1. Bölüm

Bölüm 1: “İlk Karşılaşma”

Aleyna Ay 🌙
aleynay0

Merhaba Arkadaşlar!

Yeni kurgum olan Mübrem: Vazgeçilmez Kitabı ile karşınızdayım.

Bu benim ilk kitabım olacak ve bu yüzden bunun heyecanı içerisindeyim.

İlk kitabımı umarım severek okursunuz ve beğenirsiniz.

Yorumlarınız benim için her zaman çok kıymetli.

Şimdiden keyifli okumalar dilerim!

 

İnsan ilk defa gördüğü gözleri unutur mu?

 

Bugün benim için çok özel bir gündü.

 

Hayatımda, bugün en doğru kararı aldığımı düşünerek nişanlanıyordum.

 

Sevdiğim adam ile yeni bir hayata başlamak için ilk adımımı atıyordum.

 

Kiminle mi? Alp.

 

Alp ile lise sondan beri beraberdik.

 

Babam öldükten sonra bir erkeğin bana olan yakınlığı her zaman saçma gelirdi.

 

Nedeni ise kızların ilk aşkının babaları olmasıydı belki de.

 

Belki de on altı yaşımdan sonra hiç sevgi görmediğim için bana yakın olmalarını istemiyordum.

 

Belki de sevgi görmekten korkuyordum.

 

Ama Alp, benimle ilk karşılaştığı zaman bana yakın olmuştu ve ben bu yakınlığına hiçbir şey söylememiştim, söyleyememiştim.

 

Ona kızamamıştım bile. Çünkü, her konuda yanımda durup, bana destek olmuştu.

 

Korumuştu, sevmişti, değer vermişti...

 

Annem, babam öldükten sonra ilaç kullanmaya başlamıştı ve bu süre zarfında annemle eskisi gibi olamamıştık.

 

Alp ise bu süre zarfında benimleydi.

 

Tıpkı en yakın arkadaşım hatta benim kardeşim gibi olan Beril gibi.

 

Alp, hiçbir şey söylemeden, bir amacı bile olmadan 'ben senin yanındayım' demişti. 'Her zaman yanındayım ve yanında olmaya devam edeceğim.'

 

Sevgi görmemiş her kız gibi bende sevgi aradım ve o sevgiyi Alp'te buldum.

 

Alp bana ilk kez evlenme teklifi ettiğinde tam olarak bunun için kabul etmiştim.

 

Alp, beni seviyordu ve bana değer veriyordu. Kim böyle bir eş istemezdi ki hayatında?

 

Kim ona içtenlikle yaklaşan birine hayır diyebilirdi ki?

 

Hayatımda bana değer verecek birinin olması için, beni deli gibi önemseyen birinin olması için 'evet' demiştim.

 

Düştüğümde elimden tutacak birinin olması için 'evet' demiştim.

 

Alp’e değer verdiğim ve onu üzmek istemediğim için ‘evet’ demiştim.

 

Kafamda heyecandan dönüp duran düşünceleri bir kenara atarken bugünün benim için önemini düşündüm.

 

Bugünün nişan günüm olduğunu düşündüm.

 

Dudaklarımda oluşan kocaman gülümseme ile yataktan kalktığımda banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve kendime gelip, heyecanımı bastırmaya çalıştım.

 

Kalbim deli gibi atarken banyodan çıkıp masanın üzerinde duran telefonuma doğru ilerledim ve elime aldım.

 

Bildirim gelip gelmediğine baktım. Alp'ten en azından bugüne özel bir günaydın mesajı bekledim; ama telefona baktığımda tek bir bildirimin varlığını bile görmedim.

 

Bunu umursamamaya çalışıp mesaj bölümüne girdiğimde Alp'in üzerine tıklayarak günaydın mesajı attım.

 

Elimdeki telefonu kenara bırakıp dolabıma ilerlediğimde üstümü değişip, saçımı yaptım ve dolabımda asılı duran nişanlığımı alarak telefonu cebime yerleştirip odadan çıktım.

