Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Bölüm 27: “Şüphe”

@aleynay0

Mutluluk geçici olabilir.Kalıcı olan mutsuzluktur.

 

Mektubu okuduktan hemen sonra şok bedenimi ele geçirirken hiçbir şey yapamamış ve öylece sandalyede oturmaya devam etmiştim.

 

Korkuyordum.

Annemden biraz daha uzaklaşmaktan korkuyordum.

 

Onu kaybetmekten korkuyordum.

Eğer, bu mektupta yazanlar doğruysa, eğer annem bana yalan söylediyse aramıza girecek mesafelerden korkuyordum.

 

Korkuyordum.

Çünkü, değer verdiğim birinin hayatımdan çıkmasını istemiyordum.

 

Annemi kaybetmek istemiyordum.

 

Şu an dilediğim, istediğim tek bir şey vardı.

Bu mektubun yalan olması.

 

Annemin babam hakkında söylediği her şeyin doğru olması.

 

Bana bunca sene anlattığı mektup olayının yalandan ibaret olmaması...

 

Bunu istiyordum.

Çünkü, annem tarafından bir kere daha hayal kırıklığına uğramak istemiyordum.

 

Düşüncelerimden sıyrılıp, masanın üzerinde duran mektubu aldığımda sandalyeden yavaşça kalkmıştım ve elimde duran küçük kağıt parçasını cebime yerleştirmiştim.

 

Yüzümde oluşan ıslaklıkları tekrardan sildiğimde kapıya doğru ilerlemiştim ve açarak dışarıya çıkmıştım.

 

Yukarı kattan konuşma sesleri geldiği için o tarafa doğru ilerlediğimde merdivenlerden yukarı çıkarak oturma odasına girmiştim.

 

Barın, Mert ve Beril koltukta oturmuş sohbet ederlerken içeri girmem ile hepsinin bakışları beni bulmuştu.

 

"Almila..?" Beril hızlıca oturduğu yerden kalkıp yanıma geldiğinde "Ne oldu sana böyle?" Demişti panik içinde."Sen neden ağladın?"

 

Cevap vermemiştim.

Verememiştim.

 

"Almila..." Barın'da hızlıca yanıma geldiğinde beni omuzlarımdan tutarak kendine doğru birden çevirmişti."Ne oldu?" Kaşlarını merakla çattığında "Neden gözlerin kıpkırmızı?" Demişti.

 

Kafamı kaldırdığımda gözümden düşen yaşları önemsemeden Barın'a bakmıştım.

 

Paniklemişti.

Bunu gözlerinden çok net bir şekilde anlamıştım.

 

Cevap vermeden elimi cebime götürdüğümde titreyen ellerimi umursamadan mektubu çıkartarak Barın'a uzatmıştım.

 

"Cebimde buldum..." Barın'ın yanından geçip koltuğa doğru yürüdüğümde oturmuştum ve kafamı kaldırarak Barın'a bakmıştım.

 

Kaşlarını tekrardan çattığında gözleri elinde ki kağıt parçasındaydı.

 

"Kuzum bu ne?" Beril merak içinde bana baktığında omuzlarımı indirip kaldırmıştım ve "bilmiyorum ki..." demiştim sessizce."Cebimde buldum."

 

"Cebinde mi buldun?" Mert soru sorar bir yüz ifadesi ile bana baktığında kafamı sallamıştım ve "evet..." demiştim onaylayarak."Cebimde buldum."

 

Barın bakışlarını benden çekip mektubu açtığında içinde yazanları dikkatlice okumaya başlamıştı.

 

Beril'de merak içinde Barın'a biraz daha yaklaştığında o da mektubu okumaya çalışmıştı.

 

"Ama bu..." Beril şaşkınlıkla bana baktığında "Nasıl olabilir ki?" Demişti.

 

"Bilmiyorum Beril."

 

Barın mektubu okumayı bırakıp yanıma ilerlediğinde önümde eğilmişti ve kafasını kaldırıp bana bakmıştı."Almila..." elimi elleri arasına aldığında "Bunu kim yapmış olabilir?" Demişti sorgular bir biçimde."Bu mektubu senin cebine kim koymuş olabilir?"

 

"Kimin yaptığını bilmiyorum Barın; ama bu hırka kaçırıldığım zaman üstümdeydi.Acaba, beni dışarı çıkaran adam bunu cebime koymuş olabilir mi?" Soru sorar bakışlarımı hepsinde gezdirdiğimde "aklıma bundan başka bir şey gelmiyor!" Demiştim.

 

"Olabilir bence." Beril düşüncemi onaylarken yanıma gelmişti ve hemen hızlıca koltuğa oturmuştu."Adam hem gizemli bir not bırakmış hem de Almila'yı yangından kurtarıp yüzünü bile gösterme gereği duymadan ortadan kaybolmuş! Bence bunlar asla bir tesadüf değil."

 

"Beril haklı." Mert, Beril'i onaylayarak konuşmaya katıldığında "Ortada ne bir kamera kaydı var ne de bir tanık." Barın'a baktığında "Barın bunlar birbiri ile bağlantılı!" Demişti kendinden emin bir şekilde.

 

Barın, belli belirsiz kafasını salladığında "Ayrıca, mektup da bilgisayar çıktısı" demişti.

 

Fark bile etmediğim bir detayı söylemişti.

Kafamı kağıt parçasına hızlıca döndürdüğümde yazılara dikkatli bir şekilde tekrardan bakmıştım.

 

"Neden bilgisayar çıktısı kullanmış olabilir ki?" Meraklı bakışlarımı hepsinde gezdirdiğimde "yazısını tanımanı istemediği için" demişti Barın net bir dilde."Bu mektubu artık kim yazdıysa yazısını tanıyacağını düşünmüş Almila.Bu yüzden de bilgisayar çıktısı kullanmış."

Mektubu bana birden uzattığında "Senin çok iyi tanıdığın biri olmalı." Demişti.

 

Mektubu alıp, tekrardan baktığımda elimde duran kağıt parçasını katlayıp hırkamın cebine koymuştum ve birden ayağa kalkmıştım.

 

"Bu ucu açık soruların cevabı tek bir kişide." Beril bana döndüğünde "Nilüfer Teyze..." demişti.

 

Kafamı onaylarcasına salladığımda saçımdan yüzüme düşen saç tutamını alıp kulağımın arkasına sıkıştırmıştım.

 

"Ben annemin yanına gideceğim!" Dediğimde hiçbirine bakmadan birden yürümeye başlamıştım.

 

"Almila!" Barın, hızlı bir şekilde yanıma geldiğinde beni kolumdan tutarak kendine doğru çevirmişti ve sert bir dille "Dışarısı güvenli değil!" Demişti."Tek başına hiçbir yere gidemezsin!"

