Yeni Üyelik
53.
Bölüm

Bölün 53: “Tekrar Karşılaşmak”

@aleynay0

Bazen bir oyunun içindeymişim gibi hissediyordum kendimi.

Sanki, etrafımdaki herkes oyunun içindeki bir parçaydı ve bana oynanan oyuna eşlik ediyorlardı.

Tıpkı şu an olduğu gibi.

Duyduğum ses kalbimin hızlanmasına neden olurken olduğum yerde kalakalmıştım.

Neden böyle hissediyordum?

Ve Nefret ettiğim adamın sesini duymak beni neden heyecanlandırıyordu?

 

'Hayır' demiştim içten içe.'Bu bana oynanan bir oyundu ve oyunun bir parçası ise Barın'dı.'

 

"Lütfen..." dedim gözlerimi yumarak.

"Allah'ım lütfen bu bir oyun olsun.Bana yapılan bir şaka olsun bu."

 

"Almila..." dedi Cüneyt koluma dokunarak.

"İyi olduğuna emin misin sen?"

 

Kafamı tekrardan evet anlamında sallarken derin bir nefes alıp önüme dönmüştüm.

 

Önüme dönmem ile gözlerim yeşil gözlerini hedef almıştı.

 

Bana bakan yeşil gözlerinden bakışlarımı çekip tamamen yüzüne odaklandığımda şaşırdığını görmüştüm.

 

Olduğu yerde sabit dururken tek bir kelime dahi söyleyememişti.

 

Elimde duran telefonu iyice sabitlediğimde "kusura bakmayın..." dedim sesimi canlı tutmaya çalışarak."Önemli bir mesaj aldım ve cevap vermem gerekiyordu." Elimi kaldırıp Barın'a doğru uzattığımda "ben Almila..." dedim kendimden emin bir şekilde."Almila Akay."

 

Cümlem ile Barın'a bakmaya devam ederken ne olduğunu bile anlamamıştı.Bana bakan yeşil gözleri elimi hedef alırken yavaşça elini uzatıp elimi sıkmıştı.

 

"Barın..." dedi sesi titrerken."Barın Soylu.Ben..." yutkundu ve gözlerime baktı.

 

Barın daha cümlesini kurmadan elimi çektiğimde "memnun oldum" dedim.

"Tanıştığımıza." Cümlemi vurgularken bakışlarım bizi izleyen Cüneyt'e dönmüştü.

 

"Cüneyt benim önemli bir işim çıktı ve bu yüzden gitmem gerekli.Biliyorum bu toplantı benim içinde çok önemli; ama gitmem lazım.Gerçekten özür dilerim."

 

Cüneyt cümlemle elini koluma yerleştirdiğinde "hiç önemli değil Almila.Hem özür dilemene de gerek yok bunu biliyorsun.Sen git ve işlerini hallet.Hem biz seninle toplantının detaylarını sana geldiğimde konuşuruz" demişti.

 

Gülümserken Barın'ın bizi izlediğini çok iyi biliyordum; ama bunu şu anda umursamıyordum.

 

"Kendine dikkat et" dedim elimi Cüneyt'in koluna yerleştirerek."Görüşmek üzere." Çantamı masanın üzerinden alıp hızlı bir şekilde Barın'ın yanından geçtiğimde gözlerimi kapatarak Barın'ın bana gelen kokusunu içime çekmiştim.

 

Bunu neden yapmıştım bilmiyorum; ama Barın'dan nefret ettiğimi söylememe rağmen kokusunu içime çekmek bana nedense anlam veremediğim bir his oluşturmuştu.

 

Özlemek miydi bu his?

Hayır.

 

Peki ihanet miydi?

Tam olarak buydu.

 

Hissettiğim bu his ihanetti.

 

Eskiden bana huzur veren bu koku şimdi tek bir şeyi hatırlatıyordu.

İhanet'i.

 

Bana oynadığı o iğrenç oyunu.

 

Barın'ın yanından ayrılıp kendimi otelden dışarı attığımda hızlı bir şekilde arabama ilerleyip binmiştim.

 

Elim titrerken gözümden düşen yaşları silip derin derin nefes alıp vermiştim.

 

"Neden?" Dedim direksiyona vurarak.

"Neden, neden, neden..!" Gözünden düşen yaşları umursamazken "neden çıktın ki karşıma? Seni unutmaya başlamışken, kalbimden söküp atmaya yakından neden tekrardan hayatıma girdin?"

 

Kafamı iki yana sallarken "hayır..." Dedim.

"Hayatıma girmene izin vermeyeceğim.

Buna asla; ama asla izin vermeyeceğim."

 

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığımda kısa sürede eve varmıştım.

 

Arabadan inip eve doğru koştuğumda kapıyı çalarak teyzemin açmasını beklemiştim.

