@aliyefeteliyeva
|
Karşıdaki adamın telefonu yüzüme kapatmasıyla telefonu kulağımdan indirdim. Önümdeki adama anlamak adına bakıyordum. Beni bunca zaman kandırmış mıydı? 'Güven bana' diyerek beni gözünün önünde tutmaya mı çalıştı? Ne doğru ne yanlış artık bilmiyordum.
"Derin ne oldu? Kimdi?" hâlâ rol yaptığını düşünüyordum. Belkide gerçekten güvenebilirdim ona. Ama şüphe... Şüphe tomurcuğu açmıştı içimde.
"Derin iyi değilsin şu an. Hadi söyle ne oldu?" dediğinde bir şeyi farkettim. Şu an iki yolum vardı. Ya ona güvenecektim ve olanları anlatacaktım ya da susacaktım.
"Bir şey yok. Arkadaşım aradı, geliyorlarmış." yüzüme anlamak adına bakıyordu ve beklemediği o şeyi söyledim. "Gitsen iyi olur." dediğimde yüzüme şaşırmış bir halde bakıyordu.
"Derin, bir şey olmuş. Anlarım ben."
"Beni tanımıyorsun bile. Beni anlayamazsın! Hadi git!" sinirle karışık söylediklerime karşı yüzüme burukça baktı ve gitti.
Ben onun için o ise benim için bir yabancıydı. Böyle konuştuğum için üzülmesi normal miydi? Değildi. Bir şeyler çeviriyordu ve bunu gizliyordu.
Evin kapısının aniden açılmasıyla korkmuştum. İçeriye giren Hera'yla rahatlasam da, yalnız olması beni germişti. Beni gördüğünde hızla yanıma ilerledi. Bir şey olmuştu yine.
"Derin gitmemiz gerek!" kaşımı çatarak onu izlemeye başladım.
"Neden gitmemiz gerek? Mert ve Melis nerede?" diye sorduğumda gözlerini sıkıca kapattı ve derin bir nefes aldı.
"Onları aldılar."
"Aldılar mı? Kim aldı? Ne diyorsun Hera?" soruları bir-bir ona yönelttiğimde beni cevapladı.
"Seni istiyorlar Derin!" bağırdığında korkmuştum. "Seni alamıyorlar ama Mert'le, Melis'i aldılar!"
"Hera ne dediğini anlamıyorum. Kimden, neden bahsediyorsun sen?"
"Onlar seni bulmadan seni ona götürmeliyim." dediğinde konuştum.
"O kim? Sen neler karıştırıyorsun Hera?"
"Sorgulama ve benimle gel!" emrettikten sonra kapının önüne geçti ve durdu. "Bugün her şeyi öğreneceksin. Sadece beni takip et!"
Kapıdan dışarı çıkmasıyla onu takip etdim. Bugün her şeyi öğrenmem gerekti. Artık sırlar artıyordu ve sırlar arttıkça benim akıl sağlığıma olan inancım yok oluyordu. Delirmeme ramak kalmıştı. Neyin pahasına olursa olsun bugün bu iş bitmeliydi.
Partiye geldikleri mekanın önüne vardığımızda dönüp Hera'ya sorgular gibi bakmaya başladım. Ben daha kuytu köşe, tekinsiz bir yer bekliyordum ama burası iki katlı bir villaydı. Etrafta pahalı marka arabalar vardı. Villanın kapısına yönelen Hera'yı takip ederken bir yandan konuştum.
"Buraya mı geldiniz? Burası fazla lüks." dediğimde Hera beni cevaplamadan kapıdaki korumayla bir şeyler konuşmaya başladı. Korumanın kapıyı açmasıyla Hera bana döndü.
"Hadi Derin." onu takip etmeye başladım. İçeri geçtiğimizde villanın klasik tarzda dekore edildiğini gördüm. Gençler için olan parti için fazlasıyla lükstü burası. Kapıdan geçtiğimiz andan itibaren etrafı inceledim. Sağ tarafta mutfak, sol tarafta büyük bir salon ve kapıdan girdiğimiz gibi önümüzde ise uzun bir koridor vardı. Misafirlerin çoğu mutfak ve salondaydı. Koridorun simsiyah duvarlarını tavandaki ve duvarlardaki lambalar aydınlatamıyordu. Hiç kimse oraya gitmiyordu. Neden orası beni kendine çekiyordu? Güvenli bile değildi belki de ama neden orası beni çağırıyormuş gibi hissediyordum? Hera'nın kolumu dürtmesiyle gözlerimi ordan ayırdım.
