Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Sürekli Kaçarsan Sonunda Yakalanırsın

@alpellal

Aras'ın anlatımından...

Börek yerken Levent'in göz kırptığını gördüğümden beri şoktaydım. Doktorlar gittikten sonra Levent'in neşesi hepimize iyi gelmişti. Aslında benim neşem pek yerine gelememişti. Ahuşen resmen benden kaçıyordu ama sebebinin yaşadığı şok olduğunu biliyordum. Dün eve gittiğimde o konuyu düşünmekten uyuyamamıştım. Sürekli arkadaş olarak takılmak bana zor gelmişti. Ahuşen'e hislerimi açıklamakta daha fazla gecikmek istememiştim. O küçük kahverengi gözlerindeki şaşırmışlık bana pes etmemem gerektiğini söylemişti. Utandığım içinde Ahuşen'e mesaj da atamamıştım. Dün İldeniz'in benimle alay etmesini beklerken bana destek olduğunu görmek beni şaşırtmıştı. İtirafımdan sonra utancımdan ötürü Ahuşen'in yanına dönememiştim, İldeniz beni dışarıya çıkarmıştı. Bugün Ahuşen'den önce hastaneye gelmiştim.

 

"Sen, bana vurulmadan önce ölümden bahsettiğim için kızgınsındır."

 

Levent meraklı gözlerle Güllaç'a bakarken bu sözleri söylemişti. Güllaç kaşlarını çatıp"Hayır!Benim önüme atladığın için kızdım. Sen aptal mısın?Ya ölseydin?"dedi. Levent sert bir ses tonuyla"Aptal değilim ama sevdiklerim için her şeyi yaparım!"dedi. Güllaç onun ses tonunu duyunca çok şaşırdı ama bozuntuya vermedi:

 

"Beni koruduğun için çok teşekkür ederim ama kuru kuruya bir teşekkür yakışmaz."

 

Levent alaycı bir gülümsemeyle"Elinin lezzeti iyidir."dedi. Güllaç ona biraz daha yaklaştı:

 

"Ne yapayım?"

 

"Kıymalı böreği ben uyuyana kadar neredeyse bitirdiniz. Ispanaklı börek yapar mısın?Taburcu olunca yerim."

 

Güllaç büyümüş gözlerle Levent'e baktı. Bu hiç hoşuna gitmemişti. Nedenini merak etmiştim.

 

"Şey... Şey ben onu yapamıyorum!"

 

Levent yüzüne ciddi bir ifade yerleştirdi. Hiç beklemediği bir cevabı aldığı belliydi. Kaşlarımı kaldırıp"Bu olmadı Güllaç Yenge!"anlamında Güllaç'a baktım.

 

"İnternette tarifi vardır."

 

"Hiç güzel yapmıyorum. Dalya çok güzel yapar!"

 

İldeniz bunu duyunca"Oha!Bana neden hiç yapmadı?"diye tepki verdi. Levent gözlerini devirip"Ben Dalya'ya sıkılan kurşunun mu önüne atladım?"dedi. Bu çocuk hastaneye gelirken kafasını bir yere çarptı galiba. Güllaç da onun bu haline şaşırmıştı:

 

"Beni çok şaşırtıyorsun!Dalya'yla beraber yaparım o zaman."

 

"Yoğunsanız gerek yok."

 

Güllaç yaşlı gözlerle Levent'e bakıp"Sen benim için ölüyordun neredeyse. Senin için bir börek az bile!"dedi. Levent'in de gözünden bir damla yaş aktı:

 

"Yapma şunu!Bak, yaşıyorum."

 

"Senin bu yaptığını belki sevgilim bile yapmazdı."

 

Levent yutkundu. Güllaç çaktırmadan bir güzel baştan aşağıya onu süzdü. Neden öyle yaptığını İldeniz ve ben anlamamıştık. İldeniz yanıma gelip kulağıma"Bu kız bir şeyler peşinde!"diye fısıldadı. Başımla onayladım. Levent zorla gülümsedi:

 

"Bence yapardı. O sana zarar gelmesine dayanamazdı. Elbette korktuğu şeyler de olurdu."

 

Levent resmen isim vermeden kendini anlatmıştı. Güllaç bir baş sallama hareketiyle kahküllerini düzeltirken"Belki bunu hiç bana aşık olduğunu söylemeden yapacaktı. Öyle de olur mu Levent?"diye sordu. Güllaç'ın asıl niyetini bu cümleyle anladım. Levent'in ona aşık olduğundan şüpheleniyordu. Levent ona"Kendimi zor tutuyorum. Yapma!"dercesine baktı:

 

"Olur!Neden olmasın?"

 

İldeniz bana bakarak"Kanka, ben sana bir şey söylemeyi unuttum. Aras, dün burada Ahuşen'e aşk itirafında bulundu."dedi. Konuyu kapatmaya çalıştığını anladım. Ellerimi başıma götürerek İldeniz'in olanları anlatmasını dinledim. Bitirdiğinde Levent parlayan gözlerle bana döndü:

 

"Bugün Ahuşen'le konuştun mu?"

 

"Hayır. Utanıyorum!"