 

Telefonumun ekranına bakıp saate bakışlarım değdiğinde acele etmem gerektiğini düşünerek hızlandım ve merdivenden aşağıya inerek aşağı kata ulaştım.

 

Kahvaltı masasına ilerledim ve masaya baktım.

 

Kahvaltı masasında oturan kuzenimi görmem ile içim huzursuz olsa da bu durumu çok takmamıştım.

 

Masaya doğru ilerleyip elimde duran eşyaları boş olan sandalyeye koyduğumda "günaydın" dedim.

 

Sesimin soğuk çıkmasına engel olamazken Ceyda'nın bakışları beni buldu.

 

"Kuaföre mi?" Dedi gözüyle eşyaları işaret ederken.

 

"Evet..." dedim ona bakarak."Eğer istersen sende gelebilirsin bizimle. Gerçi bunu dün gece de sormuştum ama..."

 

"Ben yengem ile gelirim Almila. Sen beni düşünme. Beril ile eğlenmene bak."

 

Ceyda ile aramızda her zaman soğukluk vardı ve aynı soğukluk çocukluk arkadaşım Beril ile de arasında vardı.

 

Kuzenim olarak belki de kıskanıyordu; ama yine de bu şekilde davranması bana saçma geliyordu.

 

"Peki... sen bilirsin" diyerek bakışlarımı kaçırdığımda "Annem nerede?" Dedim. "Neden hala inmedi kahvaltıya. Yoksa hâla uyuyor mu?"

 

"Bilmiyorum..." dedi. Bana bakmadan önünde duran tabaktaki zeytini çevirmeye başladı."Dediğin gibi belki de hâla uyanmamıştır."

 

"Sanmıyorum" dedim."Ben bir bakayım." Ceyda'nın yanından ayrılıp tekrardan merdivenleri çıkmaya başladığımda annemin odasının kapısına gelerek durdum.

 

Açıp açmamak arasında kararsızdım.

Annemi biliyordum. Bu saate kadar asla uyumazdı.

 

Odasında duruyordu çünkü, üzgündü.

 

Annem her zaman böyleydi.

Her duygulandığında, her üzüldüğünde kendini odaya kapatırdı.

 

Özellikle babamın ölümünden sonra.

 

Kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğimde annemin yatağında elinde duran fotoğrafa bakarak ağladığını gördüm.

 

Babamın fotoğrafına her baktığında ağlardı.

 

Babam ben daha on altı yaşındayken ölmüştü. Yüzünü ve sesini unutmamak için sürekli olarak fotoğraflarına bakardım.

 

On altı yaşındayken beni son kez öpmesini, son kez kızım diyip sarılmasını, son kez beni uyutmasını, son kez ninni söylemesini unutmamak için fotoğraflarına her zaman bakardım.

 

Anneme babamın nasıl öldüğünü sorduğumda intihar ettiğini söylemişti. Nedenini sorduğumda ise asla cevap vermemişti ve üstelediğimde ise kriz geçirmişti.

 

Bu yüzden ise babamın neden öldüğünü asla anneme sormuyordum. Ne kadar merak etsem de içimdeki bu merak ile yaşamaya çalışıyordum.

 

Çünkü,anneme de bir şey olmasından korkuyordum.

 

Babam gibi onu da kaybetmekten korkuyordum.

 

Sevdiğim bir kişiyi daha ömür boyu kaybetmek istemiyordum, özlemek istemiyordum...

 

Hayatımda kalan insanlarda giderse ben ne yapardım ki?

 

Hayatıma nasıl devam ederdim?

Nasıl yaşardım?

 

Yavaş adımlar ile annemin yanına ilerlediğimde "anne?" Dedim. Gözlerim dolarken sesimin titremesine engel olamadım.

 

Bana bakmazken bir adım daha yaklaşmıştım.

 

Belki de her yaklaştığımda annemden uzaklaşıyordum.

 

Güçlü bir nefes alıp verdiğimde titreyen elimi annemin omzuna uzattım ve tekrardan "anne?" Dedim. “Anne, bana bakar mısın?”