"Beni burada bekle. Burda olduklarından emin olmam gerek." dediğinde yine kaşlarım istemsizce çatıldı.
"Kimin evine geldik biz? Beni kime vereceksin? Ne saklıyorsun Hera?" yine o cümlesini tekrarladı.
"Bugün her şeyi öğreneceksin."
Bir adamın yanına ilerledi ve konuşmaya başladılar. Onlar konuşurken ben yine o koridora döndüm. Ne vardı orada? Ya da kim vardı?
Heranın yanıma gelmesiyle gözlerimi oradan çektim."Buradalar." ve devam etdi.
"Yukarıdalar. Bizi bekliyorlar."
"Hera bizi bekliyorlar ne demek? Benden ne saklıyorsun sen?"
"Hadi, bu koridorun sonunda merdiven var. Ordan kalkacağız." içimde bir sevinç belirdi. İstediğine ulaşmış çocuk gibi hissediyordum. Ama korku çok daha ağır basıyordu. Kime ve neye bulaştım ben?
Hera önden ben arkadan koridora ilerledik. İlerledikçe heyecan ve korku bedenimi sarıyordu. Saniyeler hatta saliseler geçtikçe ve o merdivene ulaşıncaya kadar bütün vücudum korkuyu en derinine kadar hissetti. Sonunda merdivene vardığımızda basamakları bir-bir çıkmaya başladık. Her adım beni ne kadar gerse de biliyordum. Bugün her şeyi öğrenmek adına yapmalıydım. Güçlü ve cesaretli olmam gerekti. Karşımızda sadece bir kapı vardı. Siyah kapının önüne geçen Hera bana döndü ve konuşmaya başladı.
"İlk önce sen geç. Korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok Derin." dedi ve bana ona güvenmem için içten bir gülümsemeyle bakmaya başladı. Kapının önüne geçtim ve kulpunu kavradım. Korkma vakti değildi şu an. Kapıyı açtıktan sonra içeri geçtiğimde büyük bir yatakta oturan Ayaz'ı ve tekli koltukta onun karşısında oturan bir erkeği görmeyi beklemiyordum. Hera'nın da arkamdan odaya girmesiyle üçüne de anlamak adına bakıyordum. Benim odaya girmemle Ayaz ve karşısındaki erkek ayağa kalktılar.
"Derin iyi misin?" diyen Ayaz'la öfkeme yenik düşmemeye özen göstererek konuştum.
"Sen?! Sen beni ne kadar kandıracaksın?" döndüm ve Hera'ya sorularımı yönelttim."Sen bu adamı nerden tanıyorsun? Beni neden bir yabancının yanına getirdin Hera? Neler karıştırıyorsun?" beni cevaplayan yine Ayaz oldu.
"Sana her şeyi öğreneceksin demiştim. Bugün o gün. Sadece sakin ol ve beni dinle Derin."
Cevap vermeden onun konuşmasını beklemeye başladım. Odadaki diğer adam konuşmaya başladı.
"İlk önce kendimi tanıtayım. Ben Emir Demir. Ayaz'ın kardeşiyim." kendisini tanıttığında konuştum.
"Derin Güney. Memnun olmak isterdim ama ortam ve olaylar buna izin vermiyor!"
"Yine de memnun oldum Derin." dediğinde içten olmayacak bir şekilde gülümsedim.
"Hera tam beş yıldır benim ekibimde çalışıyor." diye konuşan Ayaz'la bakışlarım Hera'ya yöneldi.
"Ne ekibi? Hera neden sakladın benden?"
"Babanın yani Aslan Bey'in sisteme karşı olan bir iş adamı olduğunu biliyordun değil mi?" soran Ayaz'ı cevapladım.
"Evet. Babam iş adamıydı ve sisteme karşıydı. Kendisi milletini seven biriydi. Beni de öyle yetiştirdi. Ne doğru, ne yanlış onu öğretdi. Bunun babamla ne ilgisi var peki?"
"Gölgesizler çetesini hiç duydun mu?" dediğinde yutkundum. Çeteyle babamın ilgisi mi vardı?
