Yeni Üyelik
15.
Bölüm
@allev

Bir ışık vardı. Bir his vardı. Bunu bedenimin her noktasında hissetmiştim. Bu dürtü apayrı bir deneyimdi. Bir şeyler görmüş ya da duymuştum. Emin değildim. Ancak emin olduğum tek şey, dürtünün bende derinliklerine doğru çeken bir etki oluşturmuş olmasıydı. Neye şahit olduğum hakkında bir fikrim yoktu. Üzerine fazla düşünemiyordum. Kafa karışıklığından kaynaklı bir dürtü, düşünüyor olmama rağmen meydana gelmemiş olsa da sıkıntılı bir durumdaydım. Başımın içerisinden bir yerlerde çok şiddetli etkiler vardı ve ellerimi başıma götürmeden duramıyordum. Kötü bir durumdu.

Her şey önceden karşılaştığım durumlardan çok farklı bir şekilde gelişiyordu. Bu gördüğüm şeyin ne olduğu konusunda bir fikrim yoktu. Etkilerinin de neler olabileceğini bilmiyordum. Tehlikeli miydi? Belki de öyleydi. Yine de yapabileceğim şeyler kısıtlıydı. Ne gördüğümü çok hatırlamıyordum. Üzerine düşünmek başımın içerisinde oluşan etki sayısını artırıyordu.

Çok geçmeden ne gördüğümü hatırlayamaz olmuştum. Hatırlamadığım bir şeyi düşünmek anlamsızdı. Vazgeçtim. Böylelikle sıkıntılarım azalmıştı. Etkilerin azalmasıyla birlikte duyularımın kontrolünü tekrardan sağlamıştım.

Kendime geldiğimde sanki çevrede hiçbir şey değişmemişti. Zamanı kontrol etmek için ışık kaynağına baktığımda pek de önemli olmayan bir miktarda yer değiştirmiş olduğunu gördüm. Başımı geri çevirdim ve hayvana baktım. Hayvan da başının açısını biraz değiştirip bana bakarak birkaç ses çıkardı. Yine hareket etmiyor ve bekliyordu. Sanırım benim arkamdan gelmekten vazgeçmeyecekti. Ona odaklanmayı bırakmalıydım. Hareket etmeye başladım. Akan sıvı sesinin geldiği yönde ilerlemeye devam etmeliydim.

Bacaklarım yine başta zorlanmıştı ancak sonrasında katettiğim her mesafede giderek azalmıştı. İlerlediğim esnada bacaklarımın şu anki durumu hakkında düşünmeye başladım. Nasıl bir sorunu vardı? Anlam veremiyordum. Önceden bacaklarımı incelediğim zaman böyle bir sorun çıkmamıştı. Şu anki gözlemlerime göre de bir problemim yoktu ya da ben öyle olduğunu düşünüyordum. Bedenimin yapısını ve işleyişini teorikte kısmen biliyor olsam da bu beden benim için yeni bir şeydi. Nasıl kullanılması gerektiğine dair pek bir fikrim yoktu. Çok düşünmeden hareket ettirebiliyor ve kontrolünü sağlayabiliyordum.

Genel olarak düşündüğümde sorun olabilecek tek şeyin, bir süredir bedenimde gerçekleşen değişikler olabileceği aklıma gelmişti. Bedenimin yüzeyinde bu alanda geçirdiğim zaman içinde bazı karartılar oluşmuştu. Değişik yoğunluklardaki bu karaltılar özellikle bacaklarımda ve sağ kolumda oldukça fazlaydı. Daha dikkatli bir gözlem yaptığımda, parmak uçlarımdaki sivri pençelerime olan durumun bedenimin çoğu bölgesinde de daha az bir miktarda meydana gelmiş olduğunu ancak çoğunun kalıntı olarak kaldığını görmüştüm. Parmak uçlarımdaki sivri pençelerime kıyasla pek bir etkiye sebep olmuyorlardı. Gövdemin üst bölgelerinde bulunan 2 adet organda da bazı karaltılar ve vücut sıvısı kalıntıları vardı. Aynı şekilde gövdemin geri kalanında da aynı durum mevcuttu.

