Yeni Üyelik
25.
Bölüm

Bölüm 25: “Gerçekler”

@aleynay0

Kin, zayıfların öfkesidir.

- Alphonse Daudet.

 

Gözlerimi zar zor araladığımda bembeyaz olan duvarı görmem ile kafamı kaldırmıştım.

 

Bomboş bir odadaydım ve sandalyede bağlı bir şekilde oturuyordum.

 

Bağırmak istediğimde ise ağzım bir bez ile kapalı olduğu için yapamamıştım.

 

O an yapabileceğim tek şey ayaklarımı yere vurup ses çıkarmak olduğu için bunu yapmıştım; ama oda boş olduğu için bu yaptığım sadece kulaklarıma bir yankı olarak dolmuştu.

 

Bunda da başarısız olduğumda, olduğum yerde hareket edip ipleri çözmeye çalışmıştım.

 

İpler çok sıkı bağlandığı için bu işte de başarısız olmuştum; ama yine de pes etmeyerek devam etmiştim.

 

O sırada kapının açılma sesi kulaklarıma geldiğinde kafamı yukarı hızlıca kaldırıp gelen kişiye bakmıştım.

 

"Sonunda uyanabilmişsin..." Tanıdık bir ses yanıma ilerlediğinde duvar kenarında duran sandalyeyi önüme çekerek yavaşça oturmuştu."Bir an hiç uyanmayacaksın zannetmiştim."

 

Ağzım bağlı olduğu için karşımda duran kişiye yanıt verememiştim; ama yine de bakışlarım ile hissettiğim duyguları anlatabilmiştim.

 

Ya da ben öyle zannetmiştim.

 

"Şu an bakışlarından bile bana olan öfkeni anlayabiliyorum Almila." Güldüğünde "Ama sakin olman gerekiyor..." demişti.

 

Sandalyeden biraz eğildiğinde bana bakmıştı."Ağzını açacağım Almila; ama ilk başta bağırmayacağına dair bana söz vermen gerek.

Gerçi, bağırsan bile seni duyabilecek kimse yok." Elini kaldırıp odayı gösterdiğinde

"Bizden başka kimse yok..." demişti."Şimdi..." Gözleri ile bağlı olan ağzımı gösterdiğinde "Sessiz olacak mısın?" Demişti.

 

Kafamı evet anlamında salladığımda karşımda duran kişi "güzel..." demişti ve elini uzatarak ağzımda olan bantı çözmüştü.

 

Bantı çözmesi ile kafamı biraz ona doğru uzattığımda elini ağzıma birden alarak ısırmıştım.

 

Isırmam ile bağırarak bir adım geri gittiğinde "Acıdı mı?" Demiştim sinirle."Bu daha hiçbir şey! Sen acıyı ben buradan çıktıktan sonra göreceksin!"

 

Yanıma ilerlediğinde sandalyenin kollarını tutarak beni hızlıca geriye doğru itmişti."Bir daha..." diyerek yüzüme doğru tısladığında

"Böyle bir şey yaparsan o güzel yüzünü mahvederim! Duydun mu beni?"

 

Yüzünde oluşan öfkeyi görsem bile korkmamıştım.Kehribar rengi olan gözlerine bakarak sırıttığımda "Seni öldürürüm!" Demişti.

 

"Erhan!" Arkadan gelen gür, yabancı bir kadın sesi ile kafamı sol tarafa hızlıca çevirdiğimde "Kızı hemen bırak!" Bakışları bana değdiğinde "O şu anlık misafirimiz..." demişti yalandan bir tebessümü dudaklarına bırakırken.

 

Karşımda duran ve adının Erhan olduğunu öğrendiğim adam sandalyeyi sert bir biçimde bıraktığında geriye doğru sinirle gitmişti.

 

"Sen..?" Diyerek kadına baktığımda "Kimsin?" Demiştim anlamayarak."Benden ne istiyorsun?"

 

"Her şeyi öğreneceksin." Yanıma yaklaştığında daha demin Erhan'ın oturduğu sandalyeye oturarak gözlerini gözlerime dikmişti.

 

Orta yaşlı uzun bir kadındı; ama yine de buna rağmen bakımlıydı.

 

Yeşil gözleri ona bakmam için zorlarken "Beril..." demiştim.Sesim ne kadar sinirli çıksa da titremesine engel olamamıştım.

"Arkadaşım, o nerede?"

 

"Erhan sadece seni aldı; ama arkadaşını soracak olursan onu da çoktan hastaneye kaldırmışlardır."

 

Ses tonu çok sakin gelirken bu daha fazla sinirlenmeme neden olmuştu.

 

"Aslında diğer arkadaşlarına da acıyorum.Yani, bir yandan arkadaşın bir yandan sen.Başlarına bir dünya dert birikti!"

 

"Benim arkadaşlarımın senin acımana ihtiyaçları yok!" Sesim oldukça sert çıkarken "Onlara acıyacak son insan bile olamazsın sen!" Demiştim nefretimi kusarcasına.

 

"Annemle düzgün konuş!" Erhan bir adım bana yaklaştığında tam önümde duran, annesi olduğunu öğrendiğim kadın, elini hızlıca havaya kaldırarak durması için işaret vermişti.

 

"Sakin ol oğlum..." diyerek ona baktığında "Almila kim olduğumuzu henüz bilmiyor.

Öğrendiği zaman her şeyi anlayacak zaten."

 

Bakışları cümlesi ile bana döndüğünde "Kimsin?" Demiştim karşımda duran kadına bakarak."Benden ne istiyorsun?"

 

"Ah!" Diyerek bana baktığında "Ben sana hâlâ kendimi nasıl tanıtmadım aklım almıyor!" Oturduğu sandalyeyi bana doğru biraz daha yaklaştırdığında "Ben Ferda, Ferda Soylu!" Demişti.