 

Birden bana bakarak elinde duran çerçeveyi hızlı bir hamle ile yere fırlatmıştı.

 

Annemin fırlattığı çerçeve paramparça olurken geri sıçradım ve kırıkların bana ulaşmasını engelleyerek anneme doğru yaklaşıp ona sıkıca sarıldım.

 

"Geçti..." dedim annemin saçını okşarken. "Geçti anne."

 

Annem hıçkırarak ağlamaya başladığında "Bir şey yok anne" dedim ağlamamak için kendimi tutarken. "Korkma benim, kızın Almila."

 

Annemin ağlama sesleri odada yankılanırken annemden ayrıldım ve kafamı iki yana sallayarak "ağlama" dedim. "Anne lütfen ağlama."

 

Annemden uzaklaşıp, dizlerinin önünde çöktüğümde "anne lütfen ağlama!" Dedim tekrardan gözlerinin içine bakarken. "Bak bugün kızının en mutlu günü. Seninde en mutlu günün olmalı. Sen her zaman mutlu olduğumda mutlu olacağını söylemez miydin bana? Bak bana...” Elimi kaldırıp annemin yüzüne yerleştirdiğim "bak bana..." dedim tekrardan. "Bugün benim en mutlu günüm anne; ama sen mutlu değilsin."

 

Annemin ağlaması yavaş yavaş dururken "özür dilerim" dedi. "Sana bu acıyı her seferinde yaşattığım için özür dilerim kızım." Kafamı iki yana sallayıp tekrardan anneme sarıldığımda "benden özür dileme bir daha" dedim. "Çünkü, sen özür dilenecek hiçbir şey yapmadın."

 

Annemden ayrılıp yanağımdan akan yaşları sildiğimde yerde duran paramparça olmuş çerçevenin içindeki babamın fotoğrafına doğru ilerledim.

 

Cam parçalarının içindeki resmi yavaşça alıp üstünde olan birkaç toz halindeki cam kırıklarını üflediğimde "seni çok özledim baba..." dedim sessizce son kez güldüğü fotoğrafa bakarken. "Keşke sende burada benimle olsaydın. Elimden tutup bana destek olsaydın." Fotoğrafı dudaklarıma götürüp öptüğümde anneme baktım.

 

“O hep seninle kızım.”

 

“Biliyorum anne.”

 

Anneme doğru ilerleyerek elimi uzattığımda annem tuttu ve bana bakıp gülümsedi. "Hadi aşağıya gel. Birlikte kahvaltı yapalım."

 

Annem ayağa kalktığında babamın resmini diğer elimden alıp komodine doğru ilerledi ve çekmeceyi açarak içine yerleştirdi.

 

"Kızın bana emanet Mirza..." dedi buruk bir gülümseme ile. "Mutlu olması için çabalayacağım. Bunu senin için yapacağım."

 

Fotoğrafı yerleştirip yanıma geldiğinde yanağıma öpücük kondurarak tekrardan elimi tuttu ve benimle birlikte odadan çıkarak aşağıya indi.

 

Annemi masaya getirip sandalyeye oturttuğumda bende kahvaltı masasına yerleştim ve annem ile bana bakan Ceyda'ya döndüm.

 

"Bir şey mi oldu Ceyda?" Dedim önümde duran peyniri ağzıma atarken. “Neden merakla bize bakıyorsun?”

 

"Gelmeniz neden bu kadar uzun sürdü. Ayrıca yukarıdan gelen sesler de neydi öyle?" Meraklı bakışları üzerimizde gezinirken biraz diklenerek ona baktım.

 

“Eğer çok merak ettiysen sesi duyduğunda neden yukarı çıkmadın Ceyda?” Sesim soğuk çıkarken Ceyda afalladı ve “önemli bir durum değildir diye düşündüm” dedi.

 

“Bir dahakine düşünmezsin o zaman. Ayrıca önemli bulmadığın bir olayı da bana meraklı gözlerin ile sorma olur mu?”

 

Annem devreye girerken Ceyda’ya baktı. “Çerçeve yere düştü Ceyda kızım. Ses ondan gelmiştir.”