 

Levent'in bana özendiğini söylemese bile hissedebiliyordum. Onun aşkı benimkinden daha önce başlamıştı ama ben itiraf konusunda ondan önce davranmıştım. İtiraf etmeye kalkıştığında silah sesi onu engellemişti. Teselli etmek ister gibi"Bugün onunla ortak dersin var mı?Varsa o bahaneyle gidip konuş zaten kampüsteyiz."dedi. Telefonumu çıkarıp ders programıma baktım. Bir saat sonra Türk Dili ve Edebiyatı dersim vardı, Ahuşen'in de dersi oydu. Levent'e dönüp"Ortak dersimiz var!"dedim. Güllaç sırıtıp"Kızı herkesin içinde rezil etme!"dedi.

 

"Derse girmeden önce yakalarım."

 

İldeniz omzuma vurarak"Ahuşen okula gitmezse ne yapacaksın?"diye sordu. Kaşlarımı çattım:

 

"Evine giderim!"

 

"Belki onu da düşünüp otele gitmiştir."

 

İçimdeki öfkeyi en derinden hissettim. İldeniz gibi bir arkadaşınız varsa umudun yerini öfkeye bırakması çok normal. O, bu konuda rahat olduğu için bana sataşması beni şaşırtmadı.

 

"Saçmalama istersen?Eninde sonunda Ahuşen'i göreceğim."

 

Sırtımı bir ağaca yasladım. Olduğum yerden büyük Yıldırım logosunu görebiliyordum. Hava biraz esiyordu. Üstümde kalın turuncu sweatshirtim olduğu için üşümüyordum. Gözlerim istemsizce üçüncü kattaki kütüphanenin camına gitti. Aybars'ın kırdığı camın yerine yenisi takılıyordu. Ateş edilen Floresan lambaların yerine de yenilerinin takıldığını tahmin ettim. Sanki bir gün önce iki kişinin silahla yaralandığı okul bu okul değil gibiydi. Etrafımdaki insanların kahkahası kulaklarımı ağrıtıyordu. Gözlerimi binanın kırmızı ve siyah duvarlarına çevirdiğim sırada onu gördüm. Kırmızı bir bandanayı kıvırcık saçlarının üstüne takmıştı. Rüzgar saçlarıyla oynarken o bunu umursamıyordu. Elindeki kitapları sımsıkı tutuyordu. Beni fark etmemişti. Yavaş adımlarla Yıldırım logosuna doğru ilerliyordu. Sesimi ayarlamak için öksürdüm:

 

"Ahuşen!"

 

Sesimi duyunca gözleri büyüdü. Hızlı adımlarla yanına gittim. Bir süre kimse konuşmadı. Sessizliği ben bozdum:

 

"Ben...Ben dün olanlar için çok özür dilerim. Cevabını da bilmiyorum."

 

"Cevabımı duymadan kaçtığın için olabilir mi?"

 

Kaşlarını çatmıştı. Bana olan sinirini ilk defa gösteriyordu. Ellerimle gözlerimi ovuştururken"Utandım Ahuşen!Herkes beni duyduğu için utandım!"dedim. Ahuşen bana karşılık vermek yerine çevremize baktı. Kimsenin bize bakmadığına emin olduktan sonra derin bir nefes aldı. Yalvaran gözlerle"Küstün mü bana?Bari onu söyle!"dedim.

 

"Beni de düşünsene artık Aras!Cevap veremiyorum. Şoktayım Aras!"

 

Fakülte binasını gösterip"Gel konuşalım!Sana aşkımı her detayıyla anlatayım."dedim.

 

"Benim şimdi dersim var."

 

Arkasını dönüp giderken kolundan tuttum. Endişeli gözlerle bana bakıyordu. Kaşlarımı çatıp telefonumu çıkardım:

 

"Yalan söyleme Ahuşen!İkimizin de dersi Berna Hoca'yla ama şimdi değil. Kanıtımı soracak olursan sınıf listesini göstereyim!"

 

Ekranı parmağımla kaydırıp iki ismi gösterdim:

 

Ahuşen Ateş

 

Aras Büyükkalaycı

 

"Aras!Yalnız kalmaya ihtiyacım var. Sana vereceğim cevabı hazırlayamıyorum!"

 

Gözünden bir damla yaş süzüldü. İçimin kötü olduğunu hissettim. Parmağımla gözyaşını silerken titreyen sesimle"Yapma lüt...Lütfen!Seni üzmekten korkuyorum Ahuşen!"dedim.

 

"İnsan aşk konusunda seçim yaparken korkarak yapıyor. Kimse ilişkisinin kötü olmasını istemez, değil mi?"

 

"Ben istemem. Seni ilk gördüğümden günden beri seviyorum Ahuşen. Benimle ilgili bir sıkıntın varsa söyle!"

 

Ardından kalbimi gösterip"Seni görünce huzur doluyor."diye ekledim. Ahuşen elinin tersiyle gözündeki yaşları silerken"Seninle ilgili bir sıkıntı yok!Kelime seçemiyorum."dedi. Benim de gözümün yaşardığını fark ettim. Yüzüme biraz ciddiyet katıp"Sen cevap verene kadar peşini bırakmam o zaman!"dedim.

 

"Sevgilin olursam bana karşı önceki gibi davranabilecek misin?"

 

Ellerini tutup"Evet!Mutlu olman için elimden geleni yapacağım!"dedim. Ahuşen'in kafasının karışık olduğunu önceden tahmin etmiştim. Benim de duygularım karışıktı. Ahuşen'e aşkımı haykırdığım halde kendimi tuhaf hissediyordum.

