Yeni Üyelik
25.
Bölüm
@allev

Aynı görüntü karşımdaydı, üç metre kadar yukarıda olan ağaç parçası yığını… Bedenim, yumuşak zeminli nesnenin üzerinde bulunuyordu. Tek farklılık artık hareketimi kısıtlayan metal nesneler bedenimden ayrılmıştı.

İnsanlar… Gerçekten anlaması çok güç olan bir türdü. Eylemleriyle düşünceleri genellikle uyuşmazdı. Mantıksızdılar. Bu yüzden, o insanın benden ne istediğini anlamamıştım. Benle ilgili ne gibi bir planı olabilirdi? Neden bana farklı davranmaya çalışıyordu? Diğer iki insan benim hayatımı sonlandırmak için hazırdı. Ancak o, buna izin vermedi. Beni korudu. Neden?

Enerjimi kontrol ettim ancak yetersizdi. Analiz ile bilgi sağlayamayacaktım. Manuel olarak alanda biraz araştırma yapmaya karar verdim. Gözlem ve inceleme yöntemlerimi kullanmak için bedenimi yumuşak nesnenin üzerinden kaldırdım. Ayaklarımla ağaç parçasından oluşma zemine bastığım anda etrafıma bakındım. O insan neredeydi? Ona ait bir iz bulabilir miydim?

İlk olarak alanın sınırlarındaki bazı açıklıklardan alanın içine bir miktar ışığın girdiğini gördüm. Daha önce böyle bir açıklığın alanda olduğunu hatırlamıyordum. Burasının yeni bir alan olabileceğini düşünsem de çevredeki birçok nesne hatırladığım alanla aynıydı. Sadece bu açıklıklar farklı sayılırdı. Yanına yaklaşarak yakından incelemek istedim.

Açıklıklar, ağaç parçalarından oluşturulmuş birer basit mekanizma gibiydi. Açılıp kapanabilme özelliği olduğunu sol elimle hareket ettirdiğimde fark etmiştim. Demek ki daha önce ağaçlık bölgedeki alanda bulduğum arkasını gösteren metal cisimle aynı fonksiyona sahipti.

Açıklıktan dışarıya baktığımda ilk atmosferi gördüm. Güneş, yine ortadan kaybolmuştu. Dışarıda olsaydım eğer muhtemelen istemsiz hareketlerle mücadele etmek zorunda kalacaktım.

Konumumdan çevreye baktığımda; ne olduğunu anlayamadığım, içerisinde insanların bulunduğu, birçok nispeten büyük beşerî nesne görüyordum. Bu nesnelerin içerisinden gelen ışıklar etrafı yetersiz de olsa biraz aydınlatıyordu. Bu sebeple, o nesnelerin arasındaki boşluk alanlarda, yetersiz aydınlatma için ışık kaynaklarının kullanıldığı gözüküyordu. Sayabildiğim kadarıyla toplamda iki yüz elli dört ışık hüzmesi gözlemlemiştim. Oldukça büyük bir bölgede bulunuyor olmalıydım.

Alanın içerisine geri dönüp alandaki ışık yayan nesneleri incelemeye gittim. Metal bir koruyucu içerisinde, etrafı arkasını gösteren madde ile kaplı bir şekilde duruyorlardı. İlginçti. Ağaçlık bölgedeki alanda bulduğum o metal nesnelere çok fazla benziyorlardı. Demek ki orada da insanlar bulunuyordu. Ancak ben oraya ulaştığımda kimse yoktu. Şu an bulunduğum bölgenin oraya ne kadar uzaklıkta olduğunu bilemiyordum. Bu önemli bilginin eksikliğinden dolayı bir yorum yapmak istemesem de o bölgede barınan insanların hayatlarını sonlandırdığım grup olabileceğini düşünmüştüm.

Diğer ağaç parçalarından yapılma nesnelerde de bilmediğim mekanizmalar keşfedebilirim diye onları da incelemek istemiştim. Haklıydım. Çoğunlukla içlerinde birkaç bölme vardı ve hareket ettirince o bölmeleri açılıyordu. Bu bölmelerin her birinde değişik, anlamlandıramadığım çeşitli nesneler vardı. Mekanizmaya sahip olmayanlarında ise yine o alanda karşılaştığım türde nesneler olduğunu fark etmiştim.

