@alya.baren
|
Kendi içindeki denizle yüzleşmeden, hayatın gerçek anlamını bulamazsın.
Virginia Woolf
Rüzgarın hafif esintisi aklımdaki kelimeleri uçururken, boş sayfanın karşısında oturmanın verdiği yalnızlık, yazmanın getirdiği huzuru gölgede bırakıyor. Ne zaman bir şeyler yazmak için elim klavyeye gitse yazdığım şeylerden hiç tatmin olamıyorum ve her şeyi silip başladığım noktaya geri dönüyorum. Eğer yüzyıllar önce yaşayan bir yazar olsaydım şu anda balkonumun her köşesi buruşturulmuş kağıtlarla dolu olurdu. Derin bir nefes vererek bilgisayarımın ekranını kapattım ve mutfağa geçtim. Kahve yapmak için su ısıtıcısına koyduğum suyun kaynamasını beklerken en sevdiğim kupama biraz kahve ekleyerek düşünmeye başladım. Neden eskisi gibi yazamıyorum? Eskiden bir oturuşta binlerce kelime yazabilen ve kendinden asla tereddüt etmeyen bir insandım. Şimdi bırak binlerce kelimeyi bir cümle bile oluşturamıyorum. Suyun kaynadığını bana hatırlatan o sesi duyduktan sonra fincanımı suyla doldurdum. Yağmur çiselerken balkondaki köşeme kurulup düşünmeye devam ettim. Neden yazamıyorum? Aklımın içinde bir sürü düşünce var ama hepsi birbiriyle bir savaş içerisinde. Hiçbir düşüncemi bir düzene sokup cümle kuramıyorum. Sanki kafamda uçuşan bir sürü balon varmış da bu balonların ipleri birbirine dolaşıp kördüğüm olmuş ve sonra birlikte göğe yükselmiş gibi.. Aynı anda bağıran bir sürü ses var ama sonra kocaman bir sessizlik kocaman bir boşluk. Neden aklıma hiçbir şey gelmiyor? Aklıma bir sürü şey geliyor aslında ama bunların hepsi öyle karamsar ve mutsuz düşünceler ki her biri birbirinin üstüne basarak daha karamsar bir hal alıyor ve bunları yazıya döktüğümde sanki kağıda katran kusmuşum gibi simsiyah, karamsar ve mutsuz cümleler çıkıyor ortaya. Fincanımın arkasındaki sigara paketine uzanırken fincanımdaki yazıyı fark ettim, Biricik torunuma Büyükannem Emily’nin son doğum günümde aldığı fincanı dolaptan çıkardığımı yazıyı okuyana kadar fark etmemiştim bile. Sanırım şu an anlıyorum. Bir yıldır tek bir satır bile yazamayışımın ya da yazdıklarımın direkt çöp kutusunu boylamasının sebebi işte bu. Artık yazdıklarımı koşa koşa götürüp tek nefeste okuyarak fikrini alabileceğim bir Emily’nin olmaması. Bir şeyler yazmama sebep olan kişinin büyükannem olması, bir şeyler yazamamamın sebebinin büyükannemi kaybetmek olduğunu net bir şekilde doğruluyor. Henüz okuma-yazmayı yeni öğrendiğimde yanıma gelip, “Ne olursa olsun tüm duygularını yazacağına bana söz ver Ava’cığım.” Diyerek hediye ettiği günlüğümü hala saklıyorum. Oturduğum yerden kalkarak hızlıca odama çıktım. Yatağımın altındaki kolileri çıkararak büyükannemin bana hediye ettiği günlüğü aramaya başladım. Anı istifleme takıntım yüzünden koliler o kadar dolu ve karmaşıktı ki günlüğü bulmak için yaklaşık iki koliyi tamamen boşaltmam gerekti. Günlüğümün kapağındaki tozu elimle sildim ve ilk sayfasını açtım.
