Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@aliny

"Baba gitme! BABA! Lütfen dur! Lütfen baba!!"


"Ne diye peşimden geliyorsun aptal ihtiyar. Yerinde durup sabahı beklesene. İlla başına bela mı alacaksın?"


"PİSLİK! DOKUNMA BABAMA! CANAVAR!"


"Vay be. Kızın da mı polis?"

"Lütfen bırak! Lütfen. Ne istersen yapacağım. Lütfen babamı bırak!"


Ses kaydı bitti. O sesi asla unutmayacaktım. Unutursam babam asla huzur bulamayacaktı. Üzgünüm baba. Beni affet.


-


Aradan 2 hafta geçti. Öldürülen kurban 26 yaşında bekar bir hayat kadınıydı. Çok kabarık bir sicili vardı. Dolandırıcılıktan 3 kere gözaltına alınmış. Henüz 1 yaşındaki kızını döverek öldürüp alkollüydüm demiş. Ne kadar zalimce. Bunun için sadece 2 yıl yatmış.

Belki de bu kadın... ölmeyi hakediyordu?

Katilin bu kadını öldürmek için geçerli bir sebebi olabilir. Babamın da bir engel olarak yoluna çıktığını varsayarsak, Başkomiser'in karısını neden öldürdü? Ne yanlış yapmıştı?


"Komiserim. Dedektifler 2 hafta önceki vakanın olay yerinde garip bir ipucuna rastladılar. Bir bakın isterseniz. Önemli olabilir."


Onayladım ve delil odasına giderek görevli memurdan bana ipucunu göstermesini istedim. Görevli memur bir kaç dakika sonra elinde bir kutuyla geldi ve kutunun içinden bir polis rozeti çıkardı. Rozeti elime aldım ve incelemeye başladım.


"Neredeyse toprağa gömülü hâlde bulunmuş. Komiser rozeti. Bunu söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama babanızın olabilir."


Sertçe yutkundum ve görevli memura baktım. "Ne? Babamın rozeti kayıp mıydı? Kimse bana kayıp olduğunu söylemedi."


Görevli memur boğazını temizledi. "Müdür öğrenirseniz bu işin peşini bırakmayacağınızı, işleri daha berbat hâle sokacağınızı söyledi ve bilen herkesi size söylememesi için tembihledi. Üzgünüm komiserim. Emir üst yerden gelince elimiz kolumuz bağlı oturmak dışında bir şey yapamadık." Başını eğdi.


Nefes verdim. "Peki. Senin suçun değil. Söylediğin için teşekkürler."


Delil odasından çıktım. Katil bizimle oyun mu oynuyordu? Ben buraya geldiğimde bir kadın öldürülmüş. Karakola geldiğim gün bu civarlarda bulunmuş. Babamın rozeti de olay yerindeydi. Ama benim rozetin kayıp olduğundan haberim yoktu. Acaba katil bunu biliyor muydu?


Bu düşüncelere dalmışken bir memur yanıma hızlı adımlarla geldi. "Komiserim, nehrin yanında siviller tarafından iki ceset bulundu!"


Ne? 2 haftada 3 kurban mı?


-


Olay yerine vardığımda ortamda kasvetli bir atmosfer hakimdi. Bu kez keskin kan kokusu burnuma çarptı. Yavaş adımlarla cesetlere yaklaştım.


Biri kadın, biri erkekti ve ikisi de çıplaktı.

Bu kez darp izi yoktu ancak bütün damar yolları kesilmişti. Bilekleri, boynu ve artı olarak ikisinin de iki ayak bileğinde derin kesik izi vardı. Bunun ne gibi bi anlamı olabilirdi? Bu insanlar ne yapmıştı?

Bir süre daha inceledim. Adli Tıp kurbanların son nefesini burada verdiklerini düşündüğünü söyledi. Eğer öldürülüp buraya getirilselerdi kan miktarı daha az olurdu. Hem kafalarını parçalayıp hem de damar yollarını kesmiş, canavar.

Bu görüntüye daha fazla bakacak olursam psikolojimin bozulacağına yemin edebilirim. Hemen geri çekildim ve karakola dönmek için arabama ilerledim.


Ancak sürücü kapısının kolunda bir kan izi fark ettim. Kan daha tazeydi. Dokunmadan koşar adım Adli Tıp'ın yanına geldim. "Arabamın kapısının kolunda kan izi var. Buraya gelirken o iz yoktu. Bir örnek alıp incelemeye göndermenizi istiyorum."


