Yeni Üyelik
54.
Bölüm

Bölüm 54: “Eski Aşklar”

@aleynay0

Hayat benim için çok acımasızdı.

Tökezlememek için çaba gösterdiğim bu yolda beni çukura doğru itiyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

 

Hayallerim ellerimden kayarken hiçbir şekilde tutamıyordum.

 

Barın'ın gözleri Berfu'mun üzerinde dolaşırken hayal ettiğim her şey o anda yok olmuştu.

 

Berfu için kendime verdiğim sözler paramparça olmuştu.

 

Ellerim titrerken Berfu'yu kucağıma iyice sabitlemiştim.

 

Dışarıdan gelen gök gürültüsü sesi bedenimi ele geçirirken istemsizce korkmamıştım.

 

Nedenini ise bilmemek için çabalamıştım.

 

Gözlerimde oluşan yaşları akıtmamak için kendimi zorladığımda Barın'ın gözleri Berfu'yu sabitlediğim ellerime değdi.

 

Dudaklarında gülümseme peyda olurken "ben kötü bir insan değilim Almila." Dedi bana bakarak."Kızımı benden uzaklaştırmana gerek yok."

 

"O senin kızın değil!" Dedim hiç düşünmeden."Hiçbir zaman senin kızın olmadı."

 

"O her zaman benim kızımdı Almila.Sen eğer çocuğumu benden kaçırmasaydın o her zaman benim kızım olacaktı."

 

Barın'ın cümlesi gülmeme neden olurken kafamı iki yana alaycı bir şekilde sallamıştım.

 

"Ben kızımı o yalan olan dünyadan kurtardım sadece.Kötülüklerden kurtardım." Bakışlarım ile Barın'ı süzdüğümde "senden kurtardım" dedim birden.

 

"Ama buna hakkın yok!" Dedi.Bir adım yaklaştı ve durdu."Beni çocuğumdan ayırmaya... senden ayırmaya, sizden ayırmaya hakkın yok!"

 

"Sizden mi?" Dedim gülerek."Sizden öyle mi? Sen bizi kaybettin Barın.Sen bizi gerçekleri öğrendiğim gün kaybettin!"

 

"Keşke gerçekleri öğrendiğinde çekip gitmek yerine gelip her şeyi bana sorsaydın.Bana hesap sorsaydın! Çocuğumu kaçırmak yerine, benden saklamak yerine gerçekleri birde benden dinleseydin."

 

"Gerçekler sen anlattığında değişmeyecek sonuçta öyle değil mi?" Dedim cevap bekleyerek."Sana gelip sorsaydım gerçekler değişecek miydi söyle bana?" Gözlerine bakarak sorduğum soru karşısında yeşil gözlerini kahverengi gözlerime kenetlediğinde "gerçek değişmeyecekti Almila; ama sonuç değişecekti."

 

Cümlesi üzerine kafamı iki yana salladığımda "yalanlarını dinlemek istemiyorum senin" dedim bağırarak.

"Yalanlarını da al ve buradan çık git!"

 

Bağırmam ile Berfu ağlamaya başladığında "ağlama kızım..." dedim saçına öpücükler kondurarak."Ağlama güzel Berfu'm.Annen senden özür diliyor.Bağırdığım için çok özür dilerim."

 

"Berfu..." Barın'ın sesi ile ona döndüğümde "güzel isim" dedi.

 

Cümlesine cevap vermezken Barın'ın yaklaştığını anladığımda "sakın!" Dedim.

"Sakın yaklaşma!"

 

"O benim kızım Almila! Onu benden uzaklaştıramazsın!"

 

"Uzaklaştırırım!" Dedim bağırarak."Bunca sene nasıl uzaklaştırdıysam yine uzaklaştırırım!"

 

Bağırmam ile Berfu'nun ağlaması iyice şiddetlenirken "çık git artık!" Dedim.

 

"Gitmiyorum!" Dedi."Kızımı bir kere kucağıma almadan buradan gitmiyorum."

 

Kendinden emindi.Bakışlarından bunu apaçık bir şekilde belli ediyordu.