 

"Bırak beni!" Kolumu güçlü parmaklarından kurtarmaya çalıştığımda başarılı olamamıştım.

"Anneme gidip bu mektubun ne olduğunu soracağım!" Dediğimde parmaklarımı parmaklarına yerleştirmiştim ve kurtulmaya çalışarak "Bu yüzden ise beni asla engelleyemezsin!" Demiştim.

 

"Beni anlamadın sanırım Almila!" Soğuk sesi o an içimi ürpertse de gözlerine bakmıştım ve "Asıl sen beni anlamadın sanırım!" Demiştim gözlerimi gözlerinden bir an olsun ayırmadan.

 

"Barın, Allah aşkına siz neyin tartışmasını yapıyorsunuz? Ben anlamadım!"

 

"Haklısın Mert!" Beril, Mert'i onayladığında "Yani, Almila gitmek istiyor.Barın ise tek gitmesine izin vermiyor.Ee..? O zaman beraber gidin işte! Bu sorun da çözülmüş olur."

 

Beril'in söylediği cümlenin mantıklı olduğunu anladığımda gülümseyerek Barın'a bakmıştım.

 

"O zaman sende benimle birlikte gel Barın." Gözlerine bakmaya devam ettiğimde "Ha; ama eğer gelmek istemezsen sen bilirsin tabii.Ben yine de her türlü gideceğim sonuçta.Sen gel veya gelme!" Gülümsediğimde "hiçbir türlü beni engelleyemeyeceksin yani!" Demiştim.

 

Oldukça kendimden emin kurduğum cümle ile Barın'a baktığımda Barın bir şeyler düşünüyor ve hesaplıyor gibiydi; ama bu kısa sürmüştü ve tekrardan bana bakmıştı.

 

"Tamam..." demişti kafasını sallayarak."Zaten başka bir seçenek bile olamaz! Özellikle bensiz olanı." Elini kolumdan çektiğinde bana geçmem için yer vermişti.

 

Barın'ın kolumu bırakması ile arkamı döndüğümde "sen öyle san!" Demiştim ve oturma odasından çıkarak merdivenlere doğru ilerlemiştim.

 

Sakin olmam gerekiyordu.

Bunu çok iyi biliyordum; ama yine de içimde oluşan şüphe sakin olmamı engelliyordu.

 

Merdivenlerden inip, dışarıya çıktığımda "beni bekle" diyen Barın'ı umursamadan arabaya doğru ilerlemiştim ve tam önünde durup gelmesini beklemiştim.

 

Barın arabanın kilidini uzaktan açıp "bin..." dediğinde binmemiştim ve öylece durmuştum.

 

Barın göz devirirken "cidden bugün inatlığın tuttu!" Demişti ve arabanın kapısını açmıştı.

 

Hiçbir şey söylemeden arabaya bindiğimde Barın gülmüştü ve o da binmişti.

 

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığında kafamı cam tarafına çevirmiştim ve yolu izlemiştim.

 

Benim için asırlar süren bir yolculuğun sonunda eve vardığımızda Barın, arabayı evimizin tam önüne park etmişti.

 

Öylece sessiz durup bakışlarımı evde gezdirdiğimde ellerim ile oynamaya başlamıştım.

 

Arabada kalalı yaklaşık on dakika olmuştu; ama ne ben arabadan inmiştim ne de Barın inmem için bir şey söylemişti.

 

Elimi saçıma götürdüğümde saçımı arkaya atarak Barın'a bakmıştım ve sonunda konuşma kararı alarak "Beni burada beklesen olur değil mi?" Demiştim ricada bulunarak."Annemle bu konuyu tek başıma konuşmak istiyorum."

 

"Tabii ki Almila." Elini kaldırarak soğuk yüzüme sıcak parmaklarını değdirip yanağımı okşadığında "Eğer kendini kötü hissedersen beni ara olur mu?" Demişti."Hemen yanına gelirim."

 

Kafamı salladığımda gülümsemiştim ve "olur, ararım" demiştim.

 

Barın'a son kez bakıp derin bir nefes aldığımda sonunda arabadan inmiştim ve en son ne zaman geldiğimi bile hatırlamadığım evimin kapısına doğru ilerleyip zile basmıştım.

 

Anneme ne söyleyeceğimi bilmiyordum ya da cümleye nasıl başlayacağımı, hangi kelimeleri seçeceğimi kestiremiyordum.

 

Tedirgindim.

Çünkü, olacakları bilmiyordum.

 

Belki şüphelerimde haksız çıkacaktım.

Belki de haklı; ama bu istediğim son şey bile değildi.

 

Annemi kaybetmek, onu hayatımdan zor da olsa atmak istediğim son şey bile değildi.

 

Titreyen parmaklarımı umursamadan zile bastığımda kapı kısa bir süre sonra Ayfer Abla tarafından açılmıştı.

 

Beni gördüğünde yüzünde oluşan gülümseme ile içimde oluşan tedirginlik biraz da olsa gittiğinde "Almila, kızım..." demişti ve çok sıcak bir şekilde beni kolları arasına almıştı.

 

Bende kollarımı kaldırıp Ayfer Abla'ya aynı sıcaklıkla sarıldığımda "Nerelerdesin sen?" Demişti beni kendinden uzaklaştırarak.

"Gittiğinden beri ne aradın ne de geldin kızım!Merak ettim seni."

 

"Özür dilerim Ayfer Abla'cım; ama buraya gelmek için kendimi hazır hissetmem gerekiyordu."

 

Peki, şimdi buraya gelirken hazır mı hissetmiştim?

 

"Evine mi döndün yoksa?" Yüzündeki sevinci gördüğümde "Hayır..." demiştim burukça gülümseyerek."Ben annem ile konuşmak için geldim Ayfer Abla.Sonra tekrardan gideceğim."

 

"Ah be kızım!" Ayfer Abla isyan edercesine bana baktığında "Sensiz bu ev çok boş!" Demişti üzgün bir biçimde."Annen odasından doğru dürüst çıkmıyor.Ceyda desen iki gün evdeyse diğer günler ortada yok!"

 

Ceyda'nın ismini duymam ile sinirlendiğimde

"Ceyda'nın evde olup olmaması pekte önemli değil Ayfer Abla!" Demiştim sesimin sert çıkmasına mani olamazken."İkimizde diğer günler nerede olduğunu çok iyi biliyoruz sonuçta; ama annem neden odasından çıkmıyor ki?"

 

"Seni özlüyor be kızım! Sürekli bana seni soruyor."

 

"Anladım Ayfer Ablacım..." derin bir nefes aldığımda "Neyse..." demiştim konuyu kapatmak istercesine."Ben annemin yanına gideyim." Elimi kaldırıp Ayfer Abla'nın kolunu tuttuğumda yanından geçerek merdivenlere doğru ilerlemiştim.

