62. Bölüm

Bölüm 61: “Derin Duygular”

Aleyna Ay 🌙
aleynay0

İnsan bazen acı çekmek zorunda kalır.

Acının sonunda ise her zaman mutluluk vardır.

 

Gözlerimi açıp, çatlayan başımı tuttuğumda yavaş yavaş olduğum yerden kalkarak sağa sola bakmıştım.

 

Odamda olduğumu görüp düşünmeye başladığımda hiçbir şey hatırlamadığımı anladığım an kapının açılması ile Barın içeri girmişti.

 

Bana bakıp gülümsediğinde "iyi misin biraz daha?" Demişti ve yanıma gelerek elini alnıma bastırmıştı.

 

Barın'a garip garip bakarken "bana ne oldu ki?" Sorusunu yöneltmem ile Barın'ın bakışları beni bulmuştu.

 

"Bayıldın..." demişti sessizce."Arkandan geldiğimde bir ağacın dibinde bayıldığını gördüm." Elini tekrardan alnıma bastırdığında "ateşin vardı..." dedi bana bakarak."Büyük ihtimalle bu yüzden bayıldın." Elini elime yerleştirip öptüğünde "yaşadıklarını düşününce hastalanman normal tabii" demişti burukça gülümserken.

 

"Saat kaç peki?"

 

"07:30"

 

"Yuh dünden beri baygın mıyım yani ben?"

 

"Hastasın diyelim biz ona."

 

Barın'a bakıp çatlayan başımı umursamadan ayağa kalkmaya çalıştığımda başımın dönmesi ile Barın'a tutunmuştum.

 

"Almila..." diyerek endişe dolu sesi ile gözlerini gözlerime diktiğinde "biraz dinlenmen gerekiyor" demişti ve beni yatağa oturtmuştu.

 

Kafamı iki yana sallarken "Derin denilen kız ile hesaplaşmam gerekiyor Barın!" Demiştim sinirle."Bunca yıl hem kim olduğunu benden sakladı hem de babamın yaşadığını."

 

"Ama anlattık sana her şeyi güzelim.Neden böyle yaptıklarını bir bir anlattık."

 

Bakışlarım Barın'ı bulurken "o kızda bir şey var Barın..." demiştim sert bir dille."O kız iyi birisi değil!"

 

"Almila, Derin senin gibi zamanından beri acı çekmiş bir kız.Lütfen böyle düşünme.

Hem o senin kardeşin."

 

Barın'ın cümlesi ile baş dönmemi umursamadan ayağa kalktığımda "o kız benim kardeşim falan değil!" Demiştim bağırarak."Sözde kardeşim olabilir ama ben asla onu kardeşim olarak görmeyeceğim.

Hem öz kardeşim bile değil ki! Bu yüzden onu kardeşim olarak görmek zorunda da değilim!"

 

Barın bana şaşırarak bakarken ayağa kalkıp tam karşıma dikilmişti."Annenin kızı o..." demişti."Sonuçta kardeşin Almila."

 

Gözlerim dolarken "en acısı da bu zaten Barın..." sesim titrerken yanağıma akan yaşı silmiştim ve "annemin kanından..." demiştim."Benim gibi."

 

Barın artık gerçeği biliyordu.

Buna rağmen hâla beni ve o kızı düşünüyordu.

 

Oysaki ikimiz de o kadının kanındandık.

Babasını öldüren kadının kanından.

 

Her ne kadar babasının da suçu olsa her ne kadar iğrenç bir adam da olsa, böyle bir gerçek vardı hayatımızda.

 

BEN O KADININ KIZIYDIM.

 

Benim annem Barın'ın babasını öldürmüştü ve suçun babama kalmasını sağlayarak hayatımızı mahvetmişti.

 

Barın beni kendine çekip sarıldığında "önemi yok biliyorsun değil mi?" Demişti.

"Bak kendine annen ile benzeyen hiçbir yönün yok Almila.Belki Derin'in de yoktur.

Bunu hiç düşündün mü?" Beni kendinden uzaklaştırdığında "bir şans ver ona..." demişti."Ablanı dinle ve ona bir şans ver."

 

Barın'ın gözlerinde olan ısrarı gördüğümde "peki..." demiştim kafamı sallayarak.

"Derin'i, yani sözde ablamı dinleyeceğim Barın ama eğer içime sinmezse asla onu kardeşim olarak görmeyeceğim."

 

Barın'da kafasını sallarken "tamam..." demişti gülümseyerek."İstediğin gibi olsun." Kolumdan tutup beni yatak yönüne çevirdiğinde "ama bugün dinlenmen gerekiyor..." demişti."Lütfen hesaplaşma işi için kendine kısa bir mola ver olur mu?"

 

"Olur..." diyip dudak büzdüğümde Barın, beni geri yerime yatırıp dudağımı öpmüştü.

 

"Ben sana gidip çorba getireceğim tamam mı?" Demişti saçlarımı okşayarak."Sen burada beni bekle."

 

Kafamı salladığımda Barın odadan çıkmıştı ve kısa bir zaman içerisinde çorba ile birlikte içeri girmişti.

 

Çorbayı dizlerimin üstüne koyduğunda tam kaşığı alacakken "dur..." demişti benden önce davranıp kaşığı tutarak."Ben yedireceğim."

 

Hiçbir şey söylemeden elimi geri çektiğimde Barın, çorbayı kaşığa alarak bana doğru uzatmıştı.Zar zor ağzımı açıp çorbayı içtiğimde "nasıl?" Dedi bana bakarak.

"Güzel yapabilmiş miyim?"

 

Kafamı salladığımda "çok güzel olmuş..." demiştim gülümseyerek."Hatta o kadar güzel olmuş ki teyzem yaptı zannettim."

 

"Hayır güzelim teyzen yapmadı, ben yaptım.Bilirsin yeteneklerim vardır."

 

"Bilmez miyim hiç!"

 

Barın'a gülümseyip çorbadan tekrardan içtiğimde "Bu arada Berfu ve Teyzem nerede Barın?" Demiştim merak dolu sesimle."Ses gelmiyor hiç."

 

Barın çorba kaşığını tekrardan bana uzattığında "Berfu Hanım dedesinin yanında..." demişti neşe dolu sesiyle.

"Kendisi dedesini çok özlediği için kıyamadım ve teyzen ile gönderdim."

 

"Keşke babam gelseydi Barın.Her ne kadar ona da kızgın olsam Berfu'yu burada görmesi benim için daha iyi olurdu.Çünkü, Derin denilen o kızın Berfu'mu görmesini hiç istemiyorum!"

 

"Almila, Berfu Derin'in yeğeni biliyorsun değil mi? Tamam farkındayım Derin'e güvenmiyorsun ama onu yeğeninden ayırma lütfen.Hem ben biraz önce teyzen ile konuştum.Çok güzel oyunlar oynuyorlarmış.

Berfu'nun da keyfi yerindeymiş.Lütfen sende artık düşünmemeye çalış tamam mı? Unutma bir an önce iyileşmen gerekiyor. Çünkü, sana bir sürprizim var!"

 

"Nasıl yaniiii?" demiştim büyük bir heyecan ile Barın'a bakarken."Ne sürprizi buuu?"

 

Barın ağzı açık şekilde bana bakarken "demin konuşmaya mecalin bile yokken birden nasıl oldu da enerjik konuma döndün sen böyle?"

 

"Ya sen onu bunu boşver!" Demiştim biraz yatakta diklenerek." Soruma cevap ver lütfen.Ne sürprizi bu böyle?"

 

"Adı üstünde güzelim sürpriz! Sürpriz söylenir mi?" Kafasını sallarken "söylenmez!" Demişti."O yüzden 'ne' diye lütfen sorma."

 

Barın'a bakıp ofladığımda Barın, yanağımdan makas almıştı ve "oflama!" Diyerek yataktan kalkmıştı.

 

Omuz silkerek kollarımı birbirine bağladığımda Barın çekmecenin gözünü açmıştı ve 2 kutu ilaç ile gelerek tekrardan yatağa oturmuştu.

 

İlaçlara bakıp kafamı salladığımda "ilaç içmek istemiyorum!" Demiştim mızmızlanarak.

 

"İçmek ister misin diye bir soru sorduğumu hatırlamıyorum.Sen hatırlıyor musun?" Barın'ın sorusunu sorması ile tekrardan omuz silktiğimde "hadi ama Almila!" Demişti ilaçları avucunun içine alarak.

"Mızmızlanma lütfen.Bu ilaçları içmen lazım.Hem sen ne zaman iyileşirsen o zaman sürprizi öğren-"

 

Barın'ın cümlesini bitirmesine bile fırsat vermeden avucunda duran ilaçları ağzıma attığımda yutarak Barın'a bakmıştım.

 

Barın bana garip garip bakarken "sen yine de su iç..." diyerek suyu bana uzatmıştı.

 

Suyu elinden alıp içtiğimde "bence iyileştim.Sence?" Demem ile Barın kafasını iki yana sallamıştı ve "bence akşama kadar vakit var" demişti.

 

"Of Barın ya of! Madem söylemeyeceksin neden sürprizim var diyorsun ki bana? Ne kadar meraklı bir insan olduğumu bilmiyorsun sanki!"

 

Trip atarak kurduğum cümle ile yatakta yan döndüğümde arkamda hissettiğim sıcaklık ile kafamı birazcık arkaya çevirmiştim.

 

Barın yanımda oturup bana doğru döndüğünde kollarını bedenime sararak dudağını omzuma değdirip öpmüştü.

 

"Seni tanıyorum güzelim" demişti kulağıma fısıldayarak."Tanıdığım için zaten söyledim ya sana!" Hiçbir şey söylemeden karşıya baktığımda "neden diye sormayacak mısın?" Demişti.

 

Omuz silkerek kafamı iki yana salladığımda "sormayacağım ama sen yine de söyle" demiştim.

 

Barın gülerek kafasını iki yana salladığında "ya sana varya gerçekten çok aşığım kadın!" Demişti ve tekrardan omzumu öpmüştü.

 

Barın'ın cümlesi ile ona tamamen döndüğümde "ya benim kulağım duymadı biliyor musun?" Demiştim ciddi bir tavır ile.

