Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Duygularımız Karışık

@alpellal

2 hafta sonra...

Levent'in anlatımından...

Bugün tatilden sonraki okulun ilk günüydü. Kantinden bir kahve alıp üst kata çıktım. Panolardaki duyurulara baktım. Kulüp başvuruları başlamıştı, bence biraz geç kalmışlardı. O an sırtımda bir el hissettim. Arkama dönünce Asalbike'yle göz göze geldim. Mavi bir elbise giymişti. Bana sırıta sırıta bakıyordu. Yine neler saçmalayacak acaba?

 

"Günaydın Levent."

 

"Seni görünce gün mü aydınlanır?

 

"Anlamadım?"

 

"Yok bir şey. Sana da günaydın."

 

Derin bir iç çekip elimdeki bardağı sımsıkı tuttum. Sarı saçlarını eline doladı.

 

"Bugün yine çok yakışıklısın."

 

"Bazen bana aşık olduğunu düşünüyorum Asalbike."

 

Gözleri büyüdü, kaşlarını çatarak"Tövbe tövbe!Dünyada senden daha yakışıklıları var. Sana pes diyorum cidden."dedi. Kahkaha attım:

 

"Zaten ben de senden hoşlanmıyorum. Okulda senden daha güzelleri var."

 

"Öyle mi?Kimmiş onlar?"

 

"Bunu duymaya hazır mısın?"

 

"Hayır."

 

Sırtımı panoya yasladım ve kahvemden bir yudum aldım. Asalbike ise bana şeytani bir bakış yolladı:

 

"Bizim şu üçlü nerede?"

 

"Güllaç, Ahuşen ve Dalya'yı diyorsan eğer bugün döneceklerdi."

 

Kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Ama ne dediğini duyamadım. Elini çantasına götürdü ve içinden çıkan sakızı bana uzattı.

 

"Al bakayım."

 

Ve bir ses kulağımda çınladı:

 

"Ben alırım canım."

 

Güllaç siyah saçlarını savurup Asalbike bir şey demeden elinden sakızı kaptı. Asalbike yaşadığı şoku atlatamadı. Güllaç'ı inceledim, üstüne turuncu bir kazak ve kırmızı bir pantolon giymişti. Ona dönüp"Hoş geldin!"dedim. O da gülümseyerek"Hoş buldum."dedi. Asalbike bu sefer kıskanmış gibi baktı:

 

"Ben o sakızı Levent'e verecektim."

 

"Levent sakızı sevmez."

 

İç sesim"Hayır!Gayet de severim!"diye bağırdı. Güllaç neden böyle demişti?Sakızı sevdiğimi, hatta yanımda paketle taşıdığımı bilirdi. Asalbike pes etmiyordu:

 

"Ya seviyorsa?Kendisine soralım."

 

"Olur. Levent sakızı seviyor musun?"

 

Bu soru karşısında ne diyeceğimi bilmiyordum. Asalbike'yi destekleyecek cevap versem Güllaç kızacaktı. Mecburen"Sevmem."demek zorunda kaldım. Asalbike"Sen kazandın!"dercesine Güllaç'a baktı.

Güllaç ona gülümseyerek karşılık verdi:

 

"Sakızı çiğneyeceğim. Hakkını helal et."

 

"Helal olsun."

 

Güllaç anladığım kadarıyla onun gitmesini istiyordu. Asalbike ise hiç gidecek gibi görünmüyordu. Sonunda Güllaç dayanamayıp"Levent, dersin Berna Hoca'yla mı?"diye sordu. Güllaç'a kavuştuktan sonra bu soruyu duymak...

 

"Evet."

 

"Gel gidelim."

 

Asalbike öksürdü. İkimiz de ona döndük.

 

"Şey...Benim de dersim Berna Hoca'yla."

 

Asalbike niyetimizi anlayacak kadar zeki miymiş?Bu kızın dersi neden benimkiyle aynı zamanda?Bu sefer durumu ben kurtarmalıydım:

 

"Biz kütüphaneye de gideceğiz."

 

"Aynen."

 

Yüzü düştü. Asalbike benden ayrılmamak istemiyor olabilir mi?Yok artık!Bunu son yapacak kişiydi.

 

"Peki...Derste görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

Sonra koşa koşa yanımızdan ayrıldı. Güllaç derin bir nefes aldı. Ardından sakızı ağzına attı, o benim sakızımdı!

 

"Senin sakızının tadı daha güzel."