 

Merdivenlerden yukarı çıkıp annemin kapısının önüne geldiğimde elim istemsizce mektubu koyduğum cebime gitmişti.

 

Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattığımda içeriden ses gelmesini beklemeden birden içeri girmiştim.

 

İçeri girmem ile annem beni gördüğünde "Kızım!" Demişti büyük bir sevinç ile ayağa kalkarken.

 

Tam bana yaklaşacakken annemden uzaklaştığımda ona bakmıştım.

 

Her ne kadar annemden uzak kalsam da ona olan sinirim ve kırgınlığım hâlâ geçmemişti.

 

"Bana hâlâ kızgınsın değil mi?" Sesi titrerken "Kırgınım..." demiştim."Ama evet bu hâlâ geçmiş değil!"

 

"Almila, lütfen böyle yapma!" Gözleri dolmaya başladığında "Lütfen beni sensiz bırakma!" Demişti."Lütfen kızım.Lütfen, dön evine."

 

Kafamı iki yana salladığımda "Hayır!" Demiştim net bir sesle."Dönemem! Ben bu eve artık istesem de dönemem." Burukça gülümsediğimde "Sen o gün bir tercih yaptın anne!" Demiştim."Tercih ettiğin o kişi bu evde yaşarken, reddettiğin kişi de bu evden gitti." Ağlamamak için kendimi zorlamaya çalıştığımda"Ben gittim." Demiştim.

 

"Gitmeni söylemedim kızım." Hâlâ kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu.

 

"Ama gitme de demedin.Ceyda'yı bu evden göndermedin mesela.Beni arkana alarak bana, kızına sahip çıkmadın!" Derin bir nefes alıp elimi umursamazca salladığımda "Her neyse..." demiştim konuyu geçiştirerek."Olan oldu! Hem, zaten ben bunları konuşmak için gelmedim buraya."

 

"Peki, ne için geldin kızım?" Sesinde oluşan hayal kırıklığı ile bana bakmıştı.

 

Hırkamın cebindeki kağıt parçasını hiç düşünmeden çıkardığımda derin bir nefes alarak anneme bakmıştım.

 

"Bunun için geldim." Elimde tuttuğum kağıt parçasını hızlıca anneme uzattığımda gözlerim annemin üstündeydi.

 

"Artık her şey için çok geç..." demiştim kendi kendime.

 

Bundan sonra olacak olanlar ya beni hayal kırıklığına uğratacaktı ya da tam tersi olarak içimi rahatlatacaktı.

 

"Bu ne ki kızım?" Annem kağıt parçasını elimden aldığında "gizemli bir mektup..." demiştim ifadesiz bir ses tonuyla."Cebimde buldum.Kimin gönderdiğini de bilmiyorum."

 

"Cebinde mi buldun?" Dedi anlamayarak.

"Nasıl yani?"

 

"O kısmını sen boşver anne! Sen sadece aç ve oku! Bu kadarı kâfi."

 

Anneme kaçırıldığıma dahil hiçbir şey söylememiştim.

 

Çünkü, hem panik yapacaktı hem de kimin ne için kaçırdığını sorup, araştıracaktı.

 

Şu an böyle bir şey olmasına izin veremezdim.

Ne Barın'ın özel hayatını anneme anlatırdım ne de araştırmasına izin verirdim!

 

Annem itiraz etmezken elinde tuttuğu mektubu açarak okumaya başlamıştı.

 

Okumaya başlaması ile yüz hatları gerildiğinde "Umduğum şey olmasın!" Demiştim içten içe.

"Annemin babam ile ilgili söylediği şeyler yalan olmasın!"

 

Annem mektubu okumaya devam ederken gözlerinin dolduğuna şahit olmuştum.

 

Gözlerimi yavaş yavaş ellerine indirdiğimde ellerinin titriyor olduğunu görmem ile sadece haraketlerine odaklanmıştım ve "anne?" Demiştim.

 

Annem bana bakmazken mektubu derin derin nefesler alıp vererek tutmaya devam etmişti.

 

Kağıdı elinde buruşturmaya başladığında hızlıca annemin yanına gitmiştim ve kolunu tutarak"Anne?" Demiştim panik içinde."Anne nefes al!"

 

Beni duymazken "Anne!" Demiştim korku içinde.

 

Kriz geçiyordu.

 

Annemi kolundan iyice tuttuğumda zar zor yatağa oturtmuştum ve elindeki kağıt parçasına gözümü değdirmiştim.

 

Kağıt parçasını sımsıkı sıkıyor olduğunu gördüğümde "Anne?" Demiştim göz yaşlarımı tutamazken."Anne o kağıdı bana ver lütfen."

 

Kafasını hızla iki yana salladığında kağıdı biraz daha sıkıca avucunun içine almıştı.

 

Söylediğim ve sorduğum sorulara sadece mimikleri ile cevap verdiğinde kafamı arkaya doğru çevirmiştim ve çantamın olduğu yere bakmıştım.

 

Çantama doğru ilerleyip, yere attığım çantamı elime aldığımda içinden telefonu çıkarmıştım ve Barın'ı aramıştım.

 

"Efendim?" Barın'ın sesini duyduğumda "Barın..." demiştim tedirgin bir ses tonuyla.

"Yukarıya gelir misin?"

 

"Tamam." İtiraz bile etmemişti."Hemen geliyorum."

 

Telefonu kapattığımda çantama geri koyarak annemin yanına ilerlemiştim ve tekrardan "Anne?" Demiştim."Mektubu görünce neden böyle oldun?"

 

Şu an bunu sormam bile saçmaydı.Biliyordum; ama kendime engel olamıyordum.

 

"Ben bir şey yapmadım!" Demişti birden bana bakarak.Gözleri dolu doluydu."Ben bir şey yapmadım! Ben hiçbir şey yapmadım!" Sesi yükselmeye başladığında "Benim suçum değil!" Demişti."Bu, bu mektup yalan Almila!" Ellerini kaldırdığında kolumu tutarak sertçe sıkmıştı."Bu mektup yalan!" Demişti."Beni anlıyorsun değil mi kızım? Bu mektup koca bir yalandan başka bir şey değil!"

 

"Anne!" Demiştim kolumu kurtarmaya çalışırken."Anne kriz geçiriyorsun şu an! Hemen bırak beni!"

 

"Ben hiçbir şey yapmadım!" Gözlerinde öfke vardı."Yapmadım duydun mu beni? Yapmadım."

 

Acıyan kolumu kurtarmaya çalışırken birden kapı açılmıştı ve içeri Barın girmişti.

 

Barın, içeri girip bana baktığında bakışları koluma değmişti ve koşarak yanıma gelerek anneme doğru eğilmişti."Bırakın Almila'yı." Sesi sakinken "Almila'yı bırakın!" Demişti tekrardan.

