Yeni Üyelik
50.
Bölüm

Bölüm 50: “Geçmişten Kalan”

@aleynay0

 

Hiç hayatınızın koca bir yalandan ibaret olduğuna şahit oldunuz mu?

 

Hiç yalanlar üzerine büyüdünüz mü?

 

Ya da hiçbir yere ait olmadığınızı hissettiniz mi?

 

Ben şahit oldum.

Ben büyüdüm.

Ben hissettim.

 

Karşımda duran adam bana seslendiğinde babamla ilgili aklımda kalan anılar bir film gibi gözümün önünden geçmişti.

 

Gözlerim karanlığa bürünürken sızlayan gözlerimin yavaş yavaş açılması ile yumuşacık bir yatakta olduğumu hissetmiştim.

 

Olduğum yerden yavaş yavaş kalkarken ağıran başımı unutmaya çalışarak nerede olduğuma odaklanmıştım.

 

Burası neresiydi?

Bembeyaz eşyalar ile çevrili bu oda kimindi?

 

Olduğum yerden dikkatlice kalkıp yavaş adımlar ile bulunduğum odanın kapısına yöneldiğimde kapının birden açılması ile olduğum yerde kalakalmıştım.

 

Gördüklerim bir rüya olduğunu düşünmüştüm; ama değildi.

 

Karşımda bana gülümseyerek bakan adam bana yaklaştığında hareket edememiştim.

 

"Kendine gelmişsin..." dedi.Elini kaldırdı ve yüzüme getirdi.Eli tam yüzümü okşayacakken birden geri çekilmiştim.

 

"Bende kendine gelmeni bekliyordum Almila.Seninle konuşmamız gereken bir dünya şey var."

 

Karşımda duran adamın ciddi olup olmadığını düşünürken "gerçekten mi?" Dedim.

 

Cümlemi anlamamış olduğu bakışlarından belliydi.

 

"Gerçekten yıllar sonra karşıma çıkıp hiçbir şey olmamış gibi mi davranıyorsun yani?"

 

"Biliyorum kızım beni gördüğün için şaşırdın."

 

Kafamı iki yana sallarken "sakın!" Dedim.

"Bana kızım falan deme.Çünkü senin kızın sen öldüğünde gitti! Senin kızın sen öldüğünde hayata veda etti!"

 

"Lütfen böyle söyleme Almila.Bırakta sana her şeyi anlatayım."

 

"Neyi anlatacaksın ya!" Dedim bağırarak.

"Neyi anlatacaksın ve ben neyi dinleyeceğim? Ben hiçbir şey duymak istemiyorum tamam mı? Ben bir yabancıdan hiçbir şey dinlemek istemiyorum!"

 

"Yabancı mı?" Dedi.Yutkundu."Kızım sen beni... babanı bir yabancı olarak mı görüyorsun?"

 

"Baba mı?" Dedim alaylı bir gülümsemeyle.

"Benim babam yok ki! Benim yabancı göreceğim bir babam yok ki! Ben babamı küçük yaşta kaybettim.Böyle bir durumda onu nasıl yabancı görebilirim ki?"

 

"Yapma böyle..."

 

Kurduğu cümleyi duymamazlıktan gelirken "ben evime gitmek istiyorum!" Dedim."Ait olduğum yere." Olduğum yerden ilerleyip dışarı çıktığımda "biz neredeyiz?" Dedim.Arkamı dönüp birden durduğumda karşımdaki adamda benimle birlikte durmuştu.Cevap bekleyen bakışlarımı karşımdaki kahverengi gözlere değdirdiğimde "neredeyiz?" Dedim tekrardan.

 

"İstanbul'da."

 

Kurduğu cümleyi idrak etmeye çalışırken "pardon?" Dedim."Anlamadım."

 

"İstanbul'da" dedi tekrardan.O kadar sakin ve rahat bir biçimde söylüyordu ki sinir kat sayım yükselmişti.

 

"Ne saçmalıyorsun sen ya?" Birden bağırdığımda şaşırdığı belliydi."Ne İstanbul'undan bahsediyorsun sen? Hem... ben buraya nasıl geldim?"

 

"Bayıldığında biraz daha uzun uyuman için bir iğne yaptım."

 

"Sen..." dedim.Derin bir nefes aldım ve sakin olmaya çalıştım."Böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Bana sormadan, bana danışmadan beni nasıl İstanbul'a getirirsin!"

 

"Seninle konuşmam gerekiyor kızım.Bunu sana söylemiştim."

 

"İstanbul'da konuşman şart mıydı?" O kadar şiddetli bağırmıştım ki boğazlarım acımıştı.

"Bana bir şeyleri anlatmak için nefes bile alamadığım bir şehire getirmen şart mıydı! Nefret ettiğim bir şehire getirmen şart mıydı?"

 

"Kızım..." dedi.Bir adım attı ve durdu."Ben özür dilerim.Niyetim seni kötü hissettirmek değildi; ama..."

 

"Ama?"

 

"Bu şehirde geçmişin izleri var.

Geçmişimizden kalan meseleler var.Bu yüzden ise seni buraya getirdim.Seni buraya getirmek zorunda kaldım."

 

"Bu şehirde benim bir geçmişim yok!" Ağzımdan çıkan kelimeler netti."Benim bu şehirde geçmişimden kimse yok! Aynı şekilde meselem de."

 

"Bana sinirlisin ve bunda da haklısın.Bu yüzden ise bir şey demeyeceğim ve sadece beni dinlemeni bekleyeceğim."

 

Olduğu yerden biraz uzaklaşıp tam karşımda duran koltuğa oturduğunda bakışları benim üzerimdeydi.

 

Daha düne kadar öldü olarak bildiğim babam tam karşımda canlı bir şekilde duruyordu.

 

Sesini duyabiliyordum.

Yüzünü görebiliyordum.

O unutamadığım baba kokusunu alabiliyordum.

 

Ama... ne yanına gidebiliyordum.

Ne sarılarak baba kokusunu içime çekebiliyordum.

 

Gözlerimi babamın gözlerine değdirmemeye çalışırken "ben seninle burada kalmak istemiyorum!" Dedim."Hem Berfu'm beni bekliyor.Beni merak etmişlerdir."

 

"Seni merak falan etmezler Almila merak etme."

 

Kurduğu cümleye gülerken kafamı iki yana sallamıştım."Herkesi kendin ile karıştırma derim.Beni seven insanlar var.Bu yüzden ise merak ederler."

