@allev
|
Üzerimdeki aşırı yorgunlukla gözlerimi açmaya başlamıştım. Açmamla beraber elimi başıma götürmüştüm. Başımda büyük bir ağrı vardı. Bir süre geçmesini bekledim fakat geçmiyordu. Düşünemiyordum, gözlerimi açıp etrafıma bakamıyordum, yerde yatıyor gibiydim ama emin değildim. Sadece geçmesini bekliyordum. Bir ara tekrar bilincimi kaybettim. Tekrar gözlerimi açana kadar ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bu sefer daha iyiydim. Başım hala ağrıyor olsa da bu biraz dayanılabilirdi. Başımın ağrısının azalmasıyla etrafımda neler olup bittiğine bakmaya başladım. Yerde yatıyordum ama bu daha önce bilmediğim bir şeydi. Taban hem sert gibi hem de yumuşak gibi ne olduğunu çözemediğim bir dokuya sahipti. Ağaçların altında bulunan o yeşil, ot denen şeylere hiç benzemiyordu. Ayrıca yattığım yerden bir ağaç da görmüyordum. Biraz hava akımı hissediyordum. Ağaçlar bu hava akımlarında ses çıkarıyorlardı. Fakat bulunduğum yerde bir ses de gelmiyordu. Çok sessizdi. Bulunduğum yerin kokusunu almaya başladım. Çok rahatsız edici bir kokuydu. Gövdem, içimdekileri dışarı çıkarmak gibi bir eylemde bulundu ama izin vermedim. Burnumu hemen iki elimle kapatmak istedim ancak tek elimle kapatabilmiştim. Diğer elimi de getirmek istememe rağmen neden getirememiştim? O an fark ettim. Sadece bir kolum vardı. Diğer kolum yerinde değildi. Yerinde olmayan kolum, insanların sağ olarak nitelendirdiği kolumdu. Bu tuhaftı. Koluma ne olmuştu? Neredeydi? Biraz düşünmeye çalıştığımda baş ağrım artmaya başlamıştı. Düşünmekten vazgeçtim. Tek kolumla yattığım yerden gövdemi doğrultmaya çalıştım. Gövdemi doğrulttuğumda derinlik algım geri geldi ve oldukça derin bir noktada olduğumu anladım. Gökyüzünde gazlar toplanmıştı. Güneş ışınları gelmiyordu. Gece olmamasına rağmen etraf karanlık sayılırdı ya da derin bir noktada olduğum için öyleydi. Nerede olduğumu öğrenmek için bu derinlikten dışarı çıkmam gerekiyordu ama tek kolumla bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Yattığım yerden kalkmaya çalıştım ama kalkamadım. Enerjim de yoktu. Sağ kolumun koptuğu yerden çok fazla vücut sıvısı kaybetmiş olmalıydım. Hala da biraz akıyordu. Daha fazla kaybedersem hayatımın sonlanacağını biliyordum. Etrafımda vücut sıvısının akışını durdurmak için bir şey aramaya başladım. Gözlerim altımda ne olduğunu görmüyordu. Neyse ki etrafımda bolca işe yarar şeyler var gibiydi. Tabandan bir parça kopardım ve tuhaf bir ses çıktı. Sıvı akan yere sol elimle bastırmaya başladım. Biraz akış hızı durmuştu ancak bu çözüm değildi. Onu sıkı bir şeyle bağlamalıydım. Onu tek elimle tutarak buradan çıkamazdım. Gözlerim etrafı görmediğinden tek elimle, ayaklarımdan da güç alarak, sert ve sıkı bir şey hissetmeye çalışıyordum. O sırada ayaklarımdan biri bir şeye takıldı. Sert ve sıkıydı. Bu işimi görürdü. Ayağımla çekerek elimle alabileceğim bir noktaya getirdim sonra da ağzımı ve elimi kullanarak o sert ve sıkı şeyden bir parça koparmaya çalıştım. Kopmuyordu. Çok sağlamdı. Zorlamaya devam ettim. Bu eylemim, ağzımdaki yemek tüketmemi sağlayan küçük kemiklerden birini yerinden ayırmamla sonuçlandı. Bu sefer de ağzımdan vücut sıvısı akmaya başlamıştı. Yerden bir parça daha aldım ve ağzıma koydum. Bu parça, daha önce gördüğüm bir şeye benziyor gibiydi. Çok geçmeden tadı da geldi. İğrençti. Aynı etraf nasıl kokuyorsa tadı da bir o kadar