel dururdu. O mükemmeldi zaten. Sesi, yüzü her yeri çok güzel ve özeldi. Ege'ye özel yaratılmıştı adeta.

"Geç içeri ve işlere yardım et Toprak. Mekan çok dolu ve işlere yetişemiyoruz." dediğini duydu. Toprak bu sert çıkış yüzünden bozulsa da hemen işlere yöneldi. Kızı fazlasıyla oyalamıştı.

Talya her zamanki gibi müşterilerle güler yüzle ilgilenirken Ege masasında sinir krizi geçiriyordu. Siktir! Bu kız herkesle muhatap olmak zorunda mıydı? Bacaklarını koparası geliyordu. Kendisiyle ilgilenmek yerine başlarına sonsuz hizmet veriyordu resmen. Herkese güler yüz Ege'ye atar bahşediyordu.

Bir saatin sonunda yemeklerini sipariş etmişler ve hatta yemişlerdi. Eren bulduğu her fırsatta Ege'ye takılıyordu. Arkadaşının bu halini bir yandan sevmişti. Onunla bol bol şakalaşıyor bu aşık herifi deli ediyordu. Arada Ege'nin gazabına uğruyordu ama sorun değildi.

"Biraz daha gözlerini kıza dikersen kızı delip geçeceksin Ege." dedi. Gözlerini kızdan ayırmadan cevapladı Ege.

"Biraz daha konuşmaya devam edersen asıl senin karnını deşeceğim Eren." Korkmuş gibi yapan Eren ağzını bir fermuarmış gibi kapatıp sustu. Bu adam yapar mıydı yapardı. Fazla zorlamamak lazımdı.

O sıralarda Toprak ve Talya masaları dolaşıp insanlarla sohbet ediyorlardı. Yine yeni bir masaya geçiyordu. Herkesle konuşuyordu bu kız, canını sıkmıştı Ege'nin. Bir süre sonra sıra bizimkilere gelmişti.

"Merhabalar efendim, nasılsınız? Mekandan memnun musunuz?" dedi Toprak. Müşteri görüşlerine çok dikkat ediyorlardı. Eren de karşılık olarak selam verip mekandan memnun olduklarını söyledi. Özellikle Ege mekan sahibine hayran olmuştu. Fevkaladeydi, mükemmeldi...

Hatta ve hatta ultra çekiciydi...

Toprak gayet babacan bir tavırla Ege ve Eren'le tanışmış onlarla sohbete dalmıştı. Talya da aynı şekil kendini formaliteden tanıtıp sohbete katılmıştı. Böylelikle müşterilerle aralarını yakın tutuyor ve ilgileri sayesinde de daimi müşteri kazanıyorlardı. Ege, hoşlandığı kızla resmi olarak tanıştığı için çok mutluydu. Azda olsa sohbet etmişti. Onun ağzından çıkan her bir söz Ege için en değerli şeydi. Talya için aynı memnuniyet geçerli değildi bu piç adam kesin kendisini havaya uçurmak için plan kuruyordu.

"Siz ne iş yapıyorsunuz Ege bey?" dedi Toprak. Kıyafetlerine bakılırsa çok zenginlerdi. Kaçtır bu mekana geliyorlardı. Altlarında lüks arabalar mekanın kalitesini arttırıyordu. Adamdaki deli bakışlar olmasa her şey daha mükemmel olacaktı.

Ege ise narsistliğini konuşturarak "Prime holdingin sahipleriyiz." dedi. Ellerini kendinden emin bir şekilde masaya koydu. Şimdi gösteri zamanıydı. Kadınını kariyeri ile etkilemeye çalışacaktı. Sonuçta kadınlar varlığı severdi değil mi?

Ah siktir edin bunu zaten Talya biliyordu teslimat gecesi öğrenmişti kesin.

"Türkiye'nin ender otomobil üretim şirketiyiz." dedi gerinerek. Eren de Ege'yi onayladı. Gerçekten de Türkiye'nin ileri gelen firmasına sahiplerdi. Birbirlerinin çocukluk arkadaşıydılar ve ailelerinden gelen mal varlığı ile bu işe girişmişlerdi. Zamanla işlerinde ilerlemiş ve sektörde en iyisi olmuşlardı. Şimdi ise ailelerine bakıyorlardı.

