@allev
|
“Hafıza taraması yapılıyor… Tarama %41… %78… %99… Tarama tamamlandı. Seçilen hafıza verileri birleştiriliyor. Görüntü ve ses aktarılıyor.” Bakalım geçmişinde neler var? Piyonum… (Aktarılıyor...) -???: Bu görevi de tamamlamış olduk böylece. Bu sefer uzun sürdü. 1 hafta oldu. -???: Güzel işti Malle. Ellerine sağlık. -Malle: Ne demek, her zaman. Ben şimdi eve gidiyorum, Lily beni bekliyordur. -???: Tamam, görüşürüz. Yeni görev olduğunda sana haber veririm. -Malle: Tamam, anlaştık. Görüşürüz Cecily. “Cecily ile ayrıldıktan sonra şehirden çıkmıştım. Evimiz şehirden biraz uzakta, küçük bir kasabadaydı. Her yeni görevde mecburen Lily’yi evde yalnız bırakıp şehre geliyordum. Bazen şehir dışında hatta bazen de ülke dışında görevlere gidiyordum. Uzun bir süre evde yalnız kalıyordu ama kasaba halkı çok yardımseverdi. Lily, ben olmasam bile kasabadaki diğer insanlarla birlikte olduğundan gözüm arkada kalmıyordu. Bir süre sonra kasabaya yaklaşmıştım. Hava kararmıştı, hep karanlıkta eve dönerdim zaten. Üzerimdeki uzun siyah palto ve içimdeki diğer kıyafetlerin renginden ötürü gece karanlığında çok belli olmuyordum ama Lily’nin gözlerinden asla gizlenemiyordum. Her seferinde beni görüyor, koşa koşa yanıma geliyor ve sıkı sıkı bana sarılıyordu. Yine aynı olay yaşandı:” -???: Abla! Hoş geldin! Seni çok özledim! -Malle: Ben de seni çok özledim Lily! -Lily: Bu sefer çok uzun sürdü. “Lily üzgün görünüyordu. Gözleri dolmuştu. Ağlayacaktı. Bunu fark etmiş olduğumdan hemen onu iyi hissettirmeye çalıştım:” -Malle: Ağlama benim biricik kardeşim, ablasının bir tanesi. Evet bu sefer uzun sürdü biliyorum ama sağ salim bir şekilde gelebildim. Hadi gel sarıl bana. “Bu sözler onu birazcık yatıştırmıştı. Sıkıca Lily’ye sarıldım ve bir süre öyle kaldık daha sonra da el ele tutuşup eve doğru ilerlemeye başladık. Kasaba içerisinde ilerlerken bizi görenlere selam vererek ilerledik. Herkes Lily’ye “Hadi yaşadın, ablan döndü artık.” diye sesleniyordu. Benim için de “Hoş geldin Malle.” diyorlardı. Bir süre daha ilerledikten sonra evimize ulaşmıştık. Evimiz iki katlı, tahtadan, günümüzde normal diye tarif edeceğimiz basit bir kasaba eviydi. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarmak için odama doğru ilerledim. O sırada Lily’nin benden önce eve girdiği için nerede olduğunu bilmiyordum. Ortalıktan bir anlığına kayboldu. Odam üst kattaydı. Merdivenlerden çıktım ve sağa döndüm. Odam biraz daha ilerdeydi. Tahtaların gıcırtısı eşliğinde odamın önüne geldim. İçeri girdim. İlk önce üzerimdeki uzun siyah paltoyu ve diğer kıyafetlerimi çıkardım. Paltoyu gelmeden önce yıkamıştım ancak diğer kıyafetlerimin bazılarında kurumuş kan lekeleri olduğunu gördüm. Bunları fark etmemiştim. Evde olduğum zamanlarda giydiğim kıyafetlerden giyindim. Kan lekesi olanları da palto ile bir yere sakladım çünkü Lily’nin bu tarz şeyleri görmesini istemiyordum. Odamdan çıkıp aşağı indim. Lily etrafta görünmüyordu. Etrafta olduğuna dair bir ses de duymuyordum. Biraz endişeli bir şekilde seslendim:” -Malle: Lily! Lily neredesin? “Bir cevap gelmedi. Endişem artık korkuya dönüşmeye başlamıştı. Mutfağa doğru ilerlemeye karar verdim. Önümdeki girişten evin sol kısmında bulunan mutfağa doğru sessiz ve yavaş bir şekilde ilerledim. Hala herhangi bir ses duymuyordum. O sırada arkamdan tahta gıcırtısı sesi duydum ve birden arkama döndüm. Arkama dönmemle üzerime atlayan Lily ile yere yıkılmamız bir oldu. Lily gülmeye başladı:” -Lily: Hala beni fark edemiyorsun abla! “Çok fazla sinirlenmiştim. Hala bu kadar sinirlenmeme gerek var mıydı, bilmiyorum:” -Malle: Lily! Beni endişelendirdin. Bir daha yapma böyle bir şey. “Neden bu kadar sinirlendiğimi bilmiyordum. Sadece onun etraftan kaybolması beni çok fazla tedirgin etmişti. Bu sırada Lily’yi biraz daha