 

"Öyle mi?"

 

İster istemez gülümsedim. Bana döndü:

 

"Öyle olmasa neden böyle söyleyeyim?"

 

"Doğru."

 

Güllaç'la daha çok konuşmak istiyordum. Sonuçta bir aydır yüz yüze görüşemiyorduk. Asalbike'ye kütüphaneye gideceğimizi söylemiştim. Kütüphanede de konuşamazdık. En iyi yeri buldum sanırım.

 

"Güllaç, Piyano Odası'na gidelim mi?"

 

"Gidelim. Oranın orman manzarasını özlemiştim."

 

Nedenini bilmiyorum ama bizim okulda Piyano Odası özel konuların konuşulduğu bir yer olarak kullanılıyor. Yani birine sır verecekseniz Piyano Odası'nı tavsiye ederim. Piyano Odası'nın olduğu katta bir sessizlik hüküm sürer, kantinden daha sessiz olduğu söylenilebilir. Bugün az kişi vardı. Odanın önüne gelince kapıya yavaşça vurdum, ses çıkmadı. Açınca içeride kimsenin olmadığını gördüm. Güllaç'la birbirimize göz kırptık. O camın önüne giderken ben de iki sandalye aldım. Önce onunkini ardından kendiminkini koydum. Bana gülümsedi. Konuyu Dalya meselesi ile açmak istedim.

 

"Senin duyduklarını Aras'a anlattım. Dalya hakkında konuşmuştuk."

 

"Sıkıntı değil. Ben de Ahuşen'e anlattım."

 

Ensemi kaşıyıp"Sıra İldeniz'e geldi sanırım."dedim. Bir şey söylemedi, ormana bakarak ne düşündüğünü bir bilseydim...Yanlış konuyu seçtim belki. Konuşmaya hazırlandı. Ela gözlerini bana çevirdi.

 

"Bizim karşımızda yanmış bir ev var ya hani. Orayı kütüphane yapmayı düşünüyoruz."

 

Vahşetin yaşandığı ev. Bir an orayı modern tarzda döşenmiş bir kütüphane olarak hayal ettim. Sanırım Güllaç zihnimi okudu:

 

"Garip değil mi?"

 

"Anlamadım?"

 

"O evi kütüphaneye çevirmek. Sonuçta içinden çok ceset çıktı."

 

"En azından artık iyi bir amacı olacak."

 

Gülümseyip"Bu meselede yardıma ihtiyacımız olursa yardım eder misin?"dedi. Elini tuttum ve"Ederim. Aksini bekleme."dedim.

Aras'ın anlatımından...

Bugün okulda bir coşku vardı. Herkes birbirine tatilde yaptıklarını anlatıyordu. Benim konuşabileceğim kimse yoktu. Yanımda tek İldeniz vardı. Ama o da kafasını masaya koyup uyumuştu. Kantin uyumak için harika bir yer!Çözümü Twitter'da gezerek bulmuştum. Yine ilginç bir başlık ülke gündemindeydi. Asalbike önümden sinirli bir yüz ifadesiyle geçti ama beni fark etmedi. İnsanlar acaba onun hakkında Twitter'a ne yazmıştı?Sonuçta program sunuyordu. Hemen arama kısmına adını yazdım. Okuduklarımdan bazıları şuydu:

 

"Asalbike Giray'a ücretsiz sunuculuk eğitimi verebilirim!"

 

"Asalbike'ye ben TV karşısında dayanamayıp hemen kanalı değiştiriyorum. Peki Yıldırım Üniversitesi'nin öğrencileri nasıl dayanıyor?"

 

"Asalbike Giray, çok güzelsin ama boşsun."

 

"Hayatım Asalbike'nin sunuculuğu gibi."

 

Twitter'dan çıktım. Meğer bu kızı ne çok eleştiren varmış. Sağıma baktığımda bana sinsice sırıtan İldeniz'le göz göze geldim.

 

"Sen benim telefonuma mı bakıyordun?"

 

"İnsanlar ne acımasız ama değil mi?"

 

"19 yaşında fazla tecrübesi yok. Beğenilmemesi normal."

