Yeni Üyelik
47.
Bölüm

Bölüm 47: “Yeni Başlangıçlar”

@aleynay0

Bazen hayatımızda yeni başlangıçlar yapmak gerekir.

 

Kimsenin olmadığı bir hayata başlayıp, kendi benliğimizi bulmak gerekir.

 

Bende öyle yapmıştım.

Her şeyi unutup yepyeni bir hayata başlamıştım.

 

Zor olmuştu; ama başarmıştım.

Canım yanmıştı; ama yaşadıklarımı düşünerek güç bulmuştum.

 

İki yıl önce... Ceyda bana gerçekleri anlattığında dünyalar başıma yıkılmıştı.

 

Nefesim kesilmişti.

 

Yaşadıklarımın bir yalan olduğunu düşünerek elimi karnıma götürmüştüm.

 

Ellerim titremişti.

Dişlerimi dudaklarıma geçirerek ağlamamı baştırmıştım.

 

Yapamamıştım.

Başarılı olamamıştım.

 

Sahi... ben tam olarak nerede başarılı olmuştum?

 

Gülmüştüm.

Sessizliğin ortasında kahkahalarım yankılanırken birden kahkahalarıma eşlik edercesine yağmur yağmıştı.

 

Sonra birden durmuştum.Boş olan yola bakmıştım.Yürümeye başlamıştım.

 

Yağmur şiddetini arttırırken saçlarımdan aşağıya sular süzülmeye başlamıştı.

 

Belki de saçlarımdan süzülün bu yaşlar akıtamadığım göz yaşlarımdı.

 

İki elim karnımı sararken nereye gittiğimi bile bilmeden yürümüştüm.

 

Hiçbir şeyi umursamamıştım.

 

Telefonum çantamın içinde çalarken bile tenezzül edip açmamıştım.

 

Kim olduğunu tahmin etmiştim; ama elimi çantama atmaya bile cesaret edememiştim.

 

Kendimi zorlamıştım.

Telefonu açmamak için gözlerimi kapatıp derin derin nefesler almıştım.

 

Sonra kulaklarımda bir araba sesi yankılanmıştı.Birden yanımda durmuştu.

 

Bakışlarım yanımda duran arabaya kaydığında camı açmıştı ve biraz eğilerek bana bakmıştı.

 

"Yardıma ihtiyacınız var sanırım?" Arabanın içinde bana cevap bekleyen gözlerle bakan yabancıyı incelediğimde kafamı sallamakla yetinmiştim sadece.

 

"İsterseniz size yardımcı olabilirim?"

 

Bana yardımcı olmak istediğini söylemişti.

İnanmalı mıydım?

Yardımını kabul etmeli miydim?

 

Hiç kimseye inancım kalmamıştı.

Herkes güvenimi paramparça etmişti.

 

Bakışlarım bana ısrarla bakan yabancıyı bulduğunda "korkmanıza gerek yok" demişti.

"Ben sadece yardım etmek istemiştim."

 

"Sizinle ilgili değil bu.Ben sadece..."

 

"Islanıyorsunuz."

 

"Efendim?"

 

"Yağmurdan dolayı..." dedi.Elini kaldırdı ve yağan yağmuru gösterdi."Islanıyorsunuz."

 

Cümlesi ile üstümü incelemiştim.Kafam o kadar doluydu ki... sırılsıklam olduğumu anlamamıştım bile.

 

"Sorun değil" demiştim yalandan bir gülümseme yollayarak."Ben yağmuru severim.

Aynı şekilde yağmurda ıslanmayı da."

Cümlemi bitirmemle eş zamanlı olarak bir ses duymuştum.Gök gürültüsü sesi.Duyduğum sesle birlikte yerimden sıçrarken arabada bulunun yabancı adamın bakışları beni bulmuştu.

 

"Aynı şeyi gök gürültüsü için söyleyemezsiniz sanırım."

 

Kafamı iki yana sallarken "lütfen..." demişti.

"Gelin ve sizi istediğiniz yere bırakayım."

