Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Başlangıç

@alleyna.t

Eve vardığımda saat 17.45 olmuştu. Hızlıca akşam yemeğini yiyip odama geçtim. Duş almak için hazırlandım ve madalyonu boynumdan çıkardım. Banyodan çıkmak üzereyken yine o küflü koku banyoyu sardı. Vücudum sanki alerjik reaksiyon gösteriyordu, nefes alıp verişlerim hızlandı. Yine gelecekti biliyordum. Bu sefer beni öldürecek diye düşündüm ve hızla banyodan çıkmaya yeltendim. Elimi kapıya atacağım sırada o varlık tekrar belirdi. Simsiyah gözleriyle bana bakıyordu. Gözlerini hiç kırpmadan öylece gözlerini gözlerime dikmişti.

Titreyerek, " Beni öldürecek misin?." Diye sordum. Artık pes etmiştim. Ne yapacaksa çabuk yapmasını istiyordum.

Varlık gözlerini benden ayırmayarak konuşmaya başladı.

"Bu sefer seninle eğlenmeyeceğim. Seni götürmeye geldim. Seni koruyacak kimse kalmadı." Dedi. Sesi o kadar boğuk geliyordu kulaklarım çınlıyordu.

"Ne istiyorsun benden? Kim koruyor? Hiçbir şey anlamıyorum söylediklerinden." Bunları söylerken gözlerimden yaşlar akıyordu. Varlık bana doğru elini uzattı, grimsi eliyle saçlarımdan tuttu. Koridor boyunca sürüklemeye başladı. Canım yanıyor, saç tellerimin tek tek koptuğunu hissediyordum. Çırpınışlarım işe yaramıyordu. Odamdaki aynanın önüne geldiğimiz de durdu. Gözlerimi kapatıp başımı dizlerimin arasına aldım. O boğuk sesiyle büyük bir çığlık atmaya başladı. O bağırdıkça kulaklarımdan kanlar geliyor, kusacak gibi oluyordum. Bağırmayı bıraktığında ben de nefes nefese yere uzanmıştım. Başımda dikildiğinde ağzının kocaman açık olduğunu gördüm. Ağzı yamula yamula normal bir insan ağzına dönüştü ve tekrar konuşmaya başladı.

"Seni koruyan kişiyi öldürdüm. Fazla kolaydı. Senden ne istediğimi gideceğimiz yere varınca göreceksin."

Konuşmak için ağzımı araladığım da hızla beni tutup kaldırdı. Varlığa karşı koyamıyordum. Bir eliyle beni tutuyor diğer eliyle aynaya uzanıyordu. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Elinin içinden gri dumanlar çıkıyor ve tekrar aynanın şeklini alıyordu. Bir çeşit boyut kapısı oluşturduğunu anladım. Kaçmak için adım attığım sırada elleriyle beni aynadaki dumana attı. Korkudan gözlerimi sımsıkı kapattım, çırpınıyordum ama sanki boşlukta süzülüyordum. İç organlarım yer değiştiriyordu. Çığlık atıyordum ama sesim çıkmıyordu. Gözlerimi açmaya karar verdim. Yavaşça gözlerimi açtım. Her yer simsiyahtı, büyük bir kuvvetle aşağıya düşüyor gibi hissediyordum. Başım dönmeye başlıyordu, sanırım bayılıyordum.