Kısa sürede teyzem kapıyı açtığında hızlıca içeri girmiştim ve odama doğru ilerlemiştim.

 

"Kızım..." demişti teyzem arkamdan bağırarak."Noldu sana böyle?"

 

Teyzeme cevap vermeden odama girdiğimde kapıyı kilitleyerek üstümde bulunan blazer ceketi hızlıca çıkarıp çantamla birlikte yatağın üstüne fırlattığımda duşakabine girip kendimi suyun altına atmıştım.

 

Göz yaşlarım suyla buluşurken "artık kaldıramıyorum..." dedim ağlarken."Her şey üst üste geliyor ve ben bunu artık kaldıramıyorum."

 

Sırtım duvarı bulurken yavaş yavaş yere oturmuştum ve ağlamaya başlamıştım.

 

"Seni görmek neden bu kadar canımı yaktı? Herkese seni unuttuğumu söylerken, kendime... kendimi buna inandırmaya başlamışken..." hıçkırıklarım yankılanırken "yalan söyledim!" Dedim."Seni unuttum derken büyük bir yalan söyledim! Kendimi buna inandırmak istedim.Allah kahretsin ki bunu istedim!"

 

"Ama bunu yapacağım Barın.Seni unutacağım.Bana tekrardan acı vermene izin vermeyeceğim."

 

Zar zor ayağa kalkıp suyu kapattığımda üstüme havlu alıp banyodan çıkmıştım ve üstümde bulunan kıyafetleri çıkartıp yenilerini giymiştim.

 

Aynanın karşısına geçip kendime çeki düzen verdiğimde kızaran gözlerimi umursamadan odadan çıkmıştım.

 

Odadan çıkmam ile oturma odasında bulunan teyzemin bakışları beni bulmuştu.

 

Teyzem olduğu yerden kalkıp yanıma geldiğinde "sen iyi misin?" Dedi.

 

Kafamı hayır anlamında salladığımda "yalan söyleyemem teyze" dedim."Ben hiç iyi değilim."Sesim titrerken ağlamamak için kendimi tutmuştum.

 

Teyzem endişe dolu gözleri ile bana odaklandığında "ne oldu?" Dedi.

 

Merak ediyordu ve bunu gözlerinde görebiliyordum.

 

"Teyze..." dedim bakışlarımı gözlerine değdirirken."O geldi."

 

"Kim?" Dedi anlamayarak."Kızım çatlatmasana insanı! Kim geldi?"

 

"Barın." İsmi dudaklarımdan dökülürken kalbim acıdı.

 

Uzun zamanın üstüne Barın'ın ismini ilk defa bu kadar acı dolu söylemiştim.

 

Canımı yakan kişisin ismi dudaklarımdan dökülürken hâla bir rüyada olmak istemiştim.

 

Teyzem söylediğim isim karşısında şaşkına uğrarken "nasıl?" Dedi."Bu nasıl oldu? O seni nasıl buldu?"

 

"Hani sana Cüneyt'in bir iş toplantısı olduğunu söylemiştim ya teyze." Teyzem kafasını sallarken devam etmemi istemişti.

 

"İş yapacağı kişi Barın'mış."

 

"Bu nasıl olur? Ya bu nasıl bir tesadüf?"

 

Kafamı sağa sola sallarken "bilmiyorum teyze" dedim."Ben hiçbir şey bilmiyorum artık."

 

"Belki de tesadüf değildir." Dedi."Belki de seni buldu ve bu yüzden iş yapmak istedi olamaz mı?"

 

Teyzem haklı olabilirdi.Barın belki de bu işi bilerekten kabul etmişti?

 

Bu kadar tesadüf imkansızdı.

 

Ama nasıl olabilirdi ki? Benim yerimi nerden öğrenmiş olabilirdi?

 

Aklıma gelen tahmin ile teyzeme bakarken "Beril nerede?" Dedim.

 

"Onlar burada geçici bir ev tutmuş.Orada kalacağını söylemişti bana."

 

"Hangi ev peki biliyor musun?"

 

"Neden soruyorsun ki Almila sen şimdi Beril'i.Hem durup dururken Beril ne alaka?"

 

"Teyze sen soruma cevap ver.Biliyor musun bilmiyor musun?"

 

"Biliyorum."

 

"Güzel.Sen bana adresi konum at olur mu?" Odama hızlıca ilerleyip yatağın üzerinde attığım çantamı elime aldığımda odamdan çıkarak teyzeme bakmıştım.

 

"Teyze adresi atmayı sakın unutma."

 

Teyzem kafasını sallarken olduğum yerden ilerleyip çıkışa gelmiştim ve arabama doğru ilerleyerek kapısını açıp içine yerleşmiştim.

 

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığımda "umarım böyle bir hata yapmamışsındır Beril" dedim.