Sol kolumda da birkaç adet karaltı ve kalıntı bulunsa da diğerleri kadar çok değildi. Gözlemleyebildiklerim bu kadardı. Algıladıklarım ise garip hislerden oluşuyordu. Karaltıların olduğu bölgelere elimle temas ettiğim zaman dayanılması kolay ama yine de kötü bir hisse sebep olan bir etki algılıyordum. Bacaklarımda ise bu etki şiddetleniyor, gövdemin üzerindeki 2 organın bulunduğu yerlerde azalıyordu. Kalıntılar ise bir etkiye sebep olmuyordu ama henüz kalıntı aşamasına geçememiş ve hala sıvı akmasına sebep olan yerlerde daha değişik bir etki mevcuttu. Dayanılması karartılara göre daha zor ama genel olarak kolay olan bu etki, karaltılar gibi temasla meydana gelen bir etkiye sahip olsa da karaltılardan farklı olarak temas edilmediğinde de benzeri bir etki oluşturuyordu.

Bedenimdeki bu değişiklikler birer sorun olabilirdi. Belki de uzuvlarımdaki bu kontrol kaybı ve zorlanmaların sebebi tamamen bunlarla alakalıydı. Bilmiyordum. Bu karaltı ve kalıntılar oluşmaya başladığından beri bedenimde bu zorlanmalar meydana geliyordu. Bir bağlantısı vardı ama sebebi ve çözümü neydi? Bilmiyordum.

Gittikçe sıvı sesine yaklaştığımı fark ettim. Ağaçların ve bitkilerin arasında ilerlerken birden açıklık bir alana çıkmıştım. Alana giriş yapmadım. Durdum. Biraz gözlemlemeye karar verdim. Alanda herhangi bir ağaç bulunmuyordu. Ağaçlara ait olduğunu düşündüğüm zemindeki bazı parçalar ve bitki çeşitleri dışında bir şey yoktu. İlk defa böyle bir yere denk gelmiştim. Normalde ağaç ve bitkilerin sayısının azalıp çoğaldığı alanlar görmüştüm ama böylesine bir alan, garipti.

Birilerinin özellikle bu alanı oluşturmuş olabileceğini düşünmeye başlamıştım çünkü doğal gözükmüyordu. Normalde böyle bir alanın oluşabilmesi için bir fonksiyonel azalma meydana gelmesi gerekiyordu. Belli bir düzene göre olmalıydı. Ani değişimler gerçek olamazdı. Doğal yaşamda böyle şeyler oluşmazdı. Alanı biraz daha gözlemlediğimde ise bitkilerin arasında en yakını on beş en uzağı ise otuz dokuz metre uzaklıkta bulunan birtakım hayvanlar olduğunu gördüm.

Tam o sırada, arkamdaki hayvan önüme geçmiş ve bitkilerden en yakın olanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Biraz daha odaklandığımda bedenlerini görebildiğim hayvanların üzerinde de aynı benle birlikte gelen hayvanda olduğu gibi bazı yapay parçaların bulunduğunu fark ettim. Ayrıca üzerlerinde ve etrafta bazı ağaçtan yapılma, ince nesneler de vardı. Ne olduklarını veya ne için kullanıldıklarını bilmiyordum ama bir sorun olduğu ortadaydı. Etrafta hareket eden herhangi bir canlı olup olmadığını kontrol ettikten sonra benle birlikte olan hayvanın arkasından diğer hayvanlara doğru ilerlemeye başladım.

Hayvanlardan en yakın olanına ulaştığımızda beklediğim bir durumla karşılaştım. Durumu daha detaylı araştırabilmek için hayvanı bitkilerin arasından çıkardım ve açıklık alanın ortasına konumlandırdım. Benle birlikte gelen hayvan da diğerlerinin bulunduğu konumlara doğru ilerlemişti.

Zemine yerleştirdiğim hayvanı gözlemlemeye başladım. Oldukça büyüktü. 4 adet uzva sahipti. Gövdesi bayağı bir kalındı ve genişti. Kafasının üzerinde, sanırım kendisine ait, sert bir yapıda olan garip şekilli vücut parçaları vardı. Ancak bayağı bir büyük olan bu hayvanın bedeni hareket etmiyordu. Bedeninin birçok yerinde yapay parçalar ve ağaçtan yapılma nesneler vardı. Bu nesnelerden birisini hayvanın üzerinden almak için sol elimi kullandım. Normal bir güç kullanarak hayvanın bedeninden bu ağaçtan yapılma nesneyi ayırdım.

