Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Bölüm 13: “Hüzün”

@aleynay0

 

Her zaman birisinin bir başka birine ihtiyacı olur.

 

Mert odadan çıktıktan hemen sonra bende peşinden çıkıp kendi odama gelmiştim.

 

Elimi yüzümü yıkayıp kendime çeki düzen verdikten sonra odadan çıkmıştım ve mutfağa girerek kahvaltılık bir şeyler hazırlamıştım.

 

O sırada da Mert, Barın'ı uyandırmıştı ve beraber mutfağa gelmişlerdi.

 

Barın ve Mert masaya oturduklarında bende Barın'ın yanına geçmiştim ve yanında bulunan sandalyeye oturmuştum.

 

Tabağıma biraz peynir, biraz domates ve yumurta aldığımda, domatesi çatala batırmıştım ve Barın'a doğru uzatmıştım.

 

Barın uzattığım çatala gözlerini değdirdiğinde bana bakmıştı."Ben kendim yiyebilirim Almila..." tüm ciddiyeti ile bana bakmaya devam ederken cümlesine kaldığı yerden devam etmişti."Sadece vuruldum.Yani... kolum olduğu yerde hâlâ duruyor." Kolunu bana gösterip salladığında "yardıma ihtiyacım yok yani!" Demişti.

 

Bıkkın bir şekilde Barın'a baktığımda, "Kolunun hâlâ olduğu yerde durduğunu biliyorum Barın!" Demiştim."Ama senin de söylediğin gibi sen vuruldun.Kolunu zorlayacak hiçbir şey yapmaman gerekiyor.İşte tam da bu yüzden sana yemende yardım edeceğim."

 

Barın tam konuşacakken izin vermemiştim ve tekrardan konuşmaya başlamıştım."Zorlama bence Barın! Yani, bence kendini hiç boşu boşuna yorma.Çünkü, her türlü sana ben yedireceğim!" Dedim ve ucunda domates olan çatalı tekrardan Barın'a uzatarak almasını bekledim.

 

Barın bana baktıktan sonra yüzümdeki kararlılığı görmüş olacak ki derin bir nefes alıp, vererek çatala uzandı ve domatesi ağzına attı.

 

Ben masada olan kahvaltılıklardan Barın'a yavaş yavaş yedirirken Mert'in kurduğu cümle ile bakışlarımı ona döndürmüştüm.

 

"Vay be yenge! Sen neymişsin böyle!"Dedi şaşkınlığını belli ederek.

 

"Mert..." dedim yalandan gülümseyerek."Bana yenge demeyi tahminen ne zaman kesersin acaba?"

 

"Valla yenge bu gidişle kesemeyecek gibiyim!" İma dolu gözleri ile gülerken "Hem Almila ne ya!" Diyerek sözüne devam etmişti."Çok resmi duruyor.Yenge daha iyi bence.Hem daha samimi duruyor."

 

"Öyledir Mert'cim öyledir de hani ben senin yengen değilim ya!" Demiştim üstüne bastıra bastıra."O yüzden diyorum bana yenge deme diye.Gerçi neden bana yenge diyorsun onu da anlamış değilim ama neyse!"

 

"Yani içimden sana yenge demek geliyor yenge'cim! O yüzden diyorum..." dedi Mert tekrardan bana bakıp gülümserken.

 

Mert cümlesini bitirdiğinde sert bakışlarımı Mert'e göndermiştim.

 

"Anladım ki Mert'cim bu yenge konusunda seninle anlaşamayacağım.Bu yüzden seni kendi haline bırakıyorum ve kahvaltımı yapıyorum."

 

Cümlemi bitirdikten sonra Mert tekrardan gülmüştü ve tabağındaki salatalığı alarak ağzına atmıştı.

 

Bu çocuk beni bazen gerçekten sinir ediyordu!

 

Mert gülmeye devam ederken bende tebessüm ederek kafamı iki yana sallamıştım ve göz devirerek bakışlarımı Barın'a yönlendirmiştim.

Beni izliyordu.

 

Barın'ın beni izlediğini gördüğümde bakışlarımı kaçırmıştım ve tabaktan bir parça yumurta alarak tekrardan Barın'a uzatmıştım.

