Yeni Üyelik
16.
Bölüm

İçleri Yarım İnsanlar

@alpellal

Aras'ın anlatımından...

Zihnimde tekrar eden silah seslerini duydukça başımı başka yöne çeviriyordum. Tekrar tekrar kütüphanede rehine alınıyordum. Sıra Ahuşen'in benim vücudumu elleriyle sarsmasına ve İldeniz'in Güllaç'ı sakinleştirmeye çalıştığı ana gelince durdum. O görüntünün arasından sedyede baygın yatan Asalbike geçiyordu. Sinirden dişlerimi sıktım. Önce zihnimdeki kütüphane görüntüsünün zemini Levent'in kanıyla kaplandı. Ardından zihnimdeki isimler ve olaylar el ele tutuşup dans ettiler. Başımı ellerimin arasına alarak"Durun!Rahat bırakın beni!"dedim. Beni dinleyen kim?Levent'in rehine alınmadan önce ölümle ilgili söyledikleri beni kollarımdan tuttu. Kurtulmaya çalışıyordum ama yapamıyordum. Son olarak devamı"Aşığım!"olan"Ben sana..."cümlesi sesimi çıkarmama izin vermedi. Nefes nefese kalmıştım. Kütüphanenin önce giriş kapısının karşısındaki kitaplığı kanlı zemine düştü sonra teker teker hepsi eşlik etti.

 

"Aras?"

 

Duyduğum sesle gözlerimi açtım. Güllaç yerinde doğrulmuştu, yaşlı ela gözleriyle benim kahverengi gözlerimin içine bakıyordu. Oturduğum koltukta duruşumu dikleştirdim. Sesimi düzene sokmak için öksürdüm.

 

"Efendim Güllaç?"

 

"Bana ne oldu?"

 

"Sinir krizi geçirdin. Sakinleştirici iğne yaptılar."

 

Benim onun yanında olmama şaşırdığını bakışlarından anladım. Yanında Ahuşen ve Dalya'yı istediğini biliyordum. Odayı gözleriyle taradıktan sonra"Ahuşen ve Dalya nerede?Levent'in ameliyattan çıkmasını mı bekliyorlar?"diye sordu.

 

"Ahuşen sana kıyafet getirmek için eve gitti. Dalya da Levent'e kıyafet getirmek için bizim evimize gitti. İldeniz senin yanında durmam için ısrar etti."

 

Ardında mavi gömleğindeki kan lekesini parmağımla gösterdim. Uzun süre o lekeye baktı. Gözündeki yaşlar yanağından usul usul süzüldü. Benim de gözüm yaşarmıştı. Odayı onun hıçkırıkları kapladı:

 

"Beni korumak için kendini silahın önüne attı!Olaydan önce ölümle ilgili konuştu. Çok korkuyorum Aras!"

 

Ona doğru eğildim. Levent'in ona açılacağı gün vurulduğunu söyleseydim durumu daha kötü olacaktı. Elimin tersiyle gözümdeki yaşları silip"Sen de onun için aynısını yapmaz mıydın?O beni bıraksa bile seni bırakmaz!"dedim. Son söylediğim cümleyi duyunca bana döndü:

 

"Neden?"

 

Pot kırdığım için dişlerimi dudaklarıma bastırdım. Ağzıma kan tadı geldi. Güllaç sorusunu tekrarladı:

 

"Neden?Aras, beni duyuyor musun?"

 

"Bizden sonra en değer verdiği "arkadaşı" sensin."

 

Vurguladığım kelimeyi fark etmedi. İçini çekip"Ne güzel!Beni uğruna kurşun yenilecek biri olarak da algılıyormuş, bugün öğrendim!"dedi. Kaşlarımı çatıp"Sana kıyamıyor!Oktay silahı sana doğrulttuğunda Levent'in ağladığını gördüm."dedim. Bunu duyduğu an başını ellerinin arasına aldı:

 

"Korkudan Levent'e bakmak hiç aklıma gelmemişti. Ellerimle gözlerimi kapatmıştım. Önce Levent'in parfümünün kokusunu aldım sonra silah sesini duydum!"