Geri kalan bütün nesneleri de inceledim. Fazla yeni bir şey öğrenememiştim. Amacını anlamadığım çok fazla nesne vardı. Son bir kez es geçtiğim bir tane olup olmadığından emin olmak için etrafıma bakındım. O sırada incelemediğim bir tane kaldığını fark ettim. Oldukça sıra dışı bir özelliği vardı. O nesneye doğru baktığımda, görüş açımda olmayan alandaki konumları görmemi sağlıyordu. Bu ilginç nesneyi incelemek için yanına doğru ilerlemeye başladım. Yaklaştıkça açı değişiyordu. İnanılmazdı. Fakat insanların böyle bir nesneye sahip olmasından daha inanılmaz bir şeyle karşılaşacağımı düşünmemiştim.

Öncelikle nesnenin üzerinde bir insan gördüğümde hemen geri çekilmiştim. Arkama, sağıma ve soluma bakmış ama hiç kimseyi görememiştim. Yanlış algılamış olabilir miydim? Tekrar bakmak için başımı yavaşça yaklaştırdığımda direkt olarak bana doğru bakan bir insan görüyordum. Yine hemen geri çekilmiştim. Bu şeyin insanların gizlenmesini sağlayan bir şey olup olmadığını düşünüyordum.

Eğer bir insan gizleniyorsa onu oradan çekip çıkarmalıydım. İzliyor olabilecekleri düşüncesi beni oldukça rahatsız etmişti. Saklanan insanı tutmak için sağ elimi nesnenin üzerine doğru yavaşça yaklaştırdığımda onun da aynı şekilde elinin gözüktüğünü gördüm. Bu bir yanılsama mıydı? İnsan, benim hareketlerimi kusursuzca takip mi ediyordu? Bir insanın bunu yapması mümkün değildi. Algıları bunun için yeterli değildi. Peki ya bunun açıklaması neydi?

O insan eğer benim hareketlerimi takip ediyorsa onu karşıma almam ve yüzleşmem gerekiyordu. Nesnenin önüne geçtim. O da beni takip ettiği için anında nesnenin içinde belirmişti. Direkt olarak bana bakmaya devam ediyordu. Bu anlamsızlığa bir son vermek istedim ve sağ elimin parmaklarını içeri doğru iyice sıklaştırdıktan sonra hızla nesnenin üzerine savurdum. Ancak nesneye temas etmeden durmuştum. Nesnenin üzerindeki görüntüde bulunduğum alanın içindeki yumuşak nesne gözüküyordu. Aynısı olup olmadığın teyit etmek için arkamı döndüm ve kontrol ettim. Aynısıydı. Alanın iç yapısını da düşününce bu nesnenin tam bir yansımaya sebep olduğunu anladım.

Çok geç fark etmiştim. Aslında şu ana kadar gördüğüm bu insan görünümü bana aitti. Bunu anladığım zaman ne düşüneceğimi bilememiştim. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Ben bir insan mıydım? Bu gerçeği sert bir şekilde reddettim. Mümkün olamazdı. Kabul etmiyordum. Düşüncesi bile kendimden nefret etmeme sebep oluyordu.

Eğildim ve bedenimi zemine konumlandırdım. Nesnenin karşısında kendimi tekrar gözlemlemeye başladım. Saçlar, eller, kollar, bacaklar… Gerçekten de bir insan gibiydim. Açıkçası birçok noktada bunun belirtilerini görmüş ama gerçeği kabul etmek istememiştim. Biraz uzun sürse de gerçeği kabullenmem gerektiğini fark etmiştim. Peki ne zaman insan olmuştum? Kendimi kesinlikle bir insan olarak düşünemiyordum. Geçmişim şu an için bir bilinmezlik olsa da insan olmam mümkün değildi. Bu imkansızdı. Bundan emindim.

O sırada bana yardım ettiğini iddia eden insan, alana bir ses çıkararak girdi. Beni, kendimi incelerken bulmuştu:

“Tak tak! Sana birkaç bir şey getirdim.”

Elinde birkaç şey vardı. Onları zemine bıraktı ve yakınıma gelmeye çalıştı:

“Bir dakika… Yerde ne yapıyorsun?”

Onu fark ettiğim gibi hemen yumuşak nesnenin yanına geri çekilmiştim. Alanın içinde, ondan olabildiğince uzak durabileceğim bir konuma hareket etmiştim. Bunlar meydana gelirken o hala benle iletişim kurmaya çalışmaya devam etti:

“Merak etme. Bak isteğin üzerine seni o kelepçelerden kurtardım. Sana yardım etmek istiyorum.”

