Yeni Üyelik
3.
Bölüm

1.Kısım: İçi Boş Bir Zihin

@allev

Algılamaya başladığım anlarda tanık olduğum ilk şeyler; oldukça büyük-geniş uzun bitkiler, onların arasından gözüken atmosfer ve birkaç hayvandı. Hayvanlar orada, yükseklerde mesafe katediyor, uzun bitkiler de atmosferin etkisiyle bulundukları konumda hareket ediyordu. Kısa bir süre, yaklaşık on iki saniye kadar, onların bu hareketlerini takip etmiştim. Daha sonrasında başka şeyler dikkatimi çekmişti.

Atmosferde devasa kütleler var gibiydi. Ne olduklarını bilmiyordum ama oldukça büyüklerdi, tanımlayamamıştım. Ayrıca bir de ışık kaynağı varmış gibi görünüyordu. Hüzmeleri üzerime yansıyordu. Bende rahatlatıcı bir etki uyandırıyordu. Işık kaynağına bağlı olarak atmosferin, oldukça büyük olan tanımlayamadığım şeylerin ve çevremdeki bitkilerin anlamlandıramadığım bir görüntüsü vardı. İlk defa tanık olduğum bir şeydi.

Bir süre bulunduğum yerde düşünmüş ancak bu sürecin sonunda konuyla alakalı hiçbir bilgimin olmadığını fark etmiştim. Neden bir bilgim yoktu? Bilinmezlik, düşüncelerimi daha da karıştırmıştı. Keşfetmem gereken çok şey olduğunu anlayana kadar düşünmeye devam ettim. Her şey farklıydı.

Işık hüzmelerine maruz kalan uzun ve geniş bitkiler, kısa kısa sayıca küçük bitkiler, irili ufaklı kayalar her yerdeydi. Sanırım karasal ve oldukça doğal bir bölgede bulunuyordum. Konum olarak yeryüzü katmanında olduğumu varsayarsam, atmosferin bazı özellikleri konumuma göre fazlaca etkiliydi. Bunları düşünürken atmosferin bende garip bir şeye sebep olduğunu fark etmiştim. İstemsiz bir şekilde gerçekleşen garip bir şeye… Anlamsızdı. Ne olduğunu tarif edemesem de bunun sayesinde bazı algılarımın farkına varmaya başlıyordum.

Hafif bir etkisi olan atmosferi algılayabiliyordum. Bazı hayvanların seslerini net bir şekilde duyabiliyordum. Bunlara uzun ve geniş bitkilerin hareketiyle çıkan sesler eşlik ediyordu. Dikkatlice dinlediğimde yoğun akan bir sıvı sesini de duyabildiğimi fark ettim. Bulunduğum konuma yakın bir noktadan geliyor olmalıydı. Bu sesleri algılama yetisi bende tanımlayamadığım zihinsel etkilere sebep oluyordu. Merak ediyordum ancak bir o kadar da tehditkârdı. Su sesi oldukça anımsatıcıydı. Bu sesin geldiği yere gitmek ve nasıl bir şey olduğunu incelemek istemiştim.

Bütün bu seslere tanık olduğum anda kendimde bir tuhaflık olduğunu düşünmeye başladım. Görmek, duymak ve diğer bir eylem olan algı… Bunlara sahip olduğumu hiç hatırlamıyordum. Açıkçası kendimle ilgili hiçbir şeyi hatırlamıyordum. Ben neydim? Kimdim? İnceledim. Gözlemledim. Kendime, daha doğrusu şu ana kadar fark etmediğim bedenime dair birçok detay öğrendim.

Uzuvlarım vardı. Kendime temas edebiliyordum. Dokuları algılamamı sağlayan bir bedenim vardı, etrafımda olan şeyleri oldukça net özümseyen algılarım... Uzuvlarımın bile kendisine ait küçük uzuvları, hatta onların ucunda bile eşsiz yapılar vardı. Görüş alanıma yakın noktalarda, bedenim en üst bölgesinde, tel gibi bir sürü ince ve uzun çıkıntı bedenime tutturulmuş gibiydi. Eşsiz yapılarla onları algılayabiliyordum. Çok küçük versiyonları bedenimin birçok yerinde de mevcuttu ancak anımsattığı şey bedenimin en tepesindekilere kıyasla karşılaştırılamaz düzeydeydi.

