Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Dereye Düşen Yılana Sarılır

@alpellal

Aras'ın anlatımından...

Hava önceki günlere göre daha güzeldi. Kuş seslerini arabamın açık camından duyabiliyordum. Bir tarafımda ölümü çağrıştıran harap bir villa dururken diğer tarafımda her şeyiyle göz kamaştıran başka bir villa duruyordu. Radyodan Ozbi'nin Bahar Yanmadan Gel isimli şarkısını seçtim. Ahuşen'i beklerken can sıkıntısından elimdeki çikolata kutusunu inceliyordum, Ahuşen'e bir sürpriz yapmak istemiştim. Arabanın kapısı açılınca sağıma döndüm. Bugün saçını tokayla bağlamıştı. Yanıma otururken gülümseyerek"Günaydın!"dedi.

 

"Günaydın!"

 

Sırıtıp arabayı çalıştırdım. Ahuşen telefonunu şarja taktı. Benimle sohbet etmek için konu arıyordu:

 

"Dalya'ya da gelmesini söyledim ama Güllaç kendisini istemediğimizi düşüneceğini söyledi."

 

Gülerek"Olsun!Dalya'nın yıllık kontrolü vardır. Güllaç onu hastaneye bırakır."dedim. Bunları alaycı bir sesle söylemiştim. Ahuşen beni inceledi. Nereden bilsin arkadaşım için dert yandığımı?O daha iyi anlamayı tercih etti:

 

"Nasıl yani?Bugün randevusu yok."

 

"Kansızlığı varsa her gün iğne yaptırmaya gidebilir. Onu demek istedim."

 

Bana şaşkın şaşkın baktı. Dalya'ya kızdığımı anladığını sandım. Yanılmışım!

 

"Doğru tahmin ettin. Kansızlığı varmış."

 

Şaşırma sırası bana gelmişti. Dalya aklına gelen ilk yalanı tercih etmişti. İkimiz de biliyoruz ki Dalya'da kansızlık olamaz. Kaşlarımı çatarak"Güllaç sana duyduklarını anlattı mı?Dalya doğruyu söylemiyor."dedim. Ahuşen"Sonunda ağzından o baklayı çıkardın!"der gibi baktı:

 

"Dün anlattı. Sana hak veriyorum."

 

"Bunu duymak güzel."

 

"Güllaç bu durumdan İldeniz'e bahsederken yanındaydım. İldeniz bu durumu nasıl karşıladı?Levent'e kızdı mı?"

 

Bir süre cevap vermedim. İldeniz'in özel durumunu herkese söylemek olmazdı. Sonuçta Dalya'yı her gördüğünde üzüntüsünü saklaması gerekiyordu. Sabah biraz toparlanmıştı ama gözlerindeki hüzün yok olmamıştı. Benim de Ahuşen'e bir şey söylemem gerekiyordu:

 

"Levent'e kızmadığını söylemem yeterli olur sanırım."

 

"Oldu."

 

İçten içe ona olanları söylemediğim için biraz kızdığı sesinden belliydi. Herkese her şeyi söylememem gerekiyor. Ona bakılırsa ben de onun çok yalanını yakaladım. Gönlünü almak için çikolata kutusunu bacağının üzerine koydum. İlk başta şaşırdı ama markayı görünce sırıttı.

 

"Bu...Bu Levent'in aldığı çikolatadan değil mi?"

 

"Evet, o. Sana aldım."

 

"Çok teşekkür ederim!"

 

Ben ağzımı açamadan yanağıma bir öpücük kondurdu. Gözlerim istemsizce büyümüştü, Ahuşen de utanmıştı. İkimizi de kurtarmalıydım.

 

"Rica ederim."

 

"Beni almaya gelirken elin dolu gelmeye alışmamalısın."

 

Ardından bir kahkaha attı. Ben de aynısını yapıp"İçimden geliyor. Gelemez mi?"dedim. Umarım neden içimden geldiğini sormaz diye dua ettim. Eğer soracak olsaydı utancımdan tek bir kelime bile edemezdim. Beni yanılttı:

 

"Gelebilirsin ama hep elin dolu gelme."

 

"Tamam tamam!"

 

İster istemez geçiştirir gibi söylemiştim. Ahuşen buna dikkat etmedi, elini çantasına götürdü. Çıkardığı ıslak mendille bana biraz daha yaklaştı. Ne yapıyordu? Yanağımı ıslak mendille silerken"Rujum yanağına bulaştı."dedi. Eyvah!Az daha o şekilde okula gidecektim. Yüz ifademi fark etmişti:

 

"Korkma. Sildim şimdi."