 

"Aras, bence böyle konuları okulda konuşmamız çok garip."

 

"Dün adamın birinin bu okulu silahla basıp iki kişiyi yaralaması kadar garip değil!"

 

"İkisi bir mi Aras?!"

 

"O olayın tek iyi yanı sana olan aşkımı daha iyi görmemi sağlamasıydı."

 

Elini ağzına götürdü. Ağzımdan çıkan her laf onu şaşırtıyor gibiydi. Sanırım işleri kolaylaştırayım derken zorlaştırıyordum. Ahuşen'e belli bir süre tanımam gerekiyordu ama ben sabırsızdım!Elimi sweatshirtimin cebine koyup"Merak etme, sınıfa gidince seni utandırmayacağım."dedim.

 

"Utandırmak mı?Utandırmak benim işim."

 

Baybars'ın sesini duyunca arkama döndüm. Yüzüne şeytani bir gülümseme yerleştirmişti. Yanındaki Doğay ise ona"Sus!"der gibi bakıyordu. Baybars'ı görünce dün konuşmamızı bölmesi aklıma gelmişti, sinirden dişlerimi gıcırdattım. Baybars ellerini kaldırarak"Sakin ol şampiyon!Baskınlarıma alışamadın mı?"dedi. Gözlerimi devirip"Tanıştığımız gün çaktırmadan bana takip cihazı mı yerleştirdin?Nereye gitsem oradasın!"dedim. Doğay sırıttı:

 

"Okulun önündeyiz, hatırlatırım. Burada ben bile tek başıma sizi basabilirdim. Baybars biraz alay etmeyi sever!"

 

"Doğay, keşke konuşmamızı tek başına bölseydin. En azından faydalı bir şeyler söylerdin!"

 

Baybars kahkaha atıp"Niye?Ben faydasız mıyım?"diye sordu. Doğay ve ben bu soruya cevap vermek yerine ifadesiz bir yüzle Baybars'a baktık. Baybars"Yazıklar olsun!Ahuşen için beni sattınız!"dedi. Ahuşen'in ismini duyunca arkama döndüm. Gitmişti!Doğay acımış gibi"Baybars'ın tek faydası Ahuşen'e oldu. Neyse!Kaçan kovalanır."dedi. Yumruklarımı sıkıp Baybars'a döndüm:

 

"Aybars'la yüz olarak aynısın ama keşke huy olarak da aynı olsaydın!"

 

"Sen bu kadar sinirli biri değildin. İlk kime patladın?"

 

"Asalbike'ye!"

 

Doğay duyduklarına inanamamış gibiydi. Mavi gözleri beni baştan aşağı hayretle süzdü. Kendi kendine"Tam Ahuşen'e layık bir sevgili."dediğini duydum. Baybars alaycı bir sesle"Kıza ilk defa acıdım."dedi.

 

"Hiç acıma!Bir kızı sevgilisi yok diye hedef gösterdi. Sebebi ise ölürse bir Oktay daha çıkmasın diyeymiş!"

 

Doğay"Bazı insanlar böyledir. Her gün karşına çıkar ve yüzü hep güler. Bir gün onun zor durumda kalıp yanlış bir tercih yapmasına seyirci olursun."dedi.

Levent'in anlatımından...

 

Odada başka insanlar da vardı ama ben gözlerimi onun bal rengi gözlerinden ayıramıyordum. Dalya'nın söylediklerine gülerken o güzel gülümsemesini bir daha gördüm. İçimden"Seni tanımak benim için büyük bir şans!"diye geçirdim. O kurşunun önüne atlamasaydım bu gözleri ve gülüşü göremeyecektim. Aslında ölseydim yine göremeyecektim. Oktay ona silah doğrulttuğunda bana cesaret gelmişti. Dalya'nın"Aras'ın işi zor. Ahu kesin ondan kaçıyordur!"demesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Güllaç küt kesilmiş saçlarını eliyle düzeltirken"En azından Aras aylarca aşkını saklamak yerine itiraf etti. Aylarca saklayanlar ne yapsın?"diye sordu. Yutkundum. Ona aşık olduğumu bilseydi bana laf soktuğunu düşünürdüm ama bilmiyordu. Dalya onun yüzüne şok edici bir şey görmüş gibi baktı. Güllaç yüzünü Dalya'ya döndüğü için gözlerini göremiyordum.

 

"Sen..."

 

"Sus Dalya!"

 

Dalya'nın cümlesini bitirmesine izin vermemişti. Konuyu anlayabilseydim bir tahminim olabilirdi ama anlayamamıştım. İldeniz onların karşısında olduğu için Güllaç'ın yüz ifadesini görmüş olmalıydı. Onu incelediğimde kaşlarını çatarak Güllaç'a baktığını gördüm. Genellikle birini suç üstünde yakaladığında öyle bakardı.

 

"Ne oldu?"

 

Ağzımdan çıkan soru herkesin bana dönmesine neden olmuştu, Dalya ayıplayan gözlerle Güllaç'a baktı. Odada bir huzursuzluk vardı. İldeniz"Şimdi anlatabilirseniz anlatın!"der gibi onlara bakıyordu. Sessizliği Güllaç bozdu:

 

"Dalya çok yanlış bir şey söylemek üzereydi. En azından devamını getiremedi!"