 

Sesi kendinden oldukça emindi.

 

Soy ismini duymam ile şaşırarak karşımda duran kadına baktığımda sırtımdan soğuk bir ürperti geçmişti ve "sen..." demiştim.

 

Yutkunamamam cümle kurmama resmen engel olurken "Ben Barın'ın annesiyim!" Demişti.

 

Bakışlarım ayakta duran Erhan'a kaydığında benimle birlikte adının Ferda olduğunu öğrendiğim kadın da Erhan'a bakmıştı ve "Doğru tahmin!" Demişti ima ile gülümseyerek.

"Barın'ın kardeşi! Daha doğrusu üvey kardeşi."

 

Kadının cümlesi ile karşımda duran Erhan'ı istemsizce incelemiştim.

 

Kehribar gözleri olan adam yaklaşık 1,90 boyundaydı ve kumraldı.

 

Hafif dalgalı olan saçları Barın'ın ki gibiydi.

Bakışlarım yarası olan sağ kaşına değdiğinde tekrardan Ferda Hanım'a bakmıştım ve "ama bu nasıl olabilir ki?" Demiştim.

 

Aklım almıyordu ve dengem şaşmıştı.

 

"Her şeyi anlatacağım Almila." Yüzü birden düştüğünde "Sana baştan sona her şeyi anlatacağım..." demişti ve eski yüz ifadesine geri dönmüştü.Ciddileşirken "Erhan!" Demişti sert bir dille."Sen dışarı da bekle beni."

 

Erhan ilk başta bana daha sonra ise annesine baktığında hiçbir şey söylememişti; ama olduğu yerden de kıpırdamamıştı.

 

Bakışları bir an bile olsun benden ayrılmazken "Erhan!" Demişti tekrardan karşımda duran kadın."Hemen dışarı çık ve bekle!"

 

"Anlatmak istediğinden emin misin anne?"

 

"Eminim." Söylerken hiç tereddüt bile etmemişti.

 

Erhan istemeyerek kafasını salladığında bana bakarak odadan çıkıp gitmişti.

 

Kafamı çevirip kapının kapanmasını izlerken Ferda'nın bana seslenmesi ile ona bakmıştım.

 

"Evet..." diyerek sandalyeyi iyice bana yaklaştırdığında "Nereden başlamamı istersin?" Demişti ve bacak bacak üstüne atarak, ellerini ön kısmında birleştirmişti.

 

"Anlatacağın şeyler çok önemli olmalı." Gözlerim kapının olduğu yere döndüğünde "Yoksa, Erhan çıkmadan önce neden şüpheye düşsün ki?" Demiştim.

 

Güldüğünde "Haklısın" demişti."Sana hayatımı anlatacağım Almila.Yaşadıklarımı ve yaşayamadıklarımı anlatacağım.En önemlisi de ne biliyor musun? Neden burada olduğunu anlatacağım."

 

Dikkatli bir şekilde karşımda duran kadına bakmıştım.

 

Anlatacaklarını merak ediyordum.

Neden burada olduğunu, neden Barın'dan uzakta olduğunu merak ediyordum ve belli etmesem de sabırsızlıkla bekliyordum.

 

"Yirmi yedi sene önce..." dedi.Anlatmaya en başından başlamıştı."Çok mutlu bir hayatım vardı.Hayal bile edemeyeceğim, her gün yüzümün güldüğü bir hayat..." yüzüne dikkatlice baktığımda gözlerinde o zamanın burukluğu görmüştüm."Ama her mutlu günün bir de kabusu vardır Almila.Benim de oldu.Benim kabusum sevdiğim adamın beni ailesi ile tanıştıracağı gün oldu."

 

Hiçbir şey söylemeden dinlemeye devam etmiştim.

 

Neler anlatacağını bilmiyordum.Ya da hikayenin sonunun neye bağlanacağını...

 

"Nihat..." dedi.İsmini söylerken sesi titremişti.

"Barın'ın amcası.Birbirimizi çok seviyorduk.

Hatta o kadar çok seviyorduk ki evlenmeyi bile düşünmüştük."

 

Gözlerimi ellerine indirdiğimde titreyerek oynadığını görmüştüm.

 

"Bir gün beni ailesi ile tanıştırmak istedi.İlk başta kabul etmemiştim.Utanmıştım..." gülümsediğinde "Ama sonra kabul ettim..."demişti.Nihat o kadar mutlu olmuştu ki..." Ses tonu bile yaşadıklarını anlatmaya o an yetmişti.

 

"Sonra bir gün beni evine götürdü.Sadece abisi vardı.Ailem diyebilecek sadece abisi!" Acı bir tebessümü bana göstermekten çekinmezken "Ne aile ama! Kardeşinin elinden beni almak isteyecek kadar çok seven bir aile!" Kurduğu cümle üzerine şaşkınca karşımda duran kadına bakmıştım.

 

"Nasıl yani?" Şaşırmıştım ve bunu açıkça belli etmiştim.

 

"Abisi, yani Barın'ın babası beni gördüğü ilk andan beri istiyordu!" Söylediği cümle üzerine yutkunamamıştım.

 

Barın'ın çok sevdiği babasının böyle biri olduğuna inanamamıştım; ama yine de hiçbir şey söyleyemedim sadece dinlemeye devam etmiştim.

 

"İnanamadın değil mi? Ya da inanmadın." Hiçbir şey söylemeden sadece karşımda duran ve bana bakan yeşil gözlerine odaklanmıştım.

"Bende inanamamıştım Almila.Daha doğrusu inanmak istememiştim; ama gerçek bu.Barın'ın babası iğrenç bir insan!"

 

"Barın..." Kendi kuracağım cümleden bile korkmuştum.