 

"Merak etmezler çünkü... senin adına telefonundan mesaj attım teyzene."

 

"Ne?" Dedim birden çıkışırken."Nasıl böyle bir şey yaparsın? Sen kimsin ya? Kimsin benim adıma aileme mesaj atıyorsun!"

 

"Babanım!" Dedi.Sesi sert ve bir o kadar netti.

 

"Benim babam öldü." Kelimeler kurşun gibi ağzımdan dökülürken babamın canı yanmıştı.

 

Bunu gözlerinde görmüştüm.

Hissetmiştim.

 

"Almila..." dedi.Sesi titredi.Bakışlarım bana bakan gözlerini bulurken "bana bir defa şans ver.Sana bir defa her şeyi anlatmama izin ver.Sonra eğer beni istemezsen giderim.

Hayatından çıkarım.Bir daha yüzümü bile sana göstermem."

 

Cümleleri canımı yakmıştı.

Tekrardan gidecek olması düşüncesi beynimi kemirirken ne yapıp ne yapmamam gerektiğini çok kısa bir an düşündüm.

 

Bunca zaman bana yalan söyleyen, kendini öldü gösterip hayatımdan uzaklaşan adam birden karşıma çıkıp bana gerçekleri anlatacağını söylemişti.

 

Peki ben buna nasıl inanacaktım?

Gözünü bile kırpmadan hayatımdan çıkmış birine nasıl güvenecektim?

 

Israrcı ve bir o kadar üzgün olan gözleri gözlerimde cevap aramaya başlarken "sana bir şans vereceğim" dedim."Ama sadece bir saat."

 

Babam derin bir nefes vererek bana baktığında "teşekkür ederim" dedi.

 

Cümlesine cevap verme gereksinimi bile bulanmadan "dinliyorum" dedim.Bir an önce bana her şeyi anlatmasını istiyordum.

Bu beni boğan şehirden bir an önce kurtulmak istiyordum.

 

"Burada olmaz."

 

Bakışlarım babanın gözlerine değerken "burada olmaz derken?" Demiştim.

 

"Burada olmaz Almila.Çünkü... sana her şeyi adımın yazılı olduğu o mezarımda anlatmak istiyorum."

 

"Küçüklüğümden beri sürekli olarak gittiğim, bir yalan üzerine kurulu olan o mezarlıktan mı bahsediyorsun yani?" Dudaklarımda alaylı bir gülümseme oluşurken "peki..." dedim.

"Gidelim." Babamı beklemeden çıkış kapısına ilerlediğimde "çantam nerede?" Dedim.

 

"Arabada."

 

Cevap vermezken yürümeye devam ettim. Babam da peşimden gelerek benimle birlikte tamamen dışarı çıkmıştı.

 

Dışarı adım atmak bana garip hissettirmişti.

 

Bu şehirde benim için kötü anılar vardı ve bu kötü anıları bir türlü aklımdan atamıyordum.

 

Aynı şekilde Barın'ı da...

 

Babamla birlikte arabaya ilerleyip içine yerleştiğimizde babam arabayı çalıştırarak sürmeye başlamıştı.

 

Sessizliğin hüküm sürdüğü bu arada tek ses nefes alış verişlerimizdi.

 

Bakışlarım araba kullanan babama kayarken hiç değişmemiş olan yüzüne bakmaya çalışmıştım.

 

Her şeyiyle aynıydı.Sadece saçları biraz beyazlamıştı.

 

Dudaklarımda oluşan tebessümü bir kenara bırakmaya çalışıp kafamı cama çevirdiğimde bir an önce gerçekleri duymak için sabırsızlandım.

 

Ne kadar zamandır arabada olduğumuzu bilmiyordum; ama babamın birden durması ile mezarlığa geldiğimizi anlamıştım.

 

Babam arabayı durdurup müsait olan bir yere park ettiğinde arabadan inerek babamın mezarına doğru yürümeye başlamıştık.

 

Mezarın yanına gelip babamın adının tam karşısında durduğumuzda ikimizde sessizdik.

 

Mezar taşına doğru ilerleyip babamın adına elimi gezdirdiğimde tebessüm ettim.

 

Babam'ın bana baktığını hissediyordum; ama bunu umursamıyordum.

 

"Bak..." dedim mezar taşında elimi gezdirmeye devam ederken "babamın mezarı bu.Benim..." bakışlarım babama değmişti."Babamın... gerçek mezarı tam olarak bu!"

 

Babamın cümlem üzerine kafasını iki yana sallarken "böyle söyleme lütfen!" Dedi.

"Canım yanıyor Almila.Sen böyle yaptıkça ben mahvoluyorum."

 

"Benim canım yanmıyor mu?" Dedim.

"Sence şu an benim canım yanmıyor mu?" Kafamı iki yana sallarken gözümden düşen yaşları umursamadan "yanıyor!" Dedim.

"Senin tahmin edemeyeceğinden daha fazla yanıyor hemde!"

 

"Biliyorum."

 

"Bilmiyorsun!" Dedim sinirle."Sen hiçbir şey bilmiyorsun! Hem sen... sen ne bilebilirsin ki? Sen burada bile yoktun! Benim yanımda yoktun!"

 

"Mecburdum."

 

"Böyle bir şeyin mecburiyeti olamaz!" Sesim yüksek çıkarken yanağıma yaşlar düşmüştü."Böyle bir şeyin hiçbir zaman bir mecburiyeti olamaz! Sen yalandan bir ölüm haberi ile benim çocukluğumu elimden aldın ya! Sen... yalandan bir boş mezar yaptırarak her canım yandığında, seni her özlediğimde gelip anlattığım anılarımı bir kenara çöp gibi fırlattın!"

 

Babam cümlelerimi dinlerken ağlamamak için kendisini zorlamıştı.Gözünde duran yaşları akıtmamak için çabalamıştı.

 

Umrumda olmamıştı.

Beni bırakıp çekip giderken ben onun umrunda bile değildim.

 

O benim umrumda neden olacaktı ki?

 

"Bak..." dedi."Yanıma yaklaştı ve durdu."O gün olanlar bana bunu yapmaya zorladı! Eğer annen o Orhan denilen şerefsiz ile beni aldatmasaydı sen benimle birlikte büyüyecektin!"

 

Babamın söylediği gerçekler canımı yakarken annem yüzünden babamdan ayrıldığım gerçeği bir kez daha yüzüme çarpılmıştı.