 

"Berfu'yu sana vermeyeceğim Barın.Bunu asla yapmayacağım!"

 

"Bunca sene kızımı benden alıkoydun Almila.Bunu yapmana rağmen sesimi bile çıkarmadım; ama bu sefer asla! Asla buna izin vermeyeceğim.Berfu benim de kızım! Ben onun babasıyım ve bu her zaman bu şekilde kalacak.Sen istesen de istemesen de."

 

Bakışlarını benden çekip Berfu'ya sabitlediğinde gözlerine baktı."Şu an gidiyorum Almila.Sırf Berfu ağlamasın diye gidiyorum; ama yine geleceğim..." Bakışları bu sefer beni hedef almıştı."Kızım için geleceğim."

 

Olduğu yerden uzaklaşıp çıkışa ilerlediğinde kapıdan çıkarak gitmişti.

 

Barın'ın gitmesi ile derin bir nefes alırken elimi kalbime götürüp çok hızlı atan kalp atışımı dizginlemeye çalışmıştım.

 

Olduğum yerden ilerleyip koltuğa oturduğumda Berfu'ya sarılarak Barın'ın çıkıp gittiği kapıya bakmıştım.

 

'Bir gün böyle bir şey yaşacaktın Almila. Neden şaşırıyorsun ki?'

 

Aklımda dönen sorular cevapsız kalırken kucağımda uyuyakalan Berfu'yu alıp yatağa yatırmıştım.Bakışlarımı dışarıya doğru çevirdiğimde yağmurun kestiğini görmüştüm.Biraz nefes almak için dışarı çıktığımda yağmur kokusunu içime çekerek sakinleşmeye çalışmıştım.Rüzgar saçlarımı savururken yağmur kokusuyla birlikte farklı bir koku daha almıştım. Gözlerimi kapatıp nefes aldığımda "neden geldin?" Dedim gözlerimi açıp kafamı yan tarafa çevirerek.

 

Barın duvarın arkasından çıkıp bana baktığında "burada olduğumu nereden anladın?" Dedi.

 

Yanıma doğru yaklaşıp tam karşıma geçtiğinde "kolay kolay gitmeyeceğini biliyorum diyelim" dedim gözlerine bakarak.

 

Varlığını hissettiğimi... kokusunu aldığımı nasıl söyleyebilirdim ki?

 

"Beni tanımış olman güzel." Gözlerimin içine bakıp derin bir nefes aldığında "seni hiç tanımamışım ki ben" dedim tek nefesle.

 

"Tanımak için kendine fırsat vermedin ki."

 

"Seni tanımam için önüme bir neden sunmadın ki!"

 

"Aşk iyi bir neden değil mi Almila?"

 

Durdum.Bana bakan yeşil gözlerini hedef aldım.Dudaklarımı alayla iki yana kıvırdığımda kafamı iki yana sallayarak ellerimi ön kısmımda birleştirdim.

 

"Sence aşk var mıydı?" Dedim.

 

Barın'a baktığımda gözlerindeki kırgınlığı gördüm.

 

Canı yanmıştı; ama bu umrumda bile olmamıştı.

 

"Yok muydu?" Dedi."Bizim aramızdaki duygu..."

 

"Bizim aramızda hiçbir duygu yoktu!" Dedim birden."Her şey yalandı.Her şey senin yalanındı!"

 

Kafasını iki yana salladığında "yalan değildi..." dedi."Aramızda olan sevgi yalan değildi.

 

"Bu bile yalan!" Dedim."Senin her şeyin yalan Barın.Duydun mu beni? Her şeyin!"

 

"Her şeye yalan diyebilirsin Almila; ama sevgime asla! Ben seni severken, sen beni severken, bunu hissederken nasıl yalan olabilir ki?"

 

Barın'a doğru ilerleyip yüzümü yüzüne yaklaştırdığımda gözleri dudaklarıma kaymıştı.Nefes alış verişini duyduğumda yutkunmuştu.

 

"Biliyor musun?" Dedim sıcak nefesimi tam dudaklarının üzerine bırakırken "buraya geldiğimde ne fark ettim."

