28. Bölüm

28. Bölüm

Alpagut
alpagut

Emrih dükkânın cam ve pencerelerini kapattı.

 

Emrih - Bu kadar köleyi kimden alıyorsun?

 

Tüccar - Bu sizi alakadar etmez.

 

Emrih - Şahsen getirenlerle çok ilgileniyorum. Hadi adını söyle, zor kullandırtma bana.

 

Tüccar - Bu dükkân benim ve buradaki kölelerin hepsi bana itaat ediyor, biliyorsun değil mi?

 

Emrih - Yani?

 

Tüccar - Saldırın! Öldürüp yiyin şu adamı!

 

Tüccar dedikten sonra iri yarı üç tane savaş kölesi Emrih’in karşısında durdu.

 

Emrih - Gece, sen ilgileniver.

 

Gece büyü gücünü patisinde topladı. Hemen koşup zıpladı. Hızlıca kölenin kafasına patisini vurdu. Kölenin kafası parçalarına ayrıldı.

 

Tüccar kedinin yaptıkları karşısında korkuya kapıldı. Titrek bir sesle:

 

Tüccar - Aa... Ne böm böm bakıyorsunuz? Gebertin şu piçleri!

 

Kölelerden biri Gece’ye, diğeri Emrih’e saldırdı. Gece pençeleriyle köleye vurdu. Battığı pençeler çok keskin bir kılıçtan daha keskin ve sağlamdı. Gece köleyi parçalara ayırarak öldürdü. Diğer köle Emrih’e bir yumruk salladı. Emrih, kölenin elini tuttu.

 

Emrih - Bunca zamandır merak ettiğim bir şeyi deneyeceğim bakalım. Kişinin büyü alanına sığan enerjiden daha fazla enerji verilirse ne olur...

 

Emrih enerjisini kölenin kolundan ona verdi. İlk başta bir şey yoktu ama sonradan kölenin damarları parçalanmaya, kalbi hızla atmaya başladı. En sonunda sınırına geldiğinde kalbi durdu.

 

Emrih - Oo güzelmiş. Bunu arada sırada kullanırım ben.

 

Adam korkuyla yere çökmüş titriyordu. Emrih adama yaklaştı.

 

Emrih - Ya sadece bir isim vereceksin. Bunlara gerek var mıydı? Sadece köleleri nereden buluyorsun, özellikle elf olanları?

 

Tüccar - Tamam, söyleyeceğim, tamam!

 

Emrih - Heh, bak şöyle güzel güzel anlaşalım.

 

Tüccar - Bu şehre köle getiren dört tane adam vardır. Özellikle elfleri kimin getirdiğini soruyorsan, elfleri getiren Arnuld’dur. Elfleri o getirir.

 

Emrih - O kimden alıyor?

 

Tüccar - Tam bilmiyorum ama Açgözlülük Adası’nda ve etrafındaki irili ufaklı adaları mesken edinen bir korsan varmış. Ondan alıyor olması lazım.

 

Emrih - Teşekkürler. Bak, her şey bu kadar basitmiş değil mi? Biz bu Arnuld’u nasıl buluruz?

 

Tüccar - Limanın yakınlarında bir meyhane var. Akşamları genellikle orada içmeye gider.

 

Emrih - Teşekkürler. Eğer onu bulamazsam buraya geri gelirim. Canını almaya.

 

Tüccar korkuyla irkildi.

 

Emrih - Amma korktun ha! Şaka şaka. Adamı sen bul getir diye gelirim.

 

Emrih ve Gece dükkândan çıktı.

 

Emrih - Nasıldım ama?

 

Gece - Hah, iyiydin. Bana eski yaşamımızdaki anılarımı hatırlattı.

 

Emrih - Ne günlerdi...

 

Gece - O gece için pişman mısın?

 

Emrih - Sen pişman mısın?

 

 

---

 

Bir araya gelip handa yemeğe gittiler.

 

Emrih - Ah, uzun zaman oldu han yemekleri.

 

Afya - Bayadır kuzu etiyle bira içmiyoruz. Bugün dibine kadar içelim.

 

Emrih - Bir ara kan falan da içsek güzel olur.

 

Afya - Hım, akşam bir iki kişiyi haşlarız. Olur mu?

 

Emrih - O zaman akşam meyhaneye seninle ben gidelim.

 

Afya - Meyhanede ne işimiz var?

 

Emrih - Var, bir iki işimiz. İstediğin kadar bira içebilirsin.

 

Afya - Meyhaneye kadar gideceğiz ve sen bana bira mı ısmarlayacaksın? Oraya gidersek yıllanmış kırmızı şarap isterim.

 

Emrih - Tamam. Aymi, otel nerede biliyor musun?

 

Aymi - Evet, biliyorum.

 

Emrih - İstersen Gece’yle otele git ya da meyhaneye gelebilirsin. Ne dersin?

 

Aymi - Hızla gidip uyumak istiyorum. Afya ablam beni çok yordu.

 

Emrih - Ne yaptınız da bu kadar yoruldun?

 

Afya - Sadece çarşıda dolaştı.

 

Aymi - Girmediğimiz dükkân kalmadı.

 

Emrih - O kadar dolaştın, peki ne aldın?

 

Aymi - Kötü tarafı da o. Hiçbir şey aramıyordu ve hiçbir şey almadı. Güneşin altında oradan oraya yürüyüp durduk.

 

Emrih - Ne arıyordun?

 

Afya - Cidden bir şey aramıyordum. Sadece bakmak için girdim hepsine.

