Yeni Üyelik
49.
Bölüm

Bölüm 49: “Tepe”

@aleynay0

Okuduğum mektubun her bir cümlesi aklımı karıştırırken merak ettiğim soruları çözmeye çalışmıştım.

 

Bu tanımadığım gizli kişi kimdi?

Benden ne istiyordu?

 

Aklımda o kadar çok soru vardı ki, hiçbirinin cevabını bulamıyordum.

 

İzmir'e geldiğim süre zarfında her canım sıkıldığında kendimi huzurun kollarına atmak istemiştim.Bunun için ise mektupta bahsedilen o tepeye sürekli olarak gitmiştim.

 

Peki bu tepeyi Beril bile bilmezken, bana mektup gönderen bu kişi nasıl biliyordu ki?

 

Beni takip mi ediyordu?

İki senedir geçmişimden uzaklaştığımı düşünürken geçmiş benim peşimi bırakmamış mıydı?

 

Korku tüm vücudumu sararken birden kapının açılması ile elimdeki kağıt parçası yere düşmüştü.

 

Bakışlarım direk olarak kapıyı açan kişiye odaklanırken Beril olduğunu görmüştüm.

 

Beril'i görmem ile derin derin aldığım nefesler düzene girerken, Beril korkuyla yanıma gelmişti.

 

"Almila..." demişti elindeki çantayı masaya bırakırken "iyi misin sen.Bir şey mi oldu?"

 

Beril'in bana bakan kahvelerine odaklanırken söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştım.

 

Beril bu zamana kadar sürekli yanımda olmuştu.Ona her şeyimi anlatmıştım; ama bu sefer neden söyleyemiyordum ki? Neden dilimin ucuna gelen kelimeler dışarı çıkmak istemiyordu?

 

Beril ısrarcı bakışlarını üzerimde gezdirmeye devam ederken kafamı iki yana sallamıştım.

 

Daha bu mektubun kimden geldiğini bile bilmiyordum.Bu mektubun ardında duran sırrı açığa kavuşturmadan Beril'e bir şey söyleyemezdim.Onu durup dururken bu zor zamanlarda telaşlandıramazdım.

 

"Hayır..." demiştim zar zor gülümseyerek."Ben sadece birden korktum.O yüzden böyle bir tepki verdim."

 

"Ah Almila!" Dedi derin bir nefes alırken.

"Bende korktum bir şey mi oldu diye! İyisin yani öyle mi?"

 

Tekrardan kafamı salladığımda "iyiyim" dedim."Sen merak etme."

 

"Peki...O zaman ben içeri geçiyorum." Tam çantasını alıp yanımdan uzaklaşacakken durdu ve bana baktı."Lütfen Almila akşam Cüneyt geldiğinde beni çağırmaya kalkma.Yoksa bir daha asla bu evde durmam!" Kuracağım cümleyi bile beklemeden birden yanımdan uzaklaştığında yerde duran mektuba eğilerek elime almıştım.

 

Elimde duran mektubu hiç düşünmeden yırttığımda çöpe doğru ilerleyerek atmıştım.

 

Derin derin nefesler alırken tekrardan kapının açılması ile bu sefer içeri giren teyzeme bakmıştım.

 

Teyzem elinde duran malzemeleri tezgaha bırakırken bana bakmıştı."Sen iyi misin?" Demişti Beril ile aynı soruyu yönelterek.

 

"Neden sürekli aynı soruları duyuyorum ki ben?" Dedim birden çıkışarak."İyiyim ben!"

 

"Bir şey demedim kızım ben.Sadece bembeyaz olmuşsun o yüzden..."

 

Teyzemin cümlesi ile kendime gelirken "özür dilerim teyze" dedim cümlesini keserek."Ben biraz yorgunum sanırım.O yüzden ise böyle bir tepki verdim."

 

"Olursun tabii!" Dedi.Yanıma yaklaştı ve elini saçıma getirerek okşadı."Berfu Hanım rahat durmuyor ki!" Teyzemin cümlesiyle gülümserken "onun verdiği yorgunluğa bile razıyım ben teyze." Demiştim.

 

Teyzemde gülümserken elini saçımdan çekmişti.