 

"Korktuğumu o kadar belli ettim mi ya?"

 

Göz kırpıp"Biraz!"dedi. Kendi halime güldüm:

 

"En son isteyeceğim şey olabilirdi!Neyse olur öyle kazalar."

 

"Evet!Bu arada senin tablonu yaptım. Bir ara okul çıkışı bize gel."

 

Demek benim tablomu yapmıştı. Hayatımda ilk defa biri bana öyle bir hediye hazırlıyordu, hiç alışık değildim. Kahverengi gözleri bir cevap bekler gibi bana sabitlenmişti. Ne söyleyeceğimi bilemedim, içimden ne gelirse söylemem gerekiyordu.

 

"Gerçekten mi?Çok teşekkür ederim."

 

Bakışları"Gerçek olmasa neden söyleyeyim?Aptal!"der gibiydi. Gerçekten öyle demişse haksız değil. Toparlamazsam sinirden patlayabilirdi.

 

"Yani heyecandan öyle sordum. Bu benim için çok değerli bir hediye olacak."

 

"Onu odanın duvarında görmek isterim. Asmazsan hiç üşenmeyip kendim asarım."

 

Arkama iyice yaslanarak"Boş bir çivi var. Ona asarım sen hiç yorulma."dedim. En azından gözündeki o yarım öfke kaybolmuştu. Odamın duvarına asmayacağımı söyleseydim ona çok öfkelenirdi. Oraya asacağım için sıkıntı yoktu. Ahuşen benden bazen duygularını saklıyordu ama ben onu anlıyorum. Bunun için yüzünü detaylı incelemem yeterliydi.

 

"Sen parfüm mü sıktın?"

 

Ben aslında her gün parfüm sıkıyordum. Ahuşen'in bunu yeni fark etmesi garibime gitti. Tek kaşımı havaya kaldırdım.

 

"Her gün sıkıyorum."

 

"Kokusu bu sefer yoğun geldi. Güzel parfümmüş."

 

Parfüm kokusunu içine çekip koltuğuna gömüldü. Konu benim parfüme nasıl gelmişti?

 

Okulun bahçesindeki bir banka oturdum. Ahuşen de yanıma oturdu. Yakınımızda bulunan Lavanta'nın kokusunu içime çektim. İçimden güzel düşünceler geçmeye başladı, o an sanki okulda değil gibiydim. Gözlerimi kapattım ve çevremdeki kuşların seslerini dinledim. Sözsüz müzik konseri dinliyor gibi hissettim. Davetsiz müzik rüzgar saçlarımla oynadı. Başka bir ses daha kulağıma geldi:

 

"Birileri uykusunu alamamış galiba."

 

Bu Asalbike'den başkası değildi. Gözlerimi açarken fısıldarcasına"Asalbike!"dedim. Ahuşen'in tüm huzuru kaçmıştı. Asalbike'nin ise gülümsemesi tüm yüzüne yayılmıştı.

 

"Bir daha aynı şekilde ismimi söyler misin?"

 

"Asalbike."

 

Şimdi neden böyle bir şey istemişti?Yüzüme ciddi bir ifade takındım. Ahuşen büyümüş gözlerle Asalbike'ye bakıyordu.

 

"Daha önce ismimi bu kadar güzel söyleyen birini görmemiştim."

 

Yutkundum. Asalbike ağzımdan çıkan her şeyi kendisine iyi gelecek bir şeye çeviriyordu. Gözünden kalp fışkırabilseydi o an fışkırabilirdi. Ahuşen elini yumruk yaptı. Asalbike onu umursamıyordu. Bir şey demeden bir süre Asalbike'ye bakmaya devam ettim. Kızın yüzünde en ufak hüzün ya da kızgınlık belirtisi yoktu ama benim yüz ifadem onu hiç mutlu etmemiş olmalıydı:

 

"Aras neden bana öldürecek gibi bakıyorsun?"

 

"Bu benim her zamanki yüz ifadem. Ne öldürmesi?"

 

Asalbike bana şüpheli bir bakış yolladı. Ahuşen de benim yüz ifademi inceledi. Anladığım kadarıyla ikisi de ilk defa aynı fikirdeydi. Ahuşen kulağıma"Yılanbike yine adının hakkını verdi!"dedi. Bunu istemeden yüksek sesle söylemişti. Fark ettiğinde şaşkın bir yüzle Asalbike'ye döndü.

 

"Duydun mu kız?"

 

Asalbike gülümseyip elini"Eee... Yanii!"der gibi salladı.

Ahuşen'in omzuna elimi koyarak"En azından yüzüne söyledin."dedim.