 

Gözlerimi kapatıp derin derin nefesler alırken babam omuzlarımdan tutarak beni tam mezarın yanında olan banka oturtmuştu.Babam da yanıma oturup tamamen bana döndüğünde "gerçekleri ilk ve son kez benden dinlenmek ister misin?" Dedi.

 

Bakışlarımı babama çevirip puslu bakan gözlerimle kafamı evet anlamında salladığımda "evet..." demiştim.

"İstiyorum."

 

"Biz Orhan ile çok yakın arkadaştık.

Birbirimizi arkadaştan öte dost gibi görürdük.O kadar güvenirdim ki ona..." kafasını aşağıya eğdiğinde gözlerime bile bakamamıştı."Sonra bir gün..." diyerek devam etmişti.Doğru kelimeleri bulmak istercesine düşünmüştü."Sonra bir gün ortak olmaya karar verdik.Dedim ya ona o kadar güveniyordum ki ortak olmayı kabul etmiştim." Gülümsedi.Gülümsemesi buruktu."Birlikte iş yapma hayalleri kurarken bir gün onu yemeğe çağırdım.Ben evlenirken iş için başka şehirdeydi.Bu yüzden ise düğünüme bile gelememişti.Çok istemişti; ama olmamıştı işte." Dikkatce babamı dinlemeye devam ederken odak noktamda sadece babam vardı."Onu yemeğe çağırdığımda hem eşim ile tanışmasını istemiştim hemde iş meselelerini halletmek istemiştim." Bakışları beni bulurken gözleri dolmuştu.

"Ben en yakın dostumun o an bana ihanet edeceğini nereden bilebilirdim ki Almila? Ben... kardeşim dediğim bir insanı karım ile aynı yatakta basacağımı nereden tahmin edebilirdim ki?" Gözünden akan yaşlar yanağına ulaştığında elimi kaldırıp silmek istemiştim.

 

Yapamamıştım.

 

"Sonra..." dedim zar zor çıkan sesimle.

"Sonra ne oldu?"

 

"Sonra..." dedi.Sesi titredi."Biz Orhan ile tartışmaya başladık ve o sırada kavga çıktı."

 

"Ve o kavgada..." dedim sözünü keserek.

"Orhan'ı öldürdün."

 

Babam kafasını birden bana çevirdiğinde "hayır hayır!" Dedi.Birden ayağa kalktığında "yok öyle bir şey!" Babam'ın cümlesi ile birden ayağa kalktığımda "nasıl yani?" Dedim.

 

"Almila..." elini kaldırıp omuzlarıma yerleştirdi."Ben... ben Orhan'ı öldürmedim.Orhan'ı annen Orhan ile kavga ederken öldürdü!"

 

Babamın kurduğu cümle ile nefesim kesilirken olduğum yerde sendeleyerek banka geri oturmuştum.

 

Babamın konuşmaları bana fısıltı gibi gelirken kafamı iki yana salladım.

 

Babam önümde eğilip dizlerimde haraketsizce duran ellerimi tuttuğunda "ben doğruyu söylüyorum kızım!" Dedi.

"Orhan'ı ben öldürmedim! Annen öldürdü."

 

"Bu..." dedim.Zar zor babama bakarken konuşamamıştım bile."Nasıl olur?"

 

Göz yaşlarım yanaklarıma akmaya izni yokmuş gibi cabalarken "imkansız bu! Bu imkansız! Annem bu kadar küçülmüş olamaz!" Dedim bağırarak.

 

"Ben doğruları söylüyorum kızım!" Dedi.Ses tonunda çaresizlik vardı.

 

"O zaman neden!" Dedim."Neden gittin baba! Beni bırakıp neden gittin?"

 

Bu ilk kez tam anlamıyla baba diyişimdi.

Bu ilk kez tam anlamı ile babama olan isyanımdı.

 

"Her şeyi anlatacağım.Gel..." kolumdan tutup beni yavaşça tekrardan oturttuğunda "ama ilk başta derin bir nefes al."

 

"Ben nefes falan almak istemiyorum!" Sesim yüksek çıkarken kafamı iki yana salladım."Ben gerçekleri duymak istiyorum!"

 

"Tamam." Babam bana doğru dönüp anlatmaya başladığında dinlemek için çabalamıştım.

 

Mirza'dan;

 

Belki de bugün hayatımın en acı gününü yaşamıştım.

 

Belki de karşımda gördüğüm manzarayı hiç görmemek istemiştim.

 

O an her şeyi unutmak istemiştim.

 

Yatakta birbirine gülücük atarak sarılan karımı ve en yakın arkadaşımı gördüğümde yumruklarımı sıkarak nefret dolu bakışlarımı atmıştım.

 

Tamamen odanın içine girip varlığımı hissetmelerini sağladığımda Nilüfer birden yorganı çekerek ayağa kalkmıştı.

 

"Mirza..." demişti korku ile.

 

Nilüfer'e hiç bakmazken sadece Orhan'a bakışlarımı dikmiştim.

 

"Şerefsiz!" Demiştim bağırarak."Sen nasıl böyle bir şey yaparsın!" Birden Orhan'a doğru ilerleyip birden yataktan yere attığımda üstüne çıkarak yumruklarımı sıralamaya başlamıştım.

 

"Sen!" Demiştim bağırarak."Nasıl böyle bir şey yaparsın lan! Nasıl karımı altına alırsın!"

 

Orhan'a peşpeşe yumruklarımı sıralarken Orhan'ın birden bana vurması ile sendelemiştim.Beni kenara itip birden ayağa kalktığında o da bana yumruk atmaya başlamıştı.

 

Nilüfer bize doğru yaklaşıp ayırmaya çalıştığında bu girişimi başarısız olmuştu.

 

Nilüfer'i alıp birden kenara ittiğimde yerde duran Orhan'a sert bir yumruk geçirip Nilüfer'e doğru ilerlemiştim.

 

"Nasıl yaptın lan bunu!" Dedim kolundan sertçe tutarak."Bana bunu nasıl yaptın?" Nilüfer ağlamaya başladığında "canım yanıyor!" Demişti.

 

"Ne?" Demiştim cümlesini algılamaya çalışırken "canın mı yanıyor?" Kolunu iyice tutup birden kenara ittiğimde "daha çok acısın o zaman!" Demiştim.

 

Nilüfer'i kenara itmem ile birinin beni çekmesi eş zamanlı olurken elinde silah olan Orhan'ı görmem ile olduğum yerde kalmıştım.

 

"Bir adım bile atma!" Dedi Orhan bana bakarak."Yaklaşma bile!"

 

"Neden?" Dedim alaylı bir şekilde gülerek.