 

Barın yumurtayı alıp yerken birden Mert'e dönmüştü."Şirkete ne zaman gideceksin Mert?"

 

"Birazdan çıkacağım Barın.İlk başta Ece'nin yanına uğrayacağım oradan da şirkete geçeceğim."

 

"Tamam.Bekle beni beraber çıkalım" Barın birden ayağa kalkarken "Sen nereye gidiyorsun?" Dedim şaşırmış bir şekilde.

 

"İşe gidiyorum Almila.Başka nereye gidebilirim ki?" Cümlemi kurmamı bile beklemeden mutfaktan çıktığında "Mert..." Dedim karşımda iştah ile yemek yiyen Mert'e bakarak."Barın gitme konusunda gerçekten ciddi mi?"

 

"Valla yenge bence gayet ciddi." Ağzına attığı ekmeği yerken "Mert, Barın vuruldu." Dedim cümlemi vurgulayarak."İşe gitmesi doğru değil.Dinlenmesi gerekiyor!" Mert'in cevap vermesini bile beklemeden ayağa kalktığımda sinirle mutfaktan çıkmıştım.

 

"Bir gün işe gitmeyip dinlense şirket batacak sanki ya!" Söylene söylene Barın'ın odasına vardığımda kapıyı çalmadan birden içeri girmiştim.

 

Üstünü değiştirdiğini gördüğüm halde içeri tamamen girdiğimde kapıyı kapatarak sinirle Barın'a dönmüştüm.

 

"Nereye gittiğini sanıyorsun?" Dedim kaşlarımı çatarak.

 

"İşe."

 

"Yaralı bir şekilde..." Dedim kolunu göstererek."Sen işe mi gidiyorsun?"

 

"Evet."

 

"Barın..." dedim yanına yürüyerek."Kolundan vuruldun sen.Dinlenmen gerekiyor.Ne işinden bahsetiyorsun sen?"

 

Barın işini bitirdikten sonra tamamen bana döndüğünde gözlerime bakmıştı."Almila, kolumdan vuruldum sadece.Kalbimden ya da başka bir yerimden değil.O yüzden önümden çekilirsen sevinirim.İyiyim ben!" Diyerek yanımdan geçtiğinde kapıya doğru yürümüştü.

 

Barın'ın yanımdan geçmesi ile koşarak kapının önüne geçtiğimde, kapıyı kilitleyerek anahtarı göğsüme koymuştum ve çıkmasını engellemiştim.

 

"Ne yapıyorsun Allah aşkına!" Dedi şaşırarak.

"Çocuk musun sen?"

 

"Hiçbir yere gidemezsin Barın!" Dedim kendimden emin bir şekilde ona bakarak."Sen iyileşene kadar sana bakacağıma söz verdim.Biliyorsun bunu."

 

"Almila, saçmalama istersen.Anahtarı ver bana!"

 

"Hayır!" Demiştim bağırarak."Veremem."

 

Cümlemi bitirdiğimde Barın gülümseyerek kafasını yana yatırmıştı ve bana bakmıştı.

 

"Almila..." demişti gözlerini gözlerime kenetleyerek."Sen istesen de istemsen de ben o anahtarı senden alırım.Yani... bence hiç beni zorlama ve anahtarı bana ver.Geç kalıyorum."

 

"Hııı..!" Demiştim kafamı sallayarak.

"Alamazsın!" Yangına körükle gidiyordum resmen!

 

"Emin misin?" Dedi bana yaklaşarak."Alamaz mıyım?" Biraz daha yaklaşıp dudaklarıma yakın bir yerde durduğunda "alamazsın..." demiştim kekeleyerek.

 

"Emin misin Almila?"

 

"Eminim.Aslında değilim.Yani düşününce şu an bunun inatlaşmasını yapmayacağım ve bu yüzden sana anahtarı vereceğim; Ama bunun için bir şartım var."

 

Dudakları kulak kısmımda durduğunda "Ne şartı?" Dedi kısık çıkan sesle.

 

"Kendini fazla yormayacaksın ve akşam eve erken geleceksin!"

 

"Tamam..." dedi birden benden uzaklaşarak.

"İstediğin olsun bakalım.Akşam eve erken geleceğim."