 

"Asalbike gibi güzel bir ismi Yılanbike'ye çevirdin ya, pes!"

 

Ahuşen'e bir güven geldi. Benim omzundaki elimi okşayarak"Bak Yılanbike...Pardon Asalbike, bence her şeyi ciddiye almamalısın."dedi. Ahuşen'in ağzından çıkanlardan çok benim elimi okşaması Asalbike'ye sinir etmiş gibiydi ama buna hiç değinmedi.

 

"Şaka yapayım derken ismimi berbat etme lütfen!"

 

"Tamam!Aras ile"baş başa"sohbet ediyoruz. Özel konuşabiliriz."

 

Vurguladığı şeyi duyunca Asalbike yumruklarını sıktı. Ahuşen bu kızın bir şekilde damarına basıyorduk ve bunun nedenini bir türlü anlayamıyordum. Asalbike'nin gözünden aşağı doğru bir damla yaş usul usul süzüldü.

 

"Anladım. Siz"baş başa" ve "özel" konuşabilirsiniz. Benim dersim var."

 

Sesi biraz titriyordu. Bana kınayan gözlerle baktıktan sonra bir şey demeden yanımızdan uzaklaştı. Ahuşen 'in eski neşesi geri gelmişti ama ben olanları anlamaya çalışıyordum. Ahuşen'den anlamama yardım etmesini istesem bana yalan söyleyecekti. Asalbike'ye sorsaydım o da benzerini yapacaktı.

 

"Asalbike'yi bugün biri üzdü galiba."

 

Ahuşen bunu duyduğu an somurttu. Kızın ismini bile duymak onu sinir ediyor olmalıydı. Ensemi kaşımak için elimi omzundan geri çektim.

 

"Bence de!Yazık kıza."

 

"Kim acaba?"

 

Sorumu duyunca içinden gelen kahkahayı bastırmaya çalıştı. Benim ciddi bakışlarımı görünce eliyle ağzını kapattı. Sorum ona çok komik gelmiş olmalıydı.

 

"Bu okulda biri üzülmüşse genellikle sebebi sevdiğine açılamamak olur."

 

Nasıl yani?Asalbike'nin sevdiği biri mi vardı?On dakika önce ismini söyleyiş şeklimden hoşlanan birinden bahsediyoruz. Asıl anlamadığım Ahuşen'in gülme sebebiydi. Bu işin içinde başka bir şey vardı.

 

"Asalbike'nin sevdiği kim?"

 

"Olayın orasını bilmiyorum. Ben sadece tahmin yaptım!"

 

"Anladım."

 

Konuyu böyle kapatmayı başardı. Ahuşen kaşlarını çatarak"Asalbike haklı!Çok ciddi bakıyorsun!"dedi. Bir süre ona bir şey söylemeden baktım. Gözlerine bir endişe akın ediyordu. Nefreti ona hissetirmek için elimden geleni yaptım, şaka yapmak benim de hakkım. Yavaş yavaş gülümsememi yüzüme yerleştirdim. Ne olduğunu anlamamıştı.

 

"Şaka yapmak benim de hakkım!"

 

Kahkaha atarak"Ya Aras!Suçumu düşündüm."dedi, omzuma da hafif bir şaplak attı. Genel olarak ciddi gözükürüm ama bugün fazla ciddi olduğunu iddia ediyorlardı. Hep gülemem sonuçta!

 

Ahuşen'in anlatımından...

Anlamsız bakışlarım Güllaç ve Dalya'nın üzerinde geziyordu. İnsan bazen ne söyleyeceğini şaşırıyor, o derece garipler. Üçümüz arka arkaya oturmuştuk, Aras ve ev arkadaşları sağımda aynı şekilde sıralanmıştır. Hesna, Doğay, Aybars ve Baybars da solumdaydı. Dalya meşhur göz devirme hareketini Güllaç'a yaptı:

 

"Güllaç bir sus!Elbiseyi iade edesim geldi."

 

"Sende zevk yok anam!Bembeyaz desensiz bir elbise aldın."

 

Dalya'nın bir gün önce hastaneden eve dönerken bir mağazadan indirimde görüp aldığı elbiseyi tartışıyorlardı. Dalya'nın moda anlayışı biraz sade sayılır. Öyle demiş olabilirim ama bazen çok güzel kıyafetler de giyer.

 

"Belki elbiseme desen yaparsın?"

 

"Ben Ahu muyum?Ben ancak üstüne içecek dökerek elbisene desen yapabilirim."