 

Tezgaha doğru yaklaşıp malzemeleri çıkarırken "Cüneyt geleceği için mükemmel yemekler yapmamız lazım" dedi."Çocuk zaten senede birkaç ay geliyor buralara.Güzel karşılamak gerek."

 

"Teyze senede birkaç defa geliyor; ama sonuçta yabancı değil öyle değil mi? Hem sana kaç defa çok bir şey yapmaman gerektiğini söyleyip söyleyip duruyor." Bende tezgaha yaklaşıp teyzemin elinde tuttuğu sebzeleri aldığımda yıkamaya başlamıştım.

 

"Kızım sen onun öyle söylediğine ne bakıyorsun ki!" Dedi."Kim olursa olsun biri geldiğinde güzel yemekler görmek ister öyle değil mi?" Cümlesiyle onaylar bakışlarımı teyzeme çevirmiştim."Haklısın" demiştim gülümseyerek."Ben olsam beklerdim."

 

"Ya işte! O yüzden güzel yemekler şart!"

 

Kafamı iki yana sallayarak aklıma gelen Beril'in sözü ile teyzeme dönmüştüm.

 

"Teyze..." demiştim bana bakmasını sağlayarak.Teyzem doğradığı sebzelerden gözünü ayırırken "efendim?" Dedi.

 

"Beril akşam yemeğe katılmayacağını söyledi.Hatta onu çağırmamamızı istedi benden."

 

Cümlem ile teyzem elinde duran bıçağı bıraktığında "bu kız neden böyle yapıyor anlamış değilim!" Dedi."Cüneyt iyi birisi aslında.Neden istemiyor ki!"

 

"Onu bir yandan anlıyorum teyze" dedim.

"Benim yüzümden sevdiği adamdan ayrılmak zorunda kaldı.Sırf ben istedim diye! Mert'i hala seviyor ve onu özlüyor."

 

"Senin yüzünden falan değil Almila.Hem Barın'ın arkadaşı sonuçta.Barın nasılsa eminin Mert'te aynıdır.Hem belki de Beril'i üzecekti.Nereden bilebiliriz ki öyle değil mi?"

 

Teyzem de aynı benim düşündüğümü gibi düşünüyordu.

 

Mert sonuçta Barın'ın arkadaşıydı ve Barın'ın planından haberdardı.Hem belki de Beril'e oyun oynamak için onu seviyormuş gibi yapmıştı.Bunu bilmiyordum; ama yine de Mert'e güvenip kız kardeşimi ona yem edemezdim.

 

Kafamda dönüp duran düşüncelerden kurtulduğumda "belki de..." demiştim sessizce.

 

Bu konuyu daha fazla konuşmak istemiyordum.İki yıl içinde her şey değişmişti ve tabii ki bende değişmiştim.Bu yüzden ise ne Barın'ın ne de Mert'in adını duymak istiyordum.

 

Konunun üstünü kapatıp teyzeme yemeklerde yardım ettiğimde sonunda bitmişti.

 

Kafamı kaldırıp karşıda duran saate baktığımda saatin 19.30 olduğunu görmüştüm.

 

Masanın üzerinde duran telefonu elime alıp Cüneyt'in üzerine tıkladığımda telefon kısa sürede açılmıştı.

 

"Efendim?" Dedi Cüneyt karşıdan konuşarak.

 

"Cüneyt neredesin? Saat sekize geliyor ve sen ortada yoksun."

 

"Beş dakikaya oradayım Almila.İstanbul'da bir şirket ile görüşmek zorunda kaldım bu yüzden ise geç çıktım."

 

"Olsun...eğer geldiysen sıkıntı değil.Birazdan görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

Telefonu kapatıp masaya geri koyduğumda sofrayı hazırlamaya başlamıştık.Sofraya koyduğum son meze ile kapı çalınca "geldi..." dedim teyzeme bakarak."Ben kapıya bakıp geliyorum."

 

Teyzem "tamam kızım" diyerek geriye kalan son dokunuşları yapmaya devam etmişti.

 

Bende kapıya ilerleyip açtığımda karşımda gördüğüm Cüneyt ile kocaman gülümseyerek, yaklaşıp sarılmıştım.

 

"Hoş geldin!" Dedim büyük bir mutlulukla.