 

Bu cümleyi söyledikten sonra bize yaklaşan Ahuşen ve Dalya'yı gördüm. Ahuşen kırmızı palto giymişti, boynuna da krem rengi bir atkı dolamıştı. Dalya ise çiçek desenli kalın kumaştan bir elbise giymişti. Önce selamlaşmıştık ardından hal hatır sorduk. Tatilde güzel bir karar vermişler:Karşılarındaki küle dönmüş evi kütüphaneye çevirmek. Eğer site yönetimi kabul ederse o ev artık iyi bir amaçla kullanılacaktı. İldeniz"Kütüphane sadece site sakinleri için mi?"diye sordu. Dalya gözlerini devirdi:

 

"Hele bir kütüphane izni alalım, İldeniz. Site dışından biri giremese bile ben seni bir şekilde sokarım."

 

Ahuşen ile ikimiz kahkaha attık. Dalya bu sefer de bize göz devirdi, sanırım bu"Gerçekten buna mı güldünüz?"demekti. İldeniz"Dalya artık bir gülsen mi?"dedi. Bunun üzerine Dalya sahte bir kahkaha attı.

 

"Hahaha!Al,güldüm."

 

İldeniz buna tepki vermedi. Ahuşen ikisine yan yan baktıktan sonra bana dönüp"Aras, dersin Berna Hoca'yla mı?"dedi. Doğru!Bugün onunla dersimiz aynıydı. Umarım ders programım değişmez. Aklım ilk zamanlarımda Berna Hoca'nın dersinde yaşananlara gitti. Neyse şimdi gülünecek zaman değil, Ahuşen benden cevap bekliyordu.

 

"Evet, arka arkaya oturalım."

 

"Başka birinin de dersi aynı hocayla!"

 

Bunu kendi kendine söylemişti. Kimden bahsetmişti şimdi?Biraz üzerine gitmeliydim.

 

"Kimmiş o başka biri?"

 

Ahuşen'in yüzü kızardı. Yardım istercesine bir Dalya'ya bir de İldeniz'e baktı. İldeniz anlamadı ama Dalya anlamış olmalıydı:

 

"Kim olacak?Levent!"

 

Ahuşen'e bir rahatlama geldi. Neden Levent'in ismini söylemeye üşenmişti?Fazla uzun bir isimde değil. Ahuşen"Gelirken yol boyu ben sürdüm arabayı. Haliyle yorgun düştüm."dedi. Oysa o soruya kadar gayet iyiydi. Neyse!Dalya başını İldeniz'in omzuna koydu ve "Derslerin bitince beni Healthy Hastanesi'ne götürür müsün?Yılda bir kez sağlık kontrolü yaptırıyorum."dedi. İldeniz başta kuşkulanmış gibi ona baktı, ardından"Götürürüm."dedi. Gerçekten yıllık sağlık kontrolü için mi gittiği tartışılır, belki de doğrudur. Ahuşen bana"Sen inandın mı?der gibi baktı. Başımı olumsuz anlamda salladım. Dalya sorgulayan gözlerle bizi inceledi:

 

"Gözlerinizle ne konuşuyorsunuz öyle?"

 

Ahuşen sırıtarak"Berna Hoca ödev vermiş miydi diye sordum,vermemiş."dedi. İldeniz inanmamış gibiydi.

 

"Bunu neden sesli ifade etmediniz?"

 

"Sanane abi!Gözle anlaşmayı seviyoruz belki!"

 

İldeniz ağzımdan çıkanları duyunca ellerini kaldırdı:

 

"Tamam, tamam!Tatilde hep bizleydi, ondan bu kadar gergin."

 

Ahuşen'in bana hayranlıkla baktığını fark ettim. İlk defa böyle gördüğü için herhalde. Arkamdan bir ses geldi.

 

"Gözle iletişim ha?Vay vay!

 

Bu Baybars'tan başkası olamazdı, Doğay'la beraber yanımıza yaklaştı. Doğay'ın elindeki küçük bir poşette kavrulmuş fındıklar vardı. Doğru ya!Tatilde Giresun'a gitmişti. Sırayla herkes hasret giderdi. Oturduklarında Doğay elindeki poşeti bana uzattı. Alırken"Çok teşekkür ederim. Beni çok mutlu ettin."dedim. Tebessüm edip"Rica ederim, ne demek!"dedi. Dalya o sırada İldeniz'in saçıyla oynuyordu.

 

"Dalya, saçımı rahat bırak."

 

"Bir gün bu güzel saçın kıymetini anlayacaksın İldeniz."

 

Doğay'ın gülümsemesi kayboldu, kendi kendine"Bu da bir delil."dedi. Dalya'ya fırsat geçmişti. Sonuçta konuyu değiştirecekti. Doğay sen yandın!