 

Yağmur şiddetini ne kadar arttırırsa onunla birlikte gök gürültüsü de o kadar artıyordu.Gök gürültüsü ile pek aram yoktu ve bu yüzden ise ricasını ne kadar tanımasam da geri çeviremezdim.

 

Çevirmemiştim de.

 

Arabaya yaklaşıp kapıyı açmıştım ve içine binerek bana bakan adama dönmüştüm.

 

"Teşekkür ederim" demiştim."Yardımınız için."

 

"Önemli değil" demişti gülümseyerek."Bu arada..." elini bana doğru uzatmıştı ve durmuştu."Ben Cüneyt Doğan."

 

Adının Cüneyt olduğunu öğrendiğim adam bana elini uzatıp beklerken bende elimi uzatmıştım ve sıkmıştım.

"Memnun oldum.Bende Almila... Almila Akay."

 

"Memnun oldum Almila.Ah! Almila dememde bir sakınca yoktur umarım?" Merak dolu bakışları beni bulduğunda kafamı iki yana sallamıştım."Hayır, yok."

 

Elini elimden çekip arabayı sürmeye başladığında nereye gideceğimi sormuştu.

 

Gideceğim bir yerim yoktu.

 

Kimsem kalmamış gibiydi.Kendimi bu dünyada o kadar yabancı hissediyordum ki... sanki, her şey bana yabancıydı.

 

Kendimi toplayıp Cüneyt'e döndüğümde annemin adresini vermiştim.

 

Annem ile açığa kavuşturmam gereken bir hesap vardı.

 

Bana bunu neden yaptığını sormam gerekiyordu.

 

Gözlerinin içine bakarak hesap sormam gerekiyordu.

 

Cüneyt'e adresi söylemem üzerine annemin evine doğru yol aldığında bana söylediği yalanları düşünmüştüm.

 

Kalbimi nasıl paramparça ettiğini düşünmüştüm.

 

Babamı nasıl aldattığını düşünmüştüm.

 

Babam onun yüzünden ölmüştü ve bunların yaşanmasına rağmen yüzü hiçbir şekilde kızarmamıştı.

 

Bana bakarken hiç pişmanlık duymamıştı.

Gözlerinde hiç pişmanlık görmemiştim.

 

Kafamı cama yaslayıp bunları düşünürken arabanın birden durması ile geldiğimizi anlamıştım.

 

Kafamı yasladığım camdan kaldırıp evimize baktığımda tırnaklarımı avuçlarıma geçirmiştim.

 

Ne kadar hesap sormak istesem de arabadan cesaret edip inememiştim.

 

Gözlerim dolarken birden ağlamaya başlamıştım ve nefes alamadığım için hızlıca arabadan inmiştim.

 

Canım o kadar çok yanıyordu ki... ne yapmam gerektiğini bile bilmiyordum.

 

Ağlamam daha da şiddetlenirken omzumda hissettiğim bir el ile bakışlarım Cüneyt'e değmişti.

 

"İyi misin?" Dedi.Elinde duran suyu bana uzattı ve "al..." dedi."İç, rahatlarsın."

 

Ellerim titrerken Cüneyt'in elinde duran suyu almıştım ve içmiştim.Şişeyi dudaklarımdan çektiğimde tam Cüneyt'e uzatıyordum ki birden elimden düşmüştü.

 

Şişenin düşmesi ile o an bir adım geri gitmiştim."Özür dilerim!" Dedim birden.

 

"Önemli değil..." dedi Cüneyt."Lütfen sakin ol!"

 

Elimle saçlarımı düzeltip Cüneyt'e baktığımda kafamı sallayarak "ben sakinim..." dedim.

Bakışlarım evin dışına doğru döndüğünde ışıkların yanılı olduğunu görmüştüm.

 

Cüneyt'e bakıp gülümsediğimde "teşekkür ederim" dedim."Buraya kadar zahmet ettin."

 

"Önemli değil Almila.Teşekkür etmene gerek yok." Gözleri gözlerime değdiğinde "yanlış anlama; ama bir şey söylemek istiyorum" demişti.

 

"Söyle" dedim meraklı bakışlarımı üzerinde gezdirerek.