 

Hesna önündeki kahve bardağını işaret etti. Dalya ona"Aklına gele gele kahve mi geldi?"diye sordu. Güllaç ona şeytani bir bakış yollayınca endişelendi.

 

"Aklından bile geçirme Güllaç!"

 

"Beyaz zaten çabuk kirlenir."

 

Muhabbetten çok sıkılmıştım. Sırf bir beyaz elbisenin alındı diye uzun uzun konuşulması çok saçmaydı. Levent de benimle aynı fikirde olmalıydı.

 

"Güllaçello bırak şu elbise konusunu!"

 

Emir büyük yerden!Güllaç saçını savurup Levent'e kısa bir süre baktı. Levent'in yüzünde mimik oynamadı. Dalya zafer ifadesiyle"Beyaz elbisemin dili olsa Levent'e teşekkür ederdi."dedi. İşte bu cümle Levent'i güldürdü. Olayın başından beri konuşmayan ben ağzımı açtım:

 

"Şu beyaz elbiseyi konuştuğunuz kadar dersleri konuşsaydınız bu okul ülke çapında üst sıralardaydı."

 

Herkes bana döndü. Durgun olan İldeniz bile şaşırmıştı. Neden şaşırdıklarını Baybars tepki verene kadar anlamadım:

 

"Doğay?"

 

Doğay duygusuz bir sesle"Efendim?"cevabını verdi. Baybars gülerek"Bir an Ahuşen'i kendine benzettiğini sandım."dedi. İstemsizce ben de güldüm. Aras sırıtıp"Bu Ahuşen'in haklı olmadığı anlamına gelmiyor."dedi. Doğay'ın dikkatini çeken şey ise başkaydı:

 

"Bir gün Asalbike'ye benzetirsiniz, bir gün de Ahuşen'i bana benzetirsiniz. Sıra kimde?"

 

İldeniz kaşlarını kaldırıp"Şu Türk Dili ve Edebiyatı'na giren kadın hoca var ya hani..."derken Dalya sözünü kesti:

 

"Berna Hoca. Yok o kadar ileri gitmeyiz."

 

Güllaç gözlerini işaret ederek"Ben Berna Hoca'ya biraz benziyorum."dedi. Arkama iyice yaslandım. Aklıma yine dün Berna Hoca'nın dersinde yaşananlar gelmişti. Şimdi gülsem deli ilan edilecektim, hiç gerek yok. Aaa!Bugün Asalbike de bu derse girecekti. Aras'ın sabah olanlardan sonra onu görünce vereceği tepkiyi merak ediyordum. Aras demişken biraz onunla da konuşmak istedim:

 

"Aras kulüp seçtin mi?"

 

"Yok, daha araştırıyorum."

 

En güzel gülümsememle"Seçince bana da haber ver. Bir dostumla aynı kulübü seçmeyi çok isterim."dedim. Aras"Olur. Seve seve!"dedi. Bizim bu Güllaç durur mu?

 

"Ben ve Dalya da dostunuz ya hani!"

 

Dalya yine göz devirerek"Ben de İldeniz'le aynı kulüpleri seçeceğim. Sen payına düşenle aynı kulübe git."dedi. Güllaç'ın payına düşeni söylememe gerek yok sanırım, bu sözler karşısında yüzü kızardı. İntikam bu, ben de durur muyum?

 

"Eee Levent, sen seçtin mi?"

 

Dalya eliyle ağzını kapattı. Aras bana"Ahuşen bu yapılır mı?"bakışını attı. İldeniz ve Levent'in anlamamış olduğu her hallerinden belliydi. Güllaç içten içe"Ahu!Payıma düşeni neden dile getirdin?"diyordu. Levent sakin sakin soruma cevap verdi:

 

"Seçmedim. Aras'la aynılarını seçerim."

 

Aras ona göz kırptı. Galiba Aras'la aynı ortamda daha çok olayım derken herkesi çevremize çekecektim. İldeniz suyundan bir yudum alıp"Benim söylememe gerek yok. Anlamışsınızdır."dedi. O sırada telefonuma bir mesaj geldi. Atan kişi Güllaç'tı.

 

"Aras'ın seçimlerini öğrenince bana da haber ver!"

 

Cevap yazdım:

 

"Tamam. Paycı!"

 

Ardından bir sürü kızgın emoji ekranımda birikti. Levent bu muhabbeti Dalya'nın imasından anlamadığına göre Güllaç artık rahat olmalıydı. Aras'ın sesini duyunca sağıma döndüm:

 

"Hava ne güzel!Yani biraz serin ama güzel."