26 Ocak 2004 Ne olursa olsun tüm duygularımı bu günlüğe yazacağıma büyükanneme söz verdim. Bunun ne demek olduğunu anlamadım bile. 8 Şubat 2004 Büyükannem bugün günlüğüne bir şeyler yazıyor musun diye sorduğunda evet her şeyimi yazıyorum diye yalan söyledim. Bu soruyu sorana kadar günlüğün varlığını unutmuştum. 9 Şubat 2004 Okulda öğretmenime günlüğe ne yazılır diye sorduğumda bir günde neler yaptığını ve neler hissettiğini yazabilirsin dedi. Bu çok saçma. 21 Şubat 2004 Bugün büyükannemi çantasından bir defter çıkartıp mutfak masasında hızlıca bir şeyler yazarken gördüm. Çok garip geldi. İnsanlar yaşlanınca da hala günlük tutuyor mu? 14 Mart 2004 Büyükannem bugün bana yazdığın şeylerden bir şey okumak ister misin diye sordu. Ona bunun çok saçma olduğunu günlerimi zaten hatırladığımı bunu yazmama gerek olmadığını söyledim. “Ah Ava, yazmak kimseye söyleyemediğin cümleleri beyaz kağıda haykırmak gibidir.” Dedi. Anlamadım. Kimseye söylemediğin ne olabilir ki bu hayatta? Bundan sonra her gün nasıl hissettiğimi yazacağıma dair büyükanneme söz verdim. 15 Mart 2004 İyiyim. 16 Mart 2004 Bugün çok mutluyum. 17 Mart 2004 Bugün canım biraz sıkkın. 18 Mart 2004 Bu çok saçma. Büyükannemin yazmayla ilgili bu takıntısını anlayamıyorum.
Defteri kapatarak kucağıma koydum. “Yazmak kimseye söyleyemediğin cümleleri haykırmak gibidir.” Büyükannemin bu sözünü sesli bir şekilde tekrar ettim. Kimseye söyleyemediğin, Kimsenin duymasını istemediğin şeyleri yazmak. Sanırım büyükannemin bu dediğini yıllar sonra anlamıştım. Anlamıştım ki yazar olmuştum. 1 yıldır tek cümle bile yazamayan bir yazar. Yatağın altından çıkardığım kolileri ayağımla yatağın altına tekrar ittim ve ayağa kalktım. Elimdeki defteri yatağın üstüne attım ve balkona çıkmak için alt kata indim. Tam sigaramı yakarken telefonum çaldı. “Ava! Nasılsın tatlım?” annemin nasıl olduğumu bildiği halde her gün yapmaktan bıkmadığı o konuşmanın vakti gelmiş sanırım. “İyiyim anne, sen nasılsın?” “İyiyim tatlım sadece seni merak ettim. Bir şeyler yazabildin mi?” “Az önce kapanış cümlemi yazıyordum anne şimdi kitabı editörüme teslim edeceğim.” Gözlerimi devirdim. “Avaa!! Ciddi misin?” “Hayır değilim ve ciddi olmadığımı sen de biliyorsun. Tek bir cümle bile yazamadım.” “Tatlım biraz yazma işinden uzaklaşsan farklı bir hava alsan biraz tatil yapsan senin için iyi olmaz mı?” “Yazma işinden yeterince uzaklaşmadım mı anne? Yaklaşık 1 yıl, 365 gün gibi bir uzaklık.” “Tatlım ne demek istediğimi biliyorsun. Mekan değişikliği gibi çevre değişikliği gibi. Belki yeni yerler keşfetmek ya da ne biliyim yeni birilerini tanımak sana iyi gelebilir.” “Bilemiyorum, istemiyorum.” “Tatlım büyükannenin her yaz gittiği bir sahil kasabası vardı hatırlıyor musun? Belki kafanı dağıtmak için oraya gidebilirsin.” Ne kadar ironik büyükannemin sebep olduğu sorunlarıma yardıma yine büyükannemin hatıralarının koşması.. “Olabilir neden olmasın, düşüneceğim. Görüşürüz.” Annemin cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Koşarak odama çıktım ve dolabımın en arkasındaki küçük valizimi çıkardım. Birkaç parça kıyafet, asla okumayacağımdan emin olduğum birkaç kitap ve bilgisayarımı valize koydum ve valizi kapattım. Neden bu kadar hevesli olduğumu anlayamadım. Sadece sahil havası almak istiyor olabilirdim. İçten içe oraya neden gitmek istediğimi biliyordum. Artık büyükannemle vedalaşmam gerektiğini bir şekilde hayatıma ve yazmaya devam etmem gerektiğini biliyordum. Ve onunla vedalaşmak için onun hatıralarıyla vedalaşmam gerekiyordu. Telefonumu aldım ve hızlıca anneme mesaj attım. “Çıktım, anahtarı almaya geliyorum.” Arabamın anahtarını aldım ve ayakkabılarımı giyerek hızlıca evden çıktım. |
0% |