"Korkuyor musun?"

 

"Hayır."

 

"O zaman silah neden elinde? Bıraksana onu! Erkek ol ve elinde bulunan silahı bırak!"

 

"Beni seni öldürmeye sakın zorlama!"

 

"Sen ne zaman bu hale geldin Orhan?" Cümlem netti."Sen ne zamandan beri değiştin? Yoksa... her zaman böyle miydin? Her zaman böyle şerefsiz miydin?"

 

"Mirza!" Dedi.Sesi gür çıksa bile beni korkutmaya yetmemişti."Seni öldürmek istemiyorum."

 

"Beni zaten öldürdün sen.Sen karımı altına alırken en yakın dostunu zaten öldürdün!" Cümlem ile Nilüfer ağlamaya başladığında "durun artık!" Dedi."Lütfen durun!"

 

"Sen o iğrenç sesini kes!" Birden bağırmam ile Nilüfer'in ağlaması daha da şiddetlenmişti."O iğrenç olan sesini duymak bile istemiyorum senin!" Nilüfer ile konuşurken Orhan'ın bakışları Nilüfer'in üzerinde gidip geliyordu.Dikkatini iyice dağıtmak için bağırmaya devam ettiğimde anı bir hareket ile Orhan'ın eline vurup silahın düşmesini sağlamıştım.Silah uzak bir yere giderken tekrardan bir yumruk savurarak Orhan'a vurmuştum.İkimiz birbirimize vurmaya devam ederken birden ateşlenen silah sesi ile silah sesinin geldiği yöne bakmıştım.

 

Nilüfer'in elinde duran silahı görmem ile "elindekini hemen bırak!" Dedim."O elinde duran silah.Oyuncak değil!"

 

"Biliyorum!" Dedi bağırarak.Elleri titrerken silahı sabit tutmaya çalışıyordu.

 

"Elindekini bırak hemen!" Dedi Orhan.

 

"Durun o zaman!" Elinde duran silahı bir bana birde Orhan'a çevirdiğinde "bitirin bu kavgayı!" Dedi.

 

"Neden bitirelim?" Dedim Nilüfer'e bakarak."Rezilliğini... rezilliğinizi kimse duymasın diye mi? Yoksa... Almila öğrenmesin diye mi?"

 

"Sakın..." dedi Nilüfer kafasını sallayarak.

"Lütfen Almila'ya bir şey söyleme!"

 

"Neden kızımdan annesinin rezilliğini saklayayım ki? Neden kızımdan gerçekleri saklayayım!"

 

"Benden nefret eder Mirza! Annesinden nefret eder ve ben bunu yapamam! Almila'nın bana nefretle bakmasına dayanamam!"

 

"Bende buna izin vermem ama!" Cümlem oldukça netti."Kızımdan annesinin iğrençliğini saklayamam!"

 

"Beni zorlama."

 

"Neye?"

 

"Seni öldürmeye."

 

"Ne o?" Dedim gülerek."Kızının babasını mı öldüreceksin?"

 

"Kızım için gerekirse yaparım!" Elinde duran silahı iki eliyle zar zor tutmaya çalışırken "bu olanlar burada kalacak!" Dedi."Buradaki olanlar bir sır olacak."

 

"Saçmalama artık!" Dedi Orhan bağırarak.

"İyice oyuna çevirdin bu durumu! Ver artık şunu." Birden hareket edip Nilüfer'e doğru ilerlediğinde Nilüfer birden silahı kaldırarak havaya ateş etmişti.

 

Havaya ateş edilmesi ile Orhan iyice sinirlenirken "ver şunu hemen!" Dedi ve Nilüfer'in elini tutarak silahı almaya çalıştı.

 

İkisi arasında geçen bu kısa an ile birden silah sesinin yükselmesiyle olduğum yerde kalmıştım.

 

Silah ikisi arasındaydı ve kimin vurulduğunu anlamamıştım bile.

 

Nilüfer'in yüzünde korku oluşurken birden geri geri gitti ve yere düştü.Nilüfer'in yere düşmesi ile eş zamanla Orhan'ın düşmesini görmem ile bakışlarım vücudunu saran kana değmişti.

 

Nilüfer geri geri giderek duvara sığındığında Orhan'ın nabzına bakarak ölüp ölmediğini kontrol etmiştim.

 

Atmayan nabzını görmem ile bir adım geri giderken Nilüfer'in yere bıraktığı silahı alarak ona doğru ilerlemiştim.

 

Nilüfer bende olan silahı gördüğünde bağırmaya başlamıştı.Elimle ağzını kapatıp sessiz olmasını sağladığımda yüzüne bulaşan kanı gördüm.

 

Orhan'ın kanını.

 

Nilüfer beni birden itip kendinden uzaklaştırdığında "sen bir katilsin!" Dedi.

 

Kelimelerini idrak etmeye çalışırken "ne saçmalıyorsun sen?" Dedim."Katil olan kim?"

 

"Sensin." Bakışları kanlı olan ellerime kaydığında tuttuğum silahı işaret etti.

"Elinde Orhan'ın kanı ve bir silah var."

 

"Nilüfer sen iyi misin?" Dedim korku ile.

"Bunu benim yapmadığımı sen çok iyi biliyorsun!"

 

"Ben biliyorum!" Dedi birden bağırarak.

"Ama benden başka kimse bilmiyor." Birden gülmeye başladığımda "sen bir katilsin!" Dedi."Almila'nın babası bir katil!" Tekrardan güçlü bir kahkaha attığında "sen Orhan'ı öldürdün!" Dedi.

 

"Nilüfer..." dedim.Yaklaşmaya çalıştım.

Yaklaşmaya çalışmam ile şiddetli bir şekilde bağırdı.

 

"Katil!" Dedi."Yaklaşma bana! O kanlı ellerinle yaklaşma bana!"

 

"Sen bir şizofrensin!" Dedim.

 

"Sende bir katilsin!"

 

"Bunu ispat edemezsin."

 

Bana yaklaştı ve durdu."Silahta senin parmak izin var" dedi."Elinde onun kanı ve yüzünde oluşan büyük darp izleri... polise bizi yakalayıp öldürdüğünü söylesem..." alaylı bir şekilde güldü."Polis bu durumda kime inanır! Sana mı yoksa bana mı?"

 

"Sen bir manyaksın!"

 

"Beni Almila ile tehdit etmeyecektin Mirza!" Birden ayağa kalkıp yerde kanlar içinde yatan Orhan'a baktığında "şimdi ne yapacaksın?" Dedi."Öldürdüğün adamı nasıl saklayacaksın?"

