Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Göz Önünde Çekilen Acı

@alpellal

Aras'ın anlatımından...

​​​​3 gün sonra...

Her insanın hayatında karanlık bir dönem vardır. Bu dönemler bazen çok uzun sürer. İnsanlar o dönemden çıkmak için var gücüyle çırpınır. Bazıları bu yolda pes eder ama pes etmeyen bazıları başarır. Bu karanlık dönemden kaçmak isteyenlerin karşısına iyi insanlar çıkarsa o kaçış insana zevk verir. Yaşı kaç olursa olsun herkesin kaçmak istediği bir şey vardır. Zorbalıklardan kaçmayı başaranlar şanslıdır bence!Ben kaçmıştım ama bu okulda beni şaşırtan şeyler olmuştu. Silahlı bir adam okulumuzda beni ve arkadaşlarımı rehine almıştı. İki kişiyi de yaralamıştı. Normalde bu okula gelirken hiç böyle hayal etmemiştim. Okulun hayatıma kattığı birini çok seviyordum:Ahuşen. Kahverengi ve genel olarak kıvırcık yaptığı saçlarıyla insanın aklına yer ediyordu. Yine kahverengi olan küçük gözlerindeki parlaklık hoşuma gidiyordu.

 

"Aras!"

 

Levent'in sesini duyunca kafamı telefonumdan kaldırdım. Gözlerinde bir yorgunluk vardı. Normalden daha az yemek yemeye başlamıştı, geceleri ise fazla uyuyamıyordu. İldeniz bana Güllaç'ın dediklerini anlatmasaydı hiç anlam veremeyecektim. O kızın bir şeyleri anladığından şüpheleniyordum. Levent onun yüzünden mutsuz mutsuz dolaşıyordu. Ahuşen'e çaktırmadan onunla konuşmalıydım:

 

"Efendim!"

 

"Ahuşen'le mesajlaşıyorduk, bu akşam onlara gideceğimizi hatırlatmamı istedi."

 

"Bana neden hatırlatmadı?"

 

"Yedek alarm olarak beni seçmiş işte!"

 

Kurduğu cümleye kahkaha attım, o da zor gülümsedi. Onun ayakta olduğu aklıma gelince kaşlarımı çattım:

 

"Hastaneden yeni çıktın. Gidip yatsana!"

 

Derin bir nefes aldı. Kendi kendine"Sen kurtuldun ama ben kurtulamadım."dediğini duydum. Ardından arkasına dönüp gitmeye kalkıştı. Bağırdım:

 

"Duydum!Bilmeden laf soktu diye bu kadar umutsuz olma!"

 

Usul usul başını bana çevirdi. Gözlerinde kaçmaya hazırlanan bir hüzün vardı. Tek kaşımı kaldırıp"Biliyor da olabilir."dedim.

 

"Bilse bana açık açık söylerdi."

 

"Sen öyle san!"

 

Kaşlarını çatma sırası ondaydı. Bana karşı ilk defa sinirli olabilirdi. Bana yaklaşırken ciddiyetini korudu. O sırada İldeniz de salona girmişti. Neler olduğunu anlamaya çalıştığı yüz ifadesinden belliydi. Levent ise ikimizi de şaşırtıp yanıma oturdu.

 

"Tolga her kim ise ondan nefret ediyorum!"

 

İldeniz güldüğünü saklamak için elini ağzına götürdü. Levent'in sırtını sıvazlarken sordum:

 

"Tolga'nın ne suçu var?"

 

"Sevdiği bir arkadaşı ona aşık olsaydı onun ne yapacağını sordu ama sonra kızı dışarı yolladı!"

 

Daha önce İldeniz anlattığında bu hiç dikkatimi çekmemişti. Tolga bir şeyi anlamış olmalıydı. Çok önemli bir şeyi!Bu soruyu sorup Güllaç'ı dışarı yollaması hiç normal değildi.

 

"Kanka niye sustun?"

 

Sorduğu soru beni düşüncelerimden ayırdı. Ona düşüncelerimi söylersem panik yapabilirdi. Onun için konuyu hiç açmamalıydım:

 

"Dalmışım. Ne diyordun?"

 

"Tolga konunun en önemli yerinde kızı dışarı gönderdi."

 

"Denk gelmiştir!"

 

"Bu denk gelmeler sıktı artık!"