 

"Ben de gözlerimi kapatmıştım. İlk başta senin vurulduğunu sandım. Keşke Oktay vurulsaydı!"

 

Meraklı gözlerle bana döndü:

 

"Aybars neden kapıyı açmak yerine yangın tüpünü dışarı atmış?"

 

"Polislerle ambulans için öyle bir anlaşma yapmış. Eğer Levent vurulmasaydı atmayacaktı."

 

Cebimden bir peçete çıkarıp ona uzattım. Peçeteyi yüzüne götürür götürmez sırılsıklam olmuştu. Ben yanından ayrılınca daha çok ağlayacaktı. Levent'in çok sevdiği bal rengi gözleri Levent için üzülüyordu. Güllaç'ın yüzündeki öfkeyi görünce şaşırdım:

 

"Ne oldu?"

 

"Biz hangi hastanedeyiz?Bakmayı unutmuşum."

 

"Bizim kampüsün diğer ucundaki hastanedeyiz."

 

"O da burada mı?"

 

"Yılanbike mi?"

 

Ağzımdan çıkan şeye çok şaşırdım. Asalbike'ye çok sinirli olduğum için istemeden öyle demiştim. Güllaç tek kaşını kaldırdı. O da öyle dememi beklemiyordu.

 

"Beni çok şaşırttın. Odasını biliyor musun?Bir işim yarım kaldı."

 

"Siz haklıymışsınız. Bir insan bu kadar kötü nasıl olabilir?Sen hiçbir şey yapmayacaksın!"

 

Yerinden kalkmak için harekete geçti. Elimle onu durdurdum. Ne yapmaya çalıştığımı anlamamıştı.

 

"Ama onun yüzünden Levent vuruldu!"

 

"Ben onunla konuşacağım. Sana ve Levent'e kötülük yapan karşısında beni bulur."

 

"Sen mi?Asalbike'yle sakin sakin konuşursun sen!"

 

"Seni de yanımda götüreceğim ama ağzını bile açmayacaksın."

 

Zihnimden geçenleri okumaya çalışıyor gibiydi. Ben ise yüzümde mimik oynamadan ona bakıyordum. Benim konuşmaya devam etmediğimi görünce o konuştu:

 

"Benim yaşadığım acıyı o da yaşasın. O senden hoşlanıyor."

 

Koridorun sonundaki kahverengi kapının önünde durdum. Güllaç gözyaşlarını silmekle meşguldü. Elimi onun omzuna koyarak"Tuvalete saklanacaksın. Hiç sesini çıkarmayacaksın, tamam mı?"dedim. Başını olumlu anlamda salladı. Kapıyı açıp içeri girdim. Güllaç tuvalete girerken ben Asalbike'ye doğru yürümeye başladım.

 

"Kim geldi?"

 

Karşısında beni görünce gülümsedi. Üstünde hastane kıyafeti yoktu, kırmızı bir bluz giymişti. Sol kolu siyah askıyla boynuna sabitlenmişti. Alnında ve dudağının kenarına yara bandı yapıştırılmıştı. Yanımdaki koltuğa oturdum. Tam ağzımı açacağım sırada telefonu çaldı. Bana"Ayıp olmazsa açabilir miyim?"diye sordu.

 

"Ne ayıbı?Açabilirsin."

 

İçimden"Kütüphanede yaptıklarından sonra buna mı ayıp diyorsun?"dedim. Sağlam olan kolunu yanındaki komodine uzatıp telefonunu aldı.

 

"Anne!Çantamı sen almıştın değil mi?"

 

"İyi bari. Okul kartım içinde mi?"

 

"Anne ne yapayım?Bugün adam az daha beni öldürüyordu. Ben de böyle kafamı dağıtıyorum."

 

"Babam bugün yine gelecek mi?"

 

"Aybike Ablam gelsin o zaman."

 

"Birkaç gün programa çıkmasam?"

 

"Ablam telefonumun şarj aletini de getirsin."

 

"Görüşürüz."

 

Telefon konuşması bitince ayağa fırladım. Mavi gözleri dehşetle açıldı. Telefonunu hızla elinden alınca iyice korktu:

 

"Aras!Sen ne yapıyorsun?"

 

"Ablan boşuna şarj aleti getirmesin."