"Bir kez de diğer kulağıma söyler misin cümleni?"

 

Barın beni baştan aşağıya süzerken "bak sen ya!" Demişti."Demek duymadın öyle mi?"

 

Kafamı salladığımda "duymadım..." demiştim ciddi durmaya çalışarak.

 

Barın olduğu yerde diklendiğinde sol bacağımdan tutarak diğer tarafa almıştı ve beni kucağında sabitleyerek ellerini belime yerleştirmişti.

 

"Sen sanki iyileştin gibi." Kollarımı kaldırıp Barın'ın boynuna yerleştirdiğimde "bence iyileşmedim..." demiştim gülerek."Sence?"

 

Cümlem ile Barın gözlerime baktığında "bence iyileştin..." demişti."Yoksa bu enerji sana nasıl birden gelir ki?"

 

Barın'a iyice yaklaşıp kollarımı boynuna daha çok sabitlediğimde "en büyük ilacım yanımdayken nasıl iyileşmeyeyim ki Barın Bey söyler misiniz bana?"

 

Barın'ın elleri bu sefer bacaklarıma kayarken "neymiş ki en büyük ilacın?" Demişti dudaklarıma bakarak."Söyler misiniz Almila Hanım? Bende öğreneyim ilacınızı.Hem bir dahakine çok daha hızlı iyileştiririm sizi."

 

Barın'a yaklaşıp burnumu boynuna değdirdiğimde "birincisi ve en önemlisi kokun..." demiştim.

 

Ben cümlemi kurarken Barın'ın eli bacağımı okşamaya başladığında "ikincisi ne?" Demişti sessizce.

 

"İkincisi ise..." bakışlarım yeşil gözlerini hedef aldığında "orman yeşili gözlerin..." demiştim.

 

Eli bacağımı okşamaya devam ederken "başka..." demişti.

 

"Başka... gamzelerin." Cümlem ile Barın güldüğünde gamzesinin tekrar belirgin olması ile "işte burası..." dedim dudağımı oraya getirip öperek."Burası da benim ilacım."

 

"Başka... başka var mı peki?"

 

Bakışlarım bu sefer dudaklarına kaydığında "her öptüğümde bana huzur veren dudakların..." demiştim."İşte bunların hepsi benim ilaçlarım."

 

Barın gülümseyerek beni iyice kendine çektiğinde "o zaman ilacını vereyim ben sana" demişti ve dudaklarını dudaklarıma bastırarak öpmüştü.

 

Barın'ın dudakları dudaklarımdaki yerini alırken alt dudağımı dudakları arasına almıştı ve emmişti.

 

Elleri belimi okşarken sırtım yatak ile çoktan buluşmuştu.

 

Dudakları boynumdaki yerini alırken bana bakmıştı ve "ateşin var..." demişti.

 

Ellerim saçlarında gezinirken "önemi yok..." demiştim.

 

Üstümden kalkıp elini alnıma koyduğunda "Almila ateşin tekrardan çıkmaya başladı" demişti."Hadi kalk."

 

Elimden tutup beni yataktan kaldırdığında "Barın birazdan düşer ateşim" demiştim panik olmaması için."Hem biraz önce ilaç verdin bana.Etkisini gösterir yani birazdan.Meraklanma lütfen."

 

"Biz yine ilaç dışında da önlemimizi alalım." Beni banyoya doğru döndürüp yürüttüğünde suyu açmıştı ve ayarlayarak "gel..." demişti.

 

Elimi suya değdirip geri çektiğimde "soğuk bu su!" Demiştim."Girmem ben bu suya."

 

"Soğuk değil güzelim ılık.Ayrıca bahane uydurmayı bırak ve gel."

 

Kafamı iki yana salladığımda Barın kolumdan tutarak birden beni çektiğinde suyun altına tutmuştu.

 

Ani hamle ile bağırdığımda "ya ama Barın ya!" Demiştim ona bakarak."Üşüyorum ben şu an!"

 

Cümlem ile Barın bana doğru yaklaşıp sarıldığında "ne yapıyorsun Barın?" Demiştim."Hasta olacaksın!"

 

"Bir şey olmaz.Hem bak sana sarılıyorum.Sıcaklığın hasta olmama izin vermez güzelim merak etme sen." Saçıma öpücük kondurup bana iyice sarıldığında tüm üşümem o anda son bulmuştu.

 

Biraz bu şekilde durup suyun altından çıktığımızda Barın havluyu getirerek bedenime sarmıştı.

 

Banyodan çıkıp odaya geldiğimizde "sen, ben gelene kadar üstünü hızlıca giy olur mu?" Demişti alnımı öperek."Bende kendi üstümü değiştirip geleceğim yanına."

 

Kafamı sallayıp "tamam..." dediğimde Barın odadan çıkarak gitmişti.

 

Barın'ın gitmesi ile bende dolabın karşısına geçtiğimde üzerimi değiştirerek saçıma havluyu sarmıştım ve yatağa geçerek oturmuştum.

 

Suyun verdiği yorgunluk ile gözlerim giderken kapının açılması ile bakışlarım içeri giren Barın'a değmişti.

 

"Hadi kalk bakalım..." demişti yatağa doğru gelerek."Saçlarını kurutacağız."

 

Benim olduğum yere gelip saç kurutma makinesini prize taktığında arkama geçerek oturmuştu.

 

Saçlarımı geriye alıp ilk başta yavaş yavaş taradığında "acıyor mu?" Demişti.

 

Kafamı iki yana sallarken "sen benim canımı asla acıtmazsın Barın..." demiştim hafif ona doğru dönerek."Senin dokunduğun hiçbir yerde acı olmaz."

 

Barın yaklaşıp saçlarıma öpücük kondurduğunda geri çekilerek tekrardan taramaya devam etmişti.

 

Saç tarama işi bittiğinde saç kurutma makinesini çalıştırıp saçlarımı dikkatli bir şekilde kurutmaya başlamıştı.

 

Kısa bir süre içerisinde saçlarım kuruduğunda makineyi prizden çıkartıp yerine koymuştu ve tekrardan yanıma gelmişti.

 

"Hadi kay bakalım" demişti yatağın yan tarafını göstererek.

 

Hiçbir şey söylemeden yana kaydığımda Barın'da benim yanıma uzanmıştı.

 

Sırtım Barın'a dönük bir biçimde yattığımda Barın'da bana arkadan sarılmıştı ve kafasını omuz hizama getirerek boynuma sıcak bir öpücük kondurmuştu.

 

"Hadi biraz uyu..." demişti eli saçlarıma değerken.

 

Kafamı sallayıp gözlerimi kapattığımda Barın'ın saçlarıma değen parmakları uyumamı kolaylaştırmıştı.

 

Huzur bulduğum kokusu ile uykuya dalmaya başladığımda Barın'ın nefes alışverişleri de benimki gibi düzene girmişti.

 

 

Odamın içinde olan tıkırtılar ile uyandığımda Berfu'nun sesini duymam ile gözlerimi aralamıştım ve yerde halının üstünde oynayan Berfu'ya bakmıştım.

 

"Annem..." demiştim gülümserken.

 

Berfu cümlem ile kafasını bana çevirip baktığında "anne uyandı" demişti ellerini birbirine çarparak.

 

Ayağa kalkıp gülerek yanıma geldiğinde yatakta doğrulmuştum ve Berfu'yu kucağıma alarak sıkıca sarılıp, öpmüştüm.

 

"Ya sen ne güzel kokuyorsun böyle ya?" Demiştim yanağına üst üste öpücük kondururken."Cennet kokulum benim!" Tekrardan öptüğümde "doyurdular mı benim güzelimin karnını bakalım?" Demiştim elini karnına getirip gıdıklarken.

 

Berfu gıdıklamam üzerine güldüğünde "ba ba doyuydu" demişti.

 

Berfu'nun cümlesi ile tekrardan yanağını öptüğümde masanın üzerinde duran telefonumu elime almıştım ve saate bakmıştım.

 

"Yuh saat 10:22 olmuş ya." Telefonu tekrardan yerine koyup Berfu'ya döndüğümde Beril'in içeri girmesi ile ona bakmıştım.

 

"Beril?" Demiştim şaşırırken."Hoş geldin."

 

Beril "hoş bulduk " diyip yanıma geldiğinde ilk başta elini alnıma yerleştirmişti ve "şükür ateşin düşmüş" diyerek Berfu'yu kucağına hızlıca almıştı."Gel bakalım miniğim" demişti yanağını sıkarken.

"Teyzenin seni giydirmesi gerekiyor."

 

Şaşırarak Beril'e baktığımda "neden ki?" Demiştim.

 

Beril bana bakıp gülümsediğinde "nedenini söyleyemem!" Demişti.

 

Garip garip Beril'e bakarken kapının tekrardan açılması ile içeri giren kişiye bakmıştım.

 

Tanıdık olan yüzü görmem ile şaşırırken "nasıl yani?" Demiştim şok içinde.

 

Ferda Hanım bana gülümseyerek baktığında "misafir kabul ediyor musun?" Demesi üzerine olduğum yerden hızlıca kalkıp Ferda Hanım'ın yanına gitmiştim ve sıkıca sarılmıştım.

 

"Hoş geldiniz..." demiştim."Kusura bakmayın lütfen ben çok şaşırdım.Sizi hiç burada beklemiyordum."

 

"Aslında birkaç gün sonra gelecektim ama Barın önemli bir iş için arayınca hemen işimi bırakarak buraya geldim."

 

"Önemli bir iş için mi?" Cümlem ile Ferda Hanım Beril'e baktığında "pot kırmadım değil mi?" Demişti.

 

Beril kafasını sallarken "kırmadınız merak etmeyin" demişti.

 

İkisi aradında mekik dokurken "Allah aşkına ne olduğunu bana söyler misiniz?" Demiştim merak içinde.

 

Beril omuz silkerken "Barın'ın bahsettiği bir sürpriz vardı.Yoksa onunla ilgili bir şey mi bu?"

 

Beril "yani..." diyerek bana baktığında "bence artık hazırlanman gerekiyor Almila!" Demişti birden.

 

Ferda Hanım bana bakarken odadan çıkmıştı ve elinde duran bir kutu ile tekrardan odaya geri gelmişti.