 

"Neymiş yanlış olan?"

 

"Söylemem."

 

Gizemlli konuşmalardan hep nefret etmişimdir. Güllaç'ın yüzü kızarmıştı. Anlatırsa bana rezil olacağını düşünüyor olabilirdi. Dalya'nın tepkisi de bunu kanıtlıyordu. Bu konuşmanın Aras'ın Ahuşen'e olan aşkı üzerinden açılması ise beni başka bir kuşkuya yönlendiriyordu. Güllaç birini mi seviyordu?İçimden öyle olmaması için dua ettim. İldeniz sorgulayan bakışlarını ikisine çevirdi:

 

"Güllaç bence yanlış düşünüyorsun. Dalya senin göz hareketinden ne anladığını daha söylemeden onu susturdun. Önemsiz bir şey anlamış olamaz mı?"

 

İldeniz konuşunca Güllaç'ın anlatmak istediği şeyi gözleriyle anlattığını anladım. Benim neyi duymamı istemiyor olabilirdi ki?Dalya yan yan Güllaç'a baktı. Güllaç ise İldeniz'e içten içe kızıyor gibiydi.

 

"Kaç yıllık arkadaşımı mı anlayamayacağım?Önemli bir şeydi."

 

"Aynen öyle!Ben önemli bir şey söyleyecektim. Dememem gerekiyordu."

 

Dalya'nın da Güllaç'la aynı fikirde olduğunu görmek içimdeki merakın artmasına neden oldu. Şimdilik konuyu kapatmayı denemeye karar verdim:

 

"Önemliymiş işte!Bilmememiz gerekiyormuş. Dalya, bu kıza ıspanaklı börek yapmayı öğretir misin?"

 

Dalya bir kahkaha patlattı. İldeniz kafasını duvara yaslayarak gülmeye başladı. Güllaç ise"Çok mu komik?!"der gibi onlara baktı. Sırıtıp"Gülmeyin!Kız senin güzel yaptığını söyledi, Dalya!"dedim. Dalya gülmekten zor karşılık verebildi:

 

"Ben...Börek...Bu, o böreği yapsa börek dile gelip"Kurtarın beni bu caninin elinden!"der."

 

"Abartma Dalya!O kadar kötü mü yapıyorum?"

 

"Bence de ben sana öğretmeliyim. Hastaneden çıkan çocuğu senin böreğin tekrar hastaneye gönderir!"

 

Kendimi kahkaha atarken buldum. Güllaç'ın bana güldüğüm için sitem edeceğini sanıyordum. Yanıldım:

 

"Dalya, sen olmasaydın bu çocuk hastane yatağında bu kadar kahkaha atamazdı!"

 

"İşte senin yapacağın börek bu etkiyi veremezdi."

 

"Dalya!"

 

"Tamam, sustum!"

 

Güllaç'ın yapamadığı börek sayesinde konuyu çok güzel değiştirmiştim. Normalde olsa Güllaç'ın böyle bir sövmediği kalırdı. Onun da bıyık altından güldüğünü fark ettim. Çalan telefonunun sesiyle irkildi. Ekrana bakınca"Aaa!Dalya, liseden Tolga arıyor!"dedi.

 

"Sesi dışarı ver!"

 

İldeniz ve ben birbirimize soran gözlerle baktık. Güllaç ise beni umursamayıp Dalya'nın dediğini yaptı. Genç bir erkeğin sesi odaya giriş yaptı:

 

"Gül!Nasılsın?"

 

"İyiyim, sen nasılsın?Dalya da yanımda!"

 

Dalya mutluluktan büyümüş gözlerle"Tolga!Nasılsın?"diye bağırdı. Tolga'nın Güllaç'a"Gül"demesine nedense kızmıştım. Sanırım onu kıskanıyordum!

 

"Kötüyüm!Ahuşen'le beraber fakülte binasında silahlı biri tarafından rehine alınmışsınız ve bana kurtulunca haber vermiyorsunuz!Haberleri izleyip anneni aramasaydım hiç duymayacaktım."

 

Güllaç dudaklarını büzerek"Adam beni vurmaya kalkıştı. Sakın anneme söyleme!Levent adında bir arkadaşım kurşunun önüne atladı."dedi. Benden bahsetmesi hoşuma gitmişti. Tolga'ya ise hiç güvenemiyordum.

 

"Gül!Sen ne dediğinin farkında mısın?Arkadaşının durumu nasıl?"

 

"Yanımda. Yani durumu iyi."

 

"Geçmiş olsun kardeşim!"

 

Samimiyetsiz bir sesle"Sağ ol kardeşim."dedim. Dalya bana şüphelendiğini belli etmek ister gibi baktı. Güllaç ise gözünü telefondan ayırmıyordu. Tolga'nın ağzından çıkanları duyunca yüzüm kıpkırmızı oldu.

 

"Aylardır oradasın. Aşkı buldun mu bari?"

 

Derin bir nefes aldım. İldeniz dudaklarını ısırdı. Güllaç'ın vereceği cevabı merak ediyordum. O ise yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirmişti.

 

"Ben bulamadım ama diğerleri buldu. Geleli beş ay oldu, bu sürede bana aşık olup itiraf edemeyen biri varsa bilemem!"