 

"Anlamadım Doğay?"

 

Soruyu duyan Doğay yardım istercesine Baybars'a baktı ancak Baybars mavi gözlerini büyütmekten başka bir şey yapmadı. Yardım etmeliydim.

 

"Ben duydum. Doğay cebinden fındık çıkarıp Baybars'a uzattı. Baybars ona ayırmayınca"Bu da bir deli!"dedi."

 

Ahuşen az daha beni alkışlayacaktı. Doğay ve Baybars şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Bir dakika sonra Doğay yalanıma ortak oldu:

 

"Diyorum ben sana kendi ellerimle kırıp getiririm diye ama dinlemiyor. İşte deli şahsiyet!"

 

Baybars gülmemek için kendini zor tutuyordu:

 

"O kavrulmuş fındık kokusuna dayanamadım. Yazıklar olsun Doğay!"

 

Dalya olanlardan memnundu, İldeniz ise sinsi sinsi ona bakıyordu. Sanırım bu sırrı bizden önce çözecek.

 

Sırama oturdum, Ahuşen de arkama oturdu. Herkes birbiriyle konuşuyordu. Levent ve Güllaç hiç konuşmuyordu, Güllaç'ın ağzında sakız vardı. Sanki herkese göstermek istiyor gibi çiğniyordu. Neden acaba?Derken sınıfın kapısı ardına kadar açıldı. Asalbike sarı saçlarını düzelterek sınıfa giriş yaptı. Mutlu mutlu etrafa bakarken Ahuşen ile göz göze geldi, o an ikisi de beni şaşırttı. Birbirlerine iki ezeli düşman gibi bakıyorlardı. İki kızın savaşını izleyeceğimi sandım ama Asalbike bana döndü:

 

"Günaydın."

 

"Günaydın."

 

Ardından oturacak bir yer aradı. Hayda!Bu sefer Güllaç'ın yanında durdu, ona daha fazla kinli gibiydi. Derin bir nefes aldıktan sonra yüksek sesle"Tadı güzel miymiş?"diye sordu. Levent kaşlarını çattı. Ne oluyor burada?Güllaç ağzındaki sakızı göstererek"Güzelmiş!Bir daha alırsan yine isterim canım."diye cevap verdi. Asalbike yan yan Levent'e baktı.

 

"Gönül isterdi ki Levent de çiğnesin. Nereden bilebilirdim sakızı sevmediğini?"

 

"Olsun!Bana çiğnemek nasip oldu."

 

Levent'e döndüm. Sıkıntıyla etrafına bakıyordu. Aslında Levent sakızı severdi ama Güllaç birilerini kıskanmış sanırım. Diğerleri nefeslerini tutmuş Asalbike ve Güllaç'a bakıyordu. Hoca sınıfa girdi. Asalbike onun geldiğini bile fark etmedi, ayaktaydı.

 

"Asalbike bugün bize hangi konuyu anlatacaksın?"

 

Sınıfta kahkahalar havada uçuştu. Güllaç ağzından sakızı çıkardı. Asalbike kıpkırmızı bir yüzle hocaya döndü. Berna Hoca ciddiyetini koruyarak ona yaklaştı.

 

"Ayakta görünce tüm bildiklerini bize öğreteceğini sandım."

 

"Ho...Hocam!"

 

"Efendim Asalbike?"

 

Güllaç bıyık altından gülüyordu. Bu durum biraz Levent'in de hoşuna gitmişti. Asalbike'nin eli ayağına dolanmıştı. Berna Hoca nasıl bu kadar ciddi kalabildi?İlginç doğrusu. Asalbike ter dökmeye başlamıştı.

 

"Kızım geçsene yerine!"

 

Emri alan Asalbike hemen arkasındaki boş sıraya oturdu. Başını öne eğmişti. Berna hoca hiçbir şey demeden tahttanın önüne gitti. Sınıf artık sessizdi. Arkamdan Ahuşen'in"Oh!"sesi geldi. Demek Asalbike'yi o halde görünce rahatlamıştı. Şu ikisinin arasındaki bağlantıyı bir çözsem...Her neyse!Arkama yaslandım. Sınıftakiler ara sıra çaktırmadan Asalbike'ye bakıyordu. Hepsi o sakız yüzünden!Bugün Asalbike'nin farklı bir yüzünü tanımıştım. Karşısındakine kinini hemen belli eden ve gerektiğinde o kişiye sert çıkan biriydi. Bana karşı hep güler yüzlüydü ama neden sadece bana?Ondan hoşlanmadığımı anlamıyor muydu?Düşüncelerimden Berna Hoca'nın sesiyle ayrıldım:

 

"Bugün Manas Destanı konusunu işleyeceğiz. Öncesinde birinizi ödevlendirmek istiyorum."