 

"Suçu bana atmana asla izin vermeyeceğim!"

 

"Artık çok geç Mirza!" Elini koluma yerleştirdiğinde "ben şimdi Almila'ya ne diyeceğim?" Dedi."Ona nasıl bir yalan uyduracağım?"

 

"Böyle bir şey sakın yapma!"

 

"Ama ben bunu kızımdan nasıl saklarım Mirza? Babasının katil olduğunu ondan nasıl gizlerim söyler misin bana?"

 

"Böyle bir şey yaparsan seni öldürürüm!"

 

"Dene o zaman!" Bana bakıp yalandan bir gülümseme oluşturduğunda "sana cesetin ile bol şans" demişti.

 

Yanımdan uzaklaşıp gitmesi ile olduğum yerde çökmüştüm.

 

"Ben şimdi ne yapacağım?" Demiştim kendi kendime."Bu durumdan nasıl kurtulacağım?"

 

Almila'dan;

 

Babamın anlattığı şeyleri idrak etmeye çalışırken kafamı iki yana sallayarak olanların bir yalan olabileceğini düşünmek istemiştim.

 

Annem bir katildi ve... ve bir hasta!

 

Bakışlarım babamı bulurken "sana nasıl inanacağım ki ben?" Kelimeler dudaklarımdan dökülürken babamın canı yanmıştı.

 

Gözlerinde oluşan hayal kırıklığını gördüğümde "kusura bakma baba..." dedim."Ben... ben sadece böyle bir şeyin nasıl olduğunu anlayamıyorum.Annemin bu denli hasta olduğuna inanamıyorum!"

 

"Biliyorum kızım" dedi burukça."Böyle bir şeye inanmak zor.Elimde sana verebileceğim bir kanıt maalesef ki yok.

Tam da bu yüzden ölü olarak göstermedim mi kendimi zaten."

 

"Peki nasıl yaptın.Yani... nasıl öldü olarak gösterdin kendini? Nasıl bu şekilde kaçtın?"

 

"O an olanlardan dolayı aklım durmuştu.Ne yapacağımı bile bilmiyordum.İçeriden annenin kahkaha sesleri gelirken yerde kanlar içinde yatan bir ceset vardı kızım.Ben... ben o an aldım Orhan'ı ve kimsenin bulamayacağı bir yere götürdüm."

 

"Sonra..." dedim.

 

Duymak istedim.

Zor da olsa çabaladım.

 

"Sonra..." durdu.O an susmak istedi belki de."Sonra..." dedi tekrardan."Annenin saçmalıkları o hasta kafası iyice arttı.Birkaç gün sonra oğlu onu aramaya başladığında..."

 

"Barın..." dedim sessizce."Kim bilir neler yaşamıştır."

 

Babam cümlemi duymazken anlatmaya devam etmişti."Barın babasını ararken o kadar korkuluydu ki... ben ne yapacağımı bile bilmiyordum.Bana gelip babasını sorduğunda ne cevap vereceğimi, ne diyeceğimi, o yeşil gözlerine bakarken nasıl bir yalan uyduracağımı..." kafasını iki yana salladı."O an bunları düşünemiyordum bile."

 

Barın çok acı çekmişti.

Daha küçük yaşta babasını kaybetmişti.

Onu aramak için gittiği evde babasının öldürüldüğünden bile habersizdi.

 

"Peki Barın babasının öldürüldüğünü nasıl öğrendi?" Sorduğum soru ile babam burukça gülümsedi.

 

"Birkaç gün sadece aradı.Hatta biliyor musun beraber bile aradık!Sanki... sanki ben hiç saklamamışım gibi küçücük bir çocuk ile babasını aradım!" Sesi sinirli çıkarken kafasını iki yana salladı ve ayağa kalktı."Ben bunları yaşarken annen sadece evde duruyordu ve normal yaşantısına devam ediyordu.Orhan'ı kendi öldürmemiş gibi davranıyordu.Ben o kadar sinirlenmiştim ki eve gittim ve annen ile kavga etmeye başladım.O hastalıklı kafasından onu kurtarmaya çalıştım!

 

Yaptığı hayatı görsün istemiştim; ama olmamıştı.Annen beni şikayet etmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştı.

Başa çıkamıyordum kızım!" Dedi birden.

"Annen o kadar hastalıklıydı ki ben onu bir odaya kapatmak zorunda kaldım." Güldü.Gülüşünde sitem vardı."Bu sefer ise onu evde zorla tuttuğumu polislere diyeceğini söyledi biliyor musun? Ben kenara sıkışmıştım Almila.O an duvarlar üstüme üstüme gelirken ne yapacağımı düşündüm hep.Bu durumdan nasıl kurtulacağımı."

 

"Ve sende tek çare olarak kendini öldü gösterdin."

 

Babam gözlerimin içine bakarken "başka çare bulamadım o an" dedi.Ellerimi saçlarıma götürüp karıştırdığımda "beni de yanına alabilirdin!" Dedim."Beni annemin eline bırakırken hiç düşünmedin mi? Beni nasıl öylece bırakıp gittin?"

 

"Seni almak istedim kızım; ama... eğer seni yanıma alsaydım kendimi nasıl öldü olarak gösterebilirdim ki?"

 

"Sonradan alsaydın o zaman!" Dedim.

Sesim titrerken kendimi ağlamamak için zorlamıştım.

 

"Seni sürekli olarak takip ettim Almila.Eğer annenin bir şey yaptığını görseydim ya da yapacak olduğunu anlasaydım direk alırdım seni!"

 

"Ya sen zararın sadece fiziksel olduğunu mu düşünüyorsun gerçekten! Ya ben sevgisiz büyüdüm! O koskoca evde yalnızdım ben! Her gökgürültüsüden korktuğumda o minnacık bedenler anne diye bağırırken ben baba diye bağırdım haberin var mı senin bundan?"

 

Ağlamaya başladığımda babam birden beni kendine çekerek sarılmıştı.Babamın bana sarılması ile hıçkırıklarım şiddetlenirken "senden nefret ediyorum duydun mu beni!" Dedim bağırarak."Beni annemin eline bıraktığın için senden nefret ediyorum!" Babama sarılıp unutamadığım kokusunu içime çektiğimde gözlerimi kapatarak babamla birlikte sonsuzluğa gitmek istemiştim.Hep burada, onunla birlikte kalmak istemiştim.