 

"Anlaştık" dedim ve anahtarı göğsümden çıkartarak Barın'a uzattım."Al bakalım."

 

Anahtarı elimden alıp tekrardan bana doğru eğildiğinde dudaklarını kulak kısmıma getirmişti."Ha! Bu arada sana her yaklaştığımda nefesini bu şekilde tutmaya devam edersen boğulabilirsin" dediğinde gülerek benden uzaklaşmıştı.

 

"Nefesimi falan tuttuğum yok!" Dedim birden Barın'a bakarken.Kekelemiştim.

 

Hadi ama Almila, yalan konusunda hiç iyi değilsin!

 

Omuzlarını aşağı indirip kaldırdığında "Peki" dedi."Sen öyle diyorsan öyledir tabii." Yapmacık bir şekilde kurduğu cümleyi bitirdikten sonra kafasını iki yana sallayarak odadan çıkıp gitmişti.

 

Allah'ım ne oluyor bana böyle!

 

Barın odadan çıktıktan sonra biraz nefes almak için pencereyi açmıştım ve temiz havaya içime çekmiştim.

 

Ne kadar düşünmemeye çalışsam da bildiğim bir şey vardı.O da Barın'ın iyi olduğuydu.

Kolunun iyi olduğuydu.

 

Ama yine de iyi değilmiş gibi davranıyordum.

Çünkü, buradan ayrılmak istemiyordum.

 

Belki de alıştığım içindi.Belki de eve gittikten sonra olacaklar içindi.

 

Ama er ya da geç buradan gidecektim ve gerçekler ile yüzleşecektim.

 

Ama kendime bile inkar edemeyeceğim bir gerçek vardı o da Barın'a alışmış olmamdı.

Buraya alışmış olmamdı.

 

Pencerenin kenarında durmuş bunları düşünürken artık içeri geçmem gerektiğini düşünerek pencereyi kapatmıştım.

 

Evde kimse yoktu ve ne yapacağımı bilmiyordum.

 

Barın'ın odasına göz gezdirdiğimde bir erkeğe göre baya düzenli olduğunu görmüştüm.Yatağı bile toplanmıştı.

 

Burada yapacak bir şey bulamayacağımı anladığımda Barın'ın odasından çıkmıştım ve mutfağa doğru yol almıştım.

 

Mutfağa girdiğimde buranın da düzenli olduğunu gördüğümde oflamıştım.

 

Hadi ama ya bana yapacak hiçbir şey bırakmadınız mı cidden?

 

Oflayarak mutfaktan da çıktığımda koridorda yürümeye başlamıştım.

 

Ne yapsam diye düşünürken evin diğer bölümlerine hiç gitmediğim aklıma geldiğinde evi gezme kararı almıştım.

 

Koridorda yürürken sola döndüğümde bir oda ile karşılaşmıştım.Ne odası acaba diye düşünürken merakıma yenik düşerek odanın kapısına ilerlemiştim ve önünde durmuştum.

 

Kapının kolunu aşağıya indirdiğimde kilitli olduğunu görmem ile bu durum garibime gitmişti.

 

Bütün odalar kilitli değilken bu kapı neden kilitliydi ki ?

 

Acaba özel bir şey mi vardı ?

Eğer özel bir şey varsa, ne olabilirdi?

 

Ne kadar merak etsem de üzülerek arkamı dönmüştüm ve odanın önünden uzaklaşarak kendi odama gelmiştim.

 

İçeri geçtiğimde, can sıkıntısı ile yatağıma oturmuştum.

 

Yatağıma... ne kadar da benimsemişim.

 

Odaya göz gezdirdiğimde istemsizce gözlerim dolmuştu.

 

Gittiğimde gerçekten bu odayı çok özleyecektim.Hem de çok...

 

Odaya göz gezdirmem bittikten sonra göz yaşlarımı silerek ayağa kalkmıştım ve mutfağa doğru ilerlemiştim.

 

Barın'a bugün eve erken gelmesini söylemiştim.Erken geleceği için de akşam yemeği hazırlamak iyi olacaktı.

 

Hem can sıkıntım için hemde midem için.