 

Cüneyt ona sarılmam ile ellerini belime yerleştirdiğinde "hoş buldum valla!" Demişti.

 

Benden ayrılıp teyzeme baktığında "Yelda Sultan!" Dedi ona yaklaşarak."Ya sen gün geçtikçe daha mı güzel oluyorsun acaba?"

 

Teyzeme sarılıp geri çekildiğinde teyzem "haylaz çocuk!" Demişti koluna vurarak."Sen hiç değişmez misin?"

 

Cüneyt kafasını iki yana sallayarak "sen böyle güzel olduğun sürece değişmem ben!"

 

Cüneyt'in cümlesi ile üçümüzde gülmeye başladığımızda Cüneyt'in bakışları birden beni bulmuştu.

 

"Cadı nerede?" Dedi."Çok özledim onu!"

 

"Kendileri en son uyuyordu.Birazdan uyanır." Cümlem ile Cüneyt'in bakışları beni bulurken "hayır..." dedim kafamı iki yana sallayarak.

 

Cüneyt bana bakıp gülümsediğinde "seni ne zaman dinledim ki?"

 

Birden olduğu yerden koşmaya başladığında bende peşinden koşmuştum.

 

Cüneyt odanın önüne geldiğinde "ya ama!" Dedim mızmızlanarak."Uyandırma lütfen.Sonra huysuzlanıyor!"

 

Cüneyt beni duymazken "hangi odada?" Demişti.

 

Dudaklarımı büzerken elimi kaldırıp kendi odamı göstermiştim.

 

Cüneyt odamın kapısını açıp içeri girdiğinde Berfu'nun uyanık bir şekilde kendi kendine oynadığını görmüştüm.

 

Cüneyt Berfu'nun yanına ilerleyip onu kucağına aldığında "cadım!" Diyip sarılmıştı.

 

Berfu, Cüneyt'e garip garip bakarken "sen benim fotoğrafımı her gün düzenli olarak göstermedin mi yoksa?" Cüneyt'in ciddi ciddi sorduğu soruyla kahkaha atmaya başladığımda Cüneyt şaşkınca bana bakmıştı.

 

"Ciddiyim ama ben!" Dedi.Berfu'yu bana doğru çevirdi ve "bak!" Demişti."Yabancıymışım gibi bakıyor bana cadı!"

 

"Ya sen neden benim kızıma cadı diyip duruyorsun ki!" Berfu'yu Cüneyt'ten alıp kucağıma sabitlediğimde "baksana şuna..." dedim."Ne kadar da güzel!"

 

"O benim güzeller güzeli cadım."

 

Yanıma ilerleyip Berfu'nun eline öpücük kondurduğunda "hadi..." dedim.

"Acıkmışsındır sen şimdi.Yemeğe geçelim."

 

"Valla çok acıktım.O zaman ben ellerimi yıkayıp hemen geliyorum." Cüneyt yanımdan geçip odadan çıktığında "kızım..." dedim Berfu'yu bana doğru döndürerek."Sen de acıktın mı bakalım?" Berfu bana bakıp garip garip sesler çıkardığında "o zaman ilk başta altını değiştirelim.Sonra ise yemek yiyelim.Tamam mı annecim? Hadi gel!" Berfu'yla birlikte odadan çıkıp yan odaya geçtiğimizde Berfu'yu yatağına yatırarak kısa sürede altını değişmiştim.Yataktan kaldırıp kucağıma aldığımda odadan çıkarak mutfağa doğru ilerleyip masada oturan Cüneyt ve teyzeme doğru ilerlemiştim.

 

Berfu'yu mama sandalyesine koyup sandalyeye oturduğumda "o zaman afiyet olsun herkese" demiştim.

 

Cümlem ile tam çorbamdan bir kaşık alacaktım ki Cüneyt'in cümlesi ile kaşığı geri bırakmak zorunda kalmıştım.

 

"Beril nerede?" Cüneyt'in cümlesi ile gerilirken teyzemin bakışları beni bulmuştu.Ne o ne de ben ne söyleyecektik bilmiyordum; ama bir şekilde bir yalan uydurmam gerekiyordu.

 

"O..." dedim.Yutkunmuştum."Biraz hasta da o yüzden..."