 

"Barın..." Derin bir nefes aldığında "Barın tecavüz sonucu oluştu Almila! Barın, Orhan tarafından bana tecavüz edildikten sonra oluşan iğrenç bir bebekti!"

 

Kalbim o an sıkışmıştı.

 

Zor bir şekilde yutkunurken gözlerimi kapatmıştım ve yanaklarıma akan yaşı hissetmiştim.

 

İnanmamıştım.

İnanamamıştım.

 

Kafamı iki yana hızlıca sallayarak "hayır!" Demiştim bağırarak."Hayır, Yalan konuşuyorsun! Sen, sen bana yalan söylüyorsun!"

 

"Değil!" O da benim gibi bağırmıştı."Keşke bunların hepsi bir yalan olsaydı Almila; ama değil.Allah kahretsin ki değil!"

 

"Nasıl oldu bu?" Sesim titremeye başladığında "bu..." demiştim zar zor konuşurken "Bu çok ağır bir şey! Bu nasıl olur ya nasıl olur?"

 

"Bir gün Nihat'tan bir mesaj aldım.Bir yazlık evde buluşmak için." Gözlerine baktığımda ağladığına şahit olmuştum."Gittim..." dediğinde sesi titremişti."Orhan'dı.Meğer Nihat'ın telefonundan bana mesaj atmış.Sonra da mesajı silmiş." Ellerini yanaklarına götürdüğünde yanaklarında yer edinmiş ıslaklıkları silmişti.

"Gittiğimde karşımda Orhan'ı görmüştüm.

Şaşırmıştım, korkmuştum.Kaçmaya çalışmıştım; ama başaramamıştım." Gözümden düşen yaşlara engel olamadan karşımda duran kadına tekrardan baktığımda ellerinin iyice titrediği görmüştüm.

 

Belki de yaşadığı o berbat anlar aklına gelmişti.

 

"Bana o gün sahip oldu."

 

Cümlesi ile nefes alamadım.

Yaşadığım şaşkınlığı kelimelere döküp, hiçbir şey söyleyememiştim.

 

"Bana o gün o yazlık evde sahip oldu!" Ayağa kalktığında oturduğu sandalyeyi birden yere fırlatmıştı.

 

"Hiçbir şey yapamadım!" Bağırdığı ve ağladığı için sesi çatallaşmıştı."Bana o evde sahip olurken ben hiçbir şey yapamadım!" Ellerine baktığımda git gide daha fazla titrediğini görmüştüm.

 

Hiçbir şey söyleyememiştim.

 

Acısını geçirecek hiçbir kelime bulamamıştım.

 

Gözümden yaşlar bir bir akarken gözlerimi kapatmıştım.

 

Kapatmıştım ve her şeyin kabus olmasını dilemiştim.

 

"Bana sahip olduktan sonra Nihat'ın yüzüne bakamamıştım, karşısına çıkamamıştım,

Utanmıştım! Böyle bir şeyi nasıl söyleyeceğimi deli gibi düşünmüştüm.Daha sonra ise cesaretimi toplamıştım." Bana döndüğünde

"Nihat'ın yanına gittim..." demişti."Olanları tek tek anlattım.Beni o kadar çok seviyordu ki bırakmadı." Kafasını iki yana salladığında

"Bırakmadı..." demişti tekrardan."Kaçalım dedi, buralardan gidelim dedi bana!"

 

Yere attığı sandalyeyi birden yerden kaldırdığında tekrardan önüme koyarak oturmuştu.

 

"Sonra ne oldu biliyor musun?" Sesindeki nefreti o an iliklerime kadar hissetmiştim.

 

Kafamı iki yana istemsizce salladığımda "Kaçacağımız gün hamile olduğumu öğrendim!O iğrenç insanın bebeğini karnımda taşıdığımı öğrendim!" Demişti.

 

Gözlerinde saf nefreti fark ettiğimde gerilmiştim; ama yine de belli etmemeye çalışmıştım.

 

"Nihat'a söylemedim bu durumu.Bir süre sakladım.Hatta, bu süre zarfında onunla kaçmadım.Bunu yapmadım, yapamadım.

Bu yaşadığım iğrenç olayı sindirmeye çalıştım; ama başaramadım.Hem bu durumu Nihat'a söyleyemedim hem de yaşadığım olayı unutamadım.Bu bebeği..." Elini karnına götürdüğünde "Unutamadım!" Demişti soğuk bir ses tonuyla.

 

"Yeter bu kadar!" Ne kadar bağırmak istesem de bunu yapamamıştım.Sesim kısık çıkarken "Lütfen yeter bu kadar!" Demiştim tekrardan.

 

Kafasını gülerek iki yana salladığında "Hayır!" Demişti."Anlatacaklarım daha bitmedi bile Almila." Dikkatlice bana baktığında gözlerini kısmıştı ve "Yoksa, Barın'ın tecavüz sonucu oluşan bir insan olması seni ondan uzaklaştırdı mı Almila?"

 

"Asla!" Ses tonum sert çıkarken "Asla!" Demiştim tekrardan."Bunun olması imkansız! Bu olanlar Barın'ın suçu değil Ferda Hanım! Hiçbir zaman da olmadı! Hiçbir zamanda olmayacak!"

 

Soğuk bir gülüş dudaklarında yayılırken "Bu olanların hepsi onun suçu!" Demişti.

"Eğer Barın olmasaydı ben şu an burada olmayacaktım, bunları sana anlatıyor olmayacaktım, bunları da yaşamış olmayacaktım!" Gözlerinde gördüğüm saf nefret aynı zamanda sesinde de vardı."Eğer, Orhan hamile olduğumu öğrenmeseydi her şey çok farklı olacaktı.Barın olmayacaktı, bu olanlar yaşanmayacaktı!"