 

Gözleri ilk başta dudaklarımı ve daha sonra gözlerimi bulduğunda kafasını iki yana sallamıştı.

 

Barın'ın kafasını sallaması ile ondan uzaklaştığımda merak dolu gözlerini üzerime çevirmişti.

 

"Ben seni aslında hiç sevmemişim.Sevdiğimi zannetmişim." Birden kurduğum cümle karşısında Barın şaşkına dönerken aynı zamanda gözlerinde oluşan kırgınlığı görmüştüm.

 

Canı yanmıştı.

Canımı yakmıştı.

 

"Sen beni Alp ile nişanlıyken kaçırdığında Alp'in bana yaptığı ihaneti senin planın ile öğrenmiştim ve... o an yanımda sen vardın.Başka kimse yoktu." Kafamı iki yana sallayarak kurduğum cümle ile sesim titremişti; ama ağlamamıştım.Kendimi tutmuştum ve güçlü durmaya çalışmıştım.

"Ben o an sana sığındığım için sana aşık olduğumu zannetmişim Barın.Sen bana yalandan sevgi gösterdiğin için ve ben Alp'i unutabilmek için aramızda olanları aşk sanmışım; ama değilmiş.Ben bunu bu iki yıl içerisinde de anladım... seni burada ilk gördüğüm zaman da.Bu yüzden..." dedim.Parmağımı kaldırdım ve Barın'a yaklaşarak parmağımı göğsünü hedef alarak bastırdım."Sakın bana benim seni sevdiğimi söyleme! Çünkü; öyle bir şey yok ve hiçbir zamanda olmayacak.Ben senden önde de mutluydum ve senden sonra da mutlu olacağım Barın.Bunu sakın aklından çıkarma!" Parmağımı Barın'ın göğsünden çekip arkamı döndüğümde konuşmasına bile fırsat vermeden eve doğru koşmuştum.

 

Barın'dan uzaklaşmaya ve onu ne olursa olsun affetmemeye çalışacaktım.

Bunu başaracaktım.

 

Bu kendime sözüm olsun.

Barın'ı hiçbir zaman affetmeyeceğim.

 

✨✨✨

 

Gözlerimi açtığımda havanın aydınlık olduğunu görmem ile yanı başımda duran telefonu alıp elime sabitlemiştim.Saate bakıp öğle zamanının geçtiğini gördüğümde Cüneyt'ten gelen ve alt alta sıralanan bildirimleri silip hızlıca yataktan kalkmıştım.

 

Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadığımda hala uyuyor olan Berfu'ya öpücük kondurup üstümü değişerek odadan çıkmıştım.

 

Mutfağa doğru ilerleyip bir şeyler hazırlamak için dolaba doğru ilerlediğimde birkaç kahvaltılık malzemeleri alarak tezgaha yerleştirmiştim.

 

Elim bu sefer yumurtaya gittiğinde onu da tezgaha alıp birkaç malzeme daha ekleyerek pankek yapmaya başladığımda aklıma gelen şey ile durup yaptığım karışıma bakmıştım.Elimde duran kaşığı karışımdan çıkartıp tezgaha fırlattığımda elimi saçlarımı götürerek "neden!" Dedim.

"Neden şimdi bunu yaptım ki ben?" Elimi kaba götürüp sabitlediğimde çöpe doğru gidip kabın içinde bulunan hamur karışımını dökmüştüm.

 

"Barın ile yaptığım hiçbir yemeği bu iki sene boyunca yapmayacağımı söylemiştim.Onu hatırlatan hiçbir yemeği yapmayacaktım! Peki ama şimdi neden böyle bir şey yaptım ki ben?" Tam yanımda duran sandalyeyi çekip oturduğumda "aklımı karıştırmasına izin vermemem gerekiyor.Beni tekrar kandırmasına izin vermemeliyim." Sandalyeden kalkıp başka bir şey hazırlamak için tekrardan dolabın başına geçtiğimde hızlıca bir şeyler hazırlayıp tezgaha yerleştirmiştim.