Bu nesnenin ucu oldukça sivri, kendisi epey bir ince, arkası da bayağı bir yumuşaktı. Arkasındaki yumuşak kısım benim saçlarıma, en çok da beni takip eden hayvanın bedeninin her tarafını kaplayan yumuşak şeye benziyordu. Garipti. Bu nesnenin de doğal olmadığını düşünüyordum. Büyük ihtimalle bu nesne ve yapay parçalar, önümdeki hayvanın hayatının sonlanmasına sebep olmuş olmalıydı. Evet. Hareket etmemesinin genel sebebi hayatının sonlanmış olmasıydı. Bu nesneler yüzünden bedeninin her tarafını vücut sıvısına benzeyen ama hâl olarak artık bir sıvı olmayan bir katman kaplamıştı.

Bu katmanı kendi bedenimin üzerindeki kalıntılara benzetmiştim. O sırada zihnimde bir düşünce oluşmuştu. Ben de bu hayvanlara benzeyen bir bedenin içerisindeydim. Eğer ben de benzer bir durumla karşılaşırsam benim de hayatım sonlanabilir miydi? Düşüncesi bile beni anlamlandıramadığım hislerin içerisine sürüklemişti.

Alandaki çeşitli büyüklükteki altmış yedi adet, hayatı sonlanmış, gelişmiş hayvanı inceledikten sonra en yakındaki ağaçlardan birinin yanında, bedenimi bir ağaca dayandırarak, bacaklarımı zemine uzatmak istemiştim. Etraftaki ışık yoğunluğu oldukça azaldığı için görmekte zorlanıyordum. O sahte ışık kaynağı, daha az miktarda ışık yayan cisim, atmosferde rahatça görünür olmuştu. Boyutları oldukça küçük olan ışık noktaları atmosferin karanlık yüzeyini kaplıyordu. Bu cisim varken atmosfer ve yeryüzü farklı, diğer ışık kaynağı varken farklıydı. Asıl ışık kaynağının etkisi olmadığı zaman bedenim istikrarsızlaşıyordu. Enerjim de zaten azdı. Bir dürtüyle her an bilincimi tekrar kaybedebilirdim.

Benle birlikte gelen hayvan bu inceleme sürecinden sonra ortalıktan kaybolmuştu. İncelemelerim bittikten sonra bir süre yakınlarda onu aramış olsam da hiçbir yerde bulamamıştım. Sanırım artık gitmeye karar vermişti. Onun yerine hayvanların inceleme sonuçlarını düşünmeye başladım.

Şu ana kadar bölgede neden hiçbir gelişmiş hayvan göremediğimi anlamıştım. Muhtemelen çoğunun hayatları birileri tarafından sonlandırılmıştı ama kim tarafındandı? Hangi canlı bunu yapabilirdi? Herhangi bir hayvanın yapay nesneler üretebilecek kabiliyeti olduğunu düşünmüyordum. Bitkiler için de düşüncelerim aynıydı. Her ne kadar o kanatlı hayvanın bazı gelişmiş bitki yöntemlerini biliyor olması garip olsa da bunu o tarz bir hayvan yapmış olamazdı. O zaman nasıl bir canlı yapmıştı? Bir süre düşündüm, düşündüm ve düşündüm. Sadece tek bir sonuca ulaşabiliyordum. Dürtülere sebep oldukları için çoğunlukla onları düşünmemeye çalışsam da sanırım başka bir cevap yoktu. Evet. Tek cevap insanlardı.

İnsanlar… Zalim, aşağılık, cahil insanlar… Onlar hakkında kötü düşüncelere sahiptim. Buradaki hayvanların hayatlarını sonlandıranlar büyük olasılıkla o pislik insanlar olmalıydı. Yapay nesneler üretebilme kabiliyetine sahip olan, diğer canlıları hiç düşünmeden yok edebilen, hiçbir işe yaramayan, doğal dengeyi her zaman bozan, var olmaması gereken bir varlık türü… İnsanlar hakkında binlerce olumsuzluk sayabilirdim. Kendimi, kim olduğumu hatırlamıyor olsam da insanları biliyordum. Özellikleri, görünüşleri gibi şeyler hafızamda bulunmuyordu. Sadece eylemleri hafızamdaydı. Muhtemelen birini görseydim her şeyi hatırlardım diye düşünüyordum. O pislik varlıkların…

O sırada tuhaf sesler duyduğumu fark ettim. Diğer konuları fazla düşünmeden duyduğum tuhaf seslere odaklanmaya karar verdim. Buraya geldiğimden beri ilk defa duyduğum birtakım sesler işitiyordum. Bir hayvana ait değildi. Bir bitkiye de ait olamazdı ama ağaçların arasında bazı hareket etme sesleri duyuyordum. Bir hayvan olmalıydı ama çevrede hiç büyük ve gelişmiş bir hayvan görmemiştim. Şu an görmek garip olurdu. Başka bir şey olmalıydı. Ayrıca bu bir hayvansa bile tek başına değildi. Yanında birkaç tane daha hayvan vardı. Hemen hemen aynı boyutlarda olmalıydılar. Seslerin geldiği yöne doğru baktığımda birkaç küçük ağaç parçasının üzerinde parlayan ışık kaynaklarının bitki ve ağaçların arasında hareket ettiğini gördüm.

