Yeni Üyelik
33.
Bölüm
@allev

Bir sonraki gün olmuştu. Bedenimin karın bölgesi olarak adlandırılan noktasında şiddetli bir ağrı hissederek gözlerimi açmıştım. Ağrı denilen bu his gerçekten çok kötüydü. Neye benzediğini biliyor ve artık ayrımını yapabiliyor olsam da bu ağrının tam olarak ne olduğuna, o an bir anlam verememiştim. Aslında insani bir fiziksel eyleme teşvik eden bir uyarıymış.

Malle sorduğum sorulara çok şaşırarak cevap vermişti. Ondan bunun her canlının sahip olduğu refleksif bir eylem olduğunu öğrenmiştim. İğrençti. İnsanların Mide Bulandırıcı olarak ifade ettikleri bir duruma örnekti. Kendimi tekrardan değersiz, gelişmemiş, iğrenç bir varlık olarak görmek bende yeni bir şok etkisi yaratmıştı. Bende de bu refleksin olması, insan olduğum fikrini daha da güçlendirmişti, oldukça rahatsız ediciydi. Dışkılamak… Bu iğrenç eylemi gerçekleştirmeye mecburdum. Yoksa bu ağrı geçmeyecekti. Günün geriye kalan zamanını yaşananların saçmalık ve iğrençliklerini unutmak için Malle’ye sorduğum sorularla geçmişti.

Ayrıca dünden beri fark ettiğim tuhaf bir olay vardı. Günün belli zamanlarında, sürekli yapıtın çevresinde iki adet küçük insan kafasının gölgelerini görüyordum. Biri diğerinden daha uzundu. Gölgelerin görüntüsünden saçlarının modeli gözüküyordu. Biri uzun diğeri ise yok denecek kadar kısaydı. Malle onları fark etmiş miydi, bilmiyordum. Fakat o iki insanın beni gün boyunca sürekli izliyor olması beni rahatsız etmişti. Onları yakalayacaktım. Henüz Malle dışında bir insanla iletişim kurmamıştım. Kurmayı da düşünmüyordum.

Günün ikinci yemeğini yediğimde yine o iki küçük insan kafasının gölgesini görmüştüm. Bu sefer hamlemi yaptım. Hızla yapıtın kapısına yönelmiştim. Ben kapıya ulaşana kadar gölgeler kayboldu. Ancak benden uzaklaşamamışlardı. Kapıyı açtığım gibi o iki küçük insanı görmüştüm. Tabi benden böyle bir hareketi beklemeyen Malle, tarif edemediğim bir duyguyla yapıtın içinden çıkmış ve arkamdan gelmişti.

O iki gölgenin sahibini bir yerlerde gördüğümü düşünmüştüm. Hatırladığım kadarıyla bunlar, gölün yakınındayken gördüğüm o iki küçük insandı. Onlarla konuşmak gibi bir niyetim olmadı. İnsanların Çocuk olarak nitelendirdiği bu yaş grubundaki insanların bir bilgisi olmazdı. Fakat Malle, bu konuda biraz farklı bir görüşe sahipti.

Malle hem pek fazla bilgi edinemeyeceğimden hem de bazen benden akıllı olabileceklerinden bahsetmişti. Mantıksızdı. Herhangi bir insanın benden akıllı ve üstün olması mümkün olamazdı. Hiçbir zaman... Mümkün olan ve olmayan şeyler kesindi. Biri diğerine hiçbir zaman dönüşemezdi. Gerçek kurallar böyleydi ve döngü buna göre işlerdi. Kendimle alakalı hatırladığım kadarıyla, her şeyin bilgisi edinilebilirdi ancak anlaşılamazdı. Akıl yapısı çok önemliydi. Bir insanın aklının algılayabileceği şeylerin sınırı vardı ve bu sınırı aşması yaratılış şekli bakımından imkansızdı.

Bu iki küçük insanın benden daha akıllı olabileceği düşüncesi beni daha da rahatsız etmişti. Göl bölgesinde onlardan duyduğum kılıç gibi ifadeleri tehlikeliydi. Onların hayatlarına son vermeliyim diye düşünmüştüm. Normalde öyle de yapardım. Ancak o an bunu yapmam demek, kendi sonumun da gelmesi demekti. Bu yüzden ihtimalleri tekrar düşündükten sonra farkında olmadan üzerlerine doğru uzatmış olduğum ellerimi geri çekmiştim. Benim bu halimi gören o iki küçük insan korkmuştu.

