Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Kırgınlık Geçer Yerini Mutluluk Alır

@alpellal

Aras'ın anlatımından...

Dakikalar geçmek bilmiyordu. İldeniz"Sevgilim o benim. Bilmem gerekiyor, Levent."dedi. İkimiz de aynı anda"Bunu bize daha yeni mi söylüyorsun?"dedik. Göz devirip derin bir nefes aldı. Artık Levent de ona bakıyordu.

 

"Levent sevdiği kız için ağlarken benim onun yanında Dalya'yla sevgili olduğumuzu söylemem doğru olmazdı."

 

"O da doğru. Çıldırırdım herhalde."

 

Levent'in Güllaç'a sinirliyken yaptığı şeyleri yakından gören biri olarak buna hak veriyordum. İldeniz de yatağın üstüne oturdu.

 

"Levent, kardeşim anlatsana!Dalya'ya söylemeyeceğim, söz!"

 

Levent mutsuz yüz ifadesiyle her şeyi anlattı. Bittiğinde İldeniz'in gözleri kocaman olmuştu. Uzun bir süre hiç kimse bir şey demedi. Bu kızın neden uyumadığı her saniye aklına ölüm geliyordu?Öğrendiklerimiz sağlıksal bir sorunu işaret ediyordu. Peki o neydi?İldeniz bize hiçbir şey demeden odadan çıktı. Levent"Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var. Gitmeyelim yanına."dedi. Ona hak veriyordum.

 

"Yarın Güllaç'la kahvaltıya gitmeyi düşünüyorum."

 

"İyi olur. Eski halinize dönersiniz."

 

"Ona her şeyi ne zaman itiraf edeceğimi düşünüyorum."

 

"Daha yeni barıştınız. Bir süre beklemen gerekiyor."

 

Oflayıp bana döndü:

 

"İçimde tutmakta zorlanıyorum artık!"

 

Elimi omzuna koydum. Aramızda en zor durumda olan oydu. Güllaç'ın vereceği tepkiden korkuyordu. Benim de aklıma Ahuşen gelmişti. Bu olaylar yüzünden fazla konuşamamıştık. Telefonumu açarken"Ahuşen'e yarın okula beraber okula gidip gidemeyeceğimizi sorayım."dedim. Güldü:

 

"Sen şanslısın tabi."

 

Mesajımı yazdım:

 

"Yarın okula beraber gidelim mi?"

 

"Olur:)"

 

"Yarın sizin evin oraya geldiğimde ararım."

 

Levent de telefonunu çıkarmış Güllaç'a mesaj yazıyordu. Yan gözle baktım:

 

"İyi akşamlar Güllaçello:)Sana böyle demeyi özlemişim. Yarın seni kahvaltıya götüreyim mi?"

 

"İyi akşamlar. Çok iyi olur:)Ahuşen de Aras'la okula gidecekmiş. Beni arabam tamirden çıktı. Dalya'nın ehliyeti var, o gider okula tek başına."

 

"Yarın görüşürüz."

 

"Görüşürüz:)"

 

Telefonu elinden bırakıp"İldeniz, Dalya'ya yarın nasıl bakacak acaba?"dedi. Uzun bir süre düşündüm. Büyük ihtimalle hastalığın adını öğrenene kadar bir şey bilmiyormuş gibi davranırdı.

 

"Hastalığın adını öğrenene kadar bildiğini saklar."

 

Başıyla onayladı. Gözleri kapanmak üzereydi. Günlerdir güzel bir uyku çekememişti.

 

"Ben gidiyorum, rahat rahat uyu."

 

Müzik dinlerken İnstagram'dan bir bildirim geldi. Asalbike takip istediği atmıştı. Kabul etmedim. Neden kabul etmediğimi sorarsa bir bahane bulurdum. Bu kızda hiç iyi sezmiyordum, zorla samimi davranıyor gibiydi. Ahuşen onun için"Yılanbike"diyorsa vardır bir bildiği. Asalbike hariç yeni tanıştığım herkesi sevmiştim. Şu Levent ile Güllaç'a da birbirlerine aşık olduğunu itiraf ettirebilsek ne iyi olur. Ama önce belli bir süre geçmesi gerekiyordu, Güllaç'ın kafası karışırdı. Finaller yaklaşıyordu. Şarkıyı kapatıp ders çalışmaya başladım. Uykum gelene kadar çalıştım. Bu sırada ev çok sessizdi. Sanki evde tek başıma yaşıyordum

 

Levent olmadığı için kahvaltıda sadece İldeniz'le ben kalmıştık. Çok sessizdi, dayanamadım:

 

"Tüm gün böyle sesin soluğun çıkmayacak mı?"