"E-evet. Neden bundan konuşuyoruz?" soruyu sormamla Emir odadaki büyük pencerenin önüne geçti. Pencereye yaslandı ve ellerini cebinden çıkarıp kravatını düzelterek konuştu.
"Gölgesizler çetesinin lideri benim abim yani Ayaz Demir." dediğinde kaşlarım havalandı.
"Şaşırdın değil mi? Daha da şaşıracağın bir şey söyleyeyim mi?" diye sorduğunda başımı kabul ederek salladım."Çetenin kurucusu Aslan Güney'di. Senin baban."
Söylediklerinin doğruluğunu yoklamak adına Hera'ya döndüm.
"Doğru söylüyor Derin. Baban sisteme karşı çete kurdu. Başına da Ayaz'ı koydu. Ben çocukluğumdan beri askeri eğitim aldım. Baban beni bu çeteye dahil etti. Ve emin ol, hiç pişman olmadım." durdu ve Ayaz'la Emir'e baktı. "Biz doğru bildiğimiz yoldayız. Belki de yaptıklarımız vahşilik, haksızlık, vahşet. Ama doğrumuz için değer."
"Peki neden benden sakladınız? Babam sisteme karşıydı. Bunu biliyordum ve dediğim gibi beni de öyle yetişdirdi. Ama bu kadar sır..." derin bir iç çektim.
"Peki babam sizi nasıl buldu? Nasıl böyle bir çete kurma kararı aldı?"
Beni cevaplamak adına Ayaz tam önüme geldi. Giydiği siyah takımın düğmesini iliklerken bir yandan beni cevapladı. "Bu gün öğreneceklerin bu kadar. Şu an kurtarmamız gereken iki arkadaşın var Derin."
Haklıydı. Arkadaşlarım benim yüzümden kaçırılmıştı. Ama tatmin olmamıştım cevaplarından. Çok az bilgi vermiştiler bana.
"Sen bana bugün her şeyi öğreneceksin dedin! Seninle ilgili şüphelerim devam ediyor Ayaz Demir!" dediğimde bana biraz daha yaklaştı ve kaşlarını öyle mi? der gibi kaldırdı.
"Şüphelerin var demek?" sorusunu bana yöneltdi.
"Şu iki günde benim hayatım fazlasıyla değişti. Sen bir yabancısın benim için. Sana güveniyorum ama neden bilmiyorum. Korkuyorum ve siz bunu anlamıyorsunuz."
"Neden korkuyorsun Derin?" diye soran Ayaz'la gözlerimi kapattım. Sakinleşmek adına derin bir nefes alıp verdim. Gözlerimi açmadan kısık sesle cevapladım onu.
"Öğreneceğim gerçeklerden..."
"Beni takip et Derin." Ayaz'ın bana seslenmesiyle gözlerimi açtım. Odanın sol tarafındaki kapıyı açtı ve içeri geçti. Hera ve Emir'i bu odada bırakıp, gemtiği odaya yöneldim. İçeri geçtiğimde buranın bir çalışma odası olduğunu anladım. Ortada büyük bir masa ve ona yaslanmış Ayaz vardı. Odanın sağ tarafında koca bir raf vardı ve içi kitaplarla doluydu. Duvarlarda bir kaç resim vardı ve hepsi bir birinden farklıydı. Siyah tonların hakim olduğu bir odaydı. Kapının önünde durmuş odayı incelerken Ayaz seslendi.
"Kapıyı kilitlesen iyi olur." dediğinde döndüm ve kapıyı kilitledim. Odanın ortasına Ayaz'ın önüne geçtim. Gözlerim ondaydı ama aklım onda değildi. Ailemin katili oysa eğer neden babam onu kurduğu çetenin lideri yapar? Onun da konuşmaması ve beni izlemesi beni, gözlerimi ondan çekmeye zorladı. Bakışlarımı sol taraftaki pencereye çevirdiğimde konuştu.
"Bana biraz daha bak." ona döndüm. Ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum. Devam etti. "Gözlerine bakınca anlarım sanırdım ama kapalı kutusun. O zihninde neler dönüyor acaba?"
"Zihnimde hiçbir şey dönmüyor. Anlamaya çalışıyorum sadece."