 

Bir kutuya bir de Ferda Hanım'a bakarken "bu ne böyle?" Demiştim heyecanla karışık meraklı sesimle.

 

"Bunu giyip, hazırlanman gerekiyor güzel kızım."

 

'Güzel kızım...' Bu kelimeyi duymak beni o kadar mutlu etmişti ki...

 

Hiçbir şey söylemeden kutuyu elime aldığımda "peki..." demiştim."Sorgulamayacağım ve hazırlanıp yanınıza geleceğim."

 

"Kuzucum sen hazırlandıktan sonra odada bekle olur mu? Çünkü, bizzat Barın yanına gelecek sen hazırlandıktan sonra."

 

Beril'in cümlesi ile kafamı tekrardan salladığımda "buna da peki..." demiştim.

 

Beril, Berfu'ya baktığında "bende seni hazırlayayım olur mu prensesim?" Demişti.

 

Berfu "oyuy..." diyip kafasını salladığında Ferda Hanım'a bakarak "tanıştınız mı?" Demiştim.

 

Ferda Hanım kafasını sallarken gözlerinin dolduğunu hissetmiştim.

 

"Tanıştım tabii ki" demişti Berfu'ya bakarak."O kadar güzel bir kız ki... tıpkı annesi gibi."

 

Ferda Hanımın yanağından yaş gelirken ağlamamak için kendimi zor tutmuştum.

 

Bunun için çabalarken Ferda Hanım'ın koluma dokunması ile ona bakmıştım.

 

Gözlerini yumup açtığında "sakın kendini bunun için suçlama olur mu?" Demişti sessizce.

 

Ferda Hanım'ın cümlesi daha çok canımı yakarken istemsizce kafamı sallamıştım.

 

Biliyordum.

Bu pişmanlığı içimde bir yerde her zaman yaşayacaktım.

 

Kafamı sallamam ile Ferda Hanım bana yaklaştığında beni kolları arasına almıştı.

 

İstemsizce gözümden yanağıma sıcak yaşlar düşerken sessizce nefes alıp vermiştim ve Ferda Hanım'dan ayrılmıştım.

 

"Ay içim şişti dramdan ya!" Beril'in cümlesi ile ona döndüğümde "bugün bizim normalde mutlu olmamız gerekiyordu.Neden böyle oldu ki şimdi?" Cümlesini kurarken gözleri dolduğunda "gel teyzecim..." dedi Berfu'ya bakarak."Teyze seni bu dram boğulu ortamdan kurtarsın."

 

Beril'e şaşkınca bakarken, Beril, Berfu ile birlikte odadan çıkmıştı ve beni Ferda Hanım ile yalnız bırakmıştı.

 

Gözümden akan yaşları silip gülümseyerek Ferda Hanım'a baktığımda "o zaman hazırlanayım bende" demiştim.

 

Kutuyu alıp banyoya geçtiğimde kutuyu açmıştım ve içerisinde olan beyaz elbiseyi çıkarmıştım.

 

Beyaz olan elbiseye hayranlıkla baktığımda "çok güzel..." demiştim sessizce ve yüzümde solmayan bir gülümseme ile elbiseyi kenara koymuştum.

 

İlk başta yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladığımda üstümü çıkarmıştım ve kenara koyduğum elbiseyi giymiştim.

 

Dar ve kısa olan elbise vücudumu tam sarmıştı ve tek omuz detayı elbiseye farklı bir hava katmıştı.

 

Aynada kendime sırıtarak baktığımda kutunun içinde duran topuklu, tek bant olan nude renkli ayakkabıları da giydiğimde artık hazırdım.

 

Odadan çıkıp, yatakta oturuyor olan Ferda Hanım'a doğru yöneldiğimde bakışları beni bulmuştu.

 

Ayağa kalkıp yanıma geldiğinde, gözlerinde olan mutluluğu görmüştüm.

 

Elimden tutup bana baktığında "çok güzel olmuşsun kızım" demişti.

 

"Teşekkür ederim..." diyip gülümsediğimde "gerçekten sürprizi aşırı merak ediyorum..." demiştim."Yani, bu elbise o kadar zarif ve şık ki... ne için hazırlanıyor olduğumu bilmemek gerçekten beni meraklandırıyor ve heyecanlandırıyor."

 

"Sana bunu söylemek çok isterdim ama Barın'ı beklemen gerekiyor kızım."

 

Dudağımı büzerek Ferda Hanım'a baktığımda "moralini bozma hemen" demişti."Hem şimdi sıra makyajda."

 

Kolumdan tutup beni makyaj masasına oturttuğunda "başlayalım bakalım" demişti.

 

Kısa bir süre içerisinde biten makyaj ile aynaya baktığımda "çok güzel olmuş" demiştim aynadan beni izleyen Ferda Hanım'a bakarak."Hem sade hemde çok şık oldum.Çok teşekkür ederim."

 

"Rica ederim güzel kızım.Hem lütfen bana sürekli teşekkür etme olur mu?"

 

Kafamı salladığımda Ferda Hanım yatağa doğru ilerleyip çantasını eline almıştı ve bana bakarak "bundan sonrası Barın'da artık" demişti.

 

Hiçbir şey söylemezken Ferda Hanım odadan çıkmıştı ve beni yalnız bırakmıştı.

 

İçim içime sığmazken kalbimin küt küt atması çok güzel şeyler olacağının habercisiydi adeta.

 

Ayağa kalkıp odada tur atmaya başladığımda kapının birden açılması ile içeri Barın girmişti.

 

Üzerinde olan siyah takım elbise ile bana baktığında baştan aşağıya beni süzmüştü ve gülümseyerek yanıma gelmişti.

 

Elimi tutup öptüğünde "o kadar güzel olmuşsun ki..." demişti.

 

"Teşekkür ederim" diyip hafif eğildiğimde "sende fena olmamışsın" demem ile Barın gülmüştü.

 

Gülmesi ile yanağında olan gamzesi belirginleşirken elim istemsizce yanağına değmişti.

 

"Gamzeni bile o kadar çok özledim ki..."

 

Barın yanağına değen parmaklarıma dudaklarını değdirdiğinde "bugün özlemlerin son bulduğu gün..." demişti.

 

Anlam veremeyerek gözlerine baktığımda Barın cebinden bir kutu çıkarmıştı ve önümde eğilmişti.

 

Barın'ın önümde eğilmesi ile istemezce şaşkına uğradığımda elim ağzımı bulmuştu.Bir adım geri gidip önümde eğilmiş olan Barın'a baktığımda gözümden akan yaşlar mutluluğumu simgeliyordu.

 

Barın kutuyu açıp içinde olan yüzüğe baktığında "bu yüzüğün ait olduğu yere, yani... o narin parmağına takmama izin verir misin küçük hanım?" Demişti.

 

Şok etkisinden dolayı hiçbir şey söyleyemezken Barın yüzüğü kutudan çıkarmıştı ve ayağa kalkarak bana yaklaşmıştı.

 

"Hayatımda tek istediğim bir şey var Almila" demişti."O da seninle mutlu bir yuva kurmak, sabah uyandığımda yanımda senin o güzel yüzünü görmek ve en önemlisi kızıma artık kendi soy ismimi vermek."

 

Barın'ın cümleleri ağlamamı iyice arttırırken "bu yüzüğü Beril'den aldım..." demişti."Benden nefret etmene rağmen bir köşede hep bu yüzüğü saklamışsın ve atmamışsın."

 

Elimi tutup, parmaklarımı okşadığında "bu yüzüğün tekrardan parmağında olmasını istemez misin?" Demişti."Tekrardan benim olmak istemez misin Almila? Dünyaya 'Almila Soylu oldum' diye bağırmak istemez misin?"

 

Meraklı olan gözlerini gözlerime diktiğinde "deli misin sen?" Demiştim mutluluktan dolayı ağlarken."Ben senin olmak için deliriyorum Barın."

 

"Bunu evet olarak alıyorum o zaman."

 

Kafamı sallayıp Barın'a yaklaştığımda dudağımı dudaklarına bastırmıştım ve "evet..." demiştim.

 

Barın büyük bir mutlulukla yüzüğü parmağıma taktığında elimi tutmuştu ve avuç içimi öpmüştü.

 

"Seni o kadar çok seviyorum ki Almila Akay."

 

Kollarım cümlesi ile Barın'ın boynunu sararken "Bende seni seviyorum Barın Soylu" demiştim.

 

Dudaklarımız tekrardan birbirine kavuşurken kapının birden açılması ile birbirimizden ayrılmıştık.

 

"Aha!" Demişti Mert yüzünü kapatarak.

"Tekrardan yakaladım sizi!"

 

Mert'in cümlesi ile ikimizde gülerken Mert'in üzerinde olan takım elbiseye bakmıştım.

 

"Çok yakışıklı olmuşsun Mert Bey" diyerek Mert'in bize bakmasını sağlamaya çalışsam da başarılı olamamıştım.

 

Mert "sağ ol yenge" derken bile yüzünü kapatmaya devam ettiğinde Beril'in de gelmesi ile bakışları Mert'i bulmuştu.

 

Yüzü kapalı olan Mert'e bakarken "ne yapıyor bu?" Diyerek yanından geçmişti ve yanımıza gelmişti.

 

Beril'in sesini duyması ile Mert elini yüzünden çekerken "aşkım yakaladım ben bunları yine" demişti.

 

Beril kafasını iki yana sallarken "artık içeri geçer misiniz beyler?" Demişti Mert ve Barın'a bakarken."Bugün biliyorsunuz ki daha çok işimiz var."

 

Barın "hay, hay..." diyip ilerlediğinde tam odadan çıkacakken Mert'in hâla durduğunu görmesi ile ense kısmından tutmuştu ve "yürüsüne oğlum ya!" Demişti."Ne duruyorsun mal gibi."

 

Mert "of be, tamam!" Diyerek Barın'dan kurtulduğunda odadan çıkarak gözden kaybolmuşlardı.

 

İkisininde odadan çıkması ile birbirimize bakıp güldüğümüzde Beril'in bakışları yüzüğüme kaymıştı ve birden "ayy!" Demişti."Yüzüğü sonunda parmağında görebildik be kuzum."