 

Teyzemin bana attığı konum ile Beril'in kaldığı eve vardığımda arabayı güzelce park edip arabadan inmiştim ve eve doğru ilerleyerek kapıyı çalmıştım.

 

Kısa süre içerisinde kapının açılması ile Beril'i görmüştüm.

 

"Almila?" Dedi Beril şaşırarak."Senin burada ne işin var? Eğer yine olay..."

 

"Konuşmamız lazım." Cümlesini keserken Beril derin bir nefes alıp "Peki..." dedi.

Kenara çekilip içeri girmemi beklediğinde kısa bir süre düşünüp içeri girmiştim.

 

İçeri girip etrafı göz ucu ile süzdüğümde gülümsemiştim.

 

Beril'in evine bu şekilde geleceğimi asla hayal etmemiştim.

Edemezdim de.

 

Bakışlarım etrafta gezinirken "ne konuşacağız?" Dedi.

 

Beril'in cümlesi ile ona dönerken "beni oturma odana bile davet etmeyecek misin?" Dedim.

 

Beril bana baktığında "geçelim..." Eliyle tam karşıyı gösterdiğinde "Bu taraftan" dedi.

 

Beril'le birlikte içeri geçip oturma odasına geldiğimizde koltuğa oturarak tam karşıma oturan Beril'e bakmıştım.

 

"Evin güzelmiş.Güle güle otur."

 

"Burası geçici Almila.Biliyorsun ki ben bu şehre ait değilim.En kısa zamanda İstanbul'a gideceğiz; ama yine de teşekkür ederim."

 

Beril'in cümlesi canımı yakarken "bende buraya ait değildim Beril; ama bazı şartlar burada kalmamı sağladı.

 

"Bunları mı konuşacağız Almila.Yine aynı

şeyleri başa mı saracağız?"

 

"Hayır...bunları konuşmayacağız merak etme.Ben sana tek bir şey sormak için geldim."

 

"Ne sormak istiyorsun?"

 

"Beril ben bugün Barın'ı gördüm."

 

"Barın'ı mı gördün?"

 

Kafamı evet anlamında sallarken "bugün Cüneyt'in bir iş toplantısı vardı ve bende bu iş toplantısına gittim; ama Cüneyt'in iş yapacağı kişi Barın çıktı."

 

"Büyük bir tesadüf" dedi.

 

Şaşırmamıştı bile.

 

Bunun üstünde fazla durmazken "Tesadüf mü değil mi tam olarak bilmiyorum."

 

"Nasıl yani?" Dedi anlamayarak.

 

"Beril..." dedim.Sesim ciddi çıkarken Beril gözlerini gözlerime odaklamıştı.

"Sana sadece tek bir soru soracağım ve sende bana sadece tek bir cevap vereceksin.Cevabın ne olursa olsun sana inanacağım."

 

"Ne soracaksın" dedi.

 

"Barın yerimi nasıl öğrendi?"

 

"Almila sen..?"

 

"Beril hemen gerilme lütfen! Ben sadece Barın'ın yerimi sizden öğrenip öğrenmediğini merak ediyorum o kadar."

 

"Almila sen ne dediğinin farkında mısın? Hayır yani düşünmeden cümle kurmaya falan mı başladın sen! Ben neden Barın'a bir şey söyleyeyim?"

 

"Beril sen söyledin demiyorum sana; ama Mert söylemiş olabilir.Sonuçta gizli gizli görüşüyordunuz ve Mert benim bu şehirde olduğumu biliyordu.

 

"Almila, ben Mert ile yeni görüşmeye başlamadım sonuçta.Bu gizliden buluşma işi kaç seneden beri var.Mert eğer Barın'a söyleseydi bu zamana kadar Barın seni çoktan bulmuş olmaz mıydı sence?"

 

"Bulmadığı ne malum? Belki de zamanından beri bulmuştu ve beni gizliden gizliye takip ediyordu!"

 

"Almila sen iyice saçmaladın gerçekten! Barın sence seni gizliden izleyecek biri mi? Hemde çocuğunu kaçırmışken."

 

Beril'in cümlesi sinir kat sayımı üst seviyeye çıkarken bakışlarım Beril'i bulmuştu.

"Kaçırmak mı?" Dedim."Sence ben Berfu'yu kaçırdım mı Beril?"

 

"Sence Almila?" Dedi."Kaçırmadın mı?"

 

"Ben Berfu'yu oynanan oyunlardan uzak tuttum sadece Beril.Ne yapsaydım sen söyle! Bana ihanet edip intikam almak isteyen birinin yanında mı doğursaydım çocuğumu?"

 

Beril'in bakışları değişirken konuyu kapatmak istercesine "ne ben ne de Mert Barın'a bir şey söylemedik Almila" dedi.

"Tamam biliyorum Mert Barın'ın arkadaşı.