Korku canlılarda bulunan çok güçlü bir duyguydu. Bir şeyden uzak durma dürtüsü de denebilirdi. Şimdilik bu onlar için yeterli olacaktı. Ellerimi çektiğim sırada Malle gelmiş ve çocuklara doğru bakmıştı. Onlara beni rahatsız etmemelerini söylemiş ve beni yapıtın içerisine kapattıktan sonra onlarla biraz vakit geçirmişti. Bana sonrasında insanların psikolojik durumlarını korumaya yönelik birkaç bilgi içeren bir konuşma yapmıştı. Korku ile yüzleşmenin en etkili yolunun sevgi olduğunu belirtmişti. Sevgi ise korkunun tam tersi olan çok güçlü bir yakınlaşma duygusuydu. Henüz, bu duyguların ne anlam ifade ettiklerini anlamaya başlasam da nasıl bir etkiye yol açtıklarını algılayamamıştım.

Duygular çok karmaşık şeylerdi. His ile duygunun farkı neydi? Bunu da Malle’ye sorduğumda bunun farkının pek olmadığını ifade etmişti. Birbirlerinin açıklaması olduğunu söylemişti. Yani duygu denilen şey hislerimizin bir ifadesi, hislerimiz ise duygularımızın bir ifadesiydi. Zihnimi karıştıran bir cevap almıştım. Bunun üzerine çokça düşünmem ve anlamam gerekiyordu.

Güneş battıktan sonra o iki küçük insanla Malle, yapıtın içerisine girdiler. Malle her zamanki yemek ve ilaç saatinde gelmişti. Fakat bu çocuklar neden buradaydı? Rahatsız olduğumu biliyor olmasına rağmen neden onları da getirmişti? Neyin peşindeydi? Malle elindekileri masaya yerleştirdikten sonra bu iki insan çocuğu, yattığım yatağın yakınında yan yana durdu. Çok geçmeden de çocukların sesini ilk defa duymuştum:

“Özür dileriz.”

Ardından Malle araya girerek:

“Aferin size. Bir daha sakın başkalarını rahatsız etmeyin olur mu?”

Anlamamıştım. Çocuklar bu söyledikleri özür ifadesiyle ne anlatmak istemişti? Malle rahatsız etmemelerini söylemişti. Onunla bir alakası mı vardı? Bu kısa konuşmanın ardından çocuklar yapıtı terk etti. Malle’ye az önce neler yaşandığını sordum. Beklemediğim uzun bir cevap almıştım:

“Bu çocuklar seni çok merak etmişler, Lily. Seni görmek istemişler. İsimleri Amice ve Brishen. Kötü bir niyetlerinin olmadığını sana garanti edebilirim. O yüzden onlara karşı düşmanmış gibi bir tavır takınma olur mu? Onlar daha çocuk. Biri yedi diğeri ise on bir yaşında. Anne ve babaları yok. Tüm köydekiler onlarla ilgileniyor. Kimseye bir zararları olmadı şu ana kadar. Sana da olmayacaktır. Seni sevmişler. Onlara bir şans verebilirsin bence.”

Malle’nin bu söylediklerinden sonra anlamadığım birçok kelime kullandığından sorular sormuştum. Anne ve Baba’nın ne demek olduğunu, sevmenin ne anlama geldiğini… Anne insanların dişil, baba ise eril bireyine verilen isimdi. İnsanlar dişil bireyler üzerinden üreme eğilimine sahipti. Bu çocuklar ise bu bireylere sahip değildi. Nasıl meydana geldiklerini sorduğumda, annelerinin onları doğurduktan sonra hayatını kaybettiğini söyledi. Sevmek ise garip bir şekilde uzak bir duygu gibi gelmemişti.

Bu yaşananları üzücü olarak nitelendirmişti. İnsanların karşılaştıkları kötü olaylardan sonra yaşadıkları duygusal süreçlerden biriydi. Malle’nin yüz ifadeleri bu anlattıklarının ardından biraz değişmişti ama çabuk toparladı. O andan itibaren, yapmış olduğu bu yüz ifadesinin anlamını üzücü olarak nitelendirdim.

Fakat, Malle’nin benden istediği şeyi yerine getirmek gibi bir amacım yoktu. Yine de onların tehlikeli olabilecekleri düşüncesinden vazgeçmeye karar verdim.

Ona görülerim hakkında bir şeyler sorup sormamakta kararsız kalmıştım. Bugün bitmek üzereydi. Tüm gün boyunca bunu düşünmüştüm. Soracaksam eğer nasıl soracağıma karar vermeye çalıştım. Fakat sonrasında bundan vazgeçtim. Bu görülerin taşıdığı mesajı benden önce anlarlarsa iyi şeyler olmayabilirdi. Sessiz kalmayı tercih ettim ve bugünün son yemeğini yavaşça yemeye devam ettim.

Loading...
0%