 

"O çerçeve yere nasıl düştü acaba?" Ceyda'nın cümlesi ile annem bana baktığında sinirlerime hakim olmak için derin bir nefes alarak tekrardan Ceyda'ya baktım.

 

"Adı üstünde Ceyda, kaza" dedim kaşımı havaya kaldırarak. "Kazanın ne zaman olacağını ve nasıl gerçekleşeceğini bilemeyiz sonuçta öyle değil mi?"

 

Annemin sürekli olarak kriz geçirdiğini biliyordu ve buna rağmen imali bir biçimde sürekli dile getirip, annemin yüzüne çarpma ihtiyacı duyuyordu.

 

Ceyda bana tam bir şey söyleyecekken onu daha fazla dinlememek için telefonu elime alarak Beril'e mesaj atmak istedim; ama gördüğüm bildirim ile yüzümde olan gülümsemeye engel olamadım.

 

Ceyda'nın yüzümde oluşan gülümsemeyi görmesi susması için geçerli bir neden olurken arada sırada bana bakmayı ihmal etmiyordu.

 

Alp'in attığı mesajın üzerine tıkladığımda okumaya başladım.

 

Alp: Sana da günaydın Almila.

 

Yazıyı görmem ile duraksadım.

 

“Almila?” Fısıltı şeklinde dudaklarımdan dökülürken bozuntuya vermedim.

 

Telefonu elime iyice sabitlediğimde ne yazsam diye düşündüm.

 

Bugün bizim için büyük bir gün. Sende benim gibi heyecanlı mısın?

 

Yazdım ve gönderdim.

 

Mesajı atmam ile Alp gördü.

 

Alp: Biraz.

 

Yazdığı mesaj ile yüzümde olan gülümseme iyice solsa da Ceyda bana baktığı için bunu belli etmedim.

 

Çünkü, benim üzülmem onu mutlu ediyordu ve ben bunu Ceyda’ya asla yaşatmazdım.

 

Ben çok heyecanlıyım. Akşam olmasını sabırsızlıkla bekliyorum.

 

Mesajı yazıp yolladığımda Alp'in tekrardan yazıyor olduğunu gördüm.

 

Alp: Almila benim biraz işim var. Gelince konuşsak olur mu?

 

Olur.

 

Mesajı yazıp yolladığımda Beril'in sayfasına girerek ona yazmaya başladım.

 

Kuaförde değil de sanki evde süslenme kararı almış gibisin Beril.

 

Nerede kaldın?

 

Ne zaman geleceksin?

 

Sitem dolu mesajımlarımı üst üste yollayıp önümde duran kahvemden içtiğimde bildirim sesinin gelmesi ile tekrardan telefona baktım.

 

Beril: Bu espirilerini başka bir zamana mı saklasan acaba kuzum? Çünkü, ben iki dakikaya yanındayım!

 

Beril'in mesajını görür görmez önümde duran soğumuş kahveyi tek yudumda bitirdiğimde "yavaş kızım!" Dedi annem."Boğulacaksın!"

 

Annemin cümlesine cevap vermezken elimde duran fincanı masaya bıraktığımda ayağa kalktım ve eşyalarımı elime alarak anneme döndüm.

 

"Beril iki dakikaya burada olacak anne.”

 

“Dikkat edin kendinize!”

 

Anneme yaklaşıp yanaklarına öpücük kondurduğumda "ederiz anne ve görüşürüz anne!” Diyerek hızlıca yanından ayrıldım.

 

Kapıya doğru ilerleyip dışarı çıktığımda Beril'in gelmesini görmem ile hızlıca arabaya doğru ilerledim ve içine yerleşip eşyalarımı arkaya attım.

 

Beril bir arkaya bir de bana baktığında “fırlatmasaydın keşke” dedi. Gülmeye başlarken “gülme Beril!” Dedim.

 

Beril “tamam” derken Beril'in yanaklarına öpücük kondurarak "günaydın!" Dedim neşeli bir sesle.

 

“Çok erken oldu.”

 

“Beril?..”