Bu yüzden söylediğini düşünmen gayet doğal; ama emin ol biz Barın'a seni söylemedik."

 

"Mert'in bir şey söylemediğine nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Beril?"

 

Olduğu yerden ayağa kalkıp bana baktığında "çünkü... sen bana Barın'ın seni bulmak istemediğini söyledin Almila ve bende buna uydum.Mert ile gizli gizli görüşmeme rağmen senin hakkında hiçbir şey söylemedim.Bu şehirde nerede kaldığın hakkında en ufak bir şey dâhi demedim. Mert de öğrenmek istemedi zaten.Çünkü, eğer öğrenseydi Barın'a söylemekten başka çaresi olmazdı.Bunu biliyordu.Ben nasıl senden gizli Mert ile görüştüysem, Mert'te Barın'dan gizli görüştü benimle.Bu yüzden bu kadar çok eminim işte."

 

"Ne?" Dedim anlamayarak."Nasıl yani?"

 

Beril'in cümlesini idrak etmeye çalışırken "Evet Almila doğru duydun" dedi."Sen bana Barın'ın seni bulmasından korktuğunu söylediğinde ben Mert'e tek bir şart sundum.Senin için, arkadaşım için sevdiğim adama şart sundum ben.Ben nasıl senden Mert'i saklayacaksam, Mert'te Barın'dan beni saklayacaktı." Derin bir nefes alırken yanıma geldi ve tam karşıma oturdu.

"Mert'le ilk buluşmamız ikimiz içinde zor olmuştu Almila.Çünkü... Mert'te ben de sizden sır sakladık.Acaba ihanet mi ediyoruz diye düşündük." Bakışları beni bulurken gülümsedi."Ama ikimiz de birbirimizi seviyorduk ve ayrılmamız mümkün değildi." Yanağına akan yaşı sildiğinde elini uzatıp elimi tuttu."Almila biliyorum çok şey yaşadık.Çok acılar çektik; ama olmadı işte yapamadık, ayrılamadık.

Mert benim için Barın'a yalan söylemeyi bile göze aldı.Senin bu şehirde olduğunu bilmesine rağmen tek bir şey söylemedi.

Sustu.Hatta..." durdu.Bakışlarını kaçırırken düşündü.

 

"Hatta..?" Dedim cümlesine devam etmesini isteyerek.

 

"Almila, Mert sadece bir kere bize geldi.O gün... babanı eve getirdiğinde."

 

O gün aklıma geldiğinde Beril'e şaşkınca bakmıştım."Mert nerede kaldığını öğrenmesine rağmen yine hiçbir şey söylemedi.Hatta bana sürekli gelip ağladı.Barın'dan bir şeyler saklıyor olmak canımı yakıyor dedi; ama sırf benim için yine sustu."

 

Beril'in söylediği her şeyi es geçerken "Peki sen?" Dedim."Senin canını yakıyor muydu?"

 

Kafasını evet anlamında sallarken "yakıyordu Almila" dedi."Ama başka çarem yoktu.Çünkü sen bunu öğrenseydin ya Mert'i benim hayatımdan çıkartacaktın ya da beni senin hayatından atacaktın; ama ben ikisini de istemedim.Ne seni kaybetmek istedim ne de Mert'i."

 

"O zaman neden sürekli canımı yaktın Beril?" Dedim."Neden sürekli gerçekleri yüzüme vurdun?"

 

"Çünkü sana sinirliydim Almila.Ben sana ihanet ettiğimi düşünürken sen sürekli Mert hakkında olumsuz şeyler söyleyip duruyordun bana ve bu benim canımı yakıyordu.Ben seni düşünürken senin beni umursamaman canımı acıtıyordu."

 

"Ben seni umursuyordum Beril.Zaten umursadığım için şu an bu haldeyiz ya." Alaylı bir gülümseme dudaklarımda oluşurken "bu anlattıkların Barın'ın beni bulmuş olduğu gerçeğini ne yazık ki değiştirmiyor" dedim.Ayrıca yine söylüyorum.Belki de Mert söylemiştir.Bu anlattıklarına bakılacak olunursa vicdan yapıpı söyleme olasılığı çok yüksek."

 

"Mert'in söylediği ne malum Almila? Hem sen daha demin demedin mi Cüneyt'in iş yapacağı kişi diye.Belki de Cüneyt bilerekten getirdi onu buraya? Olamaz mı yani?"

 

Kafamı iki yana sallarken "saçmalama Beril!" Dedim."Cüneyt böyle bir şey yapmaz! Hem ayrıca Cüneyt Barın'ın ismini bile bilmiyordu.Ona ismini bile söylemedim ben."

 

"Cüneyt gibi bir insanın Barın'ı bulması zor olmaz Almila öyle değil mi?" Alaylı bir şekilde gülerken kafasını iki yana salladı.