 

Ne yapsam diye düşünürken dolaba doğru ilerlemiştim ve kapağı açmıştım.Tavuk vardı.

 

Tavuk ile ne yapsam diye düşünmeye başladığımda aklıma köri soslu tavuk geldiği için tavuğu dolaptan almıştım ve tezgaha yerleştirmiştim.

 

Yanında ne yapsam diye düşündüğümde en uygununun pilav olduğuna kanaat getirmiştim ve tezgahın yanındaki gözü açarak pirinç bakmıştım.Yoktu.

 

Birkaç dolap daha karıştırmamdan sonra sonunda pirinçi de bulduğumda onu da alıp tezgaha koymuştum.

 

Yemek için geri kalan tüm malzemeleri de bulduktan sonra hepsini tezgaha yığdığımda artık yemek yapmak için tamamen hazırdım.

 

 

Birkaç saatin ardından yemekler tamamen hazırdı.

 

Yemeklerin bitmesi ile kesinlikle bende bitmiştim; ama yemekler o kadar güzel kokuyordu ki yorulmama değmişti.

 

Yemekleri bitirdikten sonra mutfaktaki saate bakmıştım.Yediyi geçiyordu; ama Barın ortalarda yoktu.

 

Allah'tan şart koşup eve erken gelmesini söylemiştim!

 

Ne kadar da erken ama!

 

Mutfakta beklemenin mantıksız olduğunu düşünerek mutfaktan çıktığımda odama gelmiştim.

 

Üstüm yemek kokuyordu ve kesinlikle değiştirmem gerekiyordu.

 

Kıyafetlerimin olduğu bölüme ilerleyip elime beyaz bir tişört altına ise siyah bir tayt aldığımda banyoya girmiştim ve üzerimi değiştirmiştim.

 

Son olarak ise saçımı gelişigüzel bir topuz yaptığımda işim tamamen bitmişti.

 

Banyodan çıkıp kapıyı kapattığımda tam arkamı dönecekken birini görmem ile bağırmıştım.

 

"Sessiz ol!" Dedi Barın elini ağzıma kapatarak.

"Bağırma."

 

Elini ağzımdan hızlı bir hamle ile çektiğimde "Ne yapıyorsun Allah aşkına ya? Ödümü koparttın!" Dedim birden çıkışarak.

 

"Özür dilerim..." Dedi sırıtarak."Korkacağını tahmin etmemiştim."

 

"Aman ne komik.Gül gül öldüm!" Diyerek tam yanından geçmeye kalkıştığında kolumu tutup birden beni kendisi ve kapı arasına sıkıştırmıştı.

 

"Özür dilemiştim ama..." Dedi kulağıma doğru eğilerek."Korkacağını tahmin etmemiştim."

 

"Ama korktum" dedim üzgün çıkan bir ses ile.

"Neden ses vermiyorsun ki?"

 

"Aslında seslenecektim ama o arada sen çıkınca seslenmeme fırsat olmadı" dedi.Hâlâ bana yakın duruyordu.

 

"Aanladım" dedim kekeleyerek."Artık buradan çıkabilir miyim?"

 

"Özrümü kabul edersen neden olmasın" dedi omuz silkerek.

 

"Tamam" dedim."Özrünü kabul ediyorum.Artık çıkabilir miyim buradan?"

 

Gülümsedi."Tabii ki" dedi ve benden uzaklaşarak önümü açtı.Tam gidecekken durdum ve Barın'a baktım."Bu arada yemek hazır.Ben sofrayı kuracağım sende üstünü değiş ve gel." Hiçbir şey demeden odadan çıktığımda mutfağa doğru ilerlemiştim ve sofrayı kurarak Barın'ın gelmesini beklemiştim.

 

Kısa bir süre sonra Barın mutfağa geldiğinde masaya oturarak önce bana sonra ise sofradaki yemeklere bakmıştı."Ellerine sağlık" dedi."Çok güzel görünüyorlar."

 

"Afiyet olsun" dedim gülümseyerek."İnşallah tadını da beğenirsin."

 

"Bundan emin olabilirsin..." dedi.Dudaklarıma baktı ve sonra bakışlarını tekrardan sofraya değdirdi.

 

"Eee... hadi başlayalım!" Dedim konuyu değiştirmeye çalışarak.