 

Sinirlendiğimi hissettim. Onunla tanışalı beş ay olmuştu. İçimden"Hayır!Yapma Güllaç!"diye bağırdım.

 

"Ya varsa?"

 

"Benim için hayatını tehlikeye atan insanların yaptığının yanında onun itiraf edememesi korkaklıktır. Bir şey daha var!"

 

Söylediklerinin şokunu atlatmaya çalışıyordum. Aynı cümle içerisinde beni hem övmüştü hem de gömmüştü.

 

"Gül, şaşırttın beni!Devam et."

 

"Benim için hayatını tehlikeye atan ama bana aşık olduğunu aylarca itiraf edemeyen insan da biraz korkaktır. En azından öyle biri yok!"

 

Güllaç'ın bu sözleri olduğum yere çivilenmeme neden oldu. Ağzımdan çıkamayan bir itiraf yüzünden korkak ilan edilmiştim. Güllaç'ın bu cümleleri benim için kurduğundan haberi bile yoktu. Dalya benden gözlerini kaçırıyordu. Tolga'nın karşılık verirken sesindeki şaşırmışlığı fark ettim:

 

"Peki o kişi çok sevdiğin bir arkadaşınsa?Levent'i de çok rahatsız ettik. Dışarı çıkar mısın?"

 

"O sorunun cevabını dışarıda konuşalım o zaman."

 

Güllaç odadan çıkınca Dalya ve İldeniz bana yaklaştı. Yerimde doğrulmaya çalıştım. Ardından yaramın verdiği acıyla inledim. Gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı.

Dalya beni tekrar yatırmaya çalışırken"Sakin ol!Yaran var!"diye bağırdı. İldeniz beni kolumdan tutuyordu.

 

"Kanka, sakin ol!Bence kız seni bilerek kast etmedi ama Dalya daha iyi anlamıştır!"

 

Dalya kaşlarını çatarak"Laf mı soktun?Güllaç'ın sırrını söyleyemem!"dedi. Gözyaşlarım boynumdan aşağı usul usul akıyordu. Gözlerimin görüşü bulanıklaşmıştı. Tavana bakarak"Dalya!Yalvarırım Güllaç'ın sana ima ettiği şeyi söyle!"diye bağırdım.

 

"Söyleyemem. Olmaz Levent!"

 

Kafamı yumruklamaya başladım. İldeniz beni sarsarak"Kendine gel!Kız gelince seni böyle görse durumu anlar!"dedi. Kaşlarımı çattım:

 

"Bunda ben suçluyum!Ona itiraf edemedim. Edeceğim zaman silah sesi engelledi."

Gizemli Kişi'nin anlatımından...

 

HAZİRAN OLAY GÜNÜ SAAT: 10:00

Korku...Bu tanım benim bugün hissettiğim her şeyin tanımıydı. İnsanlar beni hep gülen yüzümle tanımıştı. Oysa ben içi karanlık bir kızdım!Aydınlık benim içimde karanlık kadar fazla yer tutmuyordu. İnsanlara çok fena bir şekilde rezil olduğum zamanlarım da olmuştu. Yanlış seçimler yaptığım için tepki gördüğüm zamanları anlatmama gerek yok bile. Birbirini seven insanların yanına gittiğim zaman bana hep fazlalıkmışım gibi davranılmıştı. Sanki...Sanki mutlu insanlara düşmanmışım gibi!Siz hiç kalabalık bir ortamda yok sayıldınız mı?Ben yok sayıldım. Bu hayatta beni en çok üzen şey sevdiğim birinin zorunda kaldığım şey için bana bağırmasıydı. Onun başkasına bakınca içi gülen gözleri beni görünce yerini öfkeli bakışlara bırakıyordu. Tıpkı kütüphanenin kamerasından işlediğim suç tespit edilince yapacağı gibi!İsmimin söylendiğini duyunca arkama dönmüştüm. Karşımda duran kişi beni şaşırtmamıştı.

 

"Bugün nişanın var ama sen her tarafını geziyorsun!"

 

"Nişanlanacağım için mutluluktan yerimde duramıyorum."

 

Kahkahama engel olamamıştım, o da kahkaha atmıştı. Ardından"Darısı başına!"demeyi de unutmamıştı. Duyduğum cümleden ötürü yüzüm düşmüştü, umutsuz vakaydım. Benimle evlecek kişinin haline durup dururken acımıştım. Akıl hastanesinden aklı yerinde raporu almadan kimsenin benimle evleneceğine inanamamıştım.

 

"Burası nişan evi. Git başka yerde somurt!"

 

"Güldürenimiz az!"

 

"Senin için kaç kişi yeterli?"

 

İçimden"Bir kişi yeterli."demiştim. Dışarıya çıkan şey ise bambaşka bir şey olmuştu:

 

"Bir düğün konvoyu kadar kişi!"

 

"Allah cezanı vermesin!Hahaha!"

 

"Sen evlilik yolundasın. Ben ise bir üniversite öğrencisiyim!"

 

O sevdiği kişiyle evlenecekti ama benim sevdiğim kişi gözlerimin içine bile bakmamıştı. Koskoca evde bir ben mutsuz kalmıştım yani. İnsanın umudu bazı şeylere karşı zamanla tükenir, benimki de tükenmişti. O, bugün nişanlanırken ben de yanında hayaller kurarak duracaktım. Zaten nişan kelimesini her duyduğumda aklıma tatsız bir anım gelmeye başlamıştı.

