@alfaedam
|
🍂Donghyun🍂 Zaman, sanki hiç geçmeyecekmiş gibi masanın etrafında toplanan kişilerle birlikte durmuştu. Koyulaşmış gözleri bir babasının dibinde oturan adama gidiyor bir adamın yanında oturan bencil kıza gidiyordu. Karşısında oturan kızın umursamazlık seviyesini sorgularken yan tarafta oturan adamın da ne zaman konuya gireceğini bekliyordu. Karşısındaki insanlara dayanacak sabrı kalmamıştı çünkü. En sonunda babasının gözleri Donghyun'a kayınca yemek yemediğini gördü. Ağzını peçeteyle silerken oğluna bakmayı sürdürdü. "Neden yemiyorsun? Aşçılar güzel şeyler hazırlamışlar." "İştahım kaçtı." Sert ve keskin çıkan sesi masada bulunanlara ulaştığında ikisi de gözlerini kaldırıp Donghyun'a baktı. Ma-ri, Donghyun'un bakışlarından ürkmüştü. Ürkmeliydi de zaten. Minji'ye yaptığı unutulacak gibi değildi. "Bay Kang, görmeyeli Donghyun bayağı büyümüş." dedi. Donghyun sert bakan gözlerini Ma-ri'den çekip Ma-ri'nin babasına çevirdi. "Şirketi oğlunuza devredeceğinizi duydum." Bay Kang başını salladı. "Eh, başka varisim olmadığına göre..." Adam kaşığı masaya bırakırken yalvarma yüz ifadesini yerleştirdi. 'İşte şimdi başlıyor,' dedi Donghyun içinden. Kaşığını eline alıp çorbadan bir kaşık içti. "Karınızın ölümünden sonra bütün yük sizin omuzlarınızda olmalı. Hem Donghyun'da annesinin acısını unutamamış gibi..." "Yoo, gayet de unuttum." dedi Donghyun net bir cevapla. Adam duraksadı, Bay Kang'da öksürdü. Donghyun onları umursamadan devam etti. "Sanırım buraya bunları konuşmaya gelmediniz, sadede gelin." Dik duruşu hem Bay Kang'ı hem de Ma-ri'yi etkilemişti. Ama Donghyun'un tek amacı onları en erken buradan yollamaktı. "Doğru, buraya başka bir şeyi konuşmaya geldim." Gözlerini Donghyun'da çekip Bay Kang'a çevirdiğinde muhatabının da kim olduğunu göstermişti. Donghyun bunun da üstesinden gelirdi elbet. "Bay Kang, bence bizimle ortaklığı düşünmelisiniz. Biz de artık eski gücümüzü geriye aldık ve büyük ölçülerle sermayeler yapmaya başladık. Hem iş gücünüzü arttırır hem de size destek çıkarız. Zaten benim de varisim yanımda belki bakarsanız hayırlı bir işe de vesile oluruz. Değil mi Yi Ma-ri?" Ma-ri sanki çok edepli bir kızmış gibi kıvırarak, "Tabii babacığım, sen ne dersen o olur." dedi, Donghyun derin bir nefes alıp gözlerini devirdi. "Duyduğuma göre durumlar düzelmiş, hem Ma-ri de bayağı büyümüş..." "Pardon!" dedi Donghyun kaşlarını kaldırırken. "Gerçekten bunları mı söyleyeceksin baba? Ne zamandan beri böyle düşünüyorsun." "Daha bir şey demedim Donghyun! Eğer böyle davranacaksan masadan kalk git!" Babasının sert hitabını umursamadan karşısındaki adama döndürdü gözlerini. "Biz büyük bir şirketiz. Zaten üç tane ortağımız var ve gayet iyi idare ediyoruz. Hem gayet dürüst ve saygın insanlarız. İşçilerimize de özenli ve saygılı davranıyoruz. Zaten Kore'nin de saygın insanları olmamızın sebebi bu. Dar gelirli ve düşük bütçeli insanları aşağılamak gibi bir huyumuz yoktur." dedi Donghyun. Babası Bay Kang bile oğlunun bu çıkışına karşı şaşkınlığını belirtmişti apaçık. Ma-ri gerilirken Bay Yi başını anladığını gösterircesine salladı. "Babandan çok şey öğrenmişsin Donghyun. Ama bizim çalışma disiplinimiz hakkında hiçbir fikrin yok anlaşılan. Bizim disiplinimiz..." "Sizin çalışma disiplininizi bilmiyorum, doğru." dedi adamın lafını keserken. "Ama sizi tanıyorum Bay Yi. Ve alt tabakaya nasıl davrandığınızı biliyorum. Bugün kızınız sırf dar gelirli bir aileden geliyor diye biz kıza yapmadığını bırakmadı. Bunun için de kızınızı suçlamıyorum. Çünkü çocuklar büyüklerini örnek alırlar. Ben babamdan