 

"Konuşacak bir şey yok."

 

"Dalya hakkında öğrendiklerin sonucunda ne yapacaksın?"

 

"Bunun cevabını biliyorsun."

 

İldeniz'i ilk kez bu hallerde görüyordum. Konuştuğumuz konuyu değiştirirsem biraz daha konuşabileceğimizi düşündüm.

 

"Dalya okula tek başına gidecekmiş."

 

"Tamam, ben alırım onu."

 

"Güllaç'ın arabası gidecekmiş, ehliyeti varmış."

 

"Güllaç'ın arabası olduğunu bilmiyordum."

 

"Ben de. Tamirden yeni çıkmış, ondan görmemişizdir."

 

Bulaşıkları yıkarken hiç konuşmadık. İlk evden çıkan o oldu. Ben de saçlarıma biraz şekil verip peşinden çıktım.

Ahuşen'in anlatımından...

Parfümümü sıkıp çantamı aldım. Alt kata inerken Dalya'nın odasına uğradım, saçlarını tarıyordu.

 

"Ben çıkıyorum."

 

"Benim sevgilime bak!Arkadaşları, arkadaşlarımı evden alıyor. O ise hiç Dalya'yı evden alayım demiyor!"

 

"Çocuğun işi vardır. Yoksa o da aynısını yapardı."

 

"Hele bir yapmasın!Öldürürüm onu!"

 

"Görüşürüz."

 

Tam bahçe kapısından çıkarken Aras aradı. Hemen açtım:

 

"Otoparktayım."

 

"Evin önüne gelseydin ya."

 

"Bir sürprizim var."

 

"Hemen geliyorum!"

 

Yoldan geçen arabalara dikkat ederek otoparka kadar koştum. Bu şık halimle koşturdun ya beni Aras!İnşallah sürprizin güzeldir. Siyah arabasını gördüğümde heyecanım daha da artmıştı. Bunu anlamış olmalı ki arabayı bana yaklaştırdı. Jet hızıyla ön koltuğa oturdum. Sırıtıyordu:

 

"Günaydın."

 

Derin bir nefes aldım:

 

"Günaydın."

 

"Anladığım kadarıyla fazla yoruldun. Gözlerini kapatır mısın?"

 

"Tabi."

 

İstediğini yaptıktan sonra elime üç çiçek verdiğini hissettim.

 

"Şimdi açabilirsin."

 

Gözlerimi açtığımda üç tane kıpkırmızı gül gördüm. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Boşuna koşmamıştım!

 

"Ben...Çok teşekkür ederim!"

 

Güldükten sonra"Rica ederim."dedi.

 

Bu çocuk iyi ki Bursa'ya gelmiş!Sahi neden buraya geldi?Gebze'de neler yaşadı?Neyse şimdi o detaylara girmeyeyim. Ben bu mutlulukla okula gider gitmez şarkı söylediğimiz yere giderdim. Ama ben gittiğimde Doğay orada olacaktı. Olsun, ben de onu dinlerdim. Sonuçta sesi güzel. Aras'ı da tek başına şarkı söylerken dinlemek istiyordum. Hiç teklif etmedim ama bir şekilde aklına sokardım. Radyoda çalan yabancı şarkı çok hoşuma gitmişti. Eşlik etmemden anlamış olmalı ki radyonun sesini sonuna kadar açtı. Bu hayatımda gördüğüm en güzel okula gidişti. Aras beni çok iyi anlıyordu. Asalbike ona göz dikmişti. Bu aralar her yerden o çıkıyordu. Kurtulamıyoruz kızdan!Yılın en sinsisi ödülü olsa Asalbike kazanırdı.

 

Okula girer girmez onu gördüm. Sarı saçlarını düzeltiyordu. Yeşil gözleriyle etrafı tararken beni fark edince gülümsedi. Ben de ona gülümsedim. Bir arkadaşı onu çağırınca oradan ayrıldı. Aras ise onu henüz fark etmemişti. O kızla tanışmamız kötü bir olay sonucu gerçekleşmişti.

 

"Çok erken gelmişiz."

 

Aras'ın sesini duyunca önüme döndüm.

 

"Doğay bugün Şarkı Odası adını verdiğimiz odada şarkı söyleyecekti. Oraya gidelim mi?"