 

Tezgahın hemen yanında bulunan sandalyeyi çekip oturduğumda hızlıca bir şeyler yemiştim ve mutfağı toplayarak güzelce temizlemiştim.

 

Mutfaktan çıkıp odama gittiğimde uyanmış olan Berfu'yu kucağıma alıp "günaydın annecim!" Dedim.Yanağına öpücükler kondurup odadan çıktığımda Berfu'yu mama sandalyesine koyarak manasını yedirmeye başlamıştım.

 

Berfu'nun mamasını verip karnını doyurduğumda oynaması için kendi haline bırakarak telefonda iş için gelen Mail'leri kurcalamaya başlamıştım.

 

Bir iki mesaja bakıp olduğumda ekranda beliren kişi ile telefonu açıp kulağıma sabitlemiştim.

 

"Cüneyt?"

 

"Almila." Sesinin telaşlı gelmesi beni endişelendirirken "bir şey mi oldu?" Dedim.

 

"Yok bir şey olmadı.Ben sadece seni merak ettim.Mesajlarıma falan da dönmeyince bir şey oldu zannettim.Evine geldim toplantının olduğu gün ama yoktun.Sen neredesin Almila? İyi misin?" Nefes almadan kurduğu cümle karşısında gülümserken "ilk başta bir nefes mi alsan acaba?" Dedim gülerek.

 

"Gülme lütfen!" Dedi ciddiyetini toplayarak."Arkadaşımı merak ediyorum ve karşılığında bu cevabı alıyorum."

 

"Tamam ya kızma hemen.Arkadaşın çok iyi sadece biraz kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı o kadar."

 

"İyi olduğuna emin misin?"

 

"Emimim" dedim hiç düşünmeden.

 

"Peki toplantı gününde neler olduğunu bana anlatmayı düşünüyor musun?" Sorusu ile duraksadığımda "Cüneyt..." dedim ne diyeceğimi bilemezken."Bu konu telefonda konuşulacak bir şey değil aslında.Yüz yüze konuşsak daha iyi olur.Hem sana söylemek istediğim bir şey var."

 

"Tamam ben o zaman geleyim yanına.Müsait misin sen?"

 

"Müsaitim."

 

"Tamam o zaman yaklaşık bir saate orada olurum."

 

"Tamam görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

Telefonu kapatıp koltuğa koyduğumda kafamı cam tarafına çevirerek durmuştum.Dün yaşadıklarımız gözümün önünde canlanırken olduğum yerden kalkarak cama doğru ilerleyip dışarıyı izlemeye başlamıştım.

 

Gözlerim bir anlığına Barın'ı aradığında olduğum yerden ayrılarak tekrardan koltuğa oturmuştum.

 

Bu şekilde davranıyor olmam canımı sıkarken sürekli kendime verdiğim sözleri aklıma getirip unutmamaya çalışmıştım.

 

Telefonu elime alıp kafamı dağıtmaya başladığımda kapının çalması ile olduğum yerden doğrulup kapıya doğru ilerledim ve kapıyı açarak gelen kişiye baktım.

 

Hemen karşımda duran Cüneyt'i görmem ile küçük bir gülümseme yolladığımda "hoş geldin" dedim.

 

Cüneyt eve girip "hoş buldum" dediğinde "küçük cadı nerede?" Dedi.

 

Kafamı salona doğru hafif çevirip Berfu'yu işaret ettiğimde "oynuyor" dedim.

 

Cüneyt eve girip Berfu'ya ilerlediğinde saçına öpücük kondurarak koltuğa doğru ilerleyip oturmuştu.

 

Bende koltuk bölümüne ilerleyip durduğumda "kahve içer misin?" Dedim.Cüneyt kafasını sallayıp onayladığında mutfağa doğru ilerleyerek kahve yapmıştım ve oturma odasına geri dönerek içinde kahve olan tepsiyi orta kısımda duran masaya koyarak koltuğa oturmuştum.

 

Cüneyt bana bakıp tek kaşını kaldırdığında "gerçekten önemli bir mevzu sanırım" dedi.Kafamı aşağı yukarı sallayıp onayladığımda "benim için ciddi bir konu" dedim.