 

Söylediği cümle onun da bir şeylerden şüphelenmeye başladığına işaret ediyordu. İldeniz de yanımıza yaklaştı:

 

"Sıktıysa bir adım at o zaman!"

 

Levent başını ellerinin arasına aldı. Aylardır böyle çaresiz olduğunu Güllaç'la konuşmam şart olmuştu. İldeniz elini Levent'in omzuna koydu:

 

"Zorlanmaya başladığını görüyorum. Asıl açıklamayı biraz daha ertelersen duyunca sana çok kızacak."

 

"Kızgın hallerini biliyorum. Ondan söyleyemiyorum!"

 

"Kurşunun önüne atlamaktan korkmadın, bundan mı korkuyorsun?"

 

"İkisi bir mi?"

 

"İkisi de aynı kişi için!Biri çok korkunç ama diğeri insanı daha az korkutur."

 

Levent'in saçlarını elimle karıştırdım. Yüzünü bana çevirdiğinde yüzünün renginin solduğunu fark ettim. Hastanedeyken bile daha sağlıklı görünüyordu. Ayağa kalktım:

 

"Ben biraz çarşıda dolaşmaya gidiyorum. Akşam elimiz boş gitmeyelim ama değil mi?"

 

İldeniz mavi gözlerini kısıp"Hiç olur mu?Güzel bir şey al!"dedi. Sesindeki alaycı tondan bir şeyler karıştıracağımı tahmin ettiğini anladım. Levent yüzünü bana çevirmeden"Hani benim aldığım çikolata vardı ya, ondan da al."dedi.

 

"Tamam kanka!"

 

Askılıktan montumu alıp dışarı çıktım. Mart ayının başlarındaydık. Hava biraz esiyordu ama yine de güzeldi. Arabama binince Ahuşen'i aradım. Telefonu hemen açtım:

 

"Aras!Ne oldu, canım?"

 

"Canım"dediğini duyunca yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Konuyu hemen Güllaç'a getirmemeye karar verdim:

 

"İyiyim, canım!Sesini duymak istedim."

 

"Akşam zaten bize gelecektin."

 

"Sesini duymak için akşamı beklemek istemedim."

 

Gerçekten öyleydi. Okulun olmadığı bir gün olduğu için yüzünü görememiştim ve sesini yeni duyabiliyordum. Aylardır istediğim şey olmuştu, Ahuşen'le sevgiliydik. Artık ona duygularımı rahat rahat ifade edebiliyordum. Sesindeki sevinci hissettim:

 

"Yaa!Ne yapıyorsun?"

 

"İyiyim, çarşıya gidiyorum. Sen?"

 

"Evi temizliyoruz."

 

"Üçünüz mü?"

 

"Güllaç markete filan gidecek. Dalya ve ben bu işi üstlendik."

 

İstediğim cevabı almıştım. Güllaç bugün evden çıkacaktı ve benim onu yakalamam gerekiyordu. Dudakları zaferin verdiği etkiyle kıvrıldı.

 

"Bir isteğin olursa bana haber ver, tamam mı?"

 

"Gerek yok."

 

"Ne demek gerek yok?Ben senin sevgilinim, Ahuşen. Gecenin bir vakti bile olsa her ihtiyacında yanında olurum. Anlaştık mı?"

 

"Anlaştık!"

 

Sesine mutluluğunu fazla yansıtmasa bile gülen yüzü gözümün önüne gelmişti. Akşam onu görebileceğim aklıma gelince içimi bir neşe kapladı. Sohbeti kısa kesmem gerektiği aklıma gelince toparlandım:

 

"Ben şimdi araba kullanacağım, akşama görüşürüz sevgilim!"

 

"Görüşürüz!"

 

Telefonu kapattıktan sonra hemen mesaj yerine girip Güllaç'ı seçtim:

 

"Mesaj attığımı Ahu'ya söyleme. Seninle konuşmam gerekiyor."

 

Cevap gelmesini bekledim. Beş dakika sonra telefonum titredi.

 

"Ne hakkında?"

 

"Buluşunca söylesem?"

 

"Tamam. Gideceğim marketin orada bir park var, konumunu atacağım."

 

"Bekliyorum kanka."