iğrençti. Dayanamadım ve ağzımdan dışarı attım. Ben neredeydim böyle? Ne kadar da tuhaftı her şey. Buradan çıkamayacağımı ve vücut sıvısı kaybederek hayatımın sonlanacağını düşünmeye başlamıştım. Her şey, tanıdık bir ses duyana kadar sürdü: “Lily Abla!” Gözlerim tam olarak çalışmasa da derinliğin tepesinden bir insan sanırım bana bakıyordu. Sesi tanıdık gelmişti ama kim olduğunu bilmiyordum. Ayrıca bana Lily demişti. O da ne demekti ki? Tepedeki insan tekrar seslendi: “Lily Abla bu sensin! Korkunç görünüyorsun. Hemen seni oradan çıkarıyorum. Etrafıma bakıp seni çıkarmak için bir şey bulmaya çalışacağım. Bir yere ayrılma sakın.” Hala Lily diyordu. Adım mıydı? Adımı hatırlamıyordum ama bu Lily’nin benim adım olmadığını düşünüyordum. O olamazdı. İnsan bir süre gelmedi. Ben de biraz düşünmeye başladım. Bu hale nasıl gelmiştim? Hafızam çok fazla karışmıştı. Çoğu şeyi hatırlamadığımı düşünüyordum. Sanki bir şeyler olmuştu. Bir olay… Bu hale gelmeme sebep olmuş olmalıydı. Daha fazla düşünemeden baş ağrım tekrar arttı. Dayanılmaz seviyelere geliyordu. Ben de düşünmeyi bırakıp biraz daha tabanda yatmaya karar verdim. Hafızam hakkında düşünmediğim zaman başım o kadar ağrımıyordu. O sırada bazı sesler duymaya başladım. Çok geçmeden de insan tekrar gelmiş olmalıydı. Hemen konuşmaya başladı:
“Bir ip buldum Lily Abla. Şimdi aşağı sallandırıyorum. Onu tut. Ben de seni yukarı çekeceğim.” İp neydi? Sanırım bunu birazdan öğrenecektim. İnsan ip denen şeyi bulunduğum yere doğru indirdi. Ayağa kalkamadığım için ve tek kolum olduğu için zor bir şekilde ipe ulaşmıştım. Kalan tüm gücümle ipi tutmaya çalıştım. İnsan seslendi: “Çekiyorum Lily Abla! Sıkı tutun!” İp hızlıca beni yukarıya doğru götürmeye başladı. Birkaç dakikalık bir zorlanmadan sonra, artık tepeye ulaşmıştım. İnsan hemen yanıma gelip beni tutmaya çalıştı. Tek kolum olduğunu görünce şaşırmış olmalıydı. Az kalsın derinliğe tekrar iniyordum. İnsan bir şekilde beni tuttu ve tekrar derinliğe inmemi engelledi. Hiç beklemeden bedeninin üzerine giydiği bir parça insan eşyasını çıkardı. İçinden bazı malzemeler aldı ve akan vücut sıvılarımı durdurmaya çalıştı. Elindeki malzeme bana tanıdık gelmişti. Sanki daha önce de bunu görmüştüm. Yine böyle bir duruma düşmüştüm ve birisi beni iyileştirmişti. Kimdi? Hatırlayamamıştım. Başımın ağrısı artmaya başladı ve bilincimi kaybettim. Tam olarak bilincim kaybolmasa da hareket edemiyor, gözümü açamıyordum. Çok yorgundum. İnsan bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Ne dediğini anlayamıyordum. Sonra bir kelime söyledi. Uyan! O kadar söylediği şeyden sadece bu kelimeyi anladım. Bu bilincim kapalıyken birisinin söylediği bir şeydi. O kelimeyi duymamla bir anda gözlerimi açtım. Enerjim bir anlığına yerine geldi ve insanın üzerine atladım. Tek elimle onun yüzünü alıp yere indirdim. Konuşmaya çalıştım: “Nere… biliyor?” Ağzıma da hasar aldığım için konuşamıyordum. Söylemek istediğimle ortaya çıkan aynı değildi ama beni anlamış olmalıydı: “Ne demek istiyorsun, Lily Abla?” “Cevap!” “Ne dediğini bilmiyorum!” Bilmediğini söylüyordu ancak o kişinin söylediğinin aynısı söylemişti. İnanmıyordum: “Cevap!” “LİLY ABLA!” O an karşımdaki insanın yüzüne bakınca ve bana seslenişini duyunca neden tanıdık geldiğini anlamıştım. Kahverengi, uzun ve örgülü saçlara sahipti. Yeşil gözleri vardı. Dişi bir insan çocuğuydu. O, Amice’di. |
0% |