 

"Yalan söylemene gerek yok Almila.Hasta olmadığını biliyorum.Ayrıca her geldiğimde hasta olması da biraz saçma öyle değil mi?"

 

Cüneyt'in cümlesinin üzerine susmuştum.

Hiçbir şey söyleyememiştim.

 

Zaten böyle bir durumda ne söylenebilirdi ki?

Haklıydı ve bunu biliyordum.

 

"Cüneyt..." dedim bana bakmasını sağlayarak.

"Beril'i biliyorsun.Böyle yapmasının sebebi tamamen benim yüzümden.Onu her defasında zorluyorum."

 

"Açıklama yapmana gerek yok Almila.Ben Beril'e hak veriyorum.Böyle yapması da gayet doğal." Bana bakıp bakışlarını Beril'in kapısına yönlendirdiğinde "onunla konuşabilir miyim?" Dedi."Lütfen."

 

Ne söyleyeceğimi bilemediğim için bakışlarım çok kısa bir an teyzemi bulduğunda tekrardan Cüneyt'e bakmıştım."Bende bu çok sağlıklı bir karar değil" dedim."Beril bugün bu konudan dolayı bana çok sinirlendi.Eğer sen Beril'in yanına gidersen aramız iyice bozulabilir Cüneyt.O yüzden bugün konuşmamanız sizin için daha iyi olur."

 

"Peki o zaman..." dedi."Öyle olsun." Bakışları yemekleri bulurken "ee o zaman yiyelim hadi!" Demişti.Eline aldığı kaşığı çorbaya bandırıp çorba dolu olan kaşığı içtiğinde "ellerine sağlık Yelda Sultan!" Dedi."Yine döktürmüşsün valla!"

 

"Hepsini senin için yaptı" dedim Cüneyt'e bakarken."Sırf sen geliyorsun diye gördüğün her şeyi erkenden hazırladı."

 

"Neden zahmet ettin demeyeceğim Yelda Sultan! Çünkü, ne kadar dersem diyeyim zahmet ediyorsun.O yüzden teşekkür ederim.

Ellerine sağlık."

 

"Afiyet olsun Cüneyt oğlum.Valla senin yaptıklarının yanında bizim yemeklerimiz hiç kalır."

 

"Öyle söyleme lütfen Yelda Sultan.Sen her defasında böyle dile getirence ben kendimi çok garip ve kötü hissediyorum." Mahçup bakışlarını bana yönlendirdiğinde "ben Almila için yaptıklarımdan pişman değilim.Yine olsa yine yapardım." Bu sefer bakışları Berfu'ya değmişti."Öyle değil mi güzeller güzeli cadım!"

 

Berfu kafasını yana eğip gülümsediğinde Cüneyt'i onaylar gibiydi.

 

"Ya!" Dedi teyzeme dönerek."Gördün mü Yelda Sultan! Cadım da benim gibi düşünüyor."

 

"Valla ben doğruları söylüyorum oğlum.Sen Almila ile o gün karşılaşmasaydın kim bilir neler olurdu.Almila kim bilir o gün ne yapardı.O Ba..." teyzemin cümlesini bölmek için birden yerimden kalktığımda ikisin de bakışları beni bulmuştu.

 

"Şey..." dedim ikisine de bakarak."Ben tatlıları getireyim."

 

"Kızım daha yeni oturduk sofraya.Birazdan getirirsin."

 

"Olsun teyze..." dedim."Ben getireyim burada dursun.Hem muhabbetimiz de yarım kalmamış olur." Teyzem kafasını tamam anlamında sallarken mutfağa geçerek dolaptan tatlıyı çıkarmıştım.

 

Bunca zaman Cüneyt'e Barın'ın adını bile anmamıştım.Ona her şeyi anlatmama rağmen ne kadar ısrar etse de kim olduğunu söylememiştim.

 

Ne Barın'ın adının anılmasını istiyordum.Ne de Cüneyt'in Barın'ı öğrenmesini.

 

Elimde duran tatlıyı masaya götürdüğüm de gülümseyerek yerime oturmuştum.

 

Kimseden çıt çıkmıyordu.Kimse hiçbir şey söylemiyordu.Ortamdaki tek ses çatal ve bıçağın sesiydi.