"Neyi anlamaya çalışıyorsun?" bana sorusunu sorarken bir yandan da haraketlerimi takip ediyor ve ne düşündüğümü anlamaya çalışıyordu. Uzatmadan içimden geçen soruyu sordum.
"Ailemin katili sen misin?" soruyu yönelttiğim andan itibaren onun yüzünü izlemeye başladım. Eğer o, katil ise bunu belli edecekti. Her ne olursa bunu hissederdim. Yaslandığı masadan ayrıldı ve tam karşımda dik bir şekilde durdu. "Benim bu soruyu cevaplamam bile gerekmiyor Derin. Gözlerime bakarsan anlarsın zaten." dediğinde boy farkımız olmasına rağmen başımı kaldırdım ve gözlerimi onun kahverengi gözlerine kenetledim. Peki ya gerçekler? Ne olmuştu o gün?
"Sen değildin. Peki ne oldu o gün?" dediğimde yanımdan ayrıldı ve solumuzda duran büyük pencerenin önüne geçti. Dışarıyı izliyordu.
"Başkan onları öldürdü." sustu bir kaç dakika. "Seni de öldürecekti..." dedi ve yine sessizlik...
"Öldürecekti? Peki ne oldu Ayaz?"
Bana döndü ve konuştu."Ben onu öldürdüm." dediğinde şaşırmıştım. "Çünkü ben oradaydım. Koruyamadım Aslan Bey'i ve Melek Hanım'ı. Ama seni korumak için o şerefsiz iti öldürdüm!"
"Peki başkan öldüyse, neden bunu kimse bilmiyor?"
"Başkanın yerine oğlu geçti. Tam bir yıldır başkanı yaşıyor gibi gösterdi. Onları tanıyan, gören yok Derin. Aslan Bey'in ve çetenin sayesinde ben onu ve oğlunu tanıyordum." cebinden sigara paketini çıkardı ve bir dal aldı. Dudaklarının arasına aldığı sigarasını yaktı ve bir duman aldı. Aldığı dumanı üfledikten sonra devam etdi.
"Bak, ben sana her şeyi anlatamıyorum Derin. Aslan Bey'e söz verdim ve ona verdiğim sözleri hep tutarım ben. Seni korumamı istemişti..."sigarasından bir duman daha aldı. "Bana güvensen de, güvenmesen de ona verdiğim sözü tutacağım."
"Eğer babam sana güvenmişse, bende güveneceğim Ayaz Demir." dediğimde yüzünde bunun için sevindiğini belli eden bir gülümseme belirdi. Sigara izmaritini çalışma masasının üzerindeki küllükte söndürdüğünde yine devam ettim.
"Peki, her şeyi anladım. O adam kimdi? Beni takip eden kim?"
"Babasının intikamını almak isteyen bir zavallı olsa gerek." dediğinde onun düşündüğüm adam olmamasını umut ettim.
"Başkanın oğlu mu?" dediğimde başını salladı.
"Ta kendisi." yanıma ilerledi ve devam etti.
"Arkadaşlarını da o almıştır. Ama bunu bilmen gerek sana dokunamaz bile."
"Ne demek dokunamaz?" dediğimde gülümseyerek cevap verdi.
"Kendisi için çok önemli bir şey sende. Aklı varsa sana dokunmayı düşünmez bile."
"Çok önemli şey mi?" dediğimde sağ elini başına götürdü sanki yanlış bir şey demiş gibi.
"Ah benim hatam! O çok önemli şeyi henüz sana vermedim. Çünkü henüz onun zamanına var Derin."
"Sen ne olduğunu biliyor musun?"
"Hayır. Aslan Bey saklamam için bana verdi. Zamanı gelince sana vereceğim." dedikten sonra biraz endişeli tavırla sordu.
"Peki şimdi bana güveniyor musun Derin?"
"Sana seninle ilk tanıştığım andan itibaren sorgusuz ve sualsiz güveniyorum Ayaz. Bu nedir bilmiyorum ama. Bir yabancıya böyle güvenmem normal mi?"
"Varsın bu delilik olsun. Sen inanmak istediğine ve güvenmen gerekene inan ve güven. Ama asla unutma, Derin. Güven iki kişiliktir, aşk iki kişiliktir ama üzüntü tek kişiliktir. Verdiğin kararlar seni bu hayatta tek kişilik üzüntüye sokmasın..."
|
0% |