 

“Tamam, şaka yaptım!” Bana dönerken “günaydın dünyanın en güzel gelini!” Dedi bağırarak. “Heyecan durumu nasıl?”

 

“Birden yüze kadar numaralandırırsam yüz derim.”

 

“O!.. E senin durum kötü desene.”

 

“Beril?..”

 

“Tamam, sustum.”

 

Beril bana bakıp gülümserken arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı.

 

"Heyecanın inşallah akşama kadar geçer Almila Hanım. Yoksa sen bu heyecan ile sakarlaşabilirsin."

 

Kurduğu cümleyle gülerken "Ha ha ha! Aman ne komik!" Dedim.

 

"Bence komikti."

 

Tekrardan gülmeye başlarken "önüne bak" dedim gülmemi engelleyemeyerek. "Nişan günümde ölmek istemem."

 

"Tamam, tamam" dedi gülmesini durdurarak.

"Döndüm bak önüme."

 

Beril arabayı sürmeye devam ederken çok kısa bir sessizlik oldu; ama bu kısa süren sessizliği bozan yine Beril’di.

 

"Bu arada Ceyda kuaföre gelecek değil mi?"

 

Beril'in cümlesi ile ona dönerken "o annemle sonra gelecek" dedim. "Sordum; ama gelmek istemedi."

 

"İsabet olmuş."

 

"Bu aranızda olan gerilimi anlayamıyorum bir türlü. Gerçi, sana diyorum; ama o gerilim Ceyda ve benim aramda da var."

 

"O kıza hiçbir zaman ısınamadım Almila. Bunu sende çok iyi biliyorsun. Çok sinsi bir kız. Her zaman bir planı varmış gibi geliyor bana."

 

"Sinsi de olsa kuzenim Beril. Bu gerçeği maalesef görmezden gelemiyorum. Hem sende biliyorsun ki Ceyda bize babamın emaneti.”

 

Babam Ceyda’ya daha çok küçükken sahip çıkmıştı ve intihar etmeden önce yazdığı mektupta da annemin sahip çıkmasını istemişti.

 

Babası ve annesi ölmüştü.

 

Yusuf Amcam ve Zeynep Yengem evde çıkan bir yangından dolayı zehirlenmişlerdi ve hayatlarını kaybetmişlerdi.

 

Babama nazaran amcam hırslıydı ve bu yüzden ise şirketini yılların verdiği yanlış seçimlerle batırmıştı.

 

Her ne kadar babam kendisi ile çalışmasını istesede bunu gururuna yedirip babamın yanına gelmemişti ve bu yüzden ise durumları kötüleşmişti.

 

Öyle gururluydu ki babamın parasını bile kabul etmemişti ve kendine küçük bir ev tutarak orada yaşamışlardı.

 

Bir gün Ceyda’yı benle oynamaları için yanıma getirdiklerinde ise sobadan dolayı çıkan yangında ikisi de ölmüştü.

 

Ceyda, amcasına emanet kalmıştı.

Ve amcasından sonra ise kuzenine ve yengesine.

 

"Haklısın. Her ne kadar anlaşamasakta bu gerçeği göz ardı edemeyiz. Aslında benim anlaşamıyor olmam çok önemli değil. Bu durumda sen daha ön plandasın” dedi ve durdu. “Neyse, bunları konuşup moralini bozmayalım. Bugün senin en mutlu günün.”

 

Ona baktığımda “sormak istediğin soruyu sorabilirsin Beril” dedim.

 

“Soru soracağımı nereden anladın?”

 

“Seni tanıyorum. Hemde küçüklüğümden beri.”

 

"Tamam, soruyorum. Mirza Amca’nın bıraktığı şu mektup varya hani?"

 

Kafamı evet anlamında salladıktan sonra konuşmaya devam etmişti.

 

"O mektubu sen hiç okudun mu ya da gördün mü?"

 

Beril ile mektup meselesini hiç konuşmamıştık ve şu an konuşuyor olmak istemezce beni germişti.

 

"Hayır..." dedim kafamı sallarken.