 

Başımla onaylayarak"Evet tam dışarıda oturmalık."dedim. Kapı sesini duyunca arkamıza döndük. Hüzünlü suratıyla Asalbike karşımda duruyordu. Aras onu baştan aşağıya süzdü. Asalbike ise ağzını bile açmadan Baybars'ın önündeki boş yere oturdu. Onun gelmesiyle beraber sınıfın neşesi bir mum gibi sönmüştü. Benim bile konuşma isteğim kaybolmuştu, Asalbike'nin de dikkatini çekmiştik:

 

"Ben geldim diye mi sustunuz?Konuşun, ben sizin lafınıza karışmam."

 

Hesna alaycı bir ses tonuyla"Hayır, neden sen geldin diye susalım?Denk geldi."dedi. Asalbike öncekinden daha sert bir sesle karşılık verdi:

 

"Siz"baş başa"ve "özel" konuşmuyor muydunuz?"

 

"Ne saçmalıyorsun sen?"

 

Dalya'nın bu tepkisi hepimizi çok şaşırttı. Asalbike de biraz şaşırmış gibi gözüküyordu ama bu kısa sürdü.

 

"Ahuşen beni gayet anladı!"

 

Dalya hazır sinirliyken şu kıza bir el atsan çok iyi olur!Sesime biraz ciddiyet katarak"Hayır, anlamadım. Biraz daha açık konuşabilir misin?"dedim. Aras endişeli gözlerle ikimizi izliyordu. Aslında olayla ilgisi olmayan herkes büyük bir heyecanla bizi izliyordu.

 

"Aras da anlamıştır."

 

Güllaç elini masaya vurarak"Kız senden daha açık bir şekilde anlatmanı istiyor. Sen burada boş yapıyorsun!"dedi. Aras"Özel ve baş başa böyle bir ortamda konuşulmaz Asalbike. Sabah olanlara gelirsek Ahuşen'le özel sohbet ettik. Ahuşen'in sohbetine doyum olmuyor!"dedi. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Aras'ın beni koruduğunu görmek beni öyle mutlu etti ki!Ayrıca sesindeki öfkeden Asalbike'ye kızdığı çok belli oluyordu. Dalya ve Güllaç bana sırıta sırıta bakıyordu. Asalbike her an Aras'a sövebilirdi!Bugün Aras onu çok kızdırmıştı. Sınıfta fısıldaşmalar başlamıştı, büyük ihtimalle Aras'ın Asalbike'ye olan tepkisini konuşuyorlardı. Asalbike tam ağzını açacağı sırada hoca sınıfa girdi. Tüm sesler başka bir zaman çıkmak üzere kesildi. Asalbike çantasından bir peçete aldı. Gözyaşlarını silmek için!

Gizemli Kişi'nin anlatımından...

HAZİRAN OLAY GÜNÜ SAAT: 09:30

Alt kattan artık sesler gelmiyordu. Yavaş adımlarla odamdan çıkmıştım. Merdivenlerden alt kata inmiştim. Rengarenk döşenmiş salonda kimse yoktu. Sehbanın üstünde gazeteler üst üste sıralanmıştı. Kendi kendime"Ülkenin gündemini takip ettiğin kadar benim de duygularımı kabul etseydin keşke!"diye mırıldanmadan duramamıştım. İnsanın içi kan ağlarken en yakınındaki kişilerin onu umursaması gerekirdi. Yani bence öyleydi. Olanların üzerinden fazla geçmemişti ve ben onları görünce ağlamamak için çok dua etmiştim. Bugün normalde evin en mutlu günü olmalıydı. Sonuçta evimizde bir nişan gerçekleşecekti. Ben yine sahte bir gülümsemeyle merasime katılacaktım.

 

"Onun nişanı için günlerce mutlu mutlu evi turluyorsunuz ama konu bana gelince en zevk aldığım şeyi elimden alıyorsunuz."

 

Bu cümleleri söylerken önümdeki koltuğa oturmuştum. Oturduğum koltuktan salonun her köşesini görebiliyordum. Evimiz biraz büyük olduğu için nişanı en büyük alanda yapmak istemişlerdi. Benim de nişan için okuldan sonra kuaföre uğramam gerekmişti. Açıkçası buna vaktim olmayacağını tahmin edememiştim. Sebebini biliyorsunuz.

 

"Aaa!Sen neden kahvaltıda yoktun?"

 

Karşımda o duruyordu. Nişan için özel olarak diktirdiği elbisesiyle Disney prenseslerine benzemişti. Yeşil gözlerindeki mutluluğu görmekte hiç zorlanmamıştım. İkimizin de aynı evde yaşadığına o an hiç inanasım gelmemişti. Ben onu izlerken kahverengi saçlarını eliyle düzeltmeyi ihmal etmemişti.