 

Arabadan indim. Onun arabasının yanına park etmiştim. Sıra sıra bankların ve kamelyaların olduğu bir parktı. Rengarenk çiçekler etrafımı kuşatmıştı. Etrafımda Güllaç'ı göremediğim için adımlarımı hızlandırdım. Banklarda oturan herkesin tüm yüzünü sırayla incelemeyle başladım. Bazı insanlar bana bön bön baktığı için kafamı önüme çevirmek zorunda kalıyordum. Kendi kendime"Nerede bu kız?"diye sordum. Parkın sonuna doğru ilerlemeye karar verdim. Spor aletlerine kadar gittim. O an onun bir bankta oturmuş dalgın bir şekilde önüne baktığını gördüm. Yanına yaklaşırken sesimi çıkarmadım. Yanına oturduğumu fark etmemişti:

 

"Neden böyle dertlisin?"

 

Bal rengi gözlerini bana çevirdi. Gözlerinin içinde bir karamsarlık vardı. Durumu Levent'ten farklı değildi. Gözlerinin içinde karamsar bir ifade vardı. Sanki aslında bildiği şeyleri bilmiyormuş gibi yapmaya çalışıyordu. Saçlarını eliyle düzeltip soruma hemen cevap verdi:

 

"Önemli bir şey değil. Sen ne söyleyecektin?"

 

"Senin ne işler çevirdiğini soracaktım!"

 

Bakışları ciddileşti. Bana"Bu seni ilgilendirmez!"der gibi bakıyordu. Yüzüme alaycı bir ifade yerleştirdim:

 

"Bir şeylerden şüpheleniyorsun değil mi?"

 

"Aras, sen şaka mı yapıyorsun?"

 

Anladığı halde anlamamış gibi yapıyordu. Ela gözlerinin içinde şimdide endişenin izlerini görüyordum. Kahkaha atıp sırtımı arkaya yasladım. Normalde şaka yaptığımı söyler ve konuyu değiştirirdim. Hep öyle yapacak değildim ya!

 

"Şaka mı?Hastanede olanları duydum!"

 

"Ne olmuş hastanede?Seni anlayamıyorum!"

 

"Yalan söyleme!Bari bu sefer söyleme!"

 

Öfkelendiğimi hissetmiştim. Sesim çok yüksek çıkmıştı. Güllaç'ın da dikkatini bunun çektiğini anladım çünkü benden biraz uzaklaşmıştı. Derin bir nefes aldım:

 

"Pardon!İstemeden oldu. Çok özür dilerim!"

 

"Sıkıntı değil. Asıl"Bari bu sefer yalan söyleme!"kısmına kızdım. Madem farkındaydınız beni neden uğraştırıyorsunuz?!"

 

Elimi alnıma koyarak"Ya sabır!Atar yapma diye!"dedim. Güllaç yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirdi. Eyvah!Konuyu bana unutturmaya çalışıyordu. Bu sefer olmaz!

 

"Tolga şahsiyeti desem?"

 

"Canım dostum!Çok iyi biridir, tanısan seversin. Beni de çok sever!Sırlarımı iyi tutuyor."

 

"Anladığım kadarıyla bir sırrını yeni öğrendi. Ben sana Tolga'yı anlat mı dedim?!"

 

Dudaklarını ısırdı. Sinsice gülümseme sırası bana geçmişti. Başımı ona doğru eğdim:

 

"Levent anlamamış ama ben anladım. Sen orada bir mesaj verdin değil mi?"

 

"Dalya bir şey söylemedi değil mi?"

 

Soruma soruyla karşılık vermişti. Olayın Dalya kısmının önemini hiç anlamamıştım. İldeniz onun Dalya'ya bir göz hareketi yaptığını görmüş ama anlamamış. Dalya sesli tepki vereceği zamanda Güllaç onu susturmuş. Dalya konuşursa parçalar tamamen birleşecekti ama kesin konuşmazdı.

 

"Ben sana soru soruyorum ama sen cevap vermek yerine aynı şekilde karşılık veriyorsun. Hayır, söylemedi."

 

"Doğay'ın yöntemini uyguladım."

 

Şimdi de olaya Doğay'ı olaya sokuyordu. Doğay konuşma sırasında orada bile değilmiş. Kızı o gün okul binasında görmüştüm. Elimi çeneme koydum.

 

"Doğay'ın yöntemi neydi?"

 

"Delil toplamak."