 

"Ne?" Kafamı hızlıca kaldırıp karşımda gözleri kıpkırmızı olan kadına bakmıştım.

 

"Orhan hamile olduğumu öğrendikten sonra beni yanına aldı.Bana hapis hayatı yaşattı!" Ellerini yüzüne götürdüğünde sert bir biçimde ovalayıp tekrardan bana bakmıştı.

 

"Bu bebekten kurtulmak için çok çabaladım Almila!" Elini karnına götürüp sıktığında "Barın'dan kurtulmak için çok çabaladım!" Demişti."Her yolu denedim! Hem kendimi hemde Barın'ı bu dünyadan koparmaya çalıştım; ama başaramadım.Orhan bu hakkımı bile elimden aldı benim."

 

Gülümsedi, gülümserken de gözlerime baktı."Ne yaptı biliyor musun?" Dediğinde cevap vermemi bile beklemeden devam etmişti cümlelerine.

 

"Beni eşyaları bile olmayan bomboş bir odaya hapis etti! Sırf karnımdaki bebeği öldürmeyeyim diye beni dört duvarı olan beyaz bir odaya hapis etti!"

 

Ağlaması şiddetlendiğinde "Bana sadece yemek ve su vermek üzere dokuz ay bir odaya kapattı! Kendimi öldüremeyeceğimi biliyordu.

Bu yüzden ise yemek istemediğimde beni, kardeşini öldürmekle tehdit ediyordu!"

 

Barın'ın babasının böyle bir insan olabileceğini asla tahmin etmemiştim.

 

Böyle iğrenç bir insan olacağını asla düşünmemiştim.

 

Düşünememiştim de.

 

"O odada o dokuz ay nasıl geçti tahmin bile edemezsin Almila! O dokuz ayın ne kadar berbat olduğunu asla anlayamazsın!"

 

Kafamı iki yana salladığımda "Üzgünüm..." demiştim."Acını anlayamadığım için çok üzgünüm."

 

"Dokuz ay sonra Barın dünyaya geldi." Söylediklerimi duymamazlıktan gelmişti, hiçbir şey duymamış gibi cümlelerine devam etmişti.

 

"Tamam dedim kendi kendime.Bu sefer kurtulacağım.Madem bu bebekten ve kendimden kurtulamadım bundan sonra hayatıma onsuz, onlarsız devam ederim dedim." Yeşil gözlerini bana değdirdiğinde "Kurtuldum..." demişti."Başardım Almila.Barın doğduktan sonra o evden de, Orhan'dan da, o bebekten de kurtuldum! Nihat ile kaçtım.Bir süre sonra ise öğrendim ki ölmüş." Güldüğünde "Hiç üzülmedim!" Demişti neşeyle."Hatta tam tersi sevindim!"

 

"Nasıl ölmüş?"

 

Merak ettiğim soruyu yönlendirirken "Bilmiyorum" demişti."Bildiğim tek şey bana yaptığı gibi bir ailenin daha hayatını yıkmış olması! Benim hayatımı mahvettiği gibi bir aileyi daha mahvetmiş olması."

 

Ayağa kalktığında arkasındaki duvara yaslanarak bana bakmıştı.

 

"Bir kadın ile birlikte olmuş.Kocası da bunları öğrenince Orhan'ı öldürmüş.Sonra da kendini öldürmüş işte.Adama üzüldüm, hatta fazla üzüldüm."

 

Kurduğu cümle üzerine ona baktığımda "Tanıyor musun?" Demiştim bir başka soru yönlendirerek."Aileyi yani."

 

"Hayır." Cümleleri net ve kendinden emindi."Kadın isimlerini gizlemeyi iyi başarmış."

 

Barın'ın babası kendi ailesini mahvettiği gibi başka bir aileyi daha mahvetmişti.

 

Onların da hayatını alt üst etmişti.

Yıkmıştı, paramparça etmişti.

 

Bir insanın bu kadar iğrenç olabileceği asla aklıma gelmezdi.

 

Ben bile bunları dinlerken yıkılmıştım.

Peki ya Barın? Barın bunları öğrenince ne olacaktı?

 

Yıkılacak mıydı, yoksa yoluna devam mı edecekti?

 

Annesinin yaşadığını öğrendiğinde ne hissedecekti mesela?

 

Mutlu mu olacaktı, yoksa tam tersi mi?

 

Peki ya ben bunları Barın'a nasıl anlatacaktım?Annesini, yaşadıklarını, kendisini...

 

"Benden ne istiyorsun?" Dediğimde ona bakmıştım."Beni neden kaçırdın, neden bana bunları anlattın?"

 

"İntikam."

 

Yedi harften oluşan bu kelimeyi ağzına kolay bir şekilde sığdırmıştı.

 

"İntikam istiyorum Almila.Yaşadıklarımın öcünü almak istiyorum!"

 

"Barın'dan mı?" Dediğimde sinirle gözlerine bakmıştım."Barın'dan neyin intikamını alacaksınız Ferda Hanım? Yaşadığınız o kötü olayın mı yoksa yaşayamadığınız hayatın mı?"

 

"Hepsinin..." Bana doğru eğildiğinde "Hepsinin intikamını istiyorum Almila!" Demişti net bir sesle.

 

"Bu olanların hiçbiri Barın'ın suçu değil."Gözlerim dolmaması için çaba sarf ettiğimde "Onun bir suçu yok Ferda Hanım..." demiştim.

"Bunu sizde çok iyi biliyorsunuz.Sadece, bu gerçeği görmezden geliyorsunuz o kadar!"

 

Barın'ı düşündüğüm an istemsizce gözümden yanaklarıma yaş düşmüştü.

 

"O, hayata tutunurken böyle olacağını bilemezdi ki! Bunu bilemezdi."