 

"Kötü görünüyorsun.Burada seni beklememi ister misin?"

 

İlk defa tanışmış olduğum birinin beni düşünmesi garibime gitmiş olsa da bir şey söylememiştim.

 

"Teşekkür ederim" demiştim gülümseyerek.

"Ama... sana yeteri kadar zahmet verdim zaten.Dahasına gerek yok."

 

"Peki...o zaman tekrardan görüşmek üzere.

Kendine çok dikkat et."

 

"Sende..."

 

Cüneyt arkasını dönüp arabaya doğru gittiğinde içine yerleşerek arabayı çalıştırmıştı.

Cüneyt arabanın içinde bana el salladığında bende sallamıştım ve arkamı dönerek eve doğru ilerlemeye başlamıştım.

 

Ayaklarım ne kadar geri geri gitse de cesaretimi toplamam gerekiyordu.

 

Babam için bunu yapmam gerekiyordu.

Babama yaşattıklarının hesabını sormam gerekiyordu.

 

Eve doğru ilerleyip kapının önünde durduğumda ellerimin titremesine engel olarak zile basmıştım.Elimi zilden çekerken kapının bir an önce açılmasını beklemiştim.Kapının önünde kısa bir süre durduğumda sonunda kapı Ayfer Abla tarafından açılmıştı.

 

"Almila?" Dedi bana büyük bir sevinç ile bakarak."Sen mi geldin?" Gözleri ile yüzümü incelediğinde birden surat ifadesi değişmişti.

"Almila... kızım? Sen iyi misin?" Kafamı iki yana sallarken dudaklarımdan zorla dökülen o kelimeyi söylemiştim."Annem... nerde?"

 

"İçeride..." dedi eliyle işaret ederek."Bir şey mi oldu?"

 

Evden içeri adım attığımda "bizi biraz annemle baş başa bırakabilir misin acaba?" Dedim.

 

Kafasını sallarken "tabii..." dedi."Bırakırım."

 

Ayfer Ablaya gülümseyip içeri girdiğimde oturma odasına doğru ilerleyerek içeri girmiştim.Annem koltukta oturmuş hiçbir şey olmamış gibi kitap okuyordu.

 

İçeri tamamen girdiğimde bakışları beni bulmuştu.Beni gördüğünde ilk başta şaşırsada sonradan elinde bulunan kitabı birden bırakıp ayağa kalkmıştı.

 

"Almila?" Demişti bana doğru gelerek.Tam yanıma doğru yaklaştığında elimi birden kaldırdım ve durmasını sağladım.

 

"Sakın..." dedim kafamı iki yana sallayarak.

"Sakın bana yaklaşma!"

 

"Kızım?" Dedi."Sen iyi misin?"

 

"Bana kızım deme!" Dedim gözlerimi gözlerine değdirerek."Senin gibi bir kadın bana kızım diyemez!"

 

"Almila sen ne diyorsun! Bu nasıl bir konuşma tarzı böyle?" Şaşkın bakışları ile beni incelediğinde kafamı iki yana salladım.

 

"Hak ettiğin gibi konuşuyorum seninle!

Sen neyi hak ediyorsan seninle o şekilde konuşuyorum!" Bağırarak kurduğum cümle ile annemin yüzünde oluşan korkuyu görmüştüm.

 

"Kızım sen neye bu kadar sinirlendin? Ne oldu sana böyle?"

 

"Hala kızım diyor ya!" Dedim gülerek."Hala bana utanmadan kızım diyorsun! Ve bunu derken bile yüzünde hiçbir utanma duygusu olmuyor!"

 

"Almila sana ne dememi bekliyorsun?"

 

"Gerçekleri mesela!" Kurduğum cümleyle birlikte annemin yüzü değişirken "gerçekler mi?" Demişti."Ne gerçeklerinden bahsediyorsun sen?"

 

"Numara yapma! Sen ne olduğunu gayet iyi biliyorsun!"

 

"Ben hala anlamıyorum..." dedi kafasını sallayarak."Ben hiçbir şey anla..." annemin cümlesini kesen şey bağırarak söylediğim cümle olmuştu.