 

Bende yüzüğe bakıp gülümsediğimde "Barın ile barıştıktan sonra bir gün parmağıma yüzüğün gireceğini tahmin etmiştim Beril ama; bu yüzük olacağını asla tahmin etmemiştim." Yüzümde oluşan tebessümle Beril'e baktığımda Beril elimden tutmuştu ve "Bu yüzüğü her zaman özenle sakladın Almila" demişti.

 

Aklına gelen bir şey ile bana tekrardan baktığında "Hatta hatırlıyor musun? Bi ara kavga ederken ben sinirlenmiştim sana ve o yüzüğü at demiştim." O anı hatırlarken sadece kafamı sallamıştım.Beril ise kaldığı yerden devam etmişti cümlesine.

 

"O zaman aslında duygularını anlamak için söylemiştim bunu."

 

"Anlamış mıydın peki?"

 

Kafasını sallarken "ondan önce de anlamıştım ki ben..." demişti omuzlarını silkerek."Çünkü, sen benim çocukluğumsun Almila.Ben senin gözlerinden bile anlarım.

Sen her Barın'dan nefret ediyorum dediğinde gözlerinde olan özlemi görüyordum.İşte tamda bu yüzden o gün kavga ettiğimizde yüzüğü atmadın.Atmam dedin.Her gördüğümde Barın'ın bana yaptığı ihanet aklıma geliyor ve ben ondan daha çok nefret ediyorum dedin." Burukça gülümserken "aslında nefret etmiyordun Almila..." demişti."Bu yüzükte saklı olan bağınızı kolluyordun sen."

 

Eliye yanağını sildiğinde "bende işte bu yüzden Barın'a verdim yüzüğü" demişti gözlerime bakarak."Bu yüzüğe baktığınızda çektiğiniz çilelerin yavaş yavaş yeşererek bağınızı güçlendirdiğini unutmayın diye."

 

Beril'e sarıldığımda "ben seni hak edecek ne yaptım acaba?" Demiştim sesim titrerken.

"İyi ki en iyi dostumsun.İyi ki sırdaşım ve iyi ki kardeşimsin."

 

"Sende iyi ki benim her şeyimsin Almila."

 

Biraz daha böyle sarıldığımızda Beril "ay yeter!" Diyerek benden ayrılmıştı ve yanağını silerek "ne bu dram böyle?" Demişti tekrardan."Dram kraliçesi oldun iyice farkında mısın acaba? Her şeye ağlamalar falan."

 

Cümlesini kurarken bir yandan ise yanağını silen Beril'e baktığımda "ee sende ağlıyorsun" demiştim.

 

"Ama ben mutluluktan ağlıyorum seni salak!"

 

"Ee bende o yüzden ağlıyorum ne yapacağız şimdi?"

 

Beril aniden durduğunda "ayy Almila ya!" Demişti birden.

 

Endişe içinde "ne oldu?" Dediğimde "makyajın mahvolmuş ya!" Sonra durup tekrardan bana baktığında "ee senin mahvolduysa benim de mahvolmuştur!" Demişti sitem ile.

 

Beril'in cümlesi ile göz devirdiğimde "korktum Beril ya!" Demiştim sinirle.

"Bunun için böyle bir tepki verilir mi hiç Allah aşkına!"

 

"Verilir canım! Ayrıca sus Almila ve geç şuraya!" Diyip beni makyaj masasına sürüklediğinde makyajıma ve makyajına çeki düzen vermişti.

 

"İşte bu ya!" Demişti bana hayranlıkla bakarak."Bak ne güzel yaptı seni kankan.Maşallah bana ne güzel de makyaj yaptım." Göz devirip Beril'e baktığımda "sen göz altımı temizledin ve rimelimi tazeledin sadece Beril'cim.Acaba abartmasan mı? Hayır, makyajı yapan Ferda Hanım bile bu kadar övünmedi."

 

Beril burun kıvırırken "aman!" Demişti.

"Sakın laf değdirme ilerideki kayınvalidene!"

 

Gülüp kafamı iki yana salladığımda "ya Beril..." demiştim merak ettiğim soruyu yönelterek."Demin dedin ya bir dünya işimiz var daha diye.Ne işi o? Yani daha ne var benim bilmediğim.Hayır evlilik teklifi aldım tamam ama neden böyle hazırlandım? Eminim bu hazırlık sadece evlilik teklifi için değildir."

 

"Ya kuzum sen ne kadar masumsun ama; çokta fenasın.Ağzımdan laf alacağını sanıyorsun."

 

Dudaklarımı büzerken "alamayacak mıyım peki?" Demiştim.

 

"Ya kuzum benim.Tabii ki alacaksın."

Beril'in cümlesi ile şaşırırken "diyeceğimi falan düşünüyorsan çok yanılıyorsun."

 

"Ama ya!"

 

"Omo yo!" Beril benim taklitimi yapıp güldüğünde "tamam tamam!" Demişti."İki sürpriz var aslında.Birini zaten birazdan öğreneceksin.O yüzden onu diyebilirim sana ama diğerini asla!"

 

Kafamı sallayıp "tamam..." dediğimde "birazdan isteme törenin olacak" demesi üzerine "ne?" Demiştim."İsteme töreni mi?"

 

Beril kafasını sallarken "evet" demişti.

"İsteme töreni."

 

"Ne yani bu kadar erken mi?"

 

"Neden istemez misin?"

 

"İsterim tabii ki!"

 

"Hadi o zaman gidelim." Birden beni çekiştirdiğinde önümden giden Beril'in arkasındaki yerimi almıştım.

 

Odadan çıkıp salona baktığımızda gördüğüm manzara ile şaşkına uğramıştım.

 

Babam, Mert ve Barın sohbet muhabbet ederken; Ferda Hanım, teyzem ve Derin masanın üzerine yemek yerleştiriyordu.

 

Beril'in ses çıkarması ile herkes dönüp bana baktığında "kızım" demişti teyzem."Neden orada dikiliyorsun gelsene buraya."

 

Teyzemin cümlesi ile istemsizce yanlarına ilerlediğimde "ne oluyor burada böyle?" Demiştim.

 

"Ee kuzum sabahtan beri sana isteme törenin olacak diyorum ya! Eyvah, eyvah! Teyze, bu kızın beyni yandı bence."

 

Beril'in cümlesi ile hepsine göz gezdirdiğimde Derin'in bana olan bakışlarını umursamamıştım ve ona hiçbir şey söylememiştim.

 

"Yani tamam isteme olacağını biliyordum ama salonun bu şekilde süsleneceği ihtimali aklımın ucundan bile geçmemişti.Siz bunları hangi ara yaptınız ve benim neden ruhum duymadı?"

 

"Canım bak burada kaç kişiyiz.Sence biz ruhunun duymasına izin verir miyiz? Hele ben? Ben ya ben! Beril'in.Sana bir şey çaktırır mı? Asla."

 

Beril'in tavrına gülmemek için çabalarken teyzemin gülmesini görmem ile dayanamamıştım ve bende gülmüştüm.

 

Hepimiz birden gülmeye başladığımızda arkamda hissettiğim eller ile birden susmuştum.

 

"Sevgilim..." demişti Barın boynuma öpücük kondururken."Artık şu isteme merasimine başlasak mı ya! Yoksa ben Mirza Amca'nın bana bakan sahiplenici baba bakışını kaldıramayacağım ve stresten düşüp bayılacağım!"

 

"Bak ya..." demiştim birden Barın'a dönerken."Ne yani benim için iki tane sert bakışa katlanamayacak mısın?" Kaşlarımı çatarken "ben senin için her şeye katlanırım güzelim" demişti eli elime değerken.

"Ayrıca babanın bakışına değil, dövmesine bile sesim çıkmaz benim."

 

Beril "vay be!" Diyerek hayran hayran bize baktığında "ne aşk ama..." demişti ve yanımıza gelerek aramıza girmişti.

 

"Canım eniştecim..." demişti aramıza iyice mesafe koyarken."Sen eğer şu an buradan gitmezsen, sana gözlerini dikerek bakmış Mirza Amcan ile çok iyi bir vakit geçireceksin ama o vakit geçirmeden kasıt ne olur onu bilemem tabii."

 

Beril'in cümlesi ile Barın arkasını döndüğünde tekrardan bana dönmüştü ve "Allah aşkına kahveleri getirin!" Demişti.

 

Barın'ın tepkisine gülerken yanımızdan ayrılmıştı ve tam babamın karşısına geçip oturmuştu.

 

Teyzem yanıma gelip omzumdan tuttuğunda "hadi kızım" demişti."Kahveleri yapın."

 

Kafamı sallayıp Beril ile birlikte mutfağa ilerlediğimde içeri girerek dolabı açmıştım ve kahve fincanlarını çıkarmıştım.

 

Beril ile birlikte kahveleri hazırlamaya başladığımda "kalbimin küt küt atması normal mi?" Demiştim kalbimi tutarak.

 

Beril, kahve makinesine bir yandan kahveleri yerleştirip bir yandan bana baktığında "kuzum normal tabii" demişti.

"Sonuçta isteme törenin olacak birazdan."

 

Derin derin nefesler alıp verdiğimde Mert'in içeri sırıtarak girmesi ile "hayırdır erkek tarafı?" Dedim Mert'e bakıp göz kırparken.

"Ne işin var burada?"

 

"Aa ama ne ayıp bir şey erkek tarafı falan.Hiç yakıştıramadım, hemde hiç! Yani ben ki yengeci biri nasıl erkek tarafı olabilir ki? Hemde güzeller güzeli eşim buradayken?"

 

Beril bir yandan kahveleri fincana boşaltıp bir yandan kafasını salladığında "tuz nerede?" Demişti Beril tezgaha bakarak.

 

Mert sağa sola bakıp "ne tuzu?" Diye sorduğunda "Mert..." dedi Beril kaşını kaldırarak."Tuz nerede?"

 

"Aşkım ben nereden bileyim tuz nerede falan?"

 

"Mert'cim, aşkım, bebeğim, ya o tuzu bana verirsin ya da akşam doğru kanepeye."

 

Beril'in cümlesi ile Mert tuzu birden arkasından çıkardığında "yuh ya!" Dedi Beril."Sen ne ara attın onu arkaya?"