Gözlerimi açtığımda kendimi karanlık bir ormanda buldum. Korkudan tir tir titriyordum. Etrafıma bakınıyordum ama nerede olduğumu algılayamıyordum. Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Bir yol bulup birilerinden yardım istemeliydim. Bu karanlık ormanda yürümeye başladım. Fakat ağaçlar normalde olduğundan daha büyüktü. Ağaçların ürkütücü görüntülerine aldırmamaya çalışarak hızla yürüdüm. İzleniyor muyum diye sürekli etrafıma bakınıyordum. O varlık beni götüreceğini söyleyip ortalıktan kaybolmuştu. Yaklaşık yarım saattir yürüyordum. Ne bir yol var ne bir ev. Bu ormanda hiçbir şey yoktu, tekrar ağlamaya başladım. Vücudum bu kadar korkuya dayanamayacak kalpten gidecektim. O kadar yürüyordum ama sanki her şey birbirine benziyordu. Aynı yerde tur atıyormuş gibi hissetmeye başladım. Hava iyice buz kesmişti üstümdekiler de bir o kadar inceydi. Burada ölüp gideceğim ve cesedimi bile bulamayacaklar diye içimden geçirdim. Yorulduğumu hissedip bir ağacın dibine oturdum. Belki de sabah olmasını beklemeliydim. Donarak ölmezsem sabaha bir çaresine bakarım diye düşündüm. Gözümü kırpmadan etrafı izliyordum. Burada yabani hayvanlarda vardır şimdi diye düşünmeye başladım. Şuan bir kurt ya da domuz bana saldırsa ne yapabilirdim ki? Kendimi koruyamazdım bile.

Baykuşların ötüşü eşliğinde oturuyor, ısınmak için kollarımı sıvazlıyordum. Uzaktaki ağaçları izlerken çalıların arasında parlayan bir kaç ışık gördüm. Daha dikkatli baktığım da bunların ışık olmadığını fark ettim. Bunlar gözlerdi, hepsi beni izliyordu. Kalbim deli gibi atmaya başladı, vücudum adrenalin salgılıyordu. Ne yapacağım kaçmak mı ağaca tırmanmak mı? Her şekilde ölecektim. Şu anda bir avım ve avcı da beni izliyordu. Titreyerek ayağa kalktım. Ölecek olsam da en azından çabalayacaktım. Şu anda yaptığım bir kumardı, ya kazanacağım ya kaybedeceğim. Hızla koşmaya başladım nereye gittiğimi, ne ile karşılaşacağımı bilmeden. Çalılara çarpa çarpa koşuyordum. Arkamdan geldiklerini hissediyordum. Bakmak için yeltendiğimde bir çalı dikeni kolumu sıyırdı. Fena kanatmıştım. Canımın yanmasına aldırış etmeden koşuyordum. Arkamda bir kaç tane kurt vardı ama tuhaf olan şey bunlar benim bildiğim şekilde kurt değildi. Boyutları 2 kat daha büyük, 3 gözlülerdi. Şaşırsam mı korksam mı bilemiyordum. Beni yakalamalarına bir kaç adım kalmıştı. Sanırım buraya kadar diye düşündüm. Gözlerimin önüne annem, babam ve sonra da Pamira geldi. Cesedimi bile bulamayacaklar.

Yokuş aşağı koşmaya başladım dikenler kollarımı yüzümü parçalıyordu. Arkamdaki hırıltılar çoğalmıştı. Bana en çok yaklaşan yaratığın sırtıma pençe atmasıyla yere düştüm. Tepeden yuvarlanıyordum. Bir yandan bağırıyor, bir yandan yuvarlanıyordum. En son düzlüğe ulaşıp bir ağaca çarptım. Gözlerim kararıyor, ağaçlar dönüyordu. Yaratıklar etrafımı sarmıştı. Ağlıyordum. Her şey bitmişti, sona ulaşmıştım. Yaratık üstüme atılarak ısırmaya çalışıyordu. Ellerimle, ayaklarımla karşı koymaya çalışıyor, itekliyordum. Dev gibi yaratığa karşı gücüm tükenmişti. Avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Yaratık kolumu ısırdı, canım çok yanıyordu. Böyle ölmek istemiyordum. Sonra üstümde bir ağırlık hissettim. Yaratığı üstümden attım, ölmüştü. Etrafıma bakındım. Tüm kurtlar ölmüştü. Kolumdan oluk oluk kanlar akıyor, gözüm kararıyordu. Tüm bunlara dayanamayıp olduğum yere yığıldım.


Loading...
0%