"Lütfen."

 

Annem Barın'ın sesini duymasıyla ona doğru döndüğünde "Ben..." demişti Barın'a bakarak.

"Bir şey yapmadım." Ellerini kolumdan yavaşça çektiğinde sabit bir şekilde öylece durmuştu.

 

"Barın..." Ona baktığımda "Annemi hastaneye götürmemiz gerekiyor!" Demiştim.

 

Barın yanıma yaklaştığında ellerini yanaklarıma getirerek göz yaşlarımı silmişti ve "Sakin olman gerekiyor!" Demişti net bir sesle."Annene bir şey olmayacak." Yeşil gözlerine baktığımda kafamı sallamıştım ve "Teşekkür ederim..." demiştim."Yanımda olduğun için teşekkür ederim." Barın bana yaklaştığında saçlarıma öpücük kondurarak ayağa kalkmıştı ve benimde kalkmam için elimden tutmuştu.

 

Bende ayağa kalktığımda anneme eğilerek kolundan tutmuştum.Kolundan tutmam ile elinde sıkıca tuttuğu mektup yere düşmüştü; ama umursamamıştım ve ayağa kalkması için yardımcı olmuştum.

 

Barın'da annemin kolundan tuttuğunda ikimizde yürümesi için yardım etmiştik.

 

Odadan çıkıp merdivenlerden indiğimizde Ayfer Abla hızlıca yanımıza gelmişti ve "Ne oldu kızım?" Sesi panik içinde çıkarken

"Ayfer Abla sonra anlatırım olur mu?" Demiştim korkmaması için tebessüm ederek."Şimdi annemi hastaneye götürmemiz gerekiyor."

 

"Bende sizinle geleyim kızım."

 

"Gerek yok Ayfer Abla.Hem, biz birkaç saate döneriz zaten.Sen bizi burada bekle olur mu?"

 

"Tamam kızım; ama beni kesinlikle ara olur mu hastaneye gidince? Ben merak ederim."

 

"Olur, ararım Ayfer Abla."

 

Ayfer Abla'nın yanından geçerek dış kapıya doğru ilerlediğimizde kapıyı açarak annemi yavaşça arabaya doğru ilerletmiştik.

 

Barın arabayı açıp annemi yavaşça oturttuğunda bende annemin yanına arkaya oturmuştum ve ona doğru dönerek kolundan tutup "anne..." demiştim.Sesimin titremesine engel olamazken "anne ben özür dilerim..." demiştim."Ben..." elimle göz yaşlarımı sildiğimde "böyle olacağını tahmin edemezdim."

 

"Almila..." Barın'ın sesi ile ona baktığımda "sakin ol..." demişti yumuşak bir ses tonuyla.

"Annen için."

 

Barın'ın yeşil gözlerine baktığımda "tamam..." demiştim ve tekrardan anneme dönmüştüm.

"Sakinim ben." Elimi annemin ellerine götürdüğümde ellerini avuçlarımın arasına alarak öpmüştüm.

 

Kendime kızıyordum.

Çünkü, annemin durumunu bilmeme rağmen, hiç düşünmeden hesap sormuştum.

 

Sonrayı hesaplamadan hareket etmiştim.

Bu mektubu kimin yazdığını bile bilmiyorken, bir yabancının yazdığı küçücük bir mektuba kanarak annemden şüphe etmiştim.

 

Annemi boşu boşuna suçlamış ve bu duruma gelmesine neden olmuştum.

 

Bu mektubu yazan her kimse ya benimle dalga geçiyordu ya da annem ile aramı bozmaya çalışıyordu.

 

Kim neden böyle bir şey yapar bilmiyordum; ama er ya da geç öğrenecektim.Kimin benden ne istediğini, amacının ne olduğunu, hepsini öğrenecektim.

 

 

Hastaneye varalı neredeyse yarım saat olmuştu.

 

Annemi hastaneye getirdiğimizde her ne kadar içeri girmek istemese de bir şekilde ikna etmiş ve anneme yanında olacağıma dair söz vermiştim.

 

Sözümü tutacaktım.

Çünkü, bunun sorumlusu bendim.

 

Oturduğum sandalye de ayağım ile ritim tutarken gelen ses ile kafamı hastanenin giriş kısmına çevirmiştim.

 

"Almila!" Ceyda bize doğru ilerlerken "Ne yaptın yine yengeme?" Demişti hesap sorarcasına.

 

Ceyda'yı görmek her ne kadar sinirlerimi bozsa da bunu belli etmemiştim ve göz devirerek ayağa kalkıp Ceyda'ya doğru dönerek "Ne saçmalıyorsun sen?" Demiştim soğuk bir ses tonuyla."Ben anneme ne yapmış olabilirim?"

 

"Orasını ben bilemem." İmalı bir şekilde gülümsediğinde "O evde kalmama o kadar çok bozuldun ki Almila anneni kırmak ve yıkmak için her yolu deniyorsun resmen!"

 

"Saçmalama!" Ceyda'ya bir adım attığımda "Ben anneme zarar verecek hiçbir şey yapmam!" Demiştim.

 

Oysaki yalandı.

Çünkü, yapmıştım.

 

"Onu kırmam da..." Kırmıştım.

 

"Yıkmam da." Yıkmıştım.

 

Hem de bunu ne kadar istemesem de yapmıştım.

 

Ceyda söylediğim şeyleri duymamazlıktan gelirken kafasını bizi dinleyen Barın'a çevirmişti.

 

Barın'ın üzerinde göz değdirdiğinde "Sevgilini de getirmişsin" demişti imalı bir şekilde.

"Sevgilindi değil mi Almila?" Soru sorar bakışlarını bana çevirdiğinde "Aslında şaşırıyorum biliyor musun Almila?" Yanımdan geçtiğinde sandalyeye oturarak bacak bacak üstüne atmıştı.

 

"Neye şaşırıyorsun Ceyda?" Diyerek nefret ile yüzünde oyalandığımda "Yani, bu kadar kısa sürede Alp'i nasıl unuttun anlamıyorum.Sonuçta yedi yıllık bir ilişkiniz vardı." Güldüğünde "Yanlış söyledim kusura bakma!" Demişti dalga geçercesine."İlişkin vardı diyecektim."

 

"Ceyda!" İsmi dudaklarımdan öfke ile çıkarken derin bir nefes almıştım.

 

Sakin olmam gerekiyordu.

Bunu biliyordum.

 

"Alp benim için bir hataydı!" Barın'a baktığımda

"Alp, aslında bunca yıl benim için zaman kaybıymış." Yüzümü buruşturduğumda "Gerçekten aşık olduğum adam zannetmiştim; ama değilmiş! Gerçi, olamazmışta.Bunu..." Barın'a gülümsediğimde "Barın ile tanıştıktan sonra anladım" demiştim.