"Her zaman söyledim Almila ve yine söyleyeceğim.Cüneyt iyi birisi değil! O samimiyetinin altında koca bir yalan var."

 

"Vay ve Beril..." dedim iki elimi birbirine çarpıp alkış tutarak."Suçunu nasıl iki saniyede başka birine yıktın ama! Gerçekten seni tebrik ediyorum!"

 

"Barın'ın seni bulması benim ve ya Mert'in suçu değil Almila.Ha! Mert eğer söylediyse de emin ol bu saatten sonra umrumda değil.Çünkü Mert ve Barın'ın yerinde sen ve ben olsaydım emin ol bizde aynısını yapardık.Mert sonuçta Barın'ın arkadaşı öyle değil mi? Barın'ın üzülmesini istemez! Ya da onu kıramaz."

 

Beril ile daha biraz önce sakince konuşurken ne zaman bu hâla gelmiştik anlamamıştım; ama cümleleri sinirlerimin iyice bozulmasına neden oluyordu.

 

Son söylediği cümle canımı sıkarken "üzülmek mi?" Dedim."Sence Barın üzülüyor mudur?" Kafamı iki yana sallarken "hiç sanmıyorum!" Dedim.

 

"Bunu bilemezsin Almila."

 

Beril'in cümlesine inanamazken sesli bir kahkaha atmıştım."Beril sana inanamıyorum gerçekten! Sen şu an Barın'ı mı tutuyorsun bana mı öyle geliyor?"

Kahkahamın ardında yatan sinirimi dizginlemeye çalışırken mantıklı bir cevap vermesini beklemiştim.

 

"Almila ben Barın'ı falan tutmuyorum tamam mı? Sadece ne yaşadığını bilemeyeceğini söylemeye çalışıyorum o kadar.

 

"Ne yaşamış olabilir ki Beril.Gerçekten anlamıyorum ben ya! Ne yaşamış olabilir? Her şeyi yapan kendisi zaten ya! Kendisi! Bu... bu yaşadıklarımız onun suçu duyuyor musun beni? Onun suçu! Gelmişsin bir de burada bilemezsin diyorsun!"

 

Bağırmam ile boğazlarım acımış olsa da bunu umursamamıştım.Beril'in benim tarafımda olmaması canımı sıkıyordu ve bunu tahammül edemiyordum.

 

"Sen gittikten sonra onun yaşadığı acıyı yıllarca ben gördüm Almila" dedi birden.

"Mert ile onu ben toparlamaya çalıştım." Gözlerini bir saniye bile benden ayırmazken "bu yüzden bilemezsin Almila."

 

Derin bir nefes alıp gözlerini benden bir saniye bile ayırmayan Beril'e tekrardan baktığımda "benim yaşadıklarımın yanında onun yaşadıkları emin ol hiçbir şeydir Beril.Planlar kurup gerçekleştiren biri de zaten emin ol ki üzülmez.Hem eminim ki size karşı oynadığı bir oyundur bu.Ayrıca yaşadıklarımı bilmene rağmen Barın'ın yanında olman..." kafamı iki yana sallarken gözlerimde Beril'e karşı olan hayal kırıklığı apaçık belli oluyordu.

 

Cümlemi tamamlamadan çıkışa doğru yürümeye başladığımda Beril'in peşimden gelmediğini anlamıştım.

 

Gözümden düşen yaşları sildiğimde kapıyı sertçe çekip evden çıkmıştım.

 

Beril'in bana karşı olan bu tavrını gördükçe benden uzaklaştığını daha iyi anlıyordum.

 

Eskiden her durumda benim yanımda olan dostum şimdi canımı yakan başka birinin yanındaydı.

 

Arabaya binip sürmeye başladığımda herkesten uzaklaşmak istediğim için bana her zaman iyi gelen o tepeye gitmeye karar vermiştim.

 

Çantamda duran telefonu çıkartıp teyzeme beni merak etmemeleri için çok kısa bir mesaj attığımda telefonu kapatıp kenara fırlatmıştım.

 

Uzun bir yolculuğun ardından tepeye vardığımda arabayı güzel bir yere park ederek kendimi dışarı atmıştım.

 

İleriye doğru gittiğimde temiz havayı içime çekerek yerde duran büyük taşa doğru ilerledim ve oturarak gözlerimi manzaraya doğru çevirdim.

 

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldığımda biraz bile olsa rahatlamıştım.

 

Kuş seslerinin hakim olduğu ortamda rüzgar tenime çarparken ne yapacağımı düşünüyordum.

 

Barın beni bulmuştu.

 

İki sene boyunca kaçmıştım ve yeni bir hayata başlamıştım.

 

Barın'ı unutmak için çabalarken, bunu kendime inandırmışken birden karşıma çıkıp aklımda ve kalbimde olan düşünceleri yerle bir etmişti.