 

Kafasını iki yana hızlıca sallamıştı.

Onun da gözleri dolmuştu ve bununla birlikte yeşil gözleri kızarmıştı.

 

Yeşil gözlerine iyice odaklandığımda "Barın gözlerini sizden almış..." demiştim burukça gülümserken."Annesinin gözlerini almış."

 

"Sus!"

 

"Korkuyorsunuz Ferda Hanım! Barın'ı tanımaktan,onu sevmekten,ona bağlanıp, değer vermekten deli gibi korkuyorsunuz."

 

"Korkmuyorum!" Bağırmıştı."Ben onu hayatımda hiçbir zaman istemedim! Hiçbir zaman da istemeyeceğim!"

 

"Anne?" Erhan birden içeri girdiğinde Ferda Hanım'ın yanına yaklaşarak elini omzuna yerleştirmişti."İyi misin?" Derken sinirli gözlerini bana çevirerek "Bir şey mi söyledi sana yoksa! Neden bağırdın bu kadar çok?"

 

"İyiyim oğlum..." dediğinde gülümsemişti.

"Sadece biraz sesli bir konuşma oldu o kadar.Bir şey yok yani." Bana baktığında "değil mi Almila?" Demişti.

 

Hiçbir şey söylemeden gözlerimi Erhan'a çevirmiştim.

 

"Sen..." demiştim Erhan'a bakarak."Barın'dan neden bu kadar nefret ediyorsun Erhan?"

 

Erhan ilk başta annesine baktığında daha sonra ise tekrardan bana bakmıştı.Elini Ferda Hanım'ın omzundan çektiğinde tam karşımda durmuştu.

 

Tam karşımda durup dizlerinin üzerine çöktüğünde gülümsemişti; ama bu gülümseme tamamen öfke içerikliydi.

 

"Barın'dan nefret etmek için çok sebebim var Almila." Annesine baktığında "Annem..." demişti."O, en büyük neden!"

 

Gözlerinde Ferda Hanım'da olan nefreti göremesem de ses tonundan sinirli olduğunu anlayabiliyordum.

 

"Barın'ın yerinde sende olabilirdin Erhan.O zaman da böyle mi düşünecektin?"

 

"Ama onun yerinde değilim!" Ayağa kalktığında Ferda Hanım'a dönmüştü."Artık bu işi bitirelim mi anne?" Dediğinde "Ne işi?" Demiştim anlamayarak.

 

Bakışlarımı Ferda Hanım'a çevirdiğimde hiçbir şey söylemeden sadece bakmıştı.

 

"Ara..." demişti gözlerime bakarak."Barın'ı."

 

Anlamamıştım.

Bu yüzden de hiçbir şey söylememiştim.

Söyleyememiştim.

 

"O gün..." diyerek bana baktığında "Barın'ın evine ateş açan insanların kim olduğunu merak ettin mi hiç Almila?" Demişti meraklı gözler ile.

 

"Etmedim! Çünkü, her şeyi biliyorum."

 

Gülümserken "Bilmiyorsun..." demişti.

 

Şaşırarak her ikisine de baktığımda "Yoksa, siz miydiniz?" Demiştim.

 

"Baya akıllı kızmışsın Almila." Yanıma yaklaştığında sandalyeyi çekerek oturmuştu.

"Bizdik..." dediğinde sözleri her zamanki gibi kendinden emindi.

 

"Bunu nasıl yaparsınız? Sizin yüzünüzden Barın vuruldu! Siz..." tiksinerek onlara baktığımda "siz nasıl insanlarsınız ya?" Demiştim."Ne cani insanlarsınız siz böyle?"

 

"Sana söylemiştim!" Onunda benim gibi sesi yüksek çıktığında "İntikam istiyorum demiştim!"

 

"Böyle mi intikam istiyorsun sen! Bu şekilde mi?" İğrenerek baktığımda "Oğlunu öldürerek mi intikamını alacaksın?" Demiştim.

 

"Evet, bu şekilde alacağım!"

 

"Barın ölünce..." gözlerimi kapattığımda "Barın'ı öldürünce eline ne geçecek ki?" Demiştim.

"İntikamını suçu bile olmayan bir masumdan aldığın zaman eski günler aklından silinecek mi! Hiç yaşanmamış mı sayacaksın! Unutacak mısın?"

 

"Evet..." dediğinde "Yaşanmamış sayacağım!" Diyerek düşüncelerimi onaylamıştı."Hiç böyle bir olay yaşamamış gibi davranacağım.Yoluma devam edeceğim!"

 

"O yol çıkmaz sokak Ferda Soylu!" Dediğimde ikisine de bakmıştım ve "Siz resmen kafayı yemişsiniz!" Demiştim.

 

Kafamı iki yana salladığımda gülerek tekrardan ikisine bakmıştım.

 

"Barın'ın bu olayda hiçbir günahı yok! Bunu ikiniz de çok iyi biliyorsunuz."

 

"Yeter bu kadar anne!" Erhan sabırsızlığını belli ederken "Arayalım artık şunu!" Demişti.

 

"Arayalım oğlum." Ferda Hanım telefonunu çıkardığında Erhan'a uzatmıştı.

 

Erhan telefonu aldığı gibi bana baktığında "Sakın..!" Demişti uyarı dolu ses tonuyla."Sakın ağzını açma Almila! Eğer açarsan çok kötü olur."

 

Hiçbir şey söylemeden alaylı bir şekilde gülümsediğimde "Arasana..." demiştim telefonu göstererek.

 

Erhan telefonda bir şeyler yaptıktan sonra Barın'ı aradığında, hoparlöre alarak telefonu elinde sabitlemişti.

 

"Alo?" Karşıdan gelen Barın'ın sesini duyduğumda mutlu olmuştum.Sanki yanımda gibiydi ve ben bunu delicesine hissediyordum.