 

Meğersem Doğay'ın bu olayla hiç ilgisi yokmuş. Güllaç'ın topladığı delillerin ne olduğunu merak etsem bile önce Levent'e neden laf soktuğunu anlamam gerekiyordu. Bunu anlamam sanırım biraz zor olacaktı. Şansımı denemeye karar verdim:

 

"Topladığın deliller ne?"

 

"Bana en büyük delili sen verdin Aras."

 

Gözlerim büyüdü. Şoktan söylediği cümleye karşılık veremiyordum.

(Aras Reis hep ciddi bakışlarını yansıtacak değil ya😂-Yazar Efendi)

Ben...Ben ona nasıl bir delil vermiştim?Levent öğrenirse bana çok kızardı. Yutkunup"Ne zaman?"diye sordum.

 

"Okula geldiğin ilk günü hatırlıyor musun?"

 

"Evet."

 

"Sen bir şaka yapmıştın, yani ben öyle sanmıştım. Ben de sinirlenip Levent'in kafasından aşağı su dökmüştüm. Peki o şakayı hatırlıyor musun?"

 

Zihnimde geçmişe yolculuk ettim. Sırayla o gün yaşadıklarım gözümün önünden geçmeye başladı. Onlarla konuştuğumda söylediklerimi hatırlamaya çalıştım. Stres yaptığım için yüzümden ter akıyordu. Kalbimin atışı hızlanmıştı. Birden aklımdan şu cümle geçti:

 

"Levent'le sevgiliymişsiniz, oradan biliyorum."

 

Hayır...Hayır, bunu yapmış olamam!Levent'in itiraf etmeye korktuğu şeyi Güllaç benim yüzümden anlamıştı. Kendime çok kızgındım. Ellerimi yumruk yapıp başıma vurdum. Güllaç devam etti:

 

"Levent uyanmadan önce bana"Yen..."dedin ama devamını getiremedin. İldeniz seni neredeyse öldürecekti. O gün Levent'in benim hayatımı kurtarması üzerine oluşan şüphenin üstüne senin pot kırman da eklendi."

 

Kendi kendime"Levent bana çok kızacak!"diye mırıldandım. Onunla dostluğumun bozulmasını istemiyordum. Güllaç'ın söylediklerine uyduracak bahane bulamıyordum. Gözlerimi tekrar ona çevirdim:

 

"Bunu ona söylemesen olur mu?"

 

"Bir şartım var!"

 

"Ne istersen!"

 

"Ben Levent'e laf soktuktan sonra sen beni savunacaksın. O, bu anlamda dememiştir diye."

 

Dudaklarımı ısırıp"Bunu yapmam!Levent'e bunu yapamam!"dedim. Gözlerini devirerek"Ahuşen'e bu sohbetimizi anlatmamı ister misin?"diye sordu. Allah Levent'e şimdiden sabır versin!Bir karar vermem gerekiyordu. İşin ucunda Levent ve Ahuşen vardı. Biri sevgilim, biri arkadaşım...

 

"Tamam, kabul ediyorum."

 

"Ha şöyle!"

 

"Sen dışarı çıktıktan sonra Tolga'ya ne dedin?"

 

Bu soruyu hiç beklemiyor gibiydi. Gözlerini karşımızda ip atlayan kızlara çevirdi. Cevap vermekten kaçmaya çalıştığını anladım. Tolga'ya ne söylemiş ise söylediği şeyin önemli olduğu kesindi. Öksürdü:

 

"Bu seni ilgilendirmez. Ben gidiyorum, görüşürüz!"

 

"Görüşürüz!"

 

İçimdeki öfke kendini tekrar gösterdi. Aklımdakilerin soruların bazılarından kurtulurken yerine yenisi geliyordu. Levent ona açıldığında onun vereceği tepkiyi öğrenememiştim. Onun yüzünden en yakın arkadaşım aşk acısı çekerken ben her şeyi bildiğim halde bilmemezlikten gelmek zorundaydım. Güllaç yanımdan uzaklaşırken adımlarını hızlı atıyordu. Akşam Levent'e nasıl davranacağını merak ediyorum. Elimi bankın tahtasına vurdum:

 

"Böyle ikilemde kalırsın işte Aras Efendi!"

Ahuşen'in anlatımından...