 

"Babam!" Demiştim bağırarak."Babam ile ilgili gerçeği istiyorum senden!"

 

"Baban mı?"

 

"Bana sakın masum numarası yapma! Çünkü, ben her şeyi biliyorum! Ceyda bana her şeyi anlattı!"

 

"Sana ne anlattı?" Dedi korku dolu bakışlarını üzerimde gezdirerek.

 

"Her şeyi" dedim tekrardan."Babamın..." sanki o an nefes alamadım."Babamın neden öldüğünü,senin..." kelimeler boğazımda düğümlenmişti."Senin babamı aldattığını." Yanağımdan süzülen yaşları silerken "kiminle aldattığını..." hıçkırarak ağlamaya başladığımda "neden?" Dedim sadece."Neden bunu babama yaptın?"

 

Annem ağlamaya başladığımda yanıma doğru gelmeye çalışmıştı."Yaklaşma!" Dedim büyük bir nefret kusarak."Bana yaklaşma!"

 

"Almila ben..." dedi.

 

Sustu.

Hiçbir şey söylemedi.

Sadece baktı.

 

"Verecek bir cevabın yok öyle değil mi?" Dedim.

 

Güldüm.

 

Hatta öyle bir gülmüştüm ki annem şaşırarak bana bakmıştı.

 

"Koskoca Nilüfer Akay'ın söyleyecek hiçbir şeyi yok öyle mi?" Dedim.Tam yanımda duran masanın üstündeki heykeli alıp yere fırlattığımda "söyleyecek hiçbir şeyin yok öyle mi!" Dedim bağırarak.

 

Annem korku dolu bakışlarını üzerimde gezdirdiğinde yanaklarından akan yaşları görmüştüm.

 

"Her şeyin yalanmış!" Dedim.Dizlerimin üzerine çöktüğümde "babama olan sevgin, bana olan sevgin, o yalandan ağlamaların, hepsi... hepsi bir yalanmış."

 

"Değildi..." dedi kafasını iki yana sallarken.

"Sana olan sevgim hiçbir zaman yalan değildi kızım."

 

"Bana kızım deme!" Dedim nefret dolu bakışlarımı üzerinde gezdirirken."Sen anne olmaya bile layık değilsin! Bu yüzden lütfen bana artık kızım deme!"

 

"Lütfen..." dedi ağlayarak."Lütfen böyle söyleme."

 

Eskiden karşımda ağlamasına bile dayanamadığım kadının şu an akıttığı hiçbir göz yaşını umursamıyordum.

 

Karşımda hıçkırarak ağlarken bile hiçbir duygu içimde barındırmıyordum.

 

Annem karşımda ağlamaya devam ederken "neden?" Dedim tekrardan."Neden bunu yaptın bize?"

 

"Ben böyle olmasını istememiştim."

 

"İstememiştin?" Dedim anlamayarak.

 

"Tam olarak neyi istememiştin? Babamın senin yüzünden ölmesini mi istememiştin yoksa Barın'ın babası ile birlikte büyüyememesini mi? Tam olarak neyi istememiştin!"

 

"Barın'ın mı?" Dedi şaşkınlık ve korku gözlerinde belirirken."Barın, onun oğlu mu yani?"

 

Kafamı evet anlamında sallarken "Barın'ın babasıymış" dedim.Kelimeler dudaklarımdan dökülürken ağlamamı bastırmaya çalışmıştım."Sen bizi mahvettin" dedim hıçkırarak ağlamaya başladığımda."Sen babamın, benim, bizim... hepimizin hayatını altüst ettin!"

 

"Bunları yaşatmak istememiştim.Sana bunları yaşatmak hiçbir zaman istememiştim." Annemde benimle birlikte ağlamaya başladığında "neden o zaman?" Dedim göz yaşları içinde."Neden yaptın bunu? Neden babamı aldattın.Neden ölmesine sebep oldun?"

 

"Sadece sevdim!" Dedi.Söylerken tereddüt bile etmedi."Sevdiğimi zannettim kızım."