"Görmedim. Anneme sordum aslında; ama kaybolduğunu söyledi. Ben de ondan sonra daha sormadım. Zaten az çok içinde ne yazdığını biliyorum. Annem bana söylemişti.

Bana iyi bakmasını,beni üzmemesini, Ceyda'ya sahip çıkmasını falan yazmış."

 

"Anladım.Neyse ya!… bu sefer cidden kapatalım konuyu."

 

Kafamı olur anlamında salladıktan sonra tekrardan sessizlik arabada hüküm sürmeye başladı.

 

Kısa bir süre sonra kuaförün önünde durduğumuzda Beril arabayı müsait bir yere park ederken bende içeri girdim.

 

Saçımı yapacak olan Ayla Hanım beni görüp yanıma geldiğinde "hoşgeldiniz..." dedi.

 

Ayda Hanım'a gülümserken "hoşbuldum” dedim.

 

“Bir şey içer misiniz? Çay, kahve?"

 

“Kahveye hayır demem.”

 

“Tamam, hemen getiriyorum.”

 

Kahveyi alıp geldiğinde “teşekkür ederim” dedim.

 

“Rica ederim. Sizi saçınızı yapacağım yere alayım.”

 

Ayla Hanım’a eşlik ederken sandalyeye oturdum ve Beril’e bakarak gülümsedim ve o da bana gülümsedi.

 

Önceden nasıl bir saç modeli yaptıracağımı seçtiğim için telefondan modeli göstererek direk yapmasını istedim.

 

Saçımı bitirmesi bana uzun bir zaman dilimi gibi gelirken sonunda bitti ve aynadan kendime baktım.

 

Uzun ve kumral saçlarıma yakışacak bir model tercih ettim ve kesinlikle bu tercihim içine sindi.

 

Dağınık bir şekilde aşağıya doğru uzanan saçlarım bukleler halindeydi ve boydan boya taşlı şık bir toka ile taçlandırılmıştı ve gerçekten de mükemmel olmuştu.

 

Saçım bittikten hemen sonra makyaj yaptırdığımda saçıma ve elbiseme uygun olacağını düşündüğüm toprak tonunu tercih ettim.

 

Benden hemen sonra Beril'in saçı ve makyajı yapılmaya başlandığında onun işlemi daha kısa sürmüştü.

 

Beril ise siyah, kıvırcık saçlarına örgülü dağınık topuz yaptırıp makyaj olarak soft renkler tercih etmişti. Gerçekten de mükemmel görünüyordu.

 

Önümde duran aynaya bakıp saçıma ve makyajıma göz gezdirdiğimde Beril'in bana seslenmesi ile onu baktım.

 

"Almila gerçekten çok güzel oldun. Elbiseni de giydiğinde tamamen hazır olacaksın.” Sağa sola baktığında “hadi içeri geçelim!” Dedi.

 

“Neden?”

 

“O kadar güzel oldun ki Almila. Mazallah, seni ya kaçırırlarsa?”

 

“Beril?…”

 

“Ne? Arkadaşımı övemeyecek miyim?”

 

“Övebilirsin; ama sanki çok az abartıyorsun.”

 

“Seni daha övmeyeceğim!” Burun kıvırırken “şaka” dedim dudak büzerek.

 

“Tamam, seni affediyorum Almila; ama sırf nişanın olduğu için.”

 

“Allah razı olsun Beril.”

 

“Hepimizden.”

 

İkimizde güldüğümüzde “hadi gidelim” dedi ve beni giyinme odasına götürdü.

 

"Bu arada sende mükemmel görünüyorsun. Hemde her zamanki gibi."

 

Birden kurduğum cümle ile hafif bir şekilde kıkırdarken "Ee gelinin kız kardeşiyim sonuç olarak" dedi ve sallana sallana yürümeye başladı.

 

Odaya girdikten kısa bir süre sonra Beril bana baktığında "ne var ya?" Dedim."Neden bana öyle bakıyorsun?"

 

"Yok canım ne sana bakması! Ben kimseye bakmıyorum.Sadece bekliyorum!"