 

✨✨✨

 

Babamdan ayrılıp elimle göz yaşlarımı sildiğimde "senden bir şey istiyorum" dedim.

 

Babam söyle der gibi baktığında "annemle yüzleşmeni istiyorum!" Dedim.

 

Babam'ın bakışları birden solduğunda "bunu benden isteme kızım!" Dedi."Ben o kadını görmek bile istemiyorum!"

 

"Lütfen!" Dedim."Uzun zamanın üstüne senden tek bir şey istiyorum sadece."

 

"Kızım..." dedi.Durdu ve düşündü."Peki, sen nasıl istiyorsan öyle olsun."

 

Dudaklarımda oluşan küçük bir gülümseme ile "teşekkür ederim" dedim.

 

Babamla yan yana ilerleyip arabaya bindiğimizde babam arabayı sürmeye başlamıştı.Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuktan sonra annemin evine ulaştığımızda babam arabayı durdurmuştu.

 

Bu eve en son iki sene önce annemle hesaplaşmak için gelmiştim ve yine iki sene sonra annem ile babamı yüzleştirmek için buradayım.

 

Acaba bir gün başka bir olay için buraya tekrardan gelir miydim?

 

Hesap sorma olmadan bu kapıdan içeri girer miydim?

 

Bilmiyordum.

 

Babamla birlikte arabadan inip evin kapısına doğru ilerlediğimizde babam birden bana dönerek "emin misin kızım?" Dedi."Annen zaten hasta.Bir de beni görmesi..."

 

"Annem yaptıklarının bedelini ödemeli baba." Cümlemle birlikte eş zamanlı olarak kapının ziline tam basacaktım ki aklıma gelen bir fikir ile tekrardan babama baktım."Baba sen biraz kenara çekilir misin?" Babam anlamayan bakışlarını üzerimde gezdirdiğinde "ben sana ne zaman gel dersem o zaman içeri gir."Babam kafasını sallayıp yana doğru gidip saklandığında zile bastım ve kapının açılmasını bekledim.

 

Zile bastığımda bu sefer oldukça kendimden emindim.

 

Kapının açılmasını beklerken babamın bakışlarında tedirginlik vardı.

 

Sonunda kapının açılması ile karşımda annemin yüzünü görmüştüm.

 

Annemin şaşkın bakışları yüzümde dolaşırken "kızım?" Dedi."Gelmişsin!" Tam bana yaklaşacakken birden yana çekildim ve içeri girdim.

 

"Seninle konuşmam gereken önemli bir konu var.Bu yüzden geldim." Annemin cevap bile vermesini beklemezken merdivenlerden yukarı çıkmaya başlamıştım.Annemde benim peşimden gelip bana yetişmeye çalıştığında küçüklüğümden beri kilitli olan odanın önüne gelip durmuştum.

 

Annem bana korku ile bakarken "neden burada durdun?" Dedi.

 

"Kapıyı aç!" Annemin kurduğu cümleye cevap bile vermezken kendimden emin bakışlarım ile kapıyı gösterdim."Kapıyı aç anne!"

 

Annem korkuyla kafasını sallarken "hayır kızım!" Dedi."Ben bunu yapamam.

Biliyorsun burada bizim kötü anılarımız var!"

 

"Sana kapıyı aç dedim anne!"

 

"Kızım durup dururken neden böyle bir şey istiyorsun benden? Hemde kaç sene sonra!" Kafasını iki yana sallarken "ben bunu yapamam dedim Almila.Lütfen hadi gidelim bu odanın önünden."

 

"Eğer kapıyı açmazsan anne ben zorla açarım haberin olsun!"

 

Annemin gözleri dolarken "baban kendini bu odada astı kızım biliyorsun.Ben... ben o anları tekrardan yaşamak istemiyorum!"

 

"Hangi anları?" Dedim birden."Hangi anları yaşamak istemiyorsun anne? Babamın kendisini astığı anı mı ? Yoksa... O gün olan ve bana anlatılmayan diğer yaşanmışlıkları mı? "

 

Annem şok olmuş bakışları beni bulduğunda "sen ne saçmalıyorsun kızım?" dedi."O gün sana anlatılmayan başka ne olmuş ki?"

 

Profesyonel bir biçimde yalan konuşuyor olması bende şok etkisi bıraksa da sadece gülmüştüm.

 

Anneme karşı kahkahalar atarken elimi kaldırarak alkışlamaya başlamıştım.

 

"İyi iyi!" Dedim alkışlamaya devam ederken."Valla bravo.Çok iyi bir oyuncusun!"

 

"Ben anlamıyorum Almila" dedi."Ne oynamasından bahsediyorsun?"

 

"Rol yapmayı bırak artık anne! Sıkılmadın mı bunca sene rol yapmaktan? Bıkmadın mı?"

 

Annemin yüz hatları değişirken "ben rol yapmıyorum ki?" Dedi.

 

Derin bir nefes vererek kapının kolunu tuttuğumda "şu kapıyı aç hemen!" Dedim.

 

Annem yan odaya doğru gidip elinde tuttuğu bir anahtar ile yanıma gelmişti.Annemin elinden anahtarı alıp kapıyı açtığımda hızlı bir hamle ile içeri girmiştim.

 

İçeri girmem ile tavandan aşağıya asılı olan ipi görmek bana nedense garip hissettirmişti.

 

Babam yaşıyordu.

Bunu biliyordum; ama yine de kötü hissetmiştim.

 

Anneme doğru dönüp baktığımda "gelsene anne" dedim.

 

Annem zar zor yutkunurken bir adım atmıştı ve durmuştu.

 

Kafamı yana eğip gülümsediğimde "tamamen..." dedim.

 

Annem kafasını sallayıp yanıma doğru ilerlediğinde "neden buraya girdin Almila?" Demişti.

 

"Hepsinin cevabını vereceğim anne.Lütfen burada bekle ve hiçbir yere ayrılma." Annemin yanından uzaklaşıp aşağıya indiğimde kapıyı açarak babamın saklandığı yere gelmiştim.

 

Babam beni görmesi ile yaklaştığında "hadi baba..." dedim."Gel." Olduğum yerden ilerleyip evden içeri girdiğimde tam ilerleyecektim babamın olduğu yerde durduğunu görmüştüm.Bakışlarım babamı bulurken "neden içeri girmiyorsun?" Dedim.

 

Babam gözlerini gözlerime değdirdiğinde "uzun zaman oldu" demişti."Ben sadece garip hissediyorum."