 

"Ee o da benim becerim.Ayrıca konu kardeşim olunca her şeyi anında yaparım.Ayrıca bu Barın'ın fikriydi.Git dedi, tuzu al dedi, sakla dedi."

 

Beril "bak sen şu çakallara!" Diyip tuzu Mert'in elinden alıp kahvelere döndüğünde "ne yapacaksın ki onu Beril?" Demiştim.

 

"Barın'ın kahvesine tuz atacağım tabii ki de."

 

"Ne!"

 

"Ne ne? Damat kahvesine tuz atacağız kuzum.Âdet böyle!"

 

"Ya atmasak olmaz mı? Hem her âdete uymakta gerekmez öyle değil mi?" Tam tuz kabını elinden alacakken "ya saçmalama Almila" diyerek tuzu geri çekmişti.

 

"Ya ama neden ya!"

 

"Çünkü, bakacağız damat bey seni ne kadar seviyor.Eğer bu tuzlu kahveyi içmezse seni sevmiyor ya da çok az seviyor ama eğer sonuna kadar içerse seni seviyor demek."

 

"Gerçekten mi?"

 

"Evet.O yüzden tuz ekleyeceğiz.Gerçi ben biliyorum eniştem kahveyi tekte içer ama; âdet işte."

 

Tuz kabını açıp kahvenin içine tuz eklediğinde "bu çok fazla olmadı mı ya?" Demiştim."Yani bir şey olmaz değil mi?"

 

"Olmaz tabii kuzum.En fazla midesini bozar o kadar." Gülerek kahvelere baktığında "maşallah ya bana..." demişti."Hepsi de köpüklü köpüklü olmuş!"

 

Mert'e dönüp maşallah diyerek kafasına vurduğunda "ya aşkım ne yapıyorsun?" Demişti kafasını ovalayarak."Duvara vuracaksın, duvara!"

 

"Ay kusura bakma aşkım duvardan önce önümde kütük görünce birden ona vurmuş oldum."

 

Beril'in cümlesi ile güldüğümde "aşk olsun yenge sana da!" Demişti küser gibi yaparak.

 

Mert'e yaklaşıp sarıldığımda "ya şapşik!" Demiştim."Yanlışlıkla güldüm ben."

 

Sarılmam ile Mert'te sarıldığında "tamam affettim" demişti.

 

"Bende, bende..." diyerek bize sarılan Beril'i de aramıza aldığımızda "kimseye söylemek yok tamam mı aşkım?" Demişti Beril sessizce Mert'e bakarak.

 

Mert kafasını sallarken "o iş bende" demişti ve yanımızdan ayrılmıştı.

 

Mert'in gitmesi ile kahveleri tepsiye koyduğumuzda "hadi bakalım..." dedi Beril bana bakarak."Götür kahveleri ve sakın heyecan yapma."

 

Kafamı sallayıp tam ilerleyecekken durdurması ile tekrardan ona bakmıştım.

 

"Bak bu Barın'ın kahvesi tamam mı?" Demişti sondaki kahveyi göstererek."Sakın karıştırma."

 

Gösterdiği yere bakıp kafa salladığımda "tamam" diyerek mutfaktan çıkmıştım.

 

Herkesin bakışları üzerimde gezinirken kahveleri dağıtmıştım ve son olarak ise Barın'ın önüne geçerek kahveyi uzatmıştım.

 

Barın bir bana bir de kahveye bakarken "içinde bir şey var mı?" Demişti sessizce.

 

Gülmemek için kendimi zor tutarken kafamı sallamıştım ve kahveyi alması için işaret vermiştim.

 

Barın kahveyi alıp bana baktığında "senin için içerim..." demişti ve "Bismillah!" Diyerek tek yudumda kahveyi bitirmişti.

 

Barın'ın kahveyi bitirmesi ile şaşkınca Beril'e ve sonra Barın'a baktığımda Barın göz kırpmıştı.

 

Bakışlarım tekrardan Beril'i bulurken Beril parmağını kaldırmıştı ve "tamamdır..." diyerek gülmüştü.

 

Tekrardan önüme döndüğümde Mert'ten gelen bir ses ile onun olduğu tarafa dönmüştüm.

 

Mert ağzında olan kahveyi yere püskürtürken "be ne böyle ya?" Demişti fincana bakarak."Eee bu kahve tuzlu!"

 

Mert'in kahveyi yere püskürtmesini görmemiz ile hepimiz gülmeye başladığımızda "Allah'ım ben bunu hak edecek ne yaptım?" Demişti ve önünde duran suyun hepsini içmişti.

 

Bakışlarım anlamayan gözlerle bize bakan babamı bulurken "tuzlu kahve yanlış kişiye gitti!" Demiştim.

 

Bakışlarım Barın'ı tekrardan bulduğunda Barın, bir yere bir de Mert'e bakarken "bende diyorum ki benim kahvemde neden şeker var." Mert, Barın'ın cümlesi ile göz devirdiğinde "ben kahveme ekstra şeker atmıştım çünkü!" Demişti.

 

Barın Mert'in cümlesi üzerine gülerken Mert, "bu hikayede yanan ben oldum!" Demişti ve Barın'ın önünde duran suyu da alarak kafasına diklemişti.

 

Beril gülerek Mert'in yanına geldiğinde "aşkım iyi misin?" Demişti.

 

Mert kafasını iki yana sallarken "değilim!" Demişti ve midesini tutmuştu.

 

Beril gülmeye devam ederken "aşkım abartmasan mı acaba?" Demişti."Alt tarafı bir yudum içtin.Hem bak ne güzel tuzlu kahvenin tadına bakmış oldun fena mı?"

 

Mert midesini tutmaya devam ederken "neyse senin için katlanacağım artık" demişti ve elini öpmüştü.

 

İkisine gülümseyerek bakarken Beril'in bir isteme töreninin bile olmadığı aklıma gelmişti.

 

Bu üzülmeme neden olurken teyzemin cümlesi ile ona dönmüştüm.

 

"Gençler artık sohbetiniz bittiyse kaldığımız yerden devam edebilir miyiz?" Herkes kafasını sallayıp yerine geçtiğinde bende sandalyeye oturmuştum ve Ferda Hanım'a bakmıştım.

 

Ferda Hanım elinde duran fincanı bırakıp babama baktığında "evet artık ziyaretimizin nedenini söyleyelim öyleyse" diyerek cümleye başlamıştı."Mirza Bey, bizim çocuklar birbirini görmüş, beğenmiş ve tüm engelleri aşarak bir yastıkta yaşlanmak istemişler.Ee bize de bu mutluluğa izin vermek düşer.Bu yüzden ise Allah'ın emri peygamberin kavliyle güzel kızının Almila'yı, oğlum Barın'a istiyorum."

 

Babam bir bana bir de Barın'a bakarken "bu aşk çok fazla engel aştı..." demişti."Çok fazla sınavlardan geçtiler ve bu güne geldiler.Bu sınav sonucunda ise büyük bir mutluluğu hak ettiler.Ayrıca kızım kimi sevdiyse onunla evlenebilir.Bu yüzden ise kızım Almila'yı oğlun Barın'a verdim gitti."

 

Babamın cümlesi ile derin bir nefes alırken Barın'a bakmıştım.

 

Barın, bana bakıp göz kırparken o sırada herkes alkış tutuyordu.

 

Hepimiz birlikte ayağa kalkarken "o zaman şu nişanı da halledelim artık" demişti babam.

 

Barın ile birlikte yan yana yürüyüp masanın olduğu bölüme geldiğimizde yan yana durmuştuk.

 

Heyecandan yerimde duramazken Beril nişan tepsisi ile yanıma gelmişti.Derin de Beril'in yanında yerini alırken Beril bir bana bir de Derin'e bakmıştı ve elinde duran nişan tepsisini eline tutuşturmuştu.

 

Derin şaşırarak bir bana bir de Beril'e baktığında Beril kafasını iki yana sallamıştı ve "geç bakalım Almila'nın yanına" demişti.

 

Derin hiçbir şey söylemeden yanıma geldiğinde babamın bakışları bizi bulmuştu.

 

Bizi yan yana gördüğü için mutlu görünüyordu ama ben asla mutlu değildim.

 

Babam tepsinin içinde bulunan yüzükleri alıp uzattığımız parmaklarımıza taktığında "hayırlı olsun..." demişti ve kırmızı kurdeleyi kesmişti.

 

Kurdeleyi kesmesi ile herkes alkış tutarken Barın bana doğru dönmüştü ve alnımı öpmüştü.

 

Bana sarılıp dudaklarını kulağıma getirdiğinde "babam burada diye öpemedim seni ama gün sonunda seni öpmek için sabırsızlanıyorum haberin olsun" demişti.

 

Gülerek "bende..." dediğimde bacağımıza dokunan minik eller ile aşağıya bakmıştık.

 

Berfu ikimize de bakıp gülümserken "bende..." Demişti ve ellerini oynatmıştı.

 

Barın, Berfu'ya eğilip kucağına aldığında "prensesim..." demişti."Ya sen bu prenses elbisesi ile ne güzel olmuşsun böyle."

 

Berfu, Barın'a bakıp güldüğünde Berfu'ya eğilmiştim ve yanağından öpmüştüm.

 

"Teyze seni ne güzel hazırlamış böyle..." demiştim iki yandan bağlanmış minik saçlarına bakarken.

 

Teyzem yanımıza gelip Berfu'ya aldığında "son sürpriz ne zaman?" Demişti Barın'a bakarken.

 

Barın kolunda duran saate baktığında "iki saatimiz var demişti."

 

"O zaman şöyle ailece bir yemek yiyelim de öyle gidelim."

 

"Çok iyi fikir valla bende çok acıktım."

 

Ferda Hanım yanımıza geldiğinde "geçelim o zaman sofraya buyrun..." demişti teyzem.

 

Hep birlikte sofraya geçip oturduğumuzda sohbet eşliğinde gülerek yemeklerimizi yemiştik.

 

İlk defa kendimi bu kadar huzurlu ve mutlu hissetmiştim.

 

İlk defa aile sıcaklığı hissetmiştim.

 

Herkes birbiri ile kahkaha atarak konuşurken, elimde duran çatalı bırakmıştım ve geriye doğru yaslanarak hepsini izlemeye başlamıştım.