 

"Neyi?"

 

Cümlem ile Beril göz devirdiğinde "Düşüncelerimin sihir ile sana gelmesini. Ay Almila ne demek neyi bekliyorum? Seni tabii ki!"

 

"Beni neden bekliyorsun ki anlamadım ben.”

 

"Bugün ki salaklığını heyecanına veriyorum canım arkadaşım."

 

Hâla anlamadığım için Beril'e bakmaya devam ederken "Almila'cım..." dedi bana el sallayarak."Elbiseni verecek misin artık yoksa burda böyle sırık gibi dikilecek miyiz?"

 

"Ha! Sen onu mu diyorsun?"

 

"Evet canım onu diyorum!" Beril'in ısrarlı bakışlarını gördüğümde "Beril, vereceğim vermesine; ama..?"

 

"Ama?"

 

"Elbise yok."

 

"Ne demek elbise yok?"

 

"Ben arabada unutmuşum elbiseyi ya!"

 

"Kuzum heyecandan ne yapacağını şaşırdın cidden sen.Neyse dur dur! Arabadan alıp geleyim ben hemen."

 

Beril yanımdan ilerleyip tam odadan çıkacakken kolundan tutup Beril'i durdurmuştum.

 

"Yok ya ben giderim sen dur.Heyecandan sanırım sıcak bastı beni.Hemde hava almış olurum.İyi gelir temiz hava."

 

"İyi tamam sen bilirsin.Bence de sen çık.Belki beynine oksijen gider."

 

"Ha ha!"

 

Beril gülmeye başlarken "Dur arabanın anahtarını vereyim sana" dedi ve çantasına doğru ilerleyip anahtarı çıkartarak bana uzattı. "Al bakalım."

 

Beril'den tam anahtarı alacakken birden geri çekmesi ile ona bakmıştım.

 

"Arabayı kilitlemeyi unutma lütfen Almila tamam mı?"

 

Beril'e bakıp kaşlarımı çattığımda "kusura bakma!" Dedi ellerini havaya kaldırarak. "Bugün heyecandan kafayı bulmuş bulunmaktasın.Ne yapıp ne yapmaman gerektiğini de bilmiyor gibisin."

 

Beril'e bakıp kafamı iki yana salladığımda "Sen beni bekleme tamam mı? Giyin” dedim.

 

Telefonumu kenardan alıp, Beril'in elinde duran anahtarı da aldığımda "inşallah açık unuturum kapıyı!" Dedim ve birden odadan dışarı çıktım.

 

Gülmemek için kendimi bastırırken kuaförden dışarı çıkarak arabaya doğru ilerledim.

 

“Bu kadar heyecanlı olman şart mı Almila?” Kendi kendime söylenirken arka kapıyı açıp elbiseyi aldım ve arabayı kilitleyerek kontrol ettim.

 

Biraz nefes almak için kuaförün önüne gelip durduğumda bana bakan birini gördüm.

 

Yeşil gözlü bir adamı.

 

Öyle dikkatli bir şekilde bakıyordu ki sanki birine benzetmiş gibiydi.

 

Hatta beni tanıyor gibiydi.

 

Belki de bana öyle gelmiştir diyerek başka bir tarafa döndüğümde birkaç dakika o şekilde durup etrafı izlemiştim.

 

Aslında bunu bilerekten yapmıştım.

 

Yeşil gözlü adamın bana baktığı tarafa bakmak yerine burayı tercih etmiştim.

 

Çünkü, o şekilde bakması içimi ürpertmişti.

 

Biraz nefes alıp içeri girme kararı aldığımda birden durarak telefonum ile ilgileniyormuş gibi davranmaya başlamıştım.

 

Bunu yapmıştım. Çünkü, içimdeki bir ses hâla bana baktığını fısıldıyor gibiydi.

 

Arkamı dönüp telefonumdan kameramı açtığımda fotoğraf çekiyormuş gibi yapmıştım.

 

Gelişi güzel bir fotoğraf çekip telefonuma baktığımda içime soğuk bir ürperti düşmüştü.