Yalan söylüyordu. Benimle ilgili kötü bir planı vardı. Bana böyle davranmasının başka bir anlamı yoktu. Ancak bir gerçek ortadaydı. Eğer onların dediklerini yapmazsam bu bölgede barınabileceğimi zannetmiyordum. Bu insan bedenimle alakalı sorunları biliyordu. Çözümlerini de biliyordu. Ayrıca bu insan bulunduğum bölge hakkında oldukça bilgili gibi görünüyordu. Onu kullanabilirdim.

Her ne kadar nefret etsem ve istemesem de onunla iletişime geçmeye karar verdim. Duruşumu değiştirmeden, mesafeyi koruyarak düşüncelerimi sese dönüştürmeye başladım. Ondan istediğim bilgileri alabilmem için onunla işlemi gerçekleştirmek zorundaydım. İlk olarak onun hakkında birkaç bilgiye ihtiyacımın olduğunu düşünüyordum:

Sen kimsin?”

Sonunda onunla iletişime geçtiğim için olmalı ki yüz ifadesi değişmişti. Hemen cevap verdi:

“Konuşabiliyorsun!”

Garip, anlamsız bir ses çıkardı ve devam etti:

“Ben Malle. Bu köyün şifacısıyım.”

Bir anda duruşu değişen insan bana doğru yaklaşmaya çalıştı. Bunu gördüğüm gibi ona uzak durması gerektiğini belirttim:

“Yaklaşma.”

Bu tepkiyi beklemiyor olmalıydı, ifadesi tekrardan değişti. Şimdilik durmuş olsa da arada ufak ama fark edilmeyeceğini zannettiği ilerlemeler katetiyordu. Birçok soru iletmeye başlamıştı:

“Neden? Neden yaklaşmamı istemiyorsun? Sana zarar vermeyeceğim. Gerçekten. Benden korkma lütfen.”

Durması için kaç kere daha ifade etmem gerekiyordu? Kendini ne zannediyordu? Onun kafasını ellerimle hayatı sonlanana kadar sıkabileceğimi biliyordu. Düşüncelerimi toparladım. Kendi kontrolümü sağlamalıydım. O, yeni amacım için gerekliydi. Sesimi daha şiddetli bir şekilde üretmeye çalıştım:

“Dur!”

“O zaman sorun ne? Benimle konuşmalısın ki seni anlayabileyim.”

Bir cevap vermedim. Bunun üzerine insan, biraz uzaklaştı ve az önce zemine bıraktığı şeyleri ellerine tekrardan aldı. Az önce durduğu mesafeye kadar tekrar geldi. Uyarılarımı dinliyor gibi görünüyordu. Bu iyiydi. Ona istediğim şeyleri yaptırabilirdim. Kontrol edildiğini fark etmeyecek başka bir akılsız insan daha diye düşünmüştüm. Getirdiği şeyleri elinde tutarak bana göstermeye ve tekrar iletişim kurmaya başladı:

“Bunları sana getirdim.”

Bedeninin üzerinde, bütün gövdesini kapatan türde bir nesne getirmişti:

“Bunlar ne?”

“Köydekilerden rica ettim ve onlar da sana diktikleri birkaç kıyafeti verdiler.”

“Kıyafet dediğin şey, bu mu oluyor?”

“Evet. Hepimizin üzerinde giydiğimiz şeyler. Görüyor musun? Üzerimdeki gibi… Yakından bakabilirsin.”

 

Çok akıllı bir varlıkmış gibi beni yanına yaklaştırmaya çalışıyordu. Bu niyetini anlamıştım. O yüzden yaklaşmadım. Bunun üzerine başka bir fikir denemişti:

“İstersen kıyafeti buraya bırakayım. Sen giyersin. Olur mu?”

Bu insan ürününü kullanmak gibi bir niyetim yoktu. Beni kısıtlayacak ya da engelleyecek başka bir bilinmeyen nesne olmalıydı. İnsan, biraz daha benden bir cevap bekledikten sonra tekrar iletişim kurmaya çalıştı ve bu sırada, alanda ilerleyerek Kıyafet olarak tanımladığı nesneyi, yanında bulunduğum yumuşak nesnenin üstüne koymak için yaklaşmaya başladı. Hemen alanın sınırlarına doğru geri çekildim. Bunun üzerine birkaç şey ifade etti:

“Üzerine bir şeyler giymen gerekiyor. Bu halde insanların arasına çıkamazsın. Ayrıca hasta olabilirsin. Giyinmelisin.”

