@alleyna.t
|
Öğrendiğim şeyleri düşünmeden edemiyordum. Herkes annemi akıl hastası sanıyordu ama ben ona inanıyordum. Benim gördüğüm varlık belki onu da rahatsız etmişti. Aynı şeyleri yaşıyor olmamız beni anneme iyice bağlamıştı. Bu bilgiler yetersizdi, daha bilmediğim çok şey vardı. Keşke annemi tanıyan biri daha olsaydı, ne yazık ki öyle birini tanımıyordum. Annemin akrabaları hakkında bir bilgim yoktu. Annem onları bizden bir sır gibi saklamıştı. Kafamı kemiren düşüncelerden sıyrılıp ayağa kalktım. Dün Pamira okul çıkışı uğrayacaktı ama gelmemişti. Ya ona da bir şey olduysa diye aklımdan bir düşünce geçti. Hemen telefonu elime aldım ve Pamira'yı aradım. Uzun bir çalıştan sonra telefon açıldı. "Alo, Nalan?" "Pamira, dün geleceğini söylemiştin ama gelmedin, merak ettim seni." Dedim merakla. "Aslında geldim ama kapıyı açmadın. Telefonunda çaldı cevap vermedin. Ben de görüşmek istemediğini sandım, geri döndüm." Olanları nasıl açıklayacağımı bilmiyordum. Bu yüzden bir yalan uydurmalıydım. "Dışarı çıkmıştım. Telefonda evdeydi. Geleceğini unutmuşum. Özür dilerim. " dedim. Sanırım onu kırıyordum. "Peki o zaman sorun yok." "Bugün gel ama." Bir şekilde gönlünü almalıydım. Her zaman benim yanımda olmaya çalışan insanı böyle üzmeye hakkım yoktu. "Tamam ama bu sefer de ekme beni." Dedi. Sesi mutlu geliyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak zorundaydım. Sanki tüm bu olanlarla tek başıma savaşmak zorunda hissediyordum. Yaşadıklarımı kanıtlayana kadar kimseye anlatamazdım. Aksi taktirde yaşadıklarım deli saçması olarak görünecekti. Pamira'nın gelmesine az kalmıştı. Kalkıp etrafı düzelmeye karar verdim. Ev çok fazla dağılmıştı, neredeyse bir haftadır evi temizlemiyordum. Bir saatin içinde ev düzenli, tertemiz olmuştu. Bulduğum madalyonu da bir kutuya koyarak sakladım. Anorya Desteroa, gözümü bu gizemli isme çevirmemi sağlıyordu. İnternetteki araştırmalarımın sonuçsuz kalması ve gizemli ismin izlerini takip edemediğimde içimde bir his belirmeye başladı. Bu madalyonun ve ismin, benim ve annemin geçmişiyle ilgili büyük bir sır barındırdığını düşünüyordum. Kapının ardı ardına çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve kapıya yöneldim. Pamira gelmişti, sanki uzun zamandır görüşmemiş gibi sarıldık. "Çok hasta olmalısın, berbat görünüyorsun." Dedi. "Şu an daha iyiyim. Bir kaç güne toparlanırım. Sen beni merak etme." Diyerek onu geçiştirdim. Demek yüzümün halinden belli oluyordu. "Senin bana anlatmadığın bir şeyler var. Ne oluyor sana?" İnsan en yakın arkadaşını anlamaz mı? Anlıyordu işte. Teslim olmak, her şeyi anlatmak istiyordum, ama sadece normal bir insanın anlayabileceği şekilde babamla olan sorunumdan bahsetmeye karar verdim. Bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Tüm olanlar için ağlıyordum ama o babam için ağladığımı sandı. "Babam, babam artık hiç gelmiyor eve." Ağlayarak dünkü telefon konuşmamızı anlattım. "Meğer başka ailesi varmış. Bir çocuğu bile var. Başından beri benden saklamış, işim var diye kandırmış. Şimdi gerçekleri biliyorum, hesap sormak istiyorum, bağırmak istiyorum ama tamamen kaybetmekten korkuyorum çünkü kimsem yok." Pamira'nın açık kahve gözleri dolu dolu olmuştu. Anlatınca daha da rahatladığımı hissettim. Keşke her şeyi anlatabilseydim. "Sen nelerle savaşıyormuşsun meğer. Yalnız değilsin. Beni kendinden uzaklaştırmaya çalışma. Atlatacaksın bunları, birlikte atlatacağız." Diyerek gözyaşlarımı sildi. Ağlayacak bir omuz bulanlar ne şanslı. "Sen iyi bir dostsun. Her şeye rağmen yanımda oldun. Bana bir şey olursa seni sevdiğimi unutma." Deyip yerimden doğruldum. Artık daha iyi hissediyordum. Bu gizemi çözebilecek gücüm vardı. "Yanında kalmamı ister misin? Kendine zarar vermenden korkuyorum." Gözleri endişeyle bana bakıyordu. "Hayır, hayır iyiyim. Şimdi daha güçlü hissediyordum sayende." Deyip göz kırptım. Bir an önce onu gönderip yalnız kalmam gerekiyordu. O varlığın geri gelmesinden korkuyordum. Pamira'yı yolcu ettikten sonra odama geçtim. Madalyonu kutudan çıkardım. Yanımda olması bana güç veriyordu sanki. Bir daha çıkarmamak üzere boynuma taktım. Telefonumu elime aldım ve babamı aramaya tekrar karar verdim. Bu sefer açmasını umut ederek telefonu çevirdim. Derin bir nefes alarak, "Baba, annemi tanıyan başka biri var mı? Bir arkadaşı ya da ailesinden birileri. Annemin hiç mi kimsesi yoktu?" Dedim. Telefonun diğer ucunda kısa bir sessizlik oldu. "Annen yetimhanede büyümüş, bir ailesi yoktu. Biz de üniversite de tanıştık. Fazla arkadaşı yoktu. Sadece iki kişiyi hatırlıyorum ama şu anda neredeler bilmiyorum." Bunları öğrenmem iyi olmuştu. "Teşekkürler baba, seni sonra ararım." Deyip telefonu kapatacağım sırada tekrar konuşmaya başladı. "Nalan geçen sefer duyduğun çocuk sesi... Bunun hakkında konuşalım mı?" Dedi. Sesi mahcup geliyordu. "Hayır. Hayatını bana göre yaşamak zorunda değilsin. Ama şunu unutma annemi hayal kırıklığına uğrattın. Bana iyi bir baba olamadın, belki yeni ailenle mutlu olursun. Hoşça kal." Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Gözyaşlarına boğulmuştum. Sanki ruhum bin bir parçaya bölünmüştü. Bir süre öyle kaldıktan sonra ayağa kalktım, gözyaşlarımı sildim. Şimdi kendimi bırakma zamanı değildi, kim olduğumu, nereye ait olduğumu öğrenmek için karanlık sırları ve geçmişimi araştırmam gerekiyordu. Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Annemin okuduğu üniversitenin adını biliyordum. Yarın sabah ilk iş oraya gidecektim. Geçmiş kayıtlardan annemin arkadaşlarına ulaşacaktım. Tüm bu merak bedenimi ele geçiriyor, heyecandan kalp atışlarım odayı dolduruyordu. Sakinleşmeye çalışarak yatağıma uzandım ve bedenimi uyku moduna aldım. |
0% |