Bahçedeki çiçekleri suluyordum. Her gün sulardım, açtıklarında çok güzel gözükeceklerdi. Normalde çiçek sularken bu kadar mutlu olmazdım ama Aras'la sevgili olduğumuz için son günlerde daha mutluydum. Birbirimizi sadece bir gün görmesek bile özlüyorduk. Aradan birkaç gün geçse bile Aras'ın benimle konuşurken daha rahat olduğunu fark etmiştim. Önceden bana duygularını söyleyemediği için hep benimle konuşurken ne söyleyeceğini bilemiyordu. Yani ben bunu yeni anladım. Evde ise durumlar garipti. Güllaç, bana ve Dalya'ya kıskançlıkla bakıyordu. Dalya ise her seferinde ona"Levent'le Tolga'yı karşı karşıya getiririm."diye tehdit savuruyordu. Tolga ve Levent olayını bana anlatmadıkları için bilmiyordum. Güllaç ise ikisinin ismini aynı cümle içinde duyunca sinirleniyordu. Bilmediğim bir şeyler olduğu kesindi. Çiçek sulamayı bitirince mutfağa girdim. Kızlar beni fark etmemişti:

 

"Aras'ın aşkından bahsederken gözlerinle Levent'i işaret ettin. Çocuğun aşkından emin olman için vurulması mı gerekiyordu?"

 

"Ben delil toplayarak o sonuca ulaştım. Levent itiraf etmedikçe sinirleniyorum."

 

Elimi ağzıma götürdüm. Güllaç demek Levent'in ona aşık olduğundan emindi ve ben bunu Dalya'yla ikisi börek yaparken duyuyordum. İkisinin yanına iyice yaklaştım. Beni fark ettiklerinde bir tepki vermediler. Elimi tezgaha koydum:

 

"Oktay bizi rehine almasaydı Levent sana itiraf edecekti."

 

Güllaç'ın yüzü düştü. Dalya ona acıyan gözlerle baktı. Mutfağa o an mutsuzluk çöktü. Kimse gülümsemiyordu, sanki acı bir haber alınmış gibiydi. Oysa kimseye bir şey olmamıştı. Güllaç sinirle ıspanağı doğramaya başladı:

 

"O herif yüzünden başıma çok kötü şeyler geldi!"

 

"Sakin ol!"

 

"Nasıl sakin olayım Ahu?"

 

O, bıçağı indirdikçe ıspanak parçaları ahşap doğrama tahtasında yer değiştiriyordu. Oktay'a ve Levent'e olan sinirini masum ıspanaktan çıkarıyordu. Dalya yan yan ona bakıp"Kızım bir dur!Yoksa bu sefer beceriksizliğinden ötürü değil ama sinirinden ötürü böreği berbat edeceksin."dedi. Ben de sesimi yumuşatarak"Hem Levent istedi bu böreği. Gelecekteki sevgilin üzülsün mü yani?"diye sordum.

 

"Çocuk bana açılmaya korkuyor ama sen onun gelecekte sevgilim olacağını iddia ediyorsun. Kurşunun önüne atlayan insan nasıl aşkını itiraf edemez?!"

 

"Tolga'yı kıskandığını bilmiyor musun?"

 

Soran gözlerle Dalya'ya döndüm. Tolga ve Levent'in olayını öğrenme zamanım gelmişti. Güllaç ise Dalya'ya"Sus ya!"dercesine bakıyordu. Yemek masasının önündeki sandalyeye oturdum:

 

"Dalya, bana hemen olanları anlattı. İtiraz istemiyorum!"

 

"Anlatayım, beraber başına kakarız!"

 

Güllaç bunu duyunca kaşlarını çattı. Dalya ise onu hiç umursamadan olanları bana tüm detayıyla anlattı. Bitirdiğinde"Levent'i çok fena üzmüşsün Güllaç."dedim.

 

"Odaya geri döndüğümde elinde ıslak peçete vardı. Ağladığını düşünüp delil saydım. Amacım delil elde etmekti zaten!"

 

"Hay ben senin deliline..."

 

Dalya cümlesini yarıda kesti. Devamının ne olacağı şüpheliydi. Onun bu tepkisi beni ve Güllaç'ı çok şaşırtmıştı. Dalya ise yüzüne bir gülümseme yerleştirip önündeki malzemelerle ilgilenmeye devam etti.

 

"İldeniz elimin lezzetini görsün. İnsanın onu övecek bir sevgilisinin olması ne güzel değil mi Ahu?"