 

Ortamda oluşan sessizliğin üzerine yemeklerimizi yerken son olarak tatlıya geçmiştik.

 

Kısa süre sonra teyzem ve Cüneyt sofradan kalktığında sofrayı kaldırarak bende onların yanına geçmiştim.

 

"Ee?" Dedi teyzem Cüneyt'e bakarak."Nasıl gidiyor işler?"

 

"Çok güzel.Hatta buraya gelmeden önce son dakika da İstanbul'da bir şirket ile anlaşma yaptım."

 

"Çok sevindim oğlum.Umarım başarıların bu şekilde sürer."

 

"Umarım Yelda Sultan." Bakışları ikimizin üzerinde gidip gelirken "ben artık müsadenizi isteyeyim" dedi.

 

"Bu kadar çabuk mu?" Dedim Cüneyt'e bakarak."Bari biraz daha otursaydın."

 

Cüneyt'in bakışları Beril'in kapısına değdiğinde "gitsem daha iyi olur" dedi."Hem Beril'de odasından çıkmış olur."

 

"Cüneyt..." dedim mahçup bir şekilde bakarak."Lütfen Beril'in kusuruna bakma."

 

"Bakmıyorum Almila" dedi.

Yalandan gülümsediği o kadar belliydi ki.

 

Üzülmüştü ve bu gözlerinden belli oluyordu.

 

Beril'i seviyordu.Bunu anlayabiliyordum; ama hiçbir şey yapamıyordum.

 

"Neyse..." dedi.Oturduğu yerden kalktı ve bakışlarını bizde gezdirdi.Bizde teyzemle birlikte kalktığımızda Cüneyt'e doğru ilerledim ve sarıldım."Kendine çok iyi bak."

 

"Sende..." dedi ve benden ayrıldı."Bu arada kısa bir süre daha buralardayım."

 

"O zaman sürekli görüşeceğiz desene!" Gülümseyerek Cüneyt'e baktığımda o da benim gibi gülümseyip kafasını sallamıştı.

 

Cüneyt ile kapıya doğru ilerleyip onu geçirdiğimizde derin bir nefes vererek teyzeme bakmıştım.

 

Teyzem 'ne var?' Der gibi bana baktığında "aşk olsun teyze!" Dedim."Ben sana kaç defa Barın ile ilgili bir şey söylememen gerektiğini söylemiştim.Neden böyle yapıyorsun ki?"

 

"Demedim ki zaten kızım."

 

"Allah'tan demedin teyze! Ben o sofradan birden kalkmasaydım Barın'ın ismini söyleyecektin az daha!"

 

Teyzem şaşkın bakışlarını gözlerime değdirdiğinde "ay! Ben unuttum o an." Kafamı iki yana sallarken "sanki çok önemli biri de! Hayır yani neden bir şey söylemiyorsun onu da anlamadım ki!" Dedi.

 

"Teyze... Cüneyt'in öğrenmesini istemiyorum.

Çünkü... gerek duymuyorum buna.Sonuçta Barın benim geçmişimde kaldı.Cüneyt'e Barın'ı anlatsam ne farkedecek anlatmasam ne farkedecek öyle değil mi?"

 

Teyzem onaylarca kafasını salladığında "bir daha lütfen Cüneyt'e Barın konusunu açma teyze olur mu? Çünkü ben ismini duymaya bile tahammül edemiyorum!" Dedim.

 

Teyzem "Peki kızım..." dediğinde koluma elini yerleştirip çekmişti.

 

Teyzem yanımdan ayrıldığında bende mutfağa geçip Beril'e bir şeyler hazırlamıştım.Elimde duran tepsi ile Beril'in odasına gittiğimde kapıyı çalmıştım ve içeri girmiştim.

 

Beril'i yatakta uzanmış şarkı dinlerken gördüğümde tamamen içeri girmemle beni görmüştü.

 

Uzandığı yerden doğrulup kulağında olan kulaklığı çıkardığında "gitti mi?" Dedi.

Sesi soğuktu.

 

Kafamı evet anlamında sallarken "evet..." dedim."Sen daha fazla rahatsız olma diye erkenden gitti." Tepsiyi yatağa bırakıp oturduğumda Beril'in dudaklarının hafifçe kıvrıldığını gördüm.

 

"Neden gülüyorsun?"