İnceledikçe bedenimde anlamlandıramadığım ve açıklayamadığım daha fazla şeyi tecrübe etmiştim. Bunun sonucunda kendimle ilgili bazı temel fikirlerim oluşmuştu. Basit bir organizma değildim. Karmaşık bir yapıya sahiptim. Tıpkı bir canlı gibi… Muhtemel cevap buydu ama nasıl? Nasıl bir canlıya dönüşmüş olabilirdim ki? Ayrıca ne tür bir canlıydım? Bir hayvan mıydım? Ya da bir bitki miydim? Veya çok bambaşka bir şey? Neyim ben? Aklıma bu soruların cevapları bir türlü gelmiyordu.

Hep böyle bir bedene mi sahiptim yoksa yanlış mı algılıyordum? Kendimi hiç böyle bir bedende düşünememiştim, bu gerçekliği kabul edemiyordum. Hatırlamıyor olsam da bazı şeylerin ters olduğunu düşünüyordum. Tersliğine inanıyordum. Reddetmeyeceğim türde düşüncelerdi. Bunun sebebini ise bilmiyordum. Böylesine mantıksızca, bir dayanağı olmayan düşüncelere önem vermezdim ama neden bu düşüncenin yanlış olduğunu kabul edemiyordum? Bir anlığına, kendimin kendim olmadığını düşündüm.

Belki de yanılıyordum, yanlış şeyler düşünüyordum. Hafıza sorunları yaşadığım bir gerçekti. Sebebi her şey olabilirdi. Şu anki bilgilerim ise bunu teyit etmekte kesinlikle yetersizdi. Mantıklı düşünmeli ve ona göre hareket etmeliydim.

Uzuvlarımı kullanarak pozisyonumu değiştirmeye başladım. Bedenimi doğrulttum. Bu eylemim sonucunda en üst bölgemdeki tel gibi olan daha yoğun ve büyük çıkıntılar görüş alanımı kapatmıştı. Onları, iki uzvumla hareket ettirdim ve görüş alanımın önünden uzaklaştırdım. Bu hareketlerden sonra atmosferdeki ışık kaynağının hüzmeleri görüş alanımı etkilememeye başlamıştı.

O an bir düşünce daha oluşturmuştum. Görme duyuma henüz tam alışamadığımdan belki de her şeyi yanlış algılıyordum çünkü görmek tam anlamıyla sıra dışı bir deneyimdi. Daha önce hiç tecrübe etmediğim şeylerden biri de görmekti, bundan emindim. Diğer duyular da keza öyleydi. Sadece görme değil, bu yeni şeylerin hepsinden kaynaklı olabilirdi. Belki de hep böyleydim ancak kendimi algılayamamıştım. Bu da olasıydı çünkü hiçbir şey bilmiyordum. Bilinmezlik içerisinde bir cevap bulmak mümkün değildi. Ah… Mantıksızlaşıyordum.

Ne yapmam gerektiğini, nerede olduğumu bilmiyordum ama tekrardan etrafıma bakınca düşündüm, bayağı bir zamanım var gibiydi. Doğru eylemlerle bir cevaba ulaşabileceğimi biliyordum ancak şu an için net bir cevap mümkün değildi. Sakin olmalıydım. Sakin olmazsam, o cevaplara ulaşamazdım. Sahi ben neredeydim? Burası neresiydi? Belki bu konu düşüncelerimi birleştirmemde yardımcı olabilirdi.

Hiç alışık olmadığım bir ortamdaydım. Burası yabancıydı. Neredeyse hiçbir şey hatırlamasam da herhalde, hafızamda kalmış olan birkaç öz bilgiden yola çıkarak bunu söyleyebilirdim. Ben buraya ait değildim.