 

Şeytani bir gülümsemeyle"Aynen öyle!"dedim. Güllaç elindeki bıçağı bize doğrultarak"Tahminen ne zaman bana hava atmayı bırakırsınız?"diye sordu. Dalya yeşil gözlerini kısıp"Seni Levent'e kavuşturunca!"dedi.

 

Odamdaki camdan dışarıyı izliyordum. Kulaklığımdan gelen şarkı sesi bana sokağın sessizliğini fazla hissettirmiyordu. Gözlerimi karşıdaki kütüphane olacak yanmış eve çevirdim. Evet, site yönetimi ve komşular bizim fikrimizi çok beğenmişti. Bugün dış cephesinin tadilatına başlanmıştı. Renk olarak ortak bir kararla maviyi seçmiştik. Hatta yönetimin tanıdığı hayırsever insanlar da destek olacaklarını söylemişlerdi. Evimizin karşısında bir kütüphanenin olacak olması üçümüzü de sevindirmişti. Hatta Aras, İldeniz ve Levent de sevincimize ortak olmuştu. İçimden"Aras gibi bir sevgilim olduğu için çok şanslıyım."diye geçirdim. Dışarıdan bakan biri onun ciddi bir kişiliğe sahip olduğunu düşünebilirdi ama içinin güzellliğini görünce o düşüncesi uçup giderdi. Levent'ten duyduğuma göre çok iyi bir niyetli olduğu için yaşadığı yerde zorbalığa uğramış. Kim benim sevgilime zorbalık yapmış ise ona bedelini ödetmeliydim ama Aras kesin bana kızardı. Bu düşüncelerimden beni sıyıran şey bana yaklaşan parfüm kokusu oldu. Ardından yanağımda bir öpücük hissettim:

 

"Ben geldim sevgilim."

 

Önüme döndüğümde Aras'la göz göze geldim. Sırıtarak kulağımdaki kulaklığı çıkarttı. Ben de yüzüme bir gülümseme yerleştirdim:

 

"Hoş geldin!

 

"Hoş buldum!"

 

Gözlerinin içinde bir karamsarlık var gibiydi. Benim mutsuz olmamam için onu saklamaya çalıştığını hissettim. Elimi omuzlarına koyup"Sen benden bir şey mi saklıyorsun?"diye sordum.

 

"O kadar mı belli ettim?"

 

"Saklayamıyorsun."

 

Kıvırcık saçlarımı eliyle düzeltirken"Sana yalan söylemek istemiyorum Ahuşen."dedi. Eee yalan söyleme o zaman!İlişkimizin başında hemen atar yapamazdım. Sonuçta bana karşı dürüst olmak istiyordu ve bu çok güzel bir şeydi. Derin bir nefes alıp tek kaşımı havaya kaldırdım:

 

"Sakladığın daha doğrusu saklayamadığın şeyi hemen anlatmanı istiyorum!"

 

"Güllaç'ın haberi olmayacaksa anlatırım."

 

Bu çocuk beni şaşırtmadan duramıyordu. Odamın kapısına baktım, kapalıydı. Aras bana beklentili beklentili bakıyordu. Güllaç'ın bilmemesi gereken ne anlatacaktı?Elime fırsat geçmişken öğrenmeliydim.

 

"Olmayacak."

 

Çalışma masamın önündeki sandalyeyi işaret edip"Oturur musun?"diye sordu. Cevap vermeden dediğini yaptım. Yatağımın üstüne oturdu. Yenilmiş bir insan gibi yüzünü yere çevirirken"Aklım çok karışık. Sana anlatabileceğimi düşündüm."dedi. Ardından gün içinde başından geçenleri anlattı. Bitirdiğinde şaşkınlıkla hüzün arasında bir yerdeydim. Levent'e üzülmüştüm ama Güllaç'a da biraz hak veriyordum. Şaşırdığım şey onun öğrendiği halde Levent'e çaktırmamasıydı. Ne yalan söyleyeyim, kaç yıllık arkadaşım olduğu halde Levent itiraf ettiğinde onun vereceği tepkiyi tahmin edemiyordum.

 

"Sana telefonda yalan söylediğim için kızdın mı?"

 

Aras'ın yüzünün kızardığını o konuşana kadar fark etmemiştim. Belki garip gelebilir ama ona gram kızmamıştım. Yüzüme samimi bir gülümseme yerleştirip"Kızmadım ama bir daha yalan söylersen çok fena kızarım."dedim. Sanki baştan beri o cümleyi kurmamı bekliyormuş gibi bir tepki verdi:

 

"Oh!İlişkimizin daha başındayken bana kızmandan korkuyordum."