 

"Sevdiğini?"

 

Kafasını evet anlamında sallarken derin bir nefes almıştı."Ben babanı çok seviyordum Almila" dedi.Hatta o kadar çok seviyordum ki... onunla birlikte her türlü yaşamayı göze almıştım.Her şeyiyle.İyisi ile kötüsü ile onu kabul etmiştim; ama bir gün bir şey oldu.Babanın işleri kötü gitmeye başladı.O süre zarfında ben babanın yine yanında oldum; ama ben her babanın yanında olduğumda baban benden bi o kadar uzaklaşmaya başladı.Sonra bir gün iş için ortak bulmaya karar verdi." Gülümsedi."Buldu da."

 

"Orhan..." dedim.Gözlerimi annemin gözlerine kenetledim."Orhan Soylu."

 

Annem kafasını sallarken "evet..." dedi.Eliyle göz yaşlarını sildiğinde "Orhan ilk geldiğinde hiçbir şey yoktu Almila.İnan bana.O ilk geldiğinde böyle bir şey aklımdan bile geçmezdi; ama bana yaklaşmaları, beni önemsemesi, gülümsememi sağlaması o kadar çok hoşuma gitmişti ki... karşı koyamadım."

 

Annemin anlattığı şeyler midemi bulandırsa da sadece dinlemiştim.Anlatacağı her şeyi dinlemek istemiştim.

 

"Ve kendince babamı aldatmak için çok güzel ve anlamlı bir bahane buldun öyle mi?"

 

"Bahane değil!" Dedi."O an bana bahane olarak gelmemişti Almila.O zamanlar sevgiye o kadar muhtaç hissetmiştim ki... Orhan'a sığınmıştım."

 

Annemin cümlelerini duymamazlıktan gelmeye çalışırken kafamı iki yana salladım."Ben bunları duymak istemiyorum ya!" Dedim."Ben bunları dinlemek istemiyorum.Ben tek bir şey duymak istiyorum.Babam nasıl canına kıydı? Ben senden bunu duymak istiyorum!"

 

"Bir gün..." dedi."Baban bizi Orhan ile yakaladı.O arada bir tartışma oldu ve baban Orhan'ı öldürdü.Ben... ben saklayalım dedim; ama beni dinlemedi.O kadar çok vicdan azabı çekiyordu ki bir gün odada onu asılı bir şekilde gördüm."

 

Kalbimin o an durduğunu hissettim.

O an sadece babamı düşündüm.

O an sadece yaşadıklarını düşündüm.

 

Tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim ve derin derin nefesler almaya çalıştım.

 

Başım dönüyordu; ama bu umrumda bile değildi.

 

"Pişman mısın peki?" Dedim.Merak ettiğim soruyu gözlerinin içine bakmadan sordum.

 

Bakamamıştım.Belki de söyleyeceği cümleden korkmuştum.

 

"O dönem pişman değildim Almila; ama baban kendini öldürdükten sonra vicdan azabı çektim.Her gün öldüm."

 

"Ben o vicdan azabını sende hiçbir zaman göremedim anne" dedim.Gözerinin içine baktım."Bana kızım diyip sarıldığında senden o vicdan azabını alamadım ama ben!" Gülümsedim.Gülümsemem ile yanaklarıma tekrardan yaşlar düştü.Bir an bile kurumayan göz yaşlarım bu sefer babam için döküldü.

"Hoş! Gerçi seninle biz hiçbir zaman doğru düzgün yakın olmadık ki! Ben senden hiçbir zaman doğru düzgün bir anne sıcaklığı alamadım ki!" Dedim.

 

Annem kafasını iki yana sallarken "öyle öyle..." dedim."Sen bana hiçbir zaman yakın olmadın! Ben her zaman babamı aradım.Yanıma gelmesini bekledim her gece! O... o yağmurun yağdığı günler gökgürültüsü varken ben yorganın altına sığınmıştım.Dua etmiştim.Babamın bana gelip sarılması için hep dua etmiştim!" Kafamı iki yana sallarken dudaklarım titremişti."Ama gelmedi..." dedim.