 

"Geç uyandım."

 

"Bugün büyük gün. Erken uyanmalıydın."

 

İçimden"Senin için büyük gün."demiştim. Nereden bilebilirdim onun haklı olduğunu?

 

"Saçım hariç her şey hazır zaten. Onu da okuldan çıkınca hallederim."

 

"Bana nişanımda bu kıyafetlerle dolaşacağını söyleme."

 

"Yok!Çok güzel bir kıyafet aldım."

 

"İyi bari. Okula gider gibi giyinmişsin zaten."

 

Ağzımdan çıkan kahkahayı engelleyememiştim. O da kahkaha atmıştı:

 

"Ne oldu?"

 

"Zaten okula gideceğim!"

 

"Bugün için çok heyecanlıyım. Bir günlük gitmesen?"

 

Dudaklarımı büzerek"Bugün okulun son günü olmasaydı gitmezdim."demiştim. Keşke onu dinleseydim!

 

"Gitmeyince ne oluyor?"

 

"Onları gözlemleyemiyorum."

 

Bu cümle ağzımdan istemeden çıkmıştı. Gözlerimin korkudan büyümesine engel olamamıştım. O ise bana beklentili beklentili bakmayı tercih etmişti.

 

"Kimleri?

 

"Arkadaşlarımı."

 

"Neden onları gözlemliyorsun?"

 

Açık açık yaptıklarımı anlatsaydım beni kınayacağını düşünmüştüm. Zihnimden türlü türlü yalanlar geçmişti. Ağzımdan çıkan yalana çok şaşırmıştım:

 

"Açıktan Sosyoloji okumayı düşünüyorum. Onun için böyle yapıyorum."

 

Bana kuşku dolu bakışlarını yollamaktan hiç çekinmemişti. Bende yavaş yavaş terlemeye başlamıştım. Ya diğerlerine söylemeye kalkışsaydı?

 

"Bunu bana neden şimdi söylüyorsun?"

 

"Evde telaş hakim. Unuttum haliyle!"

 

Beni baştan aşağıya süzdüğünü fark etmiştim. Yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti:

 

"Kendini geliştirmek istemen ne güzel!"

Levent'in anlatımından...

Havanın güzel olduğunu görünce dersin hocası ormanda dolaşmayı teklif etmişti. Bu hepimizin garibine gitmişti. Üniversite hocaları bazen tuhaf olabiliyor. Bir ağacın altında oturmuştuk, kızların gelmesini bekliyorduk. İldeniz ve Baybars bir gün önce televizyonda yayınlanan maçı tartışıyordu. Aras kafasını ağaca dayayıp gözlerini kapatmıştı. Kuş sesleri her tarafımızı doldurmuştu. Okulun olduğu kısmı biraz sis kaplamıştı, yağmur yeni dinmişti. Benim ise bu ortamda konuşacak kimsem yoktu çünkü herkes başka bir işle uğraşıyordu. Oysa bu havada çok güzel sohbet edilirdi!

 

"Beyler!Biz geldik."

 

Güllaç dans edercesine kendi etrafında döndü. Ela gözleriyle etrafa neşe saçıyordu sanki. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Arkasındaki grupta ise dikkatimi çeken şey kızların şallarıydı. Dalya, Doğay ve Asalbike omuzlarına kırmızı şal örtmüştü. Üstelik yan yana yürüyorlardı!Asalbike diğer ikisine mutsuz mutsuz bakıyordu, Dalya ona öfkeli bakışlarını yollayınca hemen önüne döndü. İldeniz sırıtarak"Galiba yakın bir mağazada indirim vardı."dedi. Asalbike göz devirip"Tarzımı çok beğenmişler. Baksana ikisi de benimle aynı rengi tercih etmiş."dedi. Dalya cevabı yapıştırdı:

 

"Arkadaşlar biri şuna şalımı Hesna'dan ödünç aldığımı söyleyebilir mi?"

 

Hesna sinsi sinsi Asalbike'ye göz kırptı. Asalbike biraz bozulmuş gibi görünsede"Olsun. Bu durumda Hesna ve Doğay bana özenmiş."diye ısrarını sürdürdü. Doğay kocaman açtığı gözleriyle ona döndü:

 

"Asalbike yırtarım ağzını!Benim gibi özgün biri sana özensin?Hesna ile aynı mağazadan aldık."