 

Barın'a baktığımda yutkunduğunu görmüştüm.

Söylediğim cümleden dolayı şaşırmıştı.Bunu yüz ifadesinden ve mimiklerinden anlamıştım.

 

Ceyda'ya döndüğümde bozulduğunu görmüştüm.

 

Benden böyle bir cevap beklemiyor gibiydi.

Acı çektiğimi görmek istemişti; ama başarısız olmuştu.

 

"Bunu duyduğuma sevindim Almila." Ayağa kalktığında "Bebeğimin babasına..." eli karnına gittiğinde "Aşık olmanı istemem" demişti.

 

Karnına baktığımda biraz daha büyüdüğünü görmüştüm.

 

"Bundan hiç şüphen olmasın Ceyda'cım." İmalı bir ses tonuyla gözlerine baktığımda cümlemi vurgulamıştım."Alp, bundan sonraki hayatımda bile aşık olacağım, olabileceğim bir adam olamaz!"

 

Barın'a döndüğümde "annemin yanına gidelim mi?" Demiştim Ceyda'yı umursamazken.

 

Daha fazla bu kadar gereksiz konunun üzerinde durmak istememiştim.

 

Barın kafasını salladığında yanıma gelerek elimi elleri arasına alıp kavramıştı.

 

Ceyda'nın ellerimize baktığını gördüğümde bunu umursamamıştım.

 

Barın'a ayak uydurup yürümeye başladığımda annemin odasının önüne gelip kapıyı açmıştık ve içeri girmiştik.

 

İçeri girip annemin uyuyor olduğunu gördüğümde yanına yavaşça ilerlemiştim ve yatağa oturtarak elini ellerimin arasına alıp "özür dilerim..." demiştim."Senden şüphe duyduğum için özür dilerim anne."

 

Ağlamaya başladığımda yavaşça eğilmiştim ve annemin elini öpmüştüm.

 

Omzumda bir el hissettiğimde kafamı kaldırmıştım ve çevirmiştim.

 

Barın'ın bana bakıyor olduğunu gördüğümde ayağa kalkmıştım ve Barın'a yaklaşarak kollarımı boynuna dolamıştım.

 

Barın'ın elleri bel kısmımda çoktan yerini bulurken "Ben nasıl böyle bir hata yapabildim Barın?" Demiştim kendime kızarak.

"Annemden nasıl şüphelendim? Ben... Ben annemi hiç mi tanımamışım?"

 

"Şii..." dedi.Sesi sakindi.Elini saçlarıma yerleştirdiğinde parmakları saçlarımda gezinmeye başlamıştı."Kendini sakın suçlama.

Sen yanlış bir şey yapmadın."

 

"O zaman neden buradayız? Annem neden şu an yatakta uyuyor? Neden benim canım bu kadar çok yanıyor?"

 

"A-almila..." Annemin sesini duymamla Barın'dan ayrıldığımda yanına giderek oturmuştum ve "Annem..." demiştim elimi yüzüne yerleştirirken."İyi misin?"

 

"İyiyim kızım." Gülümsedi.

 

Gülümsemesi ile bende gülümsediğimde "Sen buradasın ya, yanımdasın ya..." elini kaldırdığında yüzümü okşamıştı ve "İyi olmamam için hiçbir sebep yok" demişti.

 

"Bundan sonra her zaman senin yanında olacağım."

 

"Söz mü kızım?"

 

Kafamı salladığımda "Söz" demiştim."Söz anne."

 

Annemin bakışları cümlem ile yavaşça Barın'a döndüğünde"Arkadaşın..." Gözü ile Barın'ı işaret ettiğinde "Bizi tanıştırmayacak mısın?" Demişti.

 

"Şey..." Barın'a ve daha sonra tekrardan anneme baktığımda "Barın..."

 

"Merhaba." Barın annemin yanına geldiğinde

"Ben Barın!" Demişti gülümseyerek.

"Almila'nın erkek arkadaşıyım."

 

Barın'ın kurduğu cümle ile ona baktığımda şaşkınlığımı gizlememiştim.

 

Anneme açık açık erkek arkadaşım olduğunu söylemişti.

 

Aslında bu durumu garipsemiştim.

Çünkü, bunca zaman Barın için sevgilim ya da erkek arkadaşım kelimesine kullanmamıştım.

 

Bu kelimeyi kimseye söylememiştim; ama şimdi Barın'ın bu kelimeyi kullanıyor olması utanmama neden olmuştu.

 

"Öyle mi?" Dedi annem bana bakarak.

Şaşırmıştı."Haberim yoktu."

 

Haberin olmayan bir süre şey yaşadım diyemedim.

 

Yıkıldığım, üzüldüğüm, paramparça olduğum günler oldu diyemedim.

 

"Bunları daha sonra konuşuruz anne." Anneme baktığımda "Sen dinlenmene bak şimdi olur mu?" Demiştim.

 

Annem kafasını salladığında "olur kızım" demişti ve gülümsemişti.

 

Ayağa kalkıp Barın'a baktığımda "Dışarı çıkalım mı?" Demiştim gözlerine bakarak.

 

"Olur, çıkalım." Elimi tekrardan tutarak kapıya ilerlediğinde dışarı çıkmıştık.

 

Dışarı çıkmam ile bakışlarım Alp'i bulurken gözlerimi devirmiştim.

 

Alp'in bakışları Barın'ın tuttuğu elime kaydığında sadece izlemiştim.

 

Ne ben elimi çekmiştim ne de Barın elimi bırakmıştı.Hatta, parmakları parmaklarımı daha sıkı kavramıştı.

 

Kafamı yanı başımda duran Barın'a çevirdiğimde nefretle Alp'e bakıyor olduğunu görmüştüm.

 

Ortam ne kadar sessiz olsa da, aramızda olan kasveti delicesine hissetmiştim; ama yine de tepkisiz kalmıştım.

 

"Ne işin var senin burada?" Alp'e baktığında ses tonumu düz tutmaya çalışmıştım.

 

Sesimde hiçbir duygu kırıntısı yoktu ve buz gibiydi.

 

Sinir bozucu bir şekilde bize bakıp güldüğünde "Bunu benim karşımda duran adama sormam lazım Almila" demişti.Barın'a baktığında "Asıl bu adamın burada ne işi var?" Demişti.

 

Kafamı Alp'in cümlesi ile Barın'a çevirmiştim.

Sadece Alp'i izliyordu.

 

"Bu seni ilgilendirmez!" Dedim sert bir dille.

"Kimin burada olduğu seni ilgilendirmez Alp!"