Toplamda üç tane ışık kaynağı görmüştüm. Bu ışık kaynakları kendileri hareket edemeyeceğine göre birilerinin onları hareket ettirmesi gerekiyordu. Bunlar hayvan değildi. Hayvanların bildiğim kadarıyla ışık yoğunluğu azaldığında böyle şeylere ihtiyacı olamazdı. Peki ya insan olabilirler miydi? Yakından incelemem gerekiyordu. Her kimse buraya doğru geliyorlardı. Bulunduğum mesafeden ve ışık yoğunluğunun az olmasından dolayı net göremiyordum. Sessiz olmalı ve gizlice onlara doğru yaklaşmalıydım.

Bedenimin temas ettiği ağacın arkasındaki bitkilerin arasından, gizlenerek, yavaş bir şekilde o ışık kaynaklarının geldiği yöne doğru ilerledim. On iki saniye sonra ışık kaynakları, ağaçların arasından bulunduğum açıklık alana gelmişti. Bir bitkinin yaprakları arasındaki boşluk kısmından faydalanarak ışık kaynaklarını kimin hareket ettirdiğini gözlemlemeye çalıştım. Gördüğüm ilk anda tüm düşüncelerim, hislerim kısa bir süreliğine durmuştu. Gördüğüm canlılar, insanlardı. Evet. O aşağılık insanlar

Alandaki hayvanların hayatını sonlandıran onlardı. Bundan artık emindim. Bunu hissediyordum. Zalim insanlar… İncelemiş olduğum hayvanlardan birinin üzerinde duruyor ve insanca şeyler yapıyorlardı. Artık hayatı olmayan bir beden ile uğraşıyorlar ve katlanılmaz sesler çıkarıyorlardı. Pislik insanlar… Onların hayatlarını o kadar sonlandırmak istiyordum ki bitkinin içerisinden çıktım. İnsanların bulunduğu konuma doğru olabildiğince hızlı bir şekilde gidiyordum. Benim ortaya çıkmamı beklemiyor olmalıydılar çünkü birkaç anlamsız ses dışında bir tepki verememiştiler:

“Hey! Hey! Hey! Bu da ne?”

“Buraya doğru geliyor!”

İki elimle hayvanın üzerinden inip ağaçlara ulaşmaya çalışan iki insanı aynı anda sert ve hızlı bir şekilde başlarından tutarak zemine indirdim. Ellerinde tuttukları ışık kaynaklarını da yere düşürdüler. Toplam üç adet olan bu ışık kaynaklarından iki tanesi yerdeydi diğeri ise ağaçlara ulaşmış ve benden uzaklaşmaya devam eden bir diğer insanın elindeydi. Onun yanında bir insan daha var gibi duruyordu. Yere indirdiklerimin algıları kapanmış gibi duruyordu. Sesleri kesilmişti. Yerdeki ışık kaynaklarından birini sağ elime aldım ve hızlıca diğer ikisine ulaşmak için olan gücümle ilerledim.

Benle aralarında bulunan mesafe gittikçe azalıyordu. Ağaçların arasında onları göremeyeceğimi düşünüyor olmalıydılar. Ne yazık ki elinde tuttuğu ışık kaynağı sayesinde ikisini de net bir şekilde görebiliyordum. Aptal insanlar… Yaklaşık kırk sekiz saniye sonra ise elinde ışık kaynağını tutan insana yetişmiştim. Sol elimle bacaklarına sert bir hamle yaparak onu da yere indirdim. Ardından sağ bacağımla baş kısmına sert bir darbe indirdikten sonra algıları kapanmıştı. İlerlemeye devam ettim. Son kişi hala uzaklaşıyordu ancak yirmi üç saniye sonra da ona ulaştım ve onu da aynı yöntemle yere indirdim.