 

Ne yapacağımı bilmiyordum.

Geldiğim bu noktadan sonra beni neler bekleyecekti tahmin bile edemiyordum.

 

Berfu'yu Barın'dan bunca yıl saklamışken, ona babasının ismini bir kere bile fısıldamamışken Barın'ı Berfu'nun karşısına nasıl çıkartacaktım ki?

 

"Yapamam..." dedim sessizce."Berfu'mu Barın'a gösteremem.Beni kandırıp, hayatımı mahveden bir insana çocuğumu gösterip onu sarmalamasını, babası gibi davranmasını isteyemem." Kafamı iki yana sallarken "hem zaten bunu hak etmiyor ki..." dedim sesim titrerken "o...o baba olmayı bile hak etmiyor." Elimi saçlarıma geçirip dirseklerimi bacağıma sabitlediğimde o an birkaç saniye bile olsa her şeyi unutmak istemiştim.

 

Her şeyin bir rüya olmasını dilemiştim.

 

✨✨✨

 

Bu şekilde ne kadar durdum hatırlamıyorum bile.

 

Ama düşüncelerimi bir kenara atmamı sağlayan araba sesi ile kafamı hızlıca kaldırdığımda olduğum yerden kalkıp gelen arabaya dikkatlice bakmıştım.

 

Arabadan babamın inmesini görmem ile hızlıca yanına koşmaya başladığımda babam kollarını açarak beni kolları arasına almıştı.

 

"Kızım..." demişti saçlarımı okşarken.

 

Babamın bana 'kızım' demesi ile ağlamaya başladığımda "özür dilerim kızım" dedi.

"İşlerim uzun sürdü ve sana haber veremedim.Bu yüzden senden çok özür dilerim."

 

Babamın cümlesi ile kollarımı gevşetip babamdan ayrıldığımda "sana o kadar çok ihtiyacım varki baba... Seninle konuşmaya, dertleşmeye o kadar çok ihtiyacım var ki." Sesim titrerken babam beni yanına çekti ve "gel..." dedi yürümeye başlayarak.

 

Beni oturduğum taşa doğru ilerleyip oturttuğunda "baban senin dertlerini dinlemek için burada" dedi saçımı okşayarak."Baban derdine çara olmak için her şeyi yapacak." Saçıma küçük bir öpücük kondurduğunda hemen karşıma geçerek yere oturmuştu.

 

"Evet..." demişti elini dizime koyarak."Anlat bakalım.Ne oldu ve sen neden bu haldesin?"

 

Babamın cümlesi ile duraksadığımda nereden başlayacağımı düşünmüştüm.

Babam gittikten sonra o kadar çok şey olmuştu ki nasıl dile getireceğimi bile bilmiyordum.

 

"Nerden başlayayım?" Dedim sessizce.

"Beril'in bana yaptığı ihanetten mi.

Unutmaya çalıştığım adamın karşıma çıkmasından mı?" Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken "sen söyle baba..." dedim."Nereden başlayayım?"

 

Babamın gözleri gözlerimde gezinirken elini kalbime doğru götürdü ve durdu.Bakışlarım babam ve eli arasında mekik dokurken "kalbini en çok yaralayandan başla" dedi kendinden emin konuşarak.

 

Cümlesi düşünmeme neden olurken kalbimi en çok yaralayan insanı düşündüm.

 

Barın'ı düşündüm.

 

"Kalbimi yaralayan demeyelim biz ona baba" dedim gülümserken."Çünkü, o kişi kalbimi yaralamadı.Benim kalbimi yok etti."

 

"Barın mı?" Dedi.

 

Kafamı evet anlamında sallarken "ben çok yoruldum baba" dedim çaresizce."Artık dayanacak gücüm kalmadı benim.Kimi seviyorsam, kime tutunuyorsam ellerimden kayıp gidiyor.Hayatımdan çıkıyor ve benim çok canım yanıyor."

 

"O kadar çok şey yaşadın ki kızım.

Anlıyorum seni omzundaki yükler çok fazla ve artık taşıyamıyorsun; ama bak baban burada, seninle."

 

"Zaten hayatımda beni seven sadece teyzem, sen ve Berfu kaldı baba.Bana değer veren ve beni seven sadece siz kaldınız."

 

Babam cümlenin bitmesi ile bana sarıldığında saçımı okşayarak tekrardan öptü."Biz her zaman senin yanında olacağız kızım.Söz veriyorum sana."

 

Babamın cümlesi ile gülümserken babam benden ayrıldı ve "ne oldu?" Dedi anlamayarak."Neden gülüyorsun şimdi?"

 

"Çok söz veriyorsun baba.Tutabileceğine emin misin?"

 

"Eminim..." dedi.Hiç düşünmemişti bile.