"Babam senin yüzünden bana gelmedi! Babam senin yüzünden bana sarılmadı!"

 

"Özür dilerim." Dedi.

 

Sanki özür dilemesi babamı geri getirecekmiş gibi.

 

Yaptıklarını geri alacakmış gibi.

 

"Özür dileme! Sen bundan sonra sakın benden özür falan dileme.Çünkü... çünkü, bunun hiçbir anlamı yok ve olmayacakta!" Ayağa kalkıp kendime çeki düzen verdiğimde "bundan sonra benim senin gibi bir annem yok!" Dedim. Cümlem ile annem bir adım geri giderken hıçkırarak ağlamaya başlamıştı."Seni bundan sonra görmek istemiyorum! Sesini bile duymak istemiyorum!"

 

"Almila..." dedi.

 

Çaresizdi.

 

"Gerçi istesen bile bundan sonra beni göremeyeceksin." Yüz hatları değişmişti."O da ne demek?" Dedi bana bakarak.

 

"Gidiyorum" dedim."Bu şehirden,senden, herkesten..."

 

"Nereye?" Dedi."Beni bırakıp nereye gidiyorsun?"

 

"Ben seni çoktan bırakmıştım anne! Sen sırf Ceyda seni tehdit etti diye beni bırakmıştın ya... ben o zaman seni bıraktım işte! O zaman hayatından çıktım.O zaman hayatından çıkmıştım!" Anneme bakıp hiçbir şey söylemeden yürümeye başladığımda annemin ağladığını duymuştum.

 

Umursamamıştım.

 

Yürümeye devam ederken çıkışa gelip kapıyı açmıştım ve sert bir şekilde kapıyı çekerek kendimi dışarı atmıştım.

 

Kendimi bu evden son kez kurtarmıştım.

 

Evden çıkıp yürümeye başladığımda yolları puslu görmeye başlamıştım.Başım dönüyordu ve midem bulanmaya başlamıştı.

 

Etrafı puslu görsem bile yürümeye devam etmiştim; ama o sırada bir şey olmuştu ve görüş açıma bir araba girmişti.Arabının ışığı yüzüme vururken o an dengemi kaybedip yere çökmüştüm.Etrafımdaki cisimler görüş alanımdan ayrılırken tam yere düşüyordum ki birinin o an beni tuttuğunu hissetmiştim.Koku bana yabancıydı; ama gözlerim kapanmaya başladığı için kim olduğunu görememiştim.

Sonra ise büyük bir karanlığa bürünmüştüm.

 

✨✨✨

 

Gözlerimi yavaş yavaş açmaya çalıştığımda bana yabancı olan o sesi dinlemeye başlamıştım.

 

"Almila Hanım hamile.Bu yüzden ise stresten dolayı yorgun düşerek bayılmış.Kendisinin çok dikkatli olması gerekiyor ve kesinlikle stres yapmaması gerekiyor." Konuşma tarzından doktor olduğunu anladığım adam birkaç bir şey daha söylese de idrak edememiştim.

 

Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda ayak seslerini duymuştum.Büyük bir ihtimalle gidiyordu.Kapının kapanma sesi kulaklarımda yankılanırken olduğum yerde doğrulmaya çalışmıştım.

 

Gözlerim ile etrafa bakındığımda "burası da neresi?" Dedim kendi kendime konuşarak. Ayağa kalkmaya çalıştığımda başımın ağrısı buna müsaade vermemişti.

 

Yavaş yavaş ayağa kalkıp cama doğru yaklaştığımda ormanın içinde bir evde olduğumu anlamıştım.Camı açıp etrafı incelemeye başladığımda birden kapının açılması ile o tarafa dönmüştüm.

 

İçeri giren tanıdık yüz ile "Cüneyt?" Dedim.

"Senin burada ne işin var?"

 

"Seni buraya ben getirdim" dedi.Bana doğru yaklaştı ve tam önümde durdu.

 

"Nasıl?" Dedim anlamayarak."Ama sen..."

