@alfaedam
|
Günün ilk ışıkları camdan içeriye yansıdığında, dağılmış yatağın üzerinde duran çamaşırları ortaya çıkardı. Tatlı havanın yüzüne verdiği gülümseme ve üzerindeki formanın güven verici kokusuyla birlikte kendini ortamın büyüsüne vererek sıcak kahvesini eline aldı. Kahvenin dilini yakan sıcaklığını umursamadan yudumlarken gözlerini de manşet sayfalarında dolaştırmayı da ihmal etmedi. Siyah saçları iki yana dağılmış, yüzündeki yorgunluk gözaltlarına yansımıştı. Ama yine de sabahın keyfi üzerindeydi. Okuduğu haber başlıkları da ona bambaşka bir keyif veriyordu. Bugün okuduğu ilk haberse, kendi resminin de olduğu bir manşet haberiydi. "Tacizci yakalandı..." Adamın yüzündeki korkuyu, dün akşamki kalabalığın sayesinde fark etmemişti. Bunu daha önce görseydi, keyfi daha da iyi olabilirdi. Ama yine de buradan görmesi keyfini bozduğunu anlamına gelmiyordu. Onun gibi sapıklar daha çok korkmalıydı. Hatta o kadar çok korkmalıydılar ki bu dünyada da cehennemi yaşamalılardı. Bir yudum daha kahveden alırken diğer manşet çarptı gözüne. "Kadın polisten insanlık dersi..." "Kadın polis, suçluyu linç etmek üzere olan kalabalığa seslenerek gönülleri fethetti." "Saçmalık" dedi haberi hızla geçerken. Herkesin söylediği o iki cümlenin ne gibi bir gönlü fethetmesini beklenirdi ki? Zaten polislerin işi bu değil miydi? Alttaki yorumları açıp okurken, attığı kahkahanın boş odada yankılanacağını hiç düşünmemişti. "Böyle güzel kadın polisler varda biz mi suç işlemedik!" "Komiserim, lütfen tutuklayın beni!" Komik yorumların yanında haklı bulduğu ya da haksız bulduğu yorumları da vardı. "Polis kadın haklı, sizin onlardan ne gibi farkınız kalır. O zaman her suçluyu öyle öldürelim." Altındaki yorumlar pek iç açıcı olmasa da yine de okumaya devam etti. "O zaman böyle şerefsizler de suç işlemeye devam etsin, değil mi? Sonuçta mahkeme karar verene kadar suçsuzmuş... Mahkeme de kararı çok düzgün veriyor ya! Yok bizim ülkenin adaleti mahvolmuş..." İçine aniden oturan buhranla birlikte okuduğu yorumların sekmesini kapatırken, bir anda kendini yoğun duyguların arasında kaybolurken buldu. O, ne kadar polis olsa da bazı insanların düşüncelerine hak veremeden duramıyordu. Aslında, böyle düşünmemesi gerekiyordu, biliyordu ama sonuçta onun ailesinin katilleri de sokakta ellerini kollarını sallayarak geziyorlardı. Belki de bu mesleği seçmesinin asıl sebebi işlerini doğru düzgün yapamayanların yerine, daha doğru bir şekilde yapmak istemesindendi. Bilmiyordu, şu andan sonra da bazı şeyleri bilmeyecekti. Ama yine de bu durumu kabul edip, adalete sığınmak zorundaydı. Saatin gelmesine yakın saçlarını arkadan sıkı bir topuz yaparak, şapkasını başına geçirdi. Üzerindeki üniformayı son bir kez daha kontrol ettikten sonra anahtarını da alarak yola koyuldu. Emniyete geldiğinde merdivenlerin önünde öylece durdu. Bir devrin kapandığı o son saatlerdeydi. Bundan sonra artık ekip arkadaşlarından ayrılarak yeni bir yere gidecekti. Farklı insanlarla dostluk kurup, yeni görevler yapacaktı. Tabii, buranında zorluğunu sorgulamıyordu. Ama gideceği yerin zorluğu daha farklıydı. Hızlıca yeni zorlu görevini almak için emniyetin merdivenlerini tırmandıktan sonra kendini amirinin ofisinin önünde buldu. Büyük bir heyecanla üzerini düzeltip, bir kez