 

"Kimsin?" Diyerek cümlesine devam ettiğinde "Merhaba Barın Soylu..." demişti Erhan alaylı bir ses tonuyla."Kendimi sana tanıtmak çok isterdim; ama bu maalesef şu anlık mümkün değil."

 

Bakışlarımı kısa bir an Ferda Hanım'a çevirdiğimde dikkatli bir şekilde dinlediğini görmüştüm.

 

Bakışları değişikti.Barın'ın sesini duyduktan sonra gözlerinde farklı bir duygu oluşmuştu.

 

Acaba ne hissediyordu?

Nefret mi yoksa annelikten gelen ve istemsizce oluşan özlem mi?

 

"Sensin değil mi lan şerefsiz!" Barın'ın sinir dolu sesini duyduğumda tekrardan konumuza odaklanmıştım.

 

Erhan, "Sakin ol..." diyerek güldüğünde "Bu kadar çok sinirlenme!" Demişti.

 

"Seni elime geçirdiğim gün kendi ellerim ile öldüreceğim! Duydun mu lan beni? Seni kendi ellerim ile öldüreceğim!"

 

"Almila elimdeyken bile tehdit edecek cesareti kendinde bulabiliyorsun ya Barın, gerçekten korkusuz bir adammışsın." Yanıma geldiğinde elini omzuma koymuştu.

 

Elini omzumdan atmaya çalışırken "Çek elini lan!" Demiştim sinirle.

 

"Almila!" Barın'ın endişe dolu sesini duyduğumda "Sen iyi misin?" Demişti."Bu şerefsiz sana bir şey mi yaptı?"

 

"İyiyim Barın." Gözümden yanaklarıma düşen yaşı hissettiğimde "Beril..." demiştim."O nasıl, iyi mi? Lütfen bana iyi de!"

 

"Sen Beril'i merak etme Almila.O iyi tamam mı?Hatta, çok iyi! Mert yanı başında, onun yanında."

 

"Barın..." Ağlamaya başladığımda "Beril'e iyi bakın olur mu?" Demiştim.

 

"Bakıyoruz güzelim.Sen sakın korkma tamam mı? Seni bulacağım! Çok kısa bir süre içerisinde yanında olacağım ve sana sıkıca sarılacağım."

 

"Biliyorum..." dediğimde buna kalpten inanmıştım.

 

"Yeter bu kadar duygusallık!" Erhan sıkıldığını belli edercesine odağı kendine toplamıştı ve

"Evet, şimdi asıl konumuza gelelim!" Demişti.

 

Telefonu benden uzaklaştırdığında geri geri gidip duvarın olduğu kısma yaklaşmıştı ve yaslanarak o şekilde durmuştu.

 

"Ne istiyorsun?" Barın sinirle soluduğunda "Almila'dan ne istiyorsun?" Demişti.

 

"Almila'dan bir şey istemiyorum Barın.Benim derdim seninle.Almila sadece bu oyunun bir parçası o kadar."

 

Kafamı Ferda Hanım'a çevirdiğimde öylece durmuş Erhan'ı izlediğini görmüştüm.

 

Hiçbir bir söylemiyordu.Ses bile çıkarmıyordu.

Erhan'ın sanki tek kişiymiş gibi konuşması bile Ferda Hanım'a garip gelmiyordu.

 

Ferda Hanım kendini hâlâ neden Barın'dan saklıyordu ki?

 

"Ölümün benim elimden olacak! Biliyorsun değil mi?"

 

"Hadi ama Barın! Lütfen, tehdit etmeyi bırak şimdi."

 

"Ne istiyorsun lan? Ne istiyorsun!"

 

"Şirketin üzerinden kara para aklamak istiyorum." Ses tonu oldukça rahattı.Şaşırarak karşımda duran Erhan'a baktığımda "İşte bu kadar basit!" Demişti.

 

"Sendin değil mi! O gün Almila'nın olduğu o eve ateş açan sendin değil mi?"

 

"Siz iki sevgili fazla zekisiniz." Güldüğünde "Doğru tahmin Barın Soylu!" Demişti."O gün hiç düşünmeden evine ateş açan kişi bendim!"

 

"Yaptığın her şey bu yüzden mi lan! Almila'yı bu yüzden mi kaçırdın?"

 

"Sırf bu yüzden değil Barın Soylu; ama her şeyin bir zamanı var.Zamanı gelince öğreneceksin."

 

"Zamanı gelmeden ölmüş olacaksın!" Barın'ın ses tonundan bile ne kadar öfke dolu olduğunu anlayabiliyordum.

 

Öfkesi ve nefreti kendisini oldukça belli ediyordu.Bunu fazlasıyla hissettiriyordu.

 

Erhan, Barın'ın kurduğu cümle üzerine ilk başta bana bakmıştı.

 

Gözlerinde olan duyguyu anlamak mümkün değildi.

 

Bana baktıktan hemen sonra kafasını sol tarafına çevirdiğinde annesine bakmıştı ve "Ya da ben vazgeçtim!" Demişti bana doğru yürüyerek.

 

Yanıma gelip, telefonu kenara bıraktığında ağzımı tekrardan bağlamıştı ve "Şirketinden kara para aklamak istemiyorum Barın Soylu!" Demişti.

 

Kafamı Ferda Hanım'a çevirdiğimde onunda Erhan'ı izlediğini görmüştüm.

 

Sanki, oğlunun şu an ne yaptığını o da bilmiyor gibiydi.

 

"Ne istiyorsun?" Barın ses tonunu sakin tutmaya çalışırken Erhan, "Şirketini istiyorum!" Demişti net bir ses tonuyla."Şirketinin başına geçmek istiyorum Barın Soylu."