 

Manas Destanı mı?Çok zor bir ödev olacak. Levent duvara iyice yaklaştı, Asalbike başını kaldırıp hocaya baktı. Hoca sırayla hepimizi inceledi. Uzun süre Ahuşen'e baktı, bu onu bayağı korkuttu. Hoca Ahuşen'in durumuna güldükten sonra Asalbike'ye döndü:

 

"Asalbike, seni seçtim."

 

Asalbike'nin bu cümle karşısında ağzı açık kaldı. Sakız çiğnemekten soğuduğunu söyleyebilirim ama kanıtlayamam. İnanamamış gibiydi.

 

"Ben mi hocam?"

 

"Sınıfta senden başka Asalbike var mı?"

 

"Yok hocam."

 

"Manas Destanı'nın hakkında detaylı bir araştırma yapmanı istiyorum. Ayın son gününe kadar e-posta adresimde istiyorum."

 

Mutsuz bir sesle"Tamam hocam."dedi. Asalbike'nin seçilmesi herkesi rahatlatmıştı. Açık açık söylemem gerekirse ben de rahatlamıştım.

 

Ahuşen'in anlatımından...

 

Camları açtım. Biz yokken ev havasız kalmıştı. Güllaç odasını temizlerken dinlemek için radyo açmıştı. Evin her tarafı toz içindeydi, haliyle bizde temizlik yapıyorduk. Dalya hastaneye gittiği için ikimiz temizliyorduk. Aras'ı resmettiğim tablo karşımdaydı. Bir gün bize geldiğinde ona hediye edecektim. Bugün beni Asalbike'ye kötü kötü bakarken görmüştü. Kafası karışmış gibiydi, benim bir suçum yoktu. Asalbike bana öyle bakmıştı. En azından sınıfa rezil olup beni mutlu etti diye düşündüm. Berna Hoca da az değil!Beni korkuttu ve Asalbike'ye ödev verdi, tesadüfen iki aday olarak bizi göstermiş olabilir. Aniden bana bir gülme geldi. Sesim ne kadar yüksek çıktıysa artık Güllaç odama geldi.

 

"Ne oluyor be?!"

 

"Asalbike'yi Manas Destanı'nı okurken hayal ettim."

 

Bu sefer de o gülmeye başladı. Bizi böyle biri görseydi deli olduğumuzu düşünürdü. Tam konuşacakken tekrar krize giriyorduk. Güllaç ilk konuşan oldu

 

"Onun yerine sen seçilseydim görürdüm seni!"

 

"Bana gelmiş katil gibi bakıyordu, iyi oldu."

 

Yatağıma oturdu, ben de yanına oturdum. Sırıtarak"Senin sakız meselenin de bu olayda payı var."dedim. Saçını kulağının arkasına atarken"Levent'le dost olmaya çalışıyordu. Onu engelledim, yine olsa yine yaparım!"dedi.

 

"Kıskanç şey!"

 

"Yaklaşmadan önce dinledim. Levent'e yakışıklı filan dedi."

 

Bu detayı bana ilk kez anlatıyordu. İki hafta önce Aras'la konuşurken Levent ve Asalbike'nin tartışmasına tanıklık etmiştim. Ya bir planı vardı ya da Levent'i övmek için demişti. Asalbike'yi Levent'ten hoşlanırken düşünemedim. Güllaç benim bir şey demememden sıkılmış gibiydi.

 

"Ahu!"

 

Düşündüklerime son noktayı o koydu. Bu konu hakkında düşüncelerimi ona söylemeyeceğim. Söylesem iyice panik olur. Bir şey söylemem gerekiyordu aksi halde susmayacaktı.

 

"Levent yakışıklı zaten"

 

"Ben tipsiz mi dedim?"

 

"Hayır, Asalbike gerçekleri söylemiş yani."

 

"Aras'a dese böyle karşılayacak mıydın?"

 

"Evet!"

 

Bana"Buna ne oldu böyle?"dercesine baktı. Aslında Aras'a öyle dese kıskanırdım. Ama biraz işte!

 

"Beni çok şaşırttın."

 

"Yakışıklıya yakışıklı denir."