 

"Rahatlaman için daha çok erken. Levent'i ve onu alt katta bıraktın!"

 

Gözlerimi korkudan büyüttüm. Aras demek istediği tam anlamamış gibiydi. Birkaç saniye sonra gözlerini kıstı. Onun da panik yaptığını mimiklerinden anladım. Hemen ayağa fırladı.

 

"Eyvah!Çocuğa yine can acıtıcı laflar sokacak. Derhal aşağıya inmeliyiz!"

 

Levent'in anlatımından...

 

Bazen neşeli insanların olması gereken yerlerde neşeden yoksun insanlar olur. Normalde gülecek çok sebebi olan insanlar bugün benim karşımda zar zor gülümsüyordu. Büyük bir umutla Güllaç'a baktım. Hayır...Hayır, olamaz!O da mutsuzdu. Geldiğimden beri gözlerimin içine bakmamasından anlamalıydım. Sesinde bile yapmacık bir samimiyet vardı. Benimle arasının iyi olduğunu bilmeseydim bana kızgın olduğunu düşünecektim. Elimdeki çatalı beyaz tabağın içine koydum. Böreğin kokusu karnımı iyice acıktırmıştı. Kıtır kıtır olan üst katmana çatalımı batırırken Güllaç'a döndüm:

 

"Teşekkür ederim kızlar."

 

Dalya gülümseyerek"Rica ederim!"dedi. Güllaç ise duygusuz bir sesle"Rica ederim."dedi. Sinirlendiğimi hissettim. Benim bir suçum olmadığı halde bu kız neden bana soğuk davranıyordu?Avazım çıktığı kadar"Ölseydim daha mı mutlu olacaktın?"diye bağırmak istiyordum. Öyle deseydim ölüm konusunu açtığım için bana kızardı. Ağzıma börekten biraz daha attım:

 

"Sohbeti"hoş"olanın elinin lezzeti de hoş olur. Değil mi İldeniz?"

 

Yanımdaki Aras bana ağzı açık bir şekilde döndü. Vurguladığım kelimeden ötürü Dalya ve Ahuşen, Güllaç'a bakıyordu. İldeniz ise tek kaşını kaldırarak bana gülümsedi. Alnındaki çizgiler belli olmuştu.

"İşte onun için senin yemeklerini yerken en yakın hastane nerede diye bakıyorum. Çok şükür yemek konusunda şu sıralar kendini geliştirdin. Dalya'ya bakın bir!"

 

İldeniz'i oracıkta dövebilirdim. Sevdiğim kişinin önünde bana laf sokmuştu. Güllaç'ın sinsi sinsi sırıttığını fark ettim, dudaklarımı ısırıp Dalya'ya baktım. Önündeki tabakta börek yerine bol yeşillikli salata vardı. Dalya şaşkınlık dolu bir sesle"Diyette olamaz mıyım?"diye sordu. Gözlerimi devirdim:

 

"Bu zayıflıkla hiç inandırıcı değilsin."

 

Dalya bana karşılık vermek için ağzını açtı ama Güllaç'ın çalan telefonu onu engelledi. Güllaç sırıtarak"Tolga arıyor. Sesi dışarı vereyim."dedi. Yok artık!Bugün bana hiç samimi davranmayıp Tolga arayınca gülümsemek ne demek?!Kaşlarımı çattım. Elimdeki çatalı sıktığım için elim terlemişti. Aras'ın yutkunduğunu fark ettim. Ona ne oluyordu?Aklımdaki sorular beni çıldırtmak üzereydi.

 

"Gül!"

 

"Tolga!Nasılsın?"

 

"İyiyim. Sen nasılsın?"

 

"Ben de iyiyim. Neden aradın?"

 

Sesini duyar duymaz sinirim daha da arttı. Güllaç'ın sorduğu soruya içimden"Levent Bey'i sinir edeyim demiş işte!"cevabını verdim. Tolga'yla yüz yüze görüşseydik kendimi tutabilir miydim bilmiyorum.

 

"Senin gözlerin elaydı değil mi?"

 

"Evet. Yazıklar olsun!Yıllardır hiç göz rengime dikkat etmedin mi?"

 

"Ela gözlerin farklı renk gözüktüğü zamanlar da var. Suçum yok yani."