Yine bir cevap vermedim. Garip bir sesle devam etti:

“Yoksa geldiğin yerde kıyafet giymiyor musunuz? Sapkınlar Cemiyeti gibi mesela?”

Geldiğim yeri bilmiyordum. Bunu ona fark ettirmeli miydim, onu da bilmiyordum. Ancak şunu biliyordum, eğer ona birkaç bilgi vermezsem ondan herhangi bir bilgi alamazdım. Kendi bilmediğim şeyler bile onun için birer bilgi niteliğinde olabilirdi. Bu aynı zamanda büyük bir riskti. Fakat kararımı vermiştim. Bu riski göze almalıydım. Yoksa hiçbir şey öğrenemeyecektim:

“Bilmiyorum.”

“Bilmiyor musun?”

Bana tekrar ifade ettirme gereği duyması, gerçekten rahatsız ediciydi:

“Bilmiyorum.”

“Peki, ormanda tek başına ne yapıyordun?”

“Bilmiyorum.”

“Kim olduğunu da bilmiyorsun o zaman. Haklı mıyım?”

İnsan garip ve hızlı hareketlerle, alanın bir ucundan diğerine doğru gidip gelmeye başlamıştı. Bunu neden yaptığını anlamamıştım. On dört saniye boyunca bu hareketini sürdürdü ve sonra durup iletişime devam etti:

“O zaman hafızanı mı kaybettin?”

İlettiği cevap yerindeydi. Olası ihtimal buydu. Konumumu değiştirmemiştim. Hala bulunduğum uç noktadan, insanla mesafeli bir şekilde iletişim kuruyordum. Bu ifadesinden sonra artık daha dikkatli cevaplar vermeliydim.

Ondan bu gerçeği saklamamaya karar verdim. Zaten yeterince barizdi ve bunu fark etmişti. Bunun üzerine birden yüksek bir sesle birkaç ifade aktardı:

“Bu her şeyi açıklar işte!”

İnsan, bir anda hızla yanıma doğru gelmeye başladı. Bunun üzerine geri çekilmek istedim ama gidecek bir yerim kalmamıştı. Kollarımla gövdemin birleştiği konumdan, iki eliyle beni sıkıca tuttu. Yarım saniye bile daha uzun tutmuş olsa o ellerini kaybedebilirdi. O an beklemediğim bir hamle olduğu için hızlı bir tepki verememiştim ama sonrasında bu hareketinin karşılığını verdim. Beni bıraktıktan hemen sonra alanın içerisinde az önce yaptığı gibi hareket etmeye devam ederken arkasından, üzerine doğru hızlıca bir hamle yaptım ve onu yere indirdim. Tuhaf bir ses çıkarmıştı. Onun hayatını sonlandırmadan önce hemen kafasını bana çevirdi ve beklenmedik bir şey iletti:

“Hafıza sorununda sana yardım edebilirim.”

Bu cevabı beklemiyordum. Bunu nasıl yapacaktı? İnanmamıştım. Onun hayatını sonlandırmak üzereydim ama o hiç böyle kötü bir durumun içerisinde değilmiş gibi bana tuhaf bir ifadeyle bakıyor ve yardım edebileceğinden bahsediyordu. Bu insan gerçekten garipti. Üzerinde, o hayatını sonlandırdığım insanlardaki ifade yoktu. Tam tersi, ona güvenebileceğimi düşünmeye zorlayan bir ifade vardı. Ne yapmalıydım? Az önce bana temas etmiş olmasına rağmen onun hayatını sonlandırmamalı ve bana yardım edip etmeyeceğini test etmeli miydim? Bu sırada ondan daha fazla bilgi de edinebilirdim. Ana amacım bilgi edinmekti. Emin değildim. Onu sürekli yanımda tutabilirsem eğer, belki biraz daha gözlemleyebilirdim:

“Hey! İyi misin?”

Cevap vermemiştim. İnsanın bedeninin üstünden sessiz ve yavaşça kalktım. Yumuşak nesnenin bulunduğu konuma doğru geri döndüm. Onun bana getirmiş olduğu, Kıyafet denen nesneleri gördüm. Onları üzerime geçirmeye çalışmıştım. Tabi, pek becerebildiğim söylenemezdi.

Loading...
0%