 

Hesna kaşlarını çatarak"Aptala laf anlatılmaz. Boş ver elticiğim!"dedi. Asalbike"Aptal mı?"diye bağırarak sordu. Ahuşen uyarmak için"Hoca yaklaşıyor."dedi. Aras kızların tartışmasını duyunca uyanmıştı. Kendi kendine"Bugün neden hep beni Asalbike uyandırıyor?"dediğini duydum, Ahuşen de duymuş olmalıydıki bıyık altından güldü. Ayağa kalkıp Güllaç'a yaklaştım. Selfie yaparken kadraja girdiğim için gülümsedim. Ölürsem telefonunda gülen yüzümle durayım değil mi?Bana döndüğünde"Senin gülümsemeni çok seviyorum."dedi. İlk başta ne diyeceğimi bilemedim ama sonra kahkaha attım:

 

"Yaşadığım müddetçe hep sana güleyim o zaman!"

 

Yüzündeki neşe yok oldu. Neden böyle olduğunu ben de anlamamıştım. Bence yanlış bir şey söylememiştim. Konuştuğunda ne olduğunu anladım.

 

"Şimdi bu mutlu anımızda ölümü neden aklıma getirdin?"

 

"..."

 

"Bir daha bunu yapma!"

 

Ensemi kaşıyarak"Tamam ya!Bir an ağzımdan öyle çıktı."dedim. Kaşlarını çatıp"Çıkmasın!"dedi.

 

Ormandaki derenin yüksekten seyredildiği bir iskelenin önüne gelmiştik. Hoca birkaç öğrenciyle beraber ilerideki çiçekleri topluyordu. Aras ve Ahuşen'in kahkahaları çevremizi kuşatmıştı. İldeniz ve Dalya nadiren konuşuyordu, ortamın keyfini çıkarıyorlardı. Aramızda kimseyle konuşmayan tek kişi Asalbike'ydi. Arada Aras'a bakıp kaşlarını çatıyordu. Bana döndüğünde Güllaç aramızdaki mesafeyi kapattı. Sanki beni Asalbike'den korumaya çalışıyordu.

 

"Levent benim şu iskelede fotoğrafımı çeker misin?"

 

"Sen Güllaç'la beni çeker misin?"

 

Güllaç bunu duyunca bana hayranlık dolu gözlerle baktı. Asalbike onu öyle görünce"Ben kötü çekiyorum. En iyisi sen beni çek."dedi. Ahuşen" Bir insan bu kadar mı mutluluğa düşman olur?"der gibi ona baktı. Kaşlarımı çatatak"Emin misin?İnstagram hesabın hiç öyle demiyor!"dedim. Bugün yaşadıklarının tüm hıncını benden çıkaracağını nereden bilebilirdim?Güllaç'ın ona doğru yürüdüğünü fark ettim.

 

"Ya direkt beni çekmek istemediğini söylesene!Zaten siz beni çekemiyorsunuz."

 

Güllaç ona yaklaştıkça o bir adım geri gidiyordu. Güllaç"Doğru. Çekemiyoruz!" dedi. Asalbike korkmuş olmalıydı.

 

"Ne yapıyorsun sen?"

 

"İskelede oturacağım!"

 

Elbette öyle yapmayacaktı. Aras uyarır gibi"Güllaç şimdi oturma."dedi. Ahuşen ve Dalya da iskeleye yaklaşmıştı. Asalbike ise bir adım daha atarsa aşağıya düşecekti. Sert bir sesle"Levent şu kızı başımdan al."dedi. Güllaç kahkaha attı:

 

"Levent gel. Sen de otur."

 

Olanlar karşısında söyleyecek kelime bulamıyordum. Asalbike arkasındaki tehlikeyi fark etmiyordu. Gözleri anlamadığım bir sebepten ötürü yaşarmıştı.

 

"Aras ve sen vicdansız çıktın. Ben sizin bu kızı sakinleştireceğinizi sanmıştım. Zaten Aras beni hiçbir zaman anlamadı!"

 

Aras'la birbirimize baktık, o da bir şey anlamamıştı. Ahuşen yumruklarını sıkıştı. Güllaç bir katil gibi Asalbike'ye bakıyordu. Yüksek sesle"Suçumuz ne?" diye sordum. Aldığım cevap beni şoka uğrattı:

 

"Anlayamamak!Siz her şeyi görmezden geliyorsunuz. Artık ölsen bile seni umursamam Levent!"

 

Güllaç tüm ormanda yankılanacak kadar yüksek bir sesle"Levent'e bir daha ölümle ilgili bir şey söylersen seni öldürürüm!"dedi. Asalbike o an en tehlikeli adımı attı. Ahuşen"Asalbike dur!"diye bağırdığında Asalbike'den geriye iskeledeki şalı kalmıştı. Ortamı bir süre sessizlik kapladı. Suyun sesine Asalbike'nin çığlıkları karışana kadar devam etti.