 

Erhan'ın söylediği şeyi idrak etmeye çalışırken, rahatlığına şaşırmıştım.

 

Barın'dan şirketini istiyordu.

 

Sırf buradan kurtulabilmek için Barın'ın anlaşma olarak şirketini ona vermesi gerekiyordu.

 

Böyle bir şeye asla izin veremezdim.

Benim yüzümden şirketini böyle iğrenç birine vermesine müsade edemezdim!

 

Ağzım bağlı olduğu için bağıramıyordum.Bu yüzden ise ayaklarımı yere vurarak ses çıkarıyordum; ama ne kadar vursam da biliyordum ki Barın anlamayacaktı.

 

"Tamam." Barın hiç düşünmeden onayladığında "Şirketi sana vereceğim!" Demişti.

 

Kafamı iki yana sallayarak Erhan'a baktığımda böyle bir şey yapmaması için işaret vermiştim.

 

Gözümden yaşlar bir bir düşerken kafamı Ferda Hanım'a çevirmiştim ve bir umut bir şey yapmasını beklemiştim.

 

Erhan'ı durdurmasını istemiştim; ama biliyordum ki bu imkansızdı.

Böyle bir şey asla yapmazdı.

 

Erhan, "Güzeeel!" Diyerek gülümsediğinde

"Beklediğimden de kolay oldu bu!" Demişti.

"Artık karşımda duran bu kıza nasıl aşıksan Barın Soylu! Hiç tereddüt bile etmeden hemen kabul ettin."

 

"Anlaşmanı kabul ediyorum Erhan; ama benim de bir şartım var."

 

"Şart mi?" Kısa bir an bana bakarken "ne şartı bu?" Demişti.

 

"Almila'ya hiçbir şekilde zarar gelmeyecek! Eğer onun saçının teline bile zarar gelirse bırak bu anlaşmayı sana yaşayacak şehir bırakmam!"

 

"Yine tehdit, yine tehdit!" Erhan, yanıma doğru yürüdüğünde arkama geçerek yere eğilmişti.

"Merak etme Barın Soylu..." dediğinde önüme geçmişti ve bana bakmıştı."Almila'ya hiçbir şey olmayacak!"

 

Erhan'ın elinin hizasına baktığımda elinde gördüğüm benzin kutusu ile korku dolu gözlerimi, gözlerine değdirmiştim.

 

"Almila'ya hiçbir şey olmayacak Barın Soylu." Elinde tuttuğu benzinin kapağını açtığında bir eline alarak etrafımda yuvarlak bir şekilde dolanmaya başlamıştı.

 

Kafamı aşağıya indirdiğimde yerin ıslak olduğunu görmem ile ağlayarak ayaklarımı yere vurmaya başlamıştım.

 

Ne yani beni diri diri yakacak mıydı?

Bunu gerçekten yapacak mıydı?

Nefreti, nefretleri bu kadar mı büyüktü?

 

"Adamlarım sana gerekli belgeleri

getirecek Barın.O zamana kadar Almila bizim misafirimiz olacak."

 

Etrafımda dönmesi bittikten sonra benzinin kapağını kapatmıştı ve duvarın kenarına yavaşça koymuştu.

 

"Adamlarım birazdan yanında olur Barın.O zamana kadar görüşmek üzere." Karşıdan bir cevap gelmesini bile beklemeden telefonu kapattığında annesine dönmüştü ve "Böylesi çok daha iyi oldu anne!" Demişti.

 

Gözlerinde ve mimiklerinde bunu kendine ikna etme çabası vardı.

 

"Planımız bu değildi Erhan!" Ferda Hanım oldukça sinirli görünüyordu ve bunu açıkça belli ediyordu.

 

Erhan'ın plana uymamış olması onu oldukça öfkelendirmişti.

 

"O şirketi hak etmiyor anne! O şirkette benim babamın da hakkı var! Bunu sakın görmezden gelmemi bekleme benden!"

 

"Haklısın!" Ferda Hanım oğluna yaklaştığında "O şirkette daha önce baban da çalıştı!" Demişti."Bunu bende görmezden gelmiyorum ama..."

 

"Aması ne anne?" Sesi yüksek çıktığında "Şirketi elinden almak planların en güzeli!" Demişti neşeli bir ses tonuyla."Bunu er ya da geç sende anlayacaksın!"

 

Erhan cümlesini bitirdikten hemen sonra bana yaklaştığında ağzımda ki bantı sert bir biçimde dudaklarımdan çekmişti.

 

Erhan'a baktığımda "Lütfen yaptığınız anlaşmayı boz Erhan!" Demiştim."Bak..." Sesim kısık çıkarken "Bana istediğini yap; ama bunu yapma!" Demiştim ve kafamı iki yana sallayarak "yapma!" Demiştim tekrardan.

 

"Asıl amacıma ulaşırken neden bu anlaşmadan vazgeçeyim ki Almila?" Soru sorar bakışlarını gözlerime değdirdiğinde "Benim amacım Barın'ın canını yakmaktı! Daha doğrusu..." annesine baktığında "Bizim amacımız..." demişti.Yere eğilip, dizlerinin üzerine çöktüğünde "Hem Barın'ın canını yakacağız hem de şirketini elinden alacağız." Gülerek birden ayağa kalktığında "Sence bu mükemmel değil mi Almila?" Demişti onu onaylamamı beklercesine.

 

"Sen gerçekten manyaksın!" Tiksinerek karşımda duran Erhan'a baktığımda "Siz psikopatsınız!" Demiştim bağırarak."Siz, siz resmen kafayı yemişsiniz!"

 

"Kafayı yemek bu değil Almila! Asıl manyaklığı anlaşma imzalandıktan sonra göreceksin sen!"

 

Erhan cümlesini bitirdikten sonra bir şey söylememe bile fırsat vermeden ağzımı tekrardan bağlamıştı.