gördüğüm kadarıyla asla bir insanı aşağılamam. Ona en az size davrandığım kadar saygılı davranırım. Bu benim iyi aileden geldiğimin göstergesidir." Bakışları Ma-ri'ye döndü. "Ama bir çocuk Yi Ma-ri gibi davranıyorsa eğer ben onun ailesinde sorun var derim ve böyle bir aileyle çalışmayı istemem. Seni bilmem baba ama eğer beni başa geçireceksen ben böyle birileriyle çalışmayı reddediyorum." Ayağa kalktı. "İzninizle..." diyerek babasına doğru döndü. Muhatabının sadece babasının olduğunu göstererek ona doğru eğildi ve arkasına dönerek odasına çıktı. Arkasından ne konuşuldu bilmiyordu ama daha fazla böyle şeylerle uğraşmak istemiyordu. Hemen gider gitmez yatağına oturdu. Düşünceleri bugün içten bir şekilde ağlayan Minji'ye gitti. Onun yanında o kadar çok ağlamıştı ki dayanamamıştı akan gözyaşlarına. Sanki kalbi, ruhu, her şeyi paramparça olmuştu. Ama yine de bir şey yapamamıştı. Neden sürekli onu düşündüğünü bilmiyordu? Ama sadece onu düşünmek istiyordu. Üzerini değiştirmek için gömleğinin yakasını tuttu ve bir düğmeyi çıkarttığı sırada kapı vuruldu. Sert bir nefes alarak vuran kişiye bağırdı. "Şu an müsait değilim, lütfen beni rahat bırakın." dedi ama dileği gerçekleşmedi. Kapı açılınca karşısında Ma-ri'yi gördü. Kapıyı böyle açmasına karşın öfkeli bir şekilde soludu. "Sana müsait değilim dedim, neden giriyorsun?" "Babam peşinden gönderdi, ne yapsaydım?" dedi umursamaz bir tavırda. Sonra da bir anda Donghyun'a alıcı gözle baktı. O an Donghyun'un aklına Soo-oh'un dediği geldi. Yüzünü buruşturup yatağa oturdu. "Buraya bana şantaj yapmaya geldiysen kusura bakma ama tüm dolaplarımı kilitledim. Yani elin boş geri döneceksin." Ma-ri Donghyun'un bu söylemine karşı güldü. Sonra da ilerleyerek yanına oturdu. "Komikleşmişsin. Bunu sevdim." Başını sallayarak devam etti. "Evleneceğim adamın huylarını öğrenmem gerek." dedi. Donghyun hızla yataktan kalktı. "Ne saçmalıyorsun sen? Ne evlenmesi?" "Babalarımız..." dedi başıyla kapıyı gösterirken. "Okul biter bitmez bizim evlenmemizi istiyorlar. Yani Kang Donghyun yakında nişanımız var." O an Donghyun öfke ile ne yapacağını düşünmeye başladı. Daha on sekiz yaşına bile girmemişlerdi. Daha çocuklardı ve babaları daha büyümemiş çocukları mı evlendirmeye çalışıyordu? Bu ne saçma bir düşünceydi böyle! Yi Ma-ri'yi sevmiyordu bile. Hem de sevmediği biriyle evlenecekti. Saçmalık! Babasıyla bunu konuşmalıydı. Hatta konuşmak ne kelime haykırmalıydı suratına. Ma-ri ile bir hayat istemiyordu. Hatta evlenmek bile istemiyordu. Çok saçma! Ma-ri'ye baktı. "Çık dışarı!" Ma-ri istifini bozmayınca bu sefer kolundan tuttu. "Çık dedim sana!" Öfkeyle onu çekiştirerek dışarı çıkarttı. Ama Ma-ri direndi. "Bana Minji yüzünden böyle davrandığını biliyorum Donghyun." Duraksayan Donghyun Ma-ri'ye baktı. "Ne saçmalıyorsun? Bunun Minji ile ne alakası var?" "Onu yemekhanede nasıl koruduğunu gördüm. Ondan hoşlanıyorsun." Kang Donghyun'un öfkesi daha çok arttı. "Onunla bir alakası yok! Bu durum ailevi bir sorun ve ben seninle asla olmak istemiyorum! Şimdi çık dışarı! Bir daha da gelme!" Kapıyı Ma-ri'nin suratına kapatmadı, resmen çarptı. Öfkesi de Ma-ri ile birlikte etrafa saçıldı. Minji'den hoşlanmak mı? Hiç de bile. Minji kim, ondan hoşlanmak kim? Sadece ona borçlu o kadar. Yani sadece bu, başka ne olabilir ki? "Korkusuz korkak o! Başka bir şey değil!" Peki neden o kadar konu varken buna takılmıştı o? "Bilmiyorum!" diyerek öfkeyle kendini banyoya attı. Onu şu anda rahatlatacak olan tek şey sıcacık bir duştu. 🍁 Donghyun yargı dağıtıyor. 🤭 Yeni bölümde görüşmek üzere..
|
0% |