 

Levent'le sevgili olsaydı yakışıklı dediğini duyar duymaz Asalbike'nin hayatını karartırdı. Herkesin gözü önünde değil elbette!Okulun ıssız bir yerinde yapardı. Tanık bırakmamak önemli.

 

"Orası öyle."

 

Bu sohbeti bir kahveyle taçlandırmak istedim. Sonuç olarak uzun bir tatilden sonra evimize dönmüştük. Dalya olsaydı daha iyi olurdu. Bu rutin kontrolü son aylarda daha çok yaptırıyordu. İldeniz'e yıllık kontrol demişti!

HAZİRAN

OLAY GÜNÜ SAAT 09:00

Gizemli Kişi'nin anlatımından...

Perdenin arasından odaya sızan aydınlık gözlerime vurmuştu. Yavaş yavaş gözlerimi açmıştım. Elimi yatağımın yanındaki komidine uzatıp telefonumdan saate bakmıştım. Saat 09:00'du. Eve bir sessizlik hakim olmuştu, bir gün önce ne kadar gürültülüydü oysa!Bir gün önce demişken...Sahi ben önceki gece ne yapmıştım?Yatağımda doğrulurken işlediğim suç aklıma yeni gelmişti. Ben birinin kafasına sopayla vurup bayıltmıştım!Aklıma gelir gelmez yataktan fırlamıştım.

 

"Olamaz!Umarım kamera yoktur!"

 

Ardından ağzımdan başka bir detay çıktı:

 

"Kütüphane!Umarım kamerası bozuktur. Lütfen bozuk olsun!"

 

Ben kütüphaneyi nasıl unutmuştum?Kamerada açık açık benim elimde sopayla ona yaklaştığım görülmüştü. Polisler kapıma gelirse ben durumu evdekilere nasıl açıklayacaktım?Bir anlık sinirle yaptım desem bana inanırlar mıydı?Aklımda sorular biriktikçe birikmişti. Kimsenin benden beklemeyeceği bir şey yapmıştım. Konuyu daha fazla düşünmemek için kıyafet dolabımı açmıştım. Tüm kıyafetlerime kısa bir göz attıktan sonra pembe bir bluz ve altına turuncu bir etek seçmiştim. Bugün havanın esintili olması bekleniyordu, çantama koymak için kırmızı şalımı seçmiştim.

 

"Millet şıklık görsün!"

 

Suçluluk duygusu geri dönmüştü. Okula ne yüzle gidecektim?Yaptığım şey bir duyulsa insan içine çıkamazdım. Bir kütüphanenin kamerasının bozuk olmasını isteyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Evdekilere yaptığımı anlatırsam tımarhaneye kapatılacağımı düşünmüştüm.

 

"Herkes benimle alay eder!"

 

Bu kötü düşüncelerimden ötürü yüzümü bile yıkayamamıştım. Odamın kapısını araladım, aralamaz olaydım.

 

"Şu oranlara bak!"

 

"Düşmüş biraz."

 

"Geçen hafta yine iyiydi. Bu hafta daha çok düştü."

 

"Olur öyle şeyler."

 

Alt katta benim hakkımda konuşuluyordu, düşen orandan anlamıştım. Büyük ihtimalle elinde tablo vardı. İyice dinlemeye karar vermiştim.

 

"Millete rezil oluyoruz."

 

"Daha yeni tecrübe ediyor, bu mu rezillik?"

 

"Koru koru!Ne kadar para kaybettiğimizden haberin var mı?"

 

"Beni tek kız ilgilendirir. Seni de!"

 

Sesini iyice yükseltti:

 

"Bunun bu işi beceremeyeceği belliydi!"

 

"Sakin ol!Duyacak!"

 

"Ne demek sakin olayım!Bu bir duyulsa dostlarımız bile alay ederler."

 

Onun için dostlarının söyleyeceği daha önemliydi demek!Benim duygularımı düşünen yoktu. Bir an odamı dağıtmak istemiştim, bunu yapmak yerine geri geri gidip arkamdaki tekli koltuğa oturmuştum. Bu işin sonunun tek dayanağımın elimden alınmasına kadar gideceğini biliyordum.

İldeniz'in anlatımından...

Dalya yan koltuğumda oturuyordu. Hiç sesini çıkarmadan camdan etrafı izliyordu, sanki benimle konuşmamak için çaba harcıyordu. Bu ani yıllık kontrol meselesinden şüphelenmiştim. Güllaç'ın arabası dururken benim arabamla gitmek istemişti. Ahuşen'in her fırsatta Dalya'ya şüpheli gözlerle bakması beni korkutmuştu, sanırım bilmediğim bir şeyler var.