 

Olan bunca şeye rağmen hayatımda hâla güzel şeyler oluyordu.

 

Bunca yaşadığım şeye rağmen hayatımda bana değer veren insanlar vardı ve bu benim hayata tutunma umudumdu.

 

Ya teyzem olmasaydı ya Berfu'm ve babam olmasaydı ne yapardım acaba diye düşünüyordum hep?

 

Cevabını ise asla bulamıyordum.

 

Hayata tutunabilir miydim acaba? Ya da kendimi bu kadar güçlü hissedebilir miydim asla bilmiyordum.

 

Olduğum yerden kalkmam ile babamda benimle birlikte kalkmıştı.

 

"Umarım bir daha bu tepeye gelme sebebim olmaz baba" dedim gözlerine bakarak.

"Çünkü ben ne zaman bu tepeye gelsem hep acı çekmiş oluyorum."

 

"Bir daha gelmemen için elimden geleni yapacağım kızım."

 

Küçük bir gülümseme ile babama baktığımda "gidelim mi artık?" Dedim.

 

Babam onay vermek için kafasını salladığında arabalarımıza doğru ilerlemiştik."Baba ben kendi arabam ile gelirim" dediğimde arabamın yanına gelip kilidini açmıştım.

 

Arabaya binip sürmeye başladığımda sonunda eve varmıştım.

 

Arabadan inip rüzgardan dolayı savrulan saçlarımı düzelttiğimde arkamdan gelip arabasını park eden babamı beklemeye başlamıştım.

 

Babam yanıma geldiğinde beraber içeri girmiştik ve içeride oturan teyzemin yanına ilerlemiştik.

 

Teyzem beni gördüğü gibi ayağa kalkıp yanıma koştuğumda "kızım..!" Dedi sarılarak.Teyzemin sarılması ile bende sıkıca sarıldığımda "iyi misin?" Dedi.Kafamı evet anlamında salladığımda "iyiyim..." Dedim kısık çıkan sesimle.

 

Teyzem benden ayrılıp iki yanağıma öpücük kondurduğunda "kızım sen böyle bir yerlere gidince ben meraktan ölüyorum! Lütfen böyle yapma."

 

"Özür dilerim teyze" dedim."Sizi de strese soktum boşu boşuna."

 

Teyzem kafasını iki yana sallarken "lütfen böyle deme.Senin yaşadıkların boşu boşuna şeyler değil güzel kızım benim.Ben sadece seni çok merak ettim." Teyzem iki yanağıma tekrardan öpücük kondurduğunda "Berfu'm nerede?" Dedim.

 

"İçeride uyuyor." Kafamı salladığımda tam teyzemin yanından ayrılacaktım ki seslenerek beni durdurmuştu.

 

Teyzeme dönüp söyleyeceği şeyi beklemeye başladığımda üstünde olan tedirginliği hissetmiştim.

 

Teyzem bir bana bir de babama baktığında "söyle teyze..." Dedim.

 

"Kızım aslında beni Beril aradı."

 

Cümlesi ile tamamen teyzeme odaklandığımda "bugün Mert işi olduğu için gece eve gelemeyecekmiş.Benden yanında durmamı için ricada bulundu; ama ben..."

 

"Teyze lütfen git" dedim cümlesini bölerek.

"Beril yalnız olmaktan hoşlanmaz bilirsin."

 

"Emin misin kızım?"

 

Kafamı evet anlamında sallarken bu sefer babama döndüm.

 

"Sende söyle baba" dedim."Ne demek istiyorsun?" Babam cümlemi ile duraksamıştı.

 

Büyük ihtimalle bir şey söyleyeceğini anladığım için bu durum garibine gitmişti.

 

"Kızım benim de işlerim var.Bu yüzden şirkete gitmem lazım; ama sen evde tek kalacaksın o yüz..."

 

"Baba işlerini hallet" dedim babamın da lafını keserek."Ayrıca ikiniz de beni merak etmeyin."

 

"Emin misin kızım?" Babamın teyzemle birlikte kurduğu aynı cümle ile derin bir nefes alıp verdiğimde "eminim baba" dedim."Hem benim için de iyi olur.Yalnız kalmak ve kafamı toparlamak eminim bana iyi gelecek."

 

"Tamam o zaman biz çıkıyoruz."

 

Teyzemin cümlesine cevap vermezken hızlıca yanlarından ayrılıp yatağımda uyuyan Berfu'mun yanına ilerledim ve bende yatağa uzandım.

 

Berfu'nun saçlarına öpücük kondurup kokusunu içime çektiğimden "seni çok özledim prensesim..." dedim.Kendime biraz daha çekip sarıldığımda dışarıdan gelen sesler ile olduğum yerden doğrulup yataktan kalkarak cama doğru ilerlemiştim ve camı açarak dışarıdan gelen rüzgarın saçlarımı savurmasına izin verdim.