 

Bir gün böyle bir manzara ile karşı karşıya geleceğimi asla tahmin edemezdim.

 

Gözlerimin dolmasını engelleyemezken yanımda oturan Barın'a "aşkım ben hemen geliyorum" demiştim ve sofradan kalkarak odamdaki banyoya gitmiştim.

 

Banyoya girip elimi yıkadığımda soğuk suyu boyun bölgeme getirmiştim ve kendime gelmeye çalışmıştım.

 

Elimle boynumu ıslatırken kapının açılması ile gelen kişiye bakmıştım.

 

Derin'di.

 

Hiçbir şey söylemeden aynı işlemi bir kere daha tekrarladığımda elimi havluyla silmiştim ve banyodan çıkmak için harekete geçmiştim.

 

Ama o esnada Derin kolumdan tutmuştu ve beni durdurmuştu.

 

"Almila" demişti bana bakarak.Kafamı ona doğru çevirip baktığımda "iyi misin?" Demişti."Kötü görünüyorsun."

 

"İyiyim" diyip kolumu parmaklarından kurtardığımda "ayrıca beni merak etmene gerek yok" demiştim.

 

Derin kafasını sallayıp bana baktığında "iyi değilsin" demişti."Sofrada iyi olmadığını gözlerinden anladım.Ayrıca eğer iyi olsaydın kaçar gibi dolu gözler ile buraya gelmezdin."

 

"Ne saçmalıyorsun sen?"

 

Beni anlamasına izin veremezdim.

Duygularımı çözmesine tahammül edemezdim.

 

"Hepsini bir arada görmek seni mutlu etti değil mi?" Gülümsediğinde "ama buna eşlik eden bir mutsuzlukta var tabii."

 

Ellerimi birbirine bağlarken "neymiş o?" Demiştim.

 

O da benim gibi ellerini önünde bağlarken geriye doğru yaslanmıştı ve bana bakmıştı.

 

"Annen." Demişti."Pardon, annemiz."

 

"Ya cidden ne saçmalıyorsun sen ya? Bende burada durmuş seni dinliyorum!"

 

Tam haraket edecekken "annemiz burada yok Almila" demişti.Bakışlarım onu bulurken "o sofrada yok.Çünkü, bizim hayatımızda yeri yok!"

 

Bakışlarım tekrardan Derin'i bulurken "ben annemi düşünmüyorum" demiştim kendimden emin bir şekilde konuşurken.

"Düşünmedim, düşünmemde ama görünen o ki sen düşünmüşsün annemizi."

 

Derin anlamamış bir yüz ifadesi ile bakarken "pardon ya..." demiştim alayla gülümserken."Yaranı deştim değil mi? Anne yaranı."

 

Derin'in gözleri dolarken "ben en azından bu zamana kadar annem ile yemek yedim Derin ama sen yemedin.O yüzden tabii düşünmen gayet doğal, özlemende aynı zamanda.

Sende haklısın cidden kusura bakma.Benim böyle düşünebileceğin aklıma gelmedi."

 

Derin'in gözünden yanağına bir damla yaş düşerken "sus..." demişti.

 

Elimi koluna yerleştirdiğimde "annemize öfke duyman da bu yüzden zaten" demiştim."Sofrada yeri yok demiştin ya hani demin.O sofrada annem hiç olmadı ki zaten.Tamam belki sen küçükken o sofrada yeri olmuştur ama işte küçükken.Sadece bu kadar."

 

"Almila, lütfen sus..."

 

"Ben susmuştum zaten Derin ama sen beni konuşmak için zorladın."

 

Derin bir nefes alıp verdiğimde "bak Derin..." demiştim gözlerine bakarak.

"Tamam, kardeşimsin, hatta ablamsın ama bu asla abla kardeş ilişkimiz olacağı anlamına gelmiyor."

 

"Neden peki?"

 

"Çünkü sana güvenmiyorum.Babam ilk bizi kardeş olarak tanıttığında sana karşı hiçbir duygu hissetmedim, hissedemedim.Belki de hiç hayatımda bir yerin olmadığı içindir.

Belki de... bilmiyorum işte! Herkesten sakladığın bir yüzün var senin.Kimse bunu görmüyor ama ben görüyorum, hissediyorum.Yani, o kadar profesyonel yalan konuştun ki asla senden şüphelenmedim.Hatırlıyor musun? Bi ara Beril, sen, ben otururken babam arıyor diyerek masadan kalmıştın ve gitmiştin.

Babam arıyor demiştin ve bunu o kadar mutlu bir şekilde dile getirmiştin ki..." kafamı iki yana sallarken " o an benim o kadar canım yandı ki! Babamın olmadığı aklıma geldi.Sen mutlu mutlu babamız ile konuşurken ben teselli edildim! Sonra da hiçbir şey olmamış gibi yanımıza geldin."

 

"Sana her şeyi anlattık ama"

 

"Ama... sıkıntı da burada işte tam olarak biliyor musun? Belki de bunun altında yatan bir neden vardı.Belki de karşıma çıkmanın asıl nedeni beni kıskandırmaktı, canımı yakmaktı!"

 

"Bu söylediklerine bir gün o kadar pişman olacaksın ki..."

 

"Tehditte yedim.Vay be ne güzel bir kardeşlik ama!" Güldüğümde "bence sen bu saatten itibaren ne yap biliyor musun Derin? Benden uzaklaş! Bana yaklaşma, ortamımda bulunma, kendini sevdirmeye asla kalkışma çünkü bu olmayacak."

 

Cevap vermesine bile fırsat vermezken banyodan çıkmıştım ve ilerlemeye başlamıştım.

 

Kapıya doğru yanaştığımda banyodan bağırma ve kırılma sesleri geldiğinde "sinirini iyi çıkar ve öyle gel içeri" demiştim ve odadan çıkmıştım.

 

Odadan çıkıp yemek masasına geri oturduğumda yemek yemeye devam etmiştim ve sohbete dahil olmuştum.

 

Derin gelip tam karşımda oturduğunda bana olan bakışlarını görmüştüm.

 

Ters bir biçimde ona bakarken önüne dönmüştü ve sinirle yemeğini yemeye başlamıştı.

 

"Artık gitsek mi ya?" Diye soran Barın'a baktığımda "diğer sürpriz ne gerçekten çok merak ediyorum Barın.Artık söyleyecek misin?" Demem üzerine kafasını iki yana sallamıştı ve "hayır söyleyemem" demişti.

 

Ofladığımda Derin'in "baba..." demesi ile bakışlarım birden onu ve sonra babamı bulmuştu.

 

Derin'in seslenmesi ile "efendim kızım" dediğinde geriye yaslanmıştım ve elimi sıkmıştım.

 

Barın yumruk yaptığım elimi tuttuğunda "sana önemli bir şey demem lazım içeri geçebilir miyiz?" Cümlesini duyduğumda sakin kalmaya çalışmıştım.

 

Ses tonundan bile amacanı anlayabiliyordum.

 

Babam "tamam kızım gel konuşalım" diyerek sofradan kalktığında Derin ile çok kısa bir süre göz göze gelmiştik.Bana gülümseyerek baktığında o gülüşün altında yatan amacı sadece ben görebiliyordum.

 

İkisi birlikte içeri geçerken Barın kulağıma eğilmişti."Biliyorum senin için babanı paylaşmak çok zor Almila ama artık bu duruma alışman gerekmiyor mu?" Cümlesi ile bakışlarım birden Barın'ı bulmuştu.

 

"Ben onu kıskanmıyorum Barın!" Demiştim sessizce konuşurken."Sadece gerçek yüzünü görüyorum ve siz görmediğiniz içinde sinirleniyorum o kadar!"

 

Barın'ın bir şey söylemesine bile fırsat vermezken yaslandığım yerden doğrulduğumda koluma değen el ile bakışlarım bu sefer Beril'i bulmuştu.

 

"İyi misin?" Dediğinde kafamı iki yana sallamıştım ve "değilim" demiştim sessizce."O Derin denen kız burada olduğu sürece de iyi olmayacağım."

 

"Almila seni anlıyorum canım ama"

 

"Ama, ama, ama... Beril eğer Derin ile ilgili olumlu bir şey söyleyeceksen hiç yorulma olur mu? Çünkü, hiçbir şey benim fikrimi değiştirmeyecek.O kızda değişik bir şey var.Bunu hissediyorum ama kimseye anlatamıyorum."

 

"Nasıl değişik bir şey?"

 

Beril'e biraz daha eğildiğimde sessizce "o kız iyi biri değil Beril" demiştim.

"Bakışlarından, gülümsemesinden bunu anlıyorum."

 

"Kuzum benim o kız senin hayatına yeni girmedi ki ama.Derin o ya.Hatırlasana arkadaşımızdı.Hem tamam yalan söyledi sana bu yüzden ise şüphe duyuyorsun ama Barın ve Mirza Amca sana her şeyi anlatmış.

Neden hâla şüphe duyuyorsun ki?"

 

"Çünkü ikinci bir yüzü var bence.

Hissediyorum ya ben! Hissediyorum.Tamam bu zamana kadar hissiyatlarım doğru çıkmamış olabilir ama eminim bu sefer doğru olanı yapıyorum."

 

"Bence zamana bırakmalısın kuzum.Gör bak zamanla her şey düzelecek ve kardeş gibi olacaksınız."

 

"Zamana bıraktım zaten Beril ama umarım zamana bırakmamız bir şeyler için çok geç olmaz."

 

"Hadi artık nikaha gidelim ya sıkıldım ben!" Mert'in birden masadan kalması ile herkes ürktüğünde ben şok içinde Mert'e ve daha sonra ise Barın'a bakmıştım.

 

Barın ağzında küfür mırıldanırken "nikah mı?" Demem ile teyzem "dilin kopmasın hemi Mert!" Demesi ile "nikahımız mı var?" Demiştim."Ya bu benim aklıma nasıl gelmez ya! Sabahtan beri yok isteme, yok nişan falan." Gülerek Barın'a döndüğümde "insan bunu saklar mı ya?" Demiştim.