Bu eylemler sonrasında elbette ki bedenimin gücü azalmıştı. Bunu tüm bölgelerimde hissedebiliyordum. Yavaş yavaş kendimin ve ne yaptığımın farkına varmaya başlamıştım. İnsanları ilk gördüğüm anda sanki kendim değildim. Başka bir şeydim. Tek düşündüğüm şey onları yok etmekti:

Yanlış bir şey yapmadım. Var olmamalıydılar. O kadar şeyden sonra… “

Bir dürtü daha beni etkilemişti ve düşüncelerim kesilmişti. Ellerimle başımı sıkıca tutmaya başlamış ve bacaklarımın üzerinde olacak şekilde yere inmiştim. Biraz zaman geçtikten sonra dürtü gitti. Bedenimi doğrulttum:

Sanırım artık iyiyim. Bir dakika… Bekle! Ne?”

Bu da neyin nesiydi? Elimin birini ağzıma doğru götürüp ağzımda tutmaya başlamıştım. Düşüncelerimi sese dönüştürebiliyor muydum? Peki bu nasıl olmuştu? Tekrar denemeye çalıştım. Aklıma gelen ilk düşünceleri sese dönüştürmeye çalıştım:

Düşüncelerim… Seslere… Dönüşüyor! Bu inanılmaz bir şey!”

Bu gerçekten de olağanüstü bir durumdu. Böyle bir şeyin mümkün olabileceğini hiç düşünmemiştim. Düşündüklerimi ses olarak aktarabiliyordum. Bedenimin içerisinden geliyordu. Neden şimdiye kadar yapamadığım konusunda herhangi bir fikrim olmasa da gerçekten bedenimin gizemleri bitmiyordu. Şu an için keşfettiğim özelliğim beni oldukça iyi bir hisle kaplamıştı. Ancak çok sürmedi. Yerde duran insan da ses yoluyla bana bir şeyler aktarmaya çalışıyordu. Bunu fark etmemle o his kayboldu:

“Sen… sen de neyin nesisin?”

Bu sonuncu insanın bana olan bakışları zihnimde bir şeyi anımsatmıştı. Artık düşüncelerimi ses yoluyla aktarabildiğimi keşfetmemin üzerine içimde bir yerlerde, insanlara karşı hep söylemek istediğim bir şey olduğunu hatırlamıştım:

Siz insanları yok etmek isteyen biri…”

Sağ ayağımla kafasına şiddetli bir darbe daha indirdikten sonra insanın kafasından akan vücut sıvıları bir patlamaya neden olmuş gibiydi. Artık algıları bir daha açılmayacak şekilde kapanmış olmalıydı. Yok olmalıydılar. Bunu hak ediyorlardı. Hayvanlara yaptıklarının bir sonucu olmalıydı. Başka insanların da yakınlarda olabileceği tahmininde bulunarak konumlarını kontrol etmek için alana doğru geri dönmeye başladım. Alana doğru giderken bir önceki hayatını sonlandırdığım insanla karşılaştım ve onu kontrol ettim. Algıları kapalıydı. Gözlerinin olduğu yerlerden vücut sıvıları akıyordu. Yere indirdiğim sırada bir çift ağaç parçasına çarpmış ve bu hale gelmiş olmalıydı. Durum iyiydi. Devam ettim ve alana ulaştım.

Diğer iki insanı da kontrol ettim. Bir sıkıntı yoktu. Sorun çözülmüştü. Sanırım artık insanlar eskisi kadar dürtülere sebep olmuyordu. Bu sayede daha kolay düşünebilir olmuştum. Ancak yine de dikkatli olmalıydım. Bu insanları hazırlıksız yakaladığım ve güçsüz oldukları için bir zorluk çıkmamıştı ancak kısmen daha güçlü insanlarla karşılaşabilirdim. Her zaman kontrolümü kaybedemezdim. Düşüncelerimin beni ele geçirmesine izin vermekle hata yapmıştım. Bir daha böylesine bir hata yaparsam sonuçları daha kötü olabilirdi.

Bedenimi incelemeye çalıştım. Bazı kalıntılar tekrardan vücut sıvısı akıtmaya başlamış gibi gözüküyordu. Birkaç tane de yeni kalıntı oluşmuştu. Ellerimin üzerinde vücut sıvısı vardı. Ayaklarımda da… Görmekte zorlansam da o sıvıların akışını ve kalıntıların rahatsız edici hissini derimin üzerinde hissediyordum.

Loading...
0%