 

Havanın kokusunu içime çektiğimden hafiften gelen gök gürültüsü sesi korkmama sebep olmuştu.

 

Camdan ayrılıp hızlıca camı kapattığımda "sakin ol Almila!" Dedim."Sadece küçük bir gök gürültüsü o kadar.Hem Berfu'n yanında.O yüzden korkmana hiç gerek yok."

 

Derin derin nefesler alıp ışığı açtığımda üstümde bulunan kıyafetleri çıkartıp geceliğimi giymiştim ve yatağıma ilerleyerek Berfu'nun yanında yatıp gözlerimi kapatmıştım ve uyumaya çalışmıştım.

 

Hızlı hızlı nefes alıp verirken tekrardan gelen gök gürültüsü ile hızlıca yataktan kalktığımda odadan çıkarak teyzem ve babamın evde olup olmadığına bakmıştım.

 

İkisi de evde yoktu ve bu durum gerilmeme neden olmuştu.

 

Tekrardan odama girip ışığı kapatmadan yerime yattığımda dışarıdan gelen yağmur sesleri gecenin benim için iyi olmayacağını fısıldıyordu.

 

Telefonu elime alıp teyzemin isminin üzerine geldiğimde arayıp aramamak arasında kararsız kalmıştım.

 

Eğer teyzemi arasaydım Beril yalnız kalacaktı.

 

Teyzemi aramaktan vazgeçip babamın isminin üzerine geldiğimde "babamı da arayamam ki..." dedim."Adamın önemli işleri var.İşini bölmemek sanırım en iyisi olacak."

 

Telefonu kenara bırakıp derin derin nefes alıp verdiğimde titreyen bedenimi dizginlemeye çalışmıştım.

 

Yatağa iyice sinip bu anın bir an önce bitmesini beklerken aniden çakan şimsek ile ortam karanlığa bürünmüştü.

 

Odanın birden karanlıklaşması ile bağırdığımda Berfu bağırmamla eş zamanlı olarak ağlamaya başlamıştı.

 

Ağlayan bebeğimi kucağıma aldığımda "annen burada kızım" dedim sessizce."Özür dilerim.Seni korkuttuğum için özür dilerim." Kucağımda ağlayan Berfu'yu susturmaya çalışırken evden gelen sesler ile yutkunmuştum.

 

Berfu'nun sessiz olmasını sağlarken olduğum yerden kalkıp yavaş adımlar ile kapıya ilerlemiştim ve ellerimin titremesini umursamadan kapıyı açıp sessizce dışarı çıkmıştım.

 

Kucağımda duran Berfu'ya sarılırken "kim var orada?" Dedim.

 

Ortamdaki sizsizlik evde hüküm sürerken "kimse var mı?" Dedim.

 

Duyduğum ayak sesleri korkmama neden olurken "polisi arayacağım!" Dedim hafif yüksek çıkan sesim ile."Her kimsen evimi hemen terk et! Yoksa polisi arayacağım!"

 

Olduğum yerde hareket dahi etmezken karşımda duran birinin varlığını hissetmiştim.

 

Bu durum gerilmeme neden olurken hemen yanımda bulunan abajuru alıp elimde sabitlemiştim.

 

"Her kimsen..." sesim titrerken korkmamaya çalışmıştım."Burada olduğun için pişman..." cümlemle birlikte aynı anda şimşeğin çakması ile ortam birden aydınlanmıştı.

 

Ortamın iki saniyeliğine aydınlanması ile elimde duran abajur yere düşmüştü.

 

Karşımda duran adamın rüya olup olmadığını anlamak için beklediğimde ışıkların birden gelmesi ile ev aydınlanmıştı.

 

Evin aydınlanması ile karşımda duran adamın yeşil gözleri kahverengi gözlerimi hedef aldığında "Barın..." diyebilmiştim sadece.

 

Barın bir bana bir de kucağımda duran Berfu'ya baktığında dudaklarında oluşan gülümsemeyi görmüştüm.

 

O karşımdaydı.

 

Bana ve çocuğuma ne kadar ulaşmamasını sağlamaya çalışsam da başarılı olamamıştım.

 

Elimden gelen her şeyi yapmıştım; ama Berfu'mu görmesine engel olamamıştım.

 

Peki şimdi ne olacaktı?

 

Ne yapacaktım?

 

Berfu'mu Barın'dan nasıl koruyacaktım?

 

Hepsini zaman gösterecekti.

Zamanın kimin yanında olduğunu işte o zaman öğrenecektim.

 

Bölüm sonu...

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

Eğer bölümü beğendiyseniz oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen. ❤️

 

Yeni bir bölümde görüşmek üzere... kendinize iyi bakın. ❤️

 

Loading...
0%