 

Bak bak!Sanane Güllaç'ın göz renginden!Ahuşen'in bana yalvaran gözlerle baktığını gördüm. Geçen olanları duymuş olmalıydı. Anladığım kadarıyla Güllaç harici herkes duymuştu. Derin bir nefes alıp dikkatimi Tolga'nın söylediklerine verdim:

 

"Sana bu soruyu sormam çok garipti, biliyorum. Yardımına ihtiyacım var!"

 

"Ne yapabilirim?"

 

"Çok sevdiğim birinin gözleri ela. Ben de ela gözle ilgili bir şarkıyı onun için söylemek istiyorum. Sana bir erkek elbette söylemiştir."

 

"Söylemedi. Hatta söyleyecek olan bile içinden söylüyordur. Neden biliyor musun?Bu aralar herkes birinin gözünün önünde olup onu içinden seviyor."

 

Sandalyemi usul usul geriye ittim. Gözümden akan yaşı elimi yüzüme götürerek saklamaya çalıştım. Bana çevrilen gözleri hissedebiliyordum. Alışmıştım artık, ben insanların gözünde utangaç biriydim. Tolga'nın sesini yine duydum:

 

"Ne demek istediğini anladım. Sen kendini üzme, ben yanındayım. Görüşürüz!"

 

"Görüşürüz!"

 

Güllaç telefon konuşması bitince ayağa kalktı. Yüzünde ne bir mutluluk ne de bir hüzün vardı. Gözlerini bana çevirmiyordu bile. Beni ise içimdeki öfke etkisi altına almıştı. Güllaç"Tatlıları getireyim."diyip salondan çıktı. Aras elini omzuma koyarak" Kanka iyi misin?"diye sordu. Sorusuna cevap vermek yerine ayağa kalktım. Güllaç'a olan sinirimi dışarıya yansıtmak istemediğim halde yansımıştım. Adımlarımı hızlandırarak salondan çıktım.

 

"Levent, yapma!"

 

Aras'ın bağırdığını duyduğum halde tepki vermedim. Birini öldürmeye giden katil gibiydim. Mutfağın içine bir adım attıktan sonra kapısını kapattım.

 

"Levent?"

 

Güllaç bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Onu umursamadan kapıyı kilitleyip anahtarı pantolonumun cebine koydum. Güllaç kaşlarını çatarak"Sen iyi misin?"diye sordu. Alaycı bir sesle" Görmüyor musun?"diye sordum. Benim delirdiğimi düşünüyor olmalıydı çünkü daha önce onunla hiç bu şekilde bir muhabbetimiz olmamıştı.

 

"Şarkıda ela gözler diye senin gözlerinden bahsedeceğini!"

 

"Saçmalamıyor musun biraz?"

 

Elindeki bıçağı tezgahın üstüne bıraktı. Gözlerimdeki yaşları gördüğü halde bir şey demiyordu. Titreyen sesimle"O...O sana aşık ve ben ona güvenmiyorum!"diye bağırdım. Güllaç kaşlarını çattı:

 

"O bana aşık değil. Hem sen, benim arkadaşlarımla olan ilişkime karışamazsın!"

 

Kafamı ona doğru eğerek"Peki ben sana ne yaptım?Neden o herifin adını bile görünce sırıttığın halde bana somurtuyorsun?"diye sordum. Sorumu duyunca yanındaki, bahçeye açılan kapıya doğru ilerledi. Önce kapıyı açmaya çalıştı ama o da kilitliydi. Bana dönüp"O an mutsuzumdur belki."dedi. Derin bir nefes aldım, bugün sürekli bunu yapmıştım. Ardından çıkarabildiğim en yüksek sesimle bağırdım:

 

"Seni ben mi mutsuz ediyorum?!"

 

Önümdeki beyaz tabağı yere attım. Kırılan tabağın sesi kırılan kalbime eşlik etti.

Beenn geldiiim🤗Levent ve Güllaç ilişkisinde bir gelişme mi yaşanacak sizce?Aras sevgilisine olanları söylemekle doğru mu yaptı?Bu olaylarda kim haklı? Gizemli Kişi'miz bu bölümlük tatilde😂Şimdi şu şarkıyı size bırakıyorum. Çünkü"Bu çocuk çıldırır artık."sözü aklıma Levent'i getiriyor.

 

 

 

 

Loading...
0%