 

Kaşlarım çatılmıştı. Asalbike'yi tanıdığımdan beri ona karşı ilk defa böyle davranıyordum. Elimdeki telefonu karşımdaki camın önündeki mermere doğru fırlattım. Kırılan telefonun sesini duyduktan sonra"Bak şimdi Tavşanbike..."diye başladığım cümleyi yarıda kesti. Onun da kaşları çatılmıştı:

 

"Yılanbike diyecektin sanırım. Bu aralar çok duyuyorum. Ancak telefonumu kırmayı sana yakıştıramadım!"

 

Alaycı gülümsememi ona sunarak"Ben de sana arkadaşımı vurulmaya aday olarak göstermeyi yakıştıramamıştım!"dedim.

Yutkundu. Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Benim halimi görünce onun da gözleri yaşardı.

 

"Aras, yapma!Dayanamıyorum!"

 

"Masum kızdan ne istedin?!Kızın kimseye bir zararı yoktu!"

 

"Ahuşen'i mi seçseydim?!"

 

Ona biraz daha yaklaştım. Ahuşen'i nasıl konuya dahil edebilmişti?Mavi gözlerinin içindeki öfke herkesi yakacak cinstendi. Derin bir nefes alıp"Ahuşen ne alaka?"diye sordum.

 

"Ahuşen'i seçseydim benden nefret edecektin!"

 

"Tıpkı şuan olduğu gibi!"

 

Söylediklerimi duyunca ağlaması hararetlendi. Bana aşık olan biri benim arkadaşlarıma böyle bir kötülük yapamazdı. Titreyen sesimle devam ettim:

 

"Hani o kızın seveninin olmadığını bahane ettin ya...İşte sana Levent cevabını çok güzel verdi!"

 

"Levent'in onu arkadaş olarak sevdiğini biliyordum. Ben kızın sevgilisinin olmadığını söylemek istemiştim!O ölseydi ikinci bir Oktay vakası olmayacaktı."

 

Kahkaha attım. Sinirden yani!Asalbike delirdiğimi düşünüyor gibiydi. Bence asıl deliren oydu. Birden ciddileşerek"Sevgilisinin olmadığını nereden biliyorsun?Belki kızı uzaktan seven vardı?Sen ne acımasız birisin Asalbike!"diye bağırdım.

 

Ardından duvara yaklaşıp yumruk attım:

 

"Levent gibi yüzü daima gülen biri senin yüzünden şuan ameliyatta Asalbike!"

 

"Başka çarem yoktu Aras!Birini feda etmem gerekiyordu."

 

"Kendini feda etseydin senin hakkında iyi şeyler düşünürdüm. Yaşadığım yerde, benim çevremde senin gibi insanlardan çok vardı. Kaçtım ama burada da sen karşıma çıktın."

 

Söylediklerim zoruna gitmişti. Ona sevgi göstermemi beklerken böyle bir şey olacağını kesinlikle tahmin edemezdi. Sesi titreyerek"Ben seni...Seni çok seviyorum Aras!"dedi. Kapıya doğru yürürken"Ama ben seni sevmiyorum Asalbike!"dedim. Güllaç'a kapıyı gösterdim ve beraber odadan çıktık. Asalbike yine onu fark etmemişti. Yüzünde yarım bir gülümsemeyle"Çok güzel konuştun Aras."dedi. Kolumu omzuna koyarak"İyiye bulaşan kötü yıkılmalı."dedim. Yumruklarını gösterip"Benim mi sevenim yokmuş?Sevgilim yok ama Levent beni korumak için silahın önüne atladı!"dedi. Zar zor gülümsedim:

 

"Gel kardeşim, Levent'i yalnız bırakmayalım."

​​​​​Ahuşen'in anlatımından...