Bu bitkiler, hayvanlar… Bu atmosfer… Bir anlam veremiyordum. Bana ne olmuştu? Etrafımda gördüğüm bazı şeylerin isimlerini temelde bilsem bile ne olduklarını bilmediğim o kadar çok şey vardı ki. Gerçekten bambaşka bir mekânda olmalıydım ve kendi isteğimle buraya geleceğimden şüpheliydim. İsteyerek gelecek olsaydım hafızamın da benimle birlikte olması gerekirdi diye düşünüyordum. Hafızamı, buraya gelmek uğruna feda etmek gibi anlamsız bir eylemde de bulunmazdım. Eğer durum hafızamı feda etmek olsa bile kendime, kesinlikle bu aptal bitki ve hayvanların yerine bir mesaj bırakırdım. Ancak hiçbir şey yoktu. Zihnimde büyük karanlık boşluklardan başka neredeyse hiçbir şey yoktu. Bu yüzden kendi isteğimle buraya gelmiş olamazdım.

Buraya getirilmiş olmalıydım. Birileri tarafından… Kimdi onlar? Kim, beni neden buraya getirmek isterdi? Bu sorulara da ümitsizce bir cevap bulmaya çalışırken zihnimde oluşan yeni bir etki algılamıştım. Bir dürtü.

Zihnimin en derinliklerinden, yüksele yüksele geliyordu. Sanki bir şey içimden çıkmaya çalışıyordu. Bedenimin üst kısmındaki uzuvlarımdan birini şiddetli dürtünün geldiği noktaya götürdüm. Bu esnada tel gibi olan çıkıntılar tekrar görüş alanımı kapatmıştı. Rahatsız ediciydi. Bu uzuvları dürtü noktasına götürme eylemini istemsiz bir şekilde yapmış olsam da neden yaptığım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Sebebini bilmiyordum.

Bu eylemim sonucunda şiddetli dürtünün etkisi, düşüncelerimi dağıtmayı başarmıştı. Neyi düşünmeye çalıştığımı unutmuştum. Hatırlayamadım. Bu yüzden önceki fikirlerimi kontrol etmeye karar verdim. Etrafı incelemeye devam etmek ve o yoğun bir şekilde akan sıvı sesinin geldiği noktaya gitmek… Biraz dürtünün etkisini kaybetmesini isteksizce bekledim. Çok geçmeden sanki hiç yaşanmamışçasına tamamen yok olmuştu.

Gerekli olan enerjimi toplayınca tel gibi olan çıkıntıları, yine bedenimin üst kısmındaki iki uzvumu kullanarak tekrar görüş alanımdan uzaklaştırdım. Bulunduğum yerden, zeminden bedenimi kaldırarak beden kontrolümü ve dengemi sağlamaya çalıştım. Bedenimin aşağısındaki diğer iki büyük uzvumun üzerinde durmak da garip olarak nitelendirilebilecek durumlardan birisiydi. Daha da garibi ise bu uzuvların üstünde durma eylemini daha önce tecrübe etmiş gibiydim çünkü dengemi kaybetmeden, rahat ve dik bir şekilde durabiliyordum. Neredeyse fazladan bir çaba sarfetmemiştim. Uzuvlarımı rahatça kontrol edebiliyordum. Gerçekten sıra dışı bir durumdu.

Dengemi sağlayınca etrafıma bir kez daha bakındım. Uzaklara tam olarak odaklanamasam da doğal yaşam dışında başka bir şey gözükmüyordu. Yoğun akan sıvı sesinin geldiği noktaya doğru bedenimi döndürmeye çalıştım. O ses tanıdıktı. Bedenimi döndürdükten sonra atmosferdeki ışık kaynağının yansımalarının görüşümü tekrar engellemesiyle bedenimin üst kısımlarındaki uzuvlarımdan birini kaldırdım, ben de o ışık hüzmelerini engellemeye çalıştım. Ardından da sesin geldiği yönde ilerlemeye başladım.

Değişen konumum veya belki de zamanın akışı nedeniyle atmosferin yeryüzüne yakın bölgelerindeki hareketleri, bedenime daha fazla temas etmeye başlamıştı. Bu koşullarda bedenimin alt kısımlarındaki uzuvlarımın üzerinde, uzun ve geniş bitkilerin arasında hareket etmek rahat denilebilirdi, sanırım. Bu atmosfer akımı sayesinde tel gibi çıkıntılar görüşümü engelleyemiyordu. Ayrıca bu ortam, içimde tuhaf bir şeye sebep olmuştu, anlamlandıramamıştım.