 

Saçımı kulağımın arkasına atıp Cüneyt'e tamamen odaklandığımda "ilk başta geçen gün olanlar için senden özür dilerim Cüneyt" dedim."Biliyorum toplantıyı o şekilde bırakıp gitmemeliydim; ama... o an başka bir şey aklıma gelmedi.Tek istediğim o ortamdan uzaklaşmaktı."

 

Cüneyt dikkatlice beni dinlerken "bana her şeyi anlatmak ister misin?" Dedi.

"Ayrıntısına kadar."

 

"Aslında geçmiş konuları açmak istemiyorum Cüneyt; ama sana sadece şunu söyleyebilirim.Yıllar önce İstanbul'dan kaçıp kurtulmak istediğim biri vardı." Cüneyt kafasını sallarken devam etmemi istemişti."O kişiyi iki sene üstüne burada gördüm.O kişi ise iş yapacak olduğun Barın... Barın Soylu."

 

İsmi dudaklarımdan dökülürken kalbimde oluşan hissi dizginlemeye çalışmıştım.

 

Bu isim hem bana acı verirken hemde heyecanlandırıyordu ve ben bununla baş edemiyordum.

 

Cüneyt şaşkınlık dolu olan gözlerini gözlerime kenetlediğinde "sen ciddi misin?" Dedi.Kafamı evet anlamında sallarken "bu... bu nasıl kötü bir tesadüf böyle! Almila ben eğer bilseydim seni asla çağırmazdım o toplantıya.Hatta Barın'la asla bir anlaşma yapmazdım.Sana yemin ederim..."

 

"Cüneyt..." dedim cümlesini bölerek."Senin bir suçun yok sonuçta.Hem ben sana bu iki sene içinde Barın hakkında en ufak bir şey bile söylemedim.Sen Barın'ın adını bile bilmiyordun.Bu yüzden lütfen kendini suçlama."

 

"Ama Almila..."

 

Tekrardan lafını kesmiştim. "Cüneyt ben sadece senden bir şey istiyorum."

 

"Söyle." Dedi.Dikkatlice beni dinledi.

 

"Lütfen beni bu işe bulaştırma olur mu? Biliyorum sana söz verdim.Yardım edeceğim dedim; ama ben yapamam.Barın ile aynı ortamda duramam."

 

"Almila saçmalama lütfen!" Dedi kızgın bir sesle."Bana bunu demene bile gerek yok.Bu iş için seni zorlayacak değilim.Ayrıca sana yaptıklarından sonra ben zaten Barın ile ortak olmam.Onunla en kısa zamanda iş ilişkimizi keseceğim.Sen yeter ki canını sıkma."

 

"Teşekkür ederim" dedim küçük bir tebessüm yollayarak."İyi ki seni tanıdım.İyi ki arkadaşım oldun."

 

Cüneyt olduğu yerden kalkıp yanıma geldiğinde elimi elimin üzerine koyarak "önemi yok..." dedi."Biz arkadaşız.

Arkadaşlıkta teşekkür olmaz." Elimi kaldırıp dudaklarına götürdüğünde yaptığı bu ani hareket ile gerilmiştim.Çünkü bu iki sene içerisinde hiç böyle bir şey yapmamıştı.

Elimi elinden çekip tam doğrulacakken gelen gürültülü ses ile sesin geldiği yöne dönmüştüm.

 

Tam karşımda duran Barın bir bana bir de elimi tutan Cüneyt'e baktığında burnundan soluduğunu görmüştüm.Kafasını iki yana hızlıca sallayıp bize doğru ilerlediğinde yanımda oturan Cüneyt'i hızlıca yanımdan kaldırıp suratına sert bir yumruk indirmişti.

 

Her şey bir anda gerçekleştiği için hiçbir şey yapamazken olduğum yerden kalkıp Cüneyt'i yumruklayan Barın'ı durdurmaya çalışmıştım.

 

Barın beni duymazken Cüneyt'e bir yumruk daha vurmuştu.Bakışlarım ikisi arasında mekik dokurken "yeter artık!" Dedim bağırarak.

