@aliny
|
"KOD SIFIR!" Bunu dememle alarm çaldı ve sayaç 10dan geriye saymaya başladı. Polislerin olay yerine gitmesiyle ortalık daha da kızıştı. Üzerinde canlı bomba bulunan sivil sinirlenerek butona parmağını daha da yaklaştırdı. Bu durumda kimse onu sakinleştirmiyor, bağırıp çağırarak onu kışkırtıyorlardı. Bir müdahalade bulunmam gerekiyordu. "Hanımefendi. Lütfen telefonu hoparlöre alıp bombalı kişinin duyabileceği şekilde tutar mısınız?" "Tamam! Ama çabuk olun lütfen, canımız tehlikede!" Derin bir nefes aldım. "Beyefendi. Sakin olun. Size fısıldayıp rahatsız eden sesleri duymazdan gelin. Sizi anlayabiliyorum ancak bu bir çare değil." Ardından tiz bir erkek sesi sinirli bir şekilde söylediklerimi yanıtladı. "Sen ne anlarsın ki?! Siz sadece oturduğunuz yerden insanlara yardım ettiğini sanan sözde polislersiniz!" Haklıydı. "Etrafınıza bakın. Onca insanın şu an korkma sebebi üzerinizdeki bomba. Siz değilsiniz." Bir cevap gelmeyince devam ettim. "Şimdi sizden o butonu yere bırakmanızı istiyorum. Yapmanız gereken tek şey bu. Kulağınıza fısıldayan sesleri ancak bu şekilde susturabilirsiniz. Derin bir nefes alın." Etraftaki çığlıklar azalmaya başladığında başardığımı anladım. Aradan geçen süre 7 dakikaydı. 7 dakikada suçluyu yakalayabilmiştik. Altın sürede hedefleri kurtarabilmiştik. Kulaklığı çıkardım ve Müdüre doğru ilerleyerek baş selamı verdim. "Görüyorsunuz. En azından bana bu birimi denemem için 1 ay süre verin. Başarısız olursam birimi kapatırsınız." Müdür istemeyerek konuştu. "Peki, az önce iyi iş çıkarmasaydın bu birimi açmana asla izin vermezdim. Bir kerelik denemene izin vereceğim." "Teşekkür ederim. Acil Suçlar Birimi'nden olay yerine intikal etmesi için 4 memur, Çağrı Merkezi'nden ise 8-10 memur olması gerekiyor. Ayrıca... Erdem Başkomiser'in de tayinini istiyorum." "Detayları sonra konuşuruz. Şimdilik tayin işlerini hallet. Özel olarak istediğin amirleri seç." Uzun zamandır hiç bu kadar sevinmemiştim. Benim yüzümden karısı ölen Başkomiser'i birimime alacaktım. Açıkcası bununla nasıl yüzleşeceğimi bilmiyorum. - Başkomiser hızla bulunduğum yere geldi. "Sen kafayı mı yedin?! Karımın ölümüne sebep olan biriyle mi çalışayım?!" "3 yıl önce ben de babamı kaybettim. Karınızın katili, benim de babamın katili." "Sen... ne diyorsun be?" "Eğer bana yardım ederseniz, katili bulabiliriz." "Sen gerçekten delirmişsin. Aradan 3 yıl geçti. O katil hala cinayet işlemedi. Bulmamız imkansız." O sırada bir memur koşarak yanımıza geldi. "Başkomiserim, komiserim. Bu karakolun yakınlarında bir ormanda ceset bulundu. Kafası 3 yıl önce yaşanan davadaki gibi... parçalanmış." Başkomiserle birbirimize telaşla baktık. "Bu onu yakalamamız için bir şans. Eğer Adli Tıp, 3 yıl önceki davayla bunu benzetirse, onu yakalayabiliriz." Başkomiser cevap vermeden hızla karakoldan çıktı. Ben de peşinden gittim. Olay yerine vardığımızda burnuma gelen yoğun koku midemi bulandırdı. Ceset çoktan ölmüş gibi duruyordu. Özellikle karakolun yakınlarında olması..? Adli Tıp cesedin fotoğrafını çekip etraftakileri inceliyorlardı. Ceset düz bir şekilde konulmuş, 25-30 yaşlarında bir kadındı. Her yeri darp edilmiş, kesilmiş ve hatta vücudunun çoğu yerinde yanık izleri vardı. Üzerinde sigara mı söndürmüştü yoksa? Cesedi biraz daha inceledim. Kusmamak için burnumu kapatıyordum. Ve cesette en garip olan şey, etrafta hiç kan yoktu. Ceset boynundan kesilmişti ancak... hiç kan yoktu. Kasıtlı olarak buraya getirilmiş, başka yerde öldürülmüştü. Tahminimce kanı çekilmişti. "Ne zaman ölmüş?" "Yaklaşık 1 hafta önce diye düşünüyoruz. İnceleme sonrası sizi bilgilendireceğiz." "Tamam." Kokuya ve görüntüye daha fazla dayanamadım. Özellikle kafasına bakamadım çünkü kafası fena halde parçalanmıştı. Hangi cani bunu neden yapmıştı. Neyle yapmıştı da bu kadar zarar verebilmişti? Olay yerinden uzaklaştım ve derin bir nefes almak için ormanlık alanda biraz gezindim. Başkomiser yanıma geldi. "Seninle çalışacağım. Ancak katili- hayır, hayır. Seri katili bulduktan sonra eski birimime döneceğim." Gülümsedim. "Peki. Şu an en büyük amacım bu. Ondan sonra... gidebilirsiniz." - Eve geldiğimde saat 23:40'ı gösteriyordu. Mutfağa gittim ve yemek masasına oturdum. Hemen önümdeki ses kaydı dinleme cihazına baktım. Onu dün gece burada unutmuş olmalıydım. Butona bastım. "Baba. Baba!" |
0% |