Sadece üç dakika kadar bulunduğum bölgede ve aynı yönde ilerlemiştim. Bu kısa sürede bile yeni bitkiler ve türlü küçük hayvanlar görmüştüm. Bu bölgedeki canlılar, oldukça çeşitli türlere sahip gibi görünüyorlardı. Küçük ve büyük, geniş ve ince… Genellikle hayvanlar küçüktü ve bitkilerin üzerinde bulunuyordu. Bitkiler ise oldukça çeşitliydi. Benim türüm neydi acaba? Daha önce düşündüğüm bu düşüncelerin tekrar derinlerine dalmaya başlıyordum ki o anda, şu ana kadar gördüğüm tüm bitkilerden daha uzun ve geniş olan bir bitkiyle karşılaştım.

Gerçekten oldukça büyüktü. Atmosfere kadar uzandığını bile düşünmüştüm ancak bu bir açısal yanılsama olmalıydı. Bu kadar büyük bir bitki, koşullar gereği var olamazdı. Diğerlerinden farkı ne diye gözlemlemek için tepesine doğru bakarken bir anda şiddetli bir dürtü daha algıladım. Yine bedenimin içinden bir şey çıkmak istiyormuş gibiydi. Dürtüye karşı koyamamıştım. Bedenimin kontrolünü kısmen kaybetmiş ve büyük uzuvlarımın üzerine düşmüştüm. Dürtünün etkisi devam ederken içimden, oldukça derin ve uzak bir yerden gelen bir ses algıladım. Dürtü bana bir şey iletiyordu:

Analiz… Et! Analiz… Et! Analiz… Et!”

Dürtü, bu art arda yükselerek gelen ve başta anlaması güç ancak her tekrarda netleşen üç basit iletiden sonra geçmişti. Tekrar bedenimin kontrolünü sağlamıştım. Ağaca doğru bakarken düşünmeye başladım. İçimdeki bir şey bana Analiz Et mesajını iletmişti. Analiz etmek bir nevi incelemek demekti, yani öyle hatırlıyordum. Analiz… Ancak neyi analiz edecektim? O sırada bedenimin üst kısımlarındaki bir uzvum, bedenimin şu anki pozisyonundan ötürü yanında durduğum büyük bitkinin bedenine temas ediyordu. Bu uzvumun eşsiz uçlarında bir tepki algıladım. Bir ışık belirmişti. Bu ışık koca bitkiye yansıyordu, onun bana dönük olan kısmını bir nebze aydınlatıyordu. O sırada içimden, az önce duyduğum sese çok benzeyen başka bir ses daha duydum:

Arşiv komutu, Analiz kullanılsın mı?”

Bu sefer ne demek istediğini düşünmeye başlayamadan bir dürtü daha gerçekleşmişti. Neyse ki bu sefer dayanabilmiştim. Bu dürtü sayesinde geçmişimle alakalı bir şeyler hatırladığıma inanıyordum. Bir an… Zamandan bir kesit… Sadece Analiz komutunu kullanarak bilgi edinebildiğim bir andı. İçimden Sonunda! diye bir düşünce geçirdim. Beni umutlandıran bu olay, beni gerçekten motive etmişti. Hafızamda kayıp olan birkaç şeyi hatırlayabilmiştim. Tabii tam olarak hatırlamak denemezdi. Böyle tanımlamak doğru olmazdı. O olayla ve kendimle ilgili daha fazla detay edinememiştim. Sadece o anda bir şey düşünüyor ve ardından Analiz komutunu ekliyordum. Yine de bu Analiz komutu sayesinde artık çevremdeki şeylerin ne olduğunu öğrenebilirim demek oluyordu.

Düşüncelerimi toparlayarak, hatırladığım kadarıyla yapmam gerekeni yaptım. Uzvumu hareket ettirmeden ışığa odakladım. Hedefimi belirlemiştim. Bu büyük bitkiyi inceleyecektim. Son bir şey kalmıştı:

“Analiz.”

Düşünce olarak doğru yapmış olmalıydım ancak analiz gerçekleşmemişti. Bunun yerine uzvumun ucundaki ışığın parametreleri değişmişti. İçimden gelen sesi tekrar duydum:

“Arşiv’e erişiminiz reddedildi. Yetkisiz komut için lütfen tam prosedürü gerçekleştirin.”