 

"Olur."

 

Okul binasının diğer ucundaki odaya gitmemiz çok uzun sürmüştü. Doğay'ın söylediği şarkının bir kısmını kaçırmışız. Kendi yazdığı şarkıyı söylüyordu. Baybars ise arkasında gitar çalıyordu.

 

Yeni bir hayata başladın.

 

Geçmişi bir kenara bırakıp

 

Soluğu yollarda aldın.

 

Yeni insanlar, yeni yaşam!

 

Hiç mi korkmadın?

 

Ona acı veren sırrı

 

Hiç mi sormadın?

 

Sen gelmeden önce

 

Burada acı çekenler vardı.

 

Bir felaket onları kurtardı.

 

Sen onların yaşadıklarını duyunca

 

Hiç mi korkmadın?

 

O her gün gördüğünün kişinin

 

Sana karşı duygularını

 

Hiç mi anlamadın?

 

Yeni bir hayata başladın.

 

Geçmişi bir kenara bırakıp

 

Soluğu yollarda aldın.

 

Yeni insanlar, yeni yaşam!

 

Hiç mi korkmadın?

 

Hiç mi korkmadın?

 

Hiç mi korkmadın?

 

Ona acı veren sırrı

 

Hiç mi sormadın?

 

Hiç mi sormadın?

 

Hiç mi sormadın?

 

Bu bizim duyduğumuz kısmıydı. Şarkıya biz gelmeden önce başlamıştı. Aras'ın gözleri bize gülümseyen Doğay'a sabitlenmişti. Şaşırmış gibiydi.

 

"Aras, gel onların yanına gidelim."

 

Kafasını kaşıyıp"Pardon, dalmışım."dedi.

 

"Sorun değil."

 

Biz girerken Baybars kapıyı açmıştı. Duvarın önündeki kırmızı koltuğa oturduk, onlar da karşımızdaki turuncu koltuğa oturdu. Duvarlar maviydi. Odada bir sürü müzik aleti vardı, oda çalışma odasından büyük olduğu için sıkışıklığa sebebiyet vermiyordu.

 

"Bu şarkıyı sen mi yazdın?"

 

İlk konuşan Aras olmuştu. Doğay onun şaşkın olduğunu fark etmemişti.

 

"Evet. Beğendin mi?"

 

"Çok beğendim. Ne zaman yazdın?"

 

"İki ay önce yazdım. Bugün söylemek istedim."

 

Baybars"Güllaç filan nerede?"dedi. Gülümseyip"Güllaç ve Levent kahvaltıya gitti. İldeniz okulda, ama görmedik. Dalya ise Güllaç'ın arabasıyla gelecek."dedim. Doğay göz devirerek"Güllaç ve Levent'in bu durumu sanki hiç değişmeyecek gibi."dedi. Aras"Bunlar nasıl birbirini anlamıyor?Dışarıdan her şey çok net gözüküyor."dedi. Baybars arkasındaki yastığı düzeltirken"Levent'i ikna etmemiz gerekiyor."dedi.

 

Dalya ile kantinde oturuyordum. Karşımdaki sandalyeye okula girerken gördüğüm Jale adlı kız oturdu. Bizden büyüktü, bu sene mezun olacaktı. Gülümseyip"Günaydın!"dedi.

 

"Günaydın."

 

"Günaydın."

 

Birini arar gibi çevresine bakındıktan sonra"Güllaç nerede?"dedi. Benim yerime Dalya cevap verdi:

 

"Levent'le kahvaltıya gitti."

 

Sırıtıp"Onlar sevgililer mi?"dedi. İkimiz aynı anda cevap verdik.

 

Şaşırdığını fark etmemek elde değildi.

 

"Nasıl ya?Levent'in ona bakışından dolayı sevgililer sanıyordum."

 

Tebessüm ettim.

 

"Buna yorum yapamayacağım."

 

"Sanırım anladım."

 

Dalya"Bunu kimseye söyleme olur mu?Güllaç'ın da haberi yok."dedi.

 

"Benden laf çıkmaz."

 

"Onu biliyoruz canım."

 

Saatine bakıp"Benim dersim var. Görüşürüz."dedi.

 

Biz de aynı cevabı verdik. Ardından İldeniz geldi. Jale'den sonra boşalan sandalyeye oturdu. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Bu neşe nereden geliyordu?Dalya'nın yüz ifadesinden anladığıma göre o da şaşırmıştı.

 

"Günaydın!"

 

"Günaydın."

 

Benim soracağım soruyu Dalya sordu:

 

"Sabah sabah bu neşe nereden geliyor İldeniz?"

 

"Aras'ın yanından geliyorum. Komik bir espri yapmıştı, ona güldüm."

 

Gülümseyip"Ne kadar güzel!Başka kim vardı yanınızda?"dedim.

 

"Asalbike!"

 

Bağırarak"Ne?!"dedim. Herkes dönüp bana baktı. Durumu kurtarmak için gülümsedim, önlerine döndüler. İldeniz ise kahkaha attı.

 

"Şaka yaptım!"

 

Derin bir nefes alıp"Allah cezanı vermesin İldeniz!"dedim. Dalya ve İldeniz gülünce ben de güldüm.

Levent'in anlatımından...

​​Gözlerimi onun ela gözlerinden ayıramıyordum. Çay bardağını masanın üstüne bırakıp bana döndü. Gülümsememe gülümseyerek karşılık verdi. O güzel gülümsemesini görünce az daha ona olan aşkımı itiraf edecektim. Hayır, bu gülen yüz hep gülmeliydi. Şimdi bunu yapmanın hiç sırası değildi. Bir ekmeğe reçel sürüp ona uzattım.

 

"Çok teşekkür ederim!"

 

"Rica ederim."

 

Verdiğim ekmeği keyifli keyifli yemesini seyrettim. Ekmeği bitirince bana telefonunu uzattı.

 

"Uzun süredir fotoğraf paylaşmıyordum, fotoğrafımı çeker misin?"

 

"Tabi!"

 

Telefonu geri vermeden önce ön kamerayı açıp arkama döndükten sonra gülümsedim, o da gülümsedi. Fotoğrafa bakınca"Bu da çok güzel çıkmış, bunu da paylaşalım."dedi. İkimizin fotoğrafına bu yorumu yapmasına sevinmiştim. Beni ciddi bir şekilde fark ettirmemeye çalışarak süzdü. Şüphelenmiş miydi yoksa?Fark etmemiş gibi yaptım.

 

"Finaller yaklaşıyor."

 

Doğay, lütfen Güllaç'ın kafasının içinden çıkar mısın?!

 

"Tatil de yaklaşıyor."

 

İstanbul'a gidip gitmeyeceğini merak ediyordum. O, Dalya ve Ahuşen aslen İstanbul'da yaşıyordu. Onlar da bizim gibi liseden arkadaşlar.

 

"İstanbul'a gideceğim. Kızlar da benimle gelecek."

 

"İyiymiş."

 

"Sen ne yapacaksın?"

 

"Ailelerimiz memleketlerimize gitti. Haliyle Bursa'da kalacağız."

 

Telefonundan birine mesaj yazdı. Benimle ilgili miydi?Bu mesajlaşma çok kısa sürdü. Kızlardan birinin mesaj attığına karar verdim.

 

"Levent, ne oldu?"

 

Düşüncelerimden sıyrılıp gülümsedim. Çatalımı patates kızartmasına götürdükten sonra"Bir şey olmadı."dedim.

 

"Yüz ifaden mutsuz bir hal alınca merak ettim."

 

Kaşlarımı çattım. Ona kötü bir bakış yolladım.

 

"Levent?"

 

"Güllaç?"

 

Etrafına bakıp tekrar bana döndü, gözleri büyümüştü.

 

"Ama sen bana özrümü kabul ettiğini söylemiştin!"

 

"Biliyorum!"

 

Gülüp"Şaka yapıyorum."dedim. O da güldü.

 

"Korkuttun beni. Sana gülmek yakışıyor, sinirlenmek değil."

 

Son cümlesini hayatım boyunca unutmayacağıma kendim için söz verdim.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Rica ederim."

 

Okulun otoparkına arabayı park ettikten sonra kulaklığımı boynuma yerleştirdim. Okula girene kadar hiç konuşmadık. Aniden Güllaç"Asalbike geliyor."dedi. Gülerek"Ona bir oyun oynayalım mı?"dedim.

 

"Oynayalım!"

 

Kulaklığı taktım, telefonumu açıp onunla oyalanmaya başladım. Asalbike mutlu bir şekilde yanımıza geliyordu.

 

"Günaydın!"

 

"Günaydın!"

 

Benim duymadığımı sanıp"Günaydın Levent."dedi. Oysa şarkı dinlemiyordum.

 

"Levent?"

 

Pes edip ayağıma bastı. Daha fazla sinir gerekiyordu. Telefondan kafamı kaldırmadan"Güllaç bunu neden yaptın?Sakın senin yapmadığını söyleme, şu an yakınımda tek sen varsın."dedim. Güllaç beni anlamıştı.

 

"Yanlışlıkla oldu kanka."

 

Asalbike dayanamayıp bağırdı:

 

"Güllaç!Sen yapma bari. Levent, ben de buradayım!"

 

Güllaç zafer kazanmış gibi gülümsüyordu.

Asalbike ise gittikçe sinirleniyordu.

 

"Levent!"

 

Bu kadar yeter diye düşünüp kulaklığı tekrar boynuma indirdim. Meraklı gözlerle ona dönüp"Bana mı seslendin?"dedim. Göz devirerek"Seslenmiştim!"dedi. Son kez ikimize kötü bakışlarını yollayıp o sarı saçlarını savurarak gitti. Güllaç'ın kahkahasına eşlik ettim. Ama sonra bir şey söylemem gerektiği aklıma geldi.

 

"Amacımız bu değildi ama şimdi o aynı duruma düştü. Her ne kadar senin kadar sinirlenmemiş olsa da senin intikamını almış gibi olduk."

 

"Asalbike'yi tanıyan herkes, onun bu duruma sinirlense bile hiçbir şey olmamış gibi yapıp bize iyi davranacağını bilir."

 

Gülümsedim.

 

"Çalışma odasına kadar yarışa var mısın Güllaçello?"

 

"Bu soru mu?Varım tabi!"

 

"Kapının kolunu ilk tutan kazanır!"

 

Cümlemi bitirir bitirmez koştum. Diğer öğrenciler bizi şaşkın bir vaziyette izliyordu. Aras'ın önünden geçerken onun"Güllaç Reis sana yaklaşıyor!"dediğini duydum. Güllaç beni sinirliyken kovalasaydı, tüm okulu turlardık herhalde. Ahuşen ve Dalya bizi görünce"Güllaç!"diye tezahürat yaptı. Çalışma odasına yaklaştığımızda aramızdaki mesafe iyice azalmıştı. Güllaç'ın son anda yaptığı hızdan dolayı ikimiz de aynı anda kapının kolunu tuttuk. Ona dönüp güldüm:

 

"Berabereyiz."

 

O da gülerek"Birimizin kazanmasından iyidir."dedi.

Aras'ın anlatımından...

Dersimiz Aybars ile aynı sınıftaydı. Arkama oturmuştu, ders bitince yanıma geldi.

 

"Sesin soluğun çıkmıyor. Ne oldu?"

 

"Bir şey olmadı."

 

"Olursa ben buradayım kardeşim."

 

"Sağ ol kardeşim."

 

"Rica ederim."

 

O sınıftan çıkınca sinirli bir şekilde Asalbike yanımdan geçti. Levent onun neden sinirli olduğunu söylemişti. Onunla hiç muhabbete girmek istemediğim için sınıftan çıktım.

 

"Aras!Benim acelem var, şu dosyayı odama götürür müsün?Odamın yerini şu panonun önündeki sarı saçlı öğrenciye sorabilirsin, benim çok acil bir işim var."

 

Berna Hoca'nın bunu söylemesi üzerine durdum.

 

"Tabi hocam."

 

"Sağ ol canım."

 

"Rica ederim hocam."

 

Berna Hoca hızlı adımlarla uzaklaşırken ben de kızın yanına gittim. Panonun en üstünde"Kaybettiklerimiz"yazıyordu. Kızın eliyle okşadığı fotoğraf dikkatimi çekti. Kahverengi saçlı, mavi gözlü bir erkek resmiydi, altında"Berk Deniz"yazıyordu. Levent'in anlattıkları aklıma geldi. Burçin'in abisi Berk'ti bu!Ama bu kız kimdi?

 

"Bakar mısın?"

 

Bana döndü, gözleri yeşildi. Boyu 1,55-1,56 diye düşündüm. Ben gelmeden önce ağladığı anlaşılıyordu.

 

"Nasıl yardımcı olabilirim?"

 

"Berna Hoca'nın odası nerede?"

 

Elinin tersiyle gözyaşını silip"Koridorun sonuna kadar git, sola dönünce ilk kapı. Kusura bakma, vefat eden arkadaşımın fotoğrafını görünce kendimi tutamadım."dedi.

 

"Sorun değil. Başınıza gelenleri duydum, başın sağ olsun."

 

Gözleri tekrar yaşarmıştı:

 

"Dostlar sağ olsun. En çok neyi unutamıyorum biliyor musun?Onunla beraber yazdığım şarkıları!"

 

Derin bir nefes alıp"O şarkıları ikinizden de duymak isterdim."dedim. Yüzüne bir tebessüm yerleştirerek"Onları mezuniyet günü okulun bahçesinde söyleyeceğim. Berk'le öyle anlaşmıştık. Şimdi o yok ama ben gerekirse tek başıma söylerim."dedi.

 

"Berk'in kardeşini geçenlerde hiç iyi görmedim."

 

"Burçin...Ne zaman bu panonun önünden geçse üzülür. Akıl sağlığı yerinde yani."

 

Bunu duyunca Burçin'i buraya yakın bir yerde gördüğümü hatırladım. Bu kızın o üç kızdan hangisi olduğunu merak ediyordum. Acaba diğer iki kıza ne olmuştu?

 

"Bu arada ben Aras Büyükkalaycı."

 

"Ben de Jale Menekşe. Tanıştığıma memnun oldum."

 

Koridoru inceleyip"Ben de. Şunu odaya bırakayım. Görüşürüz."dedim.

 

"Görüşürüz!"

 

Odaya giderken diğer iki kıza ve üç erkeğe neler olduğu üzerine senaryolar üretiyordum. Jale'nin mezuniyetinde söyleyeceği şarkıları da merak ediyordum.

 

1 hafta sonra...

 

Tüm finallerimiz bitmişti. Bugün tatilden önceki son günümüzdü. Okulun ormanında dolaşıyordum. Aybars ve Hesna'yla karşılaşınca şaşırdım. Onları okula geldiğimden beri ormanda çok görmemiştim. Halimi hatrımı sorduktan sonra onlarla dolaşmamı teklif ettiler. Kabul ettim. Yaptıkları komik esprilere gülüyordum. Telefonlarımızdan bildirim gelince durduk.

 

Doğay:Ey ahali!Neredesiniz?

 

Ben:Hesna ve Aybars'la ormandayım.

 

Güllaç:Stalk Köşesi'ndeyiz.

 

Doğay bir fotoğraf attı. Levent'le birlikte ormandaydı ve ikisi de gülümsüyordu.

 

Doğay:Biz de ormandayız.

 

Baybars:Ben de ormana geliyorum.

 

Yere oturup onları bekledik. İlk Doğay ve Levent geldi. Baybars onlardan sonra geldi. İldeniz ve kızlar peş peşe geldi. Artık hepimiz yerde oturmuş tatil planlarımızı anlatıyorduk. Doğay sırıtarak"Ben memleketime gideceğim. Giresun'dan atacağım İnstagram hikayelere hazır olun!"dedi. Ahuşen"Bana güzel bir manzarada çekilmiş fotoğrafını atarsan seni çizerim."dedi.

 

"Atarım tabi!"

 

Levent, Güllaç'a dönüp gülümsedi. Bir şey söylemek istiyor gibiydi. Bir süre tereddüt edip"Yarın saat kaçta gidiyorsunuz Güllaç?"dedi. Levent'in sorusunu duyan Dalya ve Ahuşen fısıldayarak konuşmaya başladı. Hesna onlara yaklaşıp konuşmalarını dinledi. Doğay zaten yanlarında olduğu için hiç yaklaşmasına gerek kalmadı.

 

"09:00'da."

 

Kızların fısıldaştıklarını fark edince endişeli bir şekilde Levent'e döndü. Levent yere baktığı için onun bakışını görememişti. İldeniz, Dalya'nın diğer kızlarla neşeli neşeli konuşmasını sırıtara izliyordu. Ahuşen'le aniden göz göze geldik. En güzel gülümsememi ona sundum. Tatil daha başlamadan bitsin istiyordum.

Selam!Nasılsınız?Bölüm hakkında yorumlarınızı merak ediyorum. Öncelikle Jale'nin hikayesini merak edenler diğer kitabım Ergen Yalancılar Serisi'ni okuyabilir. Sizce Levent, Güllaç'ın İstanbul'a gideceğini duyunca üzüldü mü?İldeniz sizce daha ne kadar sabredecek?Yorumlarınızı ve oylarınızı beklerim. İyi geceler:)

 

 

​​​​​

Loading...
0%