 

Babamın yanına ilerleyip elimi eline götürdüğümde "korkma baba" dedim."Ben yanındayım."

 

Babamın içeri girmesini sağladığımda yavaş adımlar ile merdivenlerden çıkarak odanın önüne getirmiştim.

 

Odanın önüne gelmem ile babama durması için işaret verdiğimde içeri girmiştim ve anneme bakmıştım.

 

"Hazır mısın anne?" Dedim.

 

Annem garip garip bakarken anlamadığı her halinden belliydi.

 

Anneme gülümserken "baba gelebilirsin..." dedim.

 

Annem cümlem ile yutkunurken bakışları hızlı bir biçimde içeri giren babama kaymıştı.

 

Bakışlarım bir annemi bir babamı bulurken annemin haraketsiz bir şekilde durduğunu gördüm.

 

Odada sadece nefes alışverişleri vardı.

Kimse hiçbir şey söylemiyordu.

 

Alaylı bir gülümseme dudaklarıma yayılırken "bir şey söylemeyecek misin anne?" Demiştim.

 

Annem nefes almayı unutmuş gibiydi.

Hiçbir şekilde haraket etmiyordu ve sadece karşısında duran babama bakıyordu.

 

Annemin yanına ilerleyip elimi omzuna yerleştirdiğimde annem irkilerek geri geri gitmişti.

 

"Sen..." demişti sesi titrerken."Sen ölmüştün."

 

Hiçbir şey söylemeyip sadece annem ve babamı izleme kararı almıştım.

 

"Ölmüştüm..." dedi babam."Ama benimki sahte bir ölümdü."

 

"Bu nasıl olur?" Bakışları beni bulurken "Almila..." dedi."Baban..." tekrardan babama baktığında "bu imkansız!" Dedi bağırarak."Yaşıyor olman imkansız!"

 

Babam anneme bakıp gülümserken kafasını iki yana sallamıştı."Beni gördüğüne sevinmedin mi Nilüfer?" Dedi.

 

Sesinde alay vardı ve bu bariz bir biçimde belli oluyordu.

 

"Sevinmedim!" Dedi annem dişlerinin arasında."Bir katili gördüğüme sevinmedin Mirza!"

 

Annemin cümlesi ile gerilirken hiçbir şey söylememiştim ve dinlemeye devam etmiştim.

 

"Hâla aynısın biliyorsun değil mi?" Biraz eğilip alaylı bir bakış attığında "yalancı!" Dedi.

 

Annem babamın cümlesine sinirlenirken "ben yalancı değilim! Ayrıca yalancı olsam da farketmez Mirza! Ben en azından katil değilim öyle değil mi?" Annemin bakışları beni bulurken "bana bence teşekkür etmelisin Almila" dedi.

 

"Neden?" Dedim anneme bakarken.

 

"Seni katil biri ile yalnız bırakmadığım için tabii ki."

 

Annemin cümlesi ile sinirlenirken derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalışmıştım.

Bakışlarım babama ve sonra ise tekrardan anneme döndüğünde "doğru..." dedim.

"Sana teşekkür etmem lazım; ama başka bir konuda." Annem kafasını sallarken bakışlarını birden bana çevirmişti.

 

"Sonuçta... kim bunca sene profesyonel bir şekilde yalan konuşup, kızından asıl gerçek katilin kendisi olduğunu saklar ki? Bu yüzden ise sana teşekkür ederim annecim.

Benden bunca zaman katil ve hastalıklı bir kafaya sahip olduğunu sakladığın ve bunu bana göstermediğin için teşekkür ederim!"

 

Annem şaşkın ve korku ile karışık olan yüzünü bana çevirdiğinde "asıl katil mi?" Birden babama baktığında "başka bir katil mi varmış?" Dedi.

 

Babam kafasını iki yana sallarken "asıl katilin kim olduğunu gayet iyi biliyorsun!" Anneme yaklaşıp birden kolunu tuttuğunda "asıl katil sensin Nilüfer!" Dedi bağırarak.

"Bunu gayet iyi biliyorsun!"

 

Annem babamın kolunu tutup sıkmasına bile aldanmazken sesli bir şekilde kahkaha atmıştı.Anneme garip bir şekilde bakarken babam annemin kolunu bırakarak geri çekilmişti.Kafasını iki yana sallarken "sen cidden kafayı yemişsin!" Dedi.

 

"Kafayı yiyen ben miyim?" Dedi gülmeye devam ederken."Asıl siz yemişsiniz kafayı be! Katilmiş!" Eliyle kendini gösterirken "ben miyim o katil?" Dedi.

 

Babam kafasını sallarken "sensin!" Dedi.

"Sen bir katilsin! Suçu benim üstüme atmış bir manyaksın! Artık bir kere doğruyu söyle kızına.Gözlerinin içine bak ve gerçek seni göster!"

 

Annemin bakışları birden değişirken "peki..." dedi."O zaman artık rol yapmayı bırakalım öyle değil mi?" Bakışları beni bulurken gerilmiştim.

 

"Evet!" Dedi bağırarak."Katil benim! Duydun mu Almila? Orhan'ın gerçek katili benim!" Tekrardan gülmeye başladığında yanaklarıma düşen yaşlara izin vermiştim.

 

Babam bana ne kadar gerçekleri anlatmışta olsa annemden duymak beni daha çok yıkmıştı.

 

Kelimeler ağzından bir bir dökülürken tereddüt bile etmemişti.

 

'Katilim' demişti.

İtiraf etmişti.

 

"Bunca zaman rol yapıyordum! Sırf kimse anlamasın diye rol yapıyordum; ama artık yeter! Bende çok yoruldum. Sürekli olarak yalan söylemekten çok yoruldum.Sırtımdaki yükten çok yoruldum!" Hızlı hızlı sıraladığı cümleler ile durup derin bir nefes aldığında "asıl katil benim!" Dedi.

 

Gerçeği bir kez daha yüzüme vurdu.

Barın'ın bunca zaman yanlış bildiği gerçeği hiç acımadan yüzüme çarptı.

 

Gözlerimin dolması umrumda olmazken "ben senin yüzünden bunca yıl babamdan ayrı kaldım! Sırf sen babama iftira atacaksın diye babam gitmek zorunda kaldı!" Kelimeler hıçkırıklarımla karışık dudaklarımdan firar ederken "neden böyle bir şey yapma gereği duydun?" Dedim.

Sesim kısık çıkarken "neden?" Dedim.

 

"Eğer böyle bir şey yapmasaydım baban benim katil olduğumu sana söyleyecekti.