 

"Gitmiştim aslında; ama sonra çantanı arabada unuttuğunu fark ettim ve bu yüzden tekrardan geri döndüm ve geri döndüğümde ise bayıldın."

 

"Ben... kusura bakma sana çok zahmet verdim."

 

"Önemli değil Almila.Ayrıca... hamile olduğunu ve..." gözleri elime değmişti."Evli olduğunu da bilmiyordum."

 

Cüneyt'in kurduğu cümleyle gözlerimi elime değdirdim.Elimde Barın'ın bana taktığı yüzüğü görmem ile elimi kaldırdım ve yüzüğe dokundum.O an gözlerimden bir damla yaş elime aktı.Derin derin nefesler alırken yüzüğü elimden yavaş yavaş çıkardım ve avucumun içine alarak sıkıca tuttum.Bakışlarım Cüneyt'e dönerken "hamile olduğum doğru Cüneyt; ama... evli değilim.Sadece evlilik teklifi almıştım ve o an yalanlar üzerine kurulu olan bir aşk hikayem olduğunu bilmediğim için evet demiştim; ama şimdi... bu yüzüğü elimde tutmam bile bana acı veriyor."

 

"Hayat hikayeni bir gün dinlemek çok isterim Almila."

 

Cüneyt'e bakıp gülümsediğimde "sana çok zahmet verdim ben.Artık gideyim" dedim.Yaslandığımı yeni fark ettiğim camın kenarından doğrularken "Almila..." dedi.Kolumu tuttu ve bana baktı."Lütfen beni yanlış anlama ama bence bu halde gitmen doğru olmayacak."

 

"Önemli değil Cüneyt.Ben alışığım."

 

"Sen alışık olabilirsin Almila; ama bebeğin için aynı şeyi söyleyemem.Hem... nereye gideceksin ki?"

 

Cüneyt'in cümlesi ile duraksadım.Doğru söylemişti.

 

Nereye gidecektim ki?

Kime gidecektim.

 

Beril'e bile gidemezdim.Çünkü,eğer ona söylersem Barın beni bulurdu.

Bunu yapamazdım.

 

Peki ben ne yapacaktım?

 

Bakışlarım Cüneyt'i bulurken "ben özür dilerim" dedi."Aslında öyle söylemek istememiştim."

 

Kafamı iki yana sallarken "önemli değil" dedim."Doğru söyledin aslında gidecek bir yerim ve kimsem yok."

 

"Almila... bak beni yeni tanıdın ne kim olduğumu biliyorsun ne de kim olduğunu biliyorum; ama ben sana yardımcı olmak istiyorum."

 

"Nasıl?" Dedim.

 

"Gel..." dedi beni kolumdan tuttu ve yatağa oturtturdu." Bu gördüğün yer benim yazlık evim. Ben aslında burada yaşamıyorum işim gereği İstanbul'a çok geldiğim için kendime burayı aldım. Yani ayda bir iki günlüğüne geliyorum.Eğer istersen burada kalabilirsin. İstediğin süre zarfında hemde.Sonra ise nereye istersen gidersin."

 

"Peki sen?" Dedim.

 

"Buraya geldiğim süre zarfında otelde kalabilirim.Sen orasını düşünme."

 

"Peki neden bana yardım ediyorsun? Sonuçta beni tanımıyorsun bile."

 

"Çünkü Almila gözlerindeki o acıyı görüyorum.

Yardıma ihtiyacın var ve bu yardımı sana ben yapmak istiyorum."

 

"Ama ben yine de böyle bir şeyi kabul edemem.Bu çok büyük bir yardım benim için."

 

"Almila... lütfen bebeğini düşün" dedi bana bakarak."Doktor bir süre dinlenmen gerektiğini ve stres yapmaman gerektiğini söyledi.Böyle bir durumda hem kendine hem çocuğuna nasıl bakacaksın? Hem doktor bu sürecin bebek için çok önemli olduğunu söyledi."

 

Cüneyt'in söylediği her şey doğruydu ve ben bunu asla inkar edemezdim.

 

Bebeğim için Cüneyt'in teklifini kabul etmekten başka hiçbir çarem yoktu.