inceleyince üzerimde benim paltomu giydiğini gördüm. Bu beni daha da sinirlendirmişti:” -Malle: Neden üstünde benim paltom var Lily? -Lily: Seni korkutmak için odandan aldım. “Bu cevap beni daha fazla sinirlendirmişti. O paltoyu alabildiyse paltoyla beraber kaldırdığım, üzerinde kan lekeleri olan diğer kıyafetleri de görmüştü. Gözleri karanlıkta çok iyi görüyordu ve Lily, görmesini en çok istemediğim şeyi görmüştü. O anlık sinirle Lily’yi üzerimden fırlattım ve yüksek bir sesle konuşmaya başladım:” -Malle: Bir daha asla ve asla benim iş kıyafetlerime, eşyalarıma veya herhangi işim ile alakalı şeylere dokunmayacaksın! Beni anladın mı? -Lily: … “Lily benden böyle bir tepki beklemiyor olacak ki çok korkmuştu. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Bembeyaz saçlarının arasından koyu bir renk oluşmuştu. Fırlattığımda başını yanında duran sehpanın köşesine sertçe çarpmış olmalıydı. Koyuluk iyice arttı ve kafasından kan akmaya başladı. O an ne yaptığımın farkına vardım. Onu korumak isterken onu incitmiştim. Ne yapacağımı bilemedim. Donup kalmıştım.“ “O sırada dışarıda bazı bağrışma sesleri duydum. Pencereden dışarı baktığımda kasabanın merkezinde büyük bir ateş yakıldığını gördüm. Ben dışarıya doğru bakarken Lily ağlayarak mutfakta bulunan arka kapıdan bahçeye çıktı. Ben de tekrar kendimi toparladım ve hemen biraz sargı bezi almak için evin girişinde bulunan küçük dolaba doğru koştum. İçinden biraz aldım ve tekrar koşarak Lily’nin peşinden arka kapıdan çıktım. Bu sırada bazı at sesleri duymuştum. Bahçeye çıkınca etrafa iyice baktım ama Lily’yi göremedim. Daha sonra evin önünden Lily’nin sesini duydum. “Abla!” diye bağırmıştı.” “Tekrar at sesleri duydum. Koşarak bahçenin etrafını dolanarak evin önüne çıktım. Çimenlerde at izleri vardı ve çok fazlaydı. Evin önüne geldiğimde ise Lily’yi Axtje Birliğinden şövalyelerin yakaladığını gördüm. Elleriyle ayaklarını bağlamışlar ve atlarıyla son hızla giderken Lily’yi de peşlerinden, yerde sürüklüyorlardı. Bunu görünce öfkeden deliye döndüm ve bir an önce Lily’yi kurtarmak için koşarak odamdaki kılıçlarımı aldım. Hiç durmadan doğruca şövalyelerin Lily ile gittikleri kasaba meydanındaki büyük ateşe doğru koştum.” “Neden bunlar oluyordu? Neden Axtje Birliği böyle bir şeye izin veriyordu? Kafamda cevaplarını bulamadığım birçok soru ve Lily’ye yaptıklarım vardı. Onu bu denli üzdükten sonra böyle bir olayın yaşanmış olması içimi parçalıyordu. Bunları düşünürken meydana varmıştım. Neredeyse elliye yakın şövalye ve tüm kasaba halkı meydandaydı. Şövalyeler dört kişiyi yakalamış ve büyük ateşin içine atmışlardı ama benim gözlerim Lily’yi arıyordu. Kalabalığın içinde onu ararken sonunda buldum. Tahta bir basamağın üstünde elleriyle ayakları bağlı bir şekilde oturuyordu. Her tarafı yara içinde kalmıştı. Her tarafından kanlar akıyordu. Bazı yerleri morarmıştı. Yüzüne baktım. Yüzünde korkunç bir ifade vardı. Yaşadığı tüm o korkunçlukla dolu dakikalar adeta yüzüne yansımıştı. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve kıpkırmızı olmuştu. Bembeyaz saçları kanıyla karışmıştı. Beyaz teni artık o kadar da beyaz değildi. Onu kurtarmak için kalabalığın arasından ona doğru ilerlemeye çalıştım. Ben daha yetişemeden Lily’nin yanında duran şövalye konuşmaya başladı:” -???: Eğer işimize karışacak olursanız sizin de sonunuz bu cadılarınki ile aynı olur! “Dedi. Ardından Lily’yi ayağıyla iterek o büyük ateşin içine attı. O an her şey yavaşlamıştı benim için. Onun yüzündeki korkmuş ifade, korku dolu gözler, vücudundaki yara ve morluklar, hareket edemeyişi, o aşağılık şövalyeye karşı direnemeyişi… Bu, biricik kardeşimi son görüşümdü. Bedeni o büyük ateşin içinde yanarken benim de kalbim ateşler içinde yanıyordu. Benim biricik kardeşim Lily… Seni kurtaramadım.” |
0% |