Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@alicee

Yüzüme vuran güneşle uyanmaya çalıştım ama gözlerimi çok geçmeden tekrar kapattım. Tam yeniden uykuya dalarken telefonum çaldı. Duymamazlıktan gelerek yataktan döndüm, telefon bir süre daha çalmaya devam etti.

 

Tam üç kez telefon çaldı. Arayan kişi oldukça ısrarcıydı. Sonunda pes eden ben oldum. Yataktan kalkıp telefonumu elime aldım ve kimin aradığını kontrol ettim.

 

Arayan, çocukluktan beri en yakın arkadaşım olan Naz'dı. Telefonu kapatmadan açtım.

 

"Sabahın köründe beni arayacak kadar ne oldu?" dedim, telefonda bekleyen Naz'a.

 

"Ne sabahın körü, saat bire geliyor," dediğinde şok içinde saate baktım. Gerçekten de saat bire geliyordu. Telaşla yataktan fırladım. "Geç kaldım," dedim.

 

"Geç kaldın hem de dört derse," diyerek beni iyice telaşlandırdı.

 

"Neyse, boş ver okulu," dedi telefonun diğer tarafında. "Ben okulun oradaki kafedeyim, sen de gel."

 

"Tamam, görüşürüz," dedim ve telefonu yatağın üzerine bıraktım.

 

Kaçırdığım dört önemli dersi düşünerek banyoya koştum. Sıcak suyu açıp duş aldım, su kaslarımı yavaşça gevşetti. Ancak, duş almayı düşünmeye çalışsam da zihnim geçmişte burakla yaşadıklarımızla dolup taşıyordu.

 

bunlardan biri ise onu en yakın arkadasımla aynı yatakta bastığım geceydi.

 

 

 

Geçmiş zaman:

 

 

 

Bir kez daha, telefonlarını açmadığı için Burak’ı aradım. Her aradığımda karşıma çıkan otomatik ses "Aradığınız numaraya ulaşılamıyor, lütfen daha sonra tekral deneyin..." demeden telefonu kapattım.

 

Telefonu çantama atıp evden çıktım. Başına bir iş geldiğini düşündüm, telefonu açmamasının başka bir açıklaması olamazdı.

 

Taksiye bindiğimde akşam olmuştu. Neyse ki trafikte çok sıkışıklık yoktu ve Burak’ın evine on beş dakikadan kısa bir sürede vardık. Taksinin ücretini ödeyip arabadan indim. Karşımdaki beş katlı binaya baktım. Dışarıda fazla oyalanmadan apartmana girdim. Asansöre binip beni beşinci kata götürmesini bekledim.

 

Asansör durduğunda hemen kapıyı açıp çıktım. Burak’ın bana verdiği anahtarla kapıyı açtım. İçeri girdiğimde karanlık bir odayla karşılaştım. Bir yere çarpmadan Burak’ın odasına ulaştım ve kapıyı açtığımda büyük bir sürprizle karşılaştım.

 

Burak cıprak bir biçimde yataktaydı,burakın cıprak olması sorun degirdi.

 

Sorun, yanındaki kişinin, benim en yakın arkadaşımdan biri olan Ezgi olmasıydı.

 

En büyük korkum aldatılmaktı ve şimdi bu korkum gerçekleşti. Hem de en yakınlarım tarafından.

 

Resmen, en yakınlarım tarafından arkamdan bıçaklandım.

 

Size tek söyleyeceğim içimde büyük bir acı vardı.

 

"Yağmur," dediğini duyduğumda kendimi bu korkunç manzaraya bakarken buldum.

 

"Senin ne işin var burada?" dedim, Burak’a döndüm.

 

Benim ne işim var burda,birmem hakaden benim ne işim vardı burda,sadece onu merak edmistim,basına bir iş geldi zanedim.

 

Ama keşke başına bir iş gelseydi.

 

"Telefonlarını açmayınca seni merak ettim ve buraya geldim," dedim, Burak’a nefret dolu gözlerle bakarken.

 

Burak ve yanındaki Ezgiyi göstererek, "Ama keşke gelmeseydim de, ikinizin rezilliğini görmeseydim," dedim. Onlara olan nefreti içimde hissettim, mümkün olsa yokmuş gibi kaybolmalarını isterdim.

 

"Dinle beni Yağmur," dedi Burak, bana doğru yaklaşarak. Onun iğrenç bedeninin bana doğru sokulmasına karşı elimi kaldırdım. "Yaklaşma bana," diye bağırdım, "bana bir metre bile yaklaşma."

 

"Yağmur, lütfen dinle," dedi yalvaran bir tonla.

 

"Neyi dinleyeyim, ikinizin beni nasıl kandırdığını mı?" dedim öfkeli bir şekilde. Yaptığı şeyden sonra onu dinlememi nasıl isteye birilki.

 

Burak'a iğrenir bir bakışla baktıktan sonra, aynı bakışları Ezgi'ye çevirdim. "Sen bunu bana nasıl yaparsın?" dedim Ezgi'ye. "Sen benim en yakın arkadaşımdın."

 

Cevap bekleyerek Ezgi'ye baktım ama onun bana verdiği tek tepki, göz yaşlarıydı. Bu, benim sabrımı tüketmeye yetti. "Konuş!" dedim kalbimdeki öfkeyle.

 

nasır ağlaya birildiki onun ağlamaya hakı yoktu,asıl ağlaması gereken bendim,ama gergörki aldatılan sanki oymus gibi ağrıyordu.

 

Ezgi sonunda bir şeyler diyerek, "Özür dilerim," dedi.

 

"Özür dilemekle ne olacak?" dedim tekrar ederek.

 

Sinirlenip gülmeye başladım. "Özür dilemekle ne oluruz ki!" dedim alaycı bir sesle.

 

Gülmeme tuhaf bir biçimde bakan Ezgi'ye döndüm. "Sen hangi hakla benden özür diliyorsun?" diye sordum.

 

Gülmem kesildiğinde gözyaşlarım akmaya başladı. "Bana bunu nasıl yaparsın?" dedim fısıldayarak.

 

"Ben ne yaptım sana Ezgi?" dedim gözlerinin içine bakarak.

 

"Cevap versene," dedim ona. Ancak bana verdiği tek yanıt; başını eğmek oldu.

 

Sonunda pes ederek, ikisine son bir kez baktım. "İkinizin de cehenneme kadar yolunuz var," dedim, ve arkamı dönüp oradan ayrıldım.

 

Loading...
0%