 

Bakışları beni bulurken kafasını iki yana sallayarak "çok safsın" dedi.

 

"Ne?" Dedim anlamayarak.

 

"Safsın diyorum" dedi."Cüneyt'in gerçeğini göremeyecek kadar safsın."

 

"Beril ne diyorsun ben gerçekten anlamıyorum!"

 

"Cüneyt diyorum!" Dedi."Hani sen diyorsun ya seni rahatsız etmemek için gitti falan.Eğer beni rahatsız etmek istemeseydi buraya hiç gelmezdi.Onun bu tavırları falan tamamen sana yaranmak için!"

 

"Beril..." dedim.Derin bir nefes aldım.

"Dediklerine dikkat et!"

 

"Etmiyorum Almila! Çünkü ben gerçekleri söylüyorum sana!"

 

"Ama tamamen yanılıyorsun Beril! Cüneyt ne kadar iyi bir insan görmüyor musun sen! Eğer iyi bir insan olmasaydı bana yardım eder miydi! Tanımadığı bir insanı evine alır mıydı?"

 

Beril olduğu yerden kalktığında "tam olarak bundan bahsediyordum Almila!" Dedi."Bak cevabı kendin verdin bana.Tanımadığı bir insan dedin!"

 

Gülümsedi.

Gülümsemesi alay doluydu.

 

"İnsan tanımadığı bir insana neden yardım eder ki Almila! İnsan birine güvenmeden neden evine alır ki? Ben sana söyleyeyim.Sevdiği için!"

 

"Beril!" Dedim.Birden olduğum yerden kalktım ve tam karşısında durdum."Lütfen konuyu saptırma!"

 

"Saptırmıyorum!" Dedi.Bir adım attı ve bana biraz daha yaklaştı."Cüneyt'in gerçek yüzünü er ya da geç anlayacaksın Almila.Umarım..." dudakları titremişti."Umarım... çok geç olmaz!" Yanımdan geçip odadan çıktığında gözlerimin dolmaması için kafamı yukarı doğru kaldırıp derin derin nefesler almıştım.

 

Biz Beril ile ne zaman bu hale gelmiştik bilmiyordum.

 

Aynı evde yaşayan iki yabancı gibiydik.

Hem dost gibiydik.Hem de hiçbir şey.

 

Elimle saçlarımı geriye atıp odadan çıktığımda yerde oyuncakları ile kendi kendine oynayan Berfu'nun yanına ilerlemiştim ve yere oturarak gözümden düşen yaşları silmiştim.

 

"Teyzen ile iki yabancı gibiyiz annecim" dedim.Sesim titrerken oyuncakları ile gülerek oynayan Berfu'da bakışlarımı gezdirdim.

"Benim hayatım sence tam olarak nerede bitti dersin? Hayatımın dönüm noktası tam olarak ne zaman oldu?"

 

Berfu'nun cevap vermeyeceğini hatta beni anlamayacağını bildiğim halde yine de usanmadan soru yöneltiyordum.Çünkü... sadece onunla dertleşebiliyordum.

 

Yerde oturan Berfu'yu kucağıma alıp sarıldığımda "uyuyalım mı artık?" Dedim. Oturduğum yerden kalkıp odaya doğru ilerlediğimde içeri girerek yatağa ilerlemiştim ve Berfu'yu yatağa koyarak bende yanına uzanmıştım.

 

Elimle karnını okşayıp uykuya dalmasını sağladığımda küçücük olan burnuna öpücük kondurup bende gözlerimi kapatmıştım.

 

Yarın benim için büyük bir gündü.

Gerçekleri öğrenecektim.

 

O mektubun kimden geldiğini sonunda öğrenecektim.

 

✨✨✨

 

Gözlerimi araladığımda sabah olduğu anlamıştım.Yüzüme vuran ışık ile olduğum yerden doğrulmuştum ve yanımda uyuyan Berfu'nun yanına düşmemesi için yastık yerleştirip yataktan kalkmıştım ve elimi yüzümü yıkayarak odadan çıkmıştım.

 

Tam karşımda duran duvardaki saate bakışlarımı değdirdiğimde 12.30 olduğunu görmüştüm.

 

Nasıl bu kadar çok uyuduğumu düşünürken mutfağa geçip bir şeyler hazırlamıştım.