 

"Başlayalım bakalım" dedi ve önündeki köri soslu tavuktan alarak ağzına attı.

 

"Eee, nasıl olmuş?" Dedim büyük bir heyecanla.

 

"Mükemmel olmuş" dedi."Sen yemek yapma işini biliyorsun sanırım?"

 

"Yani..." dedim kafamı sağa sola sallayarak.

"Elimden geldiğince bir şeyler yapıyorum."

 

"Elinden baya bir şey geliyormuş o zaman" dedi gülümseyerek.

 

"Beğenmene sevindim."

 

Belki de sana yapacağım son yemekti bu Barın.

 

Konuşmamız bittiğinde yemek yemeye devam etmiştik.Sofrada büyük bir sessizlik vardı ve bu sessizlik beni daha çok geriyordu.

 

"Barın?" Dedim sessizliği bozarak.

 

"Efendim" dedi yemek yemeye devam ederken.

 

Elimdeki çatalı tabağın kenarına koyarak tamamen Barın'a baktığımda "Aslında benim sana bir şey söylemem gerekiyor" dedim.

 

"Bir şey mi oldu Almila?" Dedi tüm dikkatini bana vererek.

 

"Yok, yok bir şey olmadı." Aslında bildiğin ve istediğin bir şey söyleyeceğim Barın; ama ben neden bunu söylemekte bu kadar zorlanıyorum ki?

 

"Ben..." demiştim.Söylemek isteyip istemediğimden bile emin değilim ki ben. "İstediğini yapacağım ve yarın evime geri döneceğim Barın." Artık söylediğim bu cümlenin geri dönüşü yoktu.

 

Barın kurduğum cümle üzerine çatalı elinden bırakmıştı ve bana bakmıştı."Bu kadar erken öyle mi?" Dedi.Yüzünde hiçbir ifade yoktu.

 

"Yani..." dedim omuz silkerek."Senin de istediğin bu değil miydi zaten?"

 

"Almila, ben seni senin iyiliğin için serbest bıraktım.Bu evden gitmeni bu yüzden istedim.

Sana zarar gelmesin diye bunu istedim" dedi kendini savunur gibi."Bunu sana açıkladım."

 

"Aksini söylemedim ki Barın" dedim tekrardan omuz silkerek."Neden böyle bir şey yaptığını anlayabiliyorum ben."

 

"Almila..." dedi ne diyeceğini bilemez bir şekilde.

 

"Barın" dedim sandalyede diklenerek."Sen beni kıracak bir şey yapmadın merak etme.Hem zaten yüzsüzlük yapıp burada kalmak isteyen bendim.Şimdi gitmek isteyen de benim."

 

"Öyle deme Almila" dedi bana bakarak."Bunun yüzsüzlük ile bir ilgisi yok.Sadece bana yardımcı olmak istedin ve bu yüzden de kaldın" dedi.

 

"Zorla" dedim vurgulayarak."Zorla kaldım Barın."

 

Kurduğum cümle ile sadece tebessüm etti.

Belki de buruk bir tebessümdü.

 

"Hem kolun iyileşene kadar burada kalacağımı söylemiştim sana" dedim cümlemi devam ettirerek."Kolun fazla iyileşmese de en azından oynatabiliyorsun.Yemeğini kendin yiyebiliyorsun.Yani artık bana ihtiyacın yok."

 

"Bunu bilemezsin" dedi kafasını iki yana sallayarak.

 

"Neyi?" Dedim.

 

"Sana ihtiyacımın olup olmadığını."

 

Nefesimin kesildiğini hissetmiştim.

 

"Bana neden ihtiyacın olacak ki Barın" dedim."Yani sonuç olarak hayatına kısa bir süre önce girdim ve bu normal bir şekilde olmadı."

 

"Her zaman birilerinin bir başkasına ihtiyacı olur Almila" dedi.

 

"Arkadaş olarak mı ?" Dedim bir kaçış yolu bulmaya çalışarak.

 

Aslında ne demek istediğini anlamıştım ama bu belki de Barın ile konuşacağım son konuydu.

 

Hem şu an bunları konuşuyor olmamız bile saçmaydı.Bu şekilde karşılıklı oturmamız da...