 

Bakışlarımı Cüneyt'e çevirip kafamı olumlu anlamda sallarken "tamam..." dedim."Bebeğim için burada kalcağım; ama lütfen rahatını benim yüzümden bozma.Buraya ay içerisinde iki gün falan kalmaya geliyorsun lütfen otelde kalıp rahatını bozma.Gelince burada kalırsın.Hem... koskoca ev idare ederiz."

 

"Peki..." dedi."Eğer sen rahatsız olmayacaksan öyle yaparız."

 

"Bana yardım eden birinden rahatsız olmam merak etme" dedim gülümseyerek.

 

"Bu arada..." dedi."Bu süre zarfında sana yardımcı olması için birini ayarlarız.Hem yalnız kalmamış olursun hem sana yardımcı olur."

 

"Bu kadarına gerek yok Cüneyt."

 

"Var var" dedi."Bebeğin için her şey unutma."

 

"Tekrardan çok teşekkür ederim sana.Bana yaptığın bu yardımı asla unutmayacağım."

 

"Önemli değil Almila.Hem lütfen artık bana teşekkür edip durma.Bu arada... çantanı getirdim masanın üzerinde.Kim bilmiyorum ama seni sürekli biri arıyor istersen bir bak."

 

Kafamı tamam anlamında sallarken Cüneyt odadan çıkmıştı.

 

Yataktan kalkıp masanın üzerinde bulunan çantama doğru ilerlediğimde elimde bulunan yüzüğü kenara koyarak çantanın içinde bulunan telefonu çıkarıp ekrana bakmıştım.

 

Sevgilim (90) cevapsız arama.

 

Barın'ın aradığını gördüğümde bana olan sahte aşkını düşündüm.

 

Bir yalan üzerine beni 90 kere aramıştı.

Gerçi buna ne gerek vardı?

 

Sonra ise gözüm diğer bir yazıya ilişti.

 

Beril'im (56) cevapsız arama.

 

Özür dilerim Beril.Sana haber etmediğim için haber edemeyeceğim için özür dilerim.

 

Sonra ise bir diğer isme.

 

Mert(20) cevapsız arama.

 

Sana çok güvenmiştim Mert.

Seni kardeşim olarak görmüştüm; ama hepsi bir yalanmış.Kardeşliğimiz bir yalanmış.

 

Emir(32) cevapsız arama.

 

Özür dilerim Emir.Sana da gerçekleri söyleyemediğim için özür dilerim.En çokta Ceyda için özür dilerim.Sevdiğin kız bir yalancıymış.Her şeyi bir yalanmış.

 

Ekrana bomboş bakarken önüme birden bir isim düştü.

 

Sevgilim arıyor...

 

Gördüğüm isim ile telefonu yatağa fırlattığımda yere çökerek kulaklarımı kapattım.Telefonum bir an önce susmasını bekledim.

 

Telefonun çalma sesi bittiğinde telefonuma gelen mesaj sesini duydum.Ayağa kalkıp telefonu elime aldığımda Beril'den gelen bir mesajın olduğunu gördüm.

 

Mesaj'ın üstüne tıklayıp yazan yazıyı okumaya başladım.

 

Beril'im: Kuzum neredesin sen Allah aşkına! Hepimiz öldük meraktan.Lütfen mesajı görünce bana geri dönüş yap.Seni çok merak ediyorum.

 

Beril'in mesajını okuduğumda yazıp yazmamak arasında kararsız kalmıştım.Bir yanım ne kadar yazmak istese de diğer yanım bunu engelliyordu.

 

Telefonu yatağa bırakıp oturduğumda "özür dilerim Beril" dedim."Sana nerede olduğumu söyleyemem.Neler yaşadığımı anlatamam."

 

Yatağa yatıp yastığa sarıldığımda kafamı gömdüm ve gözlerimi kapattım.Bir süre de olsa bu yaşadıklarımı unutmak istedim.

 

En çokta Barın'ı unutmak istedim...

 

Bölüm sonu...

 

Kısa bir süre sonra yeni bir bölüm ile geldim.

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. ❤️

Loading...
0%