Yazarın anlatımından...

2 hafta sonra...

Genç adam derin bir nefes aldı. Güvenliğe yakalanmadan üniversite kampüsüne girebilmişti. Okulun ormanındaki güvenlik açığı olmasaydı hiç giremezdi. Arka cebindeki silahın yerinde olup olmadığını kontrol etti, yerindeydi. Yaşı genç olduğu için herkes onu okulun öğrencisi sanmıştı. Yarım saat sonra asıl niyetinin anlaşılacağını biliyordu. Dev Yıldırım logosunun önündeydi. Telefonundan aradığı kızın resmini açtı. Etrafındaki yüzleri incelendiğinde kızın orada olmadığını anladı. Önünden geçen kumral saçlı ve yeşil gözlü kızı durdu.

 

"Bakar mısın?Şu kız hangi binada okuyor?"

 

Kız ekrana tiksintiyle baktı. Adam içinden"Bu kız da mı ondan nefret ediyor?"diye geçirdi. Kız karşısındaki binayı işaret ederek"Bu binada okuyor."dedi.

 

"Çok teşekkür ederim."

 

"Rica ederim."

 

Kız uzaklaşırken genç adama kuşkulu bakışlarını yollamayı ihmal etmedi. Adam zafer gülümsemesiyle binaya döndü.

 

Ayşen ve Asalbike kantinden dolaplara gelene kadar sohbet etmişti. Asalbike dolabının kapağını açarken"Kanka ben umudumu kesmem."dedi. Ayşen sarı saçlarını eline dolayıp büyümüş mavi gözleriyle"Aras seni sevmiyor. Boşuna umutlanıyorsun."dedi. Asalbike yüzüne vurulan acı gerçekle yüzleşmek istemiyordu. Ayşen kankası olduğu için ona laf anlatamıyordu.

 

"Nereden biliyorsun?Aras'a sordun mu?"

 

"Hayır."

 

"Eee?"

 

Ayşen yenilmemekte kararlıydı. Asalbike onu hiçbir zaman susturamamıştı. Ayşen onu hep ummadığı bir yerden vuruyordu.

 

"Levent'e de çok laf atıyorsun."

 

"Atamaz mıyım?"

 

"Senin laf atışını ben aşk olarak algılıyorum."

 

Asalbike bu cümleyi duyunca hızla dolabının kapağını kapattı. Sinirden elindeki kitapları sımsıkı tutuyordu. Kendini asla Levent'le sevgili olarak düşünemiyordu.

 

"Saçmalama!Senin bu lafların beni bir gün öldürecek."

 

"Bu kız öldürür mü bilmem ama ben öldürürüm."

 

Arkalarına döndüklerinde genç adamı gördüler. Siyah, kıvırcık saçları vardı ve gözleri kahverengiydi. Yaşı 24-25 civarıydı. Üstünde siyah deri bir ceket, beyaz bir gömlek ve dar kalıp siyah bir pantolon vardı. Yüzündeki öfke kızları şaşırtmıştı. Koridorda sadece üçü vardı. Asalbike sert bir ses tonuyla"Pardon?Sen kim oluyorsun?Beni neden öldürmek istiyorsun?"dedi. Ayşen titreyerek"Kanka bu hiç iyi birine benzemiyor."dedi. Genç adam kahkaha atıp"Yardım isterseniz sizi öldürürüm."dedi. Asalbike avazı çıktığı kadar"İmdat!"diye bağırdı. Genç adam arka cebinden silahı çıkarttı.

 

"Ben sana yardım isteme demiştim!"

 

Ayşen'in gözünden akan yaş çenesinden durdu. Asalbike'yi bırakıp kaçarsa adı haine çıkardı. Asalbike de korkudan titriyordu. Genç adam tetiği çekti. Silah sesi ve Ayşen'in çığlığı koridoru aşıp diğer katlara ulaştı. Çatıdaki kuşlar tek tek kaçtı. Okulun çevresindeki sesler birer birer kesildi. Herkes sesin geldiği okul binasına odaklanmıştı.

Selaaam🤗Bu bölüm Asalbike'nin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez😂Sizce Ayşen ve Asalbike arasından kim vuruldu?Bu arada size bir bilgi vereyim:Asalbike'nin yerini söyleyen kız Dalya'ydı. Bu bölüm sonu size şarkı yerine garip isimlerin anlamları tablosu bırakıyorum. Güllaç'ı zaten biliyorsunuz😂

 

 

Loading...
0%