 

"Evet, arkadaş olarak" dedi konuyu kapatmak ister gibi.

 

Belki de senin konuyu kapatmak istediğini anlamıştır Almila!

 

"Neyse" dedim ayağa kalkarak."Ben yarın için hazırlanayım artık.Sana afiyet olsun" dedim ve hızlı bir şekilde mutfaktan çıkarak kendi odama geldim.

 

Bugün burada son günün Almila.

Önceden kaçırılıp sonradan da kendi rızan ile durduğun bu evde son günün.

 

Anneme, Beril'e kavuşacağım için sevinmem gereken yerde neden böyle garip hissediyordum ki?

 

Sanki kalbimde bir taş varmış gibi neden acıyordu ki?

 

Belki de yüzleşmen gereken kişiler olduğu içindir Almila.

 

Belki de hazır değilimdir buna.

 

Saçlarımı açtığımda ellerimi saçlarıma geçirerek kafamı toplamaya çalıştım; ama tabii ki de başaramamıştım.

 

Ellerimi saçlarımdan çekerek yatağa oturduğumda göz yaşlarımı tutamayarak ağlamaya başlamıştım.

 

"Ben buna hazır değilim ki.Gerçekler ile yüzleşmeye hazır değilim ki ben! Onların yüzlerini görmeye hazır değilim!" Dedim kısık çıkan bir ses ile."Ben hiçbirine hazır değilim." Yatağa uzanarak bacaklarımı kendime doğru çektiğimde ağlamaya devam etmiştim.

 

Bu şekilde dururken birkaç dakika içerisinde odamın kapısı çalmıştı.Hızla yatakta doğrularak göz yaşlarımı ellerim ile sildiğimde "Gir..."dedim.

 

Kapı aralandığında Barın içeri girmişti."Müsaitsin öyle değil mi?" Dedi.

 

"Müsaitim" dedim gülümseyerek."Gelsene yanıma" dedim ve elim ile yatağı gösterdim.

"Gel otur."

 

Barın yanıma geldiğinde yatağa oturarak bana doğru dönmüştü."Aslında sana bunu verecektim" dedi ve cebinden telefonumu çıkararak bana uzattı."Aslında bunu daha önceden vermem gerekiyordu; ama aklımdan çıktı.Sende hiçbir şey söylemedin bana."

 

"Aslında telefona fazla ihtiyaç duymuyorum" dedim elindeki telefonumu alarak."O yüzden söylemedim bir şey."

 

"Anladım" dedi ayağa kalkarak."Bu arada şarj makinesi çekmecenin gözünde.Telefonun kapanmış.Eğer şarja koymak istersen alabilirsin."

 

"Teşekkür ederim" dedim bende onun gibi ayağa kalkarken.

 

"O zaman ben seni daha fazla rahatsız etmeyeyim.İyi geceler sana."

 

"Sana da iyi geceler Barın."

 

"Görüşürüz sabah o zaman " dedi ve arkasını dönerek odadan çıkıp gitti.

 

Barın odadan çıktıktan sonra çekmeceye doğru ilerlemiştim ve kapağını açarak içindeki şarj aletini alıp telefonumu şarja takmıştım.

 

Telefonumun açılmasını beklediğimde kısa bir süre içerisinde açılmıştı.

 

Telefonun açılması ile Beril'den telefonuma düşen 50 cevapsız aramayı ve 100 tane mesajı görmem ile paniğe kapılmıştım ve mesajlara girerek bir tanesini okumuştum.

 

"Almila neredesin sen Allah aşkına? Burada Ceyda ve Alp ile ilgili çok kötü bir şey öğrendim ve bunu sana acilen söylemem gerekiyor.Hoş gerçi nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum ama... Her neyse mesajımı görünce lütfen beni hemen ara Almila."

 

Mesajı okumam ile yutkunamadığımı hissetmiştim.

 

Beril, Ceyda ve Alp ile ilgili ne öğrenmiş olabilirdi ki ?

 

Bölüm sonu ...

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.🤍

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeye ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 🤍

 

Yeni bir bölüm ile görüşmek üzere ...

Kendinize iyi bakın. 🤍

 

Loading...
0%