 

Çünkü, daha önce bana dikkatlice bakan adam fotoğrafta hâla beni izlemeye devam ediyordu.

 

Fotoğrafı her yaklaştırdığımda korkum kat kat artıyordu ve bu nefes almamı engelliyordu.

 

"Belki de bir tesadüf..." dedim içten içe."Belki de bir denk düşmedir."

 

İçten içe kendimi söylediklerime inandırmaya çalışırken, böyle olması için dua ettim.

 

Bölüm sonu...

 

Herkese merhaba arkadaşlar.

Biliyorum, bölüm kısa oldu; ama umarım kitabımın ilk bölümü beğenmişsinizdir. 🤍

Eğer bölümü beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 🤍

Yeni bir bölüm ile görüşmek üzere...

kendinize iyi bakın. 🤍

Bölüm : 28.08.2024 16:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Aleyna Ay 🌙 / ❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️ / Bölüm 1: “İlk Karşılaşma”
Aleyna Ay 🌙
❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️

71.95k Okunma

3.02k Oy

0 Takip
71
Bölümlü Kitap
Bölüm 1: “İlk Karşılaşma”Bölüm 2: “Korku”Bölüm 3: “Kaçırılma”Bölüm 4: “Yeşil Gözlü Adam”Bölüm 5: “Cevabı Olmayan Sorular”Bölüm 6: “Plan”Bölüm 7: “Acı”Bölüm 8:”Korku”Bölüm 9: ”Sığınak”Bölüm 10: “Öpücük”Bölüm 11: “Saldırı”Bölüm 12: “Yardım”Bölüm 13: “Hüzün”Bölüm 14: “Ayrılık”Bölüm 15: “Hesaplaşma”Bölüm 16: “Hayal”Bölüm 17: “Nefret”Bölüm 18: “Barın”Bölüm 19: “Kabus”Bölüm 20: “Şapkalı Adam”Bölüm 21: “Kıskançlık”Bölüm 22: “Yakınlaşma”Bölüm 23: “Hisler”Bölüm 24: “Acı”Bölüm 25: “Gerçekler”Bölüm 26: “Mektup”Bölüm 27: “Şüphe”Bölüm 28: “Vicdan Azabı”Bölüm 29: “Vuslat”Bölüm 30: “Yıkım”Bölüm 31: “Kırgınlık”Bölüm 32: “Yalnız”Bölüm 33: “Hasta”Bölüm 34: “Öfke”Bölüm 35: “Hastahane”Bölüm 36: “Kötü”Bölüm 37: “Silah”Bölüm 38: “Tercih”Bölüm 39: “Kurtuluş”Bölüm 40: “Yakarış”Bölüm 41: “Mecburiyet”Bölüm 42: “Özür”Bölüm 43: “Yemek”Bölüm 44: “Ortaklık”Bölüm 45: “Dosya”Bölüm 46: “Doğum Günü”Bölüm 47: “Yeni Başlangıçlar”Bölüm 48: “Yıllar”Bölüm 49: “Tepe”Bölüm 50: “Geçmişten Kalan”Bölüm 51: “Eski Arkadaşlıklar”Bölüm 52: “Varlığını Hissetmek”Bölün 53: “Tekrar Karşılaşmak”Bölüm 54: “Eski Aşklar”Özel Bölüm: “Geçmiş”Bölüm 55: “Baba ve Kızı”Bölüm 56: “Bağ”Bölüm 57: “Kavuşma”Bölüm 58: “Eğlenmek”Bölüm 59: “Kardeş”Bölüm 60: “Kimsesizlik Hissi”Bölüm 61: “Derin Duygular”Bölüm 62: “Oyun”Bölüm 63: “Kaybetmek”Bölüm 64: “Geçmeyen Acı”Bölüm 65: “Kar Tanesi”Bölüm 66: “Tesadüf”Bölüm 67: “Affedememek”Bölüm 68: “Kalp Kırıklığı”Bölüm 69: “Yılbaşı”Bölüm 70: “Final”
Hikayeyi Paylaş
Loading...