Ameliyathanenin önündeki koltuklarda oturuyorduk. Ağzım açık bir şekilde Güllaç'ı dinledim. Kütüphanede yaşananların şokunu atlatamamışken bunları duymak garip bir etki yarattı. Aras'ın birisine sert davrandığını ilk defa duyuyordum. Sonuç olarak Aras haklıydı. Levent ölümle mücadele ediyordu ve bunun suçlusu Asalbike'ydi. Levent'i kampüsteki hastaneye getirdikleri için fazla kan kan kaybetmemişti. Kanlar içinde gördüğüm halde bir yerden karşıma çıkmasını bekliyordum. Güllaç'ın durumu benimkinden daha kötüydü. Kafasını Dalya'nın omzuna koyup"Ya oradan çıkamazsa?"diye sordu. Dalya yüzünü asarak"Sus!Öyle bir şey olmayacak!"dedi. İldeniz, Güllaç'ın önüne gidip yere oturdu. Mavi gözlerini yaş kaplamıştı.

 

"Kanka yapma!Bak sen ağlama diye vurulduğunda gülümsemiş. Ölmeyecek!"

 

Dalya meraklı gözlerle İldeniz'e dönüp"Ailesi yola çıktı mı?"diye sordu.

 

"Yok!İspanya'da bir salgın hastalık varmış. Ondan ötürü uçuşlar kapalıymış."

 

Doğay göz devirerek"Olsun!Biz yanındayız Levent'in!"dedi. Hesna ağlamaktan konuşamıyordu, elindeki şeffaf poşete sürekli peçete atıyordu. Aras'ın duvara sırtını yaslayıp yere oturduğunu fark ettim. Hemen yerimden kalkıp onun yanına oturdum. Gözlerinden aşağı yaşlar yavaş yavaş süzülüyordu. Onun bu hali beni daha çok duygulandırmıştı, benim de gözümden aşağı yaş süzüldü.

 

"Ahuşen, unutamıyorum!"

 

Ellerini tutarak"Neyi?"dedim. Titreyen sesiyle"O...O anı!Levent'in vurulduğu anı unutamıyorum!"dedi. Ardından beklemediğim bir şeyi yaptı. Bana sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

 

"Aras, seni anlayabiliyorum ama böyle yapmamalısın!Zaten İldeniz kendisini zor tutuyor."

 

"Olaydan önce ne dediğini hatırlıyor musun?"

 

Onu kendimden ayırırken"Evet. Tam o konu kapanacağı sırada alt kattan silah sesi gelmişti."dedim. Başıyla onayladı:

 

"Mutsuzdu. Sanki hissetmiş gibiydi."

 

Ardından kulağıma eğilip fısıldayarak"Güllaç'a aşkını ilan etmesine bu olay engel oldu!"dedi. Levent'e gelen cesareti bir kurşun kaçırmıştı. Vurulmasaydı istediği şey gerçekleşecekti. Aras'ın saçını okşadım, telaştan saçlarını düzeltememişti. İldeniz'in ona"Bari sen yapma!"dercesine baktığını fark ettim. Aras'ın ağzından çıkanları duyunca ne diyeceğimi şaşırdım:

 

"Ahuşen... Beni affedebilecek misin?"

 

"Neden?Bir şey yapmadan neden özür diliyorsun?"

 

"Asalbike'yi kötülemeni abartı buluyordum ama haklıymışsın. Çok özür dilerim!"

 

"Aras!Ben affederim ama sen sakin olmalısın."

 

Levent ameliyattayken bu özüre sevinemiyordum. Asalbike'yi öldürmek istediğim kesindi!Başımıza bir sürü kötü şeyler gelmişti ve hepsi onun yüzündendi. O ise bu olaydan sadece yara alarak çıkmıştı. Aslında kütüphanede Oktay'ın söylediklerinden ötürü rezil de olmuştu. Aras ellerini omuzlarıma koydu. Yüzünü tamamen bana çevirdi. Bir şey söylemeye hazırlanıyordu ama ne söyleyecekti?

 

"Ben bugün bir şey anladım Ahuşen!"

 

"Ne anladın?"

 

Heyecandan titremeye başladım. O da heyecanlanmıştı. Konuşmakta zorlanıyordu.

 

"Levent gibi olmak istemediğimi anladım. Yani...Yani uzaktan..."

 

Levent gibi neden olmak istemiyordu?Aklımdan Levent'le ilgili bildiklerimi geçirdim. Bir tahmin yapamıyordum. Aras gizemli konuştukça daralıyordum.

 

"Ben yapamıyorum Ahuşen!"

 

"Ne yapamıyorsun?"