 

Erhan, annesinden çok daha fazla Barın'a karşı öfkeliydi.

 

Nedenini ne kadar anlamaya çalışsam da başaramamıştım.

 

Erhan kara kutu gibiydi ve bu yüzden onu çözmek çok zordu.

 

Hatta imkansızdı.

 

Erhan ağzımı bağladıktan birkaç saat sonra telefonun çalması ile gülerek bana bakmıştı ve ekranı göstererek yeşil tuşa basmıştı.

 

"Efendim Ekrem?" Dediğinde bir süre dinledikten sonra "tamam, ver!" Demişti.

 

Erhan telefonu kulağından çektiğinde bana bakmıştı ve hoparlörü açmıştı.

 

"Kağıdı imzalamadan önce bana söylemek istediğin bir şey varmış Barın'cım?" Ses tonundaki samimiyetsizlik midemi bulandırırken "evet!" Demişti Barın buz gibi bir ses tonuyla."Benim de bir anlaşma maddem var!"

 

"Peki..." dediğinde "Dinliyorum, gönder gelsin!" Demişti ve sinir bozucu bir şekilde gülmüştü.

 

"Almila'yı ne zaman bırakırsan o zaman bu önümde duran kağıtları imzalarım! Aksini asla düşünme bile!"

 

Gözlerimi kapattığımda ağlamamı bastırmaya çalışmıştım.

 

"Sakın!" Demiştim içimden."Sakın böyle bir şey yapma Barın! Benim için bunu yapma."

 

"Bu istediğin şeyin olması imkansız Barın.Sen ne zaman kağıtları imzalarsan işte o zaman karşımda duran bu güzelliği bırakırım."

 

"Ateşle oynuyorsun!" Dedi Barın.

 

"Evet!" Dediğinde eline cebine götürmüştü ve çakmağı çıkarmıştı."Ateşle oynuyorum!" Çakmağın kapağını açtığında bana doğru uzatmıştı ve "Eğer Barın'cım o kağıtları şu an imzalamazsan karşımda duran Almila artık olmayacak.Neden biliyor musun?" Barın'ın cevap vermesini bile beklemezken "Çünkü, o güzel yüzü de o güzel vücudu da yanacak!"

 

"Şerefsiz!" Barın'ın telefonun diğer ucundan gür çıkan sesini duyduğumda istemsizce gözlerimi yummuştum."Ona sakın zarar verme! Duydun mu lan beni? Onun tek bir saç teline bile zarar verme!"

 

"İmzalıyor musun yoksa imzalamıyor musun Barın?" Bir adım geri gittiğinde "bak üç saniyen var!" Demişti."Bir..." saymaya başladığında bana bakmıştı."İki..." kafamı hayır anlamında iki yana salladığımda "Üç..." demişti ve onun haricinde beklenmeyen bir şekilde dışarıdan silah sesleri gelmeye başlamıştı.

 

İçten içe bağırarak kafamı aşağıya eğdiğimde silah sesleri iyice yükselmeye başlamıştı ve ses daha çok yakınlaşmıştı.

 

Telefondan gelen Barın'ın sesini duyduğumda sonra ise tekrardan ona eşlik eden silah sesini duymuştum."Almila!" Diyerek korku ile telefonun diğer ucundan bağırdığında, ağzım bağlı olduğu için konuşamamıştım.

 

Bağırmaya çalışmıştım; ama sesimi duyuramamıştım.

 

İyiyim diyememiştim.

Benim için korkma diyememiştim.

 

Barın tam bir şey söyleyecekken Erhan telefonu kapatmıştı ve elindeki çakmağın kapağını açarak "Üzgünüm!" Demişti.Güldüğünde "Yazık olacak sana, bu güzelliğine..."

 

Annesine döndüğünde dışarı çıkması için işaret vermişti.Kafamı çevirip Ferda Hanım'a baktığımda o da bana bakarak yavaş haraketler ile odadan çıkmaya başlamıştı.

 

Kafamı iki yana sallarken gözümden yaşlar birer birer düşmüştü.

 

Gözümde olan duyguları göstermeye çalışmıştım; ama başaramamıştım.Gitmesini engelleyememiştim.

 

Ferda Hanım dışarı çıktıktan sonra Erhan da kapının kenarında durmuştu ve bana bakarak "Hoşça kal Almila!" Demişti."Hemde bir daha görüşmemek üzere!" Elindeki çakmağı yere fırlattığında ateş yuvarlak bir şekilde etrafımı sarmıştı.

 

Dışarıdan ateş sesleri yükselirken bağırmaya çalışarak ayaklarımı yere vurmaya başlamıştım.

 

Ağlıyordum ve çok korkuyordum.

 

Elimi arkadan ne kadar çözmeye çalışsam da başarılı olamamıştım.

 

Kurtulamamıştım.

 

Dumanlar odanın içerisinde iyice yükselirken öksürmeye başlamıştım ve nefes alamamıştım.

 

Gözlerim puslanmaya başladığında aklıma Barın'ı ve yeşil gözlerini getirmeye çalışmıştım; ama bir süre sonra görüntüm yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı ve bununla birlikte Barın'ın güzel yeşil gözleri gözlerimin önünden kaybolmuştu.

 

Zar zor nefes almaya çalışırken, öksürmem iyice artmıştı.

 

Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında dudaklarımın arasından çıkan tek kelime "Barın" olmuştu.

 

Bölüm sonu...

 

Merhaba arkadaşlar! Yeni bir bölüm ile sonunda karşınızdayım.

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

 

Sizin yorumlarınız benim için kıymetli ve önemli... 🫶🏻

 

Tekrardan görüşmek üzere...

Kendinize iyi bakın. 🫶🏻

Loading...
0%