Talya hiç konuşmuyordu. Daha doğrusu Ege ile konuşmuyordu. Adam onu öldürecek gibi bakıyordu ve cidden rahatsız olmuştu. Ege ne zaman bir şey dese Talya sağa sola bakıyor cevabı arkadaşının vermesini istiyordu. Tabii ki Ege pes etmeyip yeni sorular soruyordu. Kız kaçıyor Ege onu kovalıyordu. Asla kızın karakterine hitap eden biri değildi. Bir kere fazla yakışıklıydı. Bu adamı hayallerinize bile alamazdınız, güzelliği altında ezilirdiniz. O yüzden adama yüz vermemek lazımdı. Egoist piç!

"Eee çocuklar kaç yaşındasınız?" diye sordu Eren. Talya 22, Toprak ise 27 cevabını vermişti. Buna karşılık Eren 28 Ege de 29 cevabını vermişti.

'Uh' dedi Talya içinden. 'Yaşlı ama hızlı...'

'Uh' dedi Ege. Şimdi de araya yaş girmişti.

Tekrar siktir!

"Siz sevgili misiniz?" dedi Ege kafasıyla iki arkadaşı göstererek. Daha fazla dayanamamıştı ve kemiği olmayan dili soruyu sormuştu. Talya hızlıca 'hayır' demiş ve kafasını önüne eğmişti. Açıkçası bizim oğlan baya bir rahatlamıştı. Diline hakim olamamıştı.

"Yakın arkadaşız efendim biz." Bunu söyleyen Toprak'tı. Adamın sorusu yersizdi ama merak etmişti belli. Çok fazla kafaya takmadı. Orada baya sohbet ettiler ve Talya en sonunda yerinde kıpırdanmaya başladı. Artık kalksalar iyi olurdu ama Eren hep Talya'yı konuşturuyordu. Sohbet sıkmaya başlamıştı, birinin sohbeti kapatması gerekiyordu derken;

"Sizi bir gün şirketimize bekleriz." dedi Ege. Bu kadın onun ofisine gelip ortalığı şenlendirmeliydi. Hatta yatağına girip kadını olmalıydı. Rüyalarını süslemeliydi. Sofrasına yakışır şarap olup yudum yudum içmeliydi.

Talya ve Toprak - Talya onu cimcikleyip kalkalım mesajı vermişti- ayağa kalkacağı sırada duymuşlardı bu daveti. Talya, Ege'nin elini sıkarken;

"Tabi uygun zamanda geliriz." dedi. Tabii ki gitmeyecekti, geçiştirmek için söylemişti. Bu adamdan negatif enerji almıştı. Kaçar adım vedalaşıp kasaya geçmişlerdi. Ege eline bakıp sırıtıyordu. Acaba elini yıkamadan kaç gün dayanabilirdi? Dayanır mıydı?

Olmaz Ege duşta yapman gereken işler var...

Toprak ortamın neden gergin olduğunu anlayamadı, aynı şekil ortağı da öyleydi. Kız resmen bir şeyden rahatsız olmuştu. Nedenini düşündü ama bulamadı. O yüzden Talya'nın yanına iyice yaklaştı ve kulağına fısıldadı.

"Sorun ne?"

Talya kafasını salladı; "Hiçbir şey!"

Tek sorun o adamın mavi delici gözleriydi...

Bir vakit sonra müşteriler mekanı terk ettiğinde Toprak, Talya'ya sevgilimle buluşacağım deyip mekandan ayrılmıştı. Acele ile arabasına atlayıp Altay'ın yanına gitmişti. Teslim etmesi gereken mallar vardı. Hızlı olmalıydı, hemen mekana geri dönecekti.

Altay'ın evine geldiğinde kutu içindeki bilgisayarları almış teslimat adreslerine gitmişti. Aslında bu işi yaparken içi rahat değildi çünkü Talya'ya bu işi bıraktığını söylemişti lakin bırakmamıştı. Bırakamazdı. Altay hepsinin sonu olurdu ve buna mecburdu.

Bu sırada malları Toprak'a teslim eden Altay kara kara ne yapacağını düşünüyordu. O kız işi bıraktıktan sonra işler durma noktasına gelmişti. Neredeyse her gün Talya'yı arıyor ona geri dönmesini söylüyordu.

Ama nafile kız nuh diyor peygamber demiyordu. Toprak ise işine yaramıyordu. Altay'a Talya lazımdı...

Loading...
0%