@alfaedam
|
Kar, toprağa ilk düştüğünde toprak hissizleşir, orman susar, su durulur ve hava soğuğa biat ederdi. İlk beyazlık oluşuncaya kadar yağar, tüm ormanı etkisi altına alıncaya kadar da durmazdı. Aynı karanlığa çöken pus gibiydi kar. Issızdı. Sessiz ve hissizdi. Soğuk ızdırabında öldürürdü. Çünkü soğuk her şeyi alt edebilecek güçteydi. Bu hislerini desteklercesine kar yağarken babasının ve küçük kardeşinin bıraktığı izlerin kayboluşunu seyrediyordu. Çam ağaçlarının üzerinde öbek öbek oluşan beyaz karın muazzam görüntüsü bir o kadar muhteşem ve bir o kadar da dehşet vericiydi. O, karlı ormana hiç alışkın değildi. Bunca zamanda olmamıştı. Ama kardeşi ve babası orası için doğmuşlardı. Orası için yaşamışlar ve orası içinde yaşamaya devam ediyorlardı. Ama o, onlar için ölmeye bile razıydı. Bir müddet soğuk karların arasında yok olan izleri izledikten sonra masanın üzerinde duran hazır kahve paketlerinden bir tanesini aldı. Bir tarafından tutup hızlıca salladıktan sonra bardağı önüne çekerek sıkıntılı bir nefes verdi. Kahve paketini dökmeden önce başını yukarıya kaldırıp yaşadıklarını bir kılıf uydurduktan sonra kahve tozlarını bardağın içine dökmeye başladı. Yükselen kahve tozları burnuna değince tüm kokuyu içine çekercesine derin bir nefes aldı. Bu koku onu bir nebzede olsa rahatlatmıştı. Çünkü yaşadıkları hayat hiçbir şekilde güzel değildi. Sürekli kaçmanın yanında sevdiklerinden de uzak kalıyorlardı. Onu özlemişti. Sevdiği adamı… Gülüşünü, bakışını, sesini ve en çok da kokusunu özlemişti. Sıcak suyun hazır olduğuna delalet veren o ses yükselince kendine gelerek suya doğru ilerledi. Suyu bardağa döktükten sonra dağılan parçacıkların ortaya çıkarttığı kahve kokusunu içine çekerken, sanki tüm sıkıntılarını da içine çekiyordu. Sona gelmişlerdi artık. Birkaç gün sonra özgür olacaklardı. Kahvenin kokusunu içine çektikten sonra bir yudum aldı. Sıcaklığı ilk önce dudaklarına değdi, sonra da boğazını yakarak içini ısıttı. Bir kez daha kokusunu çekerek tüm iliklerine işlemesini sağladı. Tam bir yudum daha alacaktı ki evdeki adım seslerini duyunca bardağı yavaşça masanın üzerine bırakarak gelene baktı. Küçük kardeşi koşarak buraya gelmişti. Soğuktan burnu ve yanakları kıpkırmızı olmuş, koştuğu içinde nefes nefese kalmıştı. “Erken dönmüşsün.” dedi sakince. Küçük kızın yüzündeki ifade ve dolan kahverengi gözlerinden olayın ne olduğunu çözemiyordu. Kız, sanki kaybolmuş ve yolunu bulamamış yavru bir köpek gibi karşısında ağlamaya başladı. Minik dudakları titredi, sonra da aniden parmağını kaldırarak camdan uzağı, karlı ormanı gösterdi. “Öldü.” dedi parmakları titrerken. “O öldü. Babam öldü.” Gözlerinden akan damla ile küçük kız olduğu yerde dona kalırken ablası hemen kendini toparlayarak camdan dışarıya baktı. Etrafının çevrili olduğunu şimdi fark ediyordu. Siyahlar içindeki düşmanını görünce de kendini toparlayarak hemen kardeşine doğru koştu. “Mira,” dedi yere çökerek. Küçük kızın omuzlarını silkip kendine getirmeye çalıştı. Zorla da olsa kendine gelen küçük kızın iri gözleri ablasına döndü. “Seni gördüler mi?” Küçük kız ‘hayır’ dercesine başını salladı. Ablası derin bir nefes