 

Haykırışlarım sanki boş bir duvara yankılanıyor gibiydi.

 

Barın'ı Cüneyt'ten ayırmaya çalışırken Cüneyt ani bir haraket ile kalkıp bu sefer Barın'a vuran kişi olmuştu.Barın Cüneyt'in yumruğu ile hafifçe sendelerken kendini toparlayıp tekrardan Cüneyt'e vurduğunda ikisini zapt etmek artık imkansız hala gelmişti.

 

Kafamı bir an Berfu'ya çevirdiğimde ağladığını görmem ile hızlıca kavga eden Cüneyt ve Barın'a döndüğümde "kızımı korkutmaktan vazgeçin artık!" Tüm gücümle bağırdığım için ses tellerim acımıştı; ama bu şu an umrumda bile değildi.Çünkü bağırmam işe yaramıştı ve Cüneyt ve Barın birbirinden ayrılmıştı.

 

İkiside bana bakarken her ikisinin de dudaklarında olan kanı görmüştüm.

Bakışlarım Cüneyt'in yakasını tutan Barın'ın elini bulduğunda Barın birden Cüneyt'i bırakmıştı.Cüneyt olduğu yerde sendelerken yere düşmüştü.Hızlıca Cüneyt'in yanına gidip kaldırmaya çalıştığımda zor da olsa Cüneyt'i koltuğa oturtmayı başarmıştım.

 

Derin bir nefes alıp aklıma gelen Berfu ile kafamı çevirdiğimde gördüğüm manzara ile olduğum yerde kalakalmıştım.

 

Berfu Barın'ın kucağındaydı ve gülümsüyordu.

Gördüklerim karşısında yanağıma akan yaşı durduramazken yapabildiğim tek şey ikisini izlemek olmuştu.

 

"Kızım..." demişti Barın Berfu'nun yanağına küçük bir buse kondurarak."Kızım benim..." kokusunu içine çekip kan olan dudağına değen Berfu'nun küçük ellerini öptüğünde "Baban geldi kızım" dedi.Barın'ın yanağından akan yaşa şahit olurken Berfu'nun dudaklarından dökülen ilk kelimeyi duymuştum.

 

"Baba..." demişti küçük dudaklarını oynatırken.

 

İlk kelimesi olduğu için zorlanmıştı; ama ilk defa konuşmuştu.

 

İlk söylediği kelime ise 'baba' olmuştu.

 

Bir gün kızımın konuşacağını biliyordum.

Dudaklarından dökülecek olan o ilk kelimeyi bekliyordum; ama bunun kesinlikle 'baba' olacağını tahmin etmiyordum.

 

Barın Berfu'nun cümlesi ile şaşkına dönerken bakışları beni bulmuştu.Yeşil gözleri kıpkırmızıydı.Yanağından akan damlaları umursamıyordu bile.Belki de ağladığının farkında bile değildi.

 

Belli belirsiz bir tebessüm oluştu dudağında.Yeşil gözlü kızının gözlerine baktı."Baba..." dedi fısıltı eşliğinde."Bana baba dedi." Dudaklarını Berfu'nun saçlarına götürdü ve öptü.

 

"Bu..." dedi bana bakarak."Çok güzel bir duygu."

 

O an tekrardan ikisine baktım.Hata mı ettim diye düşündüm kendi kendime.Kızımı babasından ayırma konusunda yanlış mı yaptım diye sordum kendime.

 

Cevabını ise bulamadım.

Karşımda duran adamın duygularını bile anlayamadım.

 

Bundan sonra olacakları düşündüm sadece.Çünkü, bu saatten sonra Barın'ı Berfu'dan asla uzak tutamayacaktım.Bunu o an anladım.

 

Berfu'nun Barın için değerini ise zaman içerisinde anlayacaktım.

 

Bölüm sonu...

 

Kısa bir bölüm oldu farkındayım; ama umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

Eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 🫶🏻

 

Yeni bölüm ile tekrardan görüşmek üzere.

Kendinize iyi bakın. 🫶🏻

 

Loading...
0%