 

En sonunda vücudunu sarsarak"Söylesene Aras!"diye bağıracaktım. Kalbim küt küt atıyordu.

 

"Söylersem beni dostların arasından silmenden korkuyorum."

 

"Neden sileyim?"

 

Her cümlesine soruyla karşılık veriyordum. Aras'ın sesi dışındaki hiçbir sesi duymuyordum. Kahverengi gözlerinin üstündeki gür kaşları yukarı kalktı:

 

"Ben sana aşığım Ahuşen!"

 

Gözlerim büyüdü. Nefes alış ve verişim hızlandı. Duyduklarımı tekrar aklıma getirdim. Aras bana aşık olduğunu itiraf etmişti. Ağlaması biraz daha hararetlendi:

 

"Seni uzun süre görmeyince yolunu gözlüyorum. Aşığım sana işte!"

 

Elimi duvara koydum. Aklımdan bir sürü şey geçiyordu ama ben ağzımı bile açamıyordum. Aras son söylediği cümleyi bağırarak söylediği için utancımdan bizimkilere bakamıyordum. Aras ellerimi tutarak"Ben...Ben özür dilerim çok ani oldu."dedi. Bir şey söylememem onu korkutmuştu. Baybars'ın sesiyle önüme döndüm:

 

"Hayırlı ve uğurlu olsun!"

 

Aras'ın yüzü kızardı. Benim de ondan farkım yoktu. Dalya elini ağzına götürmüş bir şekilde bana bakıyordu. Güllaç ise tebessüm ediyordu.

Aybars ve Hesna alkışlamaya başladı. Aras duvara tutunarak ayağa kalktı:

 

"Ben elimi ve yüzümü yıkamaya gidiyorum."

 

Koşarak yanımdan uzaklaştı. Kaşlarımı çatarak Baybars'a"Utandırdın çocuğu!"dedim. Baybars sırıtıp"Levent'in ameliyattan çıktığını haber vermek için yaklaşmıştım. Kurşun derine inmemiş ve Levent'in durumu iyi. Yarın ziyaretçi olarak yanına girebilirmişiz."dedi. Güllaç da"Şuan uyutuluyor."diye neşeyle ekledi. İldeniz dudaklarını ısırıp"Ben Aras'a bir bakayım."dedi.

Güllaç'ın anlatımından...

1 gün sonra...

İnsanın aşık olduğunu belli etmeden acı çekmesi ne zor bir şeymiş. İki gündür ben öyle yapıyordum. Gece hastanede uyumuştum çünkü eve gidince içinin rahat etmeyeceğini biliyordum. O benim için vücuduna kurşun yemişken benim hastanede gecelemem neydi ki?Levent olmasaydı ben o yatakta yatacaktım. Bir sevgilim olsaydı o bile benim için bunu yapmazdı. Levent'in benden hoşlandığı şüphesi bu olayla biraz daha artmıştı. Belki başka bir işi olsaydı. Levent onun için de kendini feda edecekti. Orasını bilemem ama benim aşkım, benim için kendisini feda ettikten sonra biraz daha artmıştı. Elimdeki poşetten yayılan kıymalı böreğin kokusu burnuma geldi. Levent'in yanında yemeye karar vermiştim. Kapıyı ses çıkarmamaya özen göstererek kapattım. Levent'in yanındaki sandalyeye oturdum. Kahverengi saçları dağınıktı, elimle düzelttim. Keşke gözünü de elimle açabilseydim!Sessiz bir şekilde masum masum uyuyordu. Gözümden yaşlar süzülmeye başladı.

 

"Neden?Neden canını benim için tehlikeye attın Levent?"

 

Bir yandan da poşetteki plastik kabı çıkarıyordum. Levent'in beni duymamasını fırsat bilerek"Aşkım aç gözlerini!"dedim. Levent sadece baygın yatarken bu kavramı sesli bir şekilde kullanabiliyordum. Kabı açıp plastik çatalı böreğe batırdım.

 

"Kafelerin olduğu sokaktan aldım. Bir keresinde bunu aldığım yerde karşılıklı yemiştik."