 

Masayı hazırlayıp Beril'in odasına doğru ilerlediğimde odasının kapısını tam tıklayacaktım ki birden elimi aşağıya indirmiştim.

 

Önceden hiç düşünmeden Beril'in odasına girdiğim zamanlar aklıma gelmişti.

 

Şimdi ise... odasının kapısını çalmaya bile cesaret edemiyordum.

 

Korkuyordum.

Tekrar kavga etmekten korkuyordum.

 

Beril'in odasına girme kararımdan vazgeçip arkamı döndüğümde tam ilerleyecektim ki üst kattan inen teyzemin sesini duymam ile ona dönmüştüm.

 

"Kızım..." dedi merdivenlerden inerek."Sen ne yapıyorsun?"

 

"Ben Beril'in odasına girecektim ne yapıyor diye; ama..."

 

"İyide Beril odasında değil ki."

 

"Nasıl?" Dedim."İyide nerede o zaman? Sana bir şey söyledi mi?"

 

"Hayır" dedi kafasını iki yana sallayarak.

"Bana bir şey söylemedi."

 

"Nasıl?" Dedim.Telaşlı bir şekilde odama girip masada duran telefonu elime aldığımda Beril'in üzerine tıklayarak açmasını beklemiştim.

 

Telefon çalmıştı; ama açan olmamıştı.

 

Telefonu kulağımdan çekip teyzeme baktığımda "açmıyor!" Dedim korku ile.

"Teyze açmıyor telefonu!"

 

"Kızım hemen telaş yapma! Belki hava almak için dışarı çıkmıştır."

 

Kafamı iki yana sallarken "benim yüzümden!" Dedim.

 

"Hemen neden kendini suçluyorsun ki kızım? Beril kocaman kız.Ne yapıp ne yapmaması gerektiğini biliyor.Hem dediğim gibi belki de hava almak için dışarı çıkmıştır."

 

"Teyze Beril asla haber vermeden bir yere gitmez ki!" Kurduğum cümleyi idrak ettiğimde alay dolu gülümseme dudaklarıma yayıldı.

"Gerçi... kimse eskisi gibi değil ki" dedim.

"Haklısın teyze belki de hava almak için dışarı çıkmıştır."

 

Teyzemin yanından ilerleyip odadan çıktığımda mutfağa doğru ilerleyip hazırladığım kahvaltıdan yemeye başlamıştım.Teyzem yanıma gelip tam karşıma oturduğunda "yesene teyze..." dedim masayı göstererek.

 

Teyzem kafasını iki yana sallarken "siz gerçekten normal değilsiniz!" Demişti.

 

"Normal değil miyiz?" Dedim yalandan gülümseyerek."Neden öyle dedin ki teyze?" Elimde duran çatalı masaya bırakıp geriye doğru yaslandığımda "insanların beni umursamadığı gibi bende insanları umursamıyorum teyze" demiştim."Beril nasıl eski Beril değilse..." olduğum yerden doğrulmuştum."Bende eski Almila değilim! Bu yüzden mi normal değilim anlamadım? Baksana..." elimi kaldırıp evi göstermiştim.

"Beril yok.Nerede bilmiyoruz! Bize haber verme gereksinimi bile duymadan gitmiş! Peki bu durumda ben neden merak edeyim ki! Neden normal insanlar gibi davranayım?"

 

"Kızım Beril'in sana neden böyle davrandığını gayet iyi biliyorsun değil mi?" Dedi."Neden sana bu kadar soğuk biliyorsun bunu!"

 

"Biliyorum..." dedim."Ama bende onun beni anlamasını bekliyorum teyze!"

 

"Kızım sen iki sene önce Beril'e haber vermeden uzaklaşıp gittin.Tam sekiz... tam sekiz ay sonra kızın karşısına çıktın ve ona gerçekleri anlattın.Kız daha bunun şokunu atlatamadan Mert'ten ayrılmasını istedin."

 

Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecekken durdurdu."Dinle kızım!" Dedi."Bak ben sana haksızsın demiyorum.Tabii ki de haklısın; ama Beril'i de düşün.Onun da biraz olsun yaşadıklarını düşün.Birden hayatı mahvoldu.Mutluluk dolu olan hayatının bir yalan olduğunu öğrendi."