 

Barın bana cevap vermezken ağzının içinde küfür mırıldanarak Mert'e dönmüştü."Ne güzel masaya oturduğumuzdan beri konuşmuyordun.Ne oldu da yine konuşmaya başladın?" Barın'ın merak dolu sorusu ile Mert'e döndüğümde "yemek yiyordum" cümlesini duymam ile istemsizce gülmeye başlamıştım.

 

Mert bize bakarken "ee doydum ama ne yapayım konuşmayayım mı?" Dediğinde Barın, "keşke doymasaydın" demişti.

 

Mert burun kıvırarak yerine oturduğunda "aşkım patavatsızsın falan ama cidden seviyorum seni ya!" Demesi ile Mert "iltifat olarak aldım, kabul ettim" demişti.

 

Kafamı iki yana sallarken "hadi gidelim o zaman ya!" Diyerek masadan kalktığımda "kızım ne bu acele" diyen teyzeme "nikahım var teyzoş" demiştim ve oturduğum sandalyeyi düzenlemiştim.

 

Benim kalkmam ile Barın'da kalktığında "saat gelmek üzere zaten.Bence de artık gidelim" demesi ile herkes ayağa kalkmıştı.

 

Ayağa kalkmamız ile babam ve Derin odadan çıktığında "gidiyor muyuz?" Diye soran babama bakarak "evet" demiştim.

 

Ferda Hanım, teyzem, Mert ve Barın evden çıktığında Derin'in masayı toplamasını görmem ile babama yaklaşmıştım ve "o gelmeyecek mi?" Demiştim.

 

Babam ilk Derin'e daha sonra ise bana baktığında kafasını iki yana sallamıştı ve "hayır" demişti.

 

Bu duruma üzülemesem de merak etmiştim ve "neden?" Demiştim.

 

"Burada yaşayan çok yakın bir arkadaşı hastalanmış ve bakacak kimsesi de yokmuş.Bu yüzden ise Derin'in onun yanına gitmesi lazım."

 

Kafamı sallarken "anladım" demiştim ve odadan çıkan Beril'e bakarak "hadi gidelim" demiştim.

 

Beril yanıma geldiğinde "kuzum benim odamdan almam gereken bir şey var.Onu alıp hemen geleceğim."

 

"Ne alacaksın ki?"

 

"Çiçeğini tabii ki! Bir gelin çiçeksiz olur mu hiç? Gerçi ben çiçeği sana orada verecektim ama işte Mert her şeyi bozdu! Her neyse o çiçeği sana getireceğim."

 

"Ee hadi o zaman getir.Ben bekliyorum."

 

"Tamam" diyip odasına ilerlediğinde kısa bir süre sonra eli boş bir şekilde yanıma gelmişti.

 

"Çiçeğim nerede?" Diyerek Beril'e baktığımda "her yere baktım ama yok!" Cümlesi ile istemsizce Derin'e bakmıştım.

 

Derin kaçamak bakışlar ile bize bakarken bir yandan ise masayı siliyordu.

 

"Allah, Allah..." dedim Beril'e bakarken "nerede ki acaba?"

 

"Bilmiyorum."

 

"Her neyse ya önemli değil zaten.Siz yanımda olun yeterli benim için.Çiçeğe çokta ihtiyacım yok."

 

"Ama..."

 

"Aması yok Beril'cim.Hadi bakalım gidiyoruz."

 

Beril'le birlikte evden çıktığımızda babamın "görüşürüz Derin kızım" demesi ile Derin "görüşürüz baba" demişti.

 

Beril'le evden çıkıp arabalara doğru ilerlediğimizde "neden gelmiyor ki?" Diyen Beril'e "arkadaşı hastaymış ve bakması gerekiyormuş" cevabını vermem ile Beril "anladım kuzum" derken ayrılmıştık ve arabanın yanına gelerek ön koltuğa yerleşmiştim. "Berfu kimde?" Diyerek Barın'a baktığımda "Teyzende aşkım" demişti.

 

Kafamı sallayıp, kemerimi bağladığımda Barın arabayı sürmeye başlamıştı.

 

Heyecanlı bir yolculuğun sonunda nikah salonuna vardığımızda sıranın bize gelmesini beklemiştik.

 

Barın saata bakarken "bu kadar heyecanlanmam normal mi ya?" Demişti.

 

Kafamı sallarken "valla bende çok heyecanlıyım" demiştim ve derin bir nefes alıp vermiştim.

 

Ferda Hanım Berfu ile yanımıza geldiğinde "valla Berfu kızım çok şanslı..." dedi Berfu'nun küçük ellerini kaldırıp öperken.

"Anne ve babasının nikahını görecek.Her çocuğa nasip olmaz."

 

Ferda Hanım'a bakıp güldüğümde " keşke bir de hatırlasaydı" demiştim.

 

"Olsun güzel kızım.Hatırlamayacak ama fotoğraflar anılarınızı yaşatacak."

 

"Haklısınız..." diyip Berfu'nun yanağına öpücük kondurduğumda çağrılmamız ile içeri girmiştik.

 

Herkes yerini alırken Barın ile birlikte nikah masasına oturmuştuk.

 

Nikah şahitleri olarak da Mert ve Beril yerlerini alırken Beril, bana doğru uzanmıştı ve elimi sıkarak heyecanımı yatıştırmaya çalışmıştı.

 

Beril'e bakıp gözlerimi yumduğumda nikah memuru gelmişti ve oturarak "ilk başta hepiniz hoş geldiniz" demişti.

 

Herkes alkış yaparken Mert "hoş buldum!" Demişti ve alkış yaparak bize bakmıştı.

 

Mert'e gülüp kafamı iki yana sallarken memur beyin "başlayalım o zaman" cümlesi ile bakışlarım tekrardan onu bulmuştu.

 

Barın'a bakıp masanın altından elini tutarken nikah memuru bana bakarak "adınız ve soyadınız?" Demişti.

 

İlk önce Barın'a ve sonra nikah memuruna bakarken "Almila... Almila Akay" demiştim.

 

Memur bey kafasını sallayıp Barın'a baktığında "sizin adınız ve soyadınız nedir?" Demişti.

 

Barın tam ağzını açacakken Mert'in "Barın Soylu!" Diye bağırmasıydı korktuğumda Beril koluna vurarak "aşkım Barın'a sordu!" Demişti.

 

"Ne yapayım ya heyecan yaptım birden aşkım." Beril'e doğru hafif eğildiğinde "hem o heyecandan ismini bile unutmuştur" demişti ve bize bakıp sırıtmıştı.

 

Barın, Mert'e bakıp kafasını iki yana salladığında nikah memuruna dönerek "Barın Soylu" demişti.

 

Nikah memuru tekrardan kafasını tamam anlamında sallarken "bizlere yazılı olarak evlenmek istediğinizin beyanını bulundunuz..."demişti."Bizde araştırdık ve herhangi bir engel ile karşı karşıya gelmedik.Şimdi bu beyanınızı şahitler ve misafirler huzurunda tekrarlarsanız evliliğinizi gerçekleştireceğim." Bana dönüp baktığında "Almila Akay, herhangi bir baskı altında kalmadan Barın Soylu'yu eş olarak kabul ediyor musunuz?"

 

Bakışlarım ilk başta Barın'ı ve sonra nikah memurunu bulduğunda "evet!" Diye bağırmıştım.

 

Bağırmam ile salandaki herkes alkışladığında memur bey bu sefer Barın'a dönmüştü ve aynı soruyu ona yönlendirmişti.

 

Barın bana bakıp "ölene kadar evet!" Diye bağırdığında salonda tekrardan alkış sesleri yankılanmıştı.

 

Nikah memuru bu sefer Beril ve Mert'e döndüğünde "çiftimizin evlenmek istediğini duydunuz.Sizde bu evliliğe şahitlik ediyor musunuz?" Diye sorduğunda Beril,"ediyorum..." diyip kafasını sallamıştı.

 

Beril'den sonra hızlıca bakışlarım Mert'i bulurken Mert bir bana bir Barın'a bakarken "hadi yine iyisiniz..." demeşti parmağını sallayarak."Benim gibi mükemmel biri şahitliğinizi yapıyor." Göz devirirken Mert nikah memuruna dönmüştü ve "bende ediyorum" demişti.

 

Nikah memuru hepimizden sırayla imza aldığında gülümseyerek bize bakmıştı ve "Bende medeni kanunun ve belediye başkanının bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri eş olarak ilan ediyorum" demişti.

 

Salonda bu sefer daha güçlü bir ses yankılanırken Mert bana garip garip işaretler yapmaya başlamıştı.

 

Göz kırpıp "ne var?" Dediğimde "ya bassana ayağına!" Demişti.

 

Mert'in cümlesi ile birden Barın'ın ayağına bastığımda tekrardan herkes alkışlamıştı.

 

Barın bana bakarken "delmeseydin iyiydi aşkım" demişti ve gülmüştü.

 

Nikah memurunun ayağa kalktığını görmem ile bizde kalktığımızda nikah memuru elinde duran nikah cüzdanını bana uzatmıştı ve "hayırlı olsun" demişti.

 

Cüzdanı elinden alırken "teşekkür ederim" demiştim ve Barın'a dönmüştüm.

 

Barın'a cüzdanı gösterip salladığımda bana yaklaşmıştı ve dudaklarını alnıma bastırıp sarılmıştı.

 

"Artık tamamen benimsin küçük hanım..." demişti ve saçlarımı öperek geri çekilmişti.

 

Barın'dan ayrılıp hepimiz birlikte fotoğraf çekildiğimizde yarım saat süren resim merasimi sonunda bitmişti.

 

"Sonunda" diyip nefes alıp verdiğimde Mert'in "yengem!" Diye yanımda bitmesiyle "efendim yengesinin canı!" Demiştim gülümseyerek "yine ne oldu? Yine hangi resmi beğenmediniz acaba?"

 

"Aa ama çok ayıp!" Beril'de Mert'in yanına geldiğinde "yine derken?" Demişti."Biz şu zamana kadar hangi resmi beğenmedik ki ama?"

 

"Hepsini." Barın'ın kurduğu cümle ile kahkaha attığımda "enişte cidden ayıp ettin..." demişti Beril.

 

"Ayıp ettin, bizi kaybettin..." diyerek Mert cümlenin devamını getirdiğinde "ay keşke" demiştim.