 

"Sen bugün iyi olduğuna emin misin?"

 

Sorduğu soruya kahkahayla cevap vermek istemiştim ama öyle yapmamıştım:

 

"Şimdilik iyiyim. Okula gidince durumum değişir mi bilmem!"

 

"Okulada bir türlü gidemedin."

 

"Dersime daha çok var!"

 

Aslında onun nişan günü olduğu için okula gitmeme kızmıştı. Bunu bana yarım saat önce belli etmişti. Ben de işlediğim suçtan ötürü okula gitmekten korkmuştum ama gitmek zorundaydım. Siz hiç başınıza bir şey geleceğini bile bile bir yere gittiniz mi?Ben gitmeye karar vermiştim işte. Nişan olan bir yerden beni kaosun beklediği kampüse gitmek...Keşke onu dinleseymişim. İnsanın doğasında pişman olmak vardı.

 

"Okuldan arkadaşlarını da nişana çağırabilirsin. Eğlenirsiniz!"

 

Onun nişanına çağırabileceğim kişi sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Aklıma başka kişiler de gelmişti ama nişan için değildi. Cenaze için çağırsaydım hemen gelirlerdi. Onlar yüzünden nişana katılamayacağımı bilememiştim.

 

"Yok, almayayım!"

Yazarın anlatımından...

GİRAY MALİKANESİ

 

Normalde neşenin her tarafı kapladığı evde bugün bir hüzün kol geziyordu. Akif Giray ahşap masasının üstündeki fotoğraflara baktı. En uzun baktığı fotoğrafta kahverengi saçlı ve yeşil gözlü büyük kızı Aybike , sarı saçlı ve mavi gözlü küçük kızı Asalbike'nin bebeklik halini kucağına almıştı. Kendi kendine"Aybike gözlerini benden almış."diye mırıldandı. Eşi Bahar'ın saçları ve gözleri ise Asalbike'yle aynıydı. Mutlu yuvasına bir gün önce kurşun sıkılmıştı. Kızı Asalbike sapasağlam gittiği okuldan sol kolundan vurularak dönmüştü. Kızı rehine alındığında yüreğindeki acı onu çok zorlamıştı. Avukatından Oktay'ın en ağır cezayı alması için elinden geleni yapmasını söylemişti. Bir okula silahla girip iki kişiyi yaralamanın cezası hafif olmamalıydı. Üniversite yönetimininin de suç duyurusunda bulunduğunu duyunca çok sevinmişti. Bir yandan da medyada kızıyla ilgili söylenen kötü şeyler sinirlerini zıplatmıştı. Rehinelerden bazıları Oktay'ın söylediklerini medyaya sızdırmıştı. Sabah avukatına yayın yasağı getirilmesi için ricada bulunmuştu. Duyduğu kapı sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Eşi Bahar Giray içini hüzün kaplayan mavi gözleriyle ona bakıyordu. İki gündür uyuyamıyordu. Beyaz gömleğinin altına giydiği siyah pantolonuyla çok güzel gözüküyordu.

 

"Akif...Asalbike'ye bir psikolog bulmalıyız."

 

"Haklısın Bahar. Bu kız sinirden telefonunu kıracak biri değildi. Çok üzülmüş!"

 

Bahar Giray kocasına biraz daha yaklaştı. Kocasının yeşil gözleri çok hoşuna gidiyordu ama yüzünün sakalsız halini daha çok beğeniyordu. İnce sesiyle"Aybike hastaneye, onun yanına gittiğinde kızcağızı hararetli hararetli ağlarken bulmuş. Bugün vurulan diğer arkadaşının durumunu sordum ama cevap vermedi."dedi. Akif Giray beyazla karışık siyah saçını düzeltirken"Ben araştırttım. İyiymiş."dedi.

 

"Anne!Baba!Biz sofradayız."

 

Büyük kızları Aybike'nin sesi konuşmalarını sonlandırdı. Aybike bir hafta önce sevgilisinden evlilik teklifi almıştı. Ailecek onun mutluluğunu yaşarlarken kardeşinin başına gelenler sevinçlerini kursaklarında bırakmıştı. Kardeşi rehineyken okulun önünden hiç ayrılmamıştı. Asalbike çatalını köfteye saplarken çok dalgındı. Suyundan bir yudum aldı, sol kolu titriyordu. Normalde herkesin yüzünün güldüğü sofrada bugün kimsenin yüzü gülmüyordu.

 

"Asalbike Hanım!Bu çiçek size gelmiş!"

 

Evin çalışanı olan orta yaşlı kadının sesini duyunca mimik olmayan bir yüzle sağına döndü:

 

"Kim göndermiş?"

 

"Ayşen Kunduracı."

 

"Canım benim!Odama götürün lütfen!"

 

Çalışan gitmeden önce Asalbike sarı çiçeklere hayranlıkla baktı. Ayşen'in aklının onda kaldığını zaten tahmin etmişti. Aras telefonunu kırdığı için Ayşen'le rahat rahat konuşamıyordu. Karşılarındaki siyah televizyonda Gira TV açıktı. Aniden ekranda kendisini gördü, eve gelmeden önce kanala uğramıştı. Ekranda kendini siyah sweatshirti ve kızgın bakışlarıyla görmek ona biraz tuhaf gelmişti.