 

"İlgilendirir" dedi tekrardan ellerimize bakarken."Seninle ilgili olan her şey beni çok iyi ilgilendirir!"

 

"Bana bak!" Barın dişlerinin arasından konuşmaya başladığında "Yediğin dayak sana yetmedi sanırım!" Demişti tehditkar bir ses tonuyla.

 

Barın elimi yavaşça bırakıp Alp'e yaklaştığında

"Tekrarlamamızı ister misin?" Demişti.

 

Sinirlenmişti ve bunu yumruk yaptığı elinden anlamıştım.

 

"Barın!" Kolunu tuttuğumda "Bırak, Değmez!" Demiştim.

 

"Almila!" Barın bana döndüğünde gözünde oluşan saf öfkeyi görmüştüm."Geri çekil!" Cümlesi ile durup ona baktığımda "sana geri çekil dedim!" Demişti.

 

"Almila'yı etkilemeyi başarmışsın." Alp güldüğünde "Nasıl becerdin bilmiyorum; ama bu uzun sürmeyecek! Almila şu an bir boşlukta ve o boşluktan kurtulmak için sana sığınıyor.

Senin ona iyi geldiğini düşünüyor hepsi bu! Almila'nın bu tavrını sakın yanlış anlama!"

 

"Alp kes sesini!" Alp'e yaklaştığımda tam karşısında durmuştum."Saçma cümlelerini ve fikirlerini kendine sakla!"

 

"Gerçek bu Almila!" Dedi ellerini kaldırarak.

"Ben senin ilk aşkınım.Sen bana aşıksın... Bana."

 

"Ne!" Alaylı bir şekilde güldüğümde "Sana mı aşığım? Sen, sana aşık olduğumu mu düşünüyorsun gerçekten?" Dudaklarımı büzerken "üzüldüm şimdi..." demiştim.

"Yani, bunları düşünüyor olman çok saçma bir şey Alp! Çünkü, ben sana aşık değilim, seni sevmiyorum, seni hatırlamıyorum bile!"

 

Kafasını salladı ve "yalan..." dedi gülerek.

 

"Sen hastasın!" Dedim bir adım geri giderken.

"Sen gerçekten hastasın ve sana üzülüyorum!"

 

"Hasta olan ben miyim?" Bağırdığında

"Gerçekleri söylemek ne zamandan beri hastalık oldu?" Demişti.

 

"Ee yeter ama!" Barın, Alp'i boğazı birden tuttuğunda onu duvara sert bir şekilde yaslamıştı."O sesini bir kere daha duyarsam..." sinirle güldüğünde "Seni öldürürüm!" Demişti.

"Bir daha asla sevdiğim kıza sesini yükseltme! Yoksa, dilin ağzında olmaz! Duydun mu lan beni?"

 

"Barın!" Kolundan tuttuğumda Barın'ı sakinleştirmeye ve ayırmaya çalışmıştım.

"Yapma!"

 

"Ne oluyor burada?" Ceyda yanımıza koşarken "Ne yapıyorsun sen?" Demişti panik içinde.

"Çabuk bırak Alp'i!" Alp'in yanına gittiğinde aralarına girmeye çalışmıştı ve "Kimse yok mu ya bu hastane de?" Ceyda bağırdığında "Biri bize yardım etsin!" Demişti.

 

"Barın!" Barın beni duymazken bakışlarım kıpkırmızı kesilmiş Alp'e değmişti.

 

Korkum Alp değildi.

Korkum, Barın'ın bir şey yapacak olma düşüncesiydi.

 

Gücümü toplayıp kolundan tuttuğumda birden kendime çevirmiştim ve "Yeter!" Demiştim gözlerine bakarak."Lütfen, yeter!"

 

Barın gözlerime bakarken "tamam..." demişti sakin kalmaya çalışarak."Tamam, bıraktım."

 

"Almila Hanım?" Hemşire yanımıza geldiğinde "Bir sorun mu var?" Demişti.

 

"Hayır." Kafamı iki yana salladığımda Ceyda'ya ve Alp'e bakmıştım."Bir sorun yok!"

 

"Ben annenizi taburcu edebileceğinizi söylemek için gelmiştim" dedi."Eve götürebilirsiniz."

 

"Öyle mi?" Dedim büyük bir sevinçle.

 

"Evet" dedi karşımda duran hemşire."İsterseniz işlemleri halletmek için benimle gelin."

 

"Olur." Barın'a bakarken "Geliyorum hemen" demiştim.

 

Barın'a bakarak gitmesi için işaret verdiğimde Barın 'ne var' dercesine bana bakmıştı.

 

Sinirliydi ve Alp'e tekrardan saldırmak için zaman kolluyor gibiydi.

 

Gözlerimi gözlerine daha dikkatli değdirdiğimde Barın işaretimi anlamış olacak ki "peki..." demişti ve Alp'e son kez sinirli bir şekilde bakarak önüne dönüp yürümeye başlamıştı.

 

Barın'a bakıp Alp'e bakışlarımı çevirdiğimde hayal kırıklığı ile beni izlediğini görmüştüm.

 

Göz devirirken "sizde buradan hemen defolun ve gidin!" Demiştim ve bir şey söylemelerine bile fırsat vermeyip bende Barın'ın peşinden yürümeye başlamıştım.

 

Çıkış işlemlerini halledip eve vardığımızda annemi yatağa yatırmıştım ve çorba yaparak yanına geri dönmüştüm.

 

Annem çorbayı görüp mızmızlandığında "Anne içer misin şu çorbayı?" Demiştim.

 

Elimdeki kaşığı ağzına götürdüğümde kafasını kenara çekmişti ve "yemeyeceğim" demişti.

"Ayrıca, bana hasta muamelesi yapma Almila!İstemiyorum!"

 

"Anne..." Elimdeki çorba kasesini annemin yanında duran komidinin yanı başına bıraktığımda "Yapma böyle..." demiştim.

"Zaten kendimi yeterince suçlu hissediyorum."

 

"Almila?" Cümleme şaşırırken "Hayır!" Demişti kafasını sallayarak."Suçlu değilsin kızım.Ayrıca,

neden kendini suçlu hissediyorsun ki?"

 

"Hastaneye düşmene neden olduğum için olabilir mi? Anne ben senden çok özür dilerim.Senden şüphelendiğim için, seni suçladığım için, durumunu bildiğim halde..."

 

"Hayır, hayır!" Dedi kafasını iki yana sallayarak."Senin hiçbir suçun yok! Sakın bir daha böyle düşünme." Gözleri dolmuştu; ama ağlamamak için kendini zorluyordu."Hepsi benim suçum! Eğer aklında şüphe kalıyorsa, bunun nedeni benim son zamanlarda sana yaşattıklarım! Annen olarak yanında durmayışım!"