derin nefes alıp verdikten sonra kapıyı tıkladı. "Gel!" emirini duyarak kapıyı araladı. Onu gören Emniyet amiri ayağa kalkıp karşısında kızı gibi sevdiği Ada’yı kocaman bir gülümsemeyle selamladı. "Hoş geldin kızım," dedi sıkıca sarılırken. "Baban görse seninle gurur duyardı." Kollarından ayrılır ayrılmaz polis selamını verdi yine de. "Akıllı kız, burada biz bize olsak da üstlerine duyduğun saygıyı bırakmıyorsun." diye güldü babacan bir tavırla. "Hadi, geç otur kızım." Teşekkür ederek mahcup bir şekilde oturdu, Amirinin mutluluğunu paylaşmak için de gülümsemeye devam etti. Ne de olsa babasını tanıyan sayılı insanlardan biriydi ve onun üstüydü. "Sana bu haberi yüz yüze vermek istedim kızım. Sonuçta sen babanın bir emanetisin. Seni kendi öz kızım gibi severim." "Doğrudur efendim." dedi mahcup bir şekilde. Yüzündeki samimi gülümsemesi, karşısındaki adam tarafından ne kadar çok sevildiğini anlatır nitelikteydi. Bunca zaman hayatında hep desteğini görmüştü. Onu yönlendirmiş, bu zamana gelebilmesi için elinden geldiğince ona yardımcı olmuştu. Ama bu yardımcılık sadece bu seviyede kalmıştı. Daha ilerisini hiçbir zaman kabul etmemişti, asla da etmezdi. "Ah, kızım. İzin versen keşke de seni daha iyi bir yere atasam. Cinayet büro, senin gibi bir kız çocuğu için değil, tüm polisler için bile ağır bir yerdir. Bunun altından kalkabileceğini düşünüyor musun?" "Sebebini biliyorsunuz efendim." Gözlerine inen pusla birlikte geçmişinin tozları zihnini bulandırdı. Babasına yıllar önce mezarının başına verdiği sözün kelimeleri hala zihninin en belirgin yerinde duruyordu. "Söz veriyorum baba, senin katillerini bulacağım..." Bazen tozlu raflara sahip olmak bugündeki hayatı anlamak için ışık tutan birer yol gösterici olabilirdi. Hatta böylesine yolunu kaybetmiş bir kız çocuğunun geleceğine yön vermesi daha da farklı bir durumdu. Belki geçmişte yaşadığı o acılı günü yaşamasaydı, hayatı bambaşka bir yöne evirilebilirdi. Belki de şu anda bu adamın karşısında başka bir kız otururdu ve o da -burada aynı şu an kendisi yaşadığı gibi- geçmişini düşünerek kahrolurdu. Çünkü hayat her zaman insanların canını yakmayı çok iyi bilirdi. Onun canını yakmasa, bu sefer bir başkasının canını yakacaktı. Kimsenin böyle bir acı yaşamasını asla istemezdi. Amiriyle de bunları konuşmak doğru muydu, bilmiyordu ama karşısındaki adamın onu anladığını biliyordu. Amirinin bıraktığı sorumluluğa güvenerek kapıdan çıkmadan önce gülümsedi. Her şey için teşekkür edebilmek, ilk defa kalbinde bulunan yükü ufacıkta da olsa azaltabilmişti. Mezarların başında ağlayan kızın elini tuttuğunda, "Her şey geçecek" diyenlerin yerine aslında "Hiçbir şey geçmeyecek" diyen bu adamı asla unutmayacaktı. Geleceği onun şekillendireceğini söylerken; attığı acılı bakışları da yüreğini yakan yangınların boyutunu anlatırken akıttığı gözyaşları da unutmayacaktı. Bazı şeyler asla unutulmazdı, bunlarda asla unutulmayacak olanlardı. Şimdi bambaşka bir yola evirilirken hayatı, geleceği kabullenme vakti gelmişti. Çünkü artık onun çözmesi gereken cinayetleri ve bulması gereken suçluları vardı. Sevdiklerinin katilini arayan insanların sesi olmalıydı. Diğerlerin seslerini duyurmazsa, onları kim dinlerdiki? Aynı onu dinlemedikleri gibi... . . İyi okumalar dilerim ☺️
|
0% |