 

"Dalya dilini mi yuttun?Hazır hastaneye gitmişken ona da bir baktır!"

 

Konuşsun diye söylediğim cümleye kahkahayla karşılık verdi. Yüzünü biraz güldürmeyi başarmıştım.

 

"Konuşacak bir konu söyler misin?"

 

"İstanbul'da ne yaptın mesela?"

 

"Ne olacak?!Yolum yine..."

 

Sustu. Ağzından bir şey kaçıracaktı. Telaşını benden saklamaya çalışıyordu, yüzüme şeytani bir gülüş yerleştirdim. Olabilecek en masum ses tonuyla"Yolun yine nereye düştü?"diye sordum. Saçlarıyla oynadı, düşünmek için vakit kazanmaya çalışıyordu. Yüz ifademi görmüş olmalıydı çünkü sessizliği kısa sürdü.

 

"Yolum yine arkadaşlarımın evine düştü. Hiç ayrı kalamıyoruz!"

 

Güzel yalan!Ses tonum artık alaycıydı:

 

"Bilmez miyim?Hiç ayrılamazsınız!"

 

"Bunu da bil bir zahmet!"

 

İç sesim"Gerçekleri konuş artık Dalya!"diye bağırıyordu. Aramızın bozulmaması için bir şey söylemiyordum. Bir konuşsam neler diyeceğim!

 

"Yıllık kontrol iyiymiş. Ben de mi yaptırsam?"

 

Yola bakarken onu yan gözle izliyordum. Ona bakmadığımı sanıp bana kızgın bakışlar yolladı. Bu"Bence seni döveyim. O bahaneyle hastaneye girersin. Sus yav sus!"demekti galiba. Hızla öfke yerini neşeye bıraktı:

 

"Randevular bugün doluydu. Ben de zor alabildim."

 

"Tüh!Başka bir zaman yaptırayım o zaman."

 

"Sizin evinize yakın bir özel hastane var. Orada da yaptırabilirsin."

 

Doğru söylüyordu. Evimize çok yakın özel bir hastane vardı. Konuşurken Healthy Hastanesi'nin önünde olduğumuzu fark ettim. Arabayı durdurup ona"Geldik."dedim.

 

"Çok teşekkür ederim. Beni bekleme, taksiyle dönerim."

 

Artık rahattı. Sonuçta benim sorularımdan kurtulmuştu. Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim:

 

"Rica ederim. Paran var mı?"

 

"Var."

 

"Tamamdır. Sonuçla ilgili beni de bilgilendirirsin. Görüşürüz!"

 

"Görüşürüz!"

 

Ardından hızla hastaneye girdi. Bina büyük bir alana yayılmıştı. Dış cephesi kırmızıydı. Çevresinde zincir marketlerin şubeleri, otobüs kartı doldurma yerleri ve lokantalar vardı. Telefonum çaldı, Güllaç arıyordu. Açtığımda sesi radyodan arabaya yayıldı:

 

"İldeniz, Dalya hastaneye girdi mi?"

 

"Az önce girdi. Bir şey mi diyecektin?"

 

Derin bir nefes aldı. Dalya'nın yanında olmamasına rahatlamıştı.

 

"Sana bir şey söyleyeceğim ancak bana bir söz vereceksin!"

 

"Ne hakkında?"

 

"Dalya'ya söylemeyeceksin ve Levent'e kızmayacaksın."

 

Dalya'ya şaşırmadım ama neden Levent'e kızmayacaktım?Neler oluyordu yine?

 

"Söz veriyorum!"

 

Bana Dalya'yı telefonla konuşurken yine gizlice dinlediğinde duyduklarını anlattı. Bunu Levent'e anlatmış ama o da Dalya'nın kulağına gitmesin diye bana anlatmamış. Duyduklarım karşısında ne diyeceğimi bilmiyordum. Hastanenin önünde hareketsiz bir halde arabamda oturuyordum. Bir yanım hastanenin içine girip oda oda Dalya'yı aramak isterken diğer yanım buna engel oluyordu. Üstüme bir hüzün çökmüştü. Dalya neyi istemiyordu?Bunun ölümle nasıl ilişkisi vardı?