 

Mert ve Beril burun kıvırırken "fotoğraf çekilelim mi?" Demişti Mert birden bize dönüp otuz iki diş sırıtarak.

 

Elimi alnıma vururken "son bir tane" demiştim elimde bir işareti yaparak.

"Doksan dokuz tane çekildik ya! El insaf gerçekten."

 

"Tamam be!" Diyerek Mert aramıza girdiğinde Beril'de yanıma gelmişti ve bana sarılmıştı.Bende Beril'e sarıldığımda Mert'in de arkadan Barın'a sarılması ile teyzem bize fotoğraf çekmişti.

 

Fotoğraf çekme bittiğinde Beril teyzemden telefonu almıştı ve fotoğrafa bakarak "işte bu ya!" Demişti."Çok güzeliz, çook!"

 

Bize teşekkür edip öpücük attığında babam Berfu'yu getirmişti ve kucağıma vermişti.

 

"Güzelim" diyerek kucağımda sabitlediğimde "o zaman size bir fotoğraf çekeyim" diyen babama kafamı sallamıştım.

 

Berfu'yu ortamıza alırken ben sol yanağından Barın'da sağ yanağından Berfu'yu öpmüştü ve bu şekilde fotoğraf çekilmiştik.

 

Fotoğraf çekilme bittiğinde aynı anda Berfu'yu öptüğümüzde "artık gidelim mi?" Demişti teyzem."Ben cidden çok yoruldum."

 

"Gidelim teyzem" diyerek Barın'a baktığımda "umarım başka bir şey yoktur Barın" demiştim gülümseyerek."Çünkü bende çok yoruldum."

 

"Şu anlık herhangi bir sürpriz yok sevgilim.Ha ansızın gelirse onu bilemem tabii."

 

"Bugün umarım başka bir sürpriz gelmez sevgilim.Çünkü, cidden bu bünye kaldıramaz."

 

Barın yaklaşıp alnımı öptüğünde "hadi gidelim o zaman..." demişti ve elimi tutarak yürümeye başlamıştı.

 

Beraber dışarıya çıkıp arabaya bindiğimizde diğerleri de peşimizden gelmişti ve arabalarına yerleşmişti.

 

Günün verdiği yorgunluk ile konuşmadan sonunda eve vardığımızda arabadan inmiştik.

 

Mert ve Beril yanımıza gelip sarıldığında "tekrardan hayırlı olsun kuzum..." demişti.

"Umarım hep mutlu olursunuz."

 

"Umarım Beril'im..." diyip bende sarıldığımda arkada tepinen Mert'i bakıp "bu ne yapıyor böyle?" Demiştim.

 

Beril benden ayrılıp güldüğünde "sarılmamızın bitmesini bekliyor" demişti.

 

Mert, Beril'i hafifçe yana itip bana sarıldığında "yengem" demişti."Bu kelimeyi doya doya hep söylemek istemiştim sana!"

 

Beril "yuh Mert ya!" Dediğinde Mert, "sorry baby!" Demişti ve tekrardan bana sarılmıştı.

 

Bende Mert'e sarıldığımda gülerek "valla yalan yok" demiştim."Bende bu kelimeyi hep bol bol senden duymak istemiştim."

 

Mert benden ayrılıp Barın'a sarıldığında "kardeşim" demişti."Bir gün bu anın gerçekleşeceğini hep sana söylemiştim.

Hatırlıyorsun değil mi?"

 

Barın kafasını sallarken "hatırlıyorum kardeşim..." demişti."Hatırlamaz olur muyum hiç?"

 

Mert ve Barın birbirinden ayrıldığında Beril'de Barın'a sarılmıştı ve ayrılmıştı.

 

"O zaman artık gidelim bizde evimize" demişti Beril ikimize de bakarak.

 

Kafamı sallarken "dikkat edin" demiştim.

 

"Sizde kuzum" diyip yürümeye başladıklarında arabaya binmişlerdi ve gözden kaybolmuşlardı.

 

Barın elimi tutup öptüğünde "o zaman evli olarak evimize ilk girişimizi gerçekleştirelim sevgilim..." demişti ve beni birden kucağına almıştı.

 

Barın'ın beni kucağına alması ile küçük bir çığlık attığımda gülerek kafamı Barın'ın omzuna yaslamıştım.

 

Barın kapının önüne gelip anahtar ile kapıyı açtığında içeri girmişti.

 

Kafamı kaldırıp salona baktığımda kimsenin olmadığını görmem ile kafamı tekrardan Barın'ın omzuna gömmüştüm.

 

Barın odamızın önüne gelip kapıyı açtığında içeri girmişti ve beni kucağından indirmişti.

 

Odamız.

Bu kelime ihtimal dahilinde bile değildi oysaki...

 

Barın'ın beni indirmesi ile ayağımda olan ayakkabıları çıkardığımda "ne kadar yorulduğumu anlatamam" demiştim.

 

Cümlem ile Barın gelip bana sarıldığında "mutlu musun peki?" Demişti.

 

"Mutluluğumu anlatmaya kelimeler yetmez ki Barın.O kadar mutluyum ki... hayatımda hiç bu kadar güzel bir gün geçirmemiştim.

Sevdiklerim yanımdaydı, sen yanımdaydın.

Daha ne isterim ki?"

 

Kafamı kaldırıp Barın'a baktığımda "hem sen bunları ne ara planladın?" Demiştim.

 

"Bu plan benim yıllar önce zaten aklımdaydı.Sadece uzun bir zaman aldı o kadar." Dudaklarını dudaklarıma bastırdığında "makyajımı çıkarsam iyi olacak..." demiştim.

 

Barın dudakları dudaklarımın üstündeyken gülümsediğinde "bence de..." demişti.

 

Dudakları boynuma kaydığında küçük bir öpücük kondurmuştu ve benden ayrılmıştı.

 

"Hadi git bakalım" demişti."Ama çabuk gel."

 

Gülerek kafamı iki yana salladığımda banyoya girmiştim ve kapıyı kapatmıştım.

 

Kapıyı kapatıp önüme döndüğümde gördüğüm manzara ile kanım donarken korku ile geri gitmiştim ve sırtımın kapı ile buluşmasına izin vermiştim.

 

Yerde duran beyaz halının üstüne dağıtılmış olan çiçeği gördüğümde çiçeğin üzerinde olan ve halıya bulaşmış kırmızı lekeye bakmıştım.

 

Yutkunmakta zorluk çekerken "bu ne böyle?" Demiştim sessizce."Bu... bu kan mı yoksa?"

 

Korku ve şok bedenimi ele geçirirken beni bundan sonra neler bekleyeceğini bilmiyordum.

 

Sahi beni bundan sonra neler bekliyordu?

 

Bölüm sonu...

 

Evett canlarım.Yeni bir bölüm ile gelmiş bulunmaktayım. 🫣

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. 🙏🏼

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

 

Yeni bir bölüm ile görüşmek üzere...

 

Kendinize iyi bakın canlarımmm 🫶🏻

Bölüm : 25.10.2024 17:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Aleyna Ay 🌙 / ❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️ / Bölüm 61: “Derin Duygular”
Aleyna Ay 🌙
❄️ Mübrem: Vazgeçilmez 1 ❄️

71.95k Okunma

3.02k Oy

0 Takip
71
Bölümlü Kitap
Bölüm 1: “İlk Karşılaşma”Bölüm 2: “Korku”Bölüm 3: “Kaçırılma”Bölüm 4: “Yeşil Gözlü Adam”Bölüm 5: “Cevabı Olmayan Sorular”Bölüm 6: “Plan”Bölüm 7: “Acı”Bölüm 8:”Korku”Bölüm 9: ”Sığınak”Bölüm 10: “Öpücük”Bölüm 11: “Saldırı”Bölüm 12: “Yardım”Bölüm 13: “Hüzün”Bölüm 14: “Ayrılık”Bölüm 15: “Hesaplaşma”Bölüm 16: “Hayal”Bölüm 17: “Nefret”Bölüm 18: “Barın”Bölüm 19: “Kabus”Bölüm 20: “Şapkalı Adam”Bölüm 21: “Kıskançlık”Bölüm 22: “Yakınlaşma”Bölüm 23: “Hisler”Bölüm 24: “Acı”Bölüm 25: “Gerçekler”Bölüm 26: “Mektup”Bölüm 27: “Şüphe”Bölüm 28: “Vicdan Azabı”Bölüm 29: “Vuslat”Bölüm 30: “Yıkım”Bölüm 31: “Kırgınlık”Bölüm 32: “Yalnız”Bölüm 33: “Hasta”Bölüm 34: “Öfke”Bölüm 35: “Hastahane”Bölüm 36: “Kötü”Bölüm 37: “Silah”Bölüm 38: “Tercih”Bölüm 39: “Kurtuluş”Bölüm 40: “Yakarış”Bölüm 41: “Mecburiyet”Bölüm 42: “Özür”Bölüm 43: “Yemek”Bölüm 44: “Ortaklık”Bölüm 45: “Dosya”Bölüm 46: “Doğum Günü”Bölüm 47: “Yeni Başlangıçlar”Bölüm 48: “Yıllar”Bölüm 49: “Tepe”Bölüm 50: “Geçmişten Kalan”Bölüm 51: “Eski Arkadaşlıklar”Bölüm 52: “Varlığını Hissetmek”Bölün 53: “Tekrar Karşılaşmak”Bölüm 54: “Eski Aşklar”Özel Bölüm: “Geçmiş”Bölüm 55: “Baba ve Kızı”Bölüm 56: “Bağ”Bölüm 57: “Kavuşma”Bölüm 58: “Eğlenmek”Bölüm 59: “Kardeş”Bölüm 60: “Kimsesizlik Hissi”Bölüm 61: “Derin Duygular”Bölüm 62: “Oyun”Bölüm 63: “Kaybetmek”Bölüm 64: “Geçmeyen Acı”Bölüm 65: “Kar Tanesi”Bölüm 66: “Tesadüf”Bölüm 67: “Affedememek”Bölüm 68: “Kalp Kırıklığı”Bölüm 69: “Yılbaşı”Bölüm 70: “Final”
Hikayeyi Paylaş
Loading...