 

Teyzem söylediklerinde haklıydı.

Bunu çok iyi biliyordum.

 

Beril benim yüzümden çok acı çekmişti.

Ben nasıl sevdiğim insandan uzaklaştıysam, Beril'de benim yüzümden sevdiğinden ayrılmak zorunda kalmıştı ve sevdiği insandan ayırmış olmam yetmezmiş gibi bir de Cüneyt ile olmasını istemiştim.

 

Bakışlarım teyzemi bulurken "haklısın teyze..." dedim."Hemde çok haklısın." Olduğum yerden kalkıp üstümü düzenlediğimde "ben birazdan çıkacağım teyze.Berfu bugün sana emanet" dedim.

 

"Nereye?" Dedi bana bakarak.

 

"Bazı işlerim var teyze.Gelince anlatırım olur mu?"

 

"Tamam kızım.Sen işine bak.Berfu Hanım ile ben ilgilenirim."

 

Kafamı sallayıp teyzemin yanından uzaklaştığımda odama girerek üstümü değişmiştim ve çantamı alarak dışarı çıkmıştım.

 

Kapıya doğru ilerleyip açtığımda dışarı çıkmam ile içim ürpermişti.

 

Sanki... dışarı adım atmam ile kalbim sıkışmıştı.

 

Garip hissediyordum.

 

Sanki garip bir şeyler olacakmış gibi bir hissiyat vardı içimde.

 

Derin derin nefesler alıp arabama doğru ilerlediğimde içine binerek sürmeye başlamıştım.

 

Yaklaşık bir saatlik bir süreden sonra tepeye ulaştığımda arabadan inerek uçurumun kenarına gelmiştik.

 

Telefonu elime sabitleyip saate baktığımda buluşmaya daha yarım saat olduğunu görmüştüm.

 

Olduğum yerde çöküp oturduğumda gözlerimi kapatarak yüzüme vuran rüzgarı hissetmiştim.

 

Huzur bulduğum bu yerde aklımda olan her şeyi... herkesi siliyordum.

 

Bu koskoca dünyada yalnızmışım gibi hissediyordum.

 

Kafamda dolaşan düşünceler beynimi işgal ederken kulaklarıma gelen araba sesi ile kafamı çevirme gereksiniminde bile bulunmadan aynı pozisyonda kalmıştım.

 

Araba bana doğru ilerleyip durduğunda korkumu belli etmeden derin derin nefesler alarak gelen kişiyi bekledim.

 

Arabadan inen adam bana doğru ilerleyip tam arkamda durduğunda garip hissetmiştim.

 

Neden bilmiyordum; ama korkuyordum.

 

Kafamı çevirmeden bana seslenmesini beklerken adımı ağzına alması ile gerilmiştim.

 

"Almila..." demişti bana seslenen adam.

 

Bir yabancının ağzından adımı duymak neden bu kadar garibime gitmişti bilmiyordum.

 

Olduğum yerden yavaşça kalkıp yavaş adımlar ile bana seslenen kişiye döndüğümde vücudumun buz kestiğini hissetmiştim.

 

O an ayaklarım bir adım geri giderken "dikkat et kızım!" Dedi birden.

 

Sesi telaş doluydu.

Sesi... bir an olsun unutamadığım sesi aynıydı.

 

Gözlerimden akan bir damla yaş yanağımdan aşağıya süzülürken "baba..." dedim yutkunarak.

 

Bu kelimeyi babamın gözlerinin içine bakarak kullanmayalı çok uzun zaman olmuştu.

 

Boğazım düğümlenirken başka hiçbir şey söyleyememiştim.

 

Dudaklarım mühürlenmiş gibiydi.

Sanki... o an tüm kelimeleri unutmuştum.

 

Hatta sanki tüm benliğimi...

 

Babam bana gülümseyerek bakarken etrafımın yavaş yavaş karardığını anlamıştım.

 

Vücudumun dengesi birden kaybolurken tek hissettiğim şey birinin beni tutması olmuştu.

 

Bölüm sonu...

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. 💚

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 💚

 

Yeni bölümde tekrardan görüşmek üzere kendinize iyi bakın 🥰

Loading...
0%