 

"İldeniz!Levent'e kızacak mısın*"

 

Benim derdim onunkinin yanında daha büyüktü. Şuan düşüneceğim son şey oydu.

 

"Ona ben karar vereceğim."

 

"Ne?Hayır!"

 

"Görüşürüz!"

 

Ardından telefonu yüzünden kapattım. Güllaç hiç durur mu?Mesaj attı:

 

"Kapatmasaydın Dalya'nın bu kontrole yıllık gitmediğini söyleyecektim."

 

Şüphelenmem boşa değilmiş. Bu bilgi karşısında sanırım bir özür dilemeliydim. Cevap yazdım:

 

"Ne?Kusura bakma kafam çok karışık, ondan kapattım."

 

"Sıkıntı değil."

 

Dalya en azından yanımda değildi. Yoksa çok fena üstüne giderdim. Bu sırrın ölmeyle ne alakası vardı?

 

Anahtarı cebime koydum. Aras salonda yalnızdı. Kucağına bilgisayarını koymuştu, ödevini yapıyordu. Bir elini çerez tabağına daldırırken"Hoş geldin!"dedi. Titreyen sesimle"Hoş buldum!"dedi. Sesimdeki hüznü fark etmiş olmalıydı çünkü hızla bana dönmüştü. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

 

"İldeniz, sen iyi misin?"

 

"İyiyim, sadece sesim biraz kötü çıktı. Dün geceden beri soğuk su içiyorum ondandır."

 

İnanmıştı. Aras'ı kandırdıysam Dalya'yı da kandırabilirdim. Sahte gülümsememe nasıl inanırlar anlamıyorum.

 

"Levent nerede?"

 

"Odasında."

 

"Tamam. Ben bir bakayım şuna."

 

Levent'in odasının kapısını açtım. Yatağında uzanmış telefonuna bakıyordu. Ben girince doğruldu. Yüz ifademi fark edince şaşırdı, Güllaç haber vermemiş olmalıydı. Bir şey söylemeden yanına oturdum. Yüzüne bakmadım çünkü baksaydım gözyaşımı görecekti.

 

"Neden söylemedin?"

 

Önce anlamadı. Sesimin titrediğini duyunca bana biraz daha yaklaştı. Dalya meselesini olduğunu anlamıştı.

 

"Aras biliyor muydu?"

 

"Evet. Dalya'ya kızmanı istemedik. Aras'ı yanıma alıp sana söyleyecektim."

 

Alaycı bir gülümsemeyle"Kimin söylediğini sormayacak mısın?"diye sordum. Bir süre bir cevap vermedi ama sonra kim olduğunu tahmin etmişti.

 

"Güllaç."

 

"Doğru!Sana kızmamam için o söyledi."

 

"Peki bana kızdın mı?

 

Sorusuna kahkaha atarak ona döndüm. Bir damla gözyaşı yanağımdan aşağı süzülüyordu. Kendimi artık tutamıyordum. Durumumdan Levent de etkilenmişti, gözlerinde hüzün vardı. Bana bir şey söylemeye korkuyordu. Ona kızgın olduğumu sanıyordu, haklıydı ama fazla kızmamıştım. Benim iyiliğim için söylememeyi tercih etmişti.

 

"Kızmadım!"

 

Beni kendine çekti. O sırada Aras hızla odaya daldı. Soran gözlerle Levent'e baktı. Levent'in başını olumsuz anlamda salladığını gördüm. Aras sakin sakin yanıma yaklaştı:

 

"Sen mi söyledin Levent?"

 

"Hayır!Destekçisi söyledi."

 

Aras kaşlarını çatıp Levent'e"Destekçin kim ya?"diye sordu. Levent yüksek sesle"Bir düşün!Önemli bir konu var şurada!"cevabını verdi. Kendi kendime"Kızmadım size!"dedim. Gittikçe hüznüm artıyordu. Tüm birikimim dışarı çıkıyordu. Aras bana peçete getirmeye gidince Levent'e"Sakın bu kızı sevmeyi bırakma. Söz ver bana!"dedim.

 

"Söz kanka söz!

Acilen buraya gif koymayı öğrenmeliyim çünkü bu fotoğrafı giften elde ettim. Bilen varsa yazsın lütfen🙏Nasılsınız?Bölüm güzel miydi?Anladığınız olay günü Gizemli Kişi'nin yaşadıklarını saat saat anlatacağım. İldeniz'in Levent'le arasını bozacağımı sanan oldu mu?

Loading...
0%