alarak tekrar odağını kardeşine çevirdi. “Hatırlıyor musun sana dediklerimi?” Kız zor da olsa başını sallayarak onayladı. “Pekâlâ, şimdi dediklerimi yap Mira. Sığınağa gir ve sakın oradan çıkma. Ne olursa olsun Mira! Ne olursa olsun, tamam mı?” Küçük kız akan gözyaşıyla birlikte başını salladı. Ablası son kez saçına dokunduktan sonra onu gönderdi ve tekrardan kahve bardağını eline aldı. Mira’nın sığınağa girdiğine emin olduktan sonra rahat bir nefes alarak beklemeye başladı. Ama elinin titremesini durduramıyordu. Son derken bundan bahsetmemişti. Eğer sonu böyle olacaksa buna karşı çıkamazdı. Çünkü küçük kardeşi için her şeyi göze almıştı. Ölümü bile… Ancak içindeki korkuyu dizginleyemiyordu. Korkmamalıydı, şu anda değil. Onun karşısında değil. İki sert adımı arkasında hissettiğinde bardağı yavaşça masaya bıraktı ve sakince arkasını döndü. Karşısında siyahlar içinde beliren adamı görünce kuruyan dudaklarını ıslatarak yutkundu. Küçük kız saklandığı sığınaktan olan biteni izliyordu. Bu sığınak sadece tek kişilikti. Sadece ona göre hazırlanmış küçük ve tek kişilik. Ablasının o adamın karşısında dimdik durduğunu gördü. Korku yoktu gözlerinde. Ablası hiçbir zaman kimseden korkmamıştı. Ondan da korkacak değildi. Ama küçük kız adamdan çok korkuyordu. O babasını öldürmüştü. Beyaz karlara kanları dökülmüş, orman kırmızıya bulanmıştı. O adam katildi. O adam kötü biriydi. O bir cellattı. “Sonunda seni buldum Lavinya,” dedi yüzüne çirkin bir gülümseme eklerken. Dışarıdaki fırtına artmış, kar taneleri delirmişçesine cama vuruyordu. “Seni uzun zamandır arıyordum.” “Bunu neden yapıyorsun Harry? Biz sana hiçbir şey yapmadık!” Adamın yüzündeki gülümseme daha da sinsileşerek gerilimi tüm odaya bulaştırdı. Ahşap dağ evinin duvarları çatırdadı sanki. Yerleri çöktü ve odada bulunanların ruhlarını esir aldı. “Bunun için bir şey yapmana gerek yok.” dedi adam. Bastığı zeminin gıcırtısı evde bulunanların kulaklarını tırmaladı. “Sadece önüme çıktınız.” Attığı adımlar yeri titretti. Küçük kız ağladığı duyulmasın diye elini dudaklarına bastırırken, ablası son bir hamle yaparak adama karşı koymaya çalıştı ama belinden çıkarttığı silahı Lavinya’nın alnına doğrultmasıyla birlikte etraf tekrar sessizliğe büründü. “Tek bir tür, tek bir alfa…” dedi sert sesiyle birlikte. “Tek bir tür, tüm dünyanın alfası olacak.” Sözleri biter bitmez tetiğe bastı ve gümüş tabanca bir anda alev aldı. Mavi gözler son kez baktı dünyaya ve ışıklar karardı. Tiz bir çığlık yükseldi. Küçük kızın ruhunu aldı o çığlık. Ablasının bedeninin yere yığıldığını gördü. Karanlık celladın ayaklarının önüne düştü o beden. Kar sustu, orman sustu, odadaki ahşap duvarlar sustu. Geriye sadece küçük kız ve içinde doğan o intikamın sönmeyecek ateşi kaldı. *** Herkese merhaba... 2020 yılında Wattpad'da ödül alan kitabım olan Kış Avı serisini tekrardan yazmaya başladım. Bu kitap sadece basit bir hikaye değil, hayatı boyunca hayatta kalmaya çalışmış bir kadının hikayesini anlatıyor. Okurken sizi içine çekecek güçlü bir kitap... Lütfen yorumlarınızı dile getirmekten çekinmeyin. Mira Ravanoski'nin hikayesi şimdi sizinle... İyi okumalar dilerim... |
0% |