Bir görevli hızlı adımlarla arabama doğru gitti ve bir süre hem arabanın içi hem de dışı incelendi.

-


Karakola geldiğimde midem fena hâlde bulanıyordu. Bir ilaç içtikten sonra masama oturdum ve babamla olan fotoğrafımı elime aldım. Bu fotoğraf ben daha yeni polis olduğumda çekildiğimiz fotoğraftı. "Katilini bulacağım baba. Bulup hapislerde çürüteceğim."


Aradan geçen saatlerin ardından inceleme bitmişti. Arabamdaki kan izinin sahibi kurbanlardan kadın olandı. Katil bunu bilerek yapmıştı. Burada olduğunu, çok yakınımızda olduğunu bize göstermek için. Gözümü korkutmak için.

Kurbanlar ise... evli bir çiftti. Çocukları yoktu. Kadın 28 adam ise 32 yaşındaydı. Sicilleri temizdi, erkeğin sadece bir kaç trafik cezası vardı. Ancak bu, ikisini öldürmek için yeterli bir sebep değildi.


Katilin kurban sayısı artık 5'ti ve bu duruma bir dur dememiz gerekiyordu. Aksi takdirde bir sonraki hedef biz olabilirdik.

-


Kurbanlar hakkında atladığım önemli bir nokta varmış. Kurbanlar, 2 yıl önce adamın ailesiyle birlikte yaşıyorlarmış. Toplam 6 kişi, kurbanlar, adamın anne ve babası, kız kardeşi ve erkek kardeşi.

Oldukça zengin bir ailelermiş ve haliyle düşmanları da varmış. Bir gece evlerinde bir kundaklama gerçekleşmiş ve yangından sağ çıkan sadece bu çiftmiş. Bütün mirası alarak yeni bir hayata başlamışlar ve herkes bu yangının sebebinin düşmanlarından biri olduğunu düşünmüş.

Çift oldukça kısa bir süre sonra toparlanıp eski hayatlarına kaldığı yerden, hiçbir şey yaşanmamış gibi devam etmişler. İşte garip olan kısım da bu. Ancak hâlâ katille bağlantısını anlayamadım.


Bilgisayarda boş boş geziniyordum ve gezindiğim hiçbir şeyden anlamıyordum. Sadece düşüncelerime dalmıştım. Karakolun dışında bir kadının bağırma seslerini duyarak kendime geldim. "BIRAKIN BENİ! İÇERİ GİRECEĞİM! O KENDİNİ POLİS SANAN ADAMA DERSİNİ VERECEĞİM! BEN BURADA KIZIMIN ACISINI YILLARDIR ÇEKERKEN O HÂLÂ KATİLİNİ BULAMADI! YAZIKLAR OLSUN!!"


Ayağa kalktım. Yoksa bu kadın... Başkomiser'den mi bahsediyordu? Hızla karakoldan çıktım. Bir kaç polis kadını tutup girmesini engelliyorlardı. Girmesine izin vermediklerine göre, bu kadın daha önce de gelip burada olay çıkarmış olmalıydı.

Kadının yanına gittim. "Merhaba. Sakin olun lütfen. Sorununuz neyse anlatın, yardım edeceğim."


Kadın ağlamaya başladı ve yere yığıldı. "Kızım! Kızımı kaybettim! Canımı kaybettim, onun yüzünden!"


Yaşlı kadının kollarından tuttum ve doğrulttum. "Lütfen ayağa kalkın, içeri gelin. Şu an bu size hiçbir fayda sağlamıyor."


Kadın bir süre yüzüme baktı. Ancak ağlamayı bırakmadı.


Kadına yardım etmeye çalışırken duyduğum ses karşısında kaskatı kesildim. Kıpırdayamadım, sadece kalbim hızlı hızlı atıyordu. Bu oydu.

Her gece sesini dinleyip bulup öldürmek için her şeyimi vereceğim o adamdı. İçeri tıkıp ömrü boyunca orada sürünmesini zevkle izleyeceğim kişiydi. Hayatımı mahveden, benden en değer verdiğimi söküp alan o kişiydi. Ya da sadece benzetmiştim?

"Teyze, sana buraya gelmemeni defalarca kez söyledim."


Vigilante & Mouse & Voice K-drama'larından alıntı yaparak yazdım.

Umarım beğenirsinizz.💖

Loading...
0%