 

"Anne, bu konuları kapatsak olur mu? Çünkü, bu konuyu konuşmanın artık bir anlamı kalmadı.Önemi de..."

 

"Kızım..." Yatakta biraz daha diklendiğinde yan dönerek ellerimi elleri arasına almıştı.

"Sana bir soru soracağım ve sende bana doğru cevap vereceksin söz mü?"

 

"S-söz" dedim anlamayarak.

 

"O mektup... Onu sana kim verdi Almila? O mektup sana nasıl ulaştı?"

 

Annemin bana bu soruyu bir gün soracağını biliyordum.Bir cevap arayacağını biliyordum; ama ben nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum.

Anneme bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyordum.

 

"Bu konuyu sonra mı konuşsak? Çünkü, senin dinlenmen gerekiyor."

 

Annem yüzüme bakmaya devam etti.

Cevabını alana kadar beni asla bırakmayacaktı.

Kendimden biliyordum.Çünkü, bu huyumu annemden almıştım.

 

"Tamam" dedim derin bir nefes alarak."Ama bana söz ver sakin olacaksın tamam mı?"

 

Kafasını salladığında "anlat!" Demişti.

 

"Anne..." Nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

Panik yapacaktı.Sorular soracaktı; ama bunların cevabını veremeyecektim.Ona gerçekleri anlatamayacaktım.Barın'a bile söylemediğim, söyleyemediğim özelini anneme açıkça anlatamazdım.Bunu yapamazdım.

 

"Ben, bu mektubu aldığım gün kaçırıldım."

 

"Ne?" Dedi annem bağırarak."N-nasıl" Ayağa kalktığında "Almila nasıl kaçırıldın?" Demişti panik içinde.

 

"Anne sakin ol!" Kolundan tuttuğumda yatağa geri oturtmuştum ve "Anlatacağım!" Demiştim gözlerine bakarak."Her şeyi anlatacağım; ama ilk başta sakin olup, beni sözümü kesmeden dinlemen gerekiyor! Anladın mı?"

 

"Almila, bundan sonra benimle sakın anlaşma yapma! Şimdi yanıma otur ve bana her şeyi baştan sona anlat!"

 

"Anne, sakin ol ya!" Annemin yanına oturduğumda ona bakmıştım ve "Her şeyi anlatacağım" demiştim.

 

Her şeyi olmasa da bir kısmını.

 

"Buradan gittikten sonra bir süre Beril'de kalmaya başladım." Anneme baktığımda gözünü bile kırpmadan beni dinliyor olduğunu görmüştüm."Sonra bir gün dışarı çıktığımızda bir adamın beni takip ettiğini anladım.Barın evin önüne koruma koydu ve güvenliği sağladı; ama bir gün Beril ile klübe gittiğimizde adam beni kenara sıkıştırdı.Bana birinin selamını getirdiğini söyledi." Annemin eline baktığımda parmakları ile oynadığını görmüştüm."Sonra... sonra işte Barın'ın yanına gittim.Orada kalmaya başladım Beril ile birlikte.Nasıl oldu bilmiyorum; ama Barın ve Mert'in evde olmadığı gün saldırı düzenlendi." Elimi saçıma götürdüm ve kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Hatta o gün Beril vuruldu."

 

"Ne? Beril vuruldu mu? Bu..." dedi.Şaşırmıştı."Bu nasıl olabilir?" Yataktan kalktı ve sağa sola yürümeye başladı."Sen kaçırılıyorsun ve benim bundan yeni haberim oluyor öyle mi kızım?"

 

"Anne..." dedim ayağa kalkarken."Ben..."

 

"Neyim ben kızım burada? Ben senin annen değil miyim?"

 

"Anne benim sana nasıl haber vermemi bekliyorsun ki?" Sinirlenmeye başladığımda "Ben bu evde değildim tamam mı? Senin hayatında değildim! Ne dememi bekliyordun ki sen? Gelip sana her şeyi hiçbir şey olmamış gibi anlatmamı mı? Bunu mu bekliyordun gerçekten!" Gözümden düşen yaşları elimin tersi ile silip anneme baktığımda "Ben o kalabalığın içinde bile yalnızdım!" Demiştim.

"Sen yoktun! Ne kaçırılmadan önce ne de kaçırdıktan sonra sen yoktun! Sen Ceyda ile burada otururken ben hep senin aramanı bekledim! Gel demeni bekledim.Sana olan kırgınlığımı içime atmaya çalıştım!"

 

"Kızım..." Annem yanıma yaklaştığında kollarını kaldırarak bana sıkıca sarılmıştı ve "Özür dilerim..." demişti."Seni hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim.Sana iyi bir anne olamadığım için özür dilerim!"

 

Annemden ayrıldığımda kafamı iki yana sallamıştım ve "Özür dileyince hiçbir şey değişmiyor anne!" Demiştim."Aslında benim tekrardan buraya gelmem bile hataydı! Hatta şu an burada durmam bile hata!"

 

"Kızım ne olur... Ne olur birkaç gün yanımda dur.Hem ben seni bırakamam ki.O çocuğa da güvenemem zaten." Barın'ı kastetmişti."Seni onun yanına gönderemem ki!"

 

"Anlamadım?" Dedim anneme bakarken."Şu an konuyu Barın'a nasıl çektin?"

 

"Onun yüzünden kaçırıldın sen! Onun yanındayken kaçırıldın!"

 

"Onun yüzünden olmadı anne! Eğer, bir suçlu arıyorsan bu sensin! Sen Ceyda'yı bu evden yollasaydın ben gitmezdim! Gitmediğim için de kaçırılıp kül olmuş bir evden kurtarılmak zorunda kalıp, bu lanet olan mektubu buraya getirmezdim!" Nefes almadan kurduğum cümle ile anneme baktım.Hiçbir şey söylemeden bana baktı."Sen... kül olmuş bir evden mi kurtarıldın?Seni yakmaya mı çalıştılar?"

 

"Artık bir önemi yok! Olan oldu.Oldu ve bitti!"

 

"Sana bunları ben mi yaşattım?" Kendini suçladı."Bunlar benim yüzümden mi oldu?" Dolu dolu olan gözleri ile bana baktı."Seni kaçıranlar kim Almila?" Dedi."O, seni kaçıranlar senden ne istedi?"

 

"Bilmiyorum." Kestirip atarken "Ben çok yorgunum anne..." demiştim."Bu günlük burada kalıyorum; ama yarın gideceğim."

 

Annemin cevap vermesini bile beklemeden arkamı döndüğümde arkama bile bakmadan odadan çıkmıştım.

 

Odama girip direk yatağa yattığımda uyumaya çalışmıştım; ama başarılı olamamıştım.

 

Bakışlarım tavana değerken ne kadar süre burada böyle durduğumu bile hatırlamamaya başlamıştım.