 

Emrih - Sadece bakmak için bütün dükkânlara girdin mi?

 

Afya - Evet.

 

 

---

 

Emrih ve Afya meyhaneye girdiler. Emrih yüksek sesle bağırdı:

 

Emrih - Arnuld denen adam nerede?

 

Arnuld oturduğu masadan kalktı. Siyah saç ve sakallı, kahverengi gözlü, ortalama boyda, kaslı bir adamdı.

 

Arnuld - Burada. Ne olacak?

 

Emrih ve Afya, Arnuld’un olduğu masaya gidip oturdular.

 

Emrih "Şu anda yapılması en mantıklı olan her şeyi biliyormuş gibi konuşmak. Bu, karşımdaki kişinin iş yapmasını kolaylaştırır" diye düşündü.

 

Emrih - Güzel bir gemin varmış.

 

Arnuld - Varsa var. Niye geldin bilmiyorum ama satın alma gibi bir düşüncen varsa…

 

Emrih - Yok yok, gemi satın almak gibi bir düşüncemiz yok.

 

Arnuld - Ne için geldiniz?

 

Emrih - Ne zaman korsanlardan elf köleleri almaya gideceksin?

 

Arnuld bardağını sertçe masaya bıraktı.

 

Arnuld - Sen nereden biliyorsun lan?

 

Emrih - Sakin, sakin. Sadece giderken gemine misafir olarak binmek istiyoruz.

 

Arnuld - Binip ne yapacaksınız?

 

Emrih - Ee, korsanlarla buluşmaya gideceksin ya, bizim de korsanlarla bir işimiz var.

 

Arnuld - Sizi götürürüm ama korsanlar ya sizi köle yapar ya da öldürürler.

 

Emrih - Orasını bize bırak. Götürsen yeter.

 

Arnuld - Yarın gitmeyi planlıyorum. Öğlen burada buluşuruz o zaman.

 

Emrih - Yarın görüşürüz.

 

Emrih ve Afya masadan kalkıp meyhanecinin yanına gittiler.

 

Emrih - Bize yıllanmış kırmızı şarap.

 

Meyhaneci - Tabii efendim.

 

Şarabı alıp çıktılar. Sokakta yürüyorlardı, şarapları bitmişti. İleride giden bir kız gördüler. Kızın önünü kestiler.

 

Emrih - Bugünkü talihimiz buymuş demek ki.

 

Afya - O zaman afiyet olsun.

 

 

---

 

Yarın öğlen buluşup gemiye bindiler. Güvertenin altındaki bir oda kalmaları için verilmişti. Gemi yavaştan kalkıyordu. Tayfası ve erzakları azdı.

 

Arnuld - Demiri çekin artık, sizi salyangozlar! Acele edin lan!

 

Emrih - Ne kadar yolumuz var?

 

Arnuld - Buradan altı günlük yol. Gidip korsanların gemisiyle karşılaşacağız. Biz köleleri alacağız, siz o gemiye bineceksiniz.

 

Emrih - Korsanlar hakkında biraz bilgi verir misin?

 

Arnuld - Zaten bilmiyor musun?

 

Emrih - Birkaç şey dışında bilmiyorum.

 

Arnuld - Off tamam... Korsanlar Açgözlülük Adası’nı ve etrafındaki diğer adaları kalmak için kullanırlar. Orada onların sözü geçer. Açgözlülük Adası’na maceracıların girmesine izin verirler ve onların olduğu yolcu gemilerine dokunamazlar. Bu yüzden diğer kıtalardan gelen gemiler bu bölgeden geçmek için genelde yanına bir maceracı alır.

 

Emrih - Maceracılar olmazsa?

 

Arnuld - Eğer bir gemide maceracı yoksa haraç keserler. Adam başı on altın. Eğer gemi sahibi bu parayı veremezse gemide kim var kim yok öldürür, malları da yağmalarlar. Açgözlülük Adası’nda maceracılara özel hizmet verilir ama pahalı bir hizmettir. Bir bardak birayı bir altına verirler. Şehirlerde fıçısı beş altın zaten. Sonra... Dediğim gibi bunları yaparlar. Bir yandan da bazı liman kentlerine saldırıp kadın ve çocukları köle yaparlar. Ben de o köleleri alıp tüccarlara satarım.

 

Emrih - Peki liderleri?

 

Arnuld - Liderleri Açgözlülük Adası’na yakın bir adada kalıyor.

 

Emrih - Bu korsanlar ne kadar güçlü?

 

Arnuld - Haa haa, onlar normalden fazla güçlüler. İki bine yakın korsan var o adalarda. Ve küçümsenecek korsanlar değil, güçlü bir ordu. Liderleri yirmi dört adet gemiye kaptanlık yapıyor. Gerisini sen düşün.

 

Emrih - Sağ olasın, bu bilgiler işime yarar.

 

Arnuld - Bir şey değil. Ölmemeye dikkat et. Ne için korsanlarla görüşeceksin?

 

Emrih - Önemli bir iş var.

 

Arnuld - Bu onun dikkatini çekebilir. Bunlar diğer korsanlar gibi acımasız değil. İnsanları dinliyorlar ve iş yapmaya da açıktırlar.

 

Emrih - Öyleyse işimiz kolay.

 

Uzun ve sallantılı yolculuk başlamıştı. Altı günlük bir gemi yolculuğu... Yelkenlere vuran rüzgârın kuvvetiyle gemi ağır ağır ufukta kayboluyordu. Azgın denizlere doğru bir yolculuktu bu.

Bölüm : 21.07.2025 00:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...