Bu da ne demek oluyordu? Tam prosedür mü? Düşünmeliydim. Son iki seferdir bu seste Arşiv ismi geçiyordu. Bu Arşiv neydi? Analiz’i hatırlamıştım ancak Arşiv ile ilgili bir bilgim yok gibi görünüyordu. Arşiv… İsmi nedendir bilmiyorum ama oldukça tanıdık geliyordu. Sanki biliyordum. Duymuştum. Arşiv…

Arşiv derleyici gibi bir şey olabilir miydi? Ya da tüm komutların toplandığı bir yer? Eğer Analiz bir Arşiv komutuysa birlikte ifade edilmesi gerekebilirdi. Tam prosedürden kasıt eğer buysa denemek istemiştim. Sonuçta kaybedecek bir şeyim yoktu:

Arşiv, Analiz?”

Uzvumun ucundaki ışığın parametreleri daha farklı bir düzeyde değişiklik göstermesine rağmen komut yine çalışmamış gibi görünüyordu. Bunun üzerine içimdeki ses tekrar cevap verdi:

Arşiv’e erişiminiz reddedildi. Yetkisiz komut geçersiz. ‘Kısıtlı Mod’ başlatın.”

Komutu kullanış şeklimde bir sıkıntı yok gibi duruyordu. Sıkıntı başka bir şeydi. Kısıtlı Mod diye bahsedilen şey olabilirdi. Onu nasıl aktifleştirebilirdim? Hafızamı zorladım ama bu sorunu çözmeye yarayacak hiçbir bilgi hatırlayamadım. Uzvum hala hareketsiz bir şekilde bitkinin önünde duruyordu. Işık hala belirgindi. Bitkinin tepesine tekrar baktım. Ne yapabilirdim? Tekrar uzvuma baktım. Bu bakınmalar sonucunda bedenimin yukarısında bulunan tel gibi çıkıntılar yine görüşümü engellemişti. Bu çıkıntıları koparmama çok az kalmıştı. Bağlantının kopmasını istemediğim için uzuvlarımı hareket ettirmek de istememiştim. Rahatsız edici olsa da katlanmaya karar verdim.

Bir yandan düşünüyordum. Bir çözüm yolu arıyordum. Tam o sırada bir dürtü geldi. Bu defa daha şiddetliydi. Dayanamadım. Bedenimin kontrolünü tekrar kaybettim ve yere düştüm. Uzvumu istemsizce bitkiden çekmek zorunda kaldığımdan ucundaki ışık da kaybolmuştu. Dürtü ise bütün bu olaylardan sonra bana bir şey daha anlatmak istiyordu:

“Kod: 65737310186”

65737310186… Kod ne demek hatırlıyordum. Bir şeyin şifresiydi. Bir girdiydi. Erişemediğin yerlere erişmeni sağlayan bir özellikti. Arşiv’e erişmemi de sağlayabilir miydi? Kodun bana iletilmesinden hemen sonra dürtü geçti ve ben de bedenimi tekrardan kontrol edebildim. Tel gibi rahatsız edici olan çıkıntıları artık son kez olması umuduyla bir kez daha görüş alanımdan uzaklaştırdım ve düşünmeye başladım. Arşiv’e bu kodu girebilir miydim? Bu kod, Kısıtlı Mod’un kodu olabilirdi. İçimdeki dürtü, bana aradığım cevapları veriyor gibi gözüküyordu. Her ne kadar bu dürtülerin iletileri oldukça şüpheli bir durum olsa da denemeye karar verdim. Basit bir komut kullanacaktım. Mantıken işe yaramalıydı:

“Arşiv. Kod girdisi.”

Beklemeden bir cevap geldi:

“Kod girdisi talebiniz alındı. Kodu giriniz.”

Kodu düşündüm:

“Kod: 65737310186.”

Cevap geldi:

“Kod geçerli. Arşiv sistemine kısıtlı erişiminiz açıldı. Kullanıcı…”

İletinin en sonunda, içimdeki ses bir parazitlenmeye sebep olmuştu. Dürtülerden daha kötü bir etkiye...

Loading...
0%