Ben hem seni kaybedecektim hemde hapse girecektim!"

 

"Ne yani şu an beni kaybetmedin mi anne! Kızını kaybetmedin mi?"

 

"Kızım yapma ne olur? Söyleme böyle annene."

 

"Ya ben senin yüzünden dünyanın acısını çektim ya! Hem babamı kaybettim hemde..."

 

Durdum.

Beni izleyen babama baktım.

 

Sustum.

Barın'ın babamdan dolayı intikam almak istediğini söyleyemedim.

 

"Ben burada daha fazla durmak istemiyorum" dedim."Ben ne bu evde ne de bu şehirde daha fazla durmak istemiyorum.

Çünkü... çünkü ben burada nefes alamıyorum!"

 

Annem bana yaklaşacakken "yüzünü görmek bile yeterince midemi bulandırıyor!" Dedim.

 

Anne demek bile içimden gelmemişti.

Bakışlarım yüzüne değerken "benim için bu saatten sonra ölüsün sen!" Olduğum yerden ilerleyip dışarı çıktığımda babamın peşimden geldiğini anlamıştım.Birden dönüp ona baktığımda "lütfen baba..." dedim sesim titrerken."Ben biraz yalnız kalmak istiyorum." Cevap vermesini bile beklemeden olduğum yerden uzaklaşıp evden dışarı çıktığımda ağlayarak konuşmaya başlamıştım.

 

Kesik kesik nefesler alarak ağlamamı bastırmaya çalıştığımda başarılı olamamam beni sinirlendirmişti ve bu yüzden ağlamam daha da şiddetlenmişti.

 

Nereye gideceğimi bilmiyordum.

Kimse sığınacağımı bilmiyordum.

Sadece koşuyordum.

 

En son durup sağa sola baktığımda aklıma gelen bir yer ile yanımdan geçen taksiyi durdurarak arabaya binmiştim.

 

Nereye gideceğimin adresini verip arkama yaslandığımda önceden Barın'ın beni getirdiği tepeye gitmek için sabırsızlandım.

 

Bugün herkesle geçmişin hesaplaşmasını yaşamıştım.

 

Annemle, babamla...

 

Tek bir kişi kalmıştı.

Orhan.

 

Hayatımızın mahvolmasında sorumlu olan kişilerden biriydi.

 

İçimi dökmem gerekiyordu.

Yaptığı hataları haykırmam gerekiyordu.

Nefretimi kusmam gerekiyordu.

 

Bunları düşünürken camı açarak derin bir nefes alıp vermiştim.Uzun bir yolculuğun ardından taksiciye parayı ödeyip arabadan indiğimde yürümeye başlayarak Barın'la birlikte durduğumuz yere gelmiştim.

 

Yaşadığımız anlar aklıma bir bir düşerken dudaklarımda oluşan tebessümü silmiştim.

 

"Hepsi bir yalandı Almila!" Dedim."Hepsi bir yalandı.Sana olan sevgisi, bakışları, sözleri... sadece intikam içindi."

 

Tam kenara doğru ilerleyip durduğumda "bak yine bırakayım!" Dedim."Buradayım; ama bu sefer nefretimi kusmak için! Bu sefer nefretimi haykırmak için!" Yanağıma bir bir süzülen göz yaşlarımı silerken "mutlu musun?" Dedim çaresizce."Mutlu musun Orhan Soylu? Hayatımızı mahvettiğin için mutlu musun?"

 

Ellerimi yumruk yapıp sıktığımda "hayatımızı mahvettin sen! İlk önce Ferda Hanım'ın hayatını mahvettin.

Daha sonra ise babamın! Peki suçsuz olanlara ne oldu? En çok onlar acı çekti.

Barın acı çekti! Ben acı çektim! Peki kimin yüzünden?" Bağırışlarımla birlikte sesim yankılanırken "senin yüzünden!" Dedim.

"Senin yüzünden küçücük çocuklar acı çekti!" Olduğum yerde yere çökerken "neden"dedim."Neden yaptın bunu?"

 

Çaresizdim.

Haykırışlarım boşaydı.Biliyordum; ama yine de içimi dökmek istiyordum.

 

"Neden bizim hayatımızı mahvettin ki? Eline ne geçti? Bunları yaparak eline ne çekti?" Kelimeler sessizce dudaklarımdan dökülürken "ben senin yüzünden babasız kaldım bunca sene biliyor musun? Senin yüzünden babam beni terk etti! Senin ve annemin yüzünden ben bunca sene babamı katil bildim! Barın..." sesim titredi.

Durdum.Kafamı iki yana salladım."Barın..." dedim tekrardan.Söyleyemedim.

 

Kelimeler dizildi sanki.

Çıkmak istemediğini belli edercesine dudaklarıma ulaşmadı bile.

 

'Barın bunca sene senin yüzünden benden intikam almayı bekledi' diyemedim.

 

'Senin katilin annemmiş' diyemedim.

 

Titreyen ellerimi saçlarıma götürüp düzelttiğimde gelen sesle birlikte hızlı bir hamleyle arkamı dönmüştüm.

 

Ayağa kalkıp sesin geldiği yöne doğru ilerlediğimde nedense garip hissetmiştim.

 

Elimi kalbime götürdüğümde hızlı bir şekilde attığını gördüm.

 

Sanki... Barın buradaydı.

Benimleydi.

 

Yavaş yavaş haraketler ile ilerlediğimde kimsenin olmadığını anlamam ile derin bir nefes aldım.

 

Yaşadıklarımdan sonra Barın'ı görmeye hazır değildim.

 

Unutmaya çalışıyordum.

Çabalıyordum.

 

Başarabiliyor muydum peki?

Bilmiyordum.

 

Ne kadar nefret etmeye çalışsam da her ismini söylediğimde her ismini duyduğumda kalbim hızlanıyordu.

 

"Umarım karşıma çıkmazsın..." dedim.

"Umarım hayatıma bir daha girmezsin Barın.Çünkü, ben bunu yapamam seninle bir kez daha olamam."

 

Olduğum yerde yürümeye başladığımda her şeyi unutmak istedim.

 

Yaşadıklarımı unutmak istedim.

Annemi unutmak istedim.

Sevdiğim herkesi arkamda bırakmak istedim.

 

Bölüm sonu...

 

Kısa bir aradan sonra tekrardan buradayım.

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. 💚

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 💚

 

Yeni bölüm ile tekrardan görüşmek üzere...

kendinize iyi bakın. 💚

 

Loading...
0%