 

Kafamı boğan ve işgal eden düşünceler beni yorarken rahat nefes bile alamıyordum.

Gözlerim sızlıyordu; ama kapatamıyordum.

Yataktan kalkıp nefes almak istiyordum; ama yapamıyordum.

 

Düşüncelerim beni ele geçirmişti sanki; ama ne yazık ki düşüncelerimden kurtulamıyordum.

 

Yatakta sağa dönüp gözlerimi kapatmaya

çalıştığımda tekrardan başarılı olamamıştım.

 

Daha fazla böyle yatamayacağımı anladığımda yataktan kalkmıştım ve cama doğru ilerleyerek dışarıyı izlemeye başlamıştım.

 

Hava soğuktu ve rüzgar vardı.Rüzgar yüzüme vurup saçlarımı uçuşturduğunda gözlerimi kapatmıştım ve yüzüme vuran soğuğu hissetmek istemiştim.

 

Biraz da olsa nefes almamı sağlayan soğuğu içime çekmek istemiştim.

 

Gözlerimi kapatıp soğuğu hissettiğimde biraz da olsa rahatladığımı hissetmiştim.Sanki, yüzüme vuran rüzgar kafamda olan düşünceleri de alıp çok uzağa atmış gibiydi; ama her güzel şeyin sonu olduğu gibi yaşadığım bu anında bir sonu olmuştu.

 

Gözlerim kapalıyken camımdan bir ses gelmişti ve korkarak gözlerimi açmıştım.

 

Camdan dışarı etrafa göz gezdirdiğimde gördüğüm tanıdık yüzle bir adım geri gitmiştim ve "E-erhan?" Demiştim sesimin titremesine engel olamayarak.

 

Olduğum yerden geri geri gidip koşmaya başladığımda odamdan çıkmıştım ve ses çıkarmamaya özen göstererek merdivenlerden aşağıya inip dış kapıya ulaşmıştım.

 

Arkamı dönüp etrafı kolaçan edip kimsenin olmadığını anladığımda kapıyı açmıştım ve evin arka tarafına giderek Erhan'a yaklaşıp "senin ne işin var burada?" Demiştim.

 

Ellerim ile göğsüne vurup ittirirken "Sen hangi yüzle buraya gelebiliyorsun?" Demiştim.

"Buraya gelecek cesareti kendinde nasıl buluyorsun?"

 

"Owww" dedi bana bakıp gülerken."Sakin ol ama yengecim!" Kafasını iki yana salladığında

"Böyle olmaz..." demişti."Bu şekilde anlaşamayız."

 

"Ne istiyorsun?" Dedim dişlerimin arasından konuşurken."Hem sen burayı nasıl buldun?"

 

"Hadi ama yengecim! Senin gibi zeki biri böyle bir soru nasıl sorar anlamıyorum gerçekten ben." Geri geri gittiğinde sırtını duvara yaslamıştı ve sırıtarak "Ben seni görmeye geldim!" Demişti."Nasıl olduğunu merak ettim.Malum seni en son bıraktığımda etrafını ateşler sarmıştı!"

 

"Sen ne iğrenç, ne kötü bir insanmışsın! Sana insan demek bile hakaret olur!"

 

"Buraya senin kinini dinlemeye gelmedim küçük hanım!" Dedi.Sesi ciddileşmişti."Ben buraya sana tek bir şey söylemek için geldim."

 

"Ne istiyorsun?"

 

"Barın'a her şeyi anlatmanı istiyorum Almila.

Hemde hemen!"

 

"Ne?" Kafayı mı yemişti?

 

"Doğru duydun.Barın'a her şeyi anlatmanı istiyorum! Hemde hemen! Vakit kaybetmeden."

 

"Sen ne dediğinin farkında mısın?"

 

"Farkındayım."

 

"Yapamam!"

 

"Yaparsın yengecim."

 

"Yapamam!"

 

"Yaparsın dedim!"

 

"Benden bunu isteme Erhan! Şu an zamanı değil! Hemde hiç değil."

 

"Zamanının gelip gelmemesi beni hiç ilgilendirmiyor." Ellerini birleştirdiğinde "Ben Barın'ın acı çektiğini görmek istiyorum ve bunu hemen istiyorum!" Demişti öfkeyle.

 

"Neden böyle yapıyorsun? Neden Barın'ı üzmeye çalışıyorsun? Neden onun canını yakmaya çalışıyorsun?"

 

"Nedenini çok iyi biliyorsun!"

 

"Tek neden bu olamaz." Kafamı iki yana salladığımda "Sensin başka bir derdin var Barın ile.Ne olduğunu bilmiyorum; ama elbet ortaya çıkacak!"

 

"Bana bak küçük hanım!" Dişlerini sıkarak kurduğu cümle ile işaret parmağını kaldırıp gözlerini gözlerime dikmişti."Haddin olmayan durumlara burnunu sakın sokma tamam mı? Yoksa borçlu olan sen olursun! Senden ricada bulunmuyorum.Açık açık ve tane tane söylüyorum! Barın'a her şeyi anlatacaksın.Eğer anlatmazsan en acı yoldan ben anlatırım! Duydun mu beni?"

 

Hiçbir şey söylememiştim.

Tepki bile vermemiştim.

Sadece boş gözler ile hiçlikteki gözlerine bakmıştı.

 

"Duydun mu beni?" Dedi tekrardan."Eğer sen söylemezsen, ben söylerim!" Bir adım bana yaklaştığında "Ve emin ol benim söyleme şeklim senin söyleyeceğin gibi nazik ve kibar olmaz! En acılı yönden olur!"

 

"Duydum." Gözlerinin içine bakmıştım.

"Ama benimde bir şartım olacak."

 

"Nedir o?"

 

"Bana anlatmam için süre vermeni istiyorum.İki gün... Bana iki gün ver."

 

"Tamam." İtiraz etmemişti."Kabul ediyorum.İki gün..." parmağını havaya kaldırdı ve iki yaparak "İki gün süren var Almila!" Dedi."Eğer iki günün sonunda söylemezsen ben söylerim!"

 

Nefret ile gözlerine baktığımda "bittiyse git!" Demiştim.

 

Erhan güldüğünde "bitti..." Tekrardan sırıttığında "İyi geceler küçük hanım!" Demişti ve yanımdan geçerek gözden kaybolmuştu.

 

Erhan'ın gözden kaybolması ile benimde mutluluğa dair olan inancım kaybolmuştu.

 

Bölüm sonu...

 

Merhaba arkadaşlar...

Yeni bir bölüm ile sonunda karşınızdayım.

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. ✨

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın lütfen. ✨

 

Yeni bir bölüm ile görüşmek üzere...

Kendinize iyi bakın. ✨

Loading...
0%