 

Bana cevap veremeyeceğini bile bile konuşuyordum. Acım onu görünce az da olsa dinmişti. Uyandığında vereceğim tepkiyi tahmin bile edemiyordum. Kabı ona biraz yaklaştırdım.

 

"Koku yüzünden canın çekerse uyanırsın belki!"

 

Sessizlik beni hep sinir etmiştir. Levent'le konuştuğum için bunu umursamadım. Gözümden akan yaşlar durmuyordu. Levent bana en zor anında bile gülümsemişken ben onun yanında ağlıyordum. Uyanıp beni sakinleştirebilseydi keşke!

 

"Bak...Bak Aras var ya Aras!Ahuşen'e aşkını itiraf etti. Çok utanıyor, yardımına ihtiyacı var."

 

Aras itirafından sonra Ahuşen'e başka bir şey söyleyememişti. Ahuşen de hissettiklerini ona henüz söylememişti. Kapının sesiyle dikkatim dağıldı. İldeniz ve Aras karşımda duruyordu. İkisinin de gece uyuyamadıkları gözlerinden belliydi. Aras önüme gelip yere otururken İldeniz yan tarafıma geçti.

 

"Kanka, seni bana emanet etti. Ağlamaman için ne yapmalıyım?"

 

Aras'ın sorusuyla yutkundum. Duruşumu dikleştirip"Levent'i uyandırmanı istesem yapamazsın ama başka bir isteğim var."dedim. İkisi de şaşkın şaşkın bana baktı. Aras"Ne istersen!"dedi.

 

"Ahuşen'le baş başa konuş."

 

Elini alnına götürüp gözlerini devirdi. İldeniz bana dönüp"Senle ben bu işi halledebilir miyiz Güllaç?"diye sordu. Aras benim yerime cevap verdi:

 

"Ahuşen bana cevap vermedi. Düşünüyor yani!"

 

"Ahuşen'in kaç yıllık arkadaşıyım, kız daha önce hiç böyle duygusal bir ortamda itiraf almadı!"

 

İldeniz ve Aras aynı anda"Başka ortamda mı aldı?"diye sorunca bir kahkaha atıverdim.

 

"Hahaha!Yok, bu ilk aldığı itiraftı!"

 

Aras rahatlayınca İldeniz sırıttı. Aras'a göz kırpıp"Eniştem olabilirsin Aras!"dedim. İldeniz bana çak yapmak için elini uzatınca karşılık verdim.

 

"Sen de benim yen..."

 

Gözlerimi hızla Aras'a çevirdim. İldeniz kaşlarını çattı. Aras yanımdaki Levent'e endişeli bir yüz ifadesiyle baktı. Yutkunup"Yen?"diye sordum. Yenge derse şoktan bayılabilirdim.

 

"Sen de benim duygularıma yenilişime tanıklık ettin ya, hemen alay et!"

 

İldeniz ona tehditkar gözlerle baktı. Ne oluyordu?Ortamı yumuşatmak için"Geçti elime bir koz!Kullanmayıp ne yapacaktım?"dedim. İldeniz yüzüne zorla bir gülümseme yerleştirdi:

 

"Yüklenme çocuğa!O börek neyli?"

 

"Kıymalı."

 

"Çok güzel koktu!"

 

"Eee...Ne duruyorsunuz?Yesenize!"

 

Aras'ın böreği aldığı an gözlerinin büyüdüğünü fark ettim. İldeniz onun halini fark etmemişti. Aras'ın ani ruh hali değişimini çözmeye çalışıyordum. Bana bakıyor gibiydi ama yan tarafa da bakıyordu. Plastik kaptan bir börek almak için hiç bakmadan çatalı batırdım. O an benim de gözlerim büyüdü. Bir el çatalımı benden almaya çalışıyordu. İldeniz bana bakınca"Aaa!"diye tepki verdi. Benim ağzımdan ise tek bir isim çıktı:

 

"Levent!"

 

Veee Levent bölüm sonunda yetişiir😂Nasılsınız?Bölümde en beğendiğiniz yer neresiydi?En duygulandığınız yer neresiydi? Arkadaşlar kapaktaki resim gerçekleşiyor mu dersiniz?😂Yorumlarınızı bekliyoruum🤗

Loading...
0%