(Bu fotoyu bir videodan ss aldım ama sadece yüzü ve saçın birazını netleştirebildim. Fark ettiyseniz saçın birazı pişmaniye gibi gözüküyor😂)

 

​​​​​"Merhaba!Ben Asalbike Giray. Yaşadığım sıkıntılı süreçten ötürü ASALBİKE ile MÜZİK KARNAVALI'na iki hafta ara veriyorum. Ben gelene kadar kendinize iyi bakın!"

 

Asalbike bunu saçma bulmuştu ama babası aynı fikirde değildi. Babası için kanalı çok önemliydi. Asalbike gözlerini ondan kaçırıp"Yerime kim geçecek baba?"diye sordu. Akif Giray kızının bu soruyu soracağını biliyordu. Sesini ayarladı:

 

"Aybike idare eder bence!"

 

"Baba, önerimi söyleyebilir miyim?"

 

"Söyle kızım."

 

Masadaki herkes Asalbike'ye odaklandı. Aybike kardeşinin önerisini çok merak etmişti. Asalbike sol kolunu tuttu:

 

"İletişim Bölümü'nden mezun birini seçsek?Ben dönünce de hafta sonu o sunar."

 

Aybike kardeşinin bu iyi niyetli önerisine çok sevinmişti. Bahar Giray içinden"Kimin kızı?!"diye geçirdi. Akif Giray ise bir süre cevap vermedi. Asalbike babasının olumsuz cevap vermesinden korkuyordu.

 

"Senin istediğin olsun kızım. Normalde hiç böyle demezdin."

 

"Ecrin o bölümden mezunmuş ama programı ben kapmışım. En azından bu sefer iyilik yapayım."

 

Herkes ona şaşkınlıkla baktı. Asalbike ise içinden"Bak Aras!Hep kötülük yapmıyorum."diye geçirdi. Aras'ın ona bağırışını unutamıyordu. Onun Oktay'la başı dertteyken Aras onu değil Ahuşen'i korumuştu. Ahuşen'e bakışı bile farklıydı.

Ahuşen'in anlatımından...

 

Anahtarı çevirdim. Kapı açıldığında salonda kimsenin olmadığını gördüm. Güllaç hastanedeydi, Dalya'nın da nerede olduğunu bilmiyordum. Kapıyı kapattıktan sonra montumu askılığa astım. Aras'tan en iyi kaçış yerim evdi. Gece vakti eve gelemez diye çarşıda oyalanmıştım. Mutfak için yaptığım alışverişe ait poşetleri mutfağa götürmek için harekete geçtim. Masanın üzerine bıraktığım poşetlerden birinin içinden noodle çıkardım. Dolaptan çıkardığım tencereyi ocağa koydum. Altını yakmadan önce bahçeye açılan kapının yanındaki radyonun düğmesine bastım. Model'in Dünya Tek Biz İkimiz adlı şarkısına eşlik ettim. Dalya ve Güllaç'la bu şarkıyı hep söyleriz.

 

Hayat hiç korkutmaz yanımda sen varsan

Ağlasam duyar beni korur kollarsın

Bazen bir omuz oluruz, bazen biz omuz omuza

Birlikte güler geçeriz yaşanan ne varsa

Yumuşacık sarılır beni sarmalar

Sanki bir melek ve iki kanadı var

Gün olur eğlenir ve de saçmalar

Bazen iki deli ve de bol macera

Arada sırada sıkılırız

Boyayıp dünyayı renklerine ayırırız

Gökyüzünün yenilenişine alışırız

Hayata aşığız

Dünya tek biz ikimiz başarırız

 

İki kalp atışı iki kahkaha

Seninle hayat koca bir şaka

En zor günde güler geçeriz

Dünya tek biz ikimiz

Sen sırdaşım sen her yaşım

Sen en iyi arkadaşım

En zor günde güler geçeriz

Dünya tek biz ikimiz

 

Şarkımız rengarenk dinleriz hep son ses

Söyleriz birlikte dans ederiz çoğu kez

Bazı günler çok sert birlikteysek yok dert

Sıkılırsan koş gel hayat mı zor boşver

(İki kalp atışı)

Bi' sen varsın yani iyi ki varsın

(İki kahkaha)

Düşersem olsun gelir kaldırırsın

(İki kalp atışı)

Sırdaşım en iyi arkadaşım

Sen varsan en güzel her yaşım

Kimi gün yenilenip deli gibi sevinir ikimiz

Kimi gün dağılır evimiz birlikte güleriz

Kimi gün güzeliz kimi gün dikeniz

Daha da güzel olan ise yine hayallerimiz

 

İki kalp atışı iki kahkaha

Seninle hayat koca bir şaka

En zor günde güler geçeriz

Dünya tek biz ikimiz

Sen sırdaşım sen her yaşım

Sen en iyi arkadaşım

En zor günde güler geçeriz

Dünya tek biz ikimiz

 

İki kalp atışı iki kahkaha

Seninle hayat koca bir şaka

En zor günde güler geçeriz

Dünya tek biz ikimiz

Sen sırdaşım sen her yaşım

Sen en iyi arkadaşım

En zor günde güler geçeriz

Dünya tek biz ikimiz

 

Şarkı bittiğinde noodleyi tabağa koymuştum. Camdan gelen tıkırtıyı o an duydum. Birinin mutfak camına vurduğunu düşünmüştüm ama yanılmıştım. Kimse yoktu!İçime bir korkunun girdiğini fark ettim. Noodlenin sosunun paketini açmak için kullandığım bıçağı elime aldım. Arkama dönmeye korkuyordum.

 

"Ahuşen!"

 

Bu Aras'ın sesiydi. Hızla arkama döndüm. Sırtını bahçeye açılan kapıya yaslamıştı. Gözlerini elimdeki bıçağa çevirdiğinde utandığımı hissettim. Yüzümün kızardığını görmemesi için dua ettim. Hiçbir duyguyu içermeyen sesiyle"Kapıyı açmayınca sana bir şey olduğunu sandım. En azınndan bu kapıyı kimse kilitlememiş."dedi. Bıçağı tekrar tezgaha koydum. Aras bana biraz daha yaklaştı:

 

"Ahuşen susma artık!Dersten sonra zaten ortadan kayboldun!"

 

"Bugün karar vermek zorunda mıyım?"

 

Sorduğum soruyu duyunca kendime kızdım. Çocuk sabahtan beri peşimden koşuyordu ama ben kaçıyordum. Aras gözlerinin altını gösterdi:

 

"Bak!İki gündür uykusuzum. Bugün evde uyumaya çalıştım ama olmadı. Aklıma hep sen geliyorsun."

 

Son cümlesi sırıtmama neden oldu. Tabağı işaret edip"Yeni yapmıştım. Yemezsem soğur!"dedim. Aras yanıma geldi ve tabağı aldı. Bana dönüp"Ben konuşurum, sen de dinlerken yersin."dedi. İtiraz etmeme fırsat dahi vermeden bahçeye açılan kapıyı açtı. Peşinden gittim. Büyük bir özenle tabağımı ahşap masaya koydu. Oturduktan sonra bana beklentili beklentili baktı, koşarak yanındaki sandalyeye oturdum. Çatalı tabağına yaklaştırırken ona baktım. Biri konuşurken bir şey yemek çok kötü bir davranıştı.

 

"Utanma. Ye lütfen!"

 

Aras onaylayınca yemeye başladım. Kahverengi gözleri bana odaklanmıştı. İçimden"Tıpkı derste olduğu gibi!"diye geçirdim. Bana doğru eğildi:

 

"Sana olan aşkımı kelimeye dökecek olsam seçim yapmakta zorlanırım."

 

Gür kaşları havaya kalkmıştı. Ciddi bakışları ise yerini sevgi dolu bakışlara bırakmıştı. Gecenin karanlığında beni en mutlu eden şey sözleri olmuştu. Yutkunarak"Bana tam olarak ne zaman aşık oldun?"diye sordum.

 

"Okula geldiğim ilk gün."

 

Gözlerim büyüdü. Ağzımı açamıyordum, nefesimi zor almaya başlamıştım. Yüzümün o halini görünce gülümsedi, sanırım beklemediği bir tepki vermiştim. Gözlerimi ondan kaçırıp tekrar tabağa götürdüm.

 

"Bu zamana kadar hep seni içimden sevdim. Şimdi sana aşkımı açıklıyorum. Ben hep bugün bekledim Ahuşen!"

 

Duyduğum her şeyde şaşkınlığım biraz daha artıyordu. Aras'ın daha önce bana bu sözleri söylediğini daha önce hayal bile edememiştim. Çatalı tabağın içinde bıraktım. Kıvırcık saçlarımı ellerimin arasına aldım.

 

"Sana düz saçın yakıştığını söylemiştim. Kararımı değiştirdim, sen her halinle güzelsin."

 

Artık gözlerinin içinde korku vardı. Tepkilerim onu korkutmaya başlamıştı. Titreyen sesimle"Sen...Senin bilmediğin bir şey var!"dedim. Sandalyesinden kalkıp endişeyle yanıma geldi. Ellerimi başımdan çekti. Çenemi kaldırdı, bakışları gözlerimden aşağısına kaydı.

 

"Neyi bilmiyormuşum?

 

"Ben de sana aşığım Aras!"

 

Onun da gözleri büyüdü. Nefesim düzene girmişti. Aras kekeleyerek"Biz...Biz sevgili olabilir miyiz yani?"diye sordu. Sırıtıp"Evet!"dedim. Yanağıma bir öpücük kondurdu. Heyecandan titriyordu. Yere çöküp ellerini ellerinin arasına aldı:

 

"Bu benim hep hayalimdi, Ahuşen. Sen tatilde evine gittiğinde zor dayanmıştım."

 

Gözlerinin içindeki parıltı gecenin karanlığında göz kamaştırıyordu. İkimizin de hayatında yeni bir dönem bu gece evimin bahçesinde başlamıştı. Sevgi insanı mutlu eder, mekan fark etmez!

 

Selamm🤎Uzun bir bölümle karşınızdayım. Arşen çifti hayırlı olsun🙏Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum. Bu arada Güllaç sizce Aras'ın aşkından bahsederken ne demek istedi?Sizce bir işler mi karıştırıyor?Asalbike'nin ailesi nasıl sizce?Levent'e acıyan oldu mu asıl?😪 Bu arada ekran siyah